20 Şubat 2023 Pazartesi

SULTAN ALPARSLA'NA KADAR SELÇUKLU

 

SELÇUK'UN HANLIĞI


Müslüman olan Oğuz Türkmenler sınırda cihada hazırlandılar. Savaşlar başlayınca birçok Oğuz boyları sınırda bir kuvvet haline geldiler. Oğuz Türkmenler Cend şehrine yerleşince, müslüman olmayan Uygurlar Cend halkından vergi almıya geldiler. Selçuk müslümanların, müslüman olmayanlara vergi veremiyeceğini bildirdi. Vergi memurlarını da kovarak, Uygurlardan öcünü aldı. Oğuz Türkmenler onuncu yüzyılda, ilk müslüman devletlerden (Karahanlılar) la, (Saman Oğulları) ile komşu oldular. Selçuk'un müslüman olmayanlara vergi vermemesi şöhretini bir anda yükseltti. Oğuz boyları etrafında toplanmaya başladılar. Kısa zamanda (Gaziler) teşkilatı kuruldu. Gaziler ordusu asayişi bozuk olan Oğuz elinin muhafızları oldu. Gazilerle beraber (Ahilik) teşkilatı da kuruldu. Ahiler de ayrıca (Ahi yiğit alaylarını) meydana getirdiler. İşte Selçuk devletinin Çekirdeğini bunlar teşkil etti.


Selçuk bu şöhrete sahip olunca yüz kadar Oğuz beyi oklarını verdiler. Bu işaretli okları bir torbaya koyup, bir çocuğa çektirdiler. Bu çocuk içlerinden bir tanesini çekti. Çıkan ok Selçuk'un idi.


Selçuk'u bir ak keçeye oturtup Oğuz töresince dokuz defa kaldırıp Han seçtiler. Şölen verilip Kımız içildi Sonra and içtiler. Selçuk (985) tarihinde kendi adıyla (Selçuklu Devleti) nin çekirdeğini attı. Selçuk, Han seçilince etrafındakilerle savaşa başladı. Devletine Cend şehri dar gelmeğe başladı. Saman Oğulları Selçuklularla iyi geçinmek için onlara yaylak olarak Buhara yakınlarında (Nur) kasabasını verdi. Selçuklular sürülerini yaylaya sürdüler. Selçuklularda Saman Oğulları sınırlarının müdafaasını üzerlerine aldılar (986).


Selçuk Han, Oğuz töresine göre yeni devletinin esaslarını kurdu. Bu yeni devletin kurucusu Selçuk olduğu için (Selçuklu Devleti) denildi. Selçuklu Devleti babadan oğula geçen bir ferdi saltanat usulü meydana getirdi. Bu soy Oğuzların (Kınık) boyuna mensuptular. Fakat sonraları diğer Oğuz Türkmen boyları, Selçuk soyunun devamını istemediler. Bunlara karşı Türkmen isyanları oldu. Selçuk'un kurduğu devlet hükümdarın ve hanedanın malı oldu. Selçuk Han namına hutbe okundu. Fakat para bastırmadı. Bir müslüman devletin kurulması için üç şart lazımdı. Hutbe okutmak, para bastırmak, Halifeden menşur almaktı. Selçuk yalnız hutbe okutmuştu. Parayı bastıran ve menşur alan torunu Tuğrul Bey olmuştur. Bundan dolayı ona kurucu denilmiştir. Selçuk Han, oğullarını zapt edilen yerlere vali tayin etti. Bu şehzadeler adına hutbe okundu. Selçuk kendini halktan ayırmazdı. Hükümdarın sofrası herkese açıktı. Selçuk çok hak güderdi. Otağında oturur; halkın şikayetlerini dinlerdi. Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutardı. Her zaman ordugahında bulunurdu. Dine saygı göstermekle beraber, Oğuz töresini de dikkatten uzak tutmazdı. Selçuk, Oğuz töresince, daima Oğuz Beyleri ile danışmada bulunurdu. Yirmi dört boyun beyleri Selçuk Han'a bağlandılar. Selçuk, devlet teşkilatını da kurdu. İcra kuvveti, pervaneci, çaşniğir, sahibi divan, defterdar, ayrıca başvekil olan veziri de vardı. Selçuk Devletinin ilk kurucusu Selçuk Han oldu. Abbasi Halifesine saygı gösterdi. Sünniliğin müdafii oldu. Fakat bir kısım Türkmenler Alevi oldular. Ebu Müslimi Horasani, Türklere eziyet eden Emevi Araplarını yok etmiş, saltanatlarını yıkmıştı 751 tarihinde Çinlileri korkunç bir yenilgiye uğrattığından Çin tehlikesi de ortadan kalkmıştı. Emevi Araplar Batı Türk elinin ekonomisini ve asayişini alt üst etmişlerdi. Kağıt yapan Semerkand Fabrikaları, kumaş tezgahları kapanmıştı. Horasan çeliği dış pazarlara gönderilmez olmuştu. Çin'den gelen ticaret yolları eski önemini kaybetmişti. Onuncu yüzyılda kurulmuş olan Saman Oğulları, Karahanlılar Gazneliler devletleri ise birbirleri ile uğraşıyorlardı. Abbasiler de Batı Türk eline hakim olamıyorlardı. Bağdat Halifelerinin nüfuzu kırılmıştı.


Oğuz elinin bu karışık anlarında Selçuklu devleti kurulmuş bulunuyordu. Selçuk bu devletin ancak çekirdeğini kurmuş, arsasını sağlamıştı. Selçuk devletinin kuvvetlendirilmesi oğullariyle torunlarına kalıyordu. Selçuk'un beş oğlu vardı.


Bunlar:


Aslan Mihail Musa Yunus Yusuf


idi. Selçuk'un oğulları birer kuvvetin başına geçmişler, bu yeni devleti kuvvetlendirmek azmi ile çalışıyorlardı. Selçuk oğullarından Mihail'i çok seviyordu. Mihail bir kaleyi kuşatırken şehit düştü. Selçuk, Mihail'in (Tuğrul) ve (Çağrı) adlı oğullarına sevgisini verdi. Hanlığı Tuğrul'a bırakmak istemedi. Fakat büyük oğlu Aslan vardı. O büyük kuvvetlere komuta ediyordu. Artık Selçuklular kendilerini tanıtmışlardı. Bu sıralarda Karahanlılar ile Saman Oğulları birbiriyle savaşıyorlardı. Karahanlı hükümdarı (Buğra Han Harun) Maveraünnehiri işgal etti. (992) Samanlı hükümdarı (İkinci Nuh) Selçuk'tan yardım istedi. Oğlu Aslan Bey'i bir ordu ile gönderdi. Aslan Bey Buhara'yı aldı. Bir çok mal elde etti. Bu esnada Gazneli Mahmut Horasan'ı işgal etti : (999) Selçuklular tekrar Karahanlılarla savaştılar. Bir gece baskını ile onları yendiler. 18 komutanları ile bir çok da esir aldılar. Batı Türkleri bu savaşlarla zayıf bir hale düşerken Selçuklular bu fırsattan faydalanıyorlardı. Gün geçtikçe kuvvetleniyorlardı. Devletlerini büyütmek amacı ile Selçuklular, fazla gayret gösteriyorlardı. Artık onlara bir vatan ve üzerinde köklü bir devlet lazımdı.


Oğuz Türkmenler oba oba Selçuk'un etrafında toplanıyorlardı. Artık Selçuk Han iyice ihtiyarlamış bütün devlet işlerine büyük oğlu Aslan Bey bakıyordu. Siyasal işlerde başarı gösteriyordu. Selçuk Han Cend şehrinde 107 yaşında olduğu halde (1007) tarihinde öldü. Selçuklu Devletinin kurucusu Selçuk'un ölümüne Türkmenler çok ağladılar. Ona yuğ yaptılar. Cend'e onu gömdüler. Selçuk'un ölümü üzerine Oğuz Türkmenler Aslan Bey'in etrafında toplanıp Cend'i terkederek Buhara'ya gittiler. Bu ülke Karahanlıların egemenliğinde idi. Zayıf durumda olduklarından Selçuk oğullarına ses çıkarmadılar. Onlar da bir hareket göstermediler. Karahanlılara mensup olan (Ali Tekin) (1021) yılında Buhara'yı zaptetti. Büyük bir kuvveti olmayan Ali Tekin Aslan Bey'le anlaştı. Bu zaman Selçuklular harekete geçerek Horasan'ı aldılar. Horasan Gaznelilerin elinde idi. Bunun üzerine Gazne Sultanı Gazneli Mahmut 1025 yılında ordusu ile beraber harekete geçip Maveraünnehire geldi. Ali Tekin kaçtı. Gazneli Mahmut Aslan Bey'le görüşmek arzu etti. Aslan Bey kuvvetlerini alarak çöllere çekildi. Sultan Mahmut, Aslan Bey'e bir elçi göndererek onunla dostluk yapacağını bildirdi. Selçuk oğullarının büyük bir tehlike olduğunu sezen Gazneli Mahmut onları mahvetmek istiyordu. Gazneli Sultan Mahmut'un gönderdiği elçi Aslan Bey'e şu sözleri bildirdi.

Bize daima Hint taraflarına doğru cenge gitmek düşüyor. Müslüman yurtlarının her köşesindeki seçkin savaş erleri kendi istekleriyle bize katılmak dileğinde bulunuyorlar. Hayret edilir ki hiç bir vakit Selçuk oğullarından bir bölük bizimle beraber kafirlere karşı cenge gitmiyor. Bu yüce saadeti ve parlak ünü kazanmaya yanaşmadılar. Aradaki mesafenin yakınlığına göre oymağınızın büyükleri huzurumuza kolayca gelebilirler, yapılması lazım gelen işleri birlikte konuşup, çare düşünürüz. Sonra iltifatlarımız, ihsanlarımıza uğrayarak yurtlarına dönerler.


Elçi Gazneli'nin bu sözlerini söyleyince Oğuzların pek hoşuna gitti. Aslan Bey'in Sultanın huzuruna· gitmesine razı oldular. Aslan Bey seçkin 10.000 kişi ile birlikte Sultan'ın katına yollandı. Yanına oğlu Kutalmışı da almıştı. Sultan Mahmut Semerkant'da bulunuyordu. Aslan Bey Semerkand'a gelince Sultana haber verdiler. Adamlarından birini göndererek: Şimdilik askere ihtiyaç yoktur. Ordunuzu geri göndermenizi Sultan emrettiler. Huzura yalnız gelmenizi arzu ettiler, dedi. Aslan kuvvetlerini geri gönderdi. Oğlu ile beraber gürbüz ve yakışıklı üç yüz yiğit ile saraya geldi. Aslan yalnız olarak huzura girdi, saygı ile yer öptü. Aslan'ın bu terbiyeli hali Gazneli Mahmud'un pek hoşuna gitti. Aslan'a büyük ikramlarda bulundu. Tahtı'nın yanına, bir kürsü koydurtarak konuğunu yanına oturttu. Huzurunda dernek kuruldu. Aslan'ın yiğitliğini görenler pek hoşlandılar, biraz sonra Gazneli Mahmud Aslan'a dedi ki: 


Eğer ihtiyacımız olursa bize ne kadar asker ile yardım edebilirsiniz?

Aslan, tirkeşinden bir ok çıkarıp:

Her ne zaman bu oku oymağıma gönderirsem çarçabuk on bin er gelir dedi. Sultan:

Daha fazlasına lüzum görülürse.

Aslan ikinci bir ok çekti.

-Bu defa yirmi bin er gelir deyince Gazneli Mahmut hayretle.

Bunlar da kafi gelmezse. Aslan bu defa yayını çıkardı;

Bu yayı ne zaman gönderirseniz otuz bin atlı er emrinize


Gelir, derdemez bu sözü hayretle karşıladı. Bu anda hayreti korkuya ve nefrete döndü. Kendi kendine : «Bir adam ki üç ok bir yayla 60 bin asker gönderir. Bu adam saltanat için büyük tehlikedir.» diye mırıldandı. Aslan ve askerlerine gurup gurup ziyafetler verdiler. Hepsine bol bol şarap içirdiler. Hepsi geç vakit yatmaya gittiler. Gazneli Mahmut Aslan'ı öldürmek istedi. Fakat bu yiğit'e kıyamadı, Saray adamları sabaha karşı Aslan'ın odasına bir baskın yaparak onu yatağında tutsak ettiler. Ellerini bağlayıp, Sultanın emri ile Hindistan sınırında bulunan (Kalencer) kalesine hapsettiler. (1025). Sultan'ın bu alçakça hilesi tarihin bir yüz karası oldu. Oğuz neslinin bu aslanının hayatı bir kartal yuvası olan bu kalede esir olarak acılar içinde geçti. Yedi yıl sonra bu kalede öldü. (1032)


Gazneli Mahmut hilekar bir adamdı. Selçuk Oğullarını kandırmak için onlara birçok hediyeler gönderdi. Aslan'ın Sultan tarafından bir müddet daha misafir edileceğini söyletti. Aslan'ın oğlu Kutalmış babasının hapsedildiğini duyunca onu kurtarmağa and içti. Kale civarına kadar gitti, fakat onu kurtaramadı. Bu haince yapılan işten, Selçuk Oğulları acı duydular, Gazneliler'den intikama hazırlandılar. Aslan'ın ölümünden sonra Oğuz Tükmenlerinin başına Mihail'in Oğulları (Tuğrul) ve (Çağrı) Bey'ler geçtiler. Selçuk devletini kuvvetli olarak kurmak şerefine Tuğrul Bey nail oldu. Selçuklu Devleti zamanla büyüyüp (10) milyon kilometre kare yüz ölçümüne sahip oldu. Bu ülkede (150) milyon insan yaşamıştı. Selçukluların egemenliğine İran'lılar, Abbasiler, Doğu Roma İmparatorluğu ile irili ufaklı 10 kadar devlet girdi. Selçuklular tarihin bir mucizesi olarak cihan tarihine çıktılar. Bu devletin ilk kuruluş çekirdeğini atan (Selçuk Han) olmuştur. Selçuklular (Büyük Selçuklu İmparatorluğu) ve (Anadolu Selçuklu Sultanlığı) olarak iki devre devlet kurmuşlardır. Büyük Selçuklular (985) den (1157) yılına kadar yaşamışlardır. Saltanatları 172 yıl sürmüş. Sekiz hükümdar gelmiştir. İran ve Horasan'da kurulmuş olan bu devlet yerine (Anadolu Selçuklu Sultanlığı) kurulmuştur.


TUĞRUL 

1007 - 1063

Selçuk'un Torunları


Oğuz Türklerinin Başoğlu (Selçuk Han) nun oğulları arasında en çok sevdiği (Mikail) idi. Mikail bir kaleyi kuşatırken öldü. Bu defa Selçuk sevgisini Mikail'in oğulları (Tuğrul) ile (Çağrı-Çakır) a bağladı. Bu iki kardeş keskin zekalı ve pek hareketli idiler. Tuğrul 993 tarihinde doğmuştu. Bunlar dedeleri Selçuk'un kurduğu devleti esaslı olarak yönetecek istidatta idiler. Bu iki kardeş çok iyi yetişmişti. Her ikisi de üstün meziyetlere sahiptiler. Fakat Tuğrul'da Hükümdarlık vasfı daha kuvetli idi.


Selçuk Han, devletinin çekirdeğini attığı devirde, Oğuz elinin doğusunda ilk müslüman devletlerinden (Karahanlılar), ile Maveraünnehir ve Horasan'da (Saman Oğulları) ve bir de (Gazneli) devleti birbiriyle uğraşıyorlar, Türk elinin huzurunu kaçırıyorlardı. Gazneliler de Maveraünnehir'e doğru ilerlemişlerdi. Bu karışık zamanda Selçuk, Seyhun Nehrinin Kuzeyinde bulunan Cend şehrinde bulunuyordu. Büyük oğlu Aslan, Gazneli Mahmut tarafından hile ile tutuklanınca Selçuk, Oğuzların başına torunları Tuğrul ile Çağrı Bey'leri geçirdi. Onları devlet işlerine alıştırdı. Fakat kendisi çok ihtiyarlamıştı. Nihayet 107 yaşında Cend şehrinde öldü. (1007).

Selçuk ölünce devlet işleri doğrudan doğruya Tuğrul ile Çağrı'ya kaldı. Tuğrul'un bir adı (Mehmet), Çağrı'nın da (Davud) idi. Tuğrul ve Çağrı dedelerinin ölümü üzerine Cend şehrini terke karar verdiler. Türkmen oymaklarla birlikte yayla aradılar; nihayet sürülerine yaylak buldular. Selçuk Oğulları, Saman Oğullarının devlet merkezi olan Buhara'ya yaklaşmışlardı. Saman Oğlu Hükümdarı bundan kuşkulandı. Oğuz Türkmenlerini uzaklaştırmak için bir ordu hazırladı (1016).


Tuğrul ve Çağrı Bey'ler, Saman Oğlu Hükümdarı (İlek Nasır) ın bir oğlu ile üzerlerine geldiğini duyunca, Karahanlıların topraklarına sığındılar. Bu defa Karahanlı Hükümdarı (Buğra Han) bunlardan korktu. Çünkü, Selçuk Oğulları cesur v.s hareketli idiler. Devletini yıkabilirlerdi. Bunları kuvvetle yenemiyeceğini anlayan Buğra Han, Tuğrul ile Çağrı'yı bir hile ile ele geçirmek, bu uruğu başbuğsuz bırakmak istedi. Bu maksatla Selçuk Oğullarına bir elçi gönderdi. Bu elçi Tuğrul Bey'e:


Hükümdarımız buyurdular ki; «bundan böyle Saltanat bizimle Selçuk Oğulları arasında ortak olacaktır. Gelsinler görüşelim.» Tuğrul Bey bu sözlerin samimiliğine inanmadı, fakat görüşmeyi de arzu etti. Tuğrul, Han'a gidecek; Çağrı da herhangi bir tehlikeyi önlemek üzere tertibat alacaktı. Nitekim böyle yaptılar. Tuğrul, Han'ın yanına gitti. Fakat Han, Tuğrul'u derhal yakalatıp tutukladı. Çağrı Bey kardeşinin bir tuzağa düştüğünü duyunca, bu alçakça işe çok içerledi ve silah arkadaşlarıyla savaşa hazırlandı. Önce kardeşinin serbest bırakılmasını istedi. Fakat bu olmayınca Karahanlıların üzerine şimşek gibi saldırdı. İki ordu bir ovada karşılaştılar. Savaş pek şiddetli oldu. Akıncıların önünde durmanın imkanı yoktu. Her taraf kanlı cesetlerle dolup taştı. Karahanlı askerleri perişan oldular. Ancak kaçanlar canlarını kurtarabildiler. Bu savaşta Karahanlıların 130 komutanı Çağrı Bey'in eline esir düştü. Çağrı Bay Buğra Han'a haber saldı:


Ya kardeşim Tuğrul'u verirsin, yahut yüz otuz komutanını feda edersin!


Buğra Han, Selçuk Oğullarından korktu. Yaptığından pişman oldu. Oğuzlar şakaya gelmeyen bir kuvvetti. Buğra Han Tuğrul'u hapisten çıkartıp huzura getirtti. Tuğrul bu alçak ruhlu Hükümdarın yüzüne nefretle baktı, sonra:

Yaptığınızı beğendiniz mi? Tanrı yahşiya yahşi, yamana yaman verir! dedi ...


Buğra Han:

Bir hata işledim, affedersin. Atanıza layıkmışsınız, dedikten sonra Tuğrul Bey'e hilat giydirdi Ayrıca kırk köle ve cariye ve 10.000 dinar para verdi ve Tuğrul Bey'i serbest bıraktı. Selçuklular Tuğrul'u törenle karşıladılar. Çağrı Beyde aldığı bütün esirleri iade etti. Selçuk Oğullarının muvaffakiyetlerinden dolayı ünleri arttı. Türkeli onlardan çok şey bekliyordu.


ÇAĞRI BEY


Oğuz Türkmen Aşiretleri Karahanlı savaşından sonra bu havalide yerleşemiyeceklerini anladılar ve Semerkand yöresine doğru yola çıktılar. Türkeli Saman Oğulları, Karahanlılar ve Gazneliler tarafından tutulmuştu. Oğuzlara, sürüleri için yaylak ve kışlak lazımdı. Devlet henüz göçer evli idi. Oymaklar halinde Saman Oğulları ve Karahanlı topraklarında dolaşıp duruyorlardı. Büyük bir devlet kurmak istiyen Oğuzlara bir yurt gerekti. Ana yurtları olan (Gün Ortaç) da ise Çinliler rahat bırakmamışlar, kurmuş oldukları devletleri hep yıkmışlardı. Bu silahlı, cesur Oğuzlardan herkes korkuyordu.



Oğuzlar Semerkand civarında büyük bir kurultay toplamıya karar verdiler. İç ve dış Oğuz Beyleri bu tarihi kurultaya katıldı. Günlerce süren kurultayda «Göçer evli mi kalalım? Yoksa yurt tutup, site hayatı mı yaşayalım? Yurt tutarsak nerede tutalım? Hangi millete karşı savaşalım?» gibi, konular tartışıldı.


Şimdilik komşu devletlerle savaşmamayı, Anadolu sınırındaki Hıristiyanlara karşı akınlar yapmayı, kuvvetleri artınca Anadolu'yu öz yurt haline getirmeyi kat'i olarak kararlaştırdılar. Bundan sonra Oğuzlar kurultay kararına sadık kalarak, akınlarını Anadolu'ya yönelttiler. Sınır boylarındaki Hıristiyanlara yapılacak akınlarla ganimetler elde edilecek, servete sahip olununca devlet kurmak ta kolaylaşacaktı. Bu karar çok isabetli ve hayırlı idi. Sınır boyundaki akınları Çağrı Bey idare edecekti. Tuğrul da Oğuz Boylarının başında bulunacaktı. Kurultay'dan alınan karara göre Çağrı Bey 3.000 kişilik bir kuvvetle Semerkant'tan Doğu Anadolu'ya hareket etti (1016). O zamanlar Doğu Anadolu'da Ermeni ve Gürcü Devletleri vardı. Çağrı Bey Horasan'dan geçecekti. Fakat burası Gazneliler'in elinde idi. Gazneliler geçişe mani olmak istedilerse de, buna muvaffak olamadılar. Çağrı Bey'in akınlarını duyan ve gören Horasan Türkmenleri ona katıldılar. Önce Ermenilerin üzerine saldırdılar.  Ermeniler mukavemet edemediler. Akıncıların eline pek değerli servetler geçti. Bu, Hıristiyanlara karşı ilk zafer oldu. Bundan sonra Gürcülerin üzerine yürüdüler, fakat Gürcüler savaşı göze alamadılar. Böylece Anadolu topraklarına ilk ayak basmak şerefine Çağrı Bey erişti. Çağrı Bey bir çok ganimetlerle geri döndü. Fakat Gazneli Mahmut yolları kapamıştı. Bunu haber alan Çağrı Bey kuvvetlerini küçük parçalara bölerek, izbe yerlerden gece yürüyüşleriyle ordusunu geçirdi. Kendisi de tüccar kıyafetine girerek Horasan'ı aştı (1021) . Tuğrul bu muvaffakiyetten çok memnun oldu. Bir çok Türkmen oymakları Selçuk Oğullarına katıldılar. Türkmenler ümitlerini bunlara bağladılar. Bu iki kardeş Selçuklu Devletini esaslı olarak kuracak ve büyüteceklerdi. Artık bütün Oğuz Türkmenleri buna inanmışlardı.



ALİ TEKiN


Çağrı Bey'in Anadolu'daki muvaffakiyetleri Selçuk Oğullarının şöhretini artırdı. Selçuklular yavaş yavaş birlik kurmaya başladılar. Amcaları Aslan Bey'in askerleri bunlara katılmadı. Bu sıralarda Karahanlılar sülalesinden (Ali Tekin) adında birisi de birden bire ortaya atıldı. Ali Tekin pek muhteris bir adamdı. Karahanlı tahtına oturmak için ortalığı karıştırmaya başladı. Ali Tekin, Karahanlılar kadar Selçuklular için de tehlikeli idi. Harzem Valilerinden (Altıntaş), Ali Tekin'in tehlikeli olduğunu Gazneli Sultanı Mahmut'a bildirmiş ve bu adam için (Kuyruğu kopmuş bir yılan) demişti. 1030 tarihinde Sultan Mahmut'un ölümü üzerine yerine oğlu (Sultan Mes'ut) geçti.



  Ali Tekin amacını gerçekleştirmek için faaliyete geçti. Gaznelilerden yer istedi. Fakat Mesut vermedi. Bunun üzerine Gaznelilerle savaşa girişti. Bu arada Selçuklularla anlaştı. Bu iç çarpışmalarda Selçukluların kahramanlığı görüldü (1032). Komşu devletler Selçuklularla dostluk sağladılar. Bu Selçuklular için ışık tutucu bir durumdu. (1034) Harzemlilerle dostluk sağlanınca sürüleri için yaylak temin ettiler. Tuğrul Bey talimli ve kuvvetli bir ordu hazırlamıştı. Sürüleri de çoğalmıştı.


Tuğrul, Harzemli Türkleri ile anlaştıktan sonra bir yurda yerleşmeğe kat'i olarak karar verdi. Çünkü halk artık göçer evlilikten usanmıştı. (Güneş Memleketi) anlamına gelen Horasan'ı alıp buraya yerleşmeyi düşündüler. Ali Tekin Selçukluların emellerini anlayınca onları zayıf düşürmek için çareler aradı. Tuğrul Bey'in amcası (Musa) nın oğlu (Yusuf) u yanına çağırıp, kendi emrinde bulunan Türkmenlerin başbuğu yaptı. Ona (Yabgu) unvanını verdi. Bu suretle Türkmenleri ikiye bölmüş oldu. Tuğrul Yusuf'un Yabgu olduğunu duyunca fena halde hiddetlendi. Yusuf'un üzerine kuvvet yollamak istedi. Fakat Çağrı Bey, Selçuk Oğullarının birbiriyle uğraşmalarının kötü sonuçlar doğuracağını söyliyerek onu bu düşüncesinden vaz geçirdi. Ali Tekin kardeş· kavgasını başaramayınca, Selçuk Oğullarına karşı açıkça düşmanlığa başladı. Yusuf'un bir şey yapamadığını görünce, adamlarından (Alp Kara) vasıtasiyle onu öldürttü. Sonra da Alp Kara'yı kuvvetleriyle Tuğrul'un üzerine saldırttı. Yapılan savaşta Alp Kara öldü, Bu defa Yabgu'luğa Selçuk'un oğlu (Musa) geçti. Türkmenlerin başında üç başbuğ vardı. Biri Tuğrul, diğeri Çağrı, üçüncüsü de Musa idi. Bir nev'i üçlü idare kurulmuştu. Bu sıralarda Ali Tekin öldü. Gün geçtikçe Selçukluların önemli bir kuvvet haline geldiğini gören, Gazne Hükümdarı Sultan Mesut, bunlara büyük bir darbe vurmayı düşündü. Cend Başbuğu (Şah Melik) ile anlaştı. Şah Melik kuvvetlerini alarak, ani olarak Selçukluların üzerine baskın yaptı. Tuğrul, Şah Melik ile dost olduğundan, ondan düşmanlık geleceğini tahmin etmemişti. Tuğrul ve Çağrı Bey'lerin kuvvetleri perişan oldular. Bu baskında 8.000 ölü ve esir verdiler. (1034) Tuğrul Bey'in maiyetinde ancak 900 atlı kaldı. Böyle bir felaket Selçuk Oğullarının başına gelmemişti. Selçuk Oğulları henüz bir yurt tutamadıklarından dolayı bu felakete uğramışlardı.



HORASAN'IN FETHi


Horasan, Oğuz Türkmenlerinin ideali olan bir ülke idi. Oğuzlar buraya (güneş memleketi) derlerdi. Çünkü bu diyarın her bucağı Oğuz Oymaklarının yatağı idi. Yirmi dört Oğuz Boyu buralara yerleşmişti, fakat bu Türkmen yurdu durmadan işgale uğruyor, el değiştiriyordu. Tuğrul Bey, uğradığı felaketten sonra Horasan'ı fethe karar verdi. Türkmenler birliği ancak burada kurulabilecekti. Tuğrul Bey, kısa zamanda dağılan Türkmenleri etrafına toplamağa muvaffak oldu. Bu kuvvetlerle ani olarak Horasan üzerine yürüdü. Gaznelileri yenerek Horasan'ı fethe muvaffak oldu. (1034) Merv şehri civarını işgal etti. Oğuzların ana yurdu (Gün Ortaç) tan sonra (Horasan) ikinci ana vatanları oldu. Selçuk Devleti kuvvetini bu ülkede buldu. Üçüncü ana vatan da (Anadolu) olacaktır.


Tuğrul Bey, Selçuk Oğullarının en yiğitlerinden biri idi. İri ve erkek vücutlu idi. Cesur olduğu kadar siyasi görüşleri de kuvvetli idi. Çok iyi ata binerdi, iyi bir nişancı idi. Başına tunç bir miğfer giyerdi. Üzerinde bir zırh taşırdı. İri bir kılıç, kullanırdı. Oğuzların Üçok Boyundan olan Kınık Boyu, ona bütün varlığıyla bağlı idi.


Tuğrul Bey kısa zamanda 10.000 atlı bir kuvvet meydana getirdi. Horasan'a yerleşen Tuğrul Bey, Gazne Hükümdarı Mesut'a haber gönderip, Gazneli Devletine dost olduğunu bildirdi. Fakat Gazneli Mesut, Tuğrul Beyin bir tehlike olduğunu anladı. Selçukluların kuvvetlenmesine meydan vermemek üzere 17.000 kişilik bir askeri kuvveti Horasan'a gönderdi. Selçukluların üzerine ani bir taarruza geçen bu kuvvete, Selçuklular karşı koyamadılar, Gazneliler 8.000 Türkmeni öldürdüler. Tuğrul Bey bu olaydan fena halde müteessir oldu. Maiyetindeki kuvvetlerle bu ordunun üzerine tekrar saldırdı. Selçuk süvarileri yalın kılıç, bir yıldırım gibi Gaznelilerin üzerine yürüdüler. Kanlı bir savaş oldu. Mesut'un askerleri neye uğradıklarını bilemiyerek, çil yavrusu gibi darmadağın oldular. Baş Komutanları (Beydoğdu) canını zor kurtardı. Selçukluların eline pek çok ganimet geçti.


Tuğrul Bey kazandığı bu zaferden dolayı pek mutlu idi. Çünkü Selçuklu Devletinin yenilmez bir kuvvet olduğunu ispat etmişti. Bu zafer üzerine Gazneliler, Selçuklularla bir anlaşma yapmak zorunda kaldılar. Bu anlaşmaya göre üç vilayet Selçuklulara verildi. Bundan sonra Gazne Sultanı Mesut, Tuğrul Beye bir sancakla hilat ve menşur gönderdi. Buna mukabil Selçuklular da Gazne Sultanları ile dost olacaklardı (25.Eylül.1035). Bu suretle Gazneliler Selçuklu Devletini tanımışlardı. Bu siyasi antlaşma Selçuklu Devleti için çok önemli idi. Selçuk Han zamanından beri devletin belirli bir sınır içinde yurdu yoktu. Devlet büyük bir site halinde göçer evli idi. Artık Selçuk Devletinin yurdu Horasan'dı. Selçuklular bu antlaşma ile büyük haklara sahip oldular. Şimdiye kadar başka devletlerin topraklarında dolaşan Selçuklular, Tuğrul Bey sayesinde Horan'a kılıç hakkı olarak sahip oldular. Bu durumu gören Türkmen oymakları Tuğrul Beyin Bayrağı altında toplanmaya başladılar. Artık akın akın Türkmenler Horasan'a geliyorlardı. Bu ülkede Türk Oğlunun bir kaynaşması göze çarpıyordu. Selçuklular Önasya için bir tehlike oldu. Horasan'a sığmayan Türkmenler sınırları aşmaya başladılar. Bu hali gören Gazneli Mesut Selçukluların üzerine bir ordu göndermeğe mecbur kaldı. (1036) Bu ordu Horasan'a yaklaşınca taarruz etmeğe korktu. Bunu gören Selçuklular Gaznelilerden yeni yerler istediler. Fakat Gazneli Mesut bu isteği oyalama siyaseti ile halle çalıştı. Selçuklular kaynaşıyor, kuvvetli bir devlet olmağa var kuvvetleriyle çalışıyorlardı. Bu idealin önünde durmağa imkan yoktu.



TUĞRUL'UN HAN OLUŞU


Gazneliler Devleti Alp Tekin ve Bilge Tekin, sonra da Sevük Tekin sayesinde kurulmuş, Gazneli Mahmut zamanında ise kuvvetli ve zengin bir devlet haline gelmişti. Bu devirde Harzem Türkleri arasından matematikte (Ebülreyhan Biruni) tarihçi (Utbi) ve şair (Firdevsi) yetişmişti. Bu zenginlik Gaznelilerin Hind'e yaptıkları seferlerle sağlanmıştı. Gazneli Mahmut Hind'e tam on yedi sefer yapmıştı. Mahmut'un oğlu Mesut da babası gibi Hint seferine çıktı. Tuğrul Bey, Mesut'un Hindistan seferinde olduğunu duyunca, bundan faydalanarak kuvvetleri ile Rey şehrini kuşattı ve bu yöreyi eline geçirdi. Bunun üzerine Sultan Mesut Selçukluların üzerine kuvvet gönderdi. (Serks) civarında yapılan savaşta Gazneliler yenildiler. Artık Selçukluların yenilmez bir kuvvet olduğu meydana çıktı. (1038) Tuğrul Bey bu zaferi kazanır kazanmaz, iç ve dış Oğuz Beylerini bir kurultaya çağırdı. Görüşmeler sonunda kurultay üyeleri Tuğrul Beyi Han seçtiler. Selçuk Han'dan sonraki ikinci Salçuk Han'ı Tuğrul oldu. (1.Haziran.1038)


Tuğrul Bey (İbrahim Yinal)ı Nişabur'a gönderdi. Şehir halkı rızalarıyla teslim oldular. Cuma günü büyük bir camide Tuğrul adına Hutbe okundu. Tuğrul Hutbede Sultanül-Muazzam (Büyük Sultan) unvanıyla anıldı. On gün sonra Sultan Tuğrul 4.000 atlı ile Mesru şehrinden kalkarak Nişabur'a geldi. Tuğrul Bey Nişabur'a girerken şehrin büyükleri onu parlak bir törenle karşıladılar. Tuğrul'un üzerinde pek sade bir elbise vardı. O devrin hükümdarları gibi süslü elbise giymemişti. Başında miğfer, elinde kılıcı, yanında yayı ve okları bulunmakta idi. Nişaburlular bu Türkmen Hükümdarını hayretle seyrettiler. Askerlerinin silahları tam ve hepsi zırhlı idi.


Tuğrul'un askerlerine büyük bir bahçede çadırlar ve Tuğrul'a da bir taht kuruldu. Tuğrul bu tahta 0turarak kendisini tebrike gelenleri kabul etti. Başında miğferi ve zırhı, ayağında ise keçe bir çizme vardı. Bu kıyafet daha ziyade bir komutan kıyafeti idi. Vakur bir insan olduğundan bakışları pek tesirli idi. Bu haliyle saygı aşılıyordu.


O gün kardeşi Çağrı Bey de adına hutbe okuttu. Fakat (Melikül-Mülk) ünvanı aldı ve Tuğrul'a tabi oldu. Artık Tuğrul, Selçuklu Sultanı yani bir yurda yerleşmiş, bağımsız bir devletin hakanı olmuştu.


Nişabur büyük bir şehirdi. Selçukluların Cend'den sonra ikinci başkenti oldu. Tuğrul adaletli ve yüksek ahlaklı bir insan olduğu için, kısa zamanda halka kendini sevdirdi. Halkı geleneklerinde serbest bıraktı. Sultan Mesut, Tuğrul'un Nişabur şehrini hükümet merkezi yaptığını duyunca derin bir teessüre kapıldı. Vezirine:


Görüyor musunuz? Bu Türkmenler işi nereye vardırdılar dedi; ve Selçukluları mahvetmeğe karar verdi.


DANDENEKAN SAVAŞI


Tuğrul Sultan seçildikten sonra devletin temel teşkilatını Oğuz töresine göre kurdu. Kuvvetli bir ordu meydana getirdi. Artık Saman Oğulları ve Karahanlılarla mücadeleyi bırakıp Gaznelilere yüzünü çevirdi. Selçukluların en büyük düşmanı onlardı ve onlardan hiyanet de görmüşlerdi. Aslan Beyi hile ile zindana atmışlardı. Bunun intikamını almak gerekti. Sultan Mesut cesur ve değerli bir askerdi. Fakat iyi bir idare adamı değildi. Aynı zamanda içkiye de düşkündü. Halk onu sevmiyordu. Babası Mahmut ve kendisi halktan ağır vergiler alıyorlardı.


Mesut zamanında Horasan ahalisi, valilerin zulmünden dolayı Oğuzlara müracaat ederek, kendilerini kurtarmalarını rica etmişlerdi. Halk soyuluyordu. Bir harbin masrafını halktan çıkarıyordu. Ayrıca Acem kültürünü kabul etmişlerdi.


Horasan'daki Türkmenler, Gaznelilere tahammül edememişlerdi. Tuğrul, adaleti ile halkı hoş tuttu. Halk Selçuklulardan memnun oldu. Selçuklularda bir imparatorluk kurmak için bütün vasıflar vardı.


Gazneli Sultanı Mesut, Selçukluları Horasan'dan atmak, onları yok etmek için 50.000 süvari ve piyade ve 300 fil ile 7 Ekim 1038 de harekete geçti. Yolda iken (Börütekin) adlı bir komutanın her tarafı yağma ettiğini duyunca, onun üzerine yürüdü. Fakat onu yenemedi. Bundan sonra Selçukluların bir kısım kuvvetiyle çarpışarak yendi. (1039) Selçuklular durmadan baskınlar yaparak Gazne ordusunu yıpratıyorlardı. Mesut'un amacı Nişabur'u almak, Tuğrul'u esir etmekti. Fakat buna muvaffak olamayınca, Selçuklularla bir mütareke yaptı. Buna rağmen her iki ordu faaliyette idi. Bu esnada Çağrı Bey kuvvetleriyle Nişabur'a gelerek kardeşini ziyaret etti. Çağrı Bey (Şadyak) köşkünde misafir edildi. Tuğrul kardeşine değerli hediyeler verdi. Bir akıncı kuvvetiyle Gaznelilerin karşısına çıktı. (1039) Gerilla harpleriyle düşmanı yıprattı. Türkmen Beylerinden (Yağmur Bey) öldürüldü. Türkmen Oymakları başlarında Kızıl Bey ve Buğa, Dana, Göktaş olduğu halde Gaznelilerle Irak, Acem taraflarında savaşıyorlardı. Bu Türkmenlerin bir kısmı Azerbeycan'a yerleştiler.

Gazneli Mesut, Selçukluları yenmek için ordusunun başına geçmişti. Bu esnada Mesut'tan memnun olmıyan Gazneli komutanlarından bazıları Selçuklular tarafına geçtiler. Tuğrul bunları öncü olarak kullandı. Selçuk ordusu da arkadan hareket etti.  Mesut ordusunu şu şekilde harp nizamına koydu. Merkezde kendisi yer aldı. Sağ kanada Ali Beyi, sol kanada bir Subaşıyı, ihtiyata da Ertekin'i yerleştirdi. Bu kuvvetler birden bire Selçuk Ordusuna hücum ettiler. Kanlı bir boğuşma oldu. Selçuklular safları yaramadılar, geri çekilmeğe mecbur oldular. Fakat bu yörede bulunan bir çayın yatağını değiştirip, Gaznelileri susuz bıraktılar. Bundan sonra gündüz ve gece baskınları yaparak onları yıprattılar. Gazneliler fena bir duruma düştüler. Mesut Selçuklularla barış yapmak üzere vezirini gönderdi. Aralarında bir anlaşma yapıldı. (21 Haziran 1039) Gazneliler Herat şehrine çekilecek, Selçuklular da üç bölgeyi boşaltacaklardı. Bu anlaşma bir oyalama idi. Çünkü her iki ordu da büyük bir savaşa hazırlanıyorlardı. Selçuklular anlaşma hükümlerine saygı göstermediler. Bunun üzerine Mesut ordusuyla Herat şehrinden harekete geçti. Tuğrul'da Nişabur'da büyük bir ordu hazırladı. Artık Türkmen Oğuzların kaderini tayin edecek olan büyük savaş başlamak üzere idi. Bu tarihi mücadele (Dandenakan Savaşı) olacaktı. Sultan Mesut'un planı, Nişabur'u her taraftan kuşatıp, Tuğrul'u esir etmekti. Aynı zamanda diğer komutanların Tuğrul'a yardımını kesmekti. Tuğrul bu planı anlayınca Nişabur'u terketti. Ordusunu (Baverd) de topladı. Bunu haber alan Mesut ordusuyla Baverd'e yollandı. Bu defa Tuğrul ordusunu çöllere çekti. Planı, kışa kadar düşmanı oyalamaktı. Tuğrul ağırlıklarını (Balkan) dağına gönderdi; ne kadar ot, saman ve arpa varsa hepsini yaktı. Kuyuların içine leşler attırdı. Bu durum karşısında Mesut'un ordusu otsuz ve susuz kaldı. Bunu gören Mesut 18.0cak.1040 da Nişabur'a dönmeğe mecbur oldu. Nişabur'da büyük bir kıtlık vardı. Hayvanlar ölmeğe başladılar. Askerler de açlıktan kırıldılar. Felaket baş gösterdi. Mesut ordusunu Merv şehrine çekti. Kat'i sonucu burada almak istiyordu. Tuğrul ordusunu (Curcan)a çekmek istedi. Fakat Çağrı Bey:


Mademki savaşa karar verdik, sonunu getirmek lazım. Gazne ordusu müşkül bir durumda dedi.


Komutanlar da savaşa taraftar oldular. Gazneliler üzerine hücuma karar verildi. Tuğrul 2.000 atlı kuvveti ihtiyata bıraktı. Selçuk ordusu 16.000 kişi, Gazne ordusu ise 50.000 olup 300 de fili vardı. Yınal oğullarını öncü olarak gönderdi. Selçuk ordusunun öncü akıncıları Gazne ordusuyla çarpıştı. Gazneliler bu kuvveti dağıtıp ileri harekata geçtiler. Merv şehrine yaklaşınca, Selçuk ordusu harp nizamını aldı.

Gazne ordusu Selçukluları görünce onlar da harp nizamına geçtiler. Öncü kuvvetlerin başında komutan (Ertekin) bulunuyordu. Maiyyet askeri olan saray gulamlarının başında da komutanları (Baydoğdu) vardı. Mesut'ta merkezde yer almıştı. Önde üç yüz fil, hortumlarını sallıyarak ilerlemeğe başladı. Bu ordu daha önce on yedi defa Hintlileri yenmişti. Şimdi iki Türk ordusu birbirlerini kıracaklar, her taraf kana bulanacaktı. 

22.Mayıs.1040 sıcak bir gündü. Ölüm dirim kavgası başlamak üzere idi. Filler yaklaştığı anda Selçuk sipahileri onları ok yağmuruna tuttular. Selçuk askerleri dört taraftan (Allah! Allah!) sesleriyle korkunç bir hücuma kalktılar. Atlarının nallarından kıvılcımlar çıkıyor, attıkları oklar düşman üzerine yağıyordu. Çok cesur ve çevik olan Selçukluların önünde durmanın imkanı yoktu. Ova atların kaldırdığı tozlarla göz gözü görmez bir hal aldı. Gazneliler müdafaaya çekildiler. Gazne ordusu içinden bozulmuştu. Komutanlar birbirlerine düşmüşlerdi. Selçuk askerleri tabiyelerine göre birden bire geri çekildiler. Düşmanı bir ay içine almak planını tatbik ettiler. Düşmanı Dandenekan Çölüne çektiler. Gazne ordusu Dandenakanda durdu. 23 Mayıs, Cuma günü Selçuklu ordusu Gaznelilerin karşısına saf saf dizildi Tekrar savaş kızıştı. Selçuklu askerleri bu defa yalın kılıç hücuma kalktılar. Dandenekan Çölü bir anda kana boyandı. Türkmenler pek çevik idiler. Palaları ile vurdukları düşmanı ikiye bölüyorlardı. Gazneliler o ana kadar böyle bir ordu ile karşılaşmamışlardı. Başlar uçuyor, kanlı cesetler yerde yığınlar haline geliyordu. Selçuklular düşmanı iyice içeri çekmişler, kıskaça almışlardı. Öğleye doğru Gazneliler susuzluktan bitkin bir hale geldiler. Çünkü Selçuklular bütün kuyuların içine hayvan leşleri atmışlar, bazılarını da doldurmuşlardı.


Askerler:

- Su .. Su! ... diye bağırmaya başladılar. Sultan Mesut da susuz kaldığından cephe arkasında bulunan bir havuza doğru atını sürdü. Bu hali gören 370 koruyucu askeri Selçukluların tarafına geçiverdi. Gazneli ordusu müthiş bir paniğe uğradı. Bunu gören Mesut ile kardeşi ve oğlu atlarını mahmuzlayıp Merv Ovasında bulunan (Berkdiz) kalesine kaçtılar. Selçuklu sipahileri düşmanı bir cep içine alarak mahvetti. Bir kısmı kılıçtan geçirildi, bir çoğu da esir edildi. Kılıçtan kurtulanlar, kaçmayı ölüme tercih ettiler. Gazne ordusu Dandenekan savaşında çekiç vurulup bir anda parçalanan bir küpe benzemişdi. Gazneliler zaferi Selçuklulara bıraktılar. Mesut ancak canını ve otağını kurtarabildi Fakat bütün ağırlıkları Selçukluların eline geçti (1040).



Sultan Tuğrul düşmanı yendiği Dandenekan'da büyük bir otağ kurdurdu. Bu otağın içindeki tahta oturdu. Burada zafer tebriklerini kabul etti. Komutanlar onu Horasan Sultanı olarak selamladılar. Tuğrul bin kadar sipahi ile Nişabur'a gitti. Halk ona zafer alayları tertip etti. Devlet reisleri ona zafer tebriklerini gönderdi. Dandenekan zaferiyle Horasan'da kat'i olarak Selçuk Devleti kuruldu. (1040) Dandenekan zaferi Türk ulusunun kaderini tayin eden ilk büyük zafer oldu.


Gazne Sultanı Masut, Dandenekan yenilgisinden sonra, Horasan ve Harzem ülkeleriyle İran elinden çekildi. Bu olaydan sonra Gazne Devleti önemini kaybetti. Selçuklular İslam Türk dünyasının en kuvvetli bir devleti haline gelmeğe başladılar.


Gaznelilerin üzerine (Gurlular) da hücum ederek Gazne şehrini zaptettiler. Gazneliler merkezlerini Hindistan'da (Jahar) şehrine naklettiler. 1183 tarihinde de ortadan kalktılar.


Tuğrul en büyük düşmanı olan Gaznelileri ortadan kaldırdıktan sonra devletinin genişlemesini sağladı. Genel af ilan etti. Halktan vergi alınmadı. Bu suretle devleti içinde bulunan küçük ulusları kendi idaresine bağladı. Onları dinlerinde, dillerinde serbest bıraktı.


PASİN SAVAŞI


Büyük bir devlet adamı ve kudretli bir asker olan Tuğrul, bundan sonra durmadı. Baş döndürücü bir hızla fetihlere başladı. Horasan'ın, İran'ın, Azerbeycan'ın önemli şehirlerini zaptetti. Curcan, Taberistan, Hemedan, Kazvin ve Azerbeycan'ı ele geçirdi. Tahran civarında bulunan (Rey) şehrini hükümet merkezi yaptı. (1042)


Tuğrul Bey bu zaferlerini, Türkistan Hanlarına, Abbasi Halifesine bildirdi. Merv şehrinde bir kurultay topladı. Bu toplantıda devletin teşkilatına yeni bir düzen vermek için kararlar aldı. Saltanatın kendi ailesine geçtiğini ilan etti. Bu suretle devletin rejimi, babadan oğula geçen kişisel saltanat rejimi haline geldi. Bağdat'ta oturan Halifeye de mektup yazarak bağlılığını bildirdi. Bu suretle sünniliğin müdafii olacağını anlattı. Devletin Sultanlık haline getirilmesi, saltanatın Kınık Boyuna geçişi, sünniliğin korunması, alevi Türkmenleri kırdı. Fakat Halife ile iyi geçinerek, devletin gelişmesine yardım edecekti. Bu suretle Selçuk ordusu müslümanlığın müdafaasını üzerine almış oluyordu.

Tuğrul memleket idaresini akrabalarına verdi: Çağrı Beyin büyük oğlu Kavurd Taberistan ile Kirman taraflarını, Musa Herat'ı, Yakut, Kutalmış, İbrahim Yınal da Irak taraflarını idare edeceklerdi.


Devletin baş vezirliğine (Ebul Kasım Burcani) yi getirdi. Devletin memurlarını tayin etti. Kendi adına para bastırdı. (1041) Artık Selçuk Devleti esaslı olarak kurulmuştu.


Tuğrul Bey, devletinin doğu tarafını emniyet altına aldıktan sonra, batı taraflarında akınlara önem verdi. Asıl amaç Anadolu idi. Fakat Anadoluya Bizanslılar hakim bulunuyordu. Bu hıristiyan devlete karşı harbe karar verildi. Emeviler ve Abbasiler devrinden beri Anadolu'ya akınlar yapılmakta idi. Abbasiler Anadolu'ya doğru ilerlemek amacıyla Horasan'dan bir çok Oğuz boylarını güney Anadolu'ya yerleştirip (Suğur) ve (Avasım) adlı, sınır valilikleri kurmuşlardı. Bu sınır Tarsus, Misis, Adana, Maraş, Malatya, Diyarbakır, Ahlat, Malazgirt ve Erzurum'a kadar uzanmakta idi. Buralara yerleşen Oğuzlar, durmadan iç Anadolu'ya akınlar yapmışlardı. Bu akınları yapan ünlü komutanlar şunlardı: Afşin, Ferganeli ömer, Semerkantlı Haris'di.

Bizanslılar Balkanlarda bulunan hıristiyan Oğuzları sınır bölgesine yerleştirmişlerdi. Abbasiler zayıf düşünce bu akınlar durmuştu. Selçuklu Devleti kurulunca, Tuğrul Bey zamanında bu akınlara tekrar hız verildi.


Tuğrul Bey zamanında Anadolu'ya ilk akını Tuğrul'un amcası, Musa'nın oğlu (Hasan) yaptı. Hasan kuvvetleriyle Van bölgesinde Bizanslılarla savaştı. Fakat pusuya düşerek şehit oldu. (1048) Tuğrul Bey Hasan'ın intikamını almak için kardeşi (İbrahim Yınal) ı Anadolu seferine memur etti. Yınal 100.000 kişilik bir ordu ile Anadolu'ya daldı. (1049) Bu kuvvetler Anadolu'nun fetih kapılarını açıyorlardı. Bizanslılar büyük bir ordunun Anadolu'ya girdiğini görünce Pasin'e çekildiler. Selçuk kuvvetleri Muş havalisine doğru ilerledi. Bizanslılar İmparatordan takviye istediler. İmparator da kendine bağlı olan Gürcistan Kıralı (Ziparit) i Selçuklularla savaşa çağırdı. Ziparit Gürcü ve Abaza kuvvetlerinden müteşekkil 33.000 kişi ile Pasin ovasındaki (Kapertu) kalesi önünde mevzi aldı. Düsmanı arayan 100.000 kişilik Selçuk ordusu da bu kale civarına gelip kondu. Sağ kanada İbrahim Yınal, sol kanada ise Kutalmış yerleşti. Bizans ordusunda ise, sağ kanatta Katakalan, sol kanatta da Avram adlı komutanlar yer aldı ve Ziparit te merkezde kaldı.


18.Eylül.1049 tarihinde Pasin savaşı başladı. Düşman anidan taarruza geçti. Selçukluların okları sağnak halindeki bir yağmura benziyor ve etrafa ölüm saçıyordu. Kapertu kalesinin önü ölü ve yaralılarla dolmuştu. Çok hareketli ve çevik olan Türkkmenlerin önünde durmak kabil değildi. Buna rağmen Gürcüler ve Abazalar geceye kadar mukavemet ettiler. Ziparit'in yeğeni, ağzından girip ensesinden çıkan bir okla yere cansız serildi. Bunu gören Ziparit öne atıldı. Selçuk askerleri bir anda etrafını sarıp, Ziparit'i esir ettiler. Bu kanlı savaş güneş doğana kadar devam etti. Selçukluların bitmek bilmeyen hücumlarıyla takatsız kalan Bizanslılar bozguna uğradılar ve (Ani) şehrine sığındılar. Binlerce esir ve çok sayıda ganimet ele geçirildi. (1049) Bu savaş Anadolu'da kazanılan ilk büyük zafer oldu. İbrahim Yınal ganimetlerle esir Ziparit'i Rey şehrinde bulunan Sultan Tuğrul'a gönderdi. Tuğrul, Ziparit'in cesur bir asker olduğunu bildiği için ona saygı gösterdi. Rey sarayında misafir etti. Ziparit bu insani muameleden dolayı mutluluk duydu. Çünkü öldürüleceğini sanıyordu. Ziparit'in esir düşmesine Bizans imparatoru çok üzüldü ve Sultan Tuğrul'a bir elçi gönderdi. Elçi Ziparit'in teslimi için ne kadar kurtuluş akçesi istersiniz Sultanım? deyince Tuğrul asilane bir tavırla:

Ben tüccar değilim. Paraya da ihtiyacım yok diye cevap verdi. Elçi bunun üzerine:

O halde ne düşünüyorsunuz? dediği zaman; Tuğrul:

Onu affediyorum. Serbestçe yurduna dönebilir, dedi ve Ziparit'i serbest bıraktı. Onu bir elçi ile İstanbul'a gönderdi.


Bir müddet sonra Tuğrul, Bizans imparatoru (Konstantin Monomak) a bir elçi gönderdi. İmparatordan Dokuzuncu yüzyılda İstanbul'da inşa edilmiş olan fakat harap olan camiin onarılmasını ve bu camide adına hutbe okunmasını, Araplara ödenen yıllık verginin bundan böyle kendisine verilmesini istedi. İmparator derhal bu camii tamir ettirdi ve duvarına da Selçuk armasını koydurttu. (Bu arma bir yayın kirişinde bir oku gösteriyordu. Armanın Selçuk Bayrağında da bulunması kuvvetle muhtemeldir. Osmanlı bayrağındaki ay ve yıldızın da bu yay ile oktan doğduğu anlaşılmaktadır.) Bu camide Tuğrul namına hutbe okuttu. Fakat vergiyi ödemedi.


Tuğrul'un en büyük gayesi Anadolu'nun fetih kapısını açmaktı. Bu maksatla ordusunun başına geçerek Anadolu'ya daldı. İlk defa Van gölü bölgesinde bulunan Muradiye'yi ve daha sonra (Erciş) i zaptetti. Bura halkı Sultana hediyeler vermek suretiyle esirlikten kurtuldu.



MALAZGİRT'İN KUŞATILMASI


Sultan Tuğrul, Anadolu'nun kilidi olan Malazgirt şehrini fethetmeğe karar verdi. Çünkü Malazgirt alınınca Anadolu'nun kapısı açılacaktı. Tuğrul ordusu ile Malazgirt müstahkem kalesi önüne geldi ve şehri kuşattı. Bu kalenin komutanı, Bizans valisi (Vasil) adında birisi idi. Tuğrul düşmanın maneviyatını kırmak için kalenin etrafında davullar çaldırmağa başladı. Bu arada da askerler kaleye hücuma geçtiler. Fakat Vasil bütün kudreti ile kaleyi müdafaa ediyordu. Selçuk askerleri durmadan dalgalar halinde hücumlarını tekrarlıyorlarsa da kaleyi bir türlü alamıyorlardı. Çünkü kalede düşmanlar yaklaşanların üzerlerine kaynar sular döküyorlar, iri kayalar atıyorlardı. Sahra harplerinde başarı gösteren askerler kale savaşında zorluk çekiyorlardı. Bunun üzerine Tuğrul, kalenin altına doğru lağımlar kazdırmaya başladı. Bunu anlayan Bizanslılar da karşılıklı olarak lağım açıp lağımcıları esir ettiler. Bizanslılar bu esirleri kalenin mazgallarına çıkarıp balta ile başlarını kestiler ve kaleye dizdiler. Bu esirler arasında Tuğrul'un kayın pederi de vardı. Bu cinayetlerle onlar Selçuk askerlerine göz dağı vermek istiyorlardı. Tuğrul bu cinayete çok müteessir oldu.


Malazgirt kalesini almak için bütün gayretini sarfetti. Bitlis'te bulunan büyük bir mancınığı kale önüne getirtti. Mancınık kuruldu ilk atılan taşlarla üç nöbetçi kulesi büyük bir gürültü ile yıkıldı. Nöbetçiler paramparça oldu. Düşman askerlerinin manevi kuvvetleri kırıldı. Bunun üzerine Bizans askerlerinin moralini kuvvetlendirmek için bir papaz, kaleden çıkıp bir aletle taş atarak mancınığı kullanan askeri öldürdü. Fakat Selçuklular tekrar surları dövmeğe başladılar. Vasil bu mancınığı yakacak bir fedai aradı. Bir Narman askeri bu ödevi üzerine aldı. Atına atlayıp mızrağının ucuna da bir mektup taktı. Kendisine elçi süsü verdi Göğsüne de üç kutu neft koydu. Atıyla ilerleyerek mancınığın yanına gelip durdu. Birden bire neftleri ateşleyip mancınığın üzerine atıverdi. Mancınık yanarken Narman askeri sür'atle geri kaçıp kurtuldu. Bu cesarete Selçuklular bile hayran oldular. Tuğrul kaleye tekrar hücum etti, fakat alamadı. Bunun üzerine kuşatmadan vazgeçti. Ordusunu alarak Kars'a doğru çekildi. Bir süre sonra tekrar Malazgirt'e döndü. Bu defa 4000 askerin yürütebildiği muazzam bir mancınığı kale önüne getirdi. Attığı iri taşlar surları yıkmağa başladı. Açılan gediğe doğru hücum eden askerler kaleden içeri giremediler. Kış yaklaşmıştı. Tuğrul Malazgirt'in zaptından vazgeçerek bir çok ganimetlerle geri döndü. (1055)

 

Selçuk akıncıları Anadoludaki akınlarına başka alanlarda devam ettiler. Bu akıncılar 1059 da Sivas'a girdiler. 1062 de ise Ergani Bölgesini istila ettiler.  



İBRAHiM YINAL


Selçuklu devletinin kuruluşunda büyük yardımları olan bir komutan da (İbrahim Yınal) dı. Babası Yusuf Yınal 994 tarihinde ölmüştü. Selçuk Bey o zaman sağdı. İlk defa ölen oğlu budur. Yusuf Yınal ölünce eşini kardeşi Mikail almıştı. Bu hatundan Tuğrul Bey dünyaya geldi. Tuğrul, İbrahim Yınal ile anabir kardeş olmuştu. Yusuf Yınal'ın ayrıca Ertaş ve Ersığın adlı iki oğlu daha vardı. Tuğrul, Han seçilince, Ertaş'ı Herat genel valisi tayin etti. Ersığın da Bizanslılara esir düşmüş ve İstanbul'da ölmüştü.


İbrahim Yınal çok kuvvetli ve cesur bir komutandı. Tuğrul Bey üvey kardeşi İbrahim Yınal'ı Azarbeycan Valiliğine tayin etti. Sonra da onu Anadolu seferine memur etti. İbrahim Yınal 1049 da 100.000 kişilik ordusu ile Anadolu'ya gelip Bizanslıları yendi. Bu savaşta Gürcü Kıralı Ziparit'i esir eden İbrahim Yınal olmuştu.



İbrahim Yınal, Tuğrul'un müsaadesini almadan Kars'ı kuşattı. Fakat alamadı. Tuğrul; İbrahim Yınal'ı Irak'ı, Acem eyaletini zapt için gönderdi. Bu sıralarda Rey şehri İbrahim Yınal'ın elinde idi. Tuğrul buraya geldi ve bu şehri devletin başkenti yaptı. Sonra da Hemedan'ın idaresini üzerine almak istedi. Fakat İbrahim Yınal fethettiği bu şehri veremiyeceğini bildirdi. Bu suretle bir saltanat kavgası çıktı. Her ikisi çarşıptı. Yınal yeniidi ve ortadan kayboldu. Tuğrul saklandığı (Sermas) kalesinde onu kuşattı. Yınal teslim olmağa mecbur oldu. Tuğrul ona iyi muamele etti. O da yanında kalmayı tercih etti. (1050)


Bunun üzerine Tuğrul, Yınal'ı Mısır yöresine gönderdi. O buranın asayişini sağladı. Kendisinden Abbasi Halifesi ve Tuğrul memnun oldular 1058. Fakat İbrahim Yınal'ın emeli Selçuk Sultanı olmaktı. Bu arzusunu yerine getirmek için Mısır Fatımilerinden yardım istedi ve yine isyan etti. Buna mukabil Tuğrul'a Alpaslan, Yakuti ve Kavurd yardım ettiler. Yapılan savaşta İbrahim Yınal esir düştü. Tuğrul, onu yayının kirişi ile boğdurttu. Bu suretle devletin birliğini bozan kardeşi Yınal'dan kurtuldu. Yınal isyanından sonra, Tuğrul'a baş kaldıranlardan biri de amcasının oğlu Kutalmış oldu. Kutalmış'ı Tuğrul'un veziri bir kalede kuşattı, fakat esir edemedi. 


TUĞRUL VE HALiFE


Tuğrul, Selçuklu Devletine Han seçildikten sonra camilerde adına hutbe okuttu ve adına para bastırdı. Bunlar hanlığın esasları idi. Hutbe okutmayan, para bastırmayanın hanlığı sayılmazdı. Üçüncü esas da, halifelerden (Menşur) almaktı. Müslüman devletler bunu hiç ihmal etmemişlerdir. Tuğrul 1040 tarihindeki Kurultay'ı Bağdat Abbasi Halifesinin adına menşur istemek, Müslüman alemi ile dost geçinmek gayesi ile toplamış ve bu suretle halifenin sevgisini kazanmıştı. Tuğrul zaferden zafere koşunca Halife de ondan faydalanma yolunu tuttu. Abbasi Halifesi (Kaaim bi Emrullah) 1043 yılında başkadısı (Maverdi) adlı birisini Tuğrul'a elçli tayin etti ve Tuğrul'a devletini tanıdığına dair bir (menşur), yani ferman gönderdi. Bundan sonra Tuğrul (Sultan) unvanını aldı.



Abbasi Halifeleri memleketini idareden aciz bir durumda idi. Saltanat yıkılmak üzere idi. Halife varlığını korumak için büyük zaferler kazanmış olan Tuğrul'u kazanmak istiyordu. Selçuklular birden bire islam aleminin en kuvvetli devleti haline gelmişlerdi.


Abbasi Halifesini korkutan (Aslan Besasiri) adında bir Türk komutanı idi. Besasiri, Abbasilerin zayıfladığını görünce, bu devleti yıkmayı tasarladı. Onun bu emelini hisseden Halife, Selçuklularla dostluğunu artırdı. Besasiri, Mısır Fatimi Devletinden yardım istedi. Onlar da yardım ettiler. Fatımiler Bağdat'ı alırlarsa Selçuklular için yeni bir tehlike meydana çıkacaktı. Bu sebeple Halifeyi tutmak lazımdı. Halife Tuğrul'dan yardım diledi. Bu dilek Selçukluların siyasetine uygun geldi. İlerde bütün Irak Türklerin egemenliğine geçebilir, Türkler bütün Müslümanların koruyucusu olabilirlerdi. Bu bakımdan Besasiri meselesi ve Büveyh Oğulları tehlikesi bu iki devleti dost olmaya sevk etti. (1055)


Horasan'lı Ebu Müslim'in yardımı ile kurulmuş olan Bağdat Abbasi devleti yıkılmaya yüz tutunca, yine Türklerin yardımıyla kurtulmaya çalışıyordu. Artık Selçuklu Devleti bir imparatorluk oluyordu. Selçuklular Orta Doğu'nun asayişinin koruyucusu olmuşlardı. Abbasi Halifesi (Kaam bi Emrullah) Tuğrul'u Bağdat'a çağırdı. Tuğrul da ordusu ile yola çıktı.



TUĞRUL'UN BAĞDAT'A GELİŞİ


Selçuk Sultanı Tuğrul, ordusu ile Bağdat çevresine gelince Tuğrul otuz kişilik bir heyeti Halifeye gönderdi. Bu heyet divanda kabul olundu. Burada Tuğrul'un mektubu okundu. Tuğrul diyordu ki : «Bağdat'a gelişimin sebebi, bu şehri görmek şerefine nail olmaktır. Buradan hacca gideceğim. Ondan sonra Suriye ve Mısır'ı fethederek Şii olan Fatımi Devletini ortadan kaldıracağım. Büveyh Oğulları ile Besasiri'yi de yola getireceğim.»  Bu mektup okunduktan sonra karşılamak için Halifenin veziri ve devlet büyükleri yola çıktılar. Bunları Tuğrul'un veziri (Kuduri) karşıladı. Her iki vezir kucaklaştılar. Beraberce Tuğrul'un huzuruna çıktılar. Abbasi veziri Tuğrul'a Halifenin selamlarını bildirdi ve bir mektup sundu. Tuğrul vezire;


- Halifenin yüksek emriyle buraya geldim. Maksadım ona yardımlar, dedi. Vezir de:

Tanrı size büyük dünyayı verdi, diye iltifatta bulundu. Tuğrul'un maksadı Irak'ta kuvvetlenmiş olan Şii mezhebindeki Büveyh Oğulları Devletini ortadan kaldırmak, Besasiri adlı türediyi yok etmekti. Çünkü bunlar Halifenin nüfuzunu kırıyorlardı. Aynı zamanda Mısır'daki Şii Fatımileri de tehlikeli idi. Tuğrul kurduğu imparatorluğu Hilafetin manevi nüfuzu ile kuvvetlendirmek istiyordu. Bağdat varoşlarında konaklayan, cesur koç yiğitlerden kurulu 60 bin kişilik Tuğrul ordusu Bağdat'a doğru yürüyüşe geçti. Selçuk ordusunun gelmekte olduğunu duyan Büveyh Oğullarının askerleri telaşa düşerek şehirden uzaklaştılar. Halkın bir kısmı da Dicle'nin öte yakasına kaçtılar. Tuğrul'un Bağdat'a girişi tarihin en şanlı bir sahifesini teşkil eder. Bağdat, Bağdat olalı böyle bir askeri birlik görmemişti. Askerlerin intizamı ve güzellikte oluşu ihtişamlı bir manzara teşkil ediyordu. Herkesi bir korku aldı. Emevi ve Abbasi Devletlerini kurup her tarafı istila etmiş Arap milleti şimdi Türk'ün himayesine sığınıyordu. İslam aleminin hilafet merkezi olan Bağdat şehrine Türk'ler girdiler.



Selçuk askerleri, Bağdat halkının evlerine misafir edildi. Selçuk ordusu günlük ihtiyaçlarını para ile halktan satın aldı. Tuğrul Büveyh Oğulları Hükümdarı (Melikül-Rahman) ı yakalayıp bu devlete son verdi.


Tuğrul askerlerini yerleştirdikten sonra Abbasi Halifesi (Kaaim bi Emrullah), Sultan Tuğrul'u sarayına davet etti. Tuğrul derhal atına atlayıp saraya geldi. Saraydan içeri girdi. Salonun ortasında büyük bir havuz vardı. Havuzun ortasında, altından yapılmış bir ağaç ve muhtelif renkte kuşlar vardı. Bu kuşlar ayrı ayrı sesler çıkararak ötüyorlardı. Fiskiyelerden sular fışkırıyordu. Sarayın bütün duvarları altın yaldızla işlenmişti. Yerlere ipek halılar döşenmişti. Tuğrul bu salondan geçerek Halifenin bulunduğu taht odasına geldi. Halife Kaaim bi Emrullah siyah bir örtü ile kaplanmış, üç metre yüksekliğinde bir tahta oturmuş olduğu halde Tuğrul'u kabul etti.


Üzerinde siyah bir elbise, bir elinde Hazret'i Muhammed'in asası bulunmakta idi. Tuğrul Halifeye yaklaşınca eğilip üç defa yeri öptü. Sonra o şahin gözlerini Halifeye dikti.


Halife eliyle işaret ederek Tuğrul'u yanındaki diğer bir tahta oturttu. Biraz sonra vezir Halife'nin fermanını okudu. Bu fermanda Halife Kaaim bi Emrullah Tuğrul Bey'i Allah'ın ona bahşetmiş olduğu bütün ülkelerin sahibi ve bütün Müslümanların hakimi olarak tanıdığını bildiriyordu. Ferman okunduktan sonra Tuğrul'a yedi hilat giydirdi. Abbasi imparatorluğunu teşkil eden yedi muhtelif diyara mensup köleler kendisine armağan edildi. Sultan Tuğrul'un başına misk kokulu ve altın işlemeli bir kumaş örtüldü ve beline altınla işlenmiş iki kılınç kuşatıldı. Bu iki kılınçla Tuğrul Batı ve Doğu Sultanı ilan ediliyordu. Halife Tuğrul'a «Rüknü-d-din Şahinşah» unvanını verdi (Rüknü-d-din, dinin direği demektir.) Tuğrul'un misafir olduğu yere de (Darül-memleke) denildi. Bu şekildeki bir tören ancak fatihe yapılabilirdi. (23 Ocak 1058)


Tuğrul, Halifenin huzurundan ayrılırken elini öptü. Bu törenle Abbasi Hükümdarı bütün yetkilerini Türk Hakanına devretmiş oluyordu. Artık Abbasi Halifeleri bir gölgeden ibaretti. Orta Doğu'nun en büyük Hükümdarı Tuğrul oldu.


Tuğrul memleketine döndükten sonra Besasiri Bağdat'a girip Halifeyi yakalayıp hapsetti. Tuğrul tekrar Bağdata gelerek Besasiri'yi yakalayıp öldürttü.


Tuğrul Halife ile akrabalık kurmak da istiyordu. Bu arzusunu yerine getirmek üzere kardeşi Çağrı Bey'in kızı (Hatice Aslan Hatun) u Halifeye verdi. Tuğrul'un eşi (Altun Hatun) ölünce Tuğrul Halifenin kızı (Seyyide) yi istedi. Halife Tuğrul'u çok sevdiğinden ona kızını verdi. Bağdat'ta büyük bir düğün yapıldı. Seyyide Hatun çok güzel bir kızdı. Sultan Tuğrul dört ay sonra güneş vurmasından 1063 yılında 73 yaşında hayata gözlerini yumdu. Tuğrul zeki olduğu kadar cesur idi. Devlet işlerinde ise pek kudretli idi. Türk tarihinin en büyüklerindendir. Yerine Alp Arslan geçti.



SELÇUKLU İMPARATORLUĞU TARİHİ

Yazan: Enver Behnan ŞAPOLYO

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak