16 Şubat 2023 Perşembe

Endülüs'ün Abbasiler ve Fatımiler ile ilişkilerinin Reconquista'ya Etkileri

 

750 Yılında İslam devleti içinde hanedan değişikliği oldu ve iktidar Emeviler'den (661-750) Abbasiler'e (750-1258) geçti. Bu arada Abbasiler'in Emevi kıyımından kurtulan Abdurrahman b. Muaviye (756-788) Kuzey Afrika'ya sığındı. Oradan da Endülüs'e geçerek yönetime sahip oldu ve Endülüs Emevileri'ni kurdu. Abbasi halifeleri, başlangıçtan itibaren güçlü oldukları dönemlerde kendi idarelerinden ayrılmış olan Endülüs'ü tekrar kendi devletlerine bağlama çabasına giriştiler. İçte merkezi idareye karşı isyanlarla, dışta İspanyol-Portekiz Reconquista savaşlarıyla, Reconquista'ya sürekli fiili ve moral destek sağlamakta olan Fansızlar ve diğer Avrupalılar ile zaten bir var oluş mücadelesi içerisinde olan Endülüs'ün, Doğu' da Abbasiler ve özellikle Afrika' da Fatımiler (909-1171) ile de ayrıca uğraşmaları gerekecekti.

Abbasi Halifesi Ebu Ca'fer el-Mansur döneminde (754) yoğun şekilde başlayan Endülüs-Abbasi mücadelesi, daha çok Kuzey Afrika merkezli cereyan etti. Çünkü, Endülüs hakimiyetinin yolu, doğal olarak oradan geçmekteydi. Bunun için Kuzey Afrika' da yaşayan kabilelere ve onların kurdukları emirlikler ya da devletlere hakim olabilmek için iki taraf arasında çeşitli savaşlar yaşandı. Bu savaşlar sonucunda bazen Abbasiler ve bazen de Endülüs Emeviler'i bölge üzerinde söz sahibi oldu. Ancak, birbirini yok etmek üzere hırs ve kinle dolu olan iki taraftan her biri, bölgeye hakim olduğu dönemde hasmının üzerine doğrudan gitme imkanı bulamamıştır. Bir kere, coğrafi şartlar buna izin vermemekteydi. Çünkü, Endülüs Bağdat'a çok uzaktı. Bu sebeple, doğrudan değil de dolaylı ilişkilerle mücadele içine girdiler.


Abbasiler, Kuzey Afrika' daki kendilerine tabi liderleri Endülüs'e sokmak ve böylece içerde isyanlara sebep olmak suretiyle idareye sahip olma girişimlerinde bulundular. Ayrıca, Endülüs'ün düşmanı ve Avrupa'nın en büyük gücü olan Franklar'ın krallarıyla [Pepin (751-768) ve Büyük Karl (768-814)] diplomatik ilişki kurarak anlaştılar ve böylelikle Endülüs'ü hem güneyden ve hem de kuzeyden kuşatma yoluna gittiler. Şarlman'ın Abbasiler'e yardım etmesinin sebebi, sadece iki tarafın da ortak hedefi olan Endülüs'ü almak değildi. Aynı zamanda, Hıristiyan dünyaya hakim olma mücadelesi içinde olduğu Bizans İmparatorluğu'na karşı Abbasiler'i destekleme düşüncesi de bunda etkiliydi. Nitekim, Şarlman bu anlaşma uyarınca Endülüs üzerine sefer düzenledi, ancak başarılı olamadı. İkinci seferinde ise kısmen başarı sağlayarak Berşelune'yi aldıysa (801) da, beklenen sonucu yine alamadı.


Endülüs ve Bizans'a karşı Abbasi-Frank ittifakı harekete geçerken, buna karşı Endülüslü idareciler de boş durmadılar ve aralarında hasımlarına karşı işbirliği için anlaşma yaptılar. Endülüs'te Emevi idaresinin sona erdiği 1031 yılına kadar ilişkiler daha çok bu düzeyde seyretti. Bu tarihten sonra zaten içte zayıflayıp parçalanmaya yüz tutan Abbasiler'in Endülüs ile uğraşacak halleri pek kalmadı. Abbasi halifesine bağlılık arz eden Murabıtlar'ın, ayrıca 1229 yılında Endülüslü lider Muhammed b. Hud'un Endülüs'e hakim olmasıyla ise, dolaylı ve şeklen de olsa Abbasiler Endülüs' e hakim olmuş sayılabilirler. Ancak, bu kez de Abbasiler'i Endülüs'e hakim olmaya sevk eden Emevi unsuru zaten ortadan kalkmış bulunuyordu.


909 yılında kurulan Fatımiler'e gelince, bunlar Şii oldukları için en başta bu yüzden Sünni olan Endülüslüler ile anlaşmaları zordu. Sonra, Hz.Ali ile Muaviye arasında cereyan eden Sıffin Savaşı (657) sonrasında meydana gelen acı olaylar nedeniyle Fatımiler, Emeviler'i ezeli bir hasım olarak görüyorlardı. Kendi Şii ideolojilerini İslam dünyasına yayma çabasına giren Fatımiler'in ilgi alanları içinde Endülüs de vardı. Dolayısıyla, oraya da seçkin propagandacılarını (dai) salarak dini ve siyasi nitelikte gizli faaliyet içine girdiler. Halk arasında özellikle Emevi idaresinin meşru olmadığı fikrini yaymaya çalıştılar. Bu arada, Kuzey Afrika üzerinde hakimiyet kurma mücadeleleri, tarafların ilişkilerinde en belirgin yanı teşkil etti.


Abbasiler ile olandan farklı olarak Fatımiler ile yapılan Kuzey Afrika hakimiyeti mücadeleleri, bazen dolaylı ve fakat bazen de doğrudan kanlı savaşlar şeklinde cereyan etti. Bu arada, IIl. Abdurrahman Fatımiler ile yaptığı mücadelesi çerçevesinde kendisini "halife" ilan etti. Dini-siyası bir sembol olarak değeri büyük olan halifeliğin, Fatımiler'e karşı olduğu kadar Abbasiler'e karşı da Endülüs'ün bağımsızlığını ve üstünlüğünü ifade etmesi bakımından etkileri büyük oldu. Sonuçta, Endülüslüler ile başa çıkamayacağını anlayan Fatımiler Kuzey Afrika' da tutunamadılar ve dikkatlerini Mısır'a çevirdiler.


İslam dünyasının o zamanki iki büyük devleti olan Abbasiler ve Fatımiler' in Endülüs ile özetlenen tarzda gerçekleşen ilişkilerinden biri olumlu, diğeri olumsuz iki türlü sonuç çıkarmak mümkündür. Birincisi, bu iki devletin Endülüs'e karşı yürüttükleri yok etme ya da kendine katma siyasetleri sayesinde, bağımsızlık yolunda daha yeni olan Endülüs Devleti bir anda kendisini o zamanki İslam ve Batı dünyasının en büyük devletleriyle amansız bir mücadelenin içerisinde buldu. Bu mücadeleler, Endülüs'ün karada ve denizde bağımsız ve hasımları gibi büyük bir güç olarak doğmasının ana sebeplerinden birisi oldu.


İkincisi, yukarıda ana hatlarıyla belirtilen ilişkiler göz önüne alındığında bu iki devletin Endülüs'e karşı yürütülen Reconquista hareketine, Hıristiyanlar lehine katkı sağladıkları gerçeğidir. Bunun en somut göstergesi, Şarlman'ın iki kez Endülüs üzerine saldırması ve Berşelune'nin kaybıdır. Genel etkileri ise, birkaç maddede özetlenebilir. İlk olarak, Endülüs Devleti kendi içinde zaafa düştüğü zamanlarda bir darbe de bu İslam devletlerinden yemiş ve Hıristiyan devletler yanında onlarla da uğraşmak zorunda kalmıştır.



Reconquista

Endülüs'te Müslüman-Hıristiyan İlişkileri

Dr. LÜTFİ ŞEYBAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak