Selçuklu ordularının Anadolu harekatı
Sultan Tuğrul devrinde de bir süre devam eden Türkmen akınlarından sonra artık düzenli Selçuklu orduları, Anadolu'nun istila ve fethine girişeceklerdir. Dandanakan zaferini müteakip Büyük Selçuklu devletinin kurulmasından bir süre sonra kararlaştırılan fetih planları uyarınca, batı yönündeki fetihleri yürütme görevini bizzat üstlenen sultan Tuğrul, devletin başkentini Nişabur'dan Rey kentine nakletti (1043). Böylece Anadolu'da, düzenli Selçuklu ordularının seferleri ve dolayısıyla fetihleri başlayacaktır. Emevi ve Abbasi devirlerinde, Anadolu'nun ve özellikle İstanbul'un fethi amacıyla yapılan girişimler, Bizans'ın şiddetle direnişi sebebiyle başarılı olamamış ve dolayısıyla Anadolu'nun fethi de gerçekleşememişti. Fakat bir yüzyıl sonra, kuruluşundan itibaren, eski ruh ve kudretini kaybeden İslam aleminin, taze ve diri kuvveti olarak, bütün yükünü üzerinde taşıyan Selçuklu devleti, daha Önceleri başarılamayan Anadolu'nun fethi görevini üzerine alıp başarıyla sonuçlandıracaktır.
Anadolu'nun istila ve fethi harekatını bizzat yeni başkent Rey'den yönetmeye başlayan sultan Tuğrul, amcası Yusuf Yınal'ın oğlu İbrahim Yınal'ı Hemedan ve Isfahan il ve yörelerinin, diğer amcası Arslan Yabgu'nun oğulları Kutalmış ve Resultekin'i Hazar Denizi bölgesinin, öteki amcası Musa Yabgu'nun (İnanç Bey) oğlu Hasan ile, kardeşi Çağrı Bey'in oğlu Yakuti'yi de Azerbaycan'ın fethiyle görevlendirdi; ayrıca bu Selçuklu prenslerinin buyrukları altına, kalabalık Türkmen kuvvetleri de verildi. Bu sıralarda, Doğu - Anadolu ve Azerbaycan'da, yönetimleri Bizans'a bağlanan Ermeni ve Gürcü halkları ile Müslüman Şirvanşahlar (Derbend ve Hazar Denizi kıyılarında), Şeddadoğulları (Nahçivan, Dübeyl ve Gence illerinde) ve Caferoğulları (Tiflis'te) beylikleri bulunuyordu. İbrahim Yınal, birkaç yıl içinde, Hemedan ve Isfahan bölgesini fethettikten sonra Dicle ırmağı kıyılarına kadar harekatını başarıyla sürdürdü. Öte yandan Kutalmış da Ceylan ve Tarim bölgelerini fethettikten sonra, ileri harekatına devamla, Aras ırmağını geçerek Erran ve Gürcistan'a girmeyi başardı. Bu arada Kutalmış , Bizans imparatoru IX. Konstantin Monomak'ın, Gürcü asıllı kumandanı Liparit yönetiminde sevkettiği ordunun, Şeddadoğulları beyliğinin başkenti Dovin'i kuşatıp sıkıştırması sonucunda, onları savunma amacıyla, harekete geçerek Liparit'i Gence önlerinde kesin bir yenilgiye uğratıp çekilmek zorunda bırakmış idi. Öte yandan prens Hasan, Pasin ve Erzurum yörelerini istila ile, daha önce imparator II. Basil tarafından Ermeni yönetimine son verilip sınırları genişletilmek suretiyle Grek Vaspurakan'ı (Grek Vaspurakania) haline getirilen Van Gölü havzasını istilaya başladı. Selçuklu - Bizans antlaşmasına rağmen girişilen bu harekat üzerine, Vaspurakan Bizans valisi Aaron, kalabalık Türk ordusu karşısında, Gürcistan Bizans valisi Kekavmenos'tan yardım sağladı. Her iki taraf arasında, 1047/48 yılında, Büyük Zap suyu yörelerinde yapılan savaşta, pusuya düşürülen Selçuklu kuvvetleri yenilgiye uğradı; prens Hasan ve yakın arkadaşları şehit olarak hayatlarını kaybettiler. Selçuklu ordusunun bozgununa, prens Hasan ve arkadaşlarının şehit olmalarına sonderecede üzülen sultan Tuğrul, Azerbaycan Genel Valiliğine atandığı İbrahim Yınal'ı, Erran bölgesinde başarılı fetihlerde bulunmakta olan Kutalmış ile birlikte, Anadolu'da fetihler yapmak ve bozguna uğratılan Selçuklu ordusunun öcünü almak amacıyla, seferle görevlendirdi. Derhal harekete geçen İbrahim Yınal, Kutalmış'la birlikte Bizans kaynaklarının 100 bin kişi olduğunu ifade ettikleri büyük bir Selçuklu ordusuyla harekete geçerek 1048 yılında, Anadolu topraklarına girdiler. Bir yıldırım hızıyla ilerleyen Selçuklu ordusu karşısında ne yapacaklarını şaşıran Vaspurakan ve Gürcistan Bizans valileri Aaron ve Kekavmenos, imparator IX. Konstantin'den acele yardım istediler. Bunun üzerine imparatorun emriyle, bütün Gürcü kuvvetlerini toplayan Bizans generali Liparit, derhal Aaron ve Kekavmenos'la birleşti; bu arada Kekavmenos'un barış teklifi İbrahim Yınal tarafından reddedildi. Bunun üzerine, Rum, Ermeni ve Gürcülerden oluşan takriben 35 bin kişilik Bizans ordusu, Hasankale (Kapetru) yörelerindeki Ügümi (Kastro-okomi) köyünde karargah kurdu. Bu sıralarda İbrahim Yınal ve Kutalmış'ın yönettikleri Selçuklu ordusu Aras ırmağını izleyerek birkaç kale ve müstahkem mevkii fethederek eski Erzurum ( Kalikala) yönüne doğru ileri hareketlerine devam ediyorlardı. Çok geçmeden Erzurum'a erişen ve şehri bir saldırı ile elegeçiren Selçuklu ordusu, buradan, Bizans ordusunun bulunduğu Pasin ovasındaki Hasankale önlerine gelip karargah kurdu. Böylece her iki taraf savaşa hazır duruma gelmiş idi. Bizans ordusunun sağ kanadında Katakalon, sol kanadında Aaron ve merkez hattında da Liparit yer almışlardı. İki büyük bölümden oluşan Selçuklu ordusunun bir bölümüne İbrahim Yınal, öteki bölümüne de Kutalmış kumanda ediyordu. 18 Eylül 1048'de her iki taraf arasında şiddetli bir savaş başladı. Bütün bir gün, bir gece devam eden çarpışmalar sonucunda Bizans ordusu ağır ve kesin bir bozguna uğratıldı, başkomutan Liparit de tutsak alındı. Ölüm ve tutsaklıktan kurtulabilen Bizans ordusunun bir kısım Rum, Ermeni ve Gürcü askerleri, Van ve Ani kalelerine güçlükle sığınabildiler.
İbrahim Yınal, tutsak Liparit'i, ele geçirilen değerli ganimetlerle, bu sırada başkent Rey'de bulunan sultan Tuğrul'a bizzat götürüp, "Bizans'a indirilen bu ağır darbeyi ve zaferi" müjdeledi. Sultan da bu önemli başarısından dolayı kendisini kutlamış, hatta ona 40 bin altın başarı ödülü vermek istemişse de İbrahim Yınal bunu kabul etmemiştir.
Hasankale yenilgisi ve ayrıca Balkanlar'da Turak komutasında başlayan Peçenek Türklerinin istilası sebebiyle sıkışık duruma düşen imparator Konstantin, sultan Tuğrul'a bir elçi gönderip barış önerisinde bulundu; ayrıca, daha önce Bizans, fakat şimdi ise Selçuklu vasalı olan Diyarbakır emiri N sruddevle Ahmed'e de başvurarak ''Barış için sultan katında aracılık yapmasını" istedi. Sultan, kendisine çok değerli armağanlar getiren (İlgili kaynaklarda bu armağanlar hakkında geniş bilgiler yer almaktadır) Bizans elçisini, Şeyhülislam Ebu Abdullah ile birlikte huzuruna kabul etti; imparatorun, Liparit için gönderdiği kurtuluş akçasını ( Fidye-i necat) almayarak onu elçiye teslim etti. İmparatorun barış önerisini kabul eden sultan Tuğrul, Bizans'la imzalanacak olan barış antlaşmasını konuşmak ve imza etmek için Abbasi halifesi Kaaim Biemrillah'ın akrabası Şerif Ebul fazl Nasır başkanlığında bir heyeti, Bizans elçisiyle birlikte istanbul'a imparatora gönderdi (1049/50). İmparator Konstantin ile Selçuklu elçisi arasında yapılan birçok müzakereler sonucunda:
1 - Emeviler devrinde Mesleme b. Ab dülmelik tarafından yaptırılan cami ve medrese tamir edilecek,
2 - Şii Fatımi halifeliği adına okutulan hutbe, Abbasi halifesi ve Selçuklu sultanı adına değiştirilecek,
3 - Cami mihrabına, eski Türk hakimiyet alameti olan ve sultan Tuğrul'un kullandığı "ok ve yay" işaretleri işlenecek, şeklindeki maddeler aynen kabul edildi; fakat "Bizans'ın vaktiyle Abbasi halifeliğine ödediği yıllık verginin, bu kez, Selçuklu devletine ödenmesi" maddesi uzun müzakerelere rağmen imparator tarafından kabul edilmedi. Bu önerilerinin kabul edilmemesi sebebiyle, Selçukluların Anadolu'da yeniden istila hareketlerine başlayabileceklerini düşünen imparator, özellikle Doğu Anadolu'daki Bizans kale ve müstahkem yerlerin kuvvetlendirilmesini ve askeri birliklerin artırılmasını emretmek zorunda kaldı.
ANADOLU'NUN FETHİ
SELÇUKLULAR DÖNEMİ
(BAŞLANGIÇTAN 1086'YA KADAR)
Prof. Dr. ALİ SEVİM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder