19 Aralık 2022 Pazartesi

SULTAN TUĞRUL DEVRİNDE ANADOLUYA YAPILAN AKINLAR VE FETİHLER-1

 Türkmen Akınları


Azerbaycan'a gelip bura  hakimi  Vehsudan ile işbirliği  yaparak Bizans'a karşı Anadolu'ya akınlarda bulunan Türkmenler, 30 kadar başbuğlarını öldürmesi sebebiyle onunla savaşa giriştilerse de başarılı olamadılar (1041). Bu yüzden Azerbaycan'dan ayrılmak zorunda kalan bu Türkmenler, Urmiye'ye gidip oradaki soydaşları diğer Türkmenlerle birlikte Hakkari yörelerine başarılı akınlar yaptılar. Bununla beraber kendilerini takip için harekete geçtiğini  sandıkları  sultan  Tuğrul'un  kardeşi İbrahim Yınal'ın batı yönünde fetihler yapmak amacıyla Rey kentine ulaşması sonucunda,  buradan  hareketle Azerbaycan'a gitmekte  olan diğer bazı kalabalık  Türkmen zümreleriyle birleşip  güneybatı yönüne hareket ettiler. Böylece çok kalabalık bir hale gelen bu  Türkmen kitlesi,  Buhtan ırmağı taraflarındaki  sarp  ve yüksek  dağları  geçip,  Erzen ve  Batman sularını  besleyen dağlık yörelere eriştiler ve buraları yağma akınlarına uğrattılar. Bu kalabalık kitlenin bir bölüğü, Anasıoğlu ve Boğa adlı beylerin kumandasında, daha güneye Diyarbakır, Silvan, Erzen ve Mardin arasındaki yörelerde harekatta bulunarak kontrolleri altına aldılar; diğer bir bölüğü ise Cizre yörelerine erişip buraları akınlara tabi tuttular. Cizre valisi Mervanlı Süleyman, bu yörelerde konaklayan Türkmenlerin beyi Oğuzoğlu Mansur'a bir ulak göndererek "Kışı burada geçirmelerini, ilkbaharda da diğer Türkmenlerle birlikte Suriye'ye gitmelerini" teklif etti. Süleyman, Mansur Bey'in bu teklifi kabulü dolayısıyla düzenlediği bir şölen sırasında, onu tutuklatıp hapsettirdi. Bunun üzerine Mansur'un buyruğu altındaki Türkmenler, oraya buraya dağıldı, önemli bir kısmı da Musul yönüne hareket etti. Bunun üzerine harekete geçen Musul emiri Ukayloğlu Karvaş, Mervanlı emiri Nasruddevle Ahmed'den de yardım ve destek alarak bu Türkmenlere saldırıya geçti; yapılan savaşta, müttefiklerin ağır bir yenilgi ve bozguna uğramaları (1042) sonucunda Türkmenler, Sincar ve Nusaybin yörelerini yağmaladıktan başka Cizre'yi de başarısız bir kuşatma teşebbüsünde bulundular. Daha sonra, onların Diyarbakır ve yörelerine yayılmaları üzerine, bura emiri Nasruddevle Ahmed, Cizre'de tutsak bulunan Mansur Bey'i Silvan'a yanına getirttikten başka  bölgede  bulunan diğer  Türkmen beylerine ulaklar gönderip "Mansur Bey'i serbest bırakacağını, topraklardan çekildikleri takdirde kendilerine pek çok mal ve para vereceğini " bildirdi. Onun bu teklifinin kabulü üzerine, Mansur Bey, tutsaklıktan kurtulup Türkmenlerine kavuştu. Bununla beraber kendilerine gönderilen mal ve paraların azlığı sebebiyle Türkmenler, yeniden harekete geçerek Nusaybin, Sincar ve Hapur yörelerini yağma akınlarına uğrattılar. Diğer taraftan Musul'a yürüyen başka bir Türkmen gurubu, 1043 yılında, şehir hakimi Karvaş'ı yenilgiye uğrattıktan sonra Musul'u işgal ve yörelerine yağma akınlarında bulundular; feodal bağları sebebiyle, işgal ettikleri yerlerde, Bağdad Abbasi halifesi ve Selçuklu sultanı (Tuğrul Bey) adlarına hutbe okutmaya başlattılar. Özellikle İslam memleketlerine yöneltilen bu Türkmen hareketleri sebebiyle, başta Abbasi halifesi olmak üzere, Irak Büveyhoğulları hükümdarı Celalüddevle, Musul emiri Karvaş ve Diyarbakır emiri Nasruddevle, bu sıralarda başkent Nişabur'da bulunan Tuğrul Bey'e şikayetlerde bulunarak "Bu akınların durdurulmasını" talep ettiler; Tuğrul Bey de onları haklı bulmuş, şikayetlerini dikkate alarak teselli etmiştir. Sultan özellikle Selçuklu vasalı Mervanlı emirine "Kullarımdan (tabilerimden) bazı zümrelerin (Türkmenlerin) senin memleketlerine girip birtakım yağma akınlarında bulunduklarını haber aldım. Sen bizim uç emirimizsin; onlara para, mal v .s. gibi istedikleri şeyleri vermelisin, böylece küffarla (Bizans) mücadelede, onlardan faydalanabilirsin" dedikten başka ona, "Türkmenlerin, Diyarbakır ve yörelerinden çekilmelerini sağlıyacağı hususunda" söz verdi. Esasen Tuğrul Bey, Türkmenlerin daha Azerbaycan'da bulundukları sırada, onların ilerigelen beylerine ulaklar gönderip "Katına gelmelerini" istediyse de onlar, sultanın elçisini bir süre alıkoyduktan sonra, onunla sultana şu mesajı gönderdiler : "Bizleri hep birlikte huzurunda toplayıp, yapmış olduğumuz hareketlerin cezası olarak tutuklamak niyetindesiniz, bu sebeple bizler, korku ve endişe duyduğumuz için katınıza gelmekten çekiniyoruz. Siz, bizim hükümdarımız olarak bizlerin mutlaka huzurunuza gelmesini isteyecek olursanız biz buna razı olmayacağız ve Anadolu ve Suriye'ye çekilerek kendimizi kurtaracağız". Öte yandan Musul'u ele geçirdiğini gördüğümüz bir kısım Türkmenler, hakimiyet sahalarını sürekli olarak genişletmekte idiler. Bunun üzerine Musul emiri Karvaş, komşu Arap emirlerinden de geniş yardım sağladıktan sonra, bu sırada Diyarbakır yörelerinde bulunan Boğa ve Anasıoğlu Beylerden yardım alan bu Türkmenleri 1044 yılında ağır bir yenilgiye uğrattı; böylece Musul'dan çekilmek zorunda kalan Türkmenler, diğer soydaşlarının bulunduğu Diyarbakır taraflarına gittiler. Bu olayı haber alan ve bu sıralarda, devletin başkenti yaptığı Tahran yakınlarındaki Rey kentinde bulunan sultan Tuğrul, Türkmenlere yeniden ulaklar göndererek "İslam memleketlerine akınlar yapmamalarını, Azerbaycan'a dönüp bu ülkede yaylak ve kışlalar kurduktan sonra Selçuklu emir ve kumandanlarıyla birlikte Bizans'a gazalara girişmelerini" bildirdi. Sultanın buyruğunu alan Oğuzoğlu Mansur, Göktaş, Anasıoğlu, Boğa vs. gibi Türkmen beyleri, beraberlerindeki Türkmen zümreleriyle birlikte Diyarbakır yörelerinden ayrılarak daha kuzeye yönelip Bizans'a ait il, ilçe, bucak ve köyleri yağmaladıktan sonra Erciş'e ulaştılar; daha sonra onlar, buradan Azerbaycan'a geçebilmek için, birçok armağanlar gönderdikleri Van Gölü bölgesi Bizans valisi Stephanos'tan izin istedilerse de o, bunu kabul etmeyip Türkmenlere saldırdı. Yapılan savaşta Bizans kuvvetleri yenilgiye uğradığı gibi, Stephanos da tutsak alındı (1045). Bunun üzerine Türkmenler, hiç bir engelle karşılaşmaksızın Azarbeycan'a döndüler. Böylece sultanın buyruğunu yerine getiren ve dolayısıyla affına mazhar olan Anasıoğlu ve Boğa, sultandan, Diyarbakır ve yörelerinin kendilerine verilmesi (ıkta) menşurunu aldıktan sonra yeniden, fakat bu kez sultan adına, bu bölgeye gelerek başta Amid olmak üzere, diğer il ve ilçelere kuvvetler yerleştirdiler; daha sonra da Silvan'a giderek Mervanlı emiri Nasruddevle Ahmet ile bölgenin yönetimi hususunda müzakerelerde bulundular. Fakat bu sırada, bu iki Türkmen beyi, yaptıkları bir kavga sırasında birbirlerini öldürdüler. Bunu fırsat bilen Mervanlı emiri, tabi olduğu sultana "karşı koyma" gibi bir duruma düşmemek için, Büveyhoğulları hükümdarı Ebu Kalicar Fenahüsrev'i harekete geçirterek memleketlerindeki bu Türkmenleri buralardan uzaklaştırmayı başardı.


Görüldüğü üzere, kısmen Bizans, kısmen de islam memleketlerine karşı yapılmış olan bu Türkmen hareketleri, federal bünye gereği, Selçuklu devletine tabi olmalarına rağmen, devletin fetih planlarına uygun olarak yapılmamış ve dolayısıyla da devletin kontrol ve denetiminden uzak kalmıştır.



ANADOLU'NUN FETHİ

SELÇUKLULAR DÖNEMİ

(BAŞLANGIÇTAN 1086'YA KADAR)

Prof. Dr. ALİ SEVİM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak