İndra ve Ejderha: Sunuş
Ariler, MÖ 1500 civarında kuzeybatıdan gelerek Hindistan'ı istila ettiklerinde, fethettikleri topraklara kendi dinsel düşüncelerini de getirmişlerdir. Bu düşünceler doğa güçlerini ateş, yağmur ve rüzgâr gibi kişileştiren bir grup tanrıyı içerir. Hindistan'ın fethi, İndra gibi başarıları kısmen olgulara dayanan bir sözlü söylence kümesini oluşturan kahraman önderler üretmiştir. İndra, zamanla eski Hindistan'ın büyük tanrılarından birisi olur ve daha eski tanrıların kutsal özellikleriyle efsanevi kişiliklerin kahramanlıklarını kendinde toplar.
İndra, Brahmanlar ve daha sonra Hindular Vişnu'yu onun üstün konumuna yükseltmeden önce tanrıların kralı, tanrıların ve insanların savunucusudur. Aynı zamanda yağmur ve toprağın verimliliğiyle ilintilidir. Büyük silahı yıldırımla karanlıkta yaşayan ve kuraklık yaratan kötü ruhları yok etmiştir. Bu türden kahramanlıklar gereklidir, çünkü Hindistan toprağı çoklukla kuraktır. Ejderha ile başarıyla savaştığı ve dünyayı verimli yapan yedi nehri özgür bıraktığı bu söylencede, İndra'nın verimlilik tanrısı olarak rolü açıktır.
İndra'nın en eski kahramanlık serüvenleri, Hindu-öncesi tanrı gruplarına adanmış binden fazla mitolojik ilahi, ritüel ve risaleden oluşan Rig veda'da anlatılır. MS 1500-1200'leri izleyen yüzyıllarca yıllık süre boyunca Veda sözlü bir gelenek yoluyla korunmuştur. Sonunda bu söylenceler, Yunanca ve Latince ile yakından ilişkili bir Hint-Avrupa dili olan Sanskrıtçede yazıya geçirilmiştir.
Hindular Veda'lara büyük saygı göstermişler, fakat kendi gelişen dinsel geleneklerini yansıtacak bir biçimde tanrıların rollerini de değiştirmişlerdir. MÖ 700 civarında yeniden dünyaya geliş (reenkarnasyon) düşüncesini oluşturmuşlardır ve söylencelerinde her tanrı ya da kahraman bir başka tanrı ya da kahramanın yeniden dünyaya gelmiş örneği olabilir. Bu kavram, sonraki tanrıları daha önceki tanrıların yeniden dünyaya gelmiş biçimleri yaparak, yeni tanrıları eski gelenekle birleştirmiştir.
Rig Veda'dan yüzyıllar sonra, Tanrı İndra hâlâ Hindu söylencelerinde varlığını sürdürür, fakat daha önceki kişiliğinin bir belgesi olarak Hindu destanı Mahabbnrata'da (MÖ 300 ve MS 300 arasında bir dönemde yazılmıştır) indra, bir zamanlar cesaret gösterdiği yerde korku göstermekte ve önceki söylencede yendiği ejderha, daha sonraki söylencede onu alt etmektedir. Hindu Râmâyana'da (MÖ 200 ve MS 200 arasında yazılmıştır) İndra hâlâ tanrıların kralıdır, fakat kötü ruh Râvana onu alt etmiştir ve İndra değil Vişnu, tanrıların ve insanların koruyucusudur. İndra'nın yağmurla ilişkisi, yağmur yerine çiçek tomurcukları yağdırmaktır.
Rig Veda'da İndra'ya büyük gücünü veren Soma, daha sonraki Hindu dinsel törenlerinde çok önemli bir rol üstlenmiştir. Rahipler, tanrıların güçlerini korumaları için soma adağında bulunurlar. Hindular, soma olmadan, tanrılarının dünyayı bir aşamadan diğerine ilerleterek, döngüsel süreci yönetecek güce sahip olmayacağına inanmaya başlamışlardır.
İndra ve Ejderha
Elinde silah olarak güçlü bir yıldırım taşıyan İndra, hareketli ve hareketsiz, saldırgan ve barışçı her şeyi ve herkesi yönetir. Sadece o, tekerin çemberinin çubuklarını sarması gibi insanları kuşatır ve onları kralları olarak yönetir. Ona gereksinim duyduklarında yardımlarına koşar. İndra'nın ilk kahramanlık eylemi şöyledir:
Vaktiyle dünyada Vritra adında bir ejderha yaşardı. Bu canavar, tanrıların da insanların da düşmanıydı. Bir gün dünyanın yedi nehrini yuttu ve onları büyük dağında hapsetti. Daha sonra ele geçirdiği suları korumak için dağın tepesinde nöbet tutmaya başladı. Gündüz ve gece uyanık kaldı, kendisine kafa tutacak her varlığa karşı ganimetini savunmak için hazırlandı.
Kızgın güneş her zaman olduğu gibi yine doğdu. Parıldayan ışınlarıyla dünyayı kavurdu. Ağaçlar, otlar ve her türden bitki, nehir suları gelişmeleri için gerekli nemi artık sağlayamadığı için zamanla kurudu ve öldü.
Halk yardım için tanrılara dua etti, fakat tanrıların hiçbiri büyük cin-ejderhayı yenecek kadar güçlü değildi. Günler geçtikçe çökük yanaklı ve İhtiraslı Kuraklık, toprağı boğmaya başladı. Açlık çeken insan sayısı gittikçe artıyordu. Önce yiyecek satın almaya çalıştılar. Daha sonra yiyecek dilendiler. En sonunda umutsuzluk içinde yiyecek için yalvardılar. Hıçkırıkları büyük bir sessizlikle karşılandı, çünkü zenginlerin bile ambarları boştu ve dünyada yiyeceğin kırıntısı bile kalmamıştı.
Açlıktan zayıf düşen halk kuru ve boş toprağa çöktü ve tanrılara dualarını kabul etmesi için yalvardı. Tanrılar, Vritra gibi ölümcül bir düşmana karşı güçsüz olduklarını bilerek, kalpleri üzüntü dolu dünyayı seyrettiler. Fakat İndra ölen insanlara yardımda kararlıydı. O tanrıların en genciydi, ama en cesur ve güçlü olduğunu kanıtlamak istiyordu.
Teker teker üç kase tatlı, kendinden geçirici soma aldı ve içti. Her içişte biraz daha güçlendi. En sonunda tanrıların en güçlüsü olduğunu kavradı. Büyük silahı olan ölümcül yıldırımı sağ eline aldı ve Vritra ile savaşmak için yola koyuldu. Kötü cin-ejderhayı dağının tepesine yaslanmış, kendisine saldırmaya yeterince cesaretli bir tanrıyı beklerken bulacağını biliyordu.
lndra yaklaştığında güçlü ejderha savaş için hazırlandı. Tanrılardan farklı olarak kendisini korumak için ne elleri ne de ayakları vardı, fakat ağzı hem tanrıları, hem insanları aynı derecede korkutuyordu. Kızgınlıktan kudurmuş olan canavar, güneş ışıklarını kesen ve dünyayı karanlığa boğan sisli bir duman püskürttü. Daha sonra kör eden bir ışık, sağır eden bir gök gürültüsü ve insanın etini kesen bir dolu fırtınası kustu.
lndra'nın hiçbir korku belirtisi göstermemesi Vritra'yı şaşırttı. Şimşek gözlerini kör, gök gürültüsü kulaklarını sağır etmemiş ve dolu etini kesmemişti. Genç tanrı Öldürücü silahını sakince kaldırdı ve büyük yıldırımını Vritra'ya fırlattı. Yıldırım ok gibi dosdoğru gitti ve ejderhanın etine sımsıkı saplandı.
Bu güçlü vuruş, bir darbede kötü cin-ejderhanın ruhunu ve vücudunu paramparça etti. Ejderha dağın doruğunda sendeledi ve çok aşağılara, dağın dibine düştü, orada kesilmiş bir ağaç gövdesi gibi serilip kaldı.
Vritra'nın annesi oğlunun öcünü almaya geldi, fakat bir başka ürkütücü cinin ortaya çıkması İndra'yı korkutamazdı. Gücünü topladı ve Vritra'yı öldürdüğü güçlü yıldırımını ona da fırlattı. Anne yere düştü ve bir ineğin buzağısının yanında dinlenmesi gibi oğlunun yanında yatıp kaldı.
İndra hapsedilen suları kurtardı. Öldürücü silahıyla dağın yamacını ikiye böldü, mühürlü çıkışı açarak yedi nehri kurtardı. Sular dağın kenarından aşağıya boşandı ve bir inek sürüsünün gürültüsü gibi kükreyerek karaları aşıp denize ulaştı.
Yedi nehir tekrar dünyada akınca nem kavrulan toprağa süzüldü. Kuruyan dallar kana kana su içti ve ölen ağaçların gövdelerinde yeniden yaşam dolaşmaya başladı. Açgözlü tohumlar hızla büyüyüp çimlenerek filizlendi. Aç insanlar sularını içtiler ve yaşamlarını sürdüren yeni ürünleri yiyerek yaşadılar. Bir aslanın aç kurt sürüsünden kaçması gibi kıtlık da bolluktan kaçtı.
Cesur tanrı indra, savaşta büyük ejderha Vritra ile karşılaştı ve kazandı. Yağmur getirici güçlü İndra kuraklığa son verdi ve dünyanın verimliliğini geri getirdi. Yüce Tanrı İndra, dünyada yürüyenleri kesin bir ölümden kurtardı. Elinde güçlü yıldırımı taşıyan indra, her hareket edeni ve duranı, her saldıranı ve barışçıl olanı yönetir. Sadece o, tekerin çemberinin çubuklarını sarması gibi dünya insanlarını kuşatır ve kralları gibi onları yönetir. Ona gereksinim duyduklarında yardımlarına gelir.
Donna Rosenberg'in Dünya Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder