Yahudi dininin tarihi birkaç bin yıl geriye kadar gitmektedir. İsrailoğulları ile Tanrı arasındaki ahde kutsal kitaplarında genişçe yer vermelerinden dolayı bu dine ahit dini de denmektedir. Yahudi inancının mistik ve felsefi bazı etkileri konumuz açısından öneme haizdir. Bu felsefi ve mistik yapı, İslam düşüncesinde etkisini hissettirmiştir. Özellikle Karmati vb. gruplar üzerinde, bu yapının etkilerini görmek mümkündür. Yahudi dininin felsefi bir yorumu olarak kabul edebilecegimiz Kabbalizm, Yahudilikte Tevrat ve Zebur'un dış (Zahiri) manası ile yetinmeyip, Mukaddes Kitab'ın harflerinden gizli manalar çıkarmaya çalışan ve ona istediği manaları serbestçe verebilen Yahudi doktrinidir. Harf ve sayı esasına dayanan Yahudi mistizmi simya, sihir ve varoluş anlayışını da ihtiva eder. Kabbalizm'e farklı anlamlar verilmiştir. Bunlardan ilki, Kabbalizm; " ... Yahudilikle Tevrat ve Zebur'un dış anlamıyla kalmayarak kutsal kitabın harflerinden gizli anlamlar çıkaran ve böylece istedikleri anlamları yükleyen akım olarak tarif edilmiştir.
İbranice'de "Kabbale", "Gelenek" ve Hz. Musa'nın mazhar olduğu "Sözlü Vahiy" manalarına gelir. Bu vahiy, aynı zamanda, yazılı kanun olup Tevrat'ın derin manasını izah etınekteydi. Kutsal kitap olan Tora'nın ilk beş kitabının yorum geleneğiyle Talmud'un temsil ettiği hahamlık yorum geleneğinin içinden çıkar ve öncelikle kutsal metnin okunması ve yorumlanmasıyla ilgili bir teknik olarak kendisini sunar. Kabbalizm; İbranice Batıni bir anlayışla yazılmış bir felsefe kitabıdır, bunun ne zaman yazıldığı belli değildir. Bu kitap, Yahudilerin menşeinden itibaren halkın dini inanışlarıyla gizli bir geleneğin de hülasasını vermekte, dolayısıyla Tevrat ve Zebur'un gizli (Batıni) bir yorumunu yapmaktadır. Bu bakımdan Kabbala, sadece bir doktrinin nazari esaslarını değil, aynı zamanda bundan çıkarılan bir sihir ve gizlilik fikrini de ihtiva etmektedir. Ekseriya "Ars Cabalistika" tabiri bu iki fikri birleştitir ve gizli an' ane ve sihir san' atı" manasını içerir.
Kabbala, m.ö. I. ve II. yüzyıla kadar tarihi bir alt yapısı olan bir mezhep olarak kabul edilmekle birlikte, hareketin doktrinlerinin bir bölümü miladi IX. veya X. yüzyılda ortaya çıktığı kabul edilir. Fakat Kabbala 'nın kökü çok eskilere götürülmesine rağmen, onun gerçek gelişimi, XII ve XIII. yüzyılda olduğunu da ileri sürenlerde vardır. İlk dönem Kabbalıcılık'tan Xl. yüzyılda ortaya çıkmış olan İhvan-ı Safa'nın etkilendiği kabul edilir. Kabbacılığın da XIII. yüzyılda gelişmesini tamamlamasında İhvan-ı Safa'dan etkilenmiş olduğu kabul edilir. Abdülkadir inan; İslam Dininde yasak olan, hatta şirk kabul edilen tılsım ve efsunların menşeinin, Yahudilerin "Kabbala" mistizminden kaynaklandığını ileri sürerek bu etkileşimi vurgulamıştır.
İlk dönem Kabbacılığın tarihi alt yapısı ve mahiyetiyle ilgili değişik görüşler vardır. Bunlardan ilki: Kabbala, ilk dayanağını Eski Ahit (Tevrat)'de Daniel V. ve XII. Bablarda bulur. İşaya VI ve Hezakiel I. ve X. Bablardaki bilgilerden de istifade eder. Kabbala'ya Talmud ve Mişna'nın başlangıcı gibi bakılır. Kabbalacılığı daha eski dönemlere ait olduğu belirtenler de vardır. Bu görüşü benimseyenlerden biri de Galante'dir. Kabbala'nın yazılı olarak en eski ifadesi, Akiba'ya atfolunmaktadır. Yapı itibariyle teorik ve pratik olmak üzere ikiye ayrılır. Her ikisinde de Talmudi ve hahamlığa müteallik dünyadan ayrı bir dünya olduğu ileri sürülür. Kabbala'daki bütün düşünceler, bozuk dünyanın düzenini yeniden kuracak olan Mesih'in bir gün geleceğine dair bekleyişin etrafında dönüp dolaşır. Kabbala, gayb ilimleriyle de uğraşır. Kabbalistlere göre aklın ve mantığın kabul etmeyeceği yüce bir nizam olarak kabul edilir.
Kainat ve Allah'ın tabiatı üzerine kutsal bir doktrinin mevcudiyetinden bahsederler. İlk Kabbalistler, eski gnostik ve felsefi fikirlerden yararlanarak; Tanrı'ya ruhi yönden ulaşmak için, mistik ve sembolik görüşlerine kendilerini terk ederler. Bunlar, Kutsal Kitab'ın harflerine, zahiri manaları dışında Batıni manalarını istedikleri anlamlarla, istedikleri sonucu çıkarmak isteyen cereyandır.
Kabbalistler nazarında felsefe, dinden yüksektir. Dinler gafil halkı avlamak için birer aletten ibarettirler. Kabala kitabında gizli talim ve Tevrat'ın gizli manalarını açığa çıkarma gayreti yanında Tanrı'nın inkişaf nazariyesi de yer alır. Bu inkişaf ise daima sudur ile yani bütün varlıkları kendi varlığından tedrici surette çıkararak kendine şuur kazanması şeklinde olur. Ayrıca her biri alemin bir kısmını canlandıran, kendi aracılıklarıyla tabiat kuvvetlerine hakim olunabilen semavi ruhların sayımı, sayıların ve harflerin sembolik nazariyesi, ve insanı bir küçük alem olarak kabul eden külli tekabüliyet teorisi de yer alır. Kabala, dini metinlerin teferruatını ve nakledilen tarihlerin müşahhas muhtevasını inceleyen Talmud'a karşıdır. Kabbalizm'in gelişmesinde üç safha görülür. Bunlar:
Kabbalist anlayıştan önceki safha: Bu safhada gnostiklerin, Plotin'in ve Aristo'nun tesirleri karışık haldedir.
Zebur safhası: Bu safhada en ileri gelen yazar Rabbi Moshe de Leon'dur.
Asıl Kabal safhası: Bu safhada da en çok göze çarpan yazar Isaac Louri'adır.
Kabalistik doktrin, Tevrat'taki teolojiyi bertaraf etmek gayreti içinde Tanrı ile alem arasındaki mutavassıt varlıkları ortaya koyan bir "sudur" felsefesini benimsemiştir. Bu açıdan o, alemde dört varlık derecesi görür: Tanrı, yaratma, şekillenme ve insan yahut madde ve faaliyet dünyası. İnsani varlığı ilahi hikmete bağlayan bu şemada vahiy de mümkün görülmektedir.
Kabbalistler daima kaçak bir grup teşkil etmişler ve bilgilerinin yayılmasını pek istememişlerdir. Kabbalizmin Hıristiyan dünyasındaki kadar olmasa bile, İslam dünyasında da çeşitli tesirleri görülmüştür. Kabbalizm, Hakim Tirmizi döneminde İslam dünyasına girmiş, fakat esas olarak Batıniler tarafından benimsenerek gelişmesine zemin hazırlanmıştır. Bu manada Batıniler İslam dünyasındaki Kabbalistler olarak kabul edilebilir. Batıni kavramı genel bir kavram olarak İsma'ili-Karmati hareketlerinin tümünü ifade eder. Batınilinin temel siyasi hedefi, hilafet'i kaldınp, yerine İmamet'i tesis etmek idi. Bu amaçla çalışmamızın konusunu teşkil eden Karmatiler de dahil olmak üzere muhtelif isyanlar çıkarmışlar ve merkezi hükümet darbeleri vurmuşlardır. Sosyal hedef olarak bazı dini konuların batın-zahir ayırımına tabi tutularak te'vil edilmiş olmasıdır. Bu amaçla İbn Meymun, Kur'an'daki bazı sürelerin başlarında bulunan ve manası bilinmeyen harfleri (Huruf-u Mukattaa) tamamen kabalistik bir tarzda tefsire başlamış ve bu sayede Manişeist, gnostik felsefelerin İslam dünyasına girmesine sebep olmuştur. Batınilik ve onun doktrininin temsilcileri olan İsma'ilinin ve Karmatilinin tesirleri Hurufilik, Noktavilik, Kalenderilik gibi çeşitli şekillerde Anadolu'da yayılmıştır.
ORTADOĞU'DA MARJİNAL BİR HAREKET: KARMATİLER
(Ortadoğu'da İlk Sosyalist Yapılanma)
Yrd. Doç. Dr. Abdullah EKİNCİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder