Hulefü-yi Raşidin dönemi, İslam dininin Arap yarımadası dışında hızla yayılmaya başladığı ve Bizans'ın uzun yıllar Sasanilere karşı korumak için mücadele verdiği toprakların, Müslümanların eline geçtiği bir dönemi temsil etmektedir. Bizans, bu dönemde yapılan fetihler sonucu çok kısa bir süre içerisinde Filistin, Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika' dan el çekmek zorunda kalmıştır. Ridde savaşlarından sonra Hz. Ebu Bekir'in meşhur kumandanlar emrinde kuzeye gönderdiği ordular, Bizans'ın Sasaniler karşısında elde etmiş olduğu başarıları adeta geçersiz hale getirmiştir. Herakleios'un kardeşi Theodoros, 13/ 634 yılında yapılan Ecnadeyn savaşında Halid b. Velid karşısında ağır bir yenilgiye uğramış, bundan iki yıl sonraki Yermük meydan muharebesi (12 Recep 15/20 Ağustos 636), Bizans'ın Suriye'den ümidini kesmesine neden olmuştur. Bu arada Busra, Dımaşk, Baalbek, Hama, Humus şehirleri Müslümanların eline geçmiştir. Hıristiyanlığın dini merkezi Kudüs'ün 16/637 yılında elden çıkışını Kaysariyye izlemiş, birkaç yıl sonra Amr b. As'ın tahıl ambarı olarak görülen Mısır'ı fethetmesiyle Bizans, ekonomik açıdan da önemli bir kayba uğramıştır.0 Bu dönemde Müslümanlar deniz seferlerine de başlamışlar ve 34/655 yılındaki Zatü's-Savari savaşında Bizans donanmasını ağır bir mağlubiyete uğratmışlardır. Bütün bu sıcak ilişkiler arasında, çeşitli amaçlara yönelik diplomasi faaliyetlerinin gerçekleştirildiği de görülmektedir. Bu dönemdeki diplomatik ilişkilerle ilgili muhtelif rivayetler şöyle sıralanabilir.
Hz. Ebu Bekir'in halifeliğinin ilk yılındaki irtidat olaylarını bastırıp iç huzuru sağladıktan sonra İmparator Herakleios'a, dine davet amacıyla Hişam b. As, Ubil.de b. Silmit ve Nu'aym b. Abdillah'tan oluşan bir elçilik heyeti gönderdiği, İslam kaynaklarında yer almaktadır.
Bazı mübalağa ve efsane unsurlarıyla karışmış olduğu anlaşılan rivayetlere göre, elçilik heyeti öncelikle Dımaşk'a gider ve burada Gassani emiri Cebele b. Eyhem'le görüşür. Cebele'nin elçisi eşliğinde İstanbul'a giden heyet, İmparator Herakleios tarafından kabul edilir. Mor/Erguvani (el-humretü, ahmer) rengin hakim olduğu İmparator sarayının görkemi, imparatorun ipek kumaşlarla bezenmiş altın tahtı ve kıymetli mücevherlerle süslü altın tacı elçilerin dikkatini çeker. Herakleios, elçilerden temel dini inançları, ibadet ve adetleri hakkında bilgi alır. Elçilik heyeti üç gün boyunca özel bir misafirhanede ağırlanır. Bu arada imparator bir gece elçilere, özel bir bölümdeki yaldızlı büyük bir sandığın çekmecelerinde özenle saklanan ipek kumaş üzerine işlenmiş bir çok peygambere ait resimler gösterir. Sonunda elçilere kıymetli hediyeler vererek uğurlar. Verilen bilgilerden hareketle bu elçiliğin tarihini 12/633 olarak tesbit edebiliriz.
Daha önce Hz. Peygamber'in mektubu konusunda belirttiğimiz, imparatorun İslam’a girme arzusuyla ilgili rivayetlere burada da rastlamaktayız. Buna göre Herakleios elçilere, "Nefsim tahtımı bırakmama izin verseydi, İslam’a girip sizin aranızda bir köle olarak dahi olsa yaşamak isterdim" demiştir.
Hz. Ömer döneminde, daha önce başlamış bulunan İslam fetihlerinin hızla devam ettiği bilinmektedir. Suriye ve Filistin'in elden çıktığını gören Herakleios'un Halife Ömer'le dostluk kurmak istediği ve bunun neticesi olarak bazen karşılıklı latife türü yazışmalar yapıldığına dair rivayetlere yer verildiği görülmektedir. Bu yazışmalarda imparatorun halifeden, bütün ilimleri özetleyen bir cümle, bütün varlıkların özünü teşkil eden bir nesne, hak ve batıl arasındaki sınır ve yerle gök arasındaki mesafe gibi hususları sorduğu ve Hz. Ömer'in de cevaplandırdığı belirtilmektedir.
Taberi, Hz. Ömer dönemindeki diplomatik ilişkilere farklı bir renk katması açısından ilginç sayılabilecek bir rivayete eserinde yer verir. Buna göre, Hz. Ömer'in hanımı ümmü Gülsüm ile Herakleios'un hanımı Martina arasında da karşılıklı hediyeleşmeler olmuştur. İstanbul’dan bir Bizans devlet postasının geldiğini öğrenen halife hanımı, kadınlara mahsus bazı eşyalar ve bir miktar koku satın alarak imparatoriçeye hediye edilmek üzere gönderir. Bundan memnun kalan imparator hanımı, çeşitli hediyelerle birlikte gönderdiği kıymetli bir gerdanlıkla bu nezakete karşılık verir.
İbnü'l-Ferra, Bizans İmparatoru tarafından Hz. Ömer'e gönderilen bir elçiden bahsetmektedir. Hangi imparator tarafından, hangi tarihte ve niçin gönderildiği belirtilmeyen elçinin, kendi ülkesiyle kıyaslayarak halifenin adaletine ve yaşadığı sade hayata gıpta ettiği belirtilmektedir. Muhibbüddin et-Taberi'nin rivayetine göre Bizans ve Sasani elçilerinin ilim, fazilet ve adaletinden dolayı medhettikleri Ömer, bu sebeple hissettiği duyguyu doğru bulmadığı için yamalı elbise giymek ve sırtında kırbasıyla halka su dağıtmak suretiyle ortadan kaldırmaya çalışmıştı.
Bizans'a iltihak eden 4.000 kişilik Hıristiyan İyad kabilesinin geri gönderilmeleri için Hz. Ömer, İmparator Herakleios'a bir mektup yazmıştır. Mektupta İyad kabilesinin geri gönderilmemesi halinde ülkedeki Hıristiyanlarla daha önce yapılan anlaşmaları geçersiz sayacağı ve bütün Hıristiyanları ülke dışına çıkaracağı tehdidinde bulunan halife, bu diplomatik yolla amacına ulaşmıştır.
Hz. Ömer dönemiyle ilgili olarak tesbit ettiğimiz diğer bir rivayet, Abdullah b. Huzafe ile ilgilidir. Hz. Ömer, Kaysariyye savaşı sırasında Bizans askerlerine esir düşen Abdullah b. Huzafe'nin serbest bırakılması için imparator II. Konstans'a mektup yazmış ve serbest bırakılmasını sağlamıştır.
Kaynaklarda Hz. Osman'ın Bizans imparatoruna elçiler gönderdiği veya imparatorun elçilerini kabul ettiğine dair herhangi bir rivayete rastlayabilmiş değiliz. Hz. Osman döneminde, Bizans'a sınır teşkil eden Suriye bölgesinin valiliğini yürüten Muaviye b. Ebi Süfyan'ın halife adına diplomatik faaliyetlerde bulunduğu ve anlaşmalar yaptığı görülmektedir. Muaviye elçilerin gereği gibi ağırlanmasına önem verirdi. Hatta bu amaçla kullanılmak üzere beytülmalden bir miktar tahsisat ayrılması hususunda halifeden izin almıştı.
649 yılında Kıbrıs'a düzenledikleri başarılı deniz seferinden sonra Müslümanların, 650 yılında Ermenistan'a üçüncü defa akın etmeleri, Balkanlarda da zor durumda olan Bizans İmparatoru II. Konstans'ı Müslümanlarla barış yapmaya mecbur bıraktı. 31/651 yılında barış görüşmeleri için İmparator tarafından gönderilen strategos Procopius Dımaşk'a geldi ve burada vali Muaviye ile bir miktar vergi karşılığında iki yıllık bir barış anlaşması imzaladı. Muaviye'nin ısrarı üzerine imparatorun amcasının oğlu (Herakleios'un kardeşi Theodoros'un oğlu) Gregorios, Müslümanlara rehin olarak bırakıldı.
Hz. Ali dönemindeki diplomatik ilişkilerde de Hz. Osman döneminde olduğu gibi yine Muaviye'nin baş rolde olduğunu görüyoruz. Bilindiği gibi Hz. Ali ile Muaviye arasında halifelik yüzünden başlayan anlaşmazlıklar Sıffin'de kanlı bir savaşa neden olmuştu (37 /658). Bu iç karışıklığı fırsat bilen II. Konstans, İslam topraklarına saldırmak üzere bir ordu hazırladı. İki cephede savaşamayacağını anlayan Muaviye, Fanak (Phanakis) er-Rumi'yi barış için İstanbul’a elçi olarak gönderdi. İmzalanan üç yıllık anlaşmaya göre Muaviye, II. Konstans'a günlük 1.000 dinar, bir at ve bir köle ödemeyi kabul etmekteydi.
Casim Avcı’nın İslam Bizans İlişkileri Adlı Kitabından Alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder