Yıldızlar
Her ne kadar Türklerle akraba halklar, göçebe topluluklar olmalarına rağmen, sanıldığının aksine yıldızların yörüngeleri ve gökyüzü cisimleri hakkındaki bilgileri çok derin değildir. Özellikle Vambery, onların bu konudaki bilgilerinin çok zayıf olduğunu anlatırken, bunun sebebini Orta Asya steplerinde gökyüzünün Sami halklarının yaşadığı Mezopotamya’da olduğu gibi aydınlık ve yıldızların parlak olmaması sebebiyle çıplak gözle gözlem yapmaya pek uygun olmamasını bağlar. Vambery’ye göre, Türk kökenli halklarda çoğu yıldızın isimlendirilmemiş olması da bu yüzdendir.
Altay halklarının çok eski zamanlardan itibaren muhtelif yönlerden gelen kültür akımlarına maruz kalmış olmaları, onların yıldızlar hakkındaki tasavvur veya efsanelerinin ne derece kendilerine ait olduğu açıklamasını zorlaştırmaktadır. Kesin olan bir şey varsa, tıpkı başka coğrafyalarda olduğu gibi, burada da bazı yıldızlar ve takım yıldızları Altay halklarının özel ilgisini çekmiştir. Bazı yıldızlar, gece yolculuklarında kılavuzluk ettikleri veya zaman ölçümüne hizmet etmeleri sebebiyle özel bir anlam kazanmışlardır. Kuzey yarı küredeki halkların hemen hemen hepsi, çok eski dönemlerden itibaren “Büyük Ayı” yıldız kümesinin yerine bakarak, geceleri zamanın akışını hesaplayabiliyorlardı. Doğu Asya’da, Büyük Ayı ile mevsimler arasında bağ kurulmuş, “Büyük Ayının kuyruğu Doğuyu gösteriyorsa, yeryüzüne ilkbaharın, Güneyi gösteriyorsa yazın, Batıyı gösteriyorsa sonbaharın, Kuzeyi gösteriyorsa, kış mevsiminin gelmiş olduğunu anlıyorlardı. Buna dayanarak mevsim değişim zamanlarını da tahmin edebiliyorlardı. Büyük Ayıya “geyik” adını veren Ostyaklar, “Geyik ufalırsa-yâni Büyük Ayının yıldızları birbirlerine yaklaşırsa nehirler donar, geyik büyürse ısınmaya başlar demekti. Aynı inanış şekli, Turuhansk bölgesi halklarında da vardı.
En sık rastlanan inanış tarzlarından biri de büyük hava değişimlerinin Ülker yıldız kümesinden kaynaklandığıydı. Hâtta buna ilişkin örnekler Amerika ve Güney pasifik yerlileri arasında bile görülmektedir. Ülker yıldız kümesinin yükselmesinin yağmurlu veya rüzgârlı bir dönemin başlayacağına ilişkin işaret olduğuna inanılır. Ülker yıldız kümesinin iklim üzerinde tesirine ilişkin tasavvur, Avrupa halkları arasında da görülür. Meselâ, Lapon halk inançlarını derleyen Forbus, Laponların “Havaların ısınması için Ülker yıldız kümesine dua ettiklerinden” bahseder. Türk kökenli halklar, Ülker’in soğuklara sebep olduğuna, Yakutlarsa, kışı çağırdığına inanırlar. Bu düşüncenin oluşmasının sebebi, Yakutların yaşadığı bölgede Ülker’in yükseldiği dönemlerin kışın başlamasına, alçalışının da havaların ısınmasına denk gelmesidir. Yakutlar arasında anlatıldığına göre, eski dönemlerde kış çok daha soğuk ve uzun olurmuş, ama bir şaman Ülker’in bağlı olduğu kazığı parçalamış ve bu sayede kış biraz daha kısalmış. Şaman kazığı parçalarken, kopan kıymıklardan da sonsuz sayıda yıldız oluşmuştur.
Yaygın bir başka inanış da Ülker’in bulunduğu yerde, gökyüzünün tavanında büyük bir delik olduğudur. Bu yıldız kümesine Türk kökenli halkların verdikleri isim de zaten bunu ifade eder; (Ürker, Ülker, Ürgel). Gorochov, Yakut dilinde “ürgel” kelimesinin hava boşluğu/deliği anlamına geldiğini aktarır. Bu açıklamaya uygun olarak bir Yakut efsanesi nakleder. Bu efsaneye göre bir kahraman, otuz çift kurt bacağı derisiyle bir çeşit eldiven yapar.
Maksadı, içinden dünyaya hiç durmadan don ve kar getiren bir rüzgarın estiği “ürgel”i kapatmaktır. Bu tasavvura paralel olarak, Votyaklar, Çeremisler, Litvanya halkları ve Baltık kıyısındaki bazı Fin kabileleri Ülker yıldız kümesini “elek” olarak adlandırmaktadırlar.
Gökyüzündeki sayısız yıldız hakkında Sibirya halkları genel olarak çok fazla düşünmemişlerdir. Yakutlardaki “yıldızların aslında küçük birer delik olduğu ve bu deliklerden gök kubbenin ışığının sızdığı” inancı gayet anlaşılabilir bir inanç tarzı olup, daha önce görmüş olduğumuz gibi gökyüzünde gözlenen meteorlar için de bu açıklama yapılmakta idi. Bazı bölgelerdeki Yakutlarda “yıldızların gökyüzü denizinin yansıması olduğu” inancının temelinde, gökyüzünün örtüsünün arkasında bulunan bir deniz tasavvuru yeralmaktadır.
Uno Harva'nın Altay Panteonu adlı kitabında alıntılanmıştır.
Çeviren: Erol Cihangir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder