Hıristiyanlık Yahudiliğin bir devamı olarak görülmektedir. Ancak, Hıristiyanlığın Yahudiliğin mirasına konabilmesi, Yahudilik’in tamamen yok olmasına bağlanmaktadır, O da, Roma’ya karşı olan savaşında ölmüş gibi görünmesine rağmen, yaşamakta inat etmektedir. İsrailoğulları, yenilgiyi kabul etmeyerek, Kutsal Kitap’larına ve onun yorumlarına sarılarak, inanç ve geleneklerini koruyarak Tanrı’nın göndereceği kurtarıcı Mesih’i beklemeye başlamış ve onun gelişine kadar her şeye katlanmış; bu ümitle, yaşayış tarzlarında ve inançlarında herhangi bir değişikliğe razı olmamışdır.
Yahudilerin beklediği bu «kurtarıcı» Hıristiyanlara göre İsa’dan başkası değildir. Onlara göre Yahudi Kutsal Kitabı’nda yeralan bütün vasıflar İsa’nın şahsında gerçekleşmiştir. O, İbrahim soyundan, Yahudi boyundan, Davut ailesinden olarak Beytlehem’de doğmuştur. Bu vasıflarıyle o, Yahudilerin beklediği Mesîh inancına uymaktadır. Böylece onunla Tanrı Krallığı başlamıştır, Ancak bu krallık, Yahudilere mahsûs olan geçici bir krallık değil, evrensel ve mistik bir krallıktır.
Hz, İsa’nın doğumu ile Yahudiler, tarihin en tehlikeli ve hayati anını yaşamışlardır. Çünkü onlar, kendilerini düşmanların elinden kurtaracak, Mâbed’i yeniden ihya edecek ve İsrailoğullarını bir araya toplayacak millî kurtarıcı olan «Mesîh»i beklemektedir. Her ne kadar İsa’da Mesîhî bazı şartlar bulunsa da o, sadece Yahudiler’i değil, bütün insanlığın kurtarıcısı olduğunu söylemiştir. Bu durum, Yahudileri hayâl kırıklığına uğratmış ve sarsmıştır. Uğradıkları hayal kırıklığının arkasından İsrailoğulları, İsa’yı kendi inançlarına aykırı hareket edip konuşmalar yapmak suretiyle halkın inancını bozduğu gerekçesiyle, ele vermişlerdir. O, Hıristiyanlara göre, Romalıların elinde, Yahudiler’în teşvik ve ısrarı ile, çarmıha gerilerek öldürülmüştür. Ancak, ölümünden üç gün sonra dirilmiş, taraftarlarına görünüp hitap etmiş ve, daha sonra, «Babası»nın yanına çıkarak sağında oturmuştur. O, beklenen şartlar yerine gelince, oradan tekrar dünyaya gelecektir.
Mesih inancında, kim olduğu konusuna kadar, Yahudiler ile Hıristiyanlar aynı tutuma sahiptir. Yahudiler, İsa’yı Mesîh kabul etmeyip dünyayı sulh ve sükûna kavuşturacak âdil birisini beklemeye devam etmekle Hıristiyanlardan ayrılmaktadır. Hıristiyanlar ise, Mesih’in İsa olduğunu; fakat «ikinci gelişi» ile görevini tamamlayacağını kabul etmektedir.
Hıristiyanlığın ilk açıklaması, İsa’nın Mesîh olduğu açıklamasıdır. Pentecot (Pentecote) gününde Petrus, diğer havarilere şöyle hitap etmektedir: «Bütün İsrail evi gerçekten bilsin ki; kendisini haça gerdiğiniz İsa’yı Tanrı hem Rab, hem. Mesîh yapmıştır». Tarih bakımından İncil yazarlarının sonuncusu Yuhanna da İsa’nın Tanrı'nın Oğlu Mesîh olduğuna inanmaları için eserini yazdığını belirtmektedir. Ancak bu Mesîh (Christ) isminin, İsa’nın taraftarları için kullanılması Antakya’da olmuştur. Bu tarihten sonra İsa’ya (Mesih) inananlara Hıristiyan denilmiştir. Pavlus’un Mektupları’nda İsa Mesih (Jesus - Christ) şeklinde kullanılmıştır. Bu ünvan «Rabbimiz İsa-Mesîh» şeklinde Hıristiyanlar arasında yaygınlaşmıştır.
Dikkati çeken husûs, ne Ahd-i Atîk’te (Tanah), ne sonraki Yahudilikte Mesih’in kim olduğu konusunda kesin bir açıklığın ve birliğin bulunmamasıdır. Diğer bir husûs da, Hz. İsa’nın direkt olarak Mesîh ünvanını kullanmamasıdır. O, İnciller’de yeralan bilgilere göre, ilk defa, şakirtlerine “Halkın dediğine göre ben kimim?” diye sormakta ve onlar da halkın onun kim olduğu hakkındaki tahminlerini söylemektedirler. Bunun üzerine îsa, havarilerine “Ya siz, ben kimim dersiniz?” sorusunu yöneltmekte ve Petrus’tan «Sen Mesîhsin» cevabını almaktadır. Bunun kimseye söylenmemesi için onlara sıkı sıkı tenbih edilmekte ve arkasından da «İnsanoğlu» olduğu vurgulanmaktadır.
İsa’nın haberciliğini Zekeriya oğlu Yahya yapıyor. Ona Mesîh olup olmadığı sorulduğunda, Mesîh olmadığı cevabını veriyor. Bunun üzerine Mesîh olmadığı halde niçin vaftiz ettiği sorulduğunda Yahya, «Ben, su ile vaftiz ediyorum; aranızda biri duruyor da, siz onu bilmiyorsunuz; benden sonra gelen odur» diyor ve kendisine gelmekte olan îsa’yı, “İşte dünyanın günahını kaldıran Allah Kuzusu” olarak takdim ediyor. Ayrıca Yahya, İsa'nın, kendinden sonra gelmesine rağmen, kendisinden önce olduğunu açıklıyor ve İsa’nın kendisini îsrailoğullarına tanıtması için kendisinin su ile vaftiz ettiğini; İsa’nın ise «Kutsal Ruh» ile vaftiz edeceğini bildiriyor. Yahya olayında da açıkça Mesîh lafzı geçmemektedir. Ancak Eski Ahîd’de yeralan kurtarıcının bir eşek yavrusu üzerinde geleceği haberi İsa tarafından gerçekleştiriliyor. Luka İncilinde de İsa’nın doğumunda Mesîhlik mucizesi gerçekleştiği belirtilmektedir. İsa’nın Mesîh olduğuna Hıristiyanlarca gösterilen bir başka delil de Sanheedrin önünde «... eğer Allah’ın Oğlu Mesîh isen bize söyle» sorusuna İsa’nın «Söylediğin gibidir; fakat sana derim: Şimdiden sonra İnsanoğlunun Kudret’in sağında oturduğunu ve göğün bulutları üzerinde geldiğini göreceksiniz» şeklindeki cevabıdır. İsa’nın bu cevabı, mahkemece «küfrüne» şahit kabul edilip ölümü hakettiğine hükmediliyor. Bunun üzerine «Ey Mesîh!» diye alay ediliyor ve hakarete uğruyor. Netice olarak İsa, haça geriliyor.
İsa’nın Haça gerilmesi
İsmimle gelip birçoklarını saptıracaklar. Siz cenkler ve cenk sözleri işiteceksiniz. Sakın, sıkılmayın; çünkü bunların vaki olması gerektir; fakat daha sonu değildir. Çünkü millet millete karşı, ülke ülkeye karşı kalkacaktır; yer yer kıtlıklar ve zelzeleler olacak ve bütün bunlar ağrıların başlangıcıdır. O zaman sizi sıkıntıya koyacaklar ve öldürecekler; benim ismimden dolayı bütün milletler sizden nefret edecekler... Bir çok yalancı peygamberler kalkıp bir çoklarını saptıracaklar». İsa, Kıyamet geldiğinde, dünyanın yaratılışından bu tarafa görülmemiş sıkıntıların olacağı; güneşin kararacağı, ayın ışık vermeyeceği, yıldızların gökten düşeceği, göklerin kudretinin sarsılacağı vb. gibi husûsların olacağını bildiriyor. O zaman “işte Mesîh burada yahut şurada” denilirse inanmamalarını; çünkü yalancı Mesîh ve yalancı peygamberlerin çıkıp büyük alâmetler ve hârikalar yaparak «seçilmişleri» bile saptırabileceklerini, bunlara inanılmamasını tenbih eden İsa, “Kıyamet Günü” nü “Babamdan başka kimsenin bilmeyeceğini haber veriyor”.
Hıristiyanlara göre Mesih’in çeşitli görünüşleri Mezmurlar’da dile getirilmiştir. O, İsa’dır. İsa «Tanrı Krallığı»ndaki rolünü açıklamıştır. Mesîh ünvanı onun için bir imtiyazdır. İlk Kilise, İsrail’in ümidinin ve kesin kurtuluşunun İsa ile olacağını; onları da onun dolduracağını kabul etmiştir. St. Paul (Pavlus), bundan dolayı, “Tanrı’nın ne kadar vaidleri varsa, Eveti ondadır” demektedir.
Hıristiyan inancının temelinde Mesih’in iki defa gelişi vardır. Birinci gelişinde hakarete uğradı ve başarısız oldu. Ancak ikinci gelişi, dünyanın sonunda, olacak ve zafere ulaşacaktır, Hıristiyanlarca Mesih’in İsa olduğunda hiç şüphe yoktur. O, ikinci gelişiyle görevini tamamlayacaktır. Ancak bu ikinci geliş zamanı Hıristiyanlığın ilk yıllarından itibaren tartışmalı bir konu olmuştur. Onun çok yakında geleceği ve “Kıyamet”in başlayacağı inancına sahip olanlar, dünya işlerini bir tarafa bırakıp «Öbür dünya»yı garanti etmeye yönelmişlerdir. Böylece dünya işlerine önem vermeyen «zühd hayatı», yanı «Ruhbaniyet» ağırlıklı bir din ortaya çıkmıştır. Daha sonraki yüzyıllarda İsa’nın gelişi ile ilgi değişik tarihler verilmiş ve verilen tarihte gelmeyince tevil yoluna gidilmiştir.
Hıristiyanlar, Mesih olarak İsa’nın yakında yeryüzüne inerek bin senelik «Tanrı Krallığını kuracağına, ölülerin dirileceğine ve Tanrı’nın bütün düşmanları ezilinceye kadar hüküm süreceğine; dönüşünden önce ona düşman olan “Deccal”ın çıkacağına inanmaktadır. Onlar, zaman zaman, İsa ve Kilise’ye düşman olanları da “Deccal”a benzetmişlerdir.
Yuhanna’nın Mektuplarında ve Vahyi’nde Dünyanın sonu (Eskatoloji) ile ilgili olaylarla Mesih’in (İsa) geleceği işlenmektedir. Bu bilgiler ışığında Mesih’in «Bin yıllık Saltanatı» nı kurmak için geleceği zamanın miladî 1666 olarak tesbiti bile yapılmıştır. Bu tarih, bazı Yahudilerce de «Mesîh»in geliş zamanı olarak kabul edilmiştir.
Görüldüğü üzere, “îlk Dinler” den başlayıp Yahudilikte sistemleşen ve Hıristiyanlıkta birinci defa İsa ile gerçekleşen, fakat gelecekte Tanrının bin yıllık Saltanatı’nı kuracak «Mesîh Ülküsü» şekline dönüşen bir “Mesîh” inanışı bulunmaktadır. Hattâ İslâm’a bile «Mehdî» şeklinde girmiş ve yaşamaya devam etmiştir. Aslında bütün bunların sistemli şeklini ve başlangıcını Yahudilikte görüyoruz. Orada tam bir kurtuluş müjdesi şeklinde yer almaktadır. Bu, Hz. İsa’nın «Çarmıh»a gerildiğinde onunla «Yahudilerin Kralı Mesîh» diye alay edilmesinde de; İsa’dan sonra Yahudiler arasından sahte Mesîhlerin çıkmasında da, Yahudilerde Mesih inancının nasıl bir öneme sahip olduğunu gösterebilir.
Doç. Dr. Abdurrahman KÜÇÜK’ün DÖNMELER TARİHİ adlı kitabından alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder