26 Ocak 2023 Perşembe

Bizans'ta İkonoklazma Hareketi ve İslam Etkisi

 


İkonoklazma Hareketinin Ortaya Çıkışı,


Dini ve Toplumsal Hayata Etkileri


Bizans tarihinin en dikkat çekici olgularından biri şüphesiz dini resimlerin kutsallığına ve onlara ibadete karşı çıkan lkonoklazma (İkonoklasmus) hareketi veya mücadelesidir. Grekçe asıllı olan lkonoklazma ifadesi "ikonaların kırılması" anlamına gelmektedir. Bu sebeple Türkçe'de "ikonakırıcılık" / "tasvirkırıcılık/ suretkırıcılık" şeklinde de ifade edilmektedir. Başlangıçta kutsal tasvirlere tazim ve ibadeti hedef alan hareket, daha sonra genişleyerek batıl inanç ve adet olarak gördüğü kandil yakma ve tütsüleme gibi diğer uygulamalara da cephe almıştır. Nihayet bazen Hz. Meryem'e ve azizlere ibadeti ve özellikle aziz kalıntılarına (elbise-kemik parçaları, İngilizce'de relics) saygıyı da hedef almıştır.



726-843 yılları arasında Bizans devletinin gündemini bir asırdan fazla süreyle işgal eden ve etkilerini din, siyaset, sosyal hayat ve sanat alanlarında çok yönlü bir şekilde hissettirmiş olan lkonoklazma hareketi, iki devreye ayrılır. Birinci devre III. Leon'un 726 yılında yayınladığı tasvir aleyhtarı fermanıyla (Ekloga) başlar ve VI. Konstantinos adına devleti yönetmekte olan imparatoriçe Irene'nin 787 yılında tasvir kültünü yeniden canlandırmasıyla biter. ikinci devre Irene ve haleflerinin tasvir taraftarı tutumlarından sonra 813 yılında tahta çıkan Ermeni imparator V. Leon'un tekrar tasvirlere cephe alması ile başlar ve III. Mikhail adına devlet yönetimini yürüten imparatoriçe Theodora döneminde 843 yılının Mart ayında toplanan synodun tasvirler kültünün yeniden kabulünü törenle ilan etmesiyle sona erer.


Tasvirler bu dönemde toplanan dört konsilin gündemini oluşturmuştur. 754 yılında toplanan konsil, tasvirlere cephe alıp tasvir taraftarlarını mahkum ederken, 787 yılındaki İznik Konsili bunun aksi bir kararla tasvirler kültünü yeniden canlandırmaktaydı. V. Leon döneminde 815 yılında toplanan Ayasofya konsili ise tasvir aleyhtarı kararıyla ikinci lkonoklazma dönemini başlatmaktaydı. Mart 843 synodu ise lkonoklazma mücadelesini bitiren toplantı olmuştur.


lkonoklazma mücadelesi resmi olarak VIII. yüzyılın ortalarına doğru başlamış olmakla birlikte, tasvir aleyhtarı hareketin zihni/tarihi arka planı uzun bir süreci içine almaktadır. Tasvirler hakkında farklı görüşler ve tartışmalar hıristiyanlığın ilk asırlarından itibaren kendisini göstermektedir. Her şeyden önce Eski Ahit'te Hz. Musa'ya Allah tarafından verildiği belirtilen On Emir'den biri de putların ve resimlerin yapılmaması, onlara tazim edilmemesiydi. Pavlus'un Romalılara mektubunda suret yapmanın yanlışlığı dile getirilmekteydi. III. Yüzyılın önde gelen hıristiyan ilahiyatçısı Origenus'tan (ö. 254?) sonra Kıbrıslı Epiphanius (ö. 413) da tasvir karşıtı görüşler beyan etmişlerdir. 310-312 yılları arasında toplandığı tahmin edilen Elvira konsilinin aldığı kararlar arasında kiliselerde resmin bulundurulmaması ve tazim veya ibadet kasdıyla duvarlara işlenmemesi de yer almaktaydı. Bizans tarih yazıcılığının başlatıcısı unvanına sahip olup tasvir karşıtı görüşleriyle tanınan ıv. asır teologlarından Kayseria piskoposu Eusebius (öl. 340) imparatoriçe Konstantia'ya yazdığı mektupta Kitab-ı Mukaddes'te tasviri yasaklayan ayeti hatırlattıktan sonra, bütün hıristiyan toplumu ve kiliselerde resmin yasaklanmış olduğunu belirtmekteydi. VII. Yüzyılda Armenia'da görülen tasvir karşıtı bir hareketten sonra VIII. Yüzyılın başlarında Bizans Anadolu'sunda özellikle Nakoleia (Seyitgazi) piskoposu Konstantinos ve Klaudiopolis (Bolu) metropolidi Thomas gibi ruhban sınıfının önde gelen temsilcilerinin yürüttüğü tasvir düşmanı bir akım başgöstermişti. VI. ökumenik konsilin mahkum ettiği monotheletliği, yayınladığı fermanla kilise için yegane meşru doktrin ilan eden Ermeni Bardanes-Phillippikos (711 -713), imparatorluk sarayındaki VI. ökumenik konsili tasvir eden resmi ortadan kaldırtmış ve saray önündeki kitabenin yerine de kendisinin ve Patrik Sergios'un resmini koydurtmuştu. Bu hareket daha sonra dini muhtevalı resimlere takındıkları tavrın aksine, kendi resimlerini yaymaya çalışan ikonoklast imparatorların tutumlarıyla paralellik arzeder.




Bizans'ta tasvir aleyhtarı hareketi (İkonoklazma devlet politikası ha­line getirip ona resmilik kazandıran imparator, Isauria hanedanının (717-802) kurucusu III. Leon olmuştur. Çocukluğunu Germanikeia'da (Maraş) geçirdiği için Arapça konuştuğu ve Anatolikon theması strategosluğu döneminde müslüman Araplarla yakın ilişkilere girdiği tahmin edilen III. Leon'un tasvirlere karşı açıkça cephe alması, tahta çıkışından yaklaşık on yıl sonrasına rastlamaktadır. Yukarıda bahsedilen ve başkent lstanbul'da bir süre kaldıkları anlaşılan Anadolulu tasvir düşmanı piskoposlar Konstantinos ve Thomas'ın etkileri yanında, yaz aylarında Girit yakınındaki Theras (Santorin) ve Therasias adaları arasındaki bölgede meydana gelen şiddetli bir volkanik patlama, bardağı taşıran son damla oldu. İmparator, bu patlamayı resimlere ibadete karşı Allah'ın verdiği bir ceza olarak yorumladı. Başlangıçta halka yaptığı vaazlarda tasvirlere ibadetin doğru olmadığını anlatmaya çalıştı. Daha sonra papaya da yazmış olduğu gibi kendisini sadece bir imparator değil, aynı zamanda başrahip olarak görmekteydi. Bu zihni yapı içerisinde III. Leon, Hz. İsa ve aziz resimlerine ibadeti yasakladı ve bu resimlerin kaldırılmasını emretti. İmparator fermanının pratikteki ilk uygulamasını, muhtemelen aynı yılın sonbaharına doğru sarayın ana girişindeki Bronz Kapı üzerinde yer alan meşhur Hz. İsa resminin görevlendirilen bir askeri birlik tarafından kaldırılması teşkil eder. Resmin kaldırılması daha ilk başta bazı "samimi" dindarların tepkisini çekmiş ve imparatorun memuru orada linç edilmiştir. İmparatorun tutumu Yunanistan'daki Hellas theması ve Kiklad adalarında da infial uyandırmış ve kanlı bir şekilde bastırılan ayaklanmaya neden olmuştur.


İmparator III. Leon ilk yıllarda biraz daha ihtiyatlı davranıp nüfuzlu dini çevrelerle müzakerelerde bulundu. Papa II. Gregorios (715-73 1) ve İstanbul patriği Germanos'un (715-730) muvafakatlarını almaya çalıştıysa da bu girişimlerinden olumlu bir sonuç elde edemedi.


İmparatora gösterilen tepki sadece ülke sınırları içerisinde kalmadı. Daha önce kendisine yer verilen Ioannes Damaskenos da yazdığı eserlerde (özellikle DeImaginibus) tasvirleri savundu ve konuyu doktriner anlamda izah etmeye çalıştı. Ioannes, tasvirler kültünün putperestlikle ilgisi olmadığını, tasvirlerin sembolik mahiyet taşıdığını anlatmaktaydı. Ioannes ayrıca devletin kiliseye müdahele etme hakkı olmadığı görüşünü de dile getirmekteydi.


Leon'a gerek halktan gerekse dini çevrelerden gelen tepki hiç de iç açıcı değildi. İmparatorun yaptığı fikir yoklamaları, sonucun olumsuz olduğunu göstermekteydi. İmparator için otoritesini kullanmaktan başka yol kalmamıştı. Fakat bunu kanuna uygun bir şekilde yapmak istiyordu. Bu sebeple 17 Ocak 730'da devletin en yüksek dini ve dünyevi temsilcilerini (silention) imparatorluk sarayında topladı ve yayınlanacak olan, bütün aziz tasvirlerinin imha edilmesini emreden fermanını onaylamalarını istedi. Patrik Germanos emirnameyi imzalamadığı için azledildi ve yerine 22 Ocak'ta Anastasios getirildi. Böylece tasvirlerin imhası ve bunlara ibadet edenlerin takibi şeklinde özetlenebilecek lkonoklast (tasvirkırıcı) hareket başlamış oldu.


Tasvir karşıtı doktrini resmi devlet ve kilise dogması haline getiren imparatorluk fermanı, ülke içinde devlet eliyle zor kullanılarak da olsa uygulanmaya çalışıldı. Ancak başkentten uzak olan ltalya'da bu mümkün olmadı. Üstelik Bizans ile Roma arasındaki uçurumun derinleşmesine sebep oldu ve Bizans'ın ltalya'daki nüfuzu hissedilir derecede sarsıldı. Papa II. Gregorios'un halefi III. Gregorios (731-741) tasvir düşmanı cereyanı topladığı bir konsilde tel'in ve mahkum etti. Papayı yanına çekmeyi düşünen III. Leon bir kez daha yanılmış olduğunu anladı.


Leon'un kısa bir süre önce (717-718) bizzat imparatorluk başkentini hedef alan Arap kuşatmasını başarıyla püskürtmekle halk nazarında elde ettiği itibarın, tasvir aleyhtarı müdaheleci tutumları dolayısıyla temelden sarsıldığı görülmektedir. Kendisi ateşli bir tasvir taraftarı olan Theophanes, imparatorun tutumunu ve resmi uygulamadan etkilenen kesimlerin durumunu şöyle kaydeder: "Gözü dönmüş imparatorun zulmü sadece kutsal ikonalarla sınırlı kalmadı. Din adamları arasında birçok papaz ve rahibin yanısıra halktan samimi dindarlar da 'hak inançlarından dolayı' çeşitli sıkıntılara maruz bırakıldılar ve 'şehitlik mertebesine' erdiler.

Leon'un ölümünden sonra tahta çıkan V. Konstantinos (741 -775) tasvirlere karşı mücadeleyi devlet politikası olarak sürdürmeye kesin kararlıydı. Bununla birlikte bu politikanın devletin bütün kademelerinde destek bulduğunu söylemek zor gözükmektedir. Nitekim Opsikion theması komesliğini yürüten ve tasvir taraftarı olan eniştesi Artabasdos, imparatora karşı çıkarak imparatorluk tacını 16 ay süreyle ele geçirmiştir.


İmparator V. Konstantinos'un izlediği dini siyaset Roma ile İstanbul'un arasını gittikçe açmış ve Ostrogorsky'nin ifadesiyle "Roma'nın Grek Doğu'dan, Bizans'ın ise Latin Batı'dan koğulmasına sebep olmuştur". Bu durum ise Bizans İmparatorluğu ile Roma Kilisesi'nin evrensellik iddialarını tartışılır hale getirmişti.


V. Konstantinos, İkonoklast hareketi kilise konsiline tasdik ettirmenin daha etkili olacağını düşündü ve bunun altyapısını hazırlamaya başladı. İmparator düzenlediği çeşitli toplantıların yanısıra konsili yönlendirme amacıyla tasvir karşıtı görüşlerini beyan ettiği onüç dini makaleyi bizzat kaleme alarak tartışmaya katılmış oldu. Monofızit inanç ve eğilimlerinin açıkça görüldüğü bu yazılarında imparator, Hz. İsa tasvirinin yapılamıyacağını açıklıyor ve bu hususta patrik Germanos ile Ioannes Damaskenos'un izahlarını reddediyordu.


Gerekli ön hazırlıklardan sonra hepsi İkonoklast olan 338 piskoposun katıldığı konsil 10 Şubat-8 Ağustos 754 tarihleri arasında İstanbul'da birçok toplantı yaptı. İmparatorun görüşleri doğrultusunda Khristos'un (Hz. Isa) tasvir edilemezliğini eski ökumenik konsillerin de kararlarıyla çelişmeyecek şekilde ustalıklı bir uslüpla kayda geçiren konsil, aziz tasvirlerini ve her türlü tasvire ibadeti çok kesin bir şekilde yasakladı. İmparatorun havari mertebesinde kabul edilip aşırı bir şekilde övüldüğü konsil kararlarında, tasvirlere ibadet kesin olarak yasaklanmakta, bütün dini tasvirlerin imhası istenmekte ve tasvir taraftarı olarak bilinen eski lstanbul,patriği Germanos ile Ioannes Damaskenos ve Kıbrıs'taki Konstantia patriği Georgios aforoz edilmekteydi.


Konsil kararları ilan edildikten sonra bu kararların uygulanmasına başlandı. Her nerede bulunursa bulunsun bütün dini resimler imha edilerek yerine dini olmayan resimler yerleştirildi. Gerek kiliseleri, gerekse diğer binaları, İmparator tasvirleri ile onun itibarını yüceltmeye yönelik savaş, av, araba yarışı ve tiyatro resimleri başta olmak üzere ornamental süsler, hayvan ve bitki motifleri süsleyecekti. Bu kararların eksiksiz bir şekilde uygulanması için gerekirse kuvvete başvurmaktan çekinilmemekteydi.



İmparator tasvir kültüne karşı ne kadar kararlıysa muhalefet de onun kadar kararlı olduğunu gösteriyordu. İki taraf arasındaki gerginlik gittikçe tırmandı ve 760'lı yıllarda kanlı çatışmalara dönüştü. Blakherna kilisesi rahiplerinden Andreas Kalibitis, hipodromda halkın gözü önünde kamçılanarak öldürüldü. Auksentios dağı manastırı başrahibi Genç Stephanos kendisine karşı tahrik edilen halk tarafından İstanbul sokaklarında ağır işkencelerden sonra linç edilerek öldürüldü. Fakat muhalefetin sindirilmesi yine de mümkün olmadı. İmparator V. Konstantinos'un, 19 yüksek bürokrat ve subayı idam ettirdiği dikkate alındığında, hem İkonoklast hareketin devlet eliyle nasıl bir kıyıma dönüştüğü, hem de muhalefetin boyutları hakkında bir fikir edinmek mümkündür.


Devletin İkonoklast politikasına karşı en büyük tepkiyi ruhban sınıfı gösterdi. En ağır muamelelere de onlar maruz kaldı. Tasvir karşıtı hareket zamanla rahiplere karşı mücadeleye dönüştü ve bu rahiplik karşıtlığı tutum halk arasında da kısmen tasvip gördü. Rahipler artık sadece tasvir taraftarı oldukları için değil, rahip oldukları için de takip ediliyor ve kendilerine mahsus yaşayışlarından vazgeçirilmek isteniyorlardı. Manastırlar kapatıldı veya kışla, hamam gibi kamu kurumlarına çevrildi. Manastırlara ait geniş arazilere devlet el koydu. İmparator "putperest" olarak gördüğü rahiplere adeta savaş açmıştı. Kendi sakallı halleriyle rahiplerin daha kolay tanınabilmelerini sağlamak için, halka sakal bırakmayı yasakladı. Rahiplerle dini veya şahsi hiçbir ilişkide bulunmayacaklarına, aksine onları lanetleyip taşlayacaklarına dair halktan söz aldı. Rahiplere karşı halkı kışkırttı ve onlara manastırlara gitmemelerini emretti.



Merkezin rahiplere karşı takındığı tavır, taşrada değişik şekillerde kendisini göstermekteydi. V. Konstantinos'un en büyük destekçilerinden Thrakesion theması kumandanı Mikhail Lakhanadrakon kendi sorumluluk bölgesindeki rahipleri, ya rahiplik kıyafetlerini terk edip rahibelerle evlenme veya gözleri kör edilerek sürülme alternatiflerinden birini tercih etmekle karşı karşıya bırakmıştı. Rahiplerin sakallarını kesmeleri isteniyor, kabul etmeyenlerin burunları kesiliyordu. Bithnia bölgesindeki bir manastırda 38 rahip canlı canlı toprağa gömülmüştü. Mikhail Lakhanadrakon'un rahiplere karşı bu acımasız tutumundan haberdar edilen İmparator, ona yazdığı mektupta memnuniyetini bildiriyor ve "sen tam benim istediğim gibi bir adamsın" diyordu. Bütün bu baskılar neticesinde birçok rahip Güney ltalya'ya giderek burada manastır ve mektepler kurdular; Grek kültürünün rengini verdiği yeni merkezler oluşturdular.


IV. Leon (775-780), tasvir taraftarlarına karşı babasının izlediği katı ve sert politika yerine daha esnek bir tavır takındı. Tasvir taraftarı oldukları için hapse atılmış olanları serbest bıraktı; sürgün edilenlerin evlerine dönmelerine müsade etti. Bu tutumunda tasvir kültüne gönülden bağlı hanımı imparatoriçe Irene'nin payı olmalıdır.


IV. Leon'dan sonra, oğlu VI. Konstantinos (780-797) adına devlet işlerini yürüten ve tasvir taraftarı olan Irene, devletin yarım asırdır sürdürdüğü tasvir karşıtı siyasete son vermek istiyordu. Onun gayretleriyle 754 yılındaki tasvir kırıcı synodun kararlarını red ve tasvirlere ibadeti yeniden canlandırmak üzere 31 Temmuz 786'da lstanbul'daki Havariyyun kilisesinde bir konsil toplandıysa da bu konsil lkonoklast olan bir gurup ordu mensubu tarafından dağıtıldı. Bir yıl sonra 350 piskoposun yanısıra çok sayıda rahibin de katılımıyla lznik'te toplanan VII. ökumenik konsil, Eylül-13 Ekim 787 tarihleri arasında peşpeşe yedi toplantı yaptı ve ortak kararlar aldı. Konsil tasvir aleyhtarı bütün yazıların imhasını kararlaştırdı ve tasvirlere ibadeti yeniden canlandırdı. Konsilde Ioannes Damaskenos'un izahlarından yola çıkılarak ibadetin tasvire değil, orada resmedilen aziz şahsiyete yapıldığı ve bunun sadece Tanrı'ya mahsus olan tapınma ile bir ilgisi bulunmadığı özellikle belirtilmekteydi. Konsil kararları 23 Ekim 787'de Magnaura sarayında yapılan kapanış töreninde imparatoriçe Irene ve imparator VI. Konstantinos tarafından da imzalanarak ilan edildi. Böylece lkonoklazma mücadelesinin ilk safhası sona ermekteydi. Tasvir taraftarı tutumu sürdüren müteakip üç imparator I. Nikephoros (802-811), Stavrakios (811) ve I. Mikhail Rangabe (811-813) dönemlerinde başka dini ve siyasi problemler yaşanmış olmakla birlikte Bizans'ta, tasvirler meselesiyle ilgili dikkate değer bir problem yaşanmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca ikinci lkonoklazma dönemine kadar takib edilen resmi tasvir taraftarı siyaset boyunca tasvir aleyhtarlarının cezalandırıldığına dair herhangi bir rivayet de yoktur.


Anatolikon theması strategosu Ermeni V. Leon'un (813-820) Bizans tahtına çıkmasıyla İkonoklazma mücadelesinin ikinci safhası başlamaktadır. Askeri bir ruh ve tasvir düşmanı zihniyetle temayüz eden Anadolu unsurunun tipik bir temsilcisi olan V. Leon, III. Leon ve V. Konstantinos'un yolundan giderek, Araplar ve Bulgarlar karşısında yenilen devleti askeri gücüne tekrar kavuşturmak ve tasvir kırıcı hareketi yeniden canlandırmak arzusundaydı. Taraftarları gibi o da yolundan gittiği hükümdarların askeri başarılarını İkonoklast olmalarıyla izah ediyor, kendisinden hemen önceki imparatorların başarısızlıklarını ise tasvir taraftarı olmalarına bağlıyordu.



İmparator tasvir kırıcı doktrinin önde gelen isimlerinden Ioannes Grammatikos'tan, toplanacak tasvir aleyhtarı konsil için gerekli teolojik malzemeyi hazırlamasını istedi. İmparatorun bu girişimi, her ikisi de tasvir taraftarı olan, ancak daha önce VI. Konstantinos'un ikinci evliliğinin meşruiyeti konusunda karşı karşıya gelen Patrik Nikephoros ile Studios manastırı başrahibi Theodoros'u bir araya getirdi. Bunlar yazdıkları çok sayıda risaleyle resimler kültünü hararetle savundular ve İmparatorun inanç sorunlarına müdahelesine karşı çıktılar. Anlaşmazlık adeta devlet-kilise mücadelesine dönüştü. Theodoros ile birçok taraftarı sürgüne gönderildi ve ağır muamelelere maruz bırakıldı. İstanbul patriği Nikephoros görevinden azledildi ve yerine 1 Nisan 815'te saray çevresinden Theodotes Melissenos getirildi. V. Konstantinos döneminde olduğu gibi birçok başpiskopos, piskopos, papaz, rahip ve rahibe, sürgüne gönderildi, hapsedildi, işkencelere maruz kaldı, hatta öldürüldü.


İmparatorun istediği synod, Paskalyadan hemen sonra, yeni patrik Theodotes Melissenos başkanlığında Ayasofya'da toplandı. Synod, tasvir taraftarı 787 İznik Konsili'ni mahkum ederken 754 yılında toplanmış olan tasvir kırıcı konsilin kararlarına bağlılığını bildiriyordu. Tasvirler put sayılmamakla birlikte yine de imha edilmeleri istenmekteydi. Fikri malzemesini 754 Konsili zabıtlarının oluşturduğu 815 yılı synodu bu konsilin bir taklidi mahiyetindeydi. V. Leon kararın uygulanması için bütün gücünü kullanmış ve muhaliflerini cezalandırmış, ancak birinci İkonoklazma dönemiyle kıyaslanamayacak ölçüde az taraftar bulabilmişti.


Amorion hanedanının (820-867) kurucusu II. Mikhail (820-829), tasvir aleyhtarı olmakla birlikte tasvir taraftarlarına karşı müsamahalı bir tavır takındı. Onların takibini yapmadığı gibi eski patrik Nikephoros ve başrahip Theodoros'u, taraftarlarıyla birlikte sürgünden geri çağırdı. Bununla birlikte tasvir kültünü tekrar canlandırmak için yapılan ısrarlı taleplere de olumlu cevap vermedi. Tasvir taraftarı İznik konsili ile tasvir kırıcı synodları tanımadı. Dahası tasvirlerle ilgili her türlü tartışmayı yasakladı.


II. Mikhail'in ılımlı politikasına rağmen tasvirler kültünün yeniden canlandırılmasını isteyenler, İmparatora karşı ayaklanıp Anadolu themalarının çoğunda elde ettiği büyük destekle devleti üç yıl boyunca meşgul eden eski silah arkadaşı Thomas'ın yanında yer aldılar. Hilafet merkezi   tarafından da desteklendiği anlaşılan Thomas'ın Ekim 823'te yakalanıp idam edilmesiyle bu tehlikenin önüne geçilmiş oldu.


Babası II. Mikhail'in aksine iyi bir eğitim görmüş, ilim ve sanata düşkün olan Theophilos (829-842), hocası Ioannes Grammatikos'un etkisiyle ateşli bir tasvir aleyhtarıydı. Bunda imparatorun Arap-İslam sanat ve kültürüne hayranlık derecesinde ilgi duymuş olmasının da rolü olduğu anlaşılmaktadır. Theophilos tasvir taraftarlığına karşı V. Konstantinos'u aratmayacak derecede sert bir politika izledi. 837 yılında hocası Ioannes Grammatikos'u patrik tayin ettikten sonra tasvir taraftarlarını takibe aldı. Rahiplik müessesesine karşı düşmanlık tekrar ileri bir safhaya ulaştı. Aziz tasvirlerini öven şiirleriyle meşhur olan Filistinli Theophanes ve kardeşi Theodoros bu dönemdeki İkonoklast mücadelenin iki kurbanı oldular. Rivayete göre alınlarına kızgın demirle tasvir karşıtı metinler dağlanmış, bu yüzden Graptoi lakabıyla anılır olmuşlardı. Bütün sert tedbirlere rağmen, başkent dışında taraftarı neredeyse kalmamış olan Theophilos'un 20 Ocak 842'de ölümüyle, lkonoklazma mücadelesinin ikinci safhası da bir daha canlanmamak üzere kapanmış oldu.




lkonoklazma mücadelesinin birinci safhasının sona ermesinde nasıl ki İmparatoriçe Irene'nin büyük payı olmuşsa, ikinci safhası da yine bir imparatoriçe olan Theodora'nın yönetiminde kapanmakta ve tasvirler kültü yeniden hayat bulmaktaydı. Theophilos'un ölümünden sonra, henüz üç yaşında bulunan oğlu III. Mikhail (842-867) adına imparatorluğa vekalet etmekte olan Ermeni asıllı İmparatoriçe Theodora, kardeşleri Bardas ve Petronas gibi diğer üst düzey devlet adamlarının da desteğiyle tasvirler kültünün canlandırılmasına öncelik verdi. Patrik Ioannes Grammatikos bu görevinden azledildikten sonra yerine Methodios tayin edildi. Bundan sonra Mart 843'te bir synod toplandı ve tasvirler kültünün yeniden kabul edildiğini törenle ilan etti. Bunun yanında daha önce lkonoklast harekete destek vermiş olanlara da ılımlı davranıldı. Böylece Bizans'ta büyük inanç mücadeleleri devri kapandığı gibi, devletin kiliseye her istediğini yaptıramıyacağı da bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Bu olayın anısına Grek-ortodoks kilisesi her yıl "doğru inanç bayramı" ve tasvir düşmanlığıyla birlikte daha eski itizallere karşı kazanılan zafer olarak kutlamaktadır.



İkonoklazma Hareketinde İslam Etkisi



lkonoklazma hareketinin kaynağı ve temel sebeplerinin neler olduğu hususu halledilmesi gereken önemli bir problem olarak ortaya çıkmaktadır. lkonoklazma hareketinin Bizans içinde ortaya çıkmış bağımsız bir olgu olduğunu kabul edenlere karşılık, bu harekette dış etkilere ağırlık veren görüşler de bulunmaktadır. lkonoklazma mücadelesine etki veya kaynaklık eden harici faktörlerden birisi de lslam'dır. Burada lkonoklazma hareketinde İslam etkisine geçmeden önce, bu harekete etki eden diğer muhtemel faktörlerden kısaca bahsetmek gerekir.


lkonoklazma hareketine etki eden faktörlerden birisi olarak Yahudilik üzerinde· durulmaktadır. Bilindiği gibi Bizans toplumunu oluşturan çeşitli unsurlardan biri yahudilerdi. Daha önce işaret edildiği gibi, Hz. Musa'ya verildiği bildirilen On Emir'den biri put ve resimlerin yapılmamasını öngörmekteydi. Bunun bir yansıması olarak yahudiler, resim ve heykellere antipati ile bakmakta, bunun yanında hıristiyanları tasvirler kültünden dolayı tenkit edip ayıplamakta idiler. 780'li yıllara ait bir Grekçe kaynağa göre III. Leon'un tasvirleri imha etmesi, kendisine bu konuda tavsiyede bulunan bir yahudiye bağlanmaktadır. Efsanevi rivayete göre henüz imparator olmadığı sırada yolda gezinirken karşılaştığı bir yahudi, Leon'a, ileride imparator olacağını ve yapacağı tavsiyeye uyması halinde imparatorluğunun uzun süreceğini söyler. Yahudi o sırada Kanon adını taşımakta olan Leon'a bu ismi bırakıp Leon adını almasını ve imparator olduğunda tasvirleri imha etmesini tavsiye eder ve ondan bu hususta söz alır. İmparatorluğunun onuncu yılında III. Leon verdiği sözü yerine getirir ve tasvirlerin imha edilmesini resmi olarak emreder. Bu arada yıllar önce kendisine tavsiyede bulunmuş olan yahudiyi de yardımcısi olarak saraya alır.





Görüldüğü gibi bu rivayet lkonoklazma hareketini Yahudiliğe dayandırmaktadır. Burada dikkati çeken husus, kendi imparatorluğu döneminde Yahudilere karşı amansız bir koğuşturma başlattığı ve onları vaftiz olup hıristiyanlaşmaya zorladığı bilinen III. Leon'un, yahudilerin sözlerine değer vererek onların sempatisini kazanma gayreti içinde gösterilmesidir.



lkonoklazma hareketinde yahudi etkisini sözkonusu eden bir diğer rivayet II. Mikhail (820-829) ile ilgilidir. Buna göre tasvir taraftarlarına ılımlı davranmış olmakla birlikte lkonoklast olduğu bilinen imparatorun bu eğiliminde Amorionlu olmasının payı büyüktür. Çünkü burada tasvir karşıtı yahudilerle, birçok yönleriyle onlara benzeyen Athinganoslar birarada yaşamaktaydı ki, II. Mikhail de aslen Athinganos'tu. Bu görüşe kaynaklık eden Theophanes Continuatus'tan daha ileri giden Zonaras ve Süryani Mikhail, imparatorun yahudi kökenli olduğunu gösterme eğilimindedirler.



Barnard'a göre Yahudilik, Bizans'ta gelişen şekliyle lkonoklazma mücadelesinin başlıca etmenlerinden biri olarak gözükmemektedir. Bununla birlikte yahudilerin tasvirlere ibadet hususunda hıristiyarılara ötedenberi yönelttikleri tenkitler, bu hareketin başlamasına etki etmiş olabilir.



lkonoklazma hareketinde ele alınan bir diğer faktör Greko-Romen gelenektir. Bu görüşe göre özellikle İmparator I. Iustinianos döneminden başlamak üzere 550-700 yılları arasında Bizans'ta tasvir kültü alabildiğine yaygın bir hale gelmişti. Hz. lsa ve Meryem ile havari, aziz ve şehit tasvirlerine, dini olayları canlandıran sahnelere, haçlara ve büyük şahsiyetlerin mezarlarına çeşitli manevi güçler atfedilerek tazim gösterilmekteydi. Tasvirler kültü sadece kiliselerde değil, sivil binalarda ve evlerde de yaygınlık kazanmış ve bu durum şahsi eşyalara da yansımıştı. Bu arada tasvirlerin düşmana karşı koydukları, bir şehrin savunmasına yardımcı oldukları gibi birçok olağanüstü anlatımları içeren efsanevi rivayetler de ortaya çıkmıştı. lşte VIII. yüzyıl ortalarında görülen lkonoklazma hareketi, Greko-Romen geleneğin etkisiyle aşırı şekilde artan tasvirler kültüne karşı gösterilen bir tepki hareketi olarak ortaya çıkmıştır.


Pavlikian mezhebi, lkonoklazma hareketiyle bağlantılı olarak ele alınması gereken bir diğer unsurdur. Bizans'ın doğu bölgelerinden Armeniakon themasında ortaya çıkıp diğer bölgelerde de gelişme gösteren Pavlikianlar, VII. yüzyıl ortalarından itibaren etkilerini hissettirmişler ve zaman zaman lkonoklast imparatorlar döneminde dahi çeşitli koğuşturmalara maruz kalmışlardır. Onbinlerce Pavlikian yakalanıp hapse atılmış, öldürülmüş ve mallarına el konulmuştur. Bu durum yine çok sayıda Pavlikianın ülkeden kaçarak İslam topraklarına sığınmasına yol açmıştır. Özellikle Malatya ve Tarsus emirlerinden himaye gören mezhep mensupları, zamanı geldiğinde müslümanlar safında Bizans'a karşı savaşmışlardır. Bu gelişmelerin bir neticesi olarak 843-879 yılları arasında başkenti Tephrike (Divriği) olan bir devlet kurmayı başarmışlardır. Monofızit inanca sahip olup Aziz Pavlos'un aşırı bağlısı oldukları ve özellikle dualist inançları dolayısıyla Maniheizm'den etkilendikleri ileri sürülen Pavlikianlar, kendilerini gerçek hıristiyan olarak görmekte ve dini tasvirler başta olmak üzere her türlü kilise kültüne karşı çıkmakta idiler. Ruhban sınıfına karşı cephe almakta ve rahipliği "şeytan işi" olarak görmekteydiler. Her ne kadar devletin resmi dini inançlarıyla ters düştükleri ve siyasi açıdan tehlike oluşturdukları için lkonoklazma mücadelesi döneminde dahi takibata uğramışlarsa da, tasvir karşıtı tutumlarından dolayı lkonoklazma mücadelesi sırasında bir hayli taraftar topladıkları bilinmektedir.




VIII. yüzyılın ortalarından itibaren önemli bir güç haline gelmiş olan Pavlikianlar, ülkenin çeşitli yerlerinde, bu arada başkent lstanbul'da da varlık göstermişlerdir.


lkonoklazma hareketini lmparatorluk'ta yaşanan devlet ile kilise arasındaki siyasi ve ekonomik güç mücadelesinin bir sonucu olarak gören yaklaşımlar da bulunmaktadır. Buna göre VII. yüzyıldan itibaren güçlenmeye başlayan dini kurumlar, neredeyse feodalleşmişti. Vlll. Yüzyılda 100.000 kadar oldukları tahmin edilen din adamları, çevrelerinden elde ettikleri gelirlerle gittikçe zenginleşip devlet aleyhine güçlenmekteydi. Bu sebeple merkezi otorite bir yandan din adamlarına, özellikle keşişlere karşı tehcir politikası güderken, bir yandan da kilise ve manastırların mal varlıklarına el koyarak güçlerini kırmaya çalışmıştır. Diğer taraftan lkonoklazma hareketi, imparatorluğun temsil ettiği siyasi\otorite ile kiliselerin temsil ettiği ruhani otorite arasında süregelen çatışmanın doruk noktasıdır. III. Leon'un 730 yılında kendisini hem imparator, hem de kilisenin başı olarak tanımlaması, bunu gösterir mahiyettedir. İmparatorun bu tavrına karşılık İkona taraftarlarının papayı ruhani lider ilan etmeleri, devletten bağımsız olmak için atılmış bir adım olarak görülmektedir.


İslamiyet ve müslümanların tasvire karşı tutumları İkonoklazma hareketini ortaya çıkaran ve etkileyen faktörlerden biri olarak kabul edilmektedir. Kaynaklarda İkonoklazma hareketinin İslam kaynaklı olduğunu gösteren ifadelere rastlanmaktadır. Buna göre genel olarak belirtmek gerekirse, Emevi halifesi II. Yezid'in kendi ülkesinde yayınladığı tasvir kırıcı emirnamesinden sonra III. Leon da Bizans'ta tasvirlerin imha edilmesini emretmiştir. Ancak aşağıda bahsedileceği gibi bazı kaynaklar, II. Yezid döneminde görülen tasvir kırıcı harekete de, bir yahudi büyücünün ilham kaynağı olduğuna dair efsanevi anlatımlara yer vermektedirler.


İkonoklazma hareketiyle İslam arasında irtibat kuran en eski Bizans kaynağı, 787 yılında İznik'te toplanan VII. ökümenik konsile Doğu piskoposlarını temsilen katılan Kudüslü Ioannes'in anlattıklarıdır. Ioannes konsil üyelerini bilgilendirmek amacıyla kaleme aldığı, İkonoklazma hareketinin ne zaman, niçin ve nasıl ortaya çıktığına dair yazıyı, üyelerin huzurunda okumuş ve bu yazı günümüze kadar gelmiştir. Ioannes'e göre Ömer b. Abdilaziz'den sonra tahta çıkan II. Yezid (101-105/720-724) saf ve kolay etki altında kalabilen bir karaktere sahipti. Tiberias (Taberiye) şehrinde yaşamakta olan "kötülük çetesi reisi/kötü ruhlu" Tessarakontapikos (Kırkkulaç?) denilen kilise düşmanı bir yahudi büyücü, II. Yezid'in bu karakterinden haberdar olunca onun yanına gider ve yapacağı tavsiyeyi yerine getirmesi halinde otuz yıl daha hüküm süreceğini yeminle ifade eder. Uzun süre yaşayacağını da gösteren bu teklif karşısında II. Yezid, söyleneni memnuniyetle yerine getireceğini ve yahudiyi ödüllendireceğini belirtir. Amacına ulaşmaya yaklaştığının sevinci içerisinde yahudi halifeye şöyle der: "Hiç vakit kaybetmeden ülke içindeki her yere bir yazı gönder ve hıristiyanların· bütün kiliselerinde, kumaş, mozaik, duvar veya kutsal eşyalar üzerine işlenmiş ne kadar tasvir ve resim varsa hepsinin ortadan kaldırılmasını emret". II. Yezid teklifi hemen kabul eder ve ülke çapında kutsal tasvirlerin ve buna benzer her türlü eşyanın imha edilmesini emreder. Samimi hıristiyanlar ötedenberi ibadet ettikleri tasvirleri kendi elleriyle kırmış olmamak için bulundukları yerleri terkedince, görevlendirilen yahudi ve müslümanlar tarafından kiliselerdeki kutsal resimler parçalanıp yakılır, üzerleri kaplanır/boya çekilir veya duvarlardan kazınır. Bu durumdan haberdar olan Nacoleia piskoposu ve cemaati de hıristiyan olmalarına rağmen "hukuk tanımaz" yahudi ve "tanrıtanımaz" müslümanlara uyarak kutsal tasvirleri imha ederler. Fakat vadedilenin aksine, iki buçuk yillık halifelikten sonra II. · Yezid ölüp de "ebedi ateşe/ cehenneme gidince" tasvirler eski yerlerini alır. Daha sonra II. Yezid'in oğlu II. Velid (125-126/743-744)  yanlış kehanetle babasının ölümüne sebep olan yahudi büyücüyü ölüme mahkum eder ve öldürtür.


Rivayete göre Kudüslü Ioannes, II. Yezid'in tasvir kırıcılığıyla ilgili bil­ giler verdikten sonra, konsil üyelerinden bir başka piskopos da kendisi­ nin Suriye'de henüz bir çocukken halifenin tasvirleri imha ettiğini hatır­ ladığını belirterek loannes'i tasdik etmiştir.


Theophanes' e göre Lazikiyye'de yaşayan bir yahudi büyücü II. Yezid' e gelerek ülkesinde hıristiyan kiliselerinde bulunan dini tasvirleri (İkonaları) imha ettiği takdirde saltanatının kırk yıl süreceğini müjdeler. Buna aldanan II. Yezid kutsal tasvirlerin ortadan kaldırılmasını emreden bir emirname yayınlar. Ancak "Hz. İsa, bakire Meryem ve azizlerin inayetiyle bu şeytani emir" geniş halk kitleleri tarafından duyulup uygulanmadan II. Yezid vefat eder.


Theophanes'e göre İmparator III. Leon da, II. Yezid'in tasvirler aleyhine takındığı tavra ortak olmuştur. Aynı kaynağa göre, müslümanlara esir düşüp Suriye'ye götürülen Beşir adlı bir hıristiyan, esirliği sırasında hıristiyanlığı bırakıp İslamiyet'i kabul eder. Serbest bırakıldıktan sonra Bizans'a gider ve İmparator III. Leon'un dikkatini çekerek onun çevresine girmeyi başarır. Bu arada III. Leon'un tasvir karşıtı siyasetine ortak olur ve onunla birlikte hareket eder.


Tarih alanında yazdığı Historia Syntomos (Breviarium) adlı eserinde Yezid'in emirnamesinden bahsetmeyen İstanbul patriği Nikephoros (805-816), İkonoklast İmparator V. Konstantinos'u tenkit ettiği Üçüncü Antirrhetikus adlı eserinde az önce zikredilen Tiberiash (Taberiye) Tessarakontapikos lakaplı yahudiye yer verir ve onun, hıristiyanlara ait kutsal tasvirleri ortadan kaldırdığı takdirde otuz yıl hüküm süreceğine dair kehanette bulunarak II. Yezid'i nasıl etkilediğini anlatır. Nikephoros'a göre II. Yezid'in ülke çapında yayınladığı ve tasvirlerin imhasını isteyen emirname, hıristiyanların muhalefetine rağmen, ülkede yaşayan yahudi ve müslümanlar tarafından uygulamaya konur. Ancak Halife II. Yezid ikibuçuk yıl sonra vefat eder ve ona bu fikri veren yahudi büyücü, halifenin oğlu Velid tarafından yanlış kehanetinden dolayı öldürülür. II. Yezid'in başlattığı uygulama İslam ülkesi sınırlarını aşarak Bizans'ta da makes bulur ve İmparator III. Leon tasvir karşıtı politikasını adım adım uygulamaya başlar.


Menbic Melki piskoposu Agapius, İmparator III. Leon'un kiliselerden, manastırlardan ve evlerden şehitlerin resimlerini kaldırma talimatı verdiğini, bunun üzerine Papa Gregorios'un tepki göstererek İmparatora vergi vermemeleri için Roma ve Antakyalılara çağrıda bulunduğunu kaydeder. Ancak II. Yezid'in tasvirlere yönelik uygulamasından bahsetmez.


Süryani kaynaklarından bazıları II. Yezid'in tasvirkırıcı emirnamesinden bahsetmekle yetinirken, bir kısmı da bu emirname ile, Bizans'ta İmparator III. Leon'un başlattığı lkonoklazma hareketi arasındaki benzerliği veya bağlantıyı açık bir şekilde ifade ederler. Tell-Mahreli Dionysus'a izafe edilen kroniğe göre Selefki takvimine göre 1035 yılında (m. 723-724) Yezid, dini mabedlerde, bu arada kiliselerde ve hatta evlerde bulunan bütün tasvirlerin imha edilmesini emretmiş ve bu emri uygulamak üzere özel görevliler vazifelendirmiştir. 846 yılına ait bir Süryani kroniği, Süryani takvimine göre 1031 yılında II. Yezid'in kendi ülkesinde bronz, ahşap, taş veya boya kullanılarak yapılan her türlü resim ve heykelin imha edilmesini emrettiğini kaydeder. Süryani Mikhail de II. Yezid'in bütün binalardaki heykellerin, duvar ve sütunlar üzerinde, hatta kitapların içinde bulunan tasvirlerin imha edilmesini emrettiğini belirttikten sonra, Bizans İmparatoru III. Leon'un da halifeyi "örnek alarak" kilise ve evlerde bulunan kutsal tasvirlerin ortadan kaldırılmasını emrettiğini kaydeder. Aynı kaynak bu uygulamaya birçok Bizanslının tepki gösterdiğini ve bazı ayaklanmalar meydana geldiğini de belirtir. Ebu'l-Ferec Gregorius, II. Yezid' in emriyle mabetler, duvarlar, tahtalar, taşlar ve kitaplardaki bütün canlı resimlerinin imha edildiğini belirttikten sonra "Bizans imparatoru Leon'un da aynı şekilde hareket ederek azizlerin ve kralların resimlerini kiliselerden ve evlerden kaldırttığını" ifade eder. 1234 tarihli Süryani kroniği ise II. Yezid'in emirnamesine yer verir ve bu emrin halifenin kardeşi Mesleme tarafından uygulandığını belirtir.


Ermeni kaynaklarından Levond da II. Yezid'in uygulamasından bahseder. Halifenin hıristiyanlara baskı yaptığını kaydettikten sonra, onun emriyle Hz. İsa ve havarilere ait resimlerin, haçların kırılıp ortadan kaldırıldığını nakleder.


Yezid'in tasvirkırıcı emirnamesinden bahseden müslüman Arap kaynaklarının ise nisbeten geç döneme ait oldukları görülür. Muhammed b. Yusuf el-Kindi, Makrizi ve İbn Tağriberdi, 104/722-723 yılında II. Yezid'in Mısır valisi Hanzala b. Safvan'a bir yazı göndererek bütün heykel ve tasvirlerin imhasını emrettiğini, bunun üzerine Mısır'da kiliselerin tahrip edildiğini, haçların kırılıp tasvirlerin imha edildiğini zikrederler. Makrizi'ye göre II. Yezid'in yerine geçen Halife Hişam b. Abdilmelik, Mısır valisine bir mektup yazarak hıristiyanlarla yapılan anlaşmalara uyulmasını ve öteden beri yapageldikleri uygulamalara müsaade edilmesini istemiştir. Adıgeçen kaynaklarda II. Yezid dönemindeki uygulamanın Bizans'a yansımasına yönelik herhangi bir işaret bulunmamaktadır.


Bu rivayetler İslam toplumunda tasvir karşısında takınılan tutum ve uygulamalar konusunu gündeme getirmektedir. Burada İslamiyetin resme karşı tavrını derinlemesine incelemek uygun olmayacaktır. Ancak şu belirtilmelidir ki, Allah'ın birliği (Tevhid) ilkesini esas alan İslam dini, bu ilkeye aykırı gelebilecek veya bu ilkeyi zedeleyebilecek her türlü anlayışa cephe almıştır. Bunun bir neticesi olarak Kuran'da putların ortadan kaldırılması emredilmiş, putatapıcılığı çağrıştırabilecek her türlü davranış yasaklanmıştır. Bazen resimlerin de bu kapsama dahil edilerek imha edildiği vakidir. Hz. Ömer döneminde Suriye'den getirilip, o zamandan beri Mescid-i Nebevl'nin tütsülenmesi için kullanılan gümüş bir buhurdanın üzerindeki insan resimleri (temdsil), m. 785 yılında Medine valisi lbrahim b. Yahya tarafından kazıtılmıştır. Bir defasında Ömer b. Abdilaziz de bir hamamda gördüğü resme tepki göstermiş ve kaldırılmasını emretmiştir. Bununla birlikte resimler lehine İslamiyetin ilk dönemlerine ait rivayetlerin varlığı, müslümanların her türlü canlı resimlerine karşı oldukları fikrinin doğru olmayacağını göstermektedir. Emevi ve Abbasiler döneminden kalma saray ve kasırlarda görülen insan, hayvan ve diğer resimler, lslam toplumunda da resmin belirli bir oranda varlığını ve sanat eserlerine yansıdığını açık bir şekilde sergilemektedir. Öte yandan müslümanların hakim olmuş oldukları topraklarda günümüze kadar gelen kilise vb. mabetlerde tasvirlerin varlığı, yukarıda bahsedilen II. Yezid'in genelgesinin geniş hilafet topraklarında sadece kısmi bir etki yarattığı kanaatını uyandırmaktadır.




lslam hakimiyetinde, hıristiyanların kutsal kabul ettikleri tasvirlere karşı yasaklayıcı bir uygulamanın varlığını gösteren en eski rivayet, kilise literatürüne Arapça'yı sokan ilk Kopt hıristiyan olarak bilinen Severus b. el-Mukaffa'ya dayanmaktadır. Buna göre Halife Abdülmelik döneminde Patrik lshak (m. 686-689) zamanında Mısır valisi, yönetimi altındaki yerlerde bulunan bütün haçların imhasını emretmiştir. Altın ve gümüş haçların dahi aynı emrin kapsamına girdiğini belirten kaynağa göre, bu dönemde hıristiyanlar çeşitli baskılara maruz kalmışlardı. Vali bu emirle yetinmemiş, aynı zamanda kiliselerin kapılarına Hz. Muhammed ve Hz. lsa'nın Allah'ın peygamberi olduklarını, Allah'ın doğurulmadığı gibi çocuk sahibi olmasının da sözkonusu olmadığını belirten ibareler yazılmasını emretmiştir.


Severus b. el-Mukaffa'dan gelen bir diğer rivayete göre Abdülmelik'in halifeliğinin son yılında (m. 705) Mısır valisi Abdülaziz b. Mervan'ın en büyük oğlu Asbağ, hıristiyanların kutsal günlerinden Paskalyadan bir önceki Cumartesi günü, Hulvan'daki bir manastırda gördüğü kucağında Hz. Isa ile resmedilen Hz. Meryem ikonasına, manastır yetkililerinin ve cemaatın huzurunda hakaret etmiş ve elinde yetkisi olduğu takdirde Hz. lsa'ya Tanrı gibi ibadet eden hıristiyanları ülkesinden çıkarmak istediğini belirtmişti.


Daha sonra başlangıçta kilise ve hıristiyan din adamlarını vergilerden muaf tutan Ömer b. Abdilaziz döneminde de hıristiyanların baskılara maruz kaldığını belirten Severus b. el-Mukaffa, hıristiyanlara yönelik baskıların II. Yezid döneminde zirveye ulaştığını ifade eder. Severus'a göre kilise ve hıristiyan din adamlarını tekrar vergi kapsamına alan II. Yezid, genelge yayınlayarak bütün haçların ve kiliselerdeki resimlerin imhasını istemiştir. Ondan sonraki halife Hişam b. Abdilmelik döneminde ise bu uygulama kaldırılmış ve hıristiyanlar, dini hayatlarını rahat bir şekilde yaşamaya başlamışlardır.


Yezid'in tasvirlerin imhasına dair genelgeyi Theophanes 6215 hilkat yılı (Eylül 722-Ağustos 723) olayları arasında zikrederken, Tell-Mahreli Dionysus Selefid takvimine göre 1035 (m. 723), 1234 tarihli Süryani kroniği h. 102 (m. 720-721), el-Kindi ve Makrizi h. 104 (m. 722-723) yılını genelgenin tarihi olarak vermektedirler. Rus Bizantolog A. A. Vasiliev bu rivayetleri çeşitli açılardan değerlendirmeye tabi tutarak II. Yezid'in emirnameyi m. 721 yılında yayınladığını tesbit etmektedir. Şurası çok açıktır ki, III. Leon'un tasvir karşıtı genelgesinin tarihi, II. Yezid tarafından yayınlanan genelgenin tarihinden sonraya rastlamaktadır.



Bizans'taki lkonoklazma hareketine İslamiyetin etkisi hakkında fikir veren klasik kaynaklardaki rivayetlerden sonra, bazı araştırmacıların konuyla ilgili kanaatlerini zikretmek gerekir. Hemen belirtilmelidir ki, bütün araştırmacılar lkonoklazma hareketinin çok yönlü olduğunu kabul etmekle birlikte, hakim unsur olarak hangi faktörün ön plana geçtiği hususunda farklı görüşler ileri sürmektedirler. Dolayısıyla burada özellikle, araştırmacıların lkonoklazma hareketine İslamiyetin etkisi konusundaki görüşlerine yer verilmesi uygun görülmektedir.


Bizans'taki lkonoklazma hareketine İslamiyetin etkisini en açık bir şekilde ifade eden araştırmacıların başında Ostrogorsky gelmektedir. Kilise çevresinde özellikle Iustinianos döneminden itibaren tasvir kültünün dindarlığın en önemli tezahürlerinden biri haline geldiğine, bununla birlikte saf ruhani bir din olması dolayısıyla tasvirler kültünün hıristiyanlığa uygun olmadığını düşünen anlayışların da var olduğuna dikkat çeken Ostrogorsky, Arap dünyasıyla gerçekleşen temasların Bizans'taki tasvir düşmanlığını alevlendirdiğini belirtir. Ostrogorsky'e göre, III. Leon'un yahudilere baskı yapması ve onları vaftiz olmaya zorlamış olması, imparatorun resimleri yasaklayan Musevilikten etkilenme imkanını ortadan kaldırmadığı gibi, Araplarla mücadele etmiş olması da onların kültüründen etkilenme imkanının varlığına engel değildir. Onlarca yıldan beri Anadolu'da mekik dokuyan Müslüman Araplar, Bizans'a yalnız kılıçlarını değil, kültürlerini ve bu arada müslümanların insan yüzü tasvirine karşı duydukları kendilerine mahsus çekingenliklerini de getirmişlerdir. Ostrogorsky, Bizans'ta lkonoklazma hareketini başlatan III. Leon'un doğu menşe'li olup birçok yılını devletin doğu eyaletlerinde geçirmiş olmasına ve Anatolikon theması strategosluğu sırasında Araplarla da sıkı münasebetlere girmiş bulunmasına dikkat çekerek, tasvir kırıcı hareketi başlatmasında bu arka planın önemine işaret etmektedir. İkonoklazma hareketinin ikinci devresinde tasvir aleyhtarlığıyla dikkat çeken Theophilos dönemini, Bizans dünyasının Bağdat merkezli Arap kültürünün en belirgin bir şekilde etkisi altına girdiği dönem olarak tanımlayan Ostrogorsky, imparatorun, adaletiyle meşhur Harun er-Reşld'i taklit ederek tebdil-i kiyafet dolaştığını ve muhtaçlara çeşitli yardımlarda bulunduğunu nakleder ve imparatorun tasvir karşıtı tutumunu Arap/İslam sanat ve kültürüne duyduğu hayranlıkla izah eder.



İkonoklazma hareketinin kompleks bir fenomen olduğunu vurgulayan Vasiliev, putperestliği yasaklayan İslam dinine mensup müslümanların, tasvirlere ibadeti bir nevi putperestlik olarak gördüklerine dikkat çekip II. Yezid'in, İmparator III. Leon'dan önce ülkesinde tasvirlerin imhasına dair genelge yayınlamış olduğunu hatırlatmakta ve Bizans'ın özellik le doğusunda görülen tasvir karşıtı anlayış ve tutumlarda İslam etkisinin sürekli hatırda bulundurulması gerektiğini belirtmektedir.


L.W Barnard'a göre Bizans'ta İkonoklazma mücadelesinin ortaya çıkışı ve gelişmesini İslam'ın beklenmedik bir şekilde yükselişine bağlamak gerekir. İslam'ın altın çağını yaşadığı bu dönemde, Bizans ve Avrupa karanlık çağını yaşamaktaydı. Bizans'a karşı bitmek bilmeyen Arap akınları, İkonoklazma hareketinin arka planını oluşturmaktadır. Ömer b. Abdilaziz'in hıristiyanları tasvirlere ibadet konusunda tenkit ettiği mektubunu cevaplarken İmparator III. Leon'un, tasvirlerin fonksiyonlarını oldukça asgariye indirerek savunduğuna, daha sonra II. Yezid'in tasvir karşıtı emirnamesine de atıfta bulunan Barnard, III. Leon'un İkonaların imhasını emreden genelge yayınlamasında bu hususların doğrudan etkili olduğunu savunan görüşlerin tenkid edildiğini belirtir. İkonoklast imparatorlardan Theophilos'un, bir taraftan müslümanlarla savaşmakla birlikte diğer taraftan hocası Ioannes Grammatikos'un da etkisiyle İslam sanat ve kültürüne büyük ilgi duyduğunu kaydeden Barnard, İmparatorun tasvir karşıtı tutumuyla müslümanların anlayışı arasındaki paralellikleri vurgulamaya çalışır. Barnard'a göre, İkonoklazma hareketinin ortaya çıkışında İslam idaresinde görülen bazı tasvir kırıcı uygulamaların doğrudan etkisi olmamakla birlikte, hareketin ikinci safhasında İslam kültürünün etkisi daha açık bir şekilde görülmektedir. Bizans'ın doğusunda yaşayan birçok yahudi ve monofizitin İslam'a girmiş olduğuna dikkat çeken Barnard, bu gelişmeler karşısında III. Leon'un belki de bu bölgelerdeki otoritesini sağlamlaştırmak için tasvir karşıtı politika izlemeye karar vermiş olabileceğinin altını çizer.


İslam'la Bizans'taki İkonoklazma hareketinin ve özellikle II. Yezid'le Leon arasında bu noktadaki bağlantının, dönemin çağdaş Bizans kaynaklarında dile getirildiğini hatırlatan G. R. D. King'e göre, Bizans'taki İkonoklastların II. Yezid'in uygulamasından destek almış olmaları mümkündür. Ancak doktriner ve İkonografi anlamında İkonoklazma hareketinin kaynağı, Hıristiyanlığın bizzat kendi içinde derin köklere sahiptir. Bizans'ta tasvirler kültünün aşırı boyutlara ulaşmış olması, dinlerinin putperestvari bir görüntü arzetmeye başladığını düşünen hıristiyanların tepkisini çekmiştir. Öte yandan kaynakların İkonoklazma hareketini müslümanlarla ilişkilendirmesi, III. Leon ve taraftarlarını "Arap kafalı" olarak nitelendirmelerinden de anlaşılacağı gibi, teolojik anlamda bir etkilenmeye işaret etmekten daha çok, hakaret amacı taşıyan bir nitelik olarak gözükmektedir.



J. Herrin, Bizans'taki İkonoklazma hareketini Bizanslıların müslümanlar karşısındaki yenilgileriyle ilişkilendirmektedir. Herrin'e göre tasvirlere karşı olan, hamam gibi bazı sivil binalarda resimli süslemelere yer vermekle birlikte en azından camilerinde resimlere yer vermeyen, ayrıca ele geçirdikleri hıristiyan kiliselerindeki tasvirleri tahrip ettikleri görülen müslüman Arapların Bizans topraklarında ilerlemeleri, çaresiz kalan Bizanslıları Tanrının kendilerinden mi, yoksa Araplardan mı yana olduğu konusunda düşünmeye sevketmiştir. Bununla birlikte İkonoklazma hareketinin VII. ve VIII. yüzyıllarda giderek artan tasvirlere tapınma eğilimine karşı bir reform niteliği taşıdığını da vurgulamak gerekir. Araplar önündeki başarısızlıklarını Tanrının gazabına yoran Bizanslılar, neredeyse putperestlikle özdeşleşecek biçimde ibadet ettikleri İkonaları yasaklayarak, durumu kendi lehlerine çevirmeyi ümit etmişlerdir. Böylece İslamiyetin İkonoklazma hareketi üzerinde doğrudan değil, dolaylı bir şekilde etki ettiğini söylemek mümkündür.

 


Stephen Gero Bizans'ta İkonoklazma hareketinin ortaya çıkışıyla Yahudilik ve İslam toplumundaki tasvir karşıtı uygulamalar arasında bağlantılar bulunduğuna dair kaynaklarda yer alan rivayetlerin, tarihi açıdan güvenilir olmadığı kanaatindedir. Bu tür bağlantıların varlığına delalet eden ifadelerin, daha sonraki müstensihler tarafından kaynaklara eklenmiş olduğu görüşünü savunan Gero, bununla birlikte III. Leon'un tasvir karşıtı tutumuna Yahudilik ve İslamiyetin etkili olmuş olabileceği ihtimalini de reddetmemektedir. Gero'ya göre II. Yezid'in uygulamalarından İmparator III. Leon'un haberdar olduğu ve halifeyi bu hususta taklit etmek istediği tarihi delillerle ispatlanmadıkça doğrudan bir etkiden bahsetmek uygun değildir.



İslam, Yahudilik ve Hıristiyanlığın Bizans lkonoklazma hareketi üzerindeki etkilerini makalesine konu edinen P. Crone, İkonoklazma hareketinin lslam'ın hızlı bir şekilde yayılmasına/yükselmesine karşı bir tepki olduğu görüşünün araştırmacılar arasında önceleri kabul gördüğünü, ancak yeni kuşağın bu görüşe pek itibar etmediğini belirtmektedir. Ona göre yeni araştırmacılar, Arapların askeri alandaki başarılarının Bizans'ı etkilediğini inkar etmemekle birlikte Bizanslıların, muzaffer Arapların nelere inandıklarını merak konusu yaptıklarını düşünmemektedir. Crone'a göre lkonoklazma hareketinin Bizans'ın İslam'a gösterdiği bir tepki olduğu görüşü, mantığa aykırı değildir ve şimdiye kadar da bu kanaate karşı ciddi bir tenkit ileri sürülmemiştir. 



Casim Avcı’nın İslam Bizans İlişkileri Adlı Kitabından Alıntılanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak