3 Aralık 2022 Cumartesi

II. GÖK TÜRK DEVLETİ - BİLGE KAĞAN DEVRİ

 


Kağan Olmadan Önce Bilge'nin Faaliyetleri


Bilge, 716 yılından sonra amcası Kapgan'ın ölümü üzerine yerine geçen İnelin başarı gösterememesi neticesinde Kül Tegin tarafından yapılan bir ihtilal sayesinde kağan olabilmişti. Ancak, Orhun Yazıtlarında kendi adına ve kardeşi adına dikilen kitabelerde de anlattığı gibi devlete hizmeti daha on dört yaşında iken başlamıştı.


683 yılında doğan Bilge, kendisinden önceki diğer devlet adamları gibi Çin esareti görmediği için şanslı idi. Ancak, henüz sekiz yaşında iken babasını kaybetmişti. Kendisinden bir yaş küçük kardeşi ile yetim kalırken töre uyarınca kağanlığı amcası almıştı.

Babası ölüp amcasının kağan olduğu sırada Bilge, prens yani Tegin (Tigin) unvanını taşıyordu. 14 yaşına geldiğinde yani 697 yılında Tarduş halkı üzerine Şad olarak tayin edilmişti. Tarduşlar 647'den sonra iyice zayıflamışlardı. Her halde Altay Dağlarının güney eteklerinin batısında İrtiş Irmağı dolaylarında yaşıyorlardı. Bu göreve tayininden sonra 716 yılında Kapgan'ın ölümüne kadar geçen 19 yıllık süre içerisinde doğuda Sarı Irmağa ve Shan-tung ovasına, batıda Demir Kapıya, Kögmen dağlarının kuzeyindeki Kırgız ülkesine toplam yirmibeş sefer etmişler, onlarla üç kez savaşmışlardı. Neticede devletliler devletsiz, kaganlılar kagansızlar kalmışlardı. Tonyukukün yüksek idaresinde Bilge, amcası kağanın oğlu İnel ile birlikte batı ordularını idare edeceklerdi. 699 yılında Türgişlerin liderliğindeki bütün On - Ok halkı yaniden devlete bağlandı. Halta hükümdarları Wu-chih-le ve yabgusu yakalanıp öldürülmüşlerdi. Bilge, Türgişlerin, Batı Gök-Türklerin devamı olması sebebiyle buna çok üzülmekte ve "Türgiş kağanı kendi Türküm bodunum idi. Bilgisizliği yüzünden bize karşı hatalı hareket ettiğinden Kağanları öldü, kumandanları, bakanları da beyleri de öldü. On Ok halkı ızdırap gördü" demektedir. Bundan sonra Az'lar Kırgızlar yeniden düzene sokulmuşlardı.


Bilge, 700 yılında Tangut'lara doğru sefer etmiş, onları mağlubiyete uğratıp çocuklarını, kadınlarını, at sürülerini ve bütün mal varlıklarını ele geçirmiştir. 701 yılında Kapgan Kağan, Ordos bölgesine büyük bir akına kalktığında Kül Tegin'le beraber Bilge'de söz konusu sefere katılmıştır. Tang hanedanı imparatorunun gönderdiği elli bin kişilik ordunun kumandanı Ong - Tutuk (Wei Yüan-chung) on altı yaşındaki Kül Tegin tarafından yakalanarak, Kapgan'a sunulmuştur. Bilge, o orduyu orada yok ettiğini söylemektedir.


703 yılında ise Bilge kendine akraba gördüğü Basmılların Iduk Kut unvanlı İdarecisini kendine vergi vermediği için üzerine yürümüş ve yeniden vergisini toplamaya devam etmiştir.


705 yılında ise daha büyük bir düşmanla Çinli Sha-t'o Chung-i (Saça Sengün) ile savaşıp, askerlerini orada öldürmüştü. Ölen askerlerin sayısı on binlerce idi. 26 yaşma geldiğinde yani 709 yılında daha evvel Tonyukuk tarafından isyanları bastırılıp devlete bağlanan Kırgızlar ve Çik'ler üzerine yürümek durumunda kaldı. Önce Yenisey'in kaynaklarından Kem Irmağını geçerek, onlarla Örpen adlı mevkide savaştı. Arkasından Az halkını tekrar itaat ettirdi. Bir yıl sonra ise (710'da) Kırgız'lara doğru Kögmen Dağlarını mızrak batımı yerleri sökerek açmak suretiyle aniden Kırgızları uykuda baskına uğrattı. Songa dağlarında yapılan savaşta Kırgızların kağanı öldürüldü ve bölge tamamen zaptedildi. Aynı yıl Altay Dağlarını aşarak ve İrtiş Irmağını geçerek Türgişler üzerine yürüdü . Onları da uykuda bastı. Daha sonra Türgişlerin ordusu ateş ve bora gibi Bilge'nin üzerine gelmişti. Bolçu'da yapılan savaşta Türgişlerin kağanını, yabgusunu ve şadını öldürdü.


Bundan sonra 713 yılında Beşbalık'a doğru sefer eden Bilge, altı kez savaştıktan sonra düşmanlarını (belki Basmıl hükümdarını) öldürdü ve onların zulmünden inlediği için kendini davet eden şehir halkını kurtardı.

714 yılında bu defa isyan eden Kartuklar üzerine yüründü ve Tamıg (Tamag) Iduk Baş'la (Tamir ırmağının kaynağı) mağlup edildiler. Ancak. Karluklar toparlanarak yeniden geldiğinde, Basımllar da harekete geçmişti. Dokuz Oğuzlar dahi düşman olmuşlardı. Bir yılda dört kez de onlarla çarpışmak zorunda kaldı. İlk önce Togu Balık'ta Tola Irmağı askerler yüzdürülmek suretiyle geçilmiş ve savaşılmış; ikincisi Antargu'da yine yenmiş, üçüncü olarak Çuş Irmağı başında vuruşmuştu. Üçüncü çarpışmada düşmanları önce Bilge'nin ordusunun salları dağıtılmış, ancak sonra geri püskürtülmüştü. Orada Tongra, Dokuz Oğuz boylarının alplerinden bir grubu da yendiği vurgulanmıştır. Dördüncü savaş Ezgenti Kadız'da meydana geldi ve hepsi mağlup edildi. Bu arada 715 yılında Amgı kalesinde kışlandığı sırada kıtlık olmuştu. Bu yılın ilk baharında Oğuzlara doğru sefer etti. Sefer esnasında birinci ordu yola çıkmış iken ikinci ordu daha merkezde idi. İşte bu sırada üç Oğuz ordusu baskın yaptı. Oğuzların bir grubu, Bilge ve Kül Tegin'in evini barkını yağmalamaya giderken, diğer askerlerin üzerine saldırdı. Bilge ve Kül Tegin çok zor durumda kalmışlardı. Karargahın başındaki Kül Tegin cansiperane bir savunma ile üzerlerine gelenleri püskürttü. Başlarında böyle sıkıntılı hadiseler geçen Bilge 'Tanrı güç verdiği için orada mızraklarını, dağıttım. Tanrı buyurduğu için ben çalışıp kazandığım için Türk Milleti de öylece kazanmış şüphesiz. Ben erkek kardeşimle beraber, bu kadar önderlik edip çalışmasa ve muvaffak olmasa idim, Türk halkı ölecek idi" demektedir. Bundan sonra Oğuzlar, Dokuz Tatarlarla beraber gelmelerine rağmen Ağu'da yapılan iki savaş neticesinde Bilge ye yenildiler, devletleri zaptedildi.

716 yılında Dokuz Oğuzlar yerlerini, yurtlarını terk ederek gidip Çin'e sığındılar.

Son yıllardaki boy isyanlarından, II. Gök - Türk devletinde merkezi kontrolün tamamen ortadan kalktığı görülmektedir. Bütün ayaklanmaların bastırılmasında Bilge ve Kül Tegin kardeşler ön plândadır ve cansiperane bir şekilde devletlerini savunmaktadırlar.


Kül Tegin'in Faaliyetleri


684 yılında doğduğu anlaşılan Kül Tegin'in savaş alanlarındaki bilinen ilk başarısı 700 yılındaki Kansu seferi sırasında Çin ordusunun kumandanı Wei Yüan - chungün yeğenini canlı yakalayıp eliyle Kapgan'a sunmasıdır. Ancak, bundan önce Kül Tegin'in katıldığı diğer askeri faaliyetler olabilir düşüncesindeyiz. Belki göze çarpan belirgin bir hareketi olmadığı için kaynaklarca zikredilmemiş olabilir. Ayrıca Bilge kendi yazıtında bu hadiseyi 701 ile tarihlemektedir. Dolayısıyla söz konusu başarının Kül Tegin tarafından 700- 701 yıllarında gerçekleştirildiği sonucuna varmamız mümkündür. Altı Çub Soğdaklarına yapılan Kapgan idaresindeki Kül Tegin ve Bilge'nin de katıldığı hücumda önce onlar bozguna uğratılmıştı. Arkasından Çinli Ong Tutuk yani Weİ Yüan - chung elli bin kişilik bir ordu ile üzerine geldi. Her halde atı çarpışmalar esnasında öldü ki; yaya olarak atılıp, hücum etti ve yakaladığı kumandanın yeğenini kağanına götürdü. Neticede Çin ordusu orada imha edildi.


Kül Tegin 705 yılında Çinli general Sha-l'o Chung-i ile yapılan savaşa katıldı. Çarpışmalar sırasında, önce Tadık Çor ün boz atına, arkasından Işbara Yamtar'ın boz atına, sonra Yiğen Siliğ Bey'in giyimli don atlarına binerek hücum etmiş, ancak atların hepsi ölmüştü. Hatta Kül Tegin'i zırhından ve kaftanından yüzden fazla okla vurmuşlar, ama yüzüne ve başına değmemişti . Neticede adı geçen Çinli kumandanın 80 bin kişilik ordusu da mağlub edildi. Bu hadiseden sonra 710 yılından önce Türgi Yargım Gölünün kenarında Yir Bayırkuların Uluğ Erkini ile yapılan savaşta Kül Tegin büyük yararlıklar göstermiş, mağlup Uluğ Erkin az sayıdaki askeriyle kaçıp gitmişti. Bilge'nin 710 yılındaki Kırgız seferinin arkasından Türgişler üzerine yapılan hücumlara Kül Tegin bizzat katılarak çok sayıda muvaffakiyet elde etmişti.

Hatta, Az'ların valisini eliyle yakalamak gibi üstün bir başarı daha gösterdi. Mağlup Türgişlerin arta kalanları öldürüldü, Tabar'da yerleştirildiler. Bundan sonra Demir Kapıya yapılan seferin akabinde Türgişler yine düşman olmuşlar ve Maveraünnehr'e doğru gitmişlerdi. Kül Tegin az sayıda askerle onların peşinden gönderildi. Gücünün azlığına rağmen Kül Tegin büyük bir savaş yapmış, Alp Salçı Kır atına binerek çarpışmalara katılmış, neticede Türgişler yine bozguna uğramışlardı.


Bundan sonra Koşu Tolok (Tutuk) la savaşan ve onun çok sayıda askerini öldüren Kül Tegin, 711 yılında patlak veren Karluk isyanlarının bastırılması işlerinde de baş rol oynadı. Karluklarla Tanlag Iduk Baş'ta savaştı (714). Onlar yenildikten sonra Az'lar üzerine yüründü; çünkü onlar da düşman olmuştu. Kara Göl'de Azlarla savaşılmış; Alp Salçı Kır atına binen, Kül Tegin, Az'ların reisi İlteberi canlı yakalamış, boy halkları da ağır bir bozguna uğratmıştı. Boyların isyanları neticesinde II. Gök Türk ülkesi tamamen karıştığında Dokuz Oğuz boyları da baş kaldırmışlardı. İzgiller mağlup edilmiş, ancak Alp Salçı Kır atı çarpışmalar esnasında ölmüştü. Dokuz Oğuzlarla bir yılda tam beş kez önce Togu Balık'ta, ikinci Koşulgak'ta Ediz'lerle üçüncü Bolçu'da Oğuzlarla, dördüncü Çuş Başın'da savaşılmış». Bilge bahsinde açıkladığımız gibi Gök- Türkler devlet yöneticileri ve orduları çok zor dunımlara düşmüşlerdi. Tongra'lardan bir grup bizzat Kül Tegin tarafından dağıtılmıştı. Beşinci savaş yine Oğuzlarla Ezgenti Kadız'da yapılmış bu da galibiyetle sonuçlanmıştı. Ancak, Oğuzlarla yapılan savaşlar daha uzun süre devam etmişti. Yine Bilge bahsinde belirtiğimiz gibi Oğuzların, karargahı basmaları sırasında onun olağanüstü gayreti neticesinde düşmanın geri püskürtülmesine yol açmıştı. Neticede onun öksüz kır atına binip hücum etmesi, dokuz eri mızraklaması sayesinde karargah (ordug) kurtarılmış, annelerin, ablaların, prenseslerin diğer hayatta kalanların cariye olması önlenmişti. Bilge'ye göre eğer Kül Tegin olmasa onların hepsi ölecek idi.


Bütün bunlar bize Kül Tegin hakkında Çin kaynaklarının verdiği "olağanüstü asker, savaşmayı iyi bilir, böyle işlerde mükemmeldir" şeklindeki karakter tahliliyle tamamen uyuşmaktadır.


Bilge'nin Kağan  Olması


Kapgan Kagan'ın aşırı sert ve zalimce idaresine Çinlilerin tahrikleri de katılınca, 708'i takib eden yıllarda II. Gök - Türk devletine karşı boy isyanları bir biri ardına patlamıştı. Özellikle 711'den sonra Türgiş, Karluk, Dokuz Oğuz ve Oğuz isyanları devleti temelinden sarsmış adeta yok olma noktasına getirmişti. Yukarıda da görüldüğü üzere biri bastırılırken bir başkası başlıyordu. Nihayet bu isyanların birinde Kapgan Kağan, Bayırkuları ağır bir mağlubiyete uğratmış, ancak, dönerken tedbirsiz davranarak yanına az asker almış ve arta kalan Bayırkuların saldırısı sonucu Söğüt Ormanında hayatını kaybetmişti. Sonuçta o sırada Bayırkuların yanında olan Çinli casus Iio Liııg-ch'üan, Kapgan'ın kesik başını alıp Çin'e götürmüştü (716 yılı 6. ay).


Kapgan'ın ölümü üzerine boşalan II. Gök - Türk devleti tahtına oğlu İnel (İ-nie) tahta geçti ki; o 699 yılından beri "Küçük Kağan" (Hsiao-k'o-han) lık mevkinde bulunuyordu. Ancak uzun zamandan beri süre gelen isyanlar ve iç savaşlar devleti temelinden sarsmıştı Zaten İnel Kagan'ın tayin edildiği görevde her hangi bir başarısına rastlanmamaktadır. Sadece 714 yılının bahar aylarında Tongra Tegin ve Huo-pa ilteber İle süvarilerle Beşbalık (Pei-t'iııg )'in kuzeyine saldırmışlar ve Tongra Tegin öldürülmüş; İlteber ise söz konusu başarısızlık üzerine geri dönmeye korkup, Çin'e sığınmıştı, İnel'in ise akıbeti daha doğrusu merkeze döndükten sonraki durumu (yani cezalandırılıp, cezalandırılmadığı) belli değildir. Halbuki, 699 yılında İnel, çok Önemli bir göreve gelmişti. O vakit Kapgan, kardeşi Tu-hsi-fu-yu Sol kanat (doğu) Şad'ı, ağabeyi Kutluğun oğlu Bilge'yi Sağ (Batı ) Kanat Şad'ı tayin etmiş, her ikisinin üzerine de, kendi oğlu İneli Küçük Kağan (bir diğer adı Fu-chü/Bögü), olarak vazifelendirmişti. On - Ok'lann idarecisi olan İnel, ayrıca To - hsi (Geniş Batı) anlamlı bir unvana da sahipti. Dolayısıyla İnel'e geleceğin büyük kağanı gözüyle bakılmasını isteyen Kapgan, şimdiden onu hazırlıyordu. Ama, kaynaklardan anladığımıza göre onun savaş meydanlarında belirgin bir başarısı yoktu.

Devletin her tarafını isyanların sardığı dönemde İnel başarılı olmadı. Bunun üzerine Kül Tegin, bütün boyunu toparladı. Kapgan'ın oğlu Küçük Kagan'ı ve ona bağlı olanları saf dışı etti. Sonra ağabeyi Sol Bilge prensi (Tsou-Hsien-wang) Mo-chü-Iien'i yani Bilgeyi tahta geçirdi. Mo-chü-lien'in hükümdar olduktan sonra unvanı Bilge Kağan oldu.


Bilge Kagan'ın Çin kaynaklarındaki adı Mo-chi-lien'dir. Ancak, o kağan olmadan Önce daha çok Hsiao-sha (Küçük Şad) adıyla anılmıştı. Kaynaklarda karakteri insancıl arkadaşça diye nitelendirilmiştir. Yine bütün Çin kaynakları onun kendi başarısı ile tahta çıkmadığını kardeşinin sayesinde bunu gerçekleştirdiğini bildirmektedir. Kül Tegin ağabeyinin kağan olmasını sağladıktan sonra kendisi Sol Bilge Prensi (Tsuo Hsien-wang) olup askeri işlerin idaresiyle meşgul olmuştur. Kapgan öldükten sonra ortaya çıkan taht mücadelelerinde "Kül Tegin, Kapgan'ın idari işlerdeki bütün vezirlerini öldürdü . Kaynaklarda sadece Tonyukukü Bilge'nin kayın pederi olması sebebiyle sağ bıraktı ve tekrar devletle görev verdiği" şeklinde bir ifade vardır. O sırada 70 yaşından fazla olan Tonyukuk'a, halk tarafından saygı duyuluyordu. II. Gök - Türk Devletinin hızla büyümesinde büyük rol oynayan Tonyukuk, Kapgan döneminde yukarıda bahsettiğimiz boy isyanlarının bastırılmasında da önemli vazifeler üstlenmişti. Dolayısıyla onun sırf Bilge'nin kayın pederi olması sebebiyle değil, II. Gök-Türk Devleti için gerçekten eşsiz bir şahsiyet olması, halk tarafından çok sevilip saygı duyulması neticesinde hayatına kasdedilmeyip sağ bırakıldığı sonucuna varmak mümkündür . Zaten daha sonra gelişecek olaylarda Tonyukukün oynadığı rol ve onun görüşlerine verilen diğer söylediklerimizi desteklemektedir.


Boy İsyanlarının Devam Etmesi ve Tonyukukün Devlet İşlerini Planlama Görevine Getirilmesi


II. Gök - Türk devletinde taht değişikliği olmasına rağmen, boyların isyanları durmadı . Ülkenin batı tarafında çok önemli bir alanı kaplayan ve kalabalık bir nüfusa sahip olan Türgişler (Kara Türgiş), 717 yılında Su-lu liderliğinde bağımsızlıkların ilan elliler. Kağanlığını ilan etmeden önce Su-lu, çor unvanını taşıyordu. Bağımsızlığını ilan ettikten sonra başkentini Talas ırmağının kuzey batısındaki Kuz-uluş (Balasagun)'a taşıdı ve uzun bir süre Maveraünnehir'den doğruya doğru ilerlemek isleyen Arap kuvvetlerini durdurdu.

Bilge, kağan olduktan sonra devleti yeniden güçlü duruma gelirmiş ve töreleri yeniden uygulanmaya başlamıştır. Devlete hakim olur olmaz mücadeleye devam eden Bilge, Selenga Irmağı boyuna ilerleyip Karagan geçidinde Uygurları ağır bir bozguna uğrattı. Mağlup Uygur İlteberi doğuya doğru kaçıp gitmişti. Uygurların hayvanları özellikle at sürüleri Gök - Türklerin eline geçti (716). Bilge kıtlık sebebiyle uzun süredir açlık çeken halkını bu at süıüsüyle doyurmuştu . 717 yılında da uzun zamandan beri Gök - Türklere isyan bayrağını açmış olan Oğuzlardan bir grup kaçıp Çin'e gitti. Bilge onların kaçışına çok üzülmüş ve geride kalan mallarını yağmalayıp, kadınlarını, çocuklarını ele geçirmişti. Zaten Çin kaynakları da onun tahta geçtikten sonra Türgişlerin bağımsızlığını ilân ettiğini, Kıtan (Ch'i-tan) ve Tatabıların (Hsi) gidip Tang hanedanına bağlandıklarını Gök -Türk boylarının çoğunun devlete güvenlerini kaybedip ayrıldıklarını bildirmektedir.


Boyların çoğu yukarıda belirtildiği gibi yaklaşık on yıldan beri II. Gök - Türk Devleti ile savaş halinde idiler savaşların uzun sürmesi, sıkıntıların devanı etmesi ortak devlete bağlı olan boyların da güvenlerini kaybedip ayrılmalarına sebeb oluyordu. Ayrılanlar bundan sonra kendilerine güvenilir bir hükümdar arayacaklardı. İşte böyle bir anda Bilge, çareyi Tonyukuk'u işbaşına getirmekte buldu. Yetmiş yaşından fazla olan ve herkes tarafından hürmet edilen Tonyukuk engin devlet tecrübesine sahipti. O bundan sonra planlayıcı (Mou-chu) yani stratejist olacaktı. Daha önce boyuna dönmüş olan Tonyukuk geri çağırılmıştı.


Tatabı halkının kendisiyle ilişkisini kesmesi ve Çin imparatoruna bağlanması üzerine 717 yılının yazında sefer düzenleyen Bilge, onları bozguna uğrattı. At sürülerini ve bütün mallarını ele geçirdi. Bundan sonra toparlanıp giden Tatabılar, Kadırkan Dağlarına yerleştiler.



Bilge'nin Ülkeye Hakim  Olması


Daha önce Tang hanedanına bağlanmış olan A-hsi-lan ve Chia-chie-ssu-t'ai ve diğerleri isyan edip Gök - Türk ülkesine geri döndüler . Önceden Çin'e teslim olan aileler, güneye Ch'an-yü askeri valiliğine getiriliyordu. Ch'an-yü Büyük Genel askeri valisinin yardımcısı Chiang Chih-lien, onları kontrol altında tutup, teftiş ediyordu. Adı geçen vali yardımcısı onların silahlarını topladı ve silahsız bir şekilde nehri geçerek güneye gitmelerine izin veriyordu. Bunun üzerine yabancılar (teslim olan Gök-Türkler) kızdılar. Daha doğrusu onların hayat tarzlarını değiştirmek için yay, oklarını vesair silahlarını yaktı. Böylece kısa zaman içinde kültürleri değişecekti. Daha sonra yabancıların ok ve yayla avlanmalarını yasakladı. Chiang Huei sınırları teftişe gittiğinde ellerinden silahları alınanlar durumu ona şikayet ettiler. Bunun üzerine silahları kendilerine geri verildi. Bu faaliyetleri icra eden Chiang Huei, başkente dönünce Çin tabiyetine girmiş olanların hepsi isyan ederek, Chang Chih-lien'i yakaladılar. Adı geçen Çinli kumandan hazırlık yapmamış; Ch'ing-kang-ling'de yapılan savaşı kaybetmişti. İsyan edenler onu Gök-Türklere, yani Bilge Kagan'a sunacaklardı.

Shuo-fang harekat ordusu kumandanı Hsüe Na ve General Kuo Chih-lien, onları takip etti. Ta-p'in ilçesine (hsien) varıldığında Kuo Chih-lien onları dağıttı. Chang Chin-lien'i kaçıran grup dağıldığı gibi Chang Chih-lien serbest kaldı.

Mağlup olanlar Hei-shan'da Hu-yen-ku (Karadağ'da Hu-yen vadisine)'ya sığınmışlardı. Chang Chih-lien, her ne kadar hayatını kurtarabilmiş ise de başarısızlığından dolayı affedilmeyip, idam edilerek, herkese gösterildi. Fakat, Çin'e "teslim olan aileler" Bilge Kagan'a bağlanınca onun gücü arttı.


718 yılında Tatabılar dağıtıldıktan sonra Bilge, Karluklara yöneldi. Onların üzerine kendi gitmeyip, Tudun Yamtarı göndermişti. Yapılan çarpışmalarda Kartukların idarecisi İlteber unvanlı kişi ölmüş, kardeşi de kaçıp bir kaleye gitmişti.

Bundan sonra muhtemelen yine Karluklar üzerine sefer düzenleyen Bilge, kaleye sığınan muhafızın korkup İki, üç kişi ile kaçması dolayısıyla Karluk halkını teslim almıştı. Onun kendi İfadesine göre söz konusu " halk kağanım geldi" diye sevinmiştir. Bilge, onların bu davranışlarına karşı kayıtsız kalmamış, küçük unvanlılara, büyük unvanlar vermişti. Böylece 717 yılının sonlarında Karluk problemi II. Gök-Türk devleti için hallolmuştu (çözülmüştü). Oğuzların bir kısmı ise yukarıda bahsettiğimiz gibi kaçıp, Çin'e sığınmışlardı.


Bilge, tarihi kesin olmayan bir doğuya doğru Kök Öng Irmağı boyu seferiyle devletin içinde hakimiyetini tamamen sağlıyordu. Kök Öng Irmağının yatağı (zahmetli bir şekilde) geçilmiş, geceli gündüzlü yedi vakitte susuz araziyi aşmış, çorak araziye varıp, öncü askerlerini önden yollamış Keçen'e kadar ilerlemişti. Yazıttaki silinmeler dolayısıyla seferin tam mahiyeti anlaşılamamaktadır.


Bilge Kağanın Çin ile  Mücadelesi


Ülkesi içinde huzur sağlayan Bilge, gözünü artık Çin'e dikti. Çin'i baskı altına almanın gerekliliğine inanıyor, Tang imparatoruna akınlar ve yağmalar yapmanın planlarını hazırlıyordu. Üstelik yıllar önce Çin'e gidip teslim olan ailelerin geri dönmesi üzerine gücü artmıştı. Fakat, tecrübeli devlet adamı Tonyukuk buna engel oldu. Uzun ömrüne , yaşadığı olaylara dayanarak, Bilge'yi etkilemeye çalıştı. Tonyukuk'a göre İnsanlar savaşla değil, barışla zenginleşirdi. Ayrıca Çin'e hücum etmenin fırsatı doğmamıştı. Hareket edebilecek durumda değillerdi. Bunun yanında Gök - Türk askerleri yeni bir araya toplanmıştı. Henüz zayıftı ve yorgunlardı. Kuvvetlenmeleri için en az üç yıldan fazla zaman lazımdı. Bu süre zarfında askerler beslenip, eski hallerini alabilirlerdi. Ancak, ondan sonra harekete geçebilirlerdi. Bunun akabinde Bilge Kağan, şehirlerin etrafını duvar ve surlarla çevirttirmek istedi. Ayrıca tapınaklar da (Budist) inşa ettirecekti. Yani ülkede Bııdizmin gelişmesini destelemek istiyordu. Yine Tonyukuk devreye girdi ve mümkün olamayacağını söyledi. Çünkü, Türklerin insan ve hane sayıları çok azdı. Daha doğrusu Çinlilerin yüzde biri bile değildi. Buna rağmen Çinlilerle savaş meydanlarında savaşılıyor ve galip geliniyordu. Sular ve otlaklar takip ediliyor, bir yerde sürekli oturulmuyordu. Avcılık önemli bir meslek idi. Dolayısıyla savaş pratiği yapılıyordu. Eğer kuvvetli iseler saldırıp yağmalıyorlar, zayıf oldukları takdirde kaçıp, ormanların dağların arasına saklanıyorlardı. Çinlilerin askerleri her ne kadar çok ise kullanışsız, faydasız idiler. Yani eğitimsiz, pratiksiz oldukları için savaş meydanlarında bir üstünlük gösteremiyorlardı. Gök - Türklerin askerinin gücü ise büyük ölçüde hayat tarzına dayanmakta idi . Şayet surlu şehirler inşa edip içinde otururlarsa eski gelenekleri değişirdi. Neticede bir kere yüz yüze gelince mağlup olunur, Tang hanedanı tarafından ele geçirilirlerdi. Diğer taraftan ülkede Budizm propangadasına izin verilmesi ve bu dinin metodlarının uygulanmasına gelince, söz konusu dinin insanları zayıflatması söz konusu idi. Savaş halinde kuvvetli olmak gerekirdi ve Budizm Türklerin savaşçı karaktere sahip olmalarını önlerdi. Dolayısıyla Gök - Türk ülkesinde tatbik edilemezdi. Bilge Kağan, onun tavsiyelerini dinledikten sonra derinden etkilendi ve onun stratejilerinin hepsini kabul etti. Böylece Çin'e akın yapmaktan da vazgeçti. Üstelik elçi göndererek barış yapmayı teklif etti. Fakat Tang hanedanının İmparatoru Hsüan Tsung bunu kabul etmedi.


Gök - Türklerin eski gücüne kavuştuğunu gören imparator Hsüan Tsung, onları ortadan kaldırmak için büyük bir plan yaptı (720 yılının kışı). İmparatorun kesin kararı savaşmak idi. Shuo-fang Bölgesi kumandanı Wang Chün hazırlanacak bütün orduların idaresini üstlenecekti. Batıdan Basmıllar, doğudan Tatabılar ve Kıtanlar hücum ederek, güneyden de Çin orduları harekete geçince Gök - Türk orduları tamamen sıkıştırılacaktı. Chi-lo Suyunun yukarısında bulunan Gök - Türk merkezine baskın yapıp yakalayacaklardı. Çinliler bununla da kalmamış. Kırgızların reisi Kutlug Bilge Kağan ve diğer Gök - Türk muhalifleri Kapgan'ın oğlu Sol Bilge prensi Mo Tegin, Sağ Bilge prensi A-shih-na Bilge Tegin, Yen-shan bölgesi prensi Huo-pa-shih-shih-pi ve bir çok boy ve kişi ile gizli ittifak yapmışlardı. Bunların hepsi Çinlilerle birlikte harekele geçmeyi kabul etmişti. Kıtanlann tutuğu (askeri valisi) Li Shih-huo, Tatabıların idarecisi Li Ta-pü , Basmılların idarecisi ise Altay Dağı bölgesi idarecisi Chü - mu - k'un Chih - mi çor idi.


Çinliler ve müttefiklerinin ordusu 300 bine ulaşmıştı. Söz konusu ordu Chi - luo suyunun yukarılarında toplandı. Çeşidi kollara bölünüp Gök-Türklerin üzerine doğru ilerlenildi. Bu esnada Tatabılar ve Kıtanlar doğudan, Basmıllar ise batıdan farklı yollardan ayrı ayrı Gök - Türk merkezini basmak üzere hareket etmekle görevlendirilmişlerdi. Bütün bu olaylar karşısında Bilge Kağan korkup endişelenmeye başlamıştı. Ancak, tecrübeli devlet adamı Tonyukuk hemen devreye girdi ve ona dedi ki: "Basmıllar şu an Pei-t'ing'(Beşbalık)de bulunuyorlar. Tatabı ve Kıtanlar ise doğudalar, aralarındaki mesafe çok uzak. Güçlerini birleştirip birlikte hareket edemezler. Huei ve Chang Chia-Chen arasında anlaşmazlık var. Birlikte hareket edemezler. Eğer gelirlerse üç gün Önceden kuzeye doğu çekiliriz. Yiyecek vesair levazımatları biter, geri giderler. Basmılların gücü az (hafif) dır. İlk önce onlar varırlarsa savaşırız. Tonyukukün düşündükleri doğru çıktı. Basmıllar, 721 yılının sonbaharında tek başlarına diğerlerinden ayrı olarak Gök-Türklerin merkezine hücuma kalkıştılar. Çinliler, Tatabı ve Kıtanlar henüz varmamıştı. Bunun üzerine korktular ve geri çekildiler.


Dolayısıyla Tang İmparatoru Hsüan Tsungün planı daha başta bozulmuştu. Geri çekilenleri Bilge takip etmek istediğinde Tonyukuk, Gök-Türklerin ordusunun hızlı gitmesini engelledi. Çünkü, halkın bin li (567 km) gittikten sonra savaşta öleceğini, henüz savaşılmadığını dolayısıyla en iyi yolun piyade olarak gitmek gerektiğini belirtti. Beşbalık'a doğru hareket eden ve iki yüz li ilerleyen orduyu yollara bölerek gizledi. Önce Beşbalık'ı ele geçirdi. Arkasından Basmıllara ani bir baskın yaptı. Beklenmedik bir şekilde hücuma maruz kalan Basmılların halkı kaçıp, Beşbalık kalesine sığındı. Kalede hepsini yakalayıp, merkeze geri döndü . Böylece Çin planının bir ayağına darbe indirilmiş oluyordu. Bilge Kağan bu zafer üzerine rahatlamıştı. Artık hedef Çin idi. Ordunun yönünü güneye doğru çevirdi ve hızla Kansu'daki Ch'ih-t'ing ve Liang-chou'yu ele geçirdiği gibi at ve koyunlar yağmalandı; fakat kalelere-şehirlere girilmedi. Neticesinde de hücum yerine kendi topraklarını savunmak zorunda kalan Çin İmparatoru adı geçen bölgeye askeri vali olarak Yang Ching - shu'yu tayin etti ve yardımcı general Lu Kung-li ile Yüan Teng'ı savaşmak üzere onların üzerine gönderdi . Tonyukuk, bilgi ve tecrübesini yine kullandı. Askeri vali olarak tayin edilen Yang Ching-shu'nun kaleyi iyi savunacağını bu yüzden önce barış teklif etmelerini eğer kabul etmezlerse yani asker çıkarırlarsa savaşarak zafer kazanacaklarını beyan etti. Dolayısıyla Gök-Türkleri kaleye hücumdan vazgeçirtip, Çinlilerin savaş meydanına çıkmasını bekleyecekti.

Çinli kumandanlardan Yüan Ch'eng ordusuna "Yabancı reisi kollarında tutarken dikkatli olun" diye tavsiyede bulunuyordu. Sonuçta yine Tonyukukün beklediği oldu. Li Kung-li ordusuyla Shan-tan'a vardığında Gök-Türklerin askerleriyle karşılaştı. Yüan Ch'eng da meydan savaşı yapmak üzere harekete geçti. Soğuk rüzgar, kar ve bozuk havalar sebebiyle Çinli askerleri yaylarını ve oklarını kullanamadılar. Derileri çatlamıştı. Çin orduları ağır bir bozguna uğradı. Yüan Ch'eng'ın kendisi savaş meydanından tek başına zor kaçabildi. Askeri valilik görevinden alınan Yang Ching-shu'nun yerine ise sivil memurlar (Beyaz elbiseli) Liang eyaletine işleri teftiş etme makamına tayin edildiler. Bu savaşların kazanılması II. Gök - Türk Devletinin gücünün hızla artmasına yol açıyordu. Artık Bilge'nin gücü selefi Kapgan Kagan'dan daha fazla bir duruma gelmişti. Fakat, o daha öncekinin aksine Çin ile savaşmak istemiyordu. Kendisinin hedefi yazıtından anlaşıldığı gibi ülkesi içinde huzur ve refah temin etmek idi.


 Bilge'nin Çin'deki Tang Hanedanıyla Dostluk Kurması


Yukarıda bahsettiğimiz hedeflerini gerçekleştirmek için Çin'e bir elçilik heyeti gönderip, barış teklifinde bulundu.


Bilge Kağan, bu savaşlardan kendi yazıtının güney yüzünde bahsetmektedir. Bazı yerleri silik olmasına rağmen savaşların 720 yılında meydana geldiğini ve onun birinci gün on yedi bin, ikinci gün piyade orduların tamamını imha ettiğini anlıyoruz. O Çin kaynaklarının taraflı olarak kısaca kaydettiği zaferinin arkasından defalarca düşmanlarını bozguna uğratmıştı. Tang imparatorluğu orduları hiç yerlerinden kımıldayamamışlardı.


Kıtan ve Tatabıların da, II. Gök - Türk devleti hakimiyetini bırakıp, Çin'le anlaşmaları cezasız kalmadı. Ertesi yıl yani 721 kış mevsiminde Kıtanlara sefer düzenledi. Bir yıl sonra da 722 ilk baharında Tatabıların üzerinde idi. Neticede Kıtan ve Tatabı reisleri mal varlıkları sürüleri ve kadın ile çocukları Gök-Türklerin eline geçmişti. Yine malesef bu seferlerin detayları yazılardaki silinmeler dolayısıyla okunamadığı için fazla bilgi sahibi olamıyoruz.


Tang imparatoru Hsüan Tsung, artık II. Gök - Türk Devletinin ve Bilge Kagan'ın gücünü kabullenmeye başlamıştı. Onun barış teklifini bu sefer kabul etmek zorunda kaldı. Üstelik bir Çin prensesi ile evlenme teklifine red cevabı vermedi. Gök - Türk elçisine olağanüstü hürmet gösterdiği gibi hediyeler sunarak geri gönderdi.


725 yılında gelindiğinde Çin imparatoru doğuda Budistlerin kutsal bir dağı olan Tai-shan'a ziyarete gidecekti. Devlet sekreteri (chang-shu-ling) unvanlı Chang Yüe'ye Gök - Türklere karşı savunma hazırlıklarının artırmasını planlaması emredildi. Çünkü imparator doğuya vardığında kuzeyden ve kuzey­ batıdan Gök - Türkler saldırabilirdi. Bu arada devlet adamlarından P'ei Kuang-t'ing devreye girerek dağdaki Budist töreninin başarısının önemli bir başarının göstergesi olduğunu, eğer hazırlıklar yapılırsa anlamının kalmayacağını söyledi. Cevaben Chang Yüe, Gök -Türklerin her ne kadar barış teklif ettilerse de kendileri ile yapılan bir anlaşmaya güvenmenin zor olduğunu belirtti. Ayrıca Bilge Kağan dostça insanları seven bir yapıya sahipti. Maiyetindekileri iyi yönetiyordu. Fakat, Kül Tegin mükemmel bir savaşçı, iyi bir komutan idi. Tonyukuk ise çok cesur, yaşlı bilgili, tecrübeli olup, varlığı Çin için önemli bir tehlikeydi. Bu üç kişi bir biriyle yakın dost idi ve daima ortak hareket ediyorlardı. İmparatorun doğuya gittiğini duyarlarsa sınırlara tecavüz ederlerdi. Böyle bir durumda sınırlar nasıl korunacaktı. P'ei Kuang-t'ing, hemen Gök-Türklere bir elçi gönderilip, onların büyük vezirinin çağırılmasını teklif etti. Söz konusu vezir rehine olarak imparatorun seferine katılacak dolayısıyla Gök-Türklerin fırsattan istifade edip saldıramayacaklardı. Chang Yüe onun teklifini kabul etti ve Yüan Cheu'ı Bilge Kagan'a göndererek, imparatorun bu konudaki fikrini beyan etti.

Bilge Kağan, resmi bir ziyaret düzenlemiş, hatunu Tonyukuk ve Kül Tegin ile birlikle diğer devlet adamları ile çadırın içinde daire biçiminde oturuyordu; Çinli elçi Yüan Chen'ı karşıladığında derhal evlilik meselelerini gündeme getirdi. Bu konuda oyalandığını düşünüyordu . Çinli elçi Yüan Chen'a " Tibetliler köpek neslinden gelmeler, Tang onlarla evlilik münasebetliği kurdu. Kıtanlar bizim kölemiz gibilerdi. Onlar da prenses aldı. Sadece biz kenara atıldık, prensesle evlenme konusunda sadece Gok-Türkler eskiden beri (en önce) teklifte bulundular, ama kabul edilmedi, nasıl iş?" Çinli elçi diplomatik bir tavır alarak Kagan'ın Göğün oğlunun oğlu olduğunu ifade etti. Çünkü Bilge daha önce oğlu gibi kabul edilmesini istemişti. Bir oğulun babasından nasıl evlilik teklifinde bulunabileceğini ifade etti. Böylece Bilge'nİn atağını savuşturmayı düşünmüştü . Ancak, Bilge Kağan karşı atakla cevap verdi: “olamaz, iki yabancıya (Kıtan ve Tatabı) da prenses verilerek evlilik ittifakı kuruldu. Onlar daha önce oğul gibi muamele görmüşlerdi . Ayrıca prenses imparatonın kızı değil, buna tahammül edemem; eğer teklif reddedilirse, bütün ülkem benimle alay eder, bana güler " dedi. Onun bu sözleri diplomasi konusunda ne kadar bilgili olduğunu göstermektedir. Üstelik Çin'in iç yapısını iyi takip etmiş prensesin imparatorun öz kızı olmadığını öğrenmişti. Ülkesi içinde huzur tesis eden Bilge, bir Çinli prensesle de evlenerek bütün Orta Asya nazarında prestijini yükseltmek istiyordu. Aksi takdirde bu onun için bir utanç vesilesi olacaktı. Bilge Kagan'ın ısrarlı olduğunu iyice anlayan Çinli elçi Yüan Chen, evlilik teklifinin kabulünü sağlayacağına dair garanti verdi. Bunun üzerine Bilge de büyük vezir A-shih-te İl teberi hediyelerle Çin imparatorunun dini törenine katılmak üzere göndermeyi kabul etti. Neticede Çinliler Gök - Türklerin söz konusu tören dolayısıyla kendilerine her hangi bir zarar vermelerini garanti altına alıyorlardı. 

A-shih-te İlteberle birlikte gelen yabancı reislerin hepsi silahlarını kuşanmışlar, yaylı ve oklu idiler. Bazıları imparatorun konvoyunun önünde hırsızlıklık yaptı. Bunun üzerine imparator, nişan aldı ve bir atışta birini vurdu. İlteber A-shih-te atından aşağı inerek, hırsızlığa kalkışanın kesik başını imparatora sundu ve dedi ki:" Majesteleri maiyetindeki kutsal savaşçılar gibi değil (onlarla mukayese edilemez). Gök - Türkleri Tanrı gibi vezirler bilemez, insanların arasında yok. " Gök - Türk devlet adamı hırsızlığa kalkışanın başını imparatora sunup, böyle konuşarak prestijini kurtarmaya çalışıyordu. Diğer taraftan imparator ise mükemmel savaşçı olan silahlı şeflerin ve diğerlerinin her hangi bir yağma hareketine girişmemeleri için onlara göz dağı veriyordu. Karşılığında imparator "aç olup olmadıklarını yiyecek isteyip istemediklerini" sordu. Gök-Türk ilteberi Çin imparatorunu görmeye yay ve ok ile geldiklerini, on gündür yiyecek bulamadıklarını, Gök-Türk reislerinin doymalarının gerekliğini ifade etti. Bundan sonra Gök - Türklerin hızla avlanmaları için izin verildi. Ancak, bu arada Çinli devlet adamlarında Lü Hsiang'ın devreye girip, Gök-Türklerin avlanmalarının Çin'e zarar vereceğini söylemesi üzerine avlanmalarından vazgeçildi ve Gök - Türkler konvoyun en önünde yer aldılar. Doğudaki Tai-shan'a yapılan ziyaret ve törenden dönüldükten sonra Gök - Türkler için büyük bir ziyafet ve eğlence tertip edildi. Arkasından çok sayıda hediye ile taltif edildikten sonra ülkelerine geri gönderildiler.

Bilge Kağanın, gösterdiği bütün bu iyi niyete ve güvene rağmen Çin'deki Tang hanedanının imparatoru Hsüan Tsung sözünde durmamış ve nihayetinde Gök - Türkler ile evlilik yolu ile akrabalık kurmayı kabul etmemişti. Yani o, Bilge Kağan'ın bütün barış teşebbüslerinde rağmen bir türlü olumlu cevap vermemişti.

Bilge Kağan, 697 yılından beri çok sayıda iç ve dış savaşta bulunmuştu . Nihayet 720'ye gelindiğinde ülkesi içinde boy isyanlarını bastırıp huzuru sağlamıştı. Tecrübeli devlet adamı Tonyukukün da tavsiyeleri ile Çin'e saldırmanın uzun vadede bir fayda getirmeyeceğini de biliyordu. Çünkü Çin aşırı kalabalık ve iklimi farklı, Türklerin yapısına uymayan bir ülke idi. Çin'i tamamen fethetse dahi orada tutunamayacağını bunun milletine bir yarar sağlamayacağını biliyordu.

727 yılında Bilge Kağan, büyük veziri Mei-lu-ch'o (Buyruk Çor)'yu Çin sarayına gönderip, en güzel meşhur atlardan otuz baş sundu. Bu şekilde Çinle iyi komşuluk münasebetlerini devam ettiriyordu ve uzun süreden beri Çin sınırlarında Gök - Türk askeri faaliyeti yoktu.

Tibetliler, Tang imparatorluğuna saldırmak arzusunda idiler. Ancak, tek başlarına hareket etmeye cesaret edememiş olmalılar ki; Gök - Türkiere ittifak yapıp, birlikte hücuma kalkmak düşüncesinde idiler. Bu maksadla Bilge Kagan'a bir mektup yazarak aynı zamanda Çin'e sefer yapmayı teklif ettiler. Bilge, onların teklifini olumlu karşılamadı. Çünkü, Tang hanedanı ile dostluk İlişkilerini bozmak istemiyordu. Kabul etmediği gibi Tibet hükümdarının mektubunu Tang imparatoruna sundu. Hsüan Tsung, onun bu hareketinden çok memnun oldu ve gönderdiği Buyruk Çor adlı elçiye Tsu-chen sarayında büyük bir ziyafet verdi, Olağanüstü hürmet gösterilip çok sayıda hediye bağışlandı. Başka önemli bir gelişme daha meydana geldi. Shuo-fang'daki Batı Shuo-chiang- eh'eng adlı yerde karşılıklı pazar kurulacak ve ticaret yapılacaktı. Üstelik her yıl ipekli kumaşlardan yüzbinlere top Gök-Türklere gönderilecekti.


Kül Tegin'in Ölümü ve Cenaze Töreni


731 yılına geldiğinde II. Gök - Türk devleti büyük bir kahramanını kaybetti. Bilgenin kardeşi Kül Tegin vefat etmişti. Onun ölümü ağabeyi Bilge'yi derinden etkilemişti. Bu yüzden onun adına diktirdiği kitabesinde "Kardeşim Kül Tegin vefat etti. Kendim yas tuttum. Gören gözlerim görmez gibi, esen aklım esmez gibi oldu. Kendim düşünceye daldım . Zaman Tanrısı buyurunca insan oğlu hep ölümü yaratılmış. Öyle düşündüm gözlerimden yaş gelse engel olarak, gönülden feryat gelse geri çevirerek yas tuttum. Çok yas tuttum. İki şad başta olmak üzere kardeşlerimin, oğullarımın, beylerimin ve halkımın gözleri kaşları berbat olacak, deyip düşündüm. diyerek üzüntüsünü belirtmektedir.

Kül Tegin'in cenaze törenine Gök-Türklerin komşularının hepsinden katılımlar olmuştur. Doğuda Kıtan ve Tatabılar temsilciler göndermişlerdi . Başlarında Uder vardı. Çin imparatoru ise binlerce ipekli kumaş altın ve gümüş eşya ile birlikte İşiyi Likeng yollamıştı. Tatabılar ise hükümdarlarının temsilcisi Bökün ile katıldılar. Batı taraftaki uzak komşulardan Soğdlar, İranlılar ve Buhara şehri halkından General Nek ve Oğul Tarkan gelmişlerdi. Bilgenin damadı da olan Türgiş (On-ok) Kağanından Tamgacı (mühürdar) Makaraç ve Oğuz Bilge, onları temsilen katılırken Kırgız Kagan'ını Tarduş İnançu Çor temsil etmişti. 572 yılında Mukan Kagan'a yapıldığı gibi Kül Tegin'e de büyük bir cenaze töreni düzenlendiği anlaşılmaktadır (1 kasım 731).


Kül Tegin için bir abide dikilecekti. Bilge'nin sözleri yazıta Yollug Tegin tarafından oyma suretiyle yazıldı. Çinden en iyi sanatçılar ve ustalar getirilmiş; olağanüstü güzel bir türbe inşa ettirilmişti. Ressam ve heykeltraşlara içi süslettirildiği gibi heykeller de konmuştu.


Bilge yazdırttığı kitabeyi Gök-Türklerin merkezine yakın bir mevki ve kolay erişilebilir bir yer olduğundan bulundukları merkezde bir yere dikmişti.


Çin imparatoru yazıta kendi sözlerinin ayrılarak yazılması türbenin dikilmesi vesair işlerde için çok kabiliyetli altı usta göndermişti. Yazılan yazıları ve türbe ile heykelleri ipek gibi temiz, zarif olmuştu. Daha önce Gök-Türk ülkesinde böyle güzel yazılar ve eserler olmadığı için Bilge'nin bunları gördüğünde hayran kaldığı kardeşinin savaş tasvirlerine bakarken üzüldüğü bildirilmektedir.


Bilge'nin Zehirlenmesi ve Ölümü


Bilge Kağan artık yalnızdı. 697 yılından beri devlet yönetiminde ve savaş meydanlarında omuz omuza çarpıştığı Kül Tegin ve Tonyukuk artık yoktu. Zaten Orta Asya'da ona karşı duracak her hangi bir güç de kalmamıştı. Sadece 733 yılında Tatabı halkı, Kıtanlardan ayrılmıştı, her halde baş kaldıracaklardı. Onların General Ku kumandasındaki kırk bin kişilik ordularını Töngker Dağında mağlup eden Bilge Kağan, otuz bin askerlerini öldürdü . Bu arada büyük oğlu hastalanıp ölünce General Küyu balbal olarak dikti.


II.Gök - Türk Devleti uzun süreden beri Çinle karşı barış içinde yazıyordu. Bilge, yeniden bir Çin prensesiyle evlenmek istediğini yineledi. İmparator Hsüan Tsung, kabul edebileceğini bildirince Ko-chie-Ii-pi'yi gönderip teşekkür elti ve evlilik işini sürecinin başlanmasını teklif etti.


Bundan sonra beklemedik bir şekilde Bilge, Buyruk Çor tarafından zehirlendi. Onun Bilgeyi zehirleyiş sebebi hakkında kaynaklarda hiç bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, Buyruk Çor bir kaç defa Çin'e elçi alarak gitmişti. Orada Çinlilerden etkilenmiş olabilirdi. Diğer taraftan Bilge yukarıda da söylediğimiz gibi devlet idaresinde ve hayatta Tonyukuk ve Kül Tegin olmadığı için artık yalnızdı. Zehirlenmesi için kesinlikle her hangi bir kesin sebep gösteremiyoruz. Bilge zehirlendikten sonra hemen ölmedi ve Buyruk Çor tarafından zehirlendiğini anladı. Bunun üzerine onu ve bütün ailesi ile işbirlikçilerini öldürdü. Kendisi de 25 kasını 734 talihinde vefat etti. Cenaze töreni ise 735 yılının 22 haziranında yapıldı. Oğlu (İ-jan Kağan) onun için büyük bir cenaze töreni düzenlemişti. Çinden Lisün Tay Sengün kumandasında beş yüz kişi gelmişti. Altın ve gümüşten bol mikdarda getirmişti. Sandal ağacı da getirmişlerdi. Bütün millet cenaze töreninde saçlarını, kulaklarını kestiği gibi en iyi cins atlarını, kara samurlarını, gök sincaplarını (kürklerini) hediye olarak sunmuşlardı. Bu kitabe de Yollug Tegin tarafından bir ay dört günde yazılmıştır. Süsleme İşlemleri de onun tarafından meydana getirildi. Çin imparatoru, Bilge'nin cenaze törenine katılmak üzere ferman ile Li Ch'üan'i göndermişti. Yine onun da türbesi inşa edildi. Li Jung ise Bilge'nin yazıtına Çince yazmak için görevlendirildi.

Bilge'nin ölümü üzerine devlet adamları toplandılar ve onun oğlu Kağan olarak II. Gök - Türk Devleti tahtına oturttular. Yeni Kagan'ın unvanı İ-jan idi.


Ahmet Taşağıl’ın Göktürkler adlı kitabından alıntılanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak