Kutup Yıldızı ve Küçük Ayı
Diğer yıldızların sanki bu “altın” veya “demir” sütunun etrafında dönüyormuş hissi yaratması, insanlarda diğer yıldızların ona bağlanmış oldukları fikrini uyandırmıştır. Kırgızlar, Küçük Ayı kümesinin Kutup yıldızına en yakın olan ve bir yay meydana getiren üç yıldıza “ip” adı verirken, aynı kümenin diğer iki büyük yıldızını ise bu ipe bağlı iki at olarak tasavvur etmişlerdir. Bu atlardan bir tanesi beyaz, diğeri de mavi/boz renktedir. Büyük Ayı kümesinin yedi yıldızı ise, “yedi muhafız” olarak adlandırılır; bunların görevi atları uluyan kurtlardan korumaktır. Kurtlar, atları avlamayı başarırlarsa, dünyanın sonunun geleceğine inanılır. Bazı bölgelerde, Büyük Ayının yedi yıldızının atları takip eden kurtlar olduğu anlatılır; inanışa göre, kıyamet gününden ilk önce kurtlar, atları yakalayacaklardır. Minussinsk bölgesi Tatarları da, kıyamet gününde “yedi köpeğin” zincirlerinden boşanacaklarına inanırlar. Buradaki yedi köpek, Büyük Ayı yıldızlarını ifade etmektedir. Diğer yıldızlar gibi, Büyük Ayı yıldızlarının dünya sütununa bağlı olduğu, eğer herhangi bir sebeple yıldızların ipleri kopacak olursa, çok büyük sıkıntılar meydana geleceğine inanılır.
Güney Rusya Slavları arasında anlatılan bir efsanede Küçük Ayı kümesi, bir köpeğin bağlı olduğu zincir olarak tasavvur edilmekte ve inanışa göre, zincir kopup, köpek serbest kaldığında, dünyanın sonu gelecektir.
Büyük Ayı
Kuzey Sibirya halkları ve orada yaşayan Ruslar, Büyük Ayı yıldız kümesine “geyik” adı verirler. Turuhansk bölgesindeki Samoyedler arasında, Kutup yıldızının bu geyiği ehlileştirmeye çalışan bir avcı olduğu anlatılır. Yeniseyler ise, bu yıldız kümesinde bir geyik ile üç tane avcıdan bahisle, bir dörtgen oluşturan öndeki dört yıldızın geyiği, sıralanan diğer üç yıldızın da avcıları temsil ettiğini, hâtta bu avcıların kimliklerinin; ilkinin bir Tunguz, ikincisinin yanında kazanıyla bir Yenisey (Kazan olarak nitelenen hemen yanı başındaki Alcor isimli küçük yıldızdır) üçüncüsünün de bir Rus olduğunu ifade ederler. Buna ilâve olarak; “geyiğin” hemen önünde bulunan üç yıldızdan birinin geyiğin ağzı, diğer ikisinin de kulakları olduğu anlatılır. Bir Yakut efsanesindeyse, üç Tunguz’un bir geyiği gökkubbeye kadar takip ettikleri ve orada yollarını kaybedip aç kaldıkları anlatılır ki, sonunda avcılardan birinin ölüp, diğer iki avcı, geyik ve köpekleriyle yıldızlara dönüşmüşlerdir.
Kuzey Amerika yerlileri arasında büyük Ayı kümesinin bir hayvan olarak, genelde üç avcının kovaladığı bir ayı olarak tasavvurunun yaygın olduğunu belirtmek gerekir.
Laponlar ve başka bir çok ilkel topluluklar arasında yıldızlar ve yıldız kümeleri av ve avcılık sahneleri şeklinde tasavvur edilirken, Goldeler Büyük Ayı kümesinin hikâyesini şöyle anlatırlar: “Bir zamanlar bir kayınpeder, bir kayın valide, bir de damat vardı. Kayınpeder, damadından ağları asıp kurutmak için dört tane direk dikmesini ister. Damat işini dikkâtsizce yaptığı için kayınpeder damadını dövmeye kalkıştığında, damat kayınvalidesinin yanına kaçar. İşte bu gelişigüzel dikilen dört direk, Büyük Ayının dört köşeli şeklini, ucundaki yaya benzer sap ise, sırasıyla kayınpeder, damat ve kayınvalideyi temsil eder.
Orta Asya halkları arasında Büyük Ayı ile igili benzeri pek çok efsaneye rastlanır ki, Buryatlarda bir kahraman, “yedi kara demirci”yi yenip, kafataslarından kâse yaparak, karısı Manzan-Görmö’ye bunlardan içki ikram eder. Kadının, kâseleri içip, göğe fırlatmasıyla, Büyük ayının yedi yıldızı meydana gelir ki, bu sebeple Büyük Ayının yedi yıldızını, yedi kafatası olarak görürler. Bu hususta Moğolların büyük Ayıya “yedi ihtiyar” veya “yedi han” adını vermeleriyle, onun için süt, kımız sunmaları, hâtta hayvan kurban etmelerinin temelinde yatan tasavvur ise tam olarak bilinmemektedir.
Orta Asya’da oldukça yaygın olan bir başka efsanedeyse yedi hayduttan bahsedilir. Moğollarda geçen bu efsaneye göre Büyük Ayıyı oluşturan yedi haydut, Ülker yıldız kümesinin bir yıldızını çalmalarıyla, Ülkerin yıldızları yediden altıya düşmüştür. Çalınan bu küçük yıldız, Büyük Ayının yayının ortasındaki yıldızın yanında durmakta, hırsızlık Tanrısı olarak adlandırılmakta ve yağma akınlarında haydutlar, onun kendileri için dua ettiklerine inanırken, Altay Tatarları, Ülker yıldızlarının intikam almak için hâla bu “yedi han”ı takib ettiklerini, lâkin yakalayamadıklarını, Kırgızlarsa, Büyük Ayıyı oluşturan yedi yıldızı “yedi hırsız” olarak adlandırarak, onların Ülker yıldız kümesinin iki kızından birini kaçırdıklarını anlatırlar. Kafkasyada ise efsanenin biraz daha değişik anlatımına rastlanır: Efsaneye göre bir han, çocuğunun eğitimini “yedi kardeşe” bırakır. Ancak biraderler seyahâte çıktıklarında, Ülker yıldızları onlara saldırarak, yanlarındaki talebelerini kaçırmaya çalışırlarsa da, eğitimci kardeşler kızı korumayı başarırlar. Anlaşılacağı üzere, coğrafya değiştikçe, efsane de değişebilmektedir. Keza, aynı efsaneler grubuna yedi erkek kardeşle, küçük kız kardeşlerden hepsinin gökyüzüne alındığı hikayesini de bunlara ekleyebiliriz. Buryatlar, Büyük Ayı hakkında şöyle bir efsane anlatırlar: “Bir zamanlar kuşların dilini anlayabilen fakir bir adam varmış. Adam, bir gün bir ağacın altında dinlenirken, iki karganın kendi aralarında; Hanın uzun zamandır hasta olan oğlunun nasıl iyileştirilebileceğinden bahsettiklerine kulak misafiri olur. Kargaların anlattıklarını duyan adam, aceleyle Hanın yanına gidip, oğlunu iyileştirir. Han da adama mükâfat olarak yedi tane at hediye eder. Atlarıyla yola çıkan adam, yolda altı kişi ile karşılaşır. Bu altı kişinin her birinin çok özel yetenekleri vardır. Bunlardan biri, bir dağı kaldırabilecek kadar güçlü, ikincisi kulaklarının hassasiyetiyle, yer altında olup bitenleri bile duymakta, üçüncüsü çok iyi ok atmakta, hâtta bir ok atışıyla “gökyüzü dağı”ndan bir parça koparabilmekte, dördüncüsü bir kuş cinsinin tüylerini bir başka kuş cinsine çevirebilmekte, beşincisi ağzıyla fırtına yaratabilecek kadar su çıkartabilmekte, altıncısı da o kadar çeviktir ki, bir yaban keçisini tek başına yakalayabilmektedir. Bu altı kahramanla, yedi atı olan adam bir araya gelip, birlikte yola devam ederler. O esnada, çok iyi işitme yeteneği olan, bir Han’ın kızını evlendirmek istediğini ve birbirinden zor üç vazifeyi yerine getirebilen kahramana Han’ın kızını vereceğini işiterek, arkadaşlarına şanslarını denemeleri için Han’a gitmelerini teklif eder. Nihayet, en zor işleri yapıp, görevlerini yerine getirerek, Han’ın kızını alıp, tekrar yola koyulurlar, ama Han’ın adamları onların peşlerine düşer. Yedi kahraman, bir çok zorlu mücadelenin ardından Han’ın adamlarının elinden kurtulurlar. Bu yoldaşların cesaret ve samimiyetlerini gören Gök Tanrı, onları gök yüzüne alır ve Büyük Ayı yıldız kümesi böylece meydana gelir. Büyük Ayının yayının ortasındaki yıldızın yanındaki küçük yıldız da Han’ın kızıdır.
Eski Yunanlılarda da benzeri efsanelerden birinde, aslında Ülker yıldız kümesinin bir yıldızı ve aynı zamanda Troyalıların atası olan Elektra’nın, Troya’nın yıkılmasına çok üzülerek gökteki yerinden ayrıldığı, bu yüzden de Ülker yıldız kümesinin altı yıldızdan oluştuğu, Elektra’nın ise, Büyük Ayı yayının ortasındaki yıldızın yanında parladığı anlatılır ki, Troya savaşının başlamasına sebep olan kadın kaçırma hadisesi, muhtemelen bu efsanenin arka plânını oluşturur.
Uno Harva'nın Altay Panteonu adlı kitabında alıntılanmıştır.
Çeviren: Erol Cihangir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder