III. Bölüm
(Merlin, Arthur'un gayrimeşru oğlu Mordred'in Arthur'u öldüreceğini görür. Gölün Hanımı; kılıcı Exealibıır'u Arthur'a verir. Arthur Gumevere ile evlenir. Oysa Merlin'in kehanetine göre, Gumevere ile Sör Lancelot birbirlerini, Arthur'u sevdiklerinden çok seveceklerdir.)
Kral Arthur doğuştan Önderdi. Gençliğine karşın, en iyi şövalyelerde olması gereken özelliklere, güç, cesaret ve yeteneğe sahipti. En iyi krallarda olması gereken özelliklere de sahipti. Kendine güven ve gururla görkem içindeydi, ama zayıf ve yoksullara da sevgi ve anlayışla davranıyordu. Gençler için bir baba, yaşlılar için huzur olmuştu. Cahil veya zalim davrananlar karşısında sertti, ama herkese karşı cömert ve nazikti. Bilgeliğini, cesaretini ve hâzinesini halkının yaşamı daha iyi olsun diye kullandı. Halkı onu sevdi. Krallığı yönetiminin ilk gününden itibaren ona ün getirdi ve zamanının krallarından çok daha fazla anıldı.
Fakat birçok güçlü dük ve baron, Kral Arthur'un Britanya’yı birleştirme çabası karşısında direndi. Krallığının sınırları dışında kalan yerleri silah kullanarak işgal etmek zorunda kaldı. Merlin'in de öğütleriyle Kral Arthur, ilk yıllarını Kuzey Britanya, İskoçya, İrlanda ve Galler'in düklerine, yönetimini kabul ettirmekle geçirdi. İzlanda'ya gitti ve bu adayı da krallığına kattı.
Bu sırada Kraliçe Margawse'le tanıştı ve ona âşık oldu. Kraliçe, Orkneyii Kral Lot'un karısıydı. Merlin, çok sonra, onun Arthur'un kız kardeşi olduğunu açıkladı: "Tanrı sana öfkelendi, çünkü kız kardeşinle yattın ve o sana oğul verdi. Bu oğlun, sana ve krallığındaki bütün şövalyelere yıkım getirecek. Bu aptalca davranışın nedeniyle, onu cezalandırmak için giriştiğin savaşta ölmek senin kaderin."
Merlin Kral Arthur'a, Margawse'in doğum yaptığı gün doğan, soylu kandan bütün çocukları gizlice toplayıp öldürerek yaşamını kurtarabileceğini öğütledi. Bu tür çocuklardan olup, ölüm cezasına çarptırılan birçok bebek, Kral Arthur'un sarayın¬ da toplandı. Hepsini bir gemiye doldurup denize gönderdi. Bebeklerin boğulacağını veya gemi batmasa bile, soğuk ve açlıktan öleceklerini umuyordu.
Küçük tekne bir şatonun dibindeki kayalıklara çarptı ve dağıldı. Merlin ve Arthur'un bilgisi dışında, Arthur'un oğlu kazayı atlattı ve ona Mordred adını veren iyi biri tarafından kurtarıldı. Bu adam onu on dört yaşına kadar büyüttü. Sonra Mordred, annesinin ve Kral Lot'un topraklarına gitti ve onların dört oğlunun arasına karışarak eğitim görüp şövalye oldu. Arthur Mordred'i hep yeğenlerinden biri sandı.
Kral Arthur'un tebası, çocuklarına olanları öğrenince öfkelendi. Çoğu Merlin'i suçladı.
Çok geçmeden bir gün, Arthur ormanda atıyla giderken, Merlin'i kovalayan üç köylüye rastladı. Köylüleri kovaladı ve Merlin'e, "Buralarda olmasaydım ve seni kurtarmasaydım öldürülmüş olacaktın" dedi.
Merlin, "Yanılıyorsun" diye yanıtladı; "kendimi kurtarabilirdim. Ölümüne giden sensin; çünkü Tanrı senin yanında değil."
iki arkadaş, bir çeşme başında sandalyede oturan bir şövalyeye rastladılar. Şövalye, "Bu taraftan gelen her şövalyeye meydan okurum" dedi. "Ve seni de düelloya davet ediyorum."
"Öyle olsun" dedi Arthur.
İki adam, at sırtında, kızgın bir çatışmaya girdiler, mızraklarını birbirlerinin kalkanlarında paraladılar. Kral Arthur yine kılıcına uzandı. Şövalye, "kılıcın yerinde kalsın" dedi, "çünkü karşılaştığım en iyi mızrakçı sensin. Şövalyelik aşkına bir daha mızrakla karşılaşalım."
Seyis, iki mızrak getirdi ve iki adam tekrar tutuştular. Ama bu kez şövalyenin mızrağı sağlam dururken, Kral Arthur'un mızrağı parçalandı. Şövalye, Arthur'un kalkanına o kadar güçlü vurdu ki, kralı atıyla birlikte yere devirdi. Arthur kılıcını çekti ve "seninle ayakta dövüşeceğim, Sör Şövalye. Artık at üstünde dövüşemem" dedi.
İkisi de yerde, kılıçla yeni bir çarpışmaya başladılar. Toprak kanlarıyla kızarana kadar birbirlerine erkek geyikler gibi saldırdılar. Sonunda Kral Arthur'un kılıcı iki parça oldu ve kral, şövalyenin merhametine kaldı. Fakat Arthur hemen şövalyenin üstüne sıçradı, onu yere fırlatıp miğferini çıkardı.
Ne kadar aciz kaldığını gören şövalye, bütün gücünü topladı ve Arthur'u yıktı. Arthur'un miğferini çıkarıp kılıcını kaldırdı.
Şövalye kralın başını kesmeden, Merlin büyü yaptı ve şövalyeyi derin bir uykuya soktu. Sonra Kral Arthur'u kaldırdı ve şövalyenin atıyla onu oradan uzaklaştırdı.
Arthur, "Merlin, ne yaptın?" diye bağırdı. "Büyünle şövalyeyi öldürdün mü? Dövüştüğüm en iyi şövalyelerden biri o!"
"Onun için üzülmene gerek yok" diye yanıtladı Merlin. "Senden çok daha sağlıklı. Kısa bir süre için onu uyuttum. Gerçekten büyük bir şövalye ve bundan sonra sana iki oğluyla birlikte iyi hizmet edecek. Adı Sör Pellinor.”
Merlin, Kral Arthur'u tıp ilminde usta bir keşişe götürdü. Keşiş kralı iyileştirdi. Ayrılırlarken Arthur, Merlin'e "Artık kılıcım yok" dedi.
"Aldırma" diye yanıtladı Merlin; "az ötede uygun bir kılıç bulacaksın."
Birlikte at sürerlerken şirin, geniş bir göle geldiler. Suyun ortasında bir kadın kolu görünüyordu. Beyaz, işlemeli ipek giymişti ve elinde güzel bir kılıç vardı. "İşte!" dedi Merlin, "sana sözünü ettiğim kılıç!"
Sonra gölün üstünde bir kayık ve içinde bir hanım olduğunu fark ettiler. "Bu hanım kim?" diye sordu Arthur.
"Gölün Hanımı" dedi Merlin. "Seninle konuşmaya geliyor. Ona iyi davran da kılıcı sana versin."
Hanım yaklaşınca Arthur "Hanımım, şu kol tarafından suyun üstünde nasıl bir kılıç tutuluyor? Benim olmasını isterdim, çünkü kılıcım yok" dedi.
Hanım, "Kral Arthur, o benim kılıcım Excalibur" dedi, "istediğim armağanı bana verirsen onu sana veririm."
'İstediğin armağanı sana vereceğim" dedi Arthur.
"O zaman kayığı al ve kılıca doğru git. Kılıcı ve kınını al, ben de hazır olduğumda armağanımı isteyeceğim" dedi Hanım. Arthur kılıcı ve kınını alınca, kol sulara dalıp yitti.
"Hangisini yeğliyorsun?" diye sordu Merlin, "Excalibur'u mu yoksa kını mı?"
"Elbette Excalibıır'u” dedi Arthur.
"Hiç de bilge değilsin" dedi Merlin. "Kını on kılıç eder. Bu kını beline taktığın sürece, yaran ne olursa olsun bir damla kanın akmaz. Kını al ve devamlı yanında taşı."
Kral Arthur Caerleon'a döndüğünde, şövalyeleri, Sör Pellinor'la macerasını Öğrenip şaşırdılar. Yaşamını böyle tehlikeye attığı için biraz rahatsız oldular, ama kendilerinin yaşadığı tehlikeleri yaşayan bir kralları olduğu için de memnundular.
Arthur bir zaman geldi, Merlin'e, "şövalyelerim evlenmemi ve Britanya tahtını veliahtsız bırakmamamı istiyorlar" dedi. "Kimi öğütlersin?"
"Hepsinden çok kimi seviyorsun?" diye sordu Merlin. "Yuvarlak Masa'nın sahibi Sör Leodegrance'ın kızı Guinevere" dedi Arthur, "ondan güzel hanım görmedim."
"Onu benim sevdiğim kadar sevmeseydin" dedi Merlin, "sana, güzelliği ve iyiliği seni memnun edecek başka bir hanım bulurdum. Ama aklının Guinevere'e takıldığını görüyorum ve bunu değiştirmek için bir şey yapabileceğimi sanmıyorum."
"Haklısın" dedi Arthur, "fakat niçin fikrimi değiştirmek istiyorsun?"
Merlin şu öğütte bulundu: "Guinevere güzel ama sana iyi bir eş olmayacak. Gelecekte, büyük şövalye Sör Lancelot'yla seni sevdiklerinden fazla birbirlerini sevecekler."
Bu kehanet, Kral Arthur'u durdurmadı. Merlin'i ve bir grup şövalyeyi Sör Leodegrance'a gönderip Guinevere ile evlenme isteğini iletti.
Sör Leodegrance, Guinevere'in Britanya kralı ile evlenmesinden memnun oldu. Arthur için kızına çeyiz olarak toprak vermek anlamsız olacağından, Leodegrance yüz şövalye ve Uther Pendragon'un kendisine armağan ettiği Yuvarlak Masa'yı verme kararı aldı. "Kral Arthur'a en uyan armağan bu" dedi Sör Leodegrance; "bütün şövalyelerine huzur getirecek; çünkü masanın ne başı ne de ayağı var. Şövalyeler buluştuklarında mevkileri, yemek takımları ve ilişkileri birbirleriyle eşit olacak."
Kral Arthur, Guinevere ile Camelot'ta sade bir törenin ardından verilen büyük bir şölenle evlendi. Kral, yüz elli şövalyenin oturabildiği Yuvarlak Masa'dan çok memnun kaldı. Şövalyeler masanın çevresine oturduklarında, adlarının kendilerine ait olan mevkiye sanki büyüyle kazınmış olduğunu gördüler,
Donna Rosenberg'in Dünya Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder