Toplum, teolojik anlayışa göre tanrıların tanrıçalarla insanlar gibi evlendiğine inanmıştır. Tanrıların evlenmesi ve beraberlikleri, bereket ve verim kaynağı sayılmıştır. Ayrıca tanrılar arasındaki evliliğin, toprakların huzur ve mutluluğunu sağlayacağı düşünülmüştür. Bu inanışın kaynağında ise İnanna ve Dumuzi isimli bir mit bulunmaktadır. Bu hikâyeye göre İnanna, kardeşi Utu’nun tavsiyeleriyle çoban tanrısı Dumuzi ile evlenmiştir. Dumuzi, evliliğiyle beraber İnanna’yı oldukça mutlu etmiştir. Fakat İnanna, kardeşi Ereşkigal’i görmek için yer altı dünyasına inince, Ereşkigal bundan rahatsız olmuş ve kız kardeşinin ölüler diyarına hâkim olmayı istediğini düşünmüştür. Bunun için İnanna’ya ölüler diyarının kurallarını uygulamış ve onu, ölümcül bakışla bir cesede dönüştürmüştür. Fakat İnanna, daha önceden veziri Ninşubur’u uyarmıştır. Ninşubur gereken desteği, bilgelik tanrısı Enki’den almış ve İnanna hayata tekrar kavuşmuştur. Fakat yer altı dünyasına giren bir kişinin kurtulabilmesi için ancak kendi yerine geçecek başka bir kimseyi bulması gerekmektedir. İnanna, ölüler diyarının cinleriyle beraber yeryüzüne çıkmış ve kendi yerine geçecek birisini aramıştır. Yeryüzüne çıktığında ilk olarak kocasının yanına gitmiştir. Fakat Dumuzi’yi iyi elbiseler içerisinde yanında bir başka kadınla tahtında gören İnanna oldukça sinirlenmiş ve Dumuzi’nin kendi yokluğundan dolayı üzülmemiş olduğunu düşünerek cinlere onu götürmelerini söylemiştir. Her ne kadar saklansa ve güneş tanrısı Utu’nun yardımlarını alsa da Dumuzi cinlerin elinden kaçamamış ve ölüler diyarına götürülmüştür. İnanna, Dumuzi’nin götürülmesinden dolayı oldukça üzgün olsa da yaptıkları yüzünden bunu hak ettiğini düşünür. Dumuzi’nin düştüğü duruma oldukça üzülen kardeşi tanrıça Geştinanna, gönüllü olarak her senenin yarısında, Dumuzi yerine yer altı dünyasına inmeyi kabul etmiştir. Bu şekilde Dumuzi, yılın yarısını yeryüzünde geçirir. Her ilkbaharda yer altından çıkan Dumuzi, İnanna’yla beraber olur. Dumuzi’nin yer altına inmesiyle can veren tabiat, her ilkbaharda onun İnanna’yla buluşması üzerine tekrar hayat bulur. Bitkiler yeşerir, ekinler yetişmeye başlar, kuruyan ağaçlar çiçekler açar. Kısacası tüm yeryüzü yeniden canlanır.
Sümer toplumlarında yukarıda anlattığımız inanıştan kaynaklanan Kutsal Evlilik Törenleri adı verilen ritüeller meydana gelmiştir. Özellikle tarım ve hayvancılığın gelişmesi bir tanrı ve tanrıça arasında meydana gelen kutsal evliliğe dayandırılmış ve bu birliktelik, çeşitli ayinlerin yapılmasına neden olmuştur. Yeni yıl bayramı, kutsal evlilik töreninin başlamasıyla meydana gelmiştir. Buna göre Dumuzi kentin kralı tarafından tasvir edilmiş, İnanna ise tapınağın baş rahibesi tarafından canlandırılarak, İnanna ve Dumuzi’nin yeniden bir araya gelmesi simgesel törenlerle tasvir edilmiştir.
Kutsal evlilik törenlerinin ilk olarak ne zaman yapıldığı bilinmemekle birlikte İnanna’nın kült şehri olan Uruk’ta uygulanmaya başlandığı ve Kral Şulgi zamanında diğer Sümer kentlerinde de uygulandığı düşünülmektedir. Şulgi’nin kutsanması adlı şiirde onun Ur şehrinden İnanna mabedi için kurbanlık hayvanlarla beraber Uruk’a giderek tören elbiseleri giydiği ve başına peruk şeklinde bir taç takarak bu törenlere katıldığı anlatılmaktadır. Rahibelerin törene katılmadan önce yıkandıkları da yine aynı şiirde geçmektedir.
Kutsal evlilik töreni gerçekleştirildikten sonra İnanna başta olmak üzere büyük ilahlara methiyeler okunarak kurbanlar kesilmiştir. Gelecek olan verim ve bereket, şarkılar ve ziyafetlerle kutlanmış, yeni yılın gelişi gösterişli törenlerle karşılanmıştır.
Sümer Mitolojisi Bağlamında Otorite Tarafından Şekillendirilen İbadet ve Törenler Kitabından Alıntılanmıştır.
ABDULLAH ALTUNCU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder