29 Kasım 2022 Salı

Hz. Muhammed (S.A.S) Döneminde İslam Bizans İlişkileri (m.610-632)

 Hz. Muhammed döneminde Bizans İmparatorluğu'na yönelik bazı diplomatik faaliyetlerin gerçekleştiği görülmektedir. Hz. Peygamber, bizzat İmparator Herakleios'a (610-641) İslam'a davet mektubu gönderdiği gibi, Bizans'a bağlı vali veya vassal devlet yöneticilerine de elçiler ve mektuplar göndermiştir.


Hz. Muhammed döneminde Bizans'a yönelik ilk diplomasi faaliyeti 7 /628 yılında gerçekleşmiştir. Mekkelilerle yapılan Hudeybiye barış antlaşmasından sonra Hz. Peygamber, dönemin ileri gelen diğer bazı devlet başkanlarının yanısıra Bizans imparatoru Herakleios'a da bir İslam’a davet mektubu gönderdi. Mektubu imparatora götürmek üzere, ticaret amaçlı seyahatleri dolayısıyla Suriye bölgesini iyi bilen, ayrıca sahabiler arasında fiziki özellikleriyle dikkat çeken Dihye b. Halife el-Kelbi görevlendirildi (Muharrem 7 /Mayıs 628). İslam kaynaklarına göre Hz. Muhammmed'in Herakleios'a gönderdiği mektup şöyledir:


Bismillahirrahmanirrahim. Allah'ın kulu ve elçisi Muhammed'den Bizans imparatoru Herakleios'a,


Hidayete uyanlara selam olsun. İslam’ı kabul et ki, kurtuluşa eresin ve Allah da ecrini iki kat versin. Eğer kabul etmezsen sorumluluğun altındaki insanların (çiftçilerin, tebaanın, Ariusçuların [Erisiyyin]) günahını sen çekersin. "Ey Ehl-i kitap! Sizin ve bizim aramızda müşterek olan söze gelin: 'Sadece Allah'a kulluk edelim ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah'ı bırakıp da birimiz diğerini rab edinmesin.' Eğer yüz çevirirlerse 'şahid olun biz Müslümanız' deyiniz.


Yıllar süren savaşlar sonunda Sasaniler karşısında Ninova'da kesin bir zafer kazanmış olan Herakleios bir şükran ifadesi olarak hac ziyaretinde bulunmak ve İranlılardan geri almayı başardığı· kutsal haçı tekrar eski yerine dikmek üzere o sıralarda Kudüs'te bulunuyordu. imparator, Busra valisi aracılığıyla kendisine gelen peygamber elçisi Dihye'yi kabul etti.


Kaynaklarda imparatorun Hz. Muhammed hakkında daha detaylı bilgi almak üzere, o sıralarda ticaret için Suriye'ye gitmiş bulunan Ebu Süfyan ve arkadaşlarını huzuruna getirttiği ve nesep bakımından Hz. Muhammed'in en yakını olan kafile başkanı Ebu Süfyan'la aralarında uzun bir konuşma geçtiği belirtilir. imparator, Ebu Süfyan'dan Hz. Muhammed'in soyu, ailesi, çevresi, toplumdaki konumu, kişiliği, getirdiği mesajın niteliği ve temel prensipleri v.s. hakkında bilgi almış ve anlatılanların bir peygamberin özelliklerine uygun olduğunu ifade etmiştir.


Herakleios'un, Ebu Süfyan'dan bilgi almanın yanısıra, Dihye'yi bir mektupla birlikte, Rumiye'deki yakın dostu patrik Dagatır'a gönderdiği ve ondan konuyla ilgili kanaatını sorduğu da kaynaklarda yer alan rivayetler arasındadır. Dagatır'ın Hz. Muhammed'in beklenen peygamber olduğu kanaatiyle İslam dinine girdiği ve bu durumu belirten bir mektub yazarak Herakleios'a götürmesi için Dihye'ye verdiği kaydedilmektedir. Aynı rivayetlere göre, daha önce çok sevilen Dagatır, Müslümanlığı kabul ettiği için kısa bir süre sonra Rumlar tarafından dövülerek öldürülmüştür. Hz. Peygamber' in ona da bir İslam’a davet mektubu göndermiş olduğu nakledilmektedir.

İmparatorun Dihye'ye bir takım kıymetli hediyeler ve elbiseler verdiğini de görüyoruz. Elçi, dönüşte Hısma denilen yerde Cüzam kabilesine mensup bir çetenin baskınına uğramış ve çevredeki Müslümanların yardımıyla hediyelerin bir kısmını geri almayı başarmıştır.


Burada sözkonusu edilen mektupla ilgili rivayetlerin çeşitliliği hakkında bir fikir vermek üzere belirtilmelidir ki, klasik kaynaklardan sadece Ya'kubi'de yer alan bir rivayete göre Herakleios da Hz. Muhammed'e bir cevap mektubu göndermiştir. Mektubun metni şöyledir:


İsa'nın müjdelediği Allah'ın Resulü Ahmed'e Bizans meliki Kayser'den,

Mektubun elçin aracılığıyla bana ulaştı. Şehadet ederim ki, sen Allah'ın elçisisin. İncil' de senin adını bulmaktayız; Meryem oğlu İsa da seni bize müjdelemiştir. Ben Rumları sana iman etmeye davet ettim, ancak kabul etmediler. Eğer bana itaat etselerdi, onlar için daha hayırlı olurdu. Senin yanında olup sana hizmet etmeyi ve ayaklarını yıkamayı çok isterdim.


Aynı kaynak, mektubu alan Hz. Muhammed'in "Mektubum onların yanında kaldığı sürece mülkleri de kalacaktır" dediğini kaydeder. Hamidullah, sonunda Bizans diplomasi geleneğinde öteden beri bilinen mühür gibi özelliklerden bahsedilmediğine dikkat çekerek bu mektubu şüpheyle karşılamakta veya Herakleios'un bunu imparatorluk sıfatıyla değil, şahsı adına yazmış olabileceğini belirtmektedir.. L. A. ismail de bu rivayeti oldukça mübalağalı bulmaktadır.

İmparator Herakleios'un, Hz. Muhammed'in elçisi Dihye'yi ve getirdiği İslam'a davet mektubunu diplomatik nezaket kuralları dahilinde kabul ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Buna karşılık imparatorun İslam'a girmek istediği, Hz. Muhammed'in yanında olup O'na hizmet etmeyi ve 'ayaklarını yıkamayı' arzuladığı, hatta Müslüman olduğu halde halktan çekindiği için bu durumu açıklayamadığı ve bu hususta Hz. Peygamber'e bir mektup yazdığı şeklindeki rivayetleri kabul etmek mümkün gözükmemektedir. Bu tür rivayetler imparatorun arzularından daha çok, Müslüman ravilerin ve müelliflerin temennilerini yansıtmış olmalıdır.


Herakleios'un Tebük seferi sırasında tekrar İslam'a davet edilmesi, Ma'an valisi Ferve b. Amr'ı, İslam'ı kabul ettiği için öldürmesi ve kendi döneminde Müslümanlara karşı yaptığı savaşlar, yukarıdaki kanaatimizi desteklemektedir. Kaldı ki, Ebu Ubeyd'in eserine aldığı bir rivayete göre, Tebük seferi sırasında İmparator tarafından bir miktar dinarla birlikte gönderilen İslam'ı kabul mektubunu aldığında Hz. Peygamber: "Yalan söylüyor Allah'ın düşmanı, henüz Hıristiyanlıktan vazgeçmiş değil" diyerek dinarları hediye olarak kabul etmeksizin Müslümanlar arasında paylaştırmıştır.


Hz. Peygamber'in Herakleios'a gönderdiği mektup konusuna İslam kaynaklarının, burada az bir kısmını zikredebildiğimiz birçok detaylarıyla yer verdiğini göz önüne alan bir araştırmacı, Bizans kaynaklarının bu konudaki suskunluğuna hayret etmeden geçemez. Bu durum özellikle klasik İslam kaynaklarının "Peygamber merkezli" olduğu için bu tür olayları kaydetmeye önem vermesi, buna karşılık İslam'ın henüz başlangıç dönemlerini yaşaması dolayısıyla Bizans çevrelerinde o derece bilinmemesi yanında, o döneme ait Bizans kaynaklarının oldukça sınırlı olması ve daha sonraki tarihçilerin de bu sınırlı kaynaklara dayanmak zorunda kalmış olmalarıyla izah edilebilir. Kısaca ifade etmek gerekirse, Araplar veya Müslümanlar, Bizansın kendilerinin "farkında'' olmasından daha çok Bizans'ın farkındaydılar.


Kaynaklar arasında az önce belirttiğimiz bu farklı tutum dolayısıyla olmalıdır ki, Hz. Peygamber'in Herakleios'la mektuplaşması hususu, araştırmacılar arasında öteden beri tartışma konusu olagelmiştir. Oryantalistlerin bir kısmı, mektuplaşma olayının aslı olmadığı veya orijinalliği ileri sürülen mektupların uydurma olduğu görüşündedirler. Buna karşılık Hz. Peygamber' in diğer mektupları da dahil olmak üzere, konuyla ilgili uzun araştırmaları bulunan Hamidullah başta olmak üzere Müslüman araştırmacıların hemen hepsi, mektuplaşma olayını kabul etmekte ve günümüze gelen mektupların orijinal olduğunu veya orijinal olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu belirtmektedirler.


Burada, Bizans İmparatoru’na ve bu arada Arap olmayan diğer devlet başkanlarına gönderilen İslam’a davet mektuplarıyla ilgili yeni bir tartışmanın açılması gereksiz görülmektedir. Bu mektupların, Hz. Muhammed'in peygamberliğinin ve İslam dininin evrenselliğini ispatlama amacıyla uydurulduğu veya Arapça bilmeyen muhataplara Arapça olarak gönderildiği ve bu durumun da mektupların uydurma olduğunu gösterdiği şeklindeki görüşleri bir tarafa bırakarak mektup konusuyla ilgili iki noktanın açıklığa kavuşturulması gerektiği düşünülmektedir:


Bunlardan birincisi, mektup hicretin 7. yılında (m. 628) gönderildiği halde içerisinde, h. 9 (veya 8) yılında Necran Hıristiyanlarıyla görüşmeler sırasında indirildiği bilinen ayetin yer almış olmasıdır. Bu hususta ayetin, hicretin ilk yıllarında Yahudilerle ilgili olarak indirildiği rivayetinin de bulunduğunu zikredebiliriz.


Önemli gördüğümüz diğer bir husus, mektubun gönderiliş tarihi ile Herakleios'un kutsal haçı yerine dikmek üzere Kudüs'te bulunduğu tarihin birbirine denk olup olmadığıdır. Hemen şunu belirtelim ki, gerek Bizans kaynakları ve gerekse Bizantinistler kutsal haçın yerine dikilme tarihi konusunda kesin bir ittifak içinde değildirler. Theophanes 629 yılı ilkbaharını (h. 7. yılın sonları) verirken, Nikephoros, 628 yılından (h. 7. yılın başı) bahseder. C. Mango, bu konuda 628-631 arasında değişen tarihler verildiğini belirtir.


9/630 yılında Hz. Muhammed'le Herakleios arasında ikinci diplomatik faaliyetin gerçekleştiğini görüyoruz. Herakleios'un büyük bir ordu hazırladığı haberi üzerine, 30.000 kişilik büyük bir ordunun başında Tebük'e kadar gelen Hz Muhammed, burada Herakleios'a tekrar bir mektup yazmış ve yine Dihye b. Halife'yi elçi olarak göndermiştir. Bu mektupta imparatora İslam’a girme, cizye ödeme veya savaş alternatifleri teklif edilmekte, bunun yanında hiç olmazsa halkından İslam’ı seçecek olanlara engel olmaması istenmekteydi. Mektubun metni kaynaklarda şu şekilde kaydedilmektedir:


Allah'ın elçisi Muhammed' den Bizans İmparatoruna,


Seni İslam'a girmeye davet ediyorum. İslam'ı kabul edersen Müslümanların sahip olduğu haklara sen de sahip olur, onların sorumlu olduğu şeylerden sen de sorumlu olursun. Eğer İslam' a girmeyi kabul etmezsen cizye ödersin. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Kendilerine Kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve elçisinin haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle size boyun eğerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın" (et-Tevbe 9/29). Bu tekliflerimi kabul etmezsen tebaanın (çiftçilerin, köylülerin, lfellahin]) İslam'a girmelerine veya cizye ödemelerine engel olma.


Mektubu alan Herakleios 'un, dini ve askeri çevresiyle istişare ettikten sonra Hz. Muhammed'e, Tenuh kabilesine mensup Hıristiyan bir Arabı, bir mektup ve bir miktar dinarla birlikte elçi olarak gönderdiği kaydedilir. Elçi savaş şartlarının müsaade ettiği ölçüde ağırlanmış ve kendisine Hz. Osman tarafından kıymetli bir elbise hediye edilmiştir.


 Hz. Muhammed Bizans İmparatoru Herakleios'un yanında Bizans'a bağlı devletçiklere ve valilere de İslam’a davet mektupları göndermiştir.

Bizans'ın önemli bir eyaleti durumundaki Mısır'ın valisine (Mukavkıs) dine davet mektubunu ulaştırmak üzere Hatıb b. Ehi Belte'a el-Lahmi'yi görevlendirmiştir (Muharrem 7 /Mayıs 628). Hatıb, daha önce hıristiyan olan azadlı Cebr ile birlikte Mısır'ın dini ve idari merkezi durumundaki lskenderiye'ye gitmiş ve mektubu Mukavkıs'a sunmuştur.

 "Bismillahirrahmanirrahim. Allah'ın kulu ve elçisi Muhammed'den Kobtların reisi Mukavkıs'a" şeklindeki hitap cümlesiyle başlayan mektubun bundan sonraki kısmı, -muhataba uygun olarak yapılması gereken "(... ) eğer yüz çevirirsen Kobtların günahını sen çekersin." gibi zaruri bir değişiklik dışında-, Herakleios'a gönderilen mektupla aynıdır. Mukavkıs mektubun okunmasından sonra onu fildişi bir kutuya koyup üzerini mühürlemiş ve saklanmasını istemiştir. Rivayete göre Mukavkıs elçiyi beş gün süreyle ağırlamış, bu arada Hz. Muhammed ve İslam dini hakkında bilgi almış ve Hz. Muhammed'e bir de cevap mektubu yazmıştır. Mektupta "Bir peygamberin çıkacağını biliyordum. Ancak bunun Suriyeli olacağını sanıyordum." dedikten sonra elçiye güzel davrandığını belirtip gönderdiği hediyeleri sıralamıştır. Bu hediyeler Mariye ve Sirin adlı iki Kobt cariye ile o dönemde Araplarda görülmeyen beyaz bir katır (Düldül) ve değerli bir elbiseden oluşmaktaydı.


Hz. Muhammed öteden beri Bizans'ın himaye ve kontrolünde olan Gassanilerin krallarından Haris b. Ebi Şemir'e, İslam’a davet mektubuyla birlikte Şuca' b. Vehb el-Esedi'yi elçi.olarak göndermiştir (Muharrem 7 /Mayıs 628). Mektubun metni şöyledir:

Bismillahirrahmanirrahim. Allah'ın resulü Muhammed. ‘den Haris b. Ebi Şemir'e,


Allah'ın selamı hidayet yoluna giren ve O'na inanıp tasdik edenlerin üzerine olsun. Seni tek olan ve hiçbir ortağı bulunmayan Allah'a inanmaya davet ediyorum. İnandığın takdirde mülkün senin elinde kalmaya devam edecektir.


Peygamber elçisi Dımaşk'a geldiğinde Haris b. Ebi Şemir, Gütatü Dımaşk denilen yerde bulunuyordu ve Kudüs'e gitmek üzere Hıms'tan yola çıkmış olan Herakleios'u karşılama hazırlıklarıyla meşguldü. Bu sebeple elçi Rum asıllı hacib tarafından iki veya üç gün bekletildi. Daha sonra elçi, tahtı üzerinde altın tacıyla oturmakta olan kral Haris tarafından kabul edildi. Elçinin sunduğu peygamber mektubunu okuyan Haris'in "Beni kim makam ve mülkümden uzaklaştıracakmış?" diye sinirlenip mektubu yere attığı ve Hz. Muhammed'le savaşmak üzere hazırlık yapılmasını emrettiği kaydedilmektedir. Rivayete göre Haris, durumu Herakleios'a da bildirmiş, ancak ondan gelen cevap üzerine sayaş kararından vazgeçmiştir. İmparatorun cevabından sonra Haris, henüz Dımaşk'tan ayrılmadığı anlaşılan elçiyi tekrar huzuruna çağırmış ve yüz miskal altın hediye etmiştir. Bu arada hacibi de elçiye ikramlarda bulunmuş ve giyecek hediye etmiştir. Haris'in sert çıkışı kendisine anlatılan Hz. Muhammed'in "mülkü yere batsın" şeklinde beddua ettiği belirtilir.

Hz. Muhammed'in diğer bir Gassani emiri olan Cebele b. Eyhem'e de Şuca' b. Vehb el-Esedi aracılığıyla mektup gönderip İslam'a davet ettiği ve Cebele'nin bu davete olumlu karşılık verdiği rivayet edilmekte, ancak mektubun metni ve tarihi hakkında herhangi bir bilgi verilmemektedir. Öte yandan Cebele'nin Hz. Ömer döneminde Yermük savaşından sonra (15/636) Müslüman olduğu ve daha sonra Dımaşk'ta kendisini döven kişiye verilen cezayı hafıfbulduğu, Mekke'de halktan birisine tokat attığı için aynı şekilde cezalandırılmak istenmesini gururuna yediremediği veya cizye yerine zekat ödeme teklifi kabul görmediği gibi çelişkili sebeplerle 30.000 kişiyle beraber Bizans'a iltihak edip Hıristiyanlaştığı rivayet edilmektedir.


Hz. Muhammed dönemiyle ilgili son olarak Bizans askerlerinin de katıldığı Mute savaşına (Cemaziyelevvel 8/Ağustos-Eylül 629) yol açan diplomatik bir skandaldan bahsetmek gerekir. Adı zikredilmeyen Busra valisini İslam'a davet etmek üzere bir mektupla birlikte Hz. Muhammed tarafından elçi olarak gönderilen Haris b. 'Umeyr el-Ezdi, Gassani emirlerinden Şurahbil b. Amr'ın topraklarından geçerken adı geçen emir tarafından yolda (Mute'de) öldürüldü. Hz. Muhammed elçinin dokunulmazlığını öngören uluslararası hukukun bu açık ihlali karşısında 3.000 kişilik bir ordu hazırladı ve Zeyd b. Harise komutasında Bizans topraklarına gönderdi. İslam ordusu, Şurahbil b. Amr'ın emrinde olan bölgedeki birçok hıristiyan Arap kabilelerinin de katıldığı general Theodoros (vicarius) kumandasındaki 100.000 (veya 200.000) kişi olduğu rivayet edilen büyük bir Bizans ordusuyla Mute'de karşılaştı. Çetin bir mücadeleden sonra üç değerli kumandanını kaybeden İslam ordusu Halid b. Velid'in yönetiminde geri çekilmeyi başardı. Böylece İslam ve Bizans orduları ilk defa karşı karşıya gelmiş oluyordu.



Casim Avcı’nın İslam Bizans İlişkileri Adlı Kitabından Alıntılanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak