28 Kasım 2022 Pazartesi

TÜRK MİTOLOJİSİ'NDE GEÇEN KİŞİLER, KAVRAMLAR VE TANRILAR - 41

 OBOT


Doyumsuzluk cini. Görünüşleri son derece çirkin ve korkunçtur. Ateşli gözleri, çok büyük dişleri ve iri kemikleri vardır. Sürekli yerler ama doymazlar çünkü yediklerini anında sindirirler. İçine girdikleri kişiler geleceği düşünemezler ve tüm servetlerini harcarlar. Bu varlıkların insanlar gibi aileleri ve evleri bulunur.



OCAK İYESİ


Ocağın koruyucu ruhu. Her ocak için farklı bir iye vardır. Ateş ruhunun koruyucu ve yardım edici özelliği vardır. Bu nedenle ateşe saygı gösterilmesi gerekir. Azeriler ocağa  su dökmeyip  kendiliğinden sönmesini beklerler. Çünkü aksi takdirde ocağın ruhunu öfkelenebilir. Eski Türkler evdeki yemekten bir parçayı ocağa atarak ona verirler. Bazen beyaz, bazen kızıl saçlı bir kadın olarak belirir. Türk kültüründe ocaklar çok önemli bir yere sahip olduğu gibi, aynı şekilde ocağın üzerine koyulan üç ayaklı kazanlar da önem taşır.  Bunun kökeninde de Ocak İyesi'nin bu kazanların içerisinde barındığı anlayışı yer alır. Kazanlarda ve bazen de sadarda bulunan üç ayak geçmişi bugünü ve geleceği simgelerler.



OD (ATEŞ)


Türklerde ateş maddi ve manevi pek çok işlevi yerine getirir. Cezalandırıcı, temizleyici,  tedavi  edici,  bereket verici bir unsur  olarak da görülür. Bilinen somut, elle tutulur maddelerden farklı olarak algılanan ateşin şekilsiz ve yapısız oluşu onun kut kavramı ile ilişkilendirilmesine sebep olmuştur. Ateşin kurbanı göğe ilettiğine inanıldığı için sunular veya kurban etleri kısmen veya tamamen yakılır çünkü ateşi insanlara Tanrı vermiştir. Tanrı ülgen'in gökten bir kargayla gönderdiği (veya bizzat kendisinin getirdiği) biri kara, diğeri ak iki taşın arasına kuru otlar konularak birbirlerine vurulması sonucu ateş elde edilmiştir. Kimi anlatılara göre ilk ocağı da Tanrı Ülgen kurup insanlara bırakmıştır. Bazı söylencelerde güneş, ay ve od kardeştirler ve hepsi de Yıldırım'ın (Yıldırım Tanrısı'nın) oğludurlar, dolayısıyla ateş yıldırımdan yaratılmıştır. Bilimsel mantık çerçevesinde bakıldığında insanoğlunun ateşi  gerçekten  de  düşen bir yıldırımın yaktığı bir ağaçtan elde etmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Şamanizm'de diğer ruhlara dua edebilmek için  ilk önce ateşin  ruhuna adak vermek gerekir. Ateş insanoğluna her şeyi söyleyebilir, onları uyarabilir, hatta bazı şeyleri öğretebilir. İyi insanları koruması, yardımcı olması mümkündür. Ateş mecazen farklı içerikleri  de  barındırır,  örneğin "aşk ateşi" kavramı, aşkın verdiği enerjiyi ve yaşama bağlılığı (yanarak küllerinden yeniden doğuşu) ifade eder. Ateş üçe ayrılır:

1. Ayıhı  Od:  İyi ruhlara aittir.  Yıldırım  düşmesiyle  elde edilen ve Tanrı'nın gönderdiği kabul edilen ateştir. İnsanların hizmetinde kullanılır.

2. Abahı Od:  Kötü ruhlara aittir. Sıcak vermeyen soğuk bir ateştir. Soğuğun yakıcı özelliğiyle de bağlantılıdır. "Soğuk yaktı" tabiriyle benzer bir olgu anlatılır.

3. Uluğ Od: Tanrısal ateştir. Dünya yaratıldığından bu yana var olduğuna inanılır.

Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te, hiç sönmeden yanan bir ateşin içinde bulunduğu "Sönmez Od Anıtı" yer alır.  Bu tür anıtlar dünyanın pek çok yerinde bulunmakla beraber Türklerde özel bir öneme sahiptir. Kimilerince "sönmez ateş" kavramının Pers ateşperestliğiyle (Mecusilik) bağlantılı olduğu öne sürülmüştür;  hatta eski  Türklerdeki ateşe saygıyı ön plana çıkaran "Od inancı" ile aralarında alaka kurulmaya çalışılmıştır, ancak bu ilişkilendirme çoğu zaman yanlış bir yaklaşımdır. Bölgesel bazı etkilenmeler dışında bu iki anlayış birbirinden oldukça farklıdır ve Türklerde ateşperesttik (ateşe tapma, ona yönelerek ibadet etme) hiçbir zaman görülmemiştir. Türk kültüründe ateş ve yakıldığı yer kutsaldır, ancak bu eski Pers kültüründeki gibi ateşe tapma şeklindeki bir inanç değildir. Ateş doğanın gizemli bir unsuru olarak görülür ve ona saygı duyulurdu.



OD ANA


Ateş tanrıçası. Ocağı ve içindeki ateşi korur. Kırmızılar giymiş yaşlı bir kadındır. Ateşin yalımıyla dalgalanan kırmızı ipekten bir kaftan giyer. Gök yerden ayrılırken yaratılmış olan Od Ana al bir kısrak üzerinde gezinir. Ateşin yalımlarını simgeleyen uzun kırmızı ve örülmüş saçları vardır. "Kırık Baştu Kıs Ene, Odus Baştu Ot Ene" olarak tanımlanır. Göğüsleri çok büyüktür. Od Ana evlerdeki ve çadırlardaki her ocağa bir iye gönderir. Yedi oğlu vardır ve yedisi de ateş tanrısıdır. Yeryüzündeki ilk ocağı Ülgen'in kızları yakmıştır, sonra da Od Ana'ya emanet etmiştir. Dokuz Ateş Irmağı’nın kavşağında dokuz köşeli bakır bir evde yaşar. Evin ve ülkenin koruyuculuğunu da simgeler. Kendi çocuğunu (yani ateşi) yediği söylenir. Bu durum ateşin alçalıp azalan yalımlı doğasını çağrıştırır. Moğollarda evliliği simgeler. Karaçaylarda "Teb Ana'' biçimi kullanılmaktadır.



OGUZ HAN


Türklerin atası olan kahraman. İlk Türk devletinin kurucusu. Bütün yaşamı boyunca Gökkurt (Börteçine) kendisine kılavuzluk etmiştir. Tüm hayatı daha doğumundan başlayarak olağanüstü olaylarla iç içe geçer. Görünümü de sıradan insanlardan farklıdır. Yüzünün rengi maviye çalar, gözleri al (kızıl) renklidir, ağzı ateş gibidir.

Doğar doğmaz yemek yemiştir. Bir kez süt emip sonra çiğ etle karnını doyurmuştur. Çok çabuk büyümüştür. Gücü simgeleyen boynuzlu bir tacı vardır. Babası Kara Han'ı öldürür. Ormanda tek boynuzlu bir yaratıkla vuruşarak öldürmüştür. Gergedan olduğu söylenen bu varlık olasılıkla aslında bir şeytandır. Oğuz Han pek çok boya adlarını o verir (Uygur, Kanglı, Kıpçak, Kalaç, Karluk gibi). İki eşinden toplam altı tane oğlu olmuş ve bunların çocuklarından da Oğuz boyları türemiştir. Avlanırken bir ırmağın ortasında yer alan bir ada bulur. Bu adanın içerisindeki bir ağacın kovuğunda ışıklar saçan çok güzel bir kız oturmaktadır. Destanın içerisindeki unsurlar çözümlendiğinde Yar-Sub (Yer-Su) anlayışının bu kızla sembolize edildiği görülür. Kızın saçları akarsular gibi mavidir ve dişleri inci gibidir. Onunla evlenir ve üç oğlu olur. Aradan yıllar geçer, bir gün gökten güçlü mavi bir ışık düştüğünü görür ve yanına yaklaşığında ışığın ortasında güzel bir kız bulur (Gök- Kal yani "Gök-Hava'' da bu kızla sembolize edilmiştir). İnanılmaz güzellikle olan bu kızın başında kutup yıldızı gibi ateşten bir ışık demeti vardır. Bu kızla da evlenir ve üç çocuğu olur. Rüyasında gördüğü Gümüş Ok'u isteği üzerine bulup getiren ilk üç oğluna bölerek paylaştırır. Aynı şekilde rüyasında gördüğü Altın Yay'ı da ikinci karısından olan çocuklarına paylaştırır. Lak (Ilak), Rak (Irak), Zak (Izak) gibi efsanevi ülkelerin kağanlarını yenerek buraları fetheder. Bazı benzerliklere dayanarak Mete Han'la özdeşleştirip tarihi bir kişilik olarak gösterilmesi makul değildir.



Bahattin Uslu’nun Türk Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak