25 Kasım 2022 Cuma

Türk Anayurdunda Kurulan Medeniyetler

 


Anayurtta Kurulan Medeniyetler


Yapılan kazılar sonucunda Tükistan’da Yontma Taş Devri’ne kadar uzanan oldukça gelişmiş kültürler meydana çıkarılmıştır. Bu kültürlerin merkezleri en eski Türk yurdu ile Türkler’in yayıldıkları sahalarda bulunmaktadır. Bu yerlerdeki mezar odalarında ele geçen arkeolojik buluntular ile M.Ö. 4 bin yıllarından itibaren Tükistan’da meydana getirilen kültürlerin özelliklerini görmek mümkün olmaktadır. Daha sonra ortaya çıkan “atlı-konar-göçer Türk medeniyeti”nin temelini oluşturan bu kültürler şu adlar altında anılmışlardır:


Anav Kültürü


Tükistan’daki en eski yerleşim yeri M.Ö. 4000-1000 (bazı kaynaklarda MÖ. 5000-3000) yıllarını kapsayan Aşkabad yakınlarındaki Anav Bölgesi’dir. Burada yapılan kazılarda son derece gelişmiş durumda bir yerleşik kültür bulunmuştur. Bu kültürde insanlar güneşte kurutulmuş tuğlalardan yapılmış evlerde oturuyorlar, koyun, sığır gibi hayvanları besleyerek tarımla uğraşıp çiftçilik yapıyorlardı. Ayrıca kumaş dokumayı, topraktan ve bakırdan eşyalar yapmayı da biliyorlardı.


Bu kültürün çok benzer bir hali de Namazgâhtepe’de ortaya çıkarılmıştır. M.Ö. 2500 yıllarına kadar uzanan bu kültürde arpa, buğday öğütülüyor, bakırdan süs eşyaları yapılıyordu. Ayrıca bu kültürün insanları maden işlemeyi de bilmekte idiler.


Araştırmacıların tahminlerine göre de Anav kültürünün insanı Hindistan ve Mezopotamya istikametinde yayılarak Sümer ve Mohenjo-daro kültürlerini oluşturmuşlardır.


Anav kültürünü ortaya çıkaran topluluğun milliyeti, kesin olarak tespit edilememiş olmakla beraber bazı Batılı araştırıcılar, bu kültürü, ciddî bir delile dayandırmadan Arî topluluklarına mâl etmeye çalışmışlardır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Arî toplulukları üzerinde yapılan yeni araştırmalara göre, bu toplulukların Hazar denizinin kuzeyinden Türkistan’a yayılışları ve Hindistan’a inişleri, M.Ö. 1500 yıllarından sonra meydana gelmiştir. Halbuki, Anav kültürünün ortaya çıkışı, M.Ö. 4000 yıllarına dayandırılmaktadır. Bu duruma göre, Anav kültürü, Türklerin atalarına veya onlarla akraba olan bir kavme mâl edilebilir. Zira Türk kültürünün temel unsuru olan atın evcilleştirilmesi hususu da ilk defa Anav kültüründe görülmüştür.


Kelteminar Kültürü


Türkistan’da Türkmenistan ile Kazakistan bozkırlarında MÖ.5000 -3000 yılları arasında görülen bu kültür Derya ırmağı boyunca Akça; Zerefşan ırmağı boyunca Tuzkan ve Karakurum Çölündeki eski nehir yatakları boyunca Uzboyan grubu olarak üç gruba ayrılmaktadır. Bu kültüre ait ilk merkez 1939 yılında Harezm civarında tespit edilmiştir.


Bu kültürde yuvarlak ve yarı küresel dipli çömlekler ve bunların üzerlerinde sarı aşı boyası ile yapılmış motifler dikkat çekmektedir Ayrıca yuvarlak ahşap çatılı ve içerisinde ocak bulunan ev ile köşeli, dikdörtgen ve içerisinde değilde bahçesinde ocak bulunan evler bu kültürün en belirgin özelliğini taşımaktadır. Yine balık ağı ağırlıkları, oltalar ve zıpkınlar bulunmuştur. Bu kültürün ürettiği en önemli ürünlerin başında ise yüksek kalitede çakmak taşından tek kanatlı şekilde yapılan ok uçlarıgelmektedir ki bunlar uzun saplara sahiplerdir.


Yine bu kültürde alageyik, karaca, at ve domuz gibi hayvanlar yetiştirilirken koyun ve sığır beslenmemiştir.


Afanasyevo Kültürü


M.Ö. 3000-1700 yılları arasındaki dönemi kapsamaktadır. Ortaya çıktığı saha, Türklerin anayurdu içinde yer alan Abakan bölgesidir. Bu bölge batıda İtil Nehri’ne güneyde Altay Dağlarına kadar uzanmaktadır. Bu nedenle Abakan adıyla da anılmaktadır. Ayrıca Abakan bölgesinde yer alan Minusinsk’teki Bateney bölgesinde bulunan 80 mezardan oluşan buluntular ile dört litrelik toprak kaplar bu kültürün başlıca keramik eserleri olarak kabul edilmektedirler. Bunların yanısıra çakmak taşından ok uçları, bakır bizler, kemik iğneler, bıçaklar, bakır tellerden yapılan küpeler, çeşitli türlerde maden işleme aletleri ile çeşitli şekillerdeki süs eşyaları vardır. Mezarlarda yemek kalıntılarına da rastlanılmıştır. Diğer bir özelliği ise avcılık yapmanın yanında insanların at ve koyun da beslemeleridir.


Andronovo Kültürü


M.Ö. 1700-1200 yıllarında ortaya çıkmış bir medeniyettir. Afanasyevo Kültürü Minusinsk bölgesinde ortaya çıkmıştır. Burası Türklerin yaşadığı bölgelerden biri olduğu için bu bölgelerdeki Andronovo kültürü özelliklerine bakarak eski Türklerin yayılmalarının yönünü ve zamanını takip edebiliyoruz. Bu saha aynı zamanda Türk Bozkır kültürünün de gelişme sahasıdır.


Kazılarda rastlanan at kalıntılarından Andronovo kültürünün Afanasyevo kültürünün bir devamı olduğu fikri ortaya atılmış ve bu da ilim dünyasınca kabul görmüştür. Ayrıca bu kültürün ortaya çıkmasını sağlayanın beyaz brakisefal, atlı-savaşçı milletinde Türklerin ataları olduğu ileri sürülmüştür.


Bu kültürün en önemli buluntuları ise geniş ağızlı, düztabanlı, süslü kulpsuz kaplar, ok uçları, taş akşıklar, kemik iğneler, kabzalı hançerler, saplı baltalar ve inci küpe gibi süs eşyalarıdır. Buluntulara bakacak olursak bu eşyalar Afanasyevo kültürünün devamı olduğu görüşünü güçlendirmektedir. Aynı zamanda tunç (bronz) ve altından yapılmış eşyalar da ilk defa bu kültürde görülmüşlerdir. Hatta tuncu işlemeyi Çin’e Andronovo insanı yani Türklerin ataları öğretmişlerdir. Afanasyevo kültüründen ayrılan bir özelliği de gelişmesinin bir göstergesi olan at ve koyunun yanında deve ve sığır da beslemeye başlamalarıdır.


Andronovo kültüründe en önemli gelişme, metal işleme konusunda gerçekleştirilmiştir. En çok kullanılan maden, toprağın üzerinde birikmiş olan metal oksit cevheridir. Metal cevheri, genellikle Altay ve Kuzey Kazakistan’daki Kalbin sıradağlarında bulunan sığ ve açık maden ocaklarından sağlanmıştır. Andronovo insanı, madenî silâhlarının dökümünde hem balçıktan hem de taştan kalıplar kullanmıştır.


Fransız yazar R. Grousset, Türkistan’ın en önemli sanat üslubu olan Hayvan Üslubu’nun Minusinsk’te Tunç çağında ortaya çıktığını ve bu sanatın Hun Türkleri’nce geliştirilmiş olabileceğini söylemektedir.




Karasuk Kültürü


M.Ö. 1200-700 yıllarında teşekkül etmiştir. M.Ö. 1200 yıllarında Karasuk kültürünün ortaya çıkışında, doğudan gelen bazı Mongoloid boyların etkili olduğu kültür kalıntılarından bilinmektedir. Doğudan gelip Karasuk kültürüne yol açmış olan boylar arkeolog Kiselev’e göre Kagnılı ‘Ting-ling’ boyları idi. Kagnılı boylar, bugünkü Çin’in kuzey bölgelerinde yaşamakta olan, bazı araştırıcılara nazaran kısmen Europeoid olmakla birlikte Mongoloidler ile gittikçe karışan boylardı. Ancak Mongoloidlerin daha M.Ö.’ki bin yılda, batıya doğru ilerledikleri bilinmektedir. Kuzey bölgelerde, bugünkü Eskimolara benzeyen, Mongoloid vechede, fakat Mongoloidlerden daha uzun başlı bir ırkın yaşadığı ve tip itibarı ile bugünkü Avrupalılara benzedikleri için Europeoid diyebileceğimiz ancak daha geniş yüzlü, fakat onlar gibi uzun başlı, uzun boylu, sarışın oldukları tespit edilmiştir. Afanasyevo ve Andronovo kültürlerini de meydana getiren bu ırka mensup boylardır. Bunların daha Mongoloid doğulu ırklarla karışmasından meydana gelen Karasuk kültürüne (M.Ö. 1200-700) mensup boyların, Kırgız ve Kök-Türklerin ataları arasında olduğu da günümüzde en çok kabul edilen görüştür.


Başta Karasuk ırmağı çevresi olmak üzere Kögmen Dağları, Uluğ Kem, Kemçik, Abakan, İrtiş, Kem/Yenisey nehirleri bölgesinde ortaya çıkan Karasuk kültüründe Andronovo geleneği devam ettirilmekle beraber, yenilik olarak demir madeni bulunmuş ve işlenmesine başlanmıştır. Hatta bu kültürde, bakıra arsenik ve kalay karıştırmak suretiyle metalin kalitesi ve değeri son derece yükseltilmiştir. Eski Türk hayatının en önemli unsurlarından olan dört tekerlekli arabalar ve keçeden derme çadırlar ile mezara yiyecek, içecek koyma gibi dinî âdetler, ilk defa bu kültürde görülmüştür. Daha önemlisi, Karasuk kültürünün insanı, koyun yapağısı dokuyarak, elbise yapmaya başlamıştır. Bu da kagnılı boyardan oluştuğunun bir göstergesidir.


Bu kültürü ortaya koyan boylar aynı zamanda Çin ile Avrasya arasındaki teması sağlamaları bakımından da önemli olmuşlardır.

 

Tagar ve Taştık Kültürü


M.Ö. 700-100 yılları arasını kapsamaktadır. Yine Minusinsk bölgesinde Karasuk kültürü, bazı Europeoid göçlerin etkisi ile Tagar kültürüne dönüşmüştür. Daha sonra yeni Mongoloid göçler sonucunda Tagar kültürü, Taştık kültürü olarak gelişmiş ve Altay Dağlarına uzanmıştır. Bu da bize Kagnılı, Kırgız ve Kök-Türk kültürlerinin aynı kültürden geldiklerini göstermektedir.


Tagar kurganlarında tunçtan yapılmış iki yanı keskin bıçaklar, hançerler, çok sayıda ok uçları, saplı aynalar, süslü altın ve tunçtan tokalar, iğneler, taçlar, bilezikler, küpeler, taraklar ve üçayaklı süslü tunç kazanlar bulunmuştur. Bu eşyalardan bazılarının üzerine işlenmiş olan hayvan tasvirleri, eski Türk sanatının özünü oluşturan hayvan üslubunu tüm özellikleri ile gözler önüne sermektedir.

Tagar kültürü, M.Ö. 300 yıllarından sonra Taştık bölgesinde yeni bir gelişme göstermiştir. Hem Tagar hem Taştık insanı, otağ şeklinde ağaçtan sabit konutlar yapmıştır. Bu evler, ağaç kütüklerini silindirik veya dört köşe olacak şekilde üst üste yığmak suretiyle yapılmış ve tavanı da eğilmiş ağaç dallarıyla tıpkı kubbe (eğme, eğin) gibi kapatılmıştır. Çadırlarda olduğu gibi bu evlerin de orta yerlerinde, ocak; tepelerinde ise, duman deliği (tüğünük) bulunuyordu. Bu ahşap evlerden oluşan obaların etrafı da, ağaç kütükleri ve dalları ile çevriliyordu. Ağaç kütükleri ve dalları ile örülen duvarlara ise, eski Türkçede “çit” adı veriliyordu. Bu “çitler”, kuş tüyleri ve samanla karıştırılan balçık harç (titig) ile sıvanıyordu.


Tagar ve Taştık kültürlerine ait birçok kaya resmi bulunmuştur. Tagar ve Taştık kaya resimleri ile bu kültürlerin kurganlarında ortaya çıkarılan tunçtan küçük hayvan heykelleri, çeşitli eşyalar üzerinde yer alan dağ keçisi, geyik, at, kurt, boğa, kaplan, pars ve yırtıcı kuş tasvirleri, eski Türk sanatının bütün özelliklerini yansıtmaktadır. Bundan dolayı, bu kültürleri oluşturan topluluğun Türklerin ataları olduğu hususunda asla şüphe edilmemektedir.


Sonuç olarak, Anav, Afanasevo, Andronovo, Karasuk, Tagar ve Taştık kültürlerine dair arkeolojik kazıların hemen hemen hepsi, Rus arkeologlar tarafından yapılmıştır. Rus arkeologlar, ortaya çıkardıkları arkeolojik malzemeyi genellikle buluntu yerlerinin adlarıyla tanıtıp değerlendirmişlerdir. Fakat onlar, bu kültürleri yaratan toplulukların kimlikleri hakkında, kesin bir yargıya varamadıkları veya varmak istemedikleri için bir şey söylememişlerdir. Halbuki, bu arkeolojik malzemenin değerlendirilmesinden ve yorumlanmasından şöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır: Tükistan’da ortaya çıkarılan Anav, Afanasevo, Andronovo, Karasuk ve Taştık kültürlerinin özellikle Türklerin atalarıyla çok yakından ilgileri bulunmaktadır. Bu yargının doğruluğu, bugün bile çeşitli delillerle kanıtlanabilmektedir. Meselâ eski Türk kültüründeki at ve koyun besleme, dört tekerlekli üstü kapalı araba, derme çadır, tunç, iki ağızlı bıçak (kingırak=kama), hayvan üslubu gibi unsurlar ile mezara yiyecek ve içecek koyma âdeti, bu kültürlerde de açık bir şekilde görülmektedir. Bundan da anlaşılıyor ki, Türklerin ataları, çok eski çağlarda Abakan bozkırlarından İtil ve Ceyhun (Öğüz) nehirlerinin ilerisine kadar olan bütün Tükistan topraklarına yayılmışlardır. Bu durum, Türklerin yayıldıkları sahalardaki ırmaklara ve dağlara verdikleri isimlerle de desteklenmektedir. Meselâ, milâttan önceki çağlarda yazılmış Grekçe eserlerde Ural Nehrinin adı “Dayık” (Yayık), Ceyhun Nehrinin adı da “Oxus” (Öğüz=nehir), şeklinde Türkçe yazılmıştır. Grek yazarları, bu isimleri, hiç şüphesiz burada oturan Türklerden öğrenmişlerdir.


Alıntıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak