Asya dünyanın en eski kıtalarından birisidir. Coğrafi olarak Kuzey Asya, Doğu Asya, Güney Asya, Ön Asya ve Orta Asya olmak üzere beş bölümde incelenmektedir (LİGETİ 1986:14-15). Adı geçen coğrafyalarda tarih öncesi devirlerden başlamak üzere çok sayıda kültür ortaya çıkmış ve gelişimini sürdürmüştür. Özellikle, İç Asya ya da Merkezi Asya olarak da bilinen Orta Asya çeşitli kültürlerin beşiği olmuştur. Burası, doğuda Kadırgan dağlarından, batıda Ural dağları ve Hazar denizine, kuzeyde Sibirya'dan güneyde Çin, Tibet ve İran ülkelerine kadar uzanan geniş sahadır (ARSAL 1933:3). Burada ortaya çıkan kültürler daha geniş sahalara yayılmıştır. Böylece, kültürler Çin Seddinden Tuna nehrine kadar uzanan bozkırlarda varlığını hissettirmiştir. Coğrafi şartlardan dolayı hareketli hayat tarzları olan bozkır kavimleri Asya'nın ortası merkez olmak üzere doğu-batı yönünde hareket ederek, çeşitli kültürlerin oluşumu ve gelişiminde birinci derecede rol oynamışlardır. Bozkır kavimlerinin yayıldığı coğrafya çok geniş düzlüklerle kaplı doğal bir otlak görünümündedir (MEMİŞ 1987:15). Altayların eteklerinden başlayan bozkırlar, güneydoğudan kuzeybatıya doğru gidildiğinde düzleşmektedir. Aşağı İnci (Sır Derya) ve Aral gölü doğrultusundaki bozkırlar Güney Sibir ovalarını oluşturmakta ve Hazar denizinin kuzeyinden Karadeniz'in kuzeyine uzanmaktadır (KURAT 1992:6). Böylece adı geçen coğrafya Pamir, Tanrı dağları, Altaylar ve Batı Türkistan üzerinden aşağı Tuna bölgesine kadar bütün Güney Rusya'yı içine almaktadır. Batıda Silezya'ya kadar uzanmakta ve çok sayıda geçitle Doğu Türkistan ve Gobi bölgesiyle bağlanmaktadır. Bölgenin doğusu büyük çöl sahasıyla kaplıdır, buna karşılık batı kısmı genellikle verimli ve yaşamaya doğudan daha elverişlidir. Kuzeye doğru bu mekan eski zamanlarda bataklıklar ve sık ormanlarla tamamen kaplanmıştı, güneye doğru geniş alanlar Hazar denizi ve Karadeniz, geri kalan kısımlar İran'daki dağlık arazinin yükselen dağ sıraları ve Kafkas dağlarıyla sınırlanmıştır (JUNGE 1939:5). Bozkırlar, İrtiş nehrine doğru çıkıldığında zenginleşmekte, bol su ve otlaklar bulunmaktaydı. İrtiş boyları ve Batı Sibir'den Orta ve Güney Ural dağlarına, oradan Kama ve İtil nehirleri boyuna gitmek için doğal bir engel yoktu. Balkaş gölü ve Talas nehrinden İnci, Yayık ve İtil nehirlerine doğru uzanan bozkırlar ise, Hazar denizinin kuzeyi ve Uralların güneyinden, tarihte "Kavimler Kapısı" olarak bilinen kum, çöl sahasından, Karadeniz'in kuzeyinden ta Karpatlara, Tuna boyuna kadar uzanmaktaydı. Karadeniz'in kuzeyindeki bozkırlar Orta Asya ve Batı Sibir'deki yayla ve bozkırların devamı mahiyetindeydi. Arada yüksek dağlar ve büyük çöller olmadığından Orta Asya'daki kavimler doğudan batıya kolayca geçebilirlerdi (KURAT 1992:6). Eski dönemlerde adı geçen bölgenin sınırları daha çok siyasi sınır olmaksızın coğrafi hatlarla belirlenmişti. Bu coğrafi sınırlar, doğudan batıya doğru Nanşan ve Tanrı dağları ile Ögüz (Amu Derya) nehrinden oluşmaktaydı. Bunlardan sonra gelen İran platosu, belki daha ziyade siyasi bir sınırdı, fakat onu tekrar Kafkas dağları, Karadeniz ve Tuna nehrinin oluşturduğu doğal sınırlar takip ediyordu (RICE 1958:33-34). Coğrafi özelliklerini belirtmeye çalıştığımız bozkırlarda büyük ölçüde atlı-göçebe kültürler ortaya çıkmıştır. Atın hızı ve demirin vurucu gücünden en iyi şekilde faydalanan bu kavimler geniş coğrafyalara yayılmışlardır. Adı, ülkesi, kökeni, tarihi ve kültürü üzerinde durmaya çalıştığımız kavimlerden birisi de Massagetlerdir.
Massaget Adı
Massaget adı üzerinde şimdiye kadar çeşitli görüşler ileri
sürülmüştür. İlk defa antik Grek kaynaklarında Massaget adına rastlanmaktadır.
Massaget adının aydınlatılmasına Pers kaynakları yardımcı olmaktadır. Bu
kaynaklarda Saka tigrakhauda, Saka tiay para daray ve Saka haumavarga olmak
üzere üç Saka gurubundan söz etmektedir (HERRMANN 1933:158). Pers kaynaklarında
geçen saka haumavarga, şüphesiz Herodotos'ta geçen Sakai Amyrgioi ile aynıdır
(HERODOTOS VE:64). Kelimenin etimolojisi karanlık olmakla beraber, belki basit
olarak "Omargas Sakaları" ya da "Omargas'a tabi olan Sakalar"
düşünülebilir (MORDTMANN 1877: 42). Saka tiay para daray, yani denizin
ötesindeki Sakalar olarak karadeniz İskitleri düşünülmektedir. Greklerin
dilindeki Sakalara Strabo Hazar denizi çevresinde hüküm süren İskitlerin daha
çok Dahailer, daha doğuda bulunanların ise Massaget ve Sakalar olduklarını
belirtmektedir (STRABO XI:8.2). Hekataios ise, Karadeniz İskitleri, Hazar
denizinin doğusunda geniş düzlükte yaşayan massagetler ve onların doğusunda
bulunan Sakai Amyrgioi olmak üzere üç gurup tanıyor. Saka tigrakhauda ve
Massaget adı tamamen maksada uygun olarak aynı şekilde görülüyor. Her iki adla
açık bir şekilde görülüyor. Her iki adla açık bir şekilde Sakaların Batı
Türkistan düzlük sahasındaki gurupları belirtiliyor. Mısır Darius stelinde
"Düzlük Sakaları", Hekatios'taki Hazar denizinin doğusundaki bölgede
yaşayan "Düzlük Massagetleri" olarak geçiyor (JUNGE 1939:70). Bu
tarihi belgelerden Massaget adının Saka tigrakhauda adıyla aynı topluluk için
kullanıldığı anlaşılıyor. Massaget adındaki çoğul eki olan "et"
çıkarıldığında Ar-sak adında olduğu gibi Mas-sag (Mas-Sak) adının oluşumundaki
Sak, Saka bağlantısını hatıra getiriyor (KUUN 1981:LVII). Böylece, Saka ve
Massaget adları arasındaki bağlantı da ortaya çıkıyor.
Massaget Ülkesi
Antik kaynaklardan Massagetlerin Hazar denizinin doğusunda
yaşadıkları anlaşılmaktadır. Herodotos'un belirttiğine göre, Masssagetler Hazar
denizinin doğusunda uçsuz bucaksız bir düzlüğün büyük çoğunluğunu ellerinde
tutmuşlardır (HERODOTOS I:204). Onlar, İnci nehrinin yanında İssedonların tam
karşısında oturuyorlardı (HERODOTOS 1:201). Massagetlerin bir kısmı dağlarda,
diğer bir kısmı düzlüklerde, bir kısmı ise ırmakların oluşturduğu
bataklıklarda, diğer bir kısmı bataklık arazi adalarında yaşamaktaydılar. Çok
sayıda akarsuyun döküldüğü İnci ırmağı ve çevresi Massagetlerin yaşadıkları
önemli coğrafyaydı (STRABO XI:8.6). Böylelikle, Massagetlerin oturduğu yer
belirlenebilmekte ve Herodotos zamanında yaşadıkları coğrafyada Strabo
zamanında da yaşadıkları anlaşılmaktadır. Onların Aral gölü ve Hazar denizi
arasındaki coğrafyada varlıklarını sürdürdükleri anlaşılmaktadır. Strabo
tarafından söz konusu edilen düzlükler Üst Yurt (Ust Urt) platosudur. Bu
coğrafyanın güneydoğusunda büyük Balkan dağları bulunmaktadır. Bataklıklar
Hazar denizi ve Aral gölü sahil şeridi üzerinde adalarla birlikte Ögüz
kollarına kadar ulaşmaktadır (HERRMANN 1930:2126). Tarihi kaynaklar
incelendiğinde Massagetlerin Hazar denizi ve Aral gölü arasının dışında, daha
doğuda da varlıkları ortaya çıkmaktadır. Herodotos Massaget ülkesinden büyük
ölçüde altın ve bakır çıkarıldığını ve demirin adı geçen coğrafyada
bulunmadığını bildirmektedir (HERODOTOS 1:215). En eski dönemlerden bu yana
altının Sogdiana (günümüzde Zarafşan: altın veren)'dan bakırın ise Semerkant ve
Fergana dağlık bölgesinden elde edildiği de bilinmektedir (HERRMANN 1930:2126).
Massaget ülkesinden çıkarılan madenler ve Massagetlerin gereksinimlerini
karşıladığı gıda maddeleri de dikkate alındığında onların yayılmış oldukları
sahanın belirlenmesi kolaylaşır. Ancak unutmamak gerekir ki, Herodotos'un
Massaget ülkesine dair verdiği bilgiler, Strabo'nunkinden aşağı yukarı dört
asır önceye aittir. Massagetlerden bahseden Grek kaynaklarında, onların doğuda
nereye kadar yayılmış oldukları açık bir şekilde belirtilmemektedir. Ayrıca,
Massagetler hareketli, atlı-göçebe bir kavimdi. Bu durum dikkate alındığında,
Massagetlerin yayıldığı coğrafyanın doğuda Altay ve Tanrı dağlarından batıda
Urallar ve Hazar denizi arasında kalan geniş saha olduğu kabul edilebilir.
Massagetlerin Kökeni
Massagetlerin kökeni hakkında bazı antik kaynaklardan
ipuçları çıkarabiliyoruz. Bu konuda en kayda değer bilgileri Herodotos
vermektedir. O, Avrupa İskitleri ile Asya'daki Saka, Massagetlerin aynı ırktan
olduklarını belirtmektedir (HERODOTOS VII:64). Buradan anlaşılacağı üzere,
Asya'daki İskitlerin bir kısmına Grekler Massaget demekteydiler. Massagetler
İskitlerle aynı ırktan idiler. Fakat Massagetler Asya'da tek başlarına bağımsız
bir siyasi birleşme oluşturuyorlardı (ARSAL 1933:7). Bunlar büyük Saka
birliğine dahildiler (TARN 1968:72). Saka tıgrakhauda, yani ok şeklinde başlık
giyen Sakalar, antik Grek kaynaklarında Massagetler olarak belirtiliyor. Hatta,
"Düzlük Sakaları" ve "Düzlük Massagetleri" adı aynı
topluluklar için kullanılıyor (JUNGE 1939:70). Kaynaklardan da anlaşılacağı
üzere, Saka tıgrakhauda ve Massagetlerin aynı kökten olduğu ortaya çıkıyor.
Böylece, Massagetlerin kökeninin Sakalar, özellikle "ok şeklinde başlık
giymiş Sakalar"la bir ve aynı olduğu anlaşılıyor. Ayrıca, Pers kralı
Darius'un üçe ayrılmış Sakalara karşı sefer düzenleyerek savaştığı ve Saka
liderleri Sakesphares, Homarges ve Thamyris'in ıssız bir yerde durumu istişare
ettikleri belirtilmektedir (JUNGE 1939:65). Saka tıgrakhauda lideri olarak
Thamyris'in Massaget lideri, yani Massaget kraliçesi Tomris olduğu
anlaşılmaktadır. Bu bilgi de Saka tigrakhauda'nın Massagetlerle aynı olduğunu
göstermek bakımından büyük önem taşımaktadır. Böylece, Massagetlerin büyük Saka
grubuna dahil oldukları ve kökenlerinin onlarla aynı olduğu anlaşılıyor. Antik
yazarlardan bazıları Massagetlerin Hunların, bazıları da Türklerin ataları
olduklarını belirtmektedirler (HERRMANN 1930:2125). Bu bilgiler Massagetlerin
tarih sahnesinden çekilişi ve Asya Hunlarının güçlendiği ve Hun hakanı Maotun
(Batur)un dağınık Hun boylarını Hun adı altında topladığı dönem hatırlandığında
değer kazanmaktadır. Böylece, Hunların siyasi bir güç olarak ortaya çıkmasında
Massagetlerin önemli bir yer tuttuğu düşünülebilir.
Massaget Tarihi
Massagetlerin tarih sahnesine çıkışı M.Ö. VIII. yüzyıla
kadar götürülebilmektedir. Herodotos Asya'da yaşayan göçebe İskitlerin
Massagetlerle yapmış oldukları mücadeleden yenik çıkarak, Kimmerlerin yanına
göç ettiklerini bildirmektedir (HERODOTOS IV: 11). Bu sebeple Massagetlerden
ilk kez söz etmektedir. Ancak, onların siyasi tarihleri hakkında M.Ö. VI.
yüzyılın üçüncü çeyreğinin sonlarına kadar herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Asıl onların mücadele ettiği Pers kralı Kyros'tur. Başarılı savaşlar sonucunda
imparatorluğunun sınırlarını kuzeydoğuya doğru genişleten Kyros, Hazar denizine
doğru sınırlarını genişletmek istiyordu. Böylece, Massagetler üzerine bir sefer
düzenlemiştir. Onların bağımsızlığını büyük ölçüde tehlikeye düşürmüştür
(HERRMANN 1930:2127). Bu sırada bazılarına göre Massagetlerin ve bazılarına
göre de Sakaların kraliçesi olarak belirtilen Tomris Massagetlerin başında
bulunuyordu (HERRMANN 1921:1787). Massaget liderinin ölümü üzerine Tomris, yani
Tomir başa geçince Massagetlerin bu durumundan faydalanmak isteyen Kyros, sefer
düzenleme ihtiyacını duymuştur (TOGAN 1987:32). Kyros Tomris'e bir elçi
göndererek, onunla evlenmek istediğini bildirmiştir. Kyros'un eş değil,
topraklarını istediğini bilen Tomris red cevabı vermiştir. Bunun üzerine
kurnazlıkla amacına erişemeyeceğini anlayan Kyros, kaba kuvvet kullanmaya karar
vermiştir (HERODOTOS 1:205). Kyros sefer hazırlıklarını sürdürürken Tomris ona
seferden vazgeçmesini ve kendi halkını yönetmesi önerisinde bulunmuştur.
Massagetlere karşı savaşmak istiyorsa, kendilerinin de onlara karşı hazır
olduğunu belirtmiştir (HERODOTOS 1:206). Kraliçenin mesajı üzerine Kyros
harekete geçmiştir. İnci nehrini geçtikten sonra, Massaget ülkesine doğru
ilerlemiştir. Bir hileyle kraliçe Tomris'in oğlu Spargapises'i ve çok sayıda
Massaget askerini esir almıştır (HERODOTOS 1:211). Oğlunun esir alınmasına çok
sinirlenen Tomris, Kyros'tan Massaget ülkesinden çekilip gitmesini istemiştir.
Kyros kraliçenin teklifine aldırmamış ve her iki taraf şiddetli bir şekilde savaşmaya
başlamıştır. Kraliçe Tomris'in komutasındaki Massaget ordusu, Kyros'un
komutasındaki Pers ordusunu ağır bir şekilde yenilgiye uğratmıştır. Pers kralı
Kyros bu savaşta öldürülmüştür (HERODOTOS 1:212-213). Mücadele Kyros ırmağı
geçtikten sonra dar bir boğazda yapılmış ve Massagetler Kyros'un ordusunu
burada yenilgiye uğratmıştır. Buna göre Massagetlerin Pers ordusunun önünü
köprü başına girişte kestikleri ve dağlık arazinin boğazında, yani büyük
Balhan'da onları zorladıkları ve yok ettiklerini anlamaktayız (HERRMANNİ
930:2128). Kyros'un Massagetler üzerine gerçekleştirdiği ve onun ölümüyle
sonuçlanan bu savaş son araştırmalara göre, M.Ö. 528 yılında yapılmıştır (TOGAN
1987: 33). Bu tarihten aşağı yukarı on iki yıl sonra, yani M.Ö. 517-516 Darius,
Kyros'un planını gerçekleştirmiş ve bozkır ülkesine girerek, halkı egemenliği
altına almaya zorlamıştır (HERRMANN 1921:1785). Behistun kitabesinden
anlaşıldığı üzere Darius, sivri başlıklı, yani ok şeklinde sivri başlık giymiş
olan Sakaların ülkesine yaptığı seferde onların bir kısmını yenerek,
liderlerinden Sakunkha'yı esir almıştır (HİNZ 1939:365). Darius, Sakalar ile
yaptığı savaşta kendi askerlerine Saka askeri elbisesi giydirerek hile ile
hareket etmiştir. Bundan dolayı, Saka liderleri mağlup olup çöllere çekilmiştir.
Sirak isminde bir çoban Darius'un ordusuna kasten yanlış yol göstererek, onları
çöl ortasına sokup memleketini kurtarabilmiştir (TOGAN 1987:33). Darius'un Saka
liderlerinden Sakunkha'yı esir etmesine rağmen, diğer Saka liderleri
memleketlerini bütünüyle esarete düşmekten kurtarabilmişlerdir (DURMUŞ
1993:70). Büyük İskender'in doğuya, Türkistan'a doğru yaptığı sefer sırasında,
Massagetlerin ağırlık noktası Ögüz deltasında bulunuyordu (HERRMANN 1930:2129).
Makedonyalı Büyük İskender, Pers Spitanames bir isyan çıkarınca sefer yönünü
İnci üzerine çevirmiştir. Makedonlarla Massagetler arasında yapılan mücadeleden
Makedonlar galip çıkmıştır. Böylece, bölgenin bir kısmı Makedon
imparatorluğunun egemenliği altına girmiştir (ARRİANOS IV: 16-17). Bu dönemde
Massagetlere komşu olan Dahailer vardı. Onlar, Massagetlerin doğusunda
bulunuyordu. Turan bozkırlarında bu arada kavimler göçü sonucunda Dahailer
Massagetlerin yerine yerleşmiştir. Massagetlerin büyük çoğunluğu Dahailer
tarafından emilmiştir (HERRMANN 1930:2129).
Massaget Kültürü
Massagetlerin yaşayışı tamamen çevrenin şartlarına bağlıydı.
Onlar, çoban ve balıkçı bir topluluktu. Ziraatla fazla uğraşmamaktaydılar.
Düzlük yerde yaşayanlar hayvancılık yapmakta, özellikle koyun beslemekteydiler.
Büyük ölçüde balık avlamaktaydılar. Adalarda yaşayanlar yazın kökleri, kışın
ise sonbaharda toplamış oldukları yabani yemişleri yemekteydiler. Ayrıca
meyvelerin kabuklarını yakarak kokusuyla kendilerinden geçmekteydiler. Dağlık
arazide oturanlarda aynı şekilde yabani meyvelerle beslenmekteydiler.
Besledikleri koyunları kesmemekte, özellikle onların yünü ve sütünden
faydalanmaktaydılar. Bataklık arazide oturanlar balık avlayarak yemekte ve
Hazar denizinden ya da Aral gölünden yakaladıkları fok balığının derisinden elbise
yaparak giymekteydiler (HERRMANN 1930:2126). Evleri kapalı yük arabalarıydı,
onunla çoban olarak istedikleri yere gidiyorlardı (HERRMANN 1930:2126). Aynı
tür arabalar Karadeniz'in kuzeyindeki bozkırlarda hayatlarını sürdüren
İskitlerde de vardı. Bu arabalar dört, ya da altı tekerlekli olup, ev şeklinde
yapılmışlardı. Arabaların dört tarafları ve üzerleri keçe ile kaplanmıştı. Bu
arabalar soğuğa karşı korunaklı olup, içerlerine kar ve yağmur geçmemekte ve
rüzgar da etki etmemekteydi (HÎPOKRATES VI: 18). Massagetler Güney Rusya
İskitleri gibi aynı şekilde giyiniyorlardı. Koyun yününden elbiseler
üretiyorlardı. Yaya olduğu gibi atlı olarak da mücadele ediyorlardı.
Ülkelerinde bol miktarda olan altın ve tunçtan yaptıkları okları, yayları,
mızrakları ve savaş baltalarını taşıyorlardı. Altından miğfer ve kemer de
yapıyorlardı (HERODOTOS I:215). Saka lideri Sakunkha'nın kabartmasında da
olduğu gibi sivri başlık taşımaktaydılar. Atların gemleri ve üzengileri
altındandı (HERRMANN 1930:2126). Massagetlerde erkek ve kadın münasebetleri
diğer Orta Asya bozkır kavimlerindeki gibiydi. Hatta, yalnız tek kişiyle
evlilik mevcuttu. Massagetlerin dini politesit (çok tanrılı) değildi. Tanrı
olarak güneşi tanıyorlardı. Herodotos'un ifadesiyle "Tanrıların en
hızlısına, ölümlülerin en hızlısı olan atı" kurban ediyorlardı (HERODOTOS
I:216). Onlarda savaşabilme yeteneği çok fazlaydı ve kahramanlıklarıyla
tanınmaktaydılar. Ticari faaliyetlerde son derece samimiydiler. Sadelik ve
güvenilirlikleri övgüye değerdi (HERRMANN 1930:2127).
İlk olarak İskitlerle mücadeleleri sonucunda adları bilinen
Massagetler, güçlü bir bozkır topluluğu olarak Aral gölü ve Hazar denizi
arasındaki coğrafya başta olmak üzere çok geniş coğrafyada yaşamışlardır.
Massagetler yaşadıkları coğrafyadan dolayı büyük bir imparatorluğa sahip olan
Perslerle mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Gücünün zirvesinde olan Pers
imparatorluğunun ordusunu yenilgiye uğratmaları ve Pers kralı Kyros'un savaş
sırasında öldürülmesi onların askeri gücünü ortaya koymaktadır. Pers kralı Darius
da ancak askerlerine Saka elbisesi giydirmek suretiyle onlarla başa çıkmaya
çalışmıştır. Pers kaynaklarında geçen üç Saka gurubundan biri olan Saka
tigrakhauda'nın Grek kaynaklarında da belirtildiği üzere artık Massagetlerle
aynı olduğu anlaşılmaktadır. Böylece, Massagetlerin büyük Saka gurubuna dahil
olduğu ortaya çıkmaktadır. Onlar, Saka tiay para Daray, yani denizin ötesindeki
Sakalarla aynı tür elbiseleri giymekte ve yine aynı tür arabaları ev olarak
kullanmaktaydılar. Massagetlerin giyimleri Perslerinkinden farklıydı. Bunu Pers
kralı Darius'un askerlerine Saka elbisesi giydirmesi açık bir şekilde
göstermektedir. Antik yazarlardan bazıları kraliçe Tomris'in Massaget, bazıları
Saka, bazıları da İskitlerin liderleri olduğunu bildirmektedirler. Böylece,
Massaget ve Sakaların aynı topluluk olduğunu söylememiz mümkün olacaktır.
Massagetler ve onlardan sonra aynı coğrafyada ortaya çıkan Türk toplulukları
arasında dini inanç, sosyal hayat, karakter ve sanat anlayışı bakımından çok
yakın benzerlikler bulunuyordu. Massagetlerde görülen tek tanrı inancı, tanrıya
at kurban etme adeti, tek evlilik, savaşlarda gösterilen kahramanlık, ticari
faaliyetlerde samimiyet ve madeni en iyi şekilde işleyebilme kabiliyeti çok
sayıda Türk topluluğunda da vardı. Ayrıca, bazı kaynaklarda Hunlar, bazılarında
ise Türkler Massagetlerin halefleri olarak gösterilmişti. Tamamen bu hususlar
dikkate alındığında Massagetlerin Aral gölü ve Hazar denizi arası başta olmak
üzere, çok geniş coğrafyaya yayıldıkları ve büyük ölçüde Türklerle bağlantılı
bir topluluk oldukları hatıra geliyor.
Yrd. Doç. Dr. İlhami DURMUŞ
Gazi Ü. Fen-Edebiyat F. Tarih B. Öğr. Üyesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder