Mukayeseli dinler tarihi çalışmaları, batıda eski bir bilim dalı değildir. Değil dinler tarihi, genel tarih çalışmaları bile, objektif olarak, kısa bir zaman öncesine kadar maalesef yazılamadı.
Aslında İslâm tarihçileri bu bakımdan batıda yetişmiş tarihçiler karşısında önemli bir üstünlüğe sahiptir.
Yahudi ve Hıristiyanlar kendi dinlerinin üstünlüğü inancıyla diğer dinleri çarpıtarak göstermek isterlerken, Müslüman tarihçiler diğer kavimler hakkında objektif eserler vücuda getiriyorlardı. İslam Alimleri diğer inançlara taraflı bir gözle bakan eserler yazmaktan kaçınıyorlardı. Çünkü böyle yaptıklarında töhmet altında kalmaktan çekiniyorlardı. Bu durum genel anlayışın ne derece ileri bir durumda olduğunu göstermeye yeter.
Örneğin bu hususta ilk imamlardan sayılan Ebu’l-Hasen El-Eş’arî (Ö.: H.:324/M.: 935), “ Dinler ve mezheplere dair eser yazan kimselerden anlattığını yanlış anlatan, kendisinden başka şekilde düşünen kimsenin sözünü naklederken mugalâta yapan, karşı düşüncede olanları kötülemek için bilerek yalan şeyler anlatan, düşünce ayrılığına düşenlerin durumlarını anlatırken dürüst davranmayarak sözlerine onların delillerini çürütecek şeyler katan kişileri eleştirmektedir.
Bu konuda İslam dinler tarihçileri, “hak dinler” için “Afife”, “Batıl dinler” için de "Nihal' adını alan çalışmalar yapmışlardır.
Bu tür kitapların ilk örnekleri İslamiyet dışındaki dinler (nihai) hakkında, “el-Orak”, “el-makalât” ya da “ed- diyanât' terimlerini kullanıyorlardı. Sonraları “el-Milel ve’n Nihal gibi isimler almaya başladılar. Bunun en güzel örneği de Şehristanî’nin “el-Milel ve’n Nihal adlı eseridir.
Dinleri tasnifte çok çeşitli yöntemler uygulanabilir. Bunların başlıcalarını sıralayalım.
Vahye Dayanan Dinler ve Vahye Dayanmayan Dinler
Vahye dayanan dinler denildiğinde, aslî özelliği bozulmuş olsun ya da olmasın kökeni vahiy olan dinleri ifade için kullanılır. Bu dinler, varoluşları itibarıyla Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’dır. Allah inancı vardır. Peygamberlik, kutsal kitaplar bu dinlerin temel özelliklerindendir.
Vahye dayanmayan dinler de Allah’tan vahiy yoluyla geldiği iddia edilmeyen dinlerdir. Bu dinlerde Tanrı kavramı, Peygamberlik, kutsal kitaplar, ahiret anlayışı gibi unsurların biri veya bir kısmı olmayabilir. İlkel dinlerden sayılan totemizm, eski Çin dinleri, Şamanizm, Japon, eski Amerika, eski Mısır, Ortadoğu, Ön-Asya, ve İran dilleri bu grupta sayılabilir.
Vahyi dinler konusunda burada verilen bilgiler, onların evrensel olma özellikleri dikkate alınırsa çok az görünür.
Tek Tanrıcı Olan ve Olmayan Dinler
Bu, dinlerin diğer bir sınıflamasıdır. Din sosyolojisi ve tarihi üzerinde çalışanlar genellikle dinlerin, çok tanrıcılıktan (politeizm), tek tanrıcılığa (moneteizm) doğru bir seyir takip ettiğini kabul ederler.
Evrensel veya Ulusal Dinler
Vahyi dinlerden bahsederken, dinlerin evrensel olmak iddiasında olduğunu söylemiştik. Aslında Yahudilikten bunu bulmak zordur. Tevrat’ın birçok bölümlerinde Yahudilerin seçilmiş kavim olduğu ve Tanrı’nın onlara özel bir biçimde yardım ettiği veya edeceği yazılıdır.
Hıristiyanlık ve İslâm ise evrensel olmak durumundadır. İlk çağdan günümüze pek çok dinin ulusal bir nitelik taşıdığını görürüz. Örneğin site dinlerinde her bir sitenin tanrısı-tanrıları (putları) söz konusudur. Yine totemizmde her bir kabilenin bir putu bulunmakta ve bunlar her kabilede değişmektedir.
Evrensel dinlerin kimi acımasız da olabilir. Bu olgu kendi inancından olmayanların şeytanlar tarafından yönetildiğini iddia eden Hıristiyanlıkta Haçlı savaşları, Engizisyon Mahkemeleri şeklinde tecelli ettiği gibi, başka ulusların yabanî hayvanlar olduğu, onların ezilmeleri, öldürülmeleri, köleleştirilmeleri gerektiğini ileri süren Yahudilikteki şekliyle de tecelli edebilir. Fakat İslâm’da böyle bir şey vaki değildir. Kişi bu dine göre onu seçip seçmemek hakkına sahiptir. Ve bu kural: “dinde zorlama yoktur” şekliyle sistemleştirilmiştir.
Kurucusu Olan Dinler ve Geleneksel Dinler
Bu sınıflama da soy sop itibarıyla tarih içinde oluşan dinler ile kurucusu olan dinleri ayırt etmede kullanılan ölçüttür. Kurucusu olan dinlere Konfûçyanizm, Budizm ve genel tasnifte hatalı olarak kullanılan örneğin Yahudilikte, Hz. Musa ve Musevilik vb. girdiği gibi kurucusu olmayan dinlere de site dinleri, eski Mısır, Roma vb. dinleri girer.
Dinlerin Coğrafya Bakımından Sınıflandırılması
Yukarıda verilen tasnifler yanında, modern bir yöntem olarak dinler, coğrafi bölgelere göre tasnif edilmektedir. Bu tasnifte dinler Mezopotamya dinleri, Arabistan dinleri, Ön-Asya dinleri, Mısır, Roma, Cermen, Amerika dinleri... şeklinde tasnif edilmekte ve anlatılmaktadır. Bu tasnif belki anlatım kolaylığı sağlayabilir, fakat örneğin göç olgusuyla değişen dinleri izahta zayıf kalır. Yine evrensel dinlerin doğuşunda veya tek tanrıcılığa (monoteizm) yönelişte söz konusu olan etkenleri izahta zayıf kalır.
Bunun yanında misyoner olan ve olmayan dinler şeklinde sınıflandıran veya onları ırklara göre (Sami dinler, Moğol dinleri, Alî dinler gibi) tasnif edenler de vardır.
Hak Dinler Batıl Dinler
Bu son tasnif aslında her din tarafından yapılabilir. O dinin mensupları kendi dinlerini hak din olarak kabul edip diğer dinleri batıl olmakla niteleyebilirler. Bu bir inanç işidir. Yani İslâm’ı tetkik etmiş onun hak din olduğunu kabul ederek, Allah’ın nizamına teslim olmuş kişi Allah indindeki dinin İslâm olduğunu bilir. Bir Hıristiyan buna inanmayabilir. Bu noktada kişi seçim özgürlüğüne sahiptir. Ancak insan, Allah’ın indinde kabul edebilecek dini, seçip seçmediğinden sorulacaktır. Biz hak din olan İslam’a inanıyoruz ve Allah katında onun kabul edilecek yegâne din olduğunu kabul ediyoruz. Bu noktada Kur’an ışığında biraz bilgi verelim. Bu hususta Kur’an-ı Kerim’den şu ayetleri gösterebilir:
“Allah katında din, şüphesiz İslamiyet'tir.”
“Allah in dininden başka din mi arzu ediyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez O’na teslim olmuştur. O’na döneceklerdir
“Kim İslamiyet’ten başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O Âhirette de kaybedenlerdendir. ’
“Allah kimi doğru yola koymak isterse onun kalbini İslamiyet’e açar, kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbine dar ve sıkıntılı kılar.’
“Rabbinin dosdoğruydu işte budur”
“Bu, dosdoğru olan yoluma uyun. Sizi Allah yolundan ayrı düşürecek yollara uymayın. Allah size bunları sakınasınız diye buyurmaktadır.”
“Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Kâfirler istemese de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır.”
“Puta tapanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini doğru yol ve hak dinle gönderen Allah'tır”
“Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini, doğruluk rehberi Kur’an ve Hak din ile gönderen O ’dur. Şâhid olarak Allah yeter.”
Ayetlerden anlaşılıyor ki Allah indinde din İslâm’dır. Ve İslam’dan başka bir din kişiden kabul olunmayacaktır.
İslâm insan fıtratı ile uyum halinde olan tek dindir. Varlığa hükmeden evrensel yasalarla insan hayatına hükmeden yasalar uyum sağlamazsa insan, varlığa ters düşer. Dünya hayatını dengeleyemez. Ve ruhsal buhranlara düşer. Bu bakımdan İslâm mütekâmil olan yegane dindir.
“Ey Muhammed, Hakka yönelerek kendini Allah’ın insanlara yaradılışta verdiği dine ver. Zira Allah’ın yaradılışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur, fakat insanların çoğu bilmezler.”
Aslında İslâm, ilk insan Hz. Adem’e indirilen dindir. Peygamberler silsilesiyle bu din Hz. Muhammed’e kadar gelmiş ve onda mütekamil şeklini bulmuş, tamamlanmış, kıyamete kadar da insanlara din olarak seçilmiştir.
“Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, gerçek dine doğruya yönelen ve puta tapanlardan olmayan İbrahim ’in dinine iletmiştir de.”
“Bugün size dininizi bütünledim, üzerinizde olan nim etim i tamamladım, din olarak sizin için İslamiyet’i seçtim.”
DİNLERİN KÖKENİ
(DİNLER TARİHİNE GİRİŞ)
Dr. Faruk YILMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder