19 Aralık 2022 Pazartesi

ANADOLU İNANÇLARI-7

 




YILAN





Yılanla ilgili bütün inançların kaynağı eskiçağ Anadolu dinleridir. Eskiçağ dinlerinde yılan kutsal bir varlıktı. Ona karşı korku ile karışık bir saygı gösterilirdi. Hititlerde illuyanka adı verilen büyük yılan ayrı bir özellik taşırdı. Zamanla bu inanç bütün yılanlara uygulandı. Yılanların kimi uğurlu, kimi uğursuz sayılır. Genellikle angona adı verilen ev yılanı uğursuz sayılmaz. Evlerde, duvar deliklerinde görüldüğü zaman ona kimse dokunmaz. Evin koruyucusu sayılır. Öyleki bu yılan öteki yılanlar (ondan biraz daha büyük olanları) yutar.


Kara yılan, engerek yılanı, sarı yılan, alacalı yılan, boz yılan gibi değişik türde yılanlar uğursuz, korkulu sayılır. Onları görüldüğü yerde öldürmek bile iyilik olarak nitelenir.



Bir yılanı öldürüp ağaca asınca yağmur yağar. Bu, Anadolu'da çok yaygın bir inançtır. Yağmur duasına çıkan köylüler buna büyük bir önem verirler. Yağmur yağsın diye yılanı öldürüp ağaca asarlar. Öldürülen yılan suya atılır da yitip giderse yağmur durmaz, gittikçe artar, ortalığı seller sular kaplarmış. Bu yüzden öldürülen yılanı (yağmur yağdırmak için) bir ipe bağlar öyle suya salarlar. İstenildiği ölçüde yağmur yağınca sudan çıkarır toprağa gömerler. Yılanı öldürüp söylenen yapılırsa yağmur yağar mı, yağmaz mı o da ayrı. Bu, hoş bir inanç olmaktan öteye geçmez besbelli. 

 

Köylerde, küçük kasabalarda yılanla ilgili büyüler yapılır. Özellikle birtakım hastalıkların giderilmesinde, çarpılmalarda, sinir bozukluklarında yılanın yararlı olduğu inancı yaygındır. Yılan gömleği denen kalıntı, yılanın değiştirdiği ince deri büyücülükte önemli bir yer tutar. Yılanın gözleri nazar değmelerinde yararlıymış. Karı-koca anlaşmazlıklarında, geçimsizlikte, sevgiyi elde etmede, kendine çekmede yılandan yararlanma geleneği vardır.


Yılanı canlı tutup iplik geçmiş bir iğneyi gözünün birinden sokup ötekinden çıkardıktan sonra ipliği sevdiği kimsenin giysisinin bir yerine gizlice takma yoluyla sevgili elde edilir, o iplik giysisinde durduğu sürece yanar tutuşur, sevgilisinin ardınca koşar, onu unutamazmış.


Kızdığı, sevmediği bir kimsenin evinin kapısının eşiği altına yılan gömleği, yılan kemiği gizlenir, büyü yapılan kimse o gömlek, ya da kemik üzerinden yedi kez geçerse, büyü yapanın dileği olur, büyü yapılan kimse istenen duruma sokulurmuş.


Ölen bir düşmanın ruhu yılanın gövdesine girer, insana kötülük edermiş. Bu yüzden yılanı öldürmek gerekirmiş. Yılan, insanları kandırmak, onlara suç işletmek için, insan kılığına da girermiş. Bu inancın Havva-Adem masalı ile yakın bir ilgisi olsa gerek. Ancak çok eski, çok tanrıcı dinlerde de buna benzer inançlar yaygındır. Sümerlerde, Urartularda, Kafkas uluslarında böyle inançlar vardır.


Yılanın kutsal bir varlık olduğuna inanan, ona dokunmayı suç sayan topluluklar da görülür (birtakım Hindistan ulusu).


Başka bir inanca göre yılanın dili çatallı olduğu için dedikodu, arabozuculuk, geçimsizlik olaylarına yolaçarmış. Çatal dil bozgunculuk belirtisi sayılır. Bu yüzden dedikoduyu, arabozuculuğu seven, boşboğaz kimselere genellikle yılan dilli denir. Anadolu'nun kimi yörelerinde yılan anlayışlı, kavrayışlı kimseleri yansıtan bir örnek niteliğindedir. Onda yılan zekası var sözü bu tür insanları anlatmak için söylenir. Halk arasında yaramaz., ancak kavrayışlı, anlayışlı (zeki) çocuklar da yılan diye nitelenir.


Eski ev yıkıntılarının arasında yılan görülünce oralara sokulmak, oralarda gezinmek, öteberi almak uğursuz  sayılır.  Yılan  o  evin  bekçisidir,  derler.  Böyle yıkıntılardan, yeni yapılan evlerde kullanmak için, taş almak bile doğru sayılmaz. Evin başına bir uğursuzluk gelir, eninde sonunda yıkılır, ıssız, kimsesiz kalırmış.


Karadeniz kıyılarında soyguncu, şunun bunun hakkını yiyici, çalıcı kimselere de yılan kırkan denir. Yılanın derisini yüzen, tüyünü kazıyıp alan. (gerçi yılanın tüyü yoktur) kimse anlamına gelir. Yılan süt kokusunu çok severmiş. Yaylalarda, yaylıma çıkan inekleri yılanın emdiği bir gerçektir. Yılan sütünü emdiği ineği sahiplenirmiş, onun yanına başkalarını yaklaştırmazmış.


Bu yüzden öyle ineklere sahipli denir.


Karadeniz kıyılarında söylenen türkülerin çoğunda yılan kavramı vardır. Yılan türkülerin, daha çok, giriş bölümlerinde geçer, konu ile doğrudan doğruya bir ilgisi yoktur.


Yaşmatınun istinde

Yılan alacaları

Güzel güzel kızlarun

Ağ'lasun gocaları


(Yaşmağının oyası yılan gibi alacalı

 Güzel güzel kızların

Kocaları ağlasın).


*

 

Derenun gıyısında

Gara yılanun folu

Geldi geçti garşimdan

Gözleri doli doli


(Derenin kıyısında

Kara yılanın yuvası

Geldi geçti karşımdan

Gözleri dolu dolu)


*


Yilana bak yılana

Alaca sariluyi

Böyle idi yazilar

Nenen ne dariluyi


(Yılana bak yılana

Ağaca sarılıyor

Alın yazıları böyleydi

Annen neden darılıyor?)

*


irmsiun giyisinda

Yilanun gömukleri

Geldi geçti garşima

Köpetun enukleri


(Irmağın kıyısında

Yılanın kemikleri

Geldi geçti karşıma

Köpeğin yavruları)


Yılanla ilgili inançlar Anadolu'nun bütün yörelerinde değişiktir. Bu da çevrelerin değişik dönemlerden gelen ayrı ayrı gelenekleri benimsemeleri sonucudur. Gene Anadolu'da yılanın saygı gördüğü, ona dokunulmadığı yerler de vardır.


Yılanın atasözlerinde de önemli bir yeri vardır. Bu da onun, ne denli geniş bir alana yayıldığını, etkili olduğunu gösterir. Burada o tür atasözlerinden örnekler verelim:

 


 

Yılan adamın topuğunu gözler adam yılan başını.

Yılan bile toprağını katık eder.

Yılan deliği bin altına.

Yılan hikayesi kırka sürer.

Yılan kendi eğrilirse eğrilir, ini kapısında doğrulur.

Yılan kendi eğrisin bilmez deveye boynun eğri der.

Yılan küçükken boğulur.

Yılan sokan uyumuş aç yatan uyumamış.

Yılan · yarpuzdan kaçar nereye gitse yarpuz karşı gelir.

Yılan yıldız görmeyince ölmez.

Yılan yiyen hekim bulamaz.

Yılana yavrusu düşman olur.

Yılanı ben tutayım ki gözüne sen bakasın.

Yılanı tüyünce.

Yılanı yumuşak diye el sunma.

Yılanın akına da lanet karasına da.

Yılanın ayağını karıncanın gözünü mollanın ekmeği­ ni gören olmamış.

Yılanın başı ağrıyınca yolun ortasına çıkar.

Yılanın başı küçükken ezilir.

Yılanın sevmediği ot deliğinin ağzında biter.




İSMET ZEKİ EYUBOĞLU’nun ANADOLU İNANÇLARI ANADOLU MİTOLOGİSİ Adlı Kitabından Alıntılanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak