14 Kasım 2022 Pazartesi

TÜRK MİTOLOJİSİ'NDE GEÇEN KİŞİLER, KAVRAMLAR VE TANRILAR - 39

 KELÇE


Kel kahraman. Çok bilmiş, kurnaz ve talihlidir. Ukala,  hazırcevap ve alaycı olarak da görünür. Aslında saçları uzundur ancak kendisini kele dönüştürerek öteki dünyaya bile gidebilir, göğün yedi katını ve yıldızları dolaşır. Türklerde kellik bir güç simgesi olarak algılanır. Kalçapatır ( Kelce Batur) olarak geçtiği şiveler de vardır.



KELEY


Ülgen'in kızlarından biriyle topraktan türemiş bir şamanın evliliğinden doğan bir kişidir. Peltek dillidir. Moğollar ve Avarlar ilk atalarının kel olduğunu söylerler ve bu anlayışla bağlantılı görünmektedir. Bir görüşe göre Keloğlan adlı masal kişiliğinin oluşmasında rol oynayan arkaik tiplerdendir.

KEMPİR


Çok büyük yaratık, inanılmaz büyüklükte masal varlığı, dev. Başı bazen bulutlara değecek kadar uzundur. Kimi masallarda insanı yeraltına götürüp tutsak eder sonra da acıkınca yer. Bazen  de yakaladığı kişiyi ters çevirip ağzına yaklaştırarak topuklarından kanını emer. Kazakların halk söylencelerinde devler yaşlı çirkin bir kocakarı şeklindedir. Değişik türleri bulunur:

1. Mastan (Mıstan, Bıstan) Kempir: Ağzından alevler saçar.

2. Zulman (Zolman, Jolman) Kempir: Her üç ayda bir doğum yapan dişi bir devdir.

3. Yalınavuz (Yolmağus, Jalmağuz) Kempir: üç, yedi veya on iki başı vardır.

4. Yalbağan (Yelbeğen, Jelbegen) Kempir: Sarı veya siyah renkli  bir devdir.

Kempir anlayışının at tanrısı (veya yıldırım tanrısı) konumunda bulunan Kambar Han'la bağlantılı olma ihtimali vardır. Kazak kültüründe ve komşu topluluklarda gökkuşağınaysa "Kempirkoşak" veya "Kambarkuşak" adı verilmesi bu iki kavram arasındaki  ilişkiye bir kanıt olarak görülebilir.



KER


Kötü varlık. Çoğu zaman bir sıfat olarak kullanılır. O varlığın kötücül  bir özelliğe sahip olduğunu gösterir.  Hepsinde  bulunan ortak bir özellik olarak tek ayaklı, tek gözlü, tek kollu, kel varlıklardır.  Öteki aleme ait canlılar daima tek gözlü olarak betimlenir. Bu nedenle "ker" sözcüğünün "kör" anlamına geldiğini öne süren görüşler de mevcuttur. Sümerlerde "Kur" adlı bir yeraltı canavarı bulunur ki, yeraltında yaşayan varlıkların "ker" sözcüğüyle tanımlanmasının  kökeni buradadır. Yeraltında yaşadığına inanılan ve insanı sakalıyla boğup öldürdüğü söylenen, dirsek boyundaki  Kerle adlı kötü varlıklar da bunların bir türüdür. Bu sıfatla anılan altı önemli varlık bulunur:

- Ker Yutpa: Yeraltı Ejderi.

- Ker Abra: Yeraltı Yılanı.

- Ker Arat: Yeraltı Balığı.

- Ker Doydu: Yeraltı Balığı.

- Ker Köylek: Yeraltı Cadısı.

- Ker Ayna: Yeraltı Şeytanı.


KILA İYESİ


"iye-Kul" olarak da bilinir. Hayvanların koruyucu ruhudur. Her hayvan için farklı bir iye vardır. Kimi inançlarda bu ruh aynı zamanda  bir  Şamana  aittir ve  onun  sağlığını korur.  Çünkü  onun  başına ne gelirse Şamanın başına da aynısı gelir. O yaralanırsa Şaman da yaralanır.  Yani bir hayvan  türünü koruyan, onların  sahibi  olan  bu iye aynı zamanda bir Şamanın da koruyucu ruhudur. Bu kavram, Şamanizm'de bulunan insan ve diğer canlılar arasındaki doğrudan bağlantının en ilginç örneklerinden  birisini oluşturmaktadır. Bu ruhlar genelde vahşi bir hayvan görünümünde olmalarına karşın bu ruhların gerçek biçimleriniyse Şamanların kendileri bile göremezler. Dağlarda gizlenirler ve yerlerini kimse bulamaz. Kimi söylencelere göre şamanı doğuran bu hayvandır. Ulu bir çam ağacının dallarında, kuluçkaya yatan iye-Kul'un koruduğu yumurtadan şaman çıkar. Bazı hayvanların ruhu kimi boylar için çok önemlidir, çünkü o hayvanın soyundan  geldiklerine  inanırlar.   Bu  boyların  Şamanları  kendilerini bu hayvanlara benzetecek biçimde giysiler giyinirler ve ona göre takılar takarlar. Her Şaman belirli bir hayvanın tonuna bürünebilir. Örneğin at, karga, atmaca, kuğu, kartal, torna, kakım, tavşan, deve, koyun, ayı, kurt, tilki, boğa gibi hayvanlar ongun (totem) olarak algılanan başlıca canlı türleridir.



KISIL/KlZlL


Öfke tanrısı. İnsanlara öfke duygusu verir. Yeryüzündeki kin ve nefret kendisinden kaynaklanır. Kızıl bir kılıcı ve kızıl bir topuzu vardır. Hiddetli bir görünümü vardır. Öfkelendiğinde gök gürültüsüne benzer bir ses çıkarır.

KIZAGAN


Savaş tanrısı. Göğün dokuzuncu katında yaşar. Kayra Han'ın oğludur. Çok kuvvetlidir. Orduları yönetmekte, savaşları kazanmakta, düşmanı yenmekte komutanlara yardımcı olur. Kızıl yularlı bir kızıl buğra (deve) sırtındadır. Asası gökkuşağıdır. Kızıl renkle simgelenir. Savaşçıları korur. Kuvveti sembolize eder, savaşçılara ve askerlere kuvvet verir.  Onların yenilmez olmalarını sağlar.  Bazen çok az sayıda askerin kendisinden kat kat fazla büyüklükteki orduları yendiğine tanık olunur. Tarihte bu gibi vakalara rastlanması hiç de az değildir. İşte bu gibi olaylarda Kızagan'ın yardımcı olduğuna inanılır.


KİMSENE


Türk ve Altay halk inancında -evlerde yaşayan  anlamında-  "ev cini" demektir. Cinlerin adlarının telaffuz edilmesinin  onları  çağırmak anlamına geleceği gerekçesiyle uygun bulunmaması ona  "Kimse, Kimsene" gibi örtülü isimler verilmesine neden olmuştur.  Özellikle evlerde yaşadığı düşünülenler için bu tabirler tercih edilir. Ev içinde kavgaları ve dargınlıkları  hiç  sevmez ve böylesi  durumlarda evi terk edebilir. Hasat zamanı harman yerine veya saman  taşınan ağıla gidip çalışanlara yardımcı olur.



KİŞTEY


Zina tanrıçası. Baştan çıkarıcı, ayartıcı tanrıça. Sekiz gözü vardır. Siyah bir tilkiye dönüşebilir. İnsanları zina yapmaya, evlilik dışı ilişkiler kurmaya iter. Türk inancında zina büyük günahlardandır.

KORBOLKO


Ateşi insanlara getiren efsanevi kuş. Tanrı Ülgen tarafından gönderilerek bazı söylencelerde ateşi, bazen de yakmaya yarayacak olan çakmaktaşlarını getirdiği söylenir. Bu taşların biri ak, diğeri karadır. Birbirine sürtünce kıvılcım çakar. Kimi  söylencelerdeyse  Tanrı  Ülgen bu kuşun kılığına girerek kendisi getirmiştir bu taşları.


KOROSUN


Sağlık tanrısı.  Hastalıkları iyileştiren aydınlık yüzlü bir ihtiyardır. İlave olarak daha  özelde  "çiçek sayrısı"  (çiçek hastalığı)  denilen ve eski dönemlerde oldukça tehlike arz eden bir rahatsızlığa şifa veren tanrı olarak görülür. Bu hastalık vücutta çiçek gibi açan kızarıklıklarla ortaya çıktığı için bu şekilde anılır. Türklere göre çiçek sayrılığı yedi kardeştir (yedi türdür) ve korunmak için Korosun Han'dan yardım istenir.



KÖRMÖS


Ruhani varlıkları  ifade  etmekte kullanılan bir  kavramdır.  İyilik ve kötülük yapan ruhların tamamına verilen bir addır. Önderleri "Kürmez Han" olarak bilinir (Maniheizm sonrasında ruhlar tanrısı Hürmüz'le özdeşleşmiştir). Yerüstünde yaşayan ruhlar, su ve toprak altında yaşayan ruhlar, gökyüzünde yaşayan ruhlar olmak üzere yaşadıkları alana göre değerlendirilirler. Körmösler en çok gün batımında ve gün doğumunda ortaya çıkar ve etkin olurlar. Bu yüzden tehlikeli sayılan bu vakitlerde uyumak uygun görülmezdi. İnanışa göre insanların ruhlarını ele geçirebilirler. Bu bağlamda "Körmöslü"  kavramı ruhsal hastalığı olan kişi anlamında kullanılır. Körmösler üçe ayrılır:

1. Aruğ (Arı) Körmös: İyicil ruhlardır. İnsanları ve ailelerini korurlar. ülgen'in emrindedirler. Yeryüzünde iyilik yaparlar. Tanrı'nın görevlendirdiği varlıklar olan melekler bu grupta yer alır.

2. Caman (Yaman) Körmös: Kötücül ruhlardır. Yeraltı dünyasında Erlik'in hizmetkarıdırlar. İnsanların canını alıp götürebilirler. Şeytani varlıklara Sokor Körmös ( Kör Melek) adı verilirdi.

3. Kal (Gal) Körmös: Acıklı ruhlardır. Eziyet çekerler. Kötülük veya iyilik yapamazlar. Sözcüğün kökeninde gal/kal (ateş) manası bulunur.

Bunlardan başka ölen insanların ruhlarının Körmöse dönüştüğü inancı yaygındır. Örneğin Yakutlarda ölülerin başıboş dolaşan ruhlarına Üğör adı verilir. Kaza sonucu ölmüş olan insanların ruhlarına Obun, intihar edenlerinkine Alban denilir. Ataların ruhlarıysa Ozor olarak anılır.



KÖRTİGES


Hastalık cini. İnsanlar üzerinde türlü çeşitli hastalıklara neden olabilirler. Yaygın olarak insanların el ve ayaklarını tutmaz hale getirirler.



KÜBEY


Doğum tanrıçası.  Dişiliğin simgeselleştiği tanrıçadır. Çocukların ve kadınların koruyucusudur. Yeryüzünde saf ve temiz olan şeyleri korur. Bazen temizlik tanrıçası olarak da görülür. Doğum yapan kadınlara yardımcı olur, çocuğa ruh verir. Gökten inerek doğum yapan kadının yanında durur, onun ağrılarını hafifletir. Fakat kadın onu göremez. Süt Gölü'nden yanındaki tulumlarla  getirdiği  sütü  doğacak çocuğun ağzına damlatır. Böylece daha fazla süt isteyen çocuk annesinin karnından  dışarıya  çıkmak  ister. Çocuk  doğduktan  üç gün sonra gider. Kökünden Bengisu (Yaşam Suyu) akan kutlu ağaç Ulukayının (Yaşam Ağacı'nın) içinde yaşar. Kübey Ana'nın ayaklarıyla bacakları ağaç kökünü andırır ve göğsünden sağaltıcı  özelliği olan bir süt verir (Bu aslında onun Yaşam Ağacı'yla özdeş olarak görülmesinin ve verdiği  sütün de  Bengisu  ile eşdeğer tutulmasının bir sonucudur). Yaşam Ağacı ve Kübey'in her ikisi  de  ışık saçarlar. Yarı beline kadar çıplak, uzun saçlı, orta yaşlı bir görünümündedir. Bedeni hafif zayıftır. Ciddi bakışlıdır. Tatarlarda insanları övünmeye teşvik eden Kupay adında bir ruh vardır.



KÜLDÜRGİŞ


Güldürü cini. Ormanlar ve çöllerde yaşadıklarına inanılır. Bu varlıklar çok büyük göğüsleri olan kızlardır. Özellikle yalnız gezen insanların yollarını keserler yakalayınca da onları güldürecek davranışlar sergilerler ve kimi zaman da gıdıklarlar. Bazen bu kızların cinsel içeriği bulunan davranışlar sergiledikleri de anlatılır. Çünkü gıdıklama ve kahkahayla cinsellik arasında daima bir ilgi bulunduğu düşünülür. Yalnızken sürekli kendi kendine gülen insanların halk arasında deli olarak nitelenmesinin veya o kişilerin uyarılmasının kökeninde de yine bu davranış biçiminin ruhsal varlıklara bağlanmasıyla alakası vardır.



KÜMÜR


Kömür tanrısı. Kapkara bir görünümü vardır. Erlik Han'ın oğludur. Gömleği kara dumandandır. Yeraltında yaşar. Kötü ruhların ve şeytanların başı ve yöneticisi olarak görülür.


KÜPEGİREN


Evler yıkan, bozgunculuk yapan sonra da küpe girip saklanan ve şekil değiştirebilen bir  kadındır.  Azerbaycan  masal  karakterlerinin en kötü olanlarından biridir. Bir an için güzeller güzeli de olabilir, gerçek çirkin görünümüne de bürünebilir; gökyüzüne de  çıkabilir, yere de inebilir.


LAK-RAK-ZAK


Üç efsane ülke. Bu ülkelerin kendi adlarıyla anılan hakanları vardır: Lak Han, Rak Han ve Zak Han. Oğuz Han bu ülkelere seferler düzenleyerek fethetmiştir. Moğol İmparatorluğu'nda seyahat eden Avrupalı gezgin Rubruk'a göre Başkurtlara komşu olan "Ilac" adlı bir kavim bulunur. Marco  Polo  da "Lac"  ülkesinin son  derece karanlık bir diyar olduğundan bahseder, ancak buralara dair bilgileri başkalarından duyarak edinmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Oğuz destanlarının bazı versiyonlarında bu ülke "Ulak" olarak anılır. Slavca "Valah/Vlah"  sözcüğüyle ilişkilendirerek buranın Avrupa'da  bir bölge (Eflak) olduğunu öne sürenlerde bulunur.  "Rak/Irak''  ise doğrudan  günümüzdeki "Irak''  topraklarını akla  getirir ancak bu  hususta bu kadar kestirme bir sonuca varmak doğru değildir. Bir Arap ülkesi olan Irak'ın adı Arapça kıyı, kenar ve suyu bol, bereketli gibi manalarla ilişkilendirilir. Izak kelimesi de genellikle Fars Mitolojisi'ndeki "Zahhak/Zahak'' adlı kişiyle alakalı görülür. Bu iddialara karşın kelime köklerine bakıldığında Irak ve Izak sözcüklerinin Türkçe uzaklık bildirdiği görülür. Ulak/Ilak ise bağlamak, birleştirmek manaları  içerir ve yine  uzak bir yere haber götürmek anlamı  vardır.  Dolayısıyla bu kavramlar çok uzak diyarları tanımlamak  için  kullanılan  mitolojik ve düşsel ülkeler olarak düşünülmelidir. 




Bahattin Uslu’nun Türk Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak