28 Kasım 2022 Pazartesi

Doğu Avrupa'daki Türk Devletleri ve Boyları-5

 


İTİL BULGAR DEVLETİ (680-1391)


Kafkasların ve Karadeniz’in kuzeyinde Hun kalıntısı ve Ogur Bulgarlarının oluşturduğu devlete Büyük Bulgarya (Magna Bulgaria) denmiştir. Kurucusunun ismi Kürt’tür (Kubrat). Bulgar hükümdar ailesi Asya Hun hükümdarları sülâlesine bağlanmaktadır. 630 yılında Orta Asya’da Gök-Türklerin fetret devrine girmesi ile Hazarlar gibi Bulgarlar da idareyi kendi ellerine alarak Büyük Bulgar Devleti’ni kurdular. Bunda Avarların, 626’daki İstanbul kuşatmasından sonra Balkanlar ve Doğu Avrupa’da nüfuzlarını yitirmeleri de etkili oldu. Bulgar Devleti, İmparator Herakleios (610-641) zamanında Bizans ile sıkı ilişkiler kurdu. Ancak, devlet uzun yaşamadı ve kurucusunun 665’te ölümünden kısa bir müddet sonra şehzadeler arasındaki mücadeleden istifade eden Hazar Hakanlığının baskısı sonucu parçalandı.


Devletin yıkılmasından sonra Otuz-Ogurların çoğunluğunu oluşturduğu bir grup kuzeye çekilerek Idil Bulgarları Devleti’ni kurdu. Kurt’un oğlu Bat-Bayan, On-Ogur Bulgarları ve Macarların başında Hazarlara tabi olarak Kafkasya’daki yurtta kaldı. Bulgar kitleleri ile Tuna’ya yönelen diğer oğul Asparuh ise, Balkanlara geçerek (668), Tuna Bulgar Devleti’ni kurdu (679).


İtil Bulgar Devleti, Büyük Bulgarya Devleti’nin parçalanması üzerine İtil-Çolman (Kama) sahasında kurulan, Otuz-Ogurların çoğunluğu teşkil ettiği VII-XV. yüzyıllar arasında yaşayan devlettir. Devletin merkezi olan şehir de Bulgar adını taşır. Bulgarlar, bu sahanın yerli halkı olan Fin-Ogurları (Çeremiş, Mordva, Zuryen, Voltyak kavimlerini) idarelerine almışlar, Hunlardan, Sabarlardan, Uzlardan ve Hazarlardan da bazı kalıntılarla kaynaşarak bölgeyi süratle Türkleştirmişlerdir. Bulgarların Orta İtil sahasına VI. yüzyıl sonlarında gelmiş olmaları gerekir.


Bulgarların VII. ve IX. yüzyıllar arasındaki hayatlarına dair bilgimiz çok azdır. Bilinen nokta, Hazarların Doğu Avrupa’da en kuvvetli devlet seviyesine eriştikleri ve itil Bulgarlarının da Hazarlara bağlandıklarıdır. Hazarların merkezi olan İtil, büyük bir ticaret yeri haline dönüşünce, Bulgarların da İtil nehri boyunca yapılan büyük ticarete faal bir şekilde katılmaları gerçekleşmiştir. itil Bulgarları, bir yandan çiftçilik, bir yandan da ticaret yapıyorlardı. Orta İtil sahası, tabiî zenginliği ve ulaşım bakımından ticarete oldukça müsaitti.

 

 




Bulgar tüccarının, gerek Hazar ilinde ve özellikle Harezm’de, gerekse Samanîler ülkesinde İslam tüccarıyla olan sıkı temasları neticesinde, Bulgarlar arasında İslam dini yayılmağa başladı. IX. yüzyılın sonlarında, Bulgarlara ait en eski kayıtlar, onları, camileri ve mektepleri olan, tacir ve çiftçi bir kavim olarak göstermektedir.


X. yüzyıl başlarında itil Bulgarları Müslüman kültür dairesine iyice girmişlerdi. Bulgar hükümdarı fielkey Oğlu Almuş, 920-921’de Halife Muktedir Billah’tan İslâmî öğretecek âlimler, İslami binaları inşa edecek ustalar ve Hazarlara karşı savunma için yapılacak kale ve diğer masraflar için para talebinde bulundu. Halife bu isteği kabul ederek bir elçilik heyeti yolladı. Bu heyette halifenin mektubunu hükümdara okumakla ve hediyelerini teslimle görevli Ahmed Ibn-i Fadlan da vardı. Elçilik heyeti 2 Nisan 921’de Bağdat’tan hareketle Horasan üzerinden Harezm’e, oradan da Yayık ve Itil’i geçerek Bulgar Ili’ne vardı (12 Mayıs 922). Ibn-i Fadlan, Bağdat’a döndükten sonra seyahati ve Bulgar Ili’nde bulunduğu günleri anlatan bir eser yazmış ve o devir Bulgar tarihi için eşsiz bilgiler bırakmıştır. Ibn-i Fadlan seyahatnamesinde, o devirde Orta Asya’nın batısında yaşayan Oğuz, Peçenek, Hazar ve diğer Türk boyları hakkında da bilgiler vermektedir.


Bulgarlar ticaret ve ziraatla uğraşmakla birlikte, askerliğe de önem vermişlerdir. Ancak, onların askerî gücü daha çok savunmaya yönelikti. X. yüzyıl sonunda vuku bulan Rus saldırılarını çoğu kez püskürtmeyi başardıkları bilinmektedir. Bu tarihten Moğol istilasına kadar olan dönem hakkında pek fazla bilgi bulunmamaktadır. Moğollar, Kalka Savaşı’nda (.1223) Kuman ve Rus ortak ordusunu yendikten sonra Aral bölgesine dönerken Bulgarlar tarafından pusuya düşürülüp mağlup edilmişlerdi. Belki de bu saldırının intikamını almak maksadıyla Moğollar 1236 senesinde Bulgar ülkesine yöneldiler, şehir ve köyleri yakıp yıktılar. Bu arada Bulgar şehrini de tahrip ettiler.


Bulgar şehri, Altın Orda Hanlığı zamanında Pulat-Timur Han tarafından ikinci defa ağır bir tahribata uğratıldı (1361). Timur’un, Altın Orda Hanı Toktamış’a karşı yaptığı sefer esnasında şehir bir kez daha tahrip edildi (1391). Tutunmasına imkân kalmayan halk dağıldı, bir kısmı Kaman’ın kuzeyine, Kazan taraflarına göçtü. XV. yüzyıl ortalarında buralarda Bulgar-Kıpçak karışımı Müslüman ahali bulunuyordu ki, bunlar sonraki Kazan Hanlığının esas nüfusunu oluşturmuşlardı. Aynı bölgedeki Çuvaşların, eski Bulgarların torunları oldukları kabul edilmektedir.

 


 



TUNA BULGAR DEVLETİ (679-869)


Bulgarlardan bir zümre ayrılarak batıya doğru gitmiş, Tuna’ya kadar ilerlemişti. Asparuh’un kurduğu Tuna Bulgar Devleti’nin sahası, 681 senesinden itibaren Besarabya ile Dobruca’dan başka, bütün Kuzey Bulgaristan’a, doğuda Karadeniz’e, güneyde Balkanların geçitlerine ve Batıda Isker nehrine kadar yayılıyordu. Komşuluklarından dolayı en fazla ilişkileri Bizans’la olmuştur. Bizans tarafından resmen tanınmasından sonra, Tuna Bulgar Devleti Balkanlarda ve Orta Avrupa’da faal bir rol oynamaya başlamıştır.


II. Justinianus 688’de Bulgarlara karşı taarruza geçti. Bulgarlar onları durdurabilmek için Trakya’ya kadar ilerledilerse de imparatorun ordusu önünden çekilmek zorunda kaldılar. Bunun üzerine Slavların oturdukları yerleri tahrip eden imparator geri dönerken, Bulgarlar bir dağ geçidinde Bizans ordusunun etrafını sararak imha etti. Buradaki karışıklıklar, Bulgarlara Bizans’ın iç işlerine karışma fırsatı verdi. Sürgüne gönderilen II. Justinianus, Asparuh’un halefi olan Tervel Han’dan yardım istedi. 705’te onun desteği ile ikinci defa Bizans tahtına çıktı. İmparator yerini sağlamlaştırınca, sıkışık durumda iken verdiği yerleri geri almak için 708’de Bulgarlar üzerine yürüdüyse de mağlûp oldu.


Tervel Han, 716’da imparator III. Theodosios ile bir ticaret ve barış anlaşması imzaladı. Bu anlaşmanın sonucunda Araplar 718’de Bizans başkentini kuşattığında başkenti birlikte savundular ve Arapların geri çekilmesini sağladılar. Tervel Han, Bizans işlerine bir kez daha müdahale etmek istedi ise de, 718’de ölmesi buna fırsat vermedi.


Bizans imparatoru Konstantinos Koprinimos Arapları yendikten ve tahtını sağlamlaştırdıktan sonra Bulgarlara karşı hücuma geçerek pek çok esir aldı. Bulgarlar bu durum karşısında barış istemek zorunda kaldılar. Bulgar hanı, 759’da İmparator ile anlaşma imzaladı ise de, imparator tekrar taarruza başladı, ancak bu defa yenilerek geri çekildi.


Bundan sonra, Tuna Bulgar Devleti iç isyanlar yüzünden bunalım içine düştü ise de, Kardam Han ülkenin iç durumunu düzeltti. Saldırı girişiminde bulunan Bizanslıları mağlup etti (791 ve 792). Ondan sonra tahta geçen Kurum Han, Doğu Macaristan’ı ve Erdel’i ele geçirdi. Bulgar başkenti Presyaslav’ı tahrip ederek ilerleyen Bizans İmparatoru I. Nikephoros’u yenilgiye uğrattı. Kalabalık bir ordu ile yeniden Bulgarlar üzerine yürüyen II. Mikhael’i de mağlub eden Kurum Han, adeta Bizans’ı ortadan kaldıracak duruma geldi ve “altın mızrağını Yaldızlı Kapı ’ya asmaya” ant içti. 809’da Sofya’yı, Niş ve Belgrad kalelerini işgal ederek, Orta Avrupa ve Yakın Doğu arasındaki en büyük askerî sevkiyat ve ticaret yolunu denetimi altına aldı. 813’te Edirne’yi, daha sonra İstanbul’u kuşattı ise de, saldırıların en yoğun olduğu bir zamanda ansızın öldü (814).


Omurtag Han (814-831) zamanında Bizans İmparatorluğu ile 30 senelik bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma Bulgaristan’a güneyde sükûn, Bizans’a da mallarını gümrük ödemek şartı ile kuzeye sevk edebilme imkânı sağlıyordu. Onun zamanı Tuna Bulgarlarının en parlak devri oldu. Kurulan şehirler, saraylar, köşkler, su yolları, abideler, Pliska ve Preslav şehirleri ile Madara kasabası civarında yüksek bir kaya üzerinde Kurum Han’ın kitabeli kabartması, o çağlardan bize kalan yadigârlardır. Ancak, yerli Slav ahaliye oranla sayıca az olan Bulgar Türklüğü, o tarihler­ de yavaş yavaş Bizans kültürünün tesirindeki çoğunluğun etnik baskısını hissetmeye başlamıştı. Slavların devlet hizmetlerine alınması, yerlilerle evliliklerin artması ve kalabalık yerli halkın dili üst tabakada yayılması sonunda, Türk unsuru Slavlaşmaya başladı.


Slavlaşma, Bulgar hanları Malamır ve Presiyan zamanlarında artarak devam etti. Boris Han’ın 864’de Ortodoksluğu resmen kabul etmesi Bulgarların Hıristiyanlaştırması yolunu açtı. Böylelikle Bulgar Türk devleti, büsbütün karakterini kaybedip, Slav, Bizans kültür çevresine tamamen girmiş oldu. O güne kadar kullanılan Türkçe “Han” unvanı da Boris’in halefi Simeon (893-917) tarafından “Çar” a çevrildi.


Kurum Han’ın inşa ettirdiği Pliska şehri, Tuna Bulgarlarının eski başkenti idi. Madara’da kayaya yapılan kabartma, Kurum Han’ın hatırası için yapılmış önemli bir eserdir. Kabartmada hükümdar süvari olarak gösterilmekte, elinde hükümdarlığının işareti bir kadeh tutmaktadır.


Alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak