18.yüzyıl boyunca ingiltere ve Amerika'daki kolonileri arasındaki ilişkiler bozulmaya başlamıştı. Koloniler ingiliz Parlamentosu'nda temsil edilmemelerine kırılmışlardı. ingiltere yeni vergiler koymak isteyince tansiyon yükseldi. 1773 yılındaki Boston çay Partisi'nde doruğuna ulaşan bir dizi protesto hareketi yaşandı. Koloniciler üç gemi dolusu çayı Boston Limanı' na boşalttılar.
Kral III. George vergiler konusunda anlaşmaya yanaşmayıp koloni yerleşimcilerinin taleplerini dinlemeyince silahlı direniş hızla bir savaşa dönüştü. Kamuoyu giderek bağımsızlık yanlısı oluyordu. Aydınlanma'nın demokratik ve liberal idealleri ve Thomas Paine'in ingiltere yönetiminden ayrılmayı savunan kışkırtıcı broşürü "Common Sense" (Sağduyu) bu harekete büyük bir enerji veriyordu.
Barışçıl yöntemlerle bir sonuç elde etmenin imkansız olduğu koşullarda koloniciler 4 Temmuz 1776 tarihinde Bağımsızlık Bildirgesi'ni yayınladılar. Bildirge Amerikan kolonilerini "ingiliz tahtına hiçbir bağlılığı olmayan... bağımsız ve özgür devletler" olarak birleştiriyordu. Savaş bir beş yıl daha devam etti. ingiliz güçleri kaynak ve bilgi yoksunluğu nedeniyle sorun yaşadılar. Bir dizi zafer kazanmalarına rağmen George Washington'un ordusunu ve Amerikalıların arzularını yok edemediler.
İlk ABD Meclisi ile Fransızların 1778 yılında ittifak kurmaları savaşın seyrini değiştirdi. ingiltere' nin hem Avrupa'da hem Doğu ve Batı Hint Adaları'nda savaşmak zorunda kalması dikkatini dağıtmıştı. 1781 yılında Yorktown ve Virginia'da ilk büyük zaferi kazanan Fransız-Amerikan ortak güçleriydi. 1783 yılında imzalanan Paris Antlaşması ABD'nin bağımsızlığını resmen tanıyordu. 1787 yılında Amerikan kolonilerinin temsilcileri son derece ileri bir federal anayasa hazırladılar. Anayasa Amerika' da temsili demokrasiyi destekliyordu.
Alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder