Büyük Selçuklu devletinin ilk sultanı Tuğrul Bey'in ölümü (Eylül 1063) üzerine, o sıralarda Horasan Genel Valisi bulunan Alparslan, vezir Kündüri'nin, kardeşi Süleyman'ı Selçuklu tahtına geçirme teşebbüsünü süratle bertaraf ile Büyük Selçuklu devleti sultanı olmayı başarmış idi. Ayrıca o, saltanat iddiasıyla sultan Tuğrul devrinin sonlarına doğru harekete geçerek bunu devam ettirmekte olan amcası Arslan Yabgu'nun oğlu Kutalmış'ı da bertaraf etti (1064 yılı başları). Böylece ülke içinde huzur ve sükunu sağlamış oldu.
Sultan Alparslan, yönetimde istikrarı sağladıktan sonra devletin fetih planlarına uygun olarak sultan Tuğrul zamanında yapılan Anadolu seferlerini sürdürmek amacıyla, Şubat 1064'de, başkent Rey'den hareketle Azerbaycan'a geldi. Burada ordusuna katılan kalabalık Türkmen kuvvetleriyle Urmiye Gölü'nün kuzey doğusundaki Merend kentine geldiği zaman, Anadolu'ya sürekli akınlar yapmakta olan emir Tuğtekin, huzuruna çıkıp giriştiği akınlar ve Anadolu'ya ulaşan belli - başlı yollar hakkında kendisine bilgi arzetti. Tuğtekin'den başka, sultan Tuğrul zamanından beri Anadolu'daki Selçuklu askeri harekatını yönetmekte olan kardeşi Yakuti ve Selçuklu emir ve Türkmen beyleri de kendisine katılmış olmalıdırlar. Çok geçmeden Nahçıvan'a gelen Alparslan, Aras ırmağını teknelerden oluşturulan bir köprüden geçirttiği ordusunu iki kola ayırdı. Bizzat yönettiği ordusunun ilk koluyla ilerleyerek Selçuklu istilası sebebiyle, Bizans'ın Anadolu'daki hakimiyetinin çökmesinden faydalanarak Lori kentini başkent yapıp yeniden bir prenslik kurmaya çalışan Ermeni prensi Davidoğlu Giorg'un "Yıllık vergi verme" karşılığında Selçuklu vasalı olması önerisini kabul etti. Daha sonra sultan, Gürcistan topraklarına girerek Kangarnı, Kartlı ve Javakhet (Tiflis - Çoruh ırmağı arası) bölgesini istila ile Gürcistan'ın kuzey uçlarına kadar ileri harekatını sürdürdü. Bu cümleden olarak o, Kür ırmağı yönündeki dağlık Trialet'i istila ettiği sıralarda, ordusunun öncü kuvvetleri, batı yönündeki Kür ırmağının Cek kolu üzerindeki Kveliskür'e kadar ilerlemişlerdi. Sultan Alparslan, Şavşat üzerinden geniş bir yay çizmek suretiyle geçerek güney yönüne inip Panaskert çayı üzerinde bulunan aynı addaki kente ulaştı. Daha sonra o, Kartlı - Kars arasındaki Akşehir (Sepidşehr, Akhalkelek) yörelerini de ele geçirdi (Temmuz 1064). Bundan başka sultan, Gürcü kuvvetlerinin savunduğu Borçala ırmağı kıyısında bulunan Allaverdi kentini de şiddetli çarpışmalardan sonra hücumla elegeçirmeyi başardı; şehirden pek çok ganimet ve tutsak elegeçirildi. Bu arada Selçuklu kuvvetleri, Gürcü prensi IV. Bagrat (Pakrat')ı yakalamak üzere idiler; fakat prens, Kafkas dağlarına kaçarak canını güçlükle kurtarabildi. Bununla birlikte Bagrat, sultana bir elçi heyeti göndererek "İtaat ve tabiiyetini" arz edip "Selçuklu devletine yıllık vergi vermek" şartiyle barış isteğinde bulundu. Onun bu teklifini kabul eden Alparslan, ileri harekatını durdurarak Aras ırmağı havzasına geldi. Bu harekat sırasında sultan, elegeçirilen zengin ganimeti başkent Rey'e göndermiştir. Öte yandan sultanın oğlu Melikşah, beraberinde Yakuti, vezir Nizamülmülk ve Horasan amidi Muhammed b.Mansur olduğu halde, emrine verilen Selçuklu kuvvetleriyle Aras ırmağı yönünde ilerleyip Bizans kuvvetlerinin savunduğu Anberd (Buirakan)'i şiddetli bir kuşatmadan sonra elegeçirdi; çok geçmeden Sürmeli ve Hagios Georgio kalelerini de aynı şekilde fethetti. Daha sonra o, kaynaklarda Farsça imlasıyla kaydedilen ltleryemnişin (Belki Şirek'teki Marmaraşin)'i kuşattı. Pek çok Hıristiyan din adamının yaşadığı bu kutsal ve sağlam surlara sahip olan ünlü şehir, günlerce süren ve gece gündüz yapılan çarpışmalardan sonra fethedildi. Bu önemli kalenin alınması ve dolayısıyla oğlunun başarısına sonderecede sevinen sultan Alparslan, oğlunu ve veziri Nizamülmülk'ü huzuruna çağırtıp onları kutladı. Çok geçmeden sultan, oğlunun kumandasındaki kuvvetleri de yanına alarak yine Bizans yönetiminde bulunan Anı kalesi üzerine yürüdü. Arpaçay üzerinde bulunan, yüksek ve sağlam surlar, içi su dolu derin hendeklerle korunan Doğu - Anadolu' nun bu ünlü kalesi, Bizans generalleri Bagrat ve Grigor tarafından savunulmakta idi. Bizans birlikleri, şehir dışında karargah kurup kaleyi kuşatma hazırlıklarına başlayan Selçuklu askerlerine karşı saldırıda bulundularsa da yenilgiye uğrayıp kaleye kaçmak zorunda kaldılar. Çok geçmeden kaleyi kuşatan Selçuklu kuvvetleri, özellikle lağımcılar ile, kalenin karşısına kurulan tahtadan bir kule üzerindeki mancınıkın ve stratejik önemi haiz noktalara yerleştirilen okçuların gece gündüz azimle savaşmaları sonucunda ve dolayısıyla Büyük Sultan Alparslan'ın uyguladığı mahirane savaş taktiği sayesinde, kaynaklarda "Asla zaptedilemez" biçiminde nitelenen Anı kalesini fethetmeyi başardılar. Fethinden sonra sultan şehir ve kalenin yönetimlerine Muhammed b . Mansur ve hadimi Şems'i atadı; çarpışmalar sırasında yıkılan surların, tahrip edilen şehrin onarılması hususunda onlara emirler verdi ve şehirde bir de mescit yaptırdı. Teslim olan Hıristiyan din adamları ve halk, başvergisi (Cizye) ödemek şartıyla canlarını kurtardılar (Ağustos 1064). Bizans imparatorluğunun ve dolayısıyla Hıristiyan aleminin bu ünlü kentinin Müslüman Türklerin eline geçmesi, Hıristiyan dünyasında derin üzüntü yaratmasına karşılık İslam aleminde büyük sevinç gösterilerine vesile teşkil etmiştir.
Sultan Alparslan, gerçekleştirdiği bu sefer sonucunda, fethettiği Ermeni ve Gürcülerin oturdukları çeşitli Bizans memleketlerinin yönetimlerini beraberinde sefere katılan vasal emirlere bıraktı. Şöyleki: Van Gölü bölgesi, Nahçıvan emiri Sakaroğlu Ebu Dülef'e, Anı ve yöreleri Dübeyl emiri Ebulesvaroğlu Minuçehr'e, Gürcistan'ın bir kısmı Gence valisi Fadlun'a, bir kısmını da Tiflis emirliğine.
Sultan Alparslan, başta Bağdad Abbasi halife Kaaim Biemrillah olmak üzere, bütün islam hükümdar ve emirlerine birer Fetihname göndererek küffara karşı kazandığı başarılar ve yaptığı fetihler hakkında bilgi verdi. Bu haber üzerine halifelik başkenti Bağdad ve öteki İslam memleketlerinde büyük sevinç gösterileri yapıldı. Ayrıca halife, sultana Fetihler babası (Ebu'l -feth) ünvanını gönderdi. Sultan Alparslan, gerçekleştirdiği Doğu - Anadolu ve Gürcistan seferinden sonra, ülke içinde ortaya çıkan birtakım huzursuzluklar ve özellikle ülkenin doğu sınırlarında fetihler yapmak amacıyla, Anadolu'dan ayrıldı. Bununla birlikte çok önem verdiği Anadolu askeri harekatına devam edilmesi hususunda gerekli emirler vermekten geri kalmadı.
ANADOLU'NUN FETHİ
SELÇUKLULAR DÖNEMİ
(BAŞLANGIÇTAN 1086'YA KADAR)
Prof. Dr. ALİ SEVİM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder