Terminoloji
Arap ve Bizans kaynaklarına bakıldığında, her iki toplumun birbirlerini siyasi, dini, kültürel ve etnik açılardan tanımlamak üzere, farklı anlamları bulunan birçok terim kullandıkları görülür. Bu terimleri zikretmeden önce Bizans tabiriyle ilgili bir hususun belirtilmesi gerekir. Bizans terimi, gerek bu isimle anılan devlet ve toplumun gerekse çağdaşlarının kullandıkları bir ifade olmayıp, araştırmacılar tarafından verilmiştir.
Aslında Bizanslılar, kendilerini her zaman Roma İmparatorluğu'nun bir devamı olarak görmüşler ve bu sebeple devletlerine Imperium Romanum (Roma İmparatorluğu) dedikleri gibi, kendilerine de Romaio (Romalı) veya kültürel kökenleri itibariyle Graikos (Grek) adını vermişlerdir. Böylece devlet içinde yer alan farklı etnik kökenlere sahip unsurlar, Romalılık fikri sayesinde bir arada tutulmaya çalışılmış ve Roma'nın evrensellik düşüncesi, uzun zamanlar devlet siyasetinde belirleyici bir rol oynamıştır. Bununla birlikte Roma İmparatorluğu'nun doğu kesiminin, IV. yüzyıldan itibaren batıdan farklı bir şekil almaya başladığı görülmektedir. Hıristiyanlığı kabul etmiş olan İmparator 1. Konstantinos (324-337), Asya ve Avrupa kıtalarını birleştiren Bosphorus'ta (Boğaziçi), Propontis Denizi'nin (Marmara) girişinde (şimdiki Sarayburnu) yer alan ve tarihi m.ö. VII. yüzyıla kadar inen Byzantion kasabasını, 324'ten sonra yeniden imar ve iskan ederek 11 Mayıs 330 tarihinde Roma İmparatorluğu’nun yeni başkenti olarak ilan etmiştir. Bundan sonra şehir, Yeni Roma (Nea Roma), ikinci Roma (Secunda Roma) veya kurucusuna izafetle Konstantinopolis (şimdiki İstanbul, Ar. Konstantiniyye) adıyla anılmaya başlanmış ve burada yaşayanlara da Byzantioin denilmiştir. Hz. İsa'dan bu yana üç asır boyunca Roma imparatorları tarafından mahkum edilmiş ve mensupları takibata uğramış olan Hıristiyanlık, İmparator Büyük Konstantinos'un himayesinde bütün imparatorluğa hakim duruma gelmiş ve nihayet İmparator I. Theodosios (379-395) döneminde 381 yılında İstanbul'da toplanan II. Genel Konsil'de devletin resmi dini ilan edilerek putperestlik kanun dışı sayılmıştır.
Eski Imperium Romanum' un doğu ve batısında tek başına hüküm süren son imparator unvanına sahip Büyük Theodosios, ölümünden önce Roma İmparatorluğu'nu, iki oğlu Arkadios (395-408) ve Honorios (393-) arasında Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayırmış, Batı Roma'nın 476 yılında yıkılmasıyla başkenti İstanbul olan Doğu Roma, imparatorluğun doğrudan varisi olmuştur. IV. Yüzyıldan itibaren üç asır devam eden geçiş sürecinin ardından özellikle VII. yüzyılda, Grek kültürü doğuda tamamen hakim duruma gelmiş ve Grekçe, Latince'nin yerini almıştı. Böylece Doğu Roma imparatorluğu, Roma hukuk ve siyasi geleneği, Helenistik dönemden süzülerek gelen Grek kültürü ve Hıristiyanlığın yanı sıra, kısmen Sasani ve diğer Doğu unsurlarını da içine almak suretiyle kendine mahsus bir yapı kazanmıştı. Bu sebeple Batılı araştırmacılar genellikle, İstanbul' un başkent ilan edildiği 11 Mayıs 330 tarihinden 29 Mayıs 1453'te Fatih Sultan Mehmet tarafından fethine kadar bin yıldan fazla devam eden ve bir zamanlar Balkan Yarımadası, Anadolu, Suriye, Filistin ve Mısır topraklarında hüküm süren Doğu Roma İmparatorluğu’na, Byzantion'a nisbetle Bizans İmparatorluğu/Devleti, halkına da Bizanslılar adını vermişlerdir. Bu isimlendirmenin sonucu olarak, Bizans'la ilgili her türlü araştırmanın yapılmasını amaçlayan Bizantoloji ortaya çıkmıştır.
A. Arap Kaynaklarında Bizanslılar İçin Kullanılan Terimler
er-Rum: Arap kaynaklarında Bizanslıları ve Bizans Devleti'ni ifade etmek üzere en çok er-Rum terimi kullanılır. Ancak yukarıda bahsedilen Roma ve Bizans ayırımı, o dönemde söz konusu olmadığı için, bu terim hem Romalılar hem de Bizanslılar için kullanılmaktadır. Dolayısıyla metinde bunlardan hangisinin kastedildiği, yukarıda Bizans terimi ile ilgili açıklamalar yapılırken belirtilen hususlar dikkate alınarak anlaşılabilir. Sa'id el-Endelüsi'nin ifadeleri bu noktaya güzel bir örnek teşkil eder. İnsan topluluklarının değişik kabile ve dillere ayrılmadan önce yedi gurup (ümmet) olduklarını belirten Sa'id el-Endelüsi, beşinci sırada Romalılara yer vermektedir (ve emme'l-ümmetü'l-hümisetü ve hiye'r-Rum). Hem Roma hem de Bizans için er-Rum terimini kullanmakla birlikte onun ifadelerinden, günümüz anlayışıyla Roma'dan Bizans'a geçiş, açık bir şekilde görülmektedir. Sa'id el-Endelusi, Romalıların geniş topraklara ve meşhur imparatorlara sahip olduklarını, başkentlerinin m.ö. 754 yılında kurulan Roma, dillerinin ise Latince olduğunu belirtmekte ve Hıristiyanlığı kabul eden Helena oğlu Konstantinos'un Kostantiniyye'yi kurmasından itibaren buranın başkent olageldiğini (kü'idetü meliki'r-Rum illi vaktina hüza), başlangıçta putperest (siibie) olan Romalıların, Konstantinos'un çağrısı üzerine putperestliği bırakıp Hıristiyanlığı seçtiklerini, ifade etmektedir. Roma'dan Bizans'a geçişi diğer Arap-İslam kaynaklarında da görmek mümkündür.
Rumi ifadesi ise Bizans'a mensup, Bizanslı anlamına geldiği gibi etnik olarak Rum asıllı olanları da ifade etmektedir. Şu halde er-Rum terimi, Rum asıllıları tanımlamak üzere etnik içerikli olarak kullanıldığı gibi Rus, Ermeni, Bulgar, Slav ve diğer unsurlardan meydana gelen Bizans imparatorluğu için de kullanılmaktaydı. Böylece Arap müelliflerinin Bizans Devleti'nin homojen olmayan çokuluslu karakterinin farkında oldukları anlaşılmaktadır. Kuran-ı Kerim'de bir defa zikredilen ve müstakil bir sureye adını veren er-Rum ifadesi, Bizanslılar için kullanılmış ve Sasanilere mağlup olmuş Bizanslıların, 3 ila 9 yıl içerisinde galip gelecekleri belirtilmiştir (Elif, Lam, Mim. gulibeti'r-Rüm...).
Anadolu başta olmak üzere Bizans topraklarını ifade etmek üzere Biltidü'r-Rüm/Ardu'r-Rüm, Akdeniz için Bahru'r-Rüm, Bizans imparatorları için ise Kayser, Meliku'r-Rüm, 'Aztmu'r-Rüm vs. ifadeler kullanılmaktadır.
Benu'l-Asfar. Etimolojisi hakkında farklı açıklamalar bulunan Benu'l Asfar, Arap kaynaklarında Asfaroğulları (veya Sarılar) anlamında Bizanslılar için kullanılan bir terimdir. Arap kaynaklarına göre Rumların soyu Hz. İbrahim’e dayanmakta olup Rum b.İsu b. İshak'ın neslinden gelmektedirler ve dedeleri Rum b. 'İsu, sarı olduğu için Asfar lakabıyla anılmaktaydı. er-Rum tabirinden sonra Bizanslılar için en fazla Benu'l-Asfar teriminin kullanıldığı görülmektedir. İbn Hişam'ın rivayetine göre Bizanslılara karşı Tebük seferi hazırlıkları yapıldığı sırada münafıklar Müslümanları caydırma amacıyla "Benul-Asfar'la savaşmak, Arapların kendi aralarında yaptıkları savaşlara benzemez" demişlerdi.
el- 'Ilc: el-'Jlc terimi görgüsüz, kaba ve barbar gibi küçültücü anlamlara gelmekte olup Arap olmayan gayrimüslimler hakkında kullanılmaktadır. Çoğulu a'lac veya 'uluc şeklindedir. Bu terimin aynı anlamları ihtiva eder biçimde Bizanslılar için de kullanıldığı görülmektedir. Belazuri, Yermuk savaşında çok sayıda Bizanslının öldürüldüğünü belirtirken fekatele mine'l-'uluci halkan ifadesini kullanmaktadır.
Bunlardan başka genel olarak gayri müslimler için kullanılan küffar/kefere, bütün Hristiyanları ifade eden en-nasara ile temelde yahudi ve hıristiyanları tanımlamak üzere kullanılan Elzlü'l-Kitab kavramının da zaman zaman Bizanslılar için kullanıldığı burada belirtilmelidir. Mesela İbn Kesir Tebük seferinin Bizans'a karşı düzenlendiğini belirtirken emerellalzu Te'ala (. ..) 'ame ğazveti Tebük li-kıtali a'daillalzi mine'r-Rumi'l-kefereti min Ehli'l-kitab ifadesini kullanmaktadır.
B. Bizans Kaynaklarında Araplar İçin Kullanılan Terimler
Arabes: Bizans kaynaklarında umumi olarak Arapları ifade etmek üzere genellikle Arabes veya Arabioi terimleri kullanılır (tekili sırasıyla Arabs ve Arabios). Arap yarımadası başta olmak üzere Arapların yaşadığı coğrafya ise Arabia şeklinde zikredilir (mesela Arabia Deserta, Arabia Felix). Aslında bu isimlendirmenin milattan çok önceki yüzyıllara kadar indiği ve Asur, Babil belgeleri ile Eski Yunan ve Latin kaynaklarına dayandığı görülmektedir.
Sarakinoi: Grekçe kaynaklarda Araplar için kullanılan diğer bir kavram Saraceni! Sarakinoidir. Anlamı ve etimolojisi hakkında çeşitli görüşler ileri sürülen bu ismin, Hz. İbrahim’in hanımı Sare'ye izafetle verildiği veya "çadır sakinleri" anlamına gelen skenitai kelimesinden türediği belirtilmektedir. Bizanslı yazarlar özellikle bedevi Arapları ifade etmek üzere Arabes Skenitai tabirini kullanmaktadırlar. Bununla birlikte Arabes, Sarakinoi ve Skenitai kavramlarının birbirlerinin yerine kullanıldıkları da görülür.
Hagarenoi ' Agarenoi: Roma ve Bizans kaynaklarında Hagarenoil 'Agarenoi, Hagarenil'Agarenil' Agraei şeklinde zikredilen bu kavram, Suriye çöllerinde yaşayan ve Roma veya Bizans'la anlaşma yapmış Arapları ifade ettiği gibi, bütün Araplar hakkında da kullanılmaktadır. Bu ismin aynı adı taşıyan müstakil bir Arap kabilesine veya Hz. İsmail’in annesi Hacer'e izafeten (Haceroğulları) verildiği şeklinde farklı açıklamalar bulunmaktadır. Özellikle kilise yazarlarının, Arapların aslında bir cariye olan Hacer'in soyundan geldiklerini vurgulama- amacıyla bu kavramı kullandıkları görülür.
İsmailitai: Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’in soyundan gelmiş olmalarından dolayı Araplara, İsmailoğluları anlamında bu isim verilmiştir.
Bu kavramların dışında, kendilerinden başka milletlerin gayri medeni oldukları düşüncesinden hareketle, onları barbar olarak isimlendiren Eski Yunan ve Roma dönemi anlayışının bir uzantısı olarak, Bizanslılar da diğer toplumlar için barbaroi ifadesini kullanmakta ve bununla bazan Arapları kastettikleri görülmektedir.
Casim Avcı’nın İslam Bizans İlişkileri Adlı Kitabından Alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder