22 Aralık 2022 Perşembe

SULTAN TUĞRUL DEVRİNDE ANADOLUYA YAPILAN AKINLAR VE FETİHLER-3

 


Sultan Tuğrul'un seferi





Sultan Tuğrul, başkenti Hamedan olmak üzere, kendine ayrı bir hakimiyet bölgesi sağlamak amacıyla harekete geçen kardeşi İbrahim Yınal'ın isyanını bastırdıktan ve böylece devletin merkeziyetçi kudretini sağlamlaştırdıktan sonra Anadolu seferine girişti. Esasen Tuğrul Bey, bir yandan gittikçe artan Türkmen nüfusu ve dolayısıyla Anadolu'yu yurt tutma zorunluluğu, öbür yandan da imparatorla yapılan barışta tam bir anlaşma olmaması sonucunda Bizans'ın Anadolu'ya yeni kuvvetler göndermesi sebebiyle, Anadolu'nun fetih harekatına başlamak gereğini ve zorunluluğunu duymuş idi. Sultan Tuğrul, 1054 yılında, kuvvetli bir orduyla harekete geçerek Anadolu sınırlarını aşıp, Van Gölü'nün kuzey doğusundaki bugünkü Muradiye (Bergiri), daha sonra da Erciş'i kısa bir kuşatmadan sonra fethetti. Sultan, Van Gölü'nün kuzeyindeki ilerleyişine devam ederek sağlam surlarla çevrili büyük bir kalesi bulunan Malazgirt önlerine gelip karargah kurarak şiddetle kuşatmaya başladı. Kale, Bizans kumandanı Vasil tarafından savunuluyordu. Sultan, kalenin bir an önce düşmesini sağlamak amacıyla, bir yandan lağımlar kazdırırken, bir yanda da Bitlis'ten getirttiği büyük mancınıkı kurdurup kaleyi dövdürmeye başlattı; aynı şekilde vali Vasil de karşı savunma önlemleri almakta idi.


Fakat çok geçmeden, öğle vakti, Selçuklu askerlerinin çadırlarına çekilip dinlenmekte oldukları sıralarda, hile ile büyük mancınıka yaklaşan bir Norman fedaisinin koynunda sakladığı kükürt · petrol karışımı maddeleri süratle fırlatması sonucunda, mancınık alevler içinde yanmaya başladı. Norman askeri derhal takip edildiyse de yakalanamadı. Bunun üzerine sultan, yeniden kuşatmayı şiddetlendirdi,  fakat savunucuların karşı hareketleri sebebiyle kuşatmayı kaldırdı.

Bu sıralarda sultan Tuğrul'un üç  yönden  sevkettiği kuvvetlerden ilki, kuzeyde Kafkaslar'a, batıda Canik ormanlarına, güneyde Tercan, Hanzit ve Erzincan'a kadar ilerlerken, ikinci kol, Oltu yörelerinden geçip Çoruh ırmağı vadisinin ötesindeki memleketleri istilaya uğrattı; geri dönüşleri sırasında, Bayburt yörelerinde kendilerine saldıran ücretli bir Frank kuvvetiyle savaştılar; çarpışmalar sırasında Selçuklu kuvvetleri komutanı şehit edildi ise de Türk kuvvetleri başarılı bir şekilde geri çekildiler. Kars yönünde ilerleyen üçüncü Selçuklu birlikleri, buranın Bizans valisi Gagik ile giriştikleri bir savaş sonunda, Bizans kuvvetleri adeta yok edildi. Öte yandan Malazgirt kuşatmasını kaldırdığını gördüğümüz sultan Tuğrul, ordusuyla Kars'a gelerek şehri bir süre kuşattıktan sonra Pasin ovasından geçerek Erzurum yörelerine, hatta daha doğuda bulunan Ügümi'ye değin ileri harekatını sürdürdü; bu bölgede hiç bir Bizans kuvveti, kendisine karşı çıkıp savaşmaya cesaret edemedi. Kuzeydoğu Anadolu'daki harekatını böylece tamamlayan sultan Tuğrul, güneye inerek yeniden Malazgirt'e gelip kuşatmaya başladı. Şiddetle yapılan çarpışmalar sırasında, dört yüz kişinin kullandığı büyük Selçuklu mancınıkının attığı iri taş ve kaya parçalarının surlarda açtığı gedikten şehre saldıran Selçuklu askerleri, başarılı olamayarak geri çekilmek zorunda kaldılar. Sultan Tuğrul, kış mevsiminin yaklaşması sebebiyle, baharda yeniden gelip fetihlere  devam  etmek amacıyla, kuşatmayı yeniden kaldırdı. Giriştiği  bu sefer sırasında elde  ettiği  pek çok ganimetlerle  buradan  hareketle  yolu üzerindeki Adilcevaz'ı fethettikten sonra Anadolu'dan ayrıldı. 

Sultan Tuğrul, özellikle Bağdad askeri valisi Daha sonraki (Şıhne) şii inançlı Arslan Besasiri'nin Abbasi askeri harekat halifeliğine  karşı giriştiği  isyankar hareketler sebebiyle, Anadolu'dan ayrıldıktan sonra Selçuklu vasalı Erran valisi Ebulesvar, 1055/56 yılında, Türkmen kuvvetlerinin yardım ve desteğiyle, Anadolu'da akınlara devam ederek Ani ve yörelerini istila etti. Bunun üzerine Bizans imparatoru Konstantin'in gönderdiği general Nikephoros, Dübeyl ve Gence yörelerine kadar ilerleyerek Ehulesvar'ı yenilgiye uğratıp onunla "Bizans vasallığını kabul etmesi" şartıyla bir antlaşma imzaladı.


Öte yandan, sultan Tuğrul, imparatorluk içinde ortaya çıkan çeşitli buhranlar sebebiyle, Anadolu fetih harekatını bizzat yönetememekle birlikte görevlendirdiği Selçuklu prens, emir ve Türkmen beyleri, Anadolu'da Bizans'a karşı askeri harekatı sürdürmekte idiler. Şöyleki : Beraberinde kalabalık bir  Türkmen kuvveti  olduğu  halde,  Azerbaycan ve Anadolu sınır boylarına gelen Çağrı  Bey'in  oğlu Yakuti, Anadolu'ya akınlara başladı. Yakuti'nin emirlerinden olan Sahuk (Belki Sunduk veya Saltuk) 1057 yılında, Doğu - Anadolu'ya sürekli ve başarılı akınlar yaptı. Anadolu'daki Rumeli ve Makedonya kuvvetleri komutanlığına atanan general Nikephoros Bryennios'un çabaları, Sabuk'un harekatını durdurmaya yeterli olamadı ve bu yiğit Türk emiriyle yaptığı bütün çarpışmalarda yenilgiye uğramaktan kurtulamadı. Yine Yakuti'nin sevkettiği diğer Selçuklu birlikleri, 1058 yılında, Kars yörelerine akınlarda bulundular; Kars ve Anı kalelerini kuşattılarsa da fethedemediler. Daha sonra bu kuvvetler, Pasin ovasına inerek bu kesimdeki bir çok kent ve kaleleri kuşatıp sıkıştırdılar, bunlardan Ügümi'yi fethettiler. Başka bir Selçuklu birliği, Malazgirt ve Muş taraflarına akınlarda bulundu. Yine aynı yılda, Yakuti'nin Azerbaycan ve Erran'dan sevkettiği başka bir Selçuklu birliği, Anadolu sınırlarını aşarak Erzurum yörelerine, daha sonra da Erzincan ve Kemah'a kadar ilerleyip elegeçirdi, bu arada Harput yörelerine de akınlarda bulundu. Bu kuvvetlerden bir kol, Çoruh ve Kelkit vadisi yoluyla ilerleyerek Şebinkarahisar (Şarki Karahisar)'ı ele geçirdi . Üç bin kişilik bir kuvvetin başında bulunan kahraman Türk emiri Dinar, Fırat ırmağı yönünde hareketle Malatya'ya ulaştı. Az sayıda bir Bizans atlı birliğinin savunmaya çalıştığı, fakat yok edildiği şehir kolaylıkla fethedildi, yöreleri akınlara tabi tutuldu. Emir Dinar'ın bu çarpışmalar sırasında şehit olduğu rivayet ediliyor (1058). Şehirde on gün kadar kalan ve çeşitli yönlere akınlarda bulunan Selçuklu kuvvetleri, Doğu - Anadolu ve Azerbaycan'a dönüşleri sırasında da Bizans kent ve kalelerini, onlarla giriştikleri bir çok çarpışmalar sırasında, tahribata uğratmaktan geri kalmadılar.


1059 yılında, sultan Tuğrul'un buyruğuyla Anadolu'ya Selçuklu akınları yeniden başladı. Prens Yakuti, beraberinde Horasan Saları, Kapar (Belki Emir-i Kebir), Ermeni kaynaklarındaki imlasıyla Kicaciç ve yine Sabuk adlı Selçuklu emirleri olduğu halde, sünni Abbasi hilafetine bağlı olmaları sebebiyle kara  bayraklar  taşıyan  Selçuklu ordusuyla  Van Gölü'nün kuzeyinden Anadolu topraklarına girdi. Horasan Saları, Urfa'yı kuşattıysa da Antakya dükü Khaçator'un müdahalesi üzerine, başarılı olamadı. Bununla birlikte Anadolu'nun kuzey bölgelerinde, emir Sabuk'un kumandasında ileri harekatına devam eden Selçuklu birlikleri, Bizans kumandanları Atom ve Ebu Sehl'in yönetiminde bulunan Sivas üzerine yürüdüler. Şehrin kilise ve kulelerini Bizans ordu çadırları sanan ve bu sebeple bir süre duraklayan Selçuklu kuvvetleri, Temmuz 1059'da her iki kumandanın Develi'ye kaçmaları sebebiyle, şehri ve kalesini hiç bir direnişle karşılaşmaksızın elegeçirdiler; şehri ancak bir hafta süreyle ellerinde tutan Türk kuvvetleri, pek çok tutsak ve ganimetler elegeçirdiler. Öte yandan İsaakios Komnenos'dan (1054-1059) sonra Bizans imparatoru olan X. Konstantin Dukas (1059-1067), sözkonusu Selçuklu askeri hareketlerini durdurmak amacıyla, general Pankaras'ı görevlendirdi. Harekete geçen Pankaras, Anadolu'dan elde ettikleri tutsak ve ganimetlerle Erran ve Azerbaycan'daki kışlaklarına dönmekte olan Selçuklu kuvvetlerine birtakım saldırılarda bulundu; fakat giriştiği bütün çarpışmalarda ağır darbeler yiyerek perişan ve darmadağın edildi (1061). Bu sürekli yenilgi ve başarısızlıklar sonucunda imparator Konstantin Dukas , başta Sivas ve Malatya olmak üzere, Anadolu'daki belli başlı Bizans kentlerinde bulunan sur ve kalelerin yeniden onarılması hususunda, doğu eyaletleri valilerine emirler göndermekten başka hiç bir önlem alamadı.


Sultan Tuğrul, 1062 yılında, Azerbaycan ve Erran'a gelerek buraları yeniden kendisine tabi kıldıktan ve özellikle, sürdürülen Anadolu harekatını inceleyip denetledikten sonra Irak'a gitmek üzere, bu bölgeden ayrıldı. Bununla birlikte Anadolu'da akınlara devam etmek üzere, prens Yakuti'yi yeniden görevlendirdi. Bu Selçuklu prensi, beraberinde, Horasan Saları, Ermeni kaynaklarındaki imlasıyla Cemcem (Belki Erzurum'da türbesi bulunan Cem ceme Sultan) ve İsuli (Belki Anasıoğlu) adlı emirler olduğu halde, Anadolu'ya girip Ergani'nin kuzeyindeki Bagin, Tulhum ve Ergani'yi istilaya uğrattı; daha sonra, Selçuklu vasalı Diyarbakır emiri  Nasr ile birlikte  Dicle ve  Fırat ırmakları  havzalarına akınlarda bulundu. İmparator  Dukas, bu  akınları durdurmak amacıyla, Normandiyalı general  Herve ile Urfa valisi Tavdanos'u  görevlendirdi ise de Selçuklu akıncıları tutsak ve ganimetlerle Azerbaycan'daki üslerine döndükleri için herhangi bir çarpışma olmadı. Bununla birlikte bu iki Bizans generali, emir Nasr'ın Türk kuvvetlerinden de yardım alıp savunduğu Amid'i şiddetle kuşatıp sıkıştırdı. Şehrin Rum Kapısı tarafında yapılan çarpışmalar sırasında, Türk başbuğlarından Hacı Başara şehit olduğu gibi, general Tavdanos da hayatını kaybetti; bu çarpışmalarda her iki taraf da ağır kayıplar vermiştir. Böylece bu Bizans karşı harekatı da pek başarılı olamadan sonra erdi. İlk Selçuklu sultanı Tuğrul Bey devrinde, Selçuklu devletinin fetih planları uyarınca, Anadolu'da ırmak vadileri boyunca düzenli bir şekilde sürdürülen Selçuklu askeri hareketleri, Kızılırmak'a kadar uzatıldı. Bu hareketler, tam anlamıyla bir fetih niteliği taşımayıp, daha sonraki yıllarda yapılacak olan fetih ve yerleşme hareketlerine uygun bir zemin hazırlaması bakımından önemlidir. Gerçekten bu akın ve istilalar sonucunda, batıda Sivas'a kadar olan Bizans kale ve müstahkem mevkileri, büyük çoğunlukla tahrip edilmiş, böylece, bu bölgelerdeki Bizans savunma gücüne ağır darbeler  indirilmiştir.  Esasen  Selçuklu sultanı  Tuğrul, gerek  devlet  içinde ortaya  çıkan huzursuzluk (özellikle İbrahim  Yınal ve  Kutalmış isyanları),  gerekse Bağdad Abbasi halifeliğini ciddi şekilde saran olaylar (Arslan Besasiri isyanı) sebebiyle, Anadolu'nun fethiyle bizzat ilgilenememiş, ancak görevlendirdiği Selçuklu prens ve emirlerinin gerçekleştirdikleri askeri hareketler, genellikle bir akın ve istila faaliyetlerinden ibaret kalmıştır. 



ANADOLU'NUN FETHİ

SELÇUKLULAR DÖNEMİ

(BAŞLANGIÇTAN 1086'YA KADAR)

Prof. Dr. ALİ SEVİM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak