TALAY
Okyanus tanrısı. Okyanuslar ve denizler onun sorumluluğundadır ve onları yönetir, içindeki canlıları korur. 19 denizin birleştiği yerde yaşar. Uzun beyaz bıyıkları olan yaşlı bir adam görünümündedir. İstediği zaman devasa bir balık (balina) biçimine girebilir. Denizlerin yükselip alçalmasına (gel-git) karar verir.
TAMAGITAMU
Cehennem. Öldükten sonra suçluların cezalandırılmak üzere gittiği yer. Pek çok inançta geniş betimlemeler yapılmış ve nasıl bir yer olduğu hakkında değişik fikirler ileri sürülmüştür. Fakat neredeyse tüm görüşlerdeki ortak nokta ateşle ilgili olduğudur. Eski Türkler (örneğin Oğuzlar, Çu'lar) yeraltında bulunduğuna inanırlardı. Efendisi Erlik Han'dır ve günahkar kişileri cezalandırır. Altay inanışında insanlar Tamağda cezasını çektikten sonra Yayuçı tarafından göğün üçüncü katına götürülürler. Hakaslarda cehennemi yöneten Tamı Han adlı bir tanrının varlığından söz edilir. Karşıtı "Uçmağ'dır.
TANÇOLPAN
Şafak tanrıçası. Şafak sökerken ormanda gezen bir tanrıçadır. Başına çiçeklerden bir çelenk takan neşeli bir genç kızdır. Rüzgardan daha hafif bir elbisesi vardır ve tüm vücudu görünür, omzuna ise yeşil şal örter. Venüs gezegenini simgeleyen "Çolpan" adlı tanrıçayla akrabadır. Bazen orman tanrısının kızı veya torunu olarak da anılır.
TANDIR İYESİ
Tandırın koruyucu ruhu. Bazen tehlikeli bir varlıktır. Çocukları ve kedileri ateşin içine çekebilir.
TARGUTAY
İlk insan. Türklerle bağlantılı eski bir kavim olan İskit (Saka) halkının mitolojisinde adı geçer. Targutay'ın üç oğlu vardır ve bunlar yeraltını, yeri ve göğü simgeler. Oğullarının adı ve özellikleri şöyledir:
- Arpoksay: Arpa yemeği yer ve Arpaçayda oturur.
- Lıpoksay: Balık yemeği (Palıksay) yer ve Lıpokçayda oturur.
- Kolaksay: Kuş yemeği yer ve Kulakçayda oturur.
TAYILGA
Hayvanın boğularak öldürüldüğü kurban türüdür. Türk, Altay ve Yakut Şamanizm'inde yer alan bir kurban uygulamasıdır. Özelikle at veya sığır gibi büyükbaş hayvanların boğularak öldürülmesiyle gerçekleştirilir. Altaylar ve Yakutlar (nadiren de olsa bugün bile) kurban olarak kestikleri atın derisini uzun bir sırığa geçirip tıpkı bir at şekline benzeterek asarlar. Tayılga için hazırlıklar genelde akşamüzeri başlar. Töreni yöneten şamana veya yaşlıya Tayığçı denir. Önce sürünün içinden kurbanlık hayvan aranıp bulunur. Sonra bir tören yeri seçilir. Şaman ormanın ıssız bir yerinde en uygun yeri belirler ve orada bir çadır kurulur. Çadırın ortasına, "tündükten" (duman deliğinden) tepesi dışarıya çıkacak biçimde bir kayın ağacı yerleştirilir. Kurban töreni başlayıp gerekli dualar okunduktan sonra ayakları bağlanmış olan hayvan boğularak veya bel kemiği kırılarak öldürülür. Boğma işlemini hayvanın ağzını, burnun tıkayıp bağlayarak gerçekleştirirler. Daha sonra yüzülen deri, başı, ayağı ve kuyruğuyla birlikte bir sırığa (Baydara) asılır. En önemli sayılan ve uzun süren tören Tanrı Ülgen adına yapılır. Hayvan eğer Ülgen için kurban edilmişse Baydaranın başı doğuya, yeraltı tanrısı Erlik'e kurban verilmişse batıya döndürülür. Ardından ata ruhlarına ve koruyucu ruhlara (iye) sungu verilerek kurbanın eti yenir. Sungu ise bazı kabilelerde Yağaşga/Yagaşka (Yağaş/Yagış) biçiminde gerçekleştirilir yani etin bir parçası ateşe atılarak yakılır ve dumanının Tanrı'ya ulaşacağına inanılır. Bazı Türk ve Moğol boylarının kurbanın kanını akıtmadıkları kesin olarak bilinmektedir ve bu uygulama "Kan Korusu" (kan yasağı, kan tabusu) anlayışından kaynaklanmaktadır. Çünkü canın/ ruhun kanda olduğuna (veya kanın kendisinin ruh olduğuna), bu nedenle de kutlu canlıların kanlarının toprağa dökülmesinin aileye veya "boy"a, hatta tüm ülkeye felaket getireceğine inanılır. Bu anlayış insanlar için olduğu kadar hayvanlar için de geçerlidir. Cengiz Han koymuş olduğu Yasa'da bir hayvanı Müslümanlar gibi kesmeyi yasaklamış ve kurbanın boğazlanmadan, karnı yarılarak ölene kadar yüreğinin sıkılması gerektiğini duyurmuştur. Ancak İslamiyet'i kabul eden Türkler arasında hayvanın kesilerek öldürülmesi (Boguzlaga/Boğazlaga) giderek yaygınlaşmış ve daha sonra da genel bir uygulamaya dönüşmüştür.
TAZ HANIM
Gök tanrıçası. Bazı metinlerde Tanrı Ülgen'in karısı olarak bahsi geçer. En önemli özelliği kel olmasıdır. Tazlık (kellik) belirgin biçimde Türk kültürüne ait bir güç simgesidir. Fakat buradaki asıl ilgi çekici husus dişil bir varlık için bu adın verilmiş olmasıdır. Çünkü kellik çoğunlukla erkeklere özgü bir durum olarak algılanmaktadır. "Taskıl" ve "Tazagan'' gibi dağ adları yine bu konuyla ilintilidir.
TAZŞA
Daz (kel) başlı yiğit. Gücünü kelliğinden alır. Türk söylencelerinde kellik bir güç ve zeka simgesidir. Aynı zamanda kendiliğinden ortaya çıkan kurnazlık ve yenilmezlik gibi özellikleri barındırır. Daz başlı yiğit asla yenilmez. Bazı durumlarda normal, sıradan bir insan olan kahraman silkinerek ton/don (biçim) değiştirerek birdenbire Taşşa'ya dönüşür. Hatta onunla birlikte atı da silkinir ve daz başlı olur. Böylece ikisi de yenilmez hale gelirler. Tazşa, Keloğlan'ın önsel ve ilkel biçimidir. Ancak Keloğlan gibi gülünç değildir. Aksine kellikle birlikte yiğitliği ve ciddiyeti, ayrıca fıziksel özelliklerinin gelişmişliği ve gücü de artar. Avarların söylencelerinde, soyundan türedikleri daz başlı (kel) ataları vardır. Manas Destanında Targıl Taz adlı bir kahinin adı geçer.
Bahattin Uslu’nun Türk Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder