1900'lerde Japonya sanayileşmiş bir dünya gücü haline geldi. 1920'lerde dünyanın üçüncü büyük ordusu olarak modern bir kara ve deniz gücüne kavuşmuştu. Bu yeni güçlenme ona Çin (Birinci Çin- Japon Savaşı, 1894-1895) ve Rusya (Rus-Japon Savaşı 1904-1905) karşısında zaferler sağladı. Ayrıca Tayvan (1895) ve Kore'yi (1910) işgal etti.
Daha sonraları Japonya giderek artan bir biçimde yayılmacı ve militarist politikalar izledi. Çin' i ve Uzakdoğu 'yu ele geçirmeyi amaçlıyordu. Böylece kaynakları sınırlı olan Japonya'nın kalkınması için hayati önem taşıyan hammadde kaynaklarını ve piyasaları kontrol altına almış olacaktı. Japonların müttefiklerin safında yer aldığı I. Dünya Savaşı Japonlara topraklarını genişletme imkanı sundu (Kuzey Pasifik'teki Alman adalarını ele geçirmişti). Kuzeydoğu Çin'deki Mançurya üzerinde önemli bir etkileri vardı. Buradaki kömür ve demir kaynaklarını kontrol etmeyi amaçlıyorlardı. 1931 yılında Japon güçleri Mançurya'nın başkenti Mukden' i ele geçirdiler. 1932 yılında kukla Manchukuko devleti kuruldu (imparator Puyi göstermelik bir hükümdar olarak devletin başına geçirildi).
1937 yılında Japonya, Çin'in diğer bölgelerini ele geçirdi. Bu durum ikinci Çin-Japon Savaşı'nı (1937-1945) tetikledi. 1938'in sonlarına doğru Japonya Kuzey Çin'i ele geçirmişti. Sangay, Nankin, Guangzhou ve Hankou Japonya kontrolündeydi. Nankin Saldırısında 100 bin sivil Japon güçleri tarafından öldürülmüştü. 1939'da savaş çıkmaza girmişti. Japon güçleri Sensi'deki komünist güçleri yenemiyordu. 1940 yılında Japonya Fransız Hindiçini'ni işgal etti. 1941 yılında Pearl Harbor'daki Amerikan deniz üssüne saldırdı. Böylece II. Dünya Savaşı'na girmiş oldu. Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atılması ve Japonya'nın 1945 yılında kayıtsız şartsız teslim olmasının ardından, Japon güçleri Çin'den çekildiler. Japon imparatorluğu eski kolonilerinin bağımsızlığını sağlayan müttefikler tarafından büyük ölçüde ortadan kaldırıldı.
Alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder