26 Kasım 2022 Cumartesi

Türk Soylu Halklarda Yaradılış Mitleri -2

 İnsanın Yaradılışı


Baykal Tunguzlarının efsanelerine göre, Buga (Gök Tanrı), ilk insan çiftini yaratmak için dört değişik yönden; Doğudan demir, Güneyden ateş, Batıdan su ve Kuzeyden de toprak toplayıp, demirden kalbi, sudan kanı ve ateşten vücut ısısıyla insanı, topraktan et ve kemiklerini yarattı.

Suriyede yaşayan Yezidilerin yaradılış efsanelerinde Tanrı, ateş, su, hava ve topraktan Adem’in bedenini yaratırken,  Yahudi ve Arapların sonraki dönem efsanelerinde Tanrı’nın dünyanın dört bir köşesinden bu maddeleri getirdiği anlatılır. Ruysbroeck’in 13.yy’a ait kaleme almış olduğu eserinde Orta Asya Mani inancına göre, bedeni şeytanın yarattığı, Tanrı’nın ise ona can verdiği sapkın inancından bahseder. Yahudi efsanelerine göre dört bir yönden toplanmış olan bu maddeler, kırmızı, beyaz, siyah ve kahverengi olmak üzere, aynı zamanda dört ana yöne ilişkin renkleri de temsil ederler. Ruysbroeck, Moğolların şölenlerde dört ana yöne içki döktüklerini anlattığı çalışmasında bu yönlerin temsil ettiklerini şu şekilde tarif eder: “Ateşi şereflendirmek için Güneye, havayı şereflendirmek için Doğuya, suyu şereflendirmek için Batıya ve ölüleri şereflendirmek için Kuzeye” içki serperler. Görüldüğü gibi Moğol inançlarında, Tunguzlarda olduğu gibi, Güney ateşin, Batı ise suyun yönü olarak karşımıza çıkmaktadır.


İnsan ve tabiat arasındaki yakınlık, dünyanın insana görünümlü bir kutsal varlığın bedeninden meydana geldiğinin anlatıldığı bir başka efsanede çarpıcı şekilde ifade edilir. Kalmuklar, dünyanın Manzaşiris’in (Budizmdeki Manjucri) bedeninin parçalarından oluştuğuna inanırlar. Buna göre, Manzaşiris’in damarlarından ağaçlar, iç organlarının sıcaklığından ateş, etinden toprak, kemiklerinden demir, kanından su, saçlarından otlar, gözlerinden ay ve güneş, dişlerinden yedi gezegen ve sırtından da yıldızlar teşekkül etmiştir. Çin mitolojisindeki kutsal varlık Panku öldüğünde, nefesinden rüzgâr, sesinden şimşek, sol gözünden güneş, sağ gözünden ay, kanından ırmaklar, saçlarından bitkiler, tükürüğünden yağmur ve cesedinde ortaya çıkan kurtçuk ve böceklerden de insan nesli meydana gelmiştir. Buna benzeyen bir başka efsaneye Hind Rigveda metinlerinde (X/90) rastlarız: burada anlatıldığına göre dünya, Purusas’ın bedeninden meydana gelmiştir. Kalbinden ay, gözünden güneş, ağzından İndra ve Agni, nefesinden rüzgâr tanrısı, göbek deliğinden hava, kafatasından gök kubbe, kulaklarından yönler ve ayaklarından da yeryüzü oluşmuştur. Bu efsanelerin ortak yönü, hepsinde güneşin göz veya gözlerden meydana gelmiş olmasıdır. Koçinşina kitabında Buda’nın Banio isimli bir devin bedeninden dünyayı yaratırken kafatasından göğü, etinden toprağı, kemiklerinden dağlar ve taşları, saçlarından bitkileri meydana getirdiği anlatılır. Bu efsanede Rigveda’da olduğu gibi, gökyüzünün bu yaratığın kafatasından yapılmış olduğu anlatılmaktadır. Mani dinine karşı yazılmış olan bir hiciv metninde (Shkand-Gumanig-Vischar) Manilerin, şeytan Kund öldürüldüğünde dünyanın meydana geldiğine inandıkları iddia edilir. Hicivde nakledilen Mani inancına göre, Kund’un derisinden gökyüzü, etinden toprak, kemiklerinden dağlar ve saçlarından bitkiler yaratılmıştır. Pers dini metinlerinde (Bundahishn, 31) dirilişin tasvir edildiği bölümde belirtildiğine göre, dirilişte kemikler topraktan, kan sulardan, saç bitkilerden ve hayat da ateşten geri gelecektir. Görüldüğü gibi, bütün bu sözkonusu Asya kökenli tasavvurlarda insan (mikrokozmos) ve evren (makrokozmos) birbiriyle yakın ilişki içindedirler.

İzlanda mitolojisinde geçen Grimnismal (40/41, Vafthrudnismal, efsanesi yukarıda zikredilenlerle çok yakın özellikler taşımaktadır. Bu İzlanda efsanesinde mucizevi dev Ymir öldürüldüğünde, etinden toprak, kanından su, kemiklerinden dağlar, saçlarından ağaçlar ve kafatasından gök kubbe yaratılmıştır. Suorri’nin derlemesine göre dev Ymir’i, Tanrı Bors’un oğulları olan Odin ve Vili  öldürmüştür. Theodor Khoni’nin Mani inancına göre şeytan Kund’u üç kardeş Tanrının öldürdüğünü aktardığı metne dayanan Reitzenstein, bu İskandinav efsanesinde Mani dini etkisi bulunduğunu ileri sürer. 


Gök yüzünün Mani dininde olduğu gibi devin derisinden değil de, kafatasından oluşması, kafatasının böyle bir anlam taşıdığı bir örnek daha olduğunu düşündürmektedir.


Bu İzlanda efsanesinin kökeni konusunda başka fikirler de ileri sürülmüştür. Dünyanın Ymir’in vücut parçalarından meydana geldiği tasavvurunun Orta Çağ’da yaygın olarak rastlanan bir yaradılış efsanesine dayandığı söylenir lâkin, bu hikayede “Yaradılış” ters yönde işlemektedir. Bu efsaneye göre, “ilk insan” kâinattan değişik maddeleri toplanması ile meydana gelmiştir. Adem’in yaradılışı konusundaki efsaneler üzerine mukayeseli bir çalışma yapmış olan Max Förster, bütün efsanelerin temelinde Yahudi Aleksandrias’ın Yunanca olarak yazıp, günümüzde sadece Slavca tercümelerinin bulunduğu, Henoch’a kitabına dayandığını ileri sürer. Adem’in bedenini meydana getiren sekiz “ilk madde”, efsanenin muhtelif anlatımlarında değişmekle birlikte, topraktan etinin, taşlardan kemiklerinin, sudan (deniz suyu) kanının, güneşten gözlerinin, bulutlardan düşüncelerinin ve rüzgârdan da nefesinin yaratılması en sık rastlanan tasavvurlardır. Bazı kaynaklarda bunlara ilâve olarak, saçlarının otlardan, vücut ısısının ateşten, damarlarının kökten ve hâtta terinin de erimiş kardan yaratıldığı anlatılır.


Yaradılışın bu “ilk madde”lerini incelerken, Adem’in düşüncelerinin bulutlardan yaratılmış olması oldukça dikkât çekicidir. Çünkü, diğer bütün maddeler vücut parçaları ile belli bir paralellik ve benzerlik arzetmesine karşılık, “düşünce”deki farklılık nasıl açıklanabilir? Grimnismal’de bulutlardan bahsi geçmekle birlikte, orada da bulutların Ymir’in beyninden yapılmış olduğu anlatılır. Bu halk hikayesinin bakış açısından bulutların, “düşünceler”den ziyade, “beyini” temsil etmesi daha akla yatkın olduğudur. Grimnismal’de yazdığı şekliyle, gök kubbenin de Ymir’in kafatasından oluşmuş olması, bütün bu efsanelerin temelinde Henoch kitabından daha başka bazı etkilerin olduğunu akla getirmektedir. Zira, Adem’in kafatasının gök kubbeden yapıldığının tasavvur edilmesi biraz güç görünmektedir. Daha önce bahsetmiş olduğumuz gibi, Rigveda’da gök kubbenin bu kutsal varlığın kafatasından yapılmış olduğu tasavvuru vardı. Devin kafatasını gök kubbe ile eşleştiren aynı tahayyül şekli, muhtemelen beyin ile de bulutları eşleştirmiştir. Göründüğü kadarıyla hem Grimnismal’de zikredilen efsanenin, hem de Asya âleminin dünyanın yaradılış efsanelerinin kökeninde, yukarıda nakletmiş olduğumuz Adem’in yaradılışı efsanesinden çok daha eskilere dayanan bir tasavvur şekli olduğu ortaya çıkmaktadır. Grimnismal’de geçen Ymir efsanesiyle, bunun Asya mitolojilerindeki karşılıkları arasındaki ilişki, bu tasavvur biçiminin İzlanda’ya nasıl ulaştığı konusu ise hâlen meçhûldür. Buna mukabil, yine İzlanda mitolojisindeki Gylfaginning destanında Ymir’in bedeninde kurtçuk olarak hayat bulan ve Tanrıların emri ile insan sureti ve zekâsına kavuşan cücelerden bahsedilir. Bu yönüyle bu efsane, Çin mitolojisinde bahsi geçen ve Panku’nun bedeninde yuvalanıp, sonra insan neslini oluşturan kurtçuk ve böcekleri hatırlatmaktadır.



Uno Harva'nın Altay Panteonu adlı kitabında alıntılanmıştır.


Çeviren: Erol Cihangir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak