31 Aralık 2022 Cumartesi

SULTAN ALPARSLAN DEVRİNDE ANADOLUDA YAPILAN AKINLAR VE FETİHLER-3

 



Bizans'ta durum

Esasen Anadolu'daki Selçuklu istila hareketlerinin başlamasından itibaren Bizans'ta iç karışıklıklar ve buhranlar sürüp gitmekte idi. Özellikle imparator Konstantin X. Dukas'ın bu sıralarda ölümünden (1067) sonra vasiyeti gereğince karısı Eudokia, üç oğlu adına Bizans tahtına geçmişti. Bununla birlikte Bizans sarayındaki çeşitli gurupların devlet yönetimine gelişi güzel karışmaları sonucunda, imparatorluk içindeki eyaletler ihmale uğramış, özellikle ordu, kendi kaderiyle başbaşa bırakılmıştı. Anadolu'da bakımsız ve dağınık bir halde bulunan Bizans kuvvetleri, çoğu zaman yiyecek ve giyecek bulma amacıyla, kent ve ilçeleri yağmalamakta idiler. İşte bütün bu sebeplerle imparatorluğun öteki eyaletlerinde olduğu gibi, Anadolu'da da Selçuklu istila hareketlerini önleyecek bir Bizans ordusu sanki yok gibiydi. İmparatorluk içinde gittikçe artan ve ciddi boyutlara ulaşan tehlikelerin önlenememesi sebebiyle Eudokia'nın niyabeti ancak yedi ay sürdü. Saraydaki askeri kanadın baskısı sonucunda imparatoriçe, askeri aristokrasiye mensup Kayserili bir general olan Romanos Diogenes ile evlenmek zorunda kaldı. Böylece, daha önce tahtı ele geçirmek amacıyla, başarısız bir teşebbüste de bulunmuş olan Romanos Diogenes, Ocak 1068'de Bizans imparatoru oldu, bu suretle amacına ulaşabildi. Bununla birlikte o, daha önceki imparatorlar gibi, devleti, içine düştüğü bu ciddi durumdan kurtarma yolunda pek fazla bir varlık gösteremedi. Çünkü o, bomboş bir hazine, yıllardan beri yüzüstü bırakılmış bir ülke, perişan ve darmadağın bir ordu ile karşı karşıya gelmiş idi. Bununla birlikte iktidarı bir türlü elinden bırakmak istemeyen karısı Eudokia ile arası açılan imparator, sarayı terk ile Anadolu yakasına geçerek özellikle Selçuklu istilasını durdurma planları yapmaya başladı.


Sultan Alparslan’ın İkinci Seferi


Sultan Alparslan, kuzeyden inen gayri Müslim Türk Alan, Kalmuk, Sarir ve bir kısım Hazarların, Selçuklu vasalı Şeddadoğulları ve Şirvanşahların memleketlerini istila etmeleri (1065) sebebiyle 1067 /68 yılında, Horasan' dan hüyük bir orduyla hareket edip ikinci kez, Aras ırmağını geçerek Gürcistan ülkesine girdi; beraberinde veziri Nizamülmülk ve Kafkasya fatihi emir Savtekin bulunuyordu. Bu sıralardaki Şeddadoğulları emiri Fadlun ile Şirvanşahlar hükümdarı Feriburz sultana itaatlarını yenilediler. Alparslan'ın derhal Şeki ve yörelerine yürümesi üzerine, Aphaz ve Gürcüler buradan çekildiler. Sultan, yöredeki ormanları yaktırmak suretiyle, burada üsler kurup gizlenen Gürcü şakilerinin kalelerini fethetti. Savaşa girişmeye cesaret edemeyen Gürcü, prensi Bagrat kaçtığı gibi, Şeki hakimi Akhastan (Agasartan)da teslim olmak zorunda kaldı, hatta İslamiyeti kabul etti. Daha sonra sultan, onun yönetimindeki memleketlere yürüyerek bir buçuk ay zarfında, başta Tiflis ve Rustov olmak üzere, bir çok kent ve kaleleri fethetti. Çok geçmeden Bagrat, "yıllık vergi ödeme" şartıyla Selçuklu vasallığını yeniden kabul etti. Bu arada Selçuklu akıncıları, Trabzon'a kadar olan yörelere akınlarda bulundular. Bu sıralarda Derbendilerle Şirvanşahlar arasında çıkan anlaşmazlık ve savaşlardan istifade eden Gürcüler, Khartli'ye yürüyüp Tiflis'i yeniden elegeçirdiler, hatta emir Fazlun'u da tutsak aldılar (Temmuz 1068). Bunun üzerine sultan Alparslan'ın Nisan 1069'da emir Savtekin'in kumandasında gönderdiği bir ordu, Gürcüleri yenilgiye uğrattığı gibi, Fadlun'u da tutsaklıktan kurtardı; ayrıca sultan, Derbend yönetimine emir Yağma'yı bir menşurla atadı. Esas amacı, bütün Gürcü ve Aphaza memleketlerini fethile Selçuklu sınırları içine aldıktan sonra Anadolu'da bizzat fetihler yapmak ve dolayısıyla Bizans'a ağır darbeler vurmak olan sultan Alparslan, Karahanlı Hükümdarının ölümü üzerine, imparatorluğun doğu sınırlarında ortaya çıkan karışıklıklar sebebiyle, fetih planlarını tam anlamıyla gerçekleştiremeden geri dönmek zorunda kaldı. Bununla beraber ordusunun bir kısmını Anadolu sınırlarında bırakarak, Kutalmışoğlu Mansur ve Süleyman ile, kardeşi Azerbaycan Genel Valisi Yakuti, eniştesi Erbasgan (Erbasan) ve Anadolu'da giriştiği akınlarla ün salan emir Sunduk'u fetih hareketlerini devam ettirmekle görevlendirdi. Derhal askeri hareketlerine yeniden başlayan bu Selçuklu prens, emir ve Türkmen beyleri, Bizans'a sürekli  akınlarda bulundular.



 Bizans'ın Karşı Harekatı


Yeni Bizans imparatoru Romanos Diogenes, gittikçe artan Selçuklu akınlarını durdurmak amacıyla büyük bir çaba göstererek Anadolu'dan, özellikle memleketi olan Kayseri yörelerinden çok sayıda asker topladığı gibi, Rumeli'deki Uz (Hıristiyan Oğuzlar) ve Peçenek Türklerinden de kuvvetler sağladı. Ayrıca, Frank, Alman, lskandinav ve ltalya Normanlarından ücretli askerler tuttu. Çeşitli milletlerden çabucak oluşturulan bu Bizans ordusu gerçek bir birlikten yoksun idi.  Romanos Diogenes, Mart 1068'de Suriye yönüne hareket etti. Kayseri'ye gelmeden önce Selçuklu kuvvetlerinin Niksar'ı alarak yağma ettiklerini haber alınca yolunu değiştirip Sivas'a, oradan da Divriği yönüne yürüyüşüne devamla bu bölgelerde kendisine saldıran Selçuklu kuvvetlerini geri çekilmek zorunda bıraktı. Kazandığı bu ilk başarıdan sonra imparator, Maraş'a gelip buradan, Fırat boylarına gönderdiği birliklerle sol-ard yanını güven altına almak istediyse de bu yörelerde harekatta bulunan Selçuklu emiri Hasan İnal, bu kuvvetleri yenilgiye uğratıp, imparatorun bu harekat planını uygulamasına engel oldu. Çok geçmeden Kuzey- Suriye'ye gelen imparator, Halep ve yörelerine ağır bir şekilde yağma ve tahrip akınlarına uğrattı. Daha sonra o, Kuzey- Suriye'nin en önemli kalelerinden birine sahip olan ve Umurtekin adlı bir Selçuklu emirinin savunduğu Menbic'i elegeçirdi. Bu sıralarda Hanoğlu Harun ve Selçuklu vasalı Halep Mirdasoğulları emiri Mahmud, Türkmen ve Arap kuvvetleriyle Halep yörelerindeki Bizans askerlerine saldırıp onları yenilgiye uğrattılar. Bunun üzerine derhal Halep yörelerine gelen imparator, Türkmen ve Arap kuvvetleriyle şiddetli bir savaşa girişti; çarpışmalarda her iki taraf da ağır kayıplar verdi (Kasım 1068). Bu savaştan sonra imparator, daha önce Hanoğlu Harun tarafından fethedilen Artah ve İmm kalelerini yeniden elegeçirdi, sonra da Çukurova'ya indi. Bu sıralarda emir Afşin, Ahmet şah'la birlikte Orta - Anadolu yönünde akınlara başlayarak Sakarya ırmağı vadisine kadar ileri harekatını sürdürdü; lstanbul - Çukurova yolu üzerinde önemli bir konuma sahip olan Emirdağ yörelerindeki ünlü Amuriyye kentini ele geçirerek yerle bir etti. Bunu haber alan ve son derecede üzülen imparator, Afşin'in yolunu kesmek amacıyla, derhal harekete geçtiyse de Afşin'in bir yıldırım hızıyla sürdürdüğü harekat sebebiyle, buna muvaffak olamadı ve kış mevsiminin gelmesi sonucunda da lstanbul'a dönmek zorunda kaldı.


Selçuklu emirlerinin akınları



Romanos Diogenes'in lstanbul'a dönmesinden bir süre sonra 1069 yılında Afşin, Sunduk, Ahmetşah, Türkman, Demleçoğlu Mehmet, Duduoğlu, Serhenkoğlu ve Arslantaş komutasındaki Selçuklu kuvvetleri, doğu, güney- doğu ve güney bölgelerinden Anadolu'ya akınlara başladılar. Bu akınları önlemek üzere imparatorun gönderdiği kuvvetler, Türk atlı birlikleri tarafından tamamen bozguna uğratıldılar. Bunun üzerine imparator, Manuel Komnenos komutasında Sivas'a, Philaretos Brachamios kumandasında da Malatya'ya iki ordu sevkettikten başka, üçüncü bir orduyla da bizzat harekete geçerek Kayseri yörelerine geldi; buralarda harekatta bulunan bir Selçuklu birliğini geri püskürttü ve Fırat ırmağına kadar harekatını sürdürdü. Onun esas amacı, Anadolu'ya yapılan akınlarda, Selçuklu harekat üssü olan Ahlat'ı almak, doğu ve güney - Anadolu'daki Selçuklular tarafından fethedilen belli - başlı kaleleri yeniden elegeçirmek ve dolayısıyla Selçuklu kuvvetlerini Anadolu'dan çıkarmak idi. Bu planını gerçekleştirmek üzere imparator, Harput yörelerine geldiği zaman Selçuklu kuvvetleri de Malatya'ya saldırarak kenti savunan Philaretos'u yenilgiye uğratıp perişan ettiler; çok az bir askeri birlikle kaçmayı başaran bu Bizans generali binbir güçlükle imparatora katılabildi. Buna rağmen Romanos Diogenes, Murat suyu boyunca ilerleyerek Palu'ya geldi. Fakat öte yandan ardı arkası kesilmeyen akınlarla Anadolu içlerine akmakta olan Selçuklu kuvvetleri, başta Karaman ve Konya olmak üzere, birçok il ve ilçeleri istila ile ele geçirmeyi başarmakta idiler. Özellikle Orta- Anadolu'nun önemli kenti olan Konya'nın fethini haber alan imparator, daha ileri gitmekten vazgeçerek Selçuklu kuvvetlerinin dönüş yollarını kesmek amacıyla, Sivas üzerinden Kayseri'ye geldi. İmparatorun bu planını tespit eden Selçuklu kumandanları, onun bütün çaba ve önlemlerine rağmen Toros dağları geçitlerinden güneye inerek Kuzey Suriye'deki hareket üsleri olan Haleb'e ulaşmayı başardılar. Böylece Romanos Diogenes, giriştiği bu ikinci seferde de başarılı olamayarak İstanbul'a döndü. Bununla birlikte o, bitip tükenmeyen bu Selçuklu akınlarını durdurmak amacıyla 1070 yılında, yeniden Anadolu'ya bir sefer düzenlemek istediyse de kendisine yakın olan birtakım saray erkanı buna engel oldu. Bunun üzerine imparator, Doğu- Anadolu orduları komutanlığına atadığı Manuel Komnenos'u kalabalık bir orduyla Anadolu'ya gönderdi. Bu sıralarda, sultan Alparslan'a isyan sebebiyle arası açılan eniştesi (sultanın kızkardeşi Gevher Hatun'un kocası) Erbasgan, Navekiyye (Yabgulu) adlı kalabalık bir Türkmen kitlesinin başında olarak sultanın emriyle kendisini takip ve yakalamakla görevlendirilen Afşin ve diğer Selçuklu emirlerinin önünden batı yönüne kaçarak Kızılırmak kıyılarına kadar ulaşmış idi. Erbasgan, yolunu kesme harekatına girişen Manuel'i Sivas yörelerinde bozguna uğrattı, hatta onu, Nikephoros Melissenos ve daha bazı Bizans generalleriyle birlikte tutsak aldı. Bununla birlikte Erbasgan'ın Selçuklu emirleri tarafından izlenmekte olduğunu öğrenen tutsak Manuel, onu, Bizans'a sığınması hususunda ikna etti. Bunun üzerine Erbasgan, Manuel ve diğer Bizans generallerini serbest bıraktı ve sultanın gazabından korkup endişe etmesi sebebiyle, ailesi ve bazı yakınlarıyla birlikte lstanbul'a gitti. İmparator Romanos Diogenes, onu sanki bir müttefik devlet başkanı imiş gibi, çok parlak bir törenle karşılayıp kabul etti; böylece tarihte, ilk Selçuklu prensi Bizans'a sığınmış oluyordu.


Öte yandan  Erbasgan'ı izlemekte  olan  emir Afşin,  batı yönünde ileri harekatına devamla Kayseri - Sivas bölgesindeki kent, kale ve ilçeleri bir yıldırım hızıyla çiğneyip istila ettikten sonra Afyon - Uşak - Denizli bölgesine girip Honas ve Laodicea kentlerini yakıp yıkarak Marmara denizi kıyılarına kadar ileri harekatını sürdürdü. Çok geçmeden Kadıköy'e kadar gelen Afşin, lstanbul'a imparatora bir elçi göndererek "Selçuklu- Bizans devletleri arasında barış olduğunu ve bu sebeple, Sultana isyan halinde olan Erbasgan'ı, beraberindekilerle birlikte kendisine teslim etmesini" sultan adına bildirdi ise de kabul edilmedi. Bunun üzerine Afşin, 1070 yılı sonbaharında, gidişinde olduğu gibi, dönüşünde de Bizans kent ve kalelerini adeta yerle bir etti. O, giriştiği bütün bu harekatı sırasında ele geçirdiği sayısız ganimetlerle kışı Anadolu' da geçirdikten sonra Ahlat'a döndü ve sultan Alparslan'a ''Erbasgan ve Bizans" hakkında bilgi verdi.



ANADOLU'NUN FETHİ

SELÇUKLULAR DÖNEMİ

(BAŞLANGIÇTAN 1086'YA KADAR)

Prof. Dr. ALİ SEVİM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak