AY'LA İLGİLİ İNANÇLARIN KAYNAĞI-1
TÜRKÜLERDE AY
Bugün, Anadolu'nun birçok yerlerinde, özellikle ekin ekmeye, tarıma elverişli bölgelerinde, yazları yaylalara çıkan topluluklarda, hayvan besleyen yörelerde ayla ilgili pek çok inanç vardır. Ayın doğuşu, büyüyüp küçülmesi, batışı birtakım olaylarla, oluşumlarla bağlantılı sayılır. Yalnız zamanın düzenlenmesi yolunda değil bu ayla ilgili oluşumlar, daha başka nedenle var özünde. Ay, Anadolu insanının yüreğinde sevilen, sayılan kutsallık taşıyan bir gök varlığıdır. Ay' da çocukları güldüren, sevgilileri ağlatan, falcıları düşündüren inançlar, gizlilikler saklıdır.
Bizim, bir zaman ölçüsü olarak kullandığımız otuz ya da otuzbir günlük sürenin adı bile bu gökteki ay'dan gelir. İ.S.IV.yy. da doğan, VIII. yy. da Doğuya, Anadolu'ya değin yayılan İslam dininin birçok inanç kurumları ay'ın gökte devinmesine bağlıdır. Ramazan denen oruç zamanı bile ay'ın doğuşu batışına göre düzenlenir. Ay'ın doğuşu aybaşı, batışı ay sonu olur birçoklarının dilinde. Kadınlarla ilgili birtakım özel durumlar bile bu ayla belirlenen süre içinde olur.
Ay, eski çağlardan beri insanların ilgisini çeken, kimine korku, kimine sevgi salan bir gök varlığıdır. Güneşin, karşıtı, yıldızların en yakın can yoldaşıdır. En eski çağlardan beri bu gizli durum böyle gelmiş böyle gider. Ay tarımcıların, ekin ekip biçenlerin dilinde bir uğur varlığı, ozanların, yazarların gönlünde sevgilinin yansıması, örneğidir. Ay, bütün dünya yazınlarında sevgilinin yüzüdür. Anadolu halk türkülerinde de özel bir yeri vardır. Ay'ın bu özelliği ay'a karşı duyulan ilgi, ona gösterilen saygı, sevgi Doğa dinleriyle bağlantılı bir inançtan gelir.
Anadolu'nun en eski uluslarında, Hurrilerde, Hititlerde, Urartularda, onların batışından sonra doğan Yunan - Roma dönemine değin yaşayan uluslarda ay bir tanrı, tanrıça olarak saygı görür; birçok kutsallıklar taşıdığına, yeryüzü olaylarıyla yakın ilgisi bulunduğuna inanılırdı. Ay bir ışık kaynağı, yıldızları, karanlıkları aydınlatan bir gök varlığı olarak nitelenirdi. Ay gelince karanlıklara saklanan, insanların ödünü patlatan kötülükler giderdi. Ay'ın sayısız gök tanrıları arasında önemli bir yeri vardı. Hurrilerin kaşuh dedikleri ay tanrısı, yıldızların başkanı, yöneticisi durumundaydı. Geceleri göklerde, sularda, yeryüzünde olup bitenler ondan sorulurdu.
Bugün, Anadolu'da gerek tarım alanında, gerekse halk yazınında geniş bir yer tutan ay konusu çağların içinden süzülüp gelen bu eski inançların zamanla değişmiş bir kalıntısıdır. Özellikle tarıma elverişli bölgelerde ay bambaşka bir saygı görür. Doğu Karadeniz köylerinde ayla ilgili pek çok inanç vardır.
Ay yeniye geçmeden tohum ekilmez. Bu halk arasında ekin zamanını belirleyen, ayla, ayın yörüngesi üzerindeki yürüyüşü ile ilgili yaygın bir inançtır. İster ilkbaharda, ister sonbaharda olsun, ekin ekilirken ayın yeniye geçmesi'ne, gökte yeni görünmesine büyük bir önem verilir. Ayın yeni doğuşu bir uğur, bir verimlilik belirtisi sayılır.
Ay yeniye geçmeden tarla biçilmez. Bu inanç da tarlaların biçilme zamanını belirleme konusunda yaygın bir nitelik taşır. Genellikle ayın yenisi önemlidir. Ay ortasında tarım yapmayı uğursuz sayarlar.
Ay kesiminde tarla ekilmez. Ay kesimi, ayın yavaş yavaş küçülmesi, bitime yönelmesidir. Bu dönemde tarla ekmek, ekin biçmek uğursuz sayılır.
* Aysız patates ekilmez,
* Aysız tütün dikilmez,
* Ay kesiminde çayır biçilmez,
* Aysız soğan ekilmez,
* Aysız tarla gübrelenmez,
* Aysız fidan dikilmez.
bunlar ekin ekmekle, tarım yapmakla, çayır biçmekle ilgili inançlardır. Genellikle bunlara uyulur. Bunlara uymayan bir kimse çokluk kendisine imece yoluyla yardımcı da bulamaz.
Peki nereden gelir, nereye gider bu inançlar? Bunlar belli bir zaman süresi içinde ortaya çıkacak, geniş bir alana yayılabilecek nitelikte değildir. Anadolu'da bu inançların yoğunlaştığı yer genellikle Hititlerin egemen olduğu bölgelerdir.
Ayla ilgili inançların bir başka türü de insan davranışları, toplumsal bağlantılar konusundadır.
* Aysız diş çekilmez,
* Aybaşı evlere girilmez,
* Aybaşlarında çorap örülmez, dikiş dikilmez,
* Aysız aşı (ağaç aşısı) yapılmaz,
* Aysız kuluçka oturtulmaz,
* Aysız yaylaya çıkılmaz,
* Aysız yayladan inilmez.
Bütün bu inançların özünde ay'ın kutsal bir varlık, bir tanrı, ya da tanrıca olarak saygı gördüğü çağların kalıntıları vardır.
Yalnız tarım, toplumsal ilişkiler değil, köylerde ev yaparken bile kesilmesi gereken kerestelik ağaçlar için ormana ayla gidilme geleneği vardır. Aysız ormana gidilmez, Aysız ağaç kesilmez, der Anadolu köylüsü. Evin yapımında uğur arar ay'da, ay'ın doğup batışında. Halk inançlarında daha çok ay'ın doğuşu, dolunay biçimine girişi önemlidir, uğurludur.
Ay'ın biçiminde, durumunda bir anlam gören köylüye göre, ay hilal biçiminde iken iki ucu aşağı olursa o ay yağmurlu, yukarı olursa kurak olur. Bu inanç yaygındır. Ancak iki ucunun yukarı, ya da aşağı olması doğru mu, değil mi, bunun incelenmesi ayrı bir konudur. Burada önemli olan ay'ın devinimiyle halk inancında yerleşen köklü ilişkidir.
Ayla ilgili inançlar arasında çok önemli yeri olan bir de düğünler vardır. Anadolu'da, özellikle yaz aylarında düğünler (gece yapılanlar) harmanlarda gerçekleştirilir. Bu bakımdan ay'ın en parlak zamanı kollanır. Bunda bir uğur aranır. Evliliğin sürdürülmesi, yuvanın mutluluğu buna bağlanır. Mutsuz olan karı-kocanın aylı gecede mi, aysız gecede mi evlendiğine bile büyük bir ilgi duyulur. Birtakım üfürükçüler, hacılar, hocalar fal bakarken, kitap açarken evliliğin, çocuk doğumunun, kuraklığın ayın doğup batışı ile bağlantısını arar dururlar. Bir evde mutsuzluk, geçimsizlik mi var? Hoca düşüncesini bildirir:
"Bu evde ay batarken düğün yapılmış, gerdeğe girilmiş, tarlaya varılmış." Bu fallar uzayıp gider. Bu inanç düzeni yeni değildir.
Ay'la ilgili inançlar türkülere değin girmiştir. Özellikle kemençe, kaval gibi halk çalgıları çalınırken söylenen türkülerde (daha çok Karadeniz türkülerinde) ay'ın ayrı bir yeri vardır. Birçok türküye ay ile başlanır. Ay, türkünün bir giriş öğesi'dir. Türkünün ilk bölümü ay'la örülür; sonra ikinci bölüme, gerçek konuya geçilir. Bunun da ay'ın taşıdığı kutsallıkla (değişmiş, kaynağından, özünden uzaklaşmış da olsa) yakın bir bağlantısı vardır.
Ay vurudi bacadan
Gün gibi yüzlerine
Haçan eperdum oni
Bakardi gözlerume
(Ay vururdu bacadan
Gün gibi yüzlerine
Onu öptüğüm zaman
Bakardı gozlerime)
*
Ay vuruyi vuruyi
Vuruyi da duruyı
Ey gız senunlan beni
Bi gıran ayiruyi
(Ay parlıyor parlıyor
Parlıyor da duruyor
Ey kız seninle beni
Bir tepe ayırıyor)
*
Ay dotar sini sini
Severum birisini
İplan assalar beni
Deyemem doğrusini
Ay dotdı gıranlara
Bak cama vuranlara
Ey gız gurban olayim
Koyunda duranlara
Bir ay doğdi gırandan
Olayim şefağına
Bi evde iki güzel
Vuruldum ufağına
(Bir ay doğdu tepeden
Bayıldım parlaklığına
Bi evde iki güzel
Tutuldum küçüğüne)
Ay vuranda vuranda Memen kokar maranda
Gağur imana gelu Gız sağa yalvaranda
(Ay doganda doğanda Memen kokar maranda Kafir imana gelir
Kız sana yalvaranda)
Ay vurur ayancuğa Goyin çıkdi açuğa İsdedum da gelmedin Azacuk bu yancuğa (Ay doğar açık yere Koyun çıktı ağaçsız yere İstedim de gelmedin Azıcık bu yana doğru)
Ayla ilgili daha pek çok türkü vardır. Gerek eski Türklerde, gerekse Anadolu Türklerinde bu inanç çok yaygındır. Şaman dininde, şaman törenlerini yöneten görevlilerin ayla ilgili duaları, şiirleri okuyup üflemeleri vardır. Bütün Asya şiirinde, İran, Çin, Hind yazınında ay geniş bir yer kaplar. Çöl Araplarında, daha çok sıcaktan bunalıp gece yolculuk ettikleri için, ayla ilgili pek çok şiir vardır. Divan şiirinde, halk şiirinde en çok adı geçen, en yaygın konu aydır.
Ay sevgilinin yüzüdür, mutluluğun görünüşüdür. Güzelin yüzü, alnı, göğsü, yanağı ay'dır. Mutluluğun yüzü ay'dır. Barış, seviş, gönüldeşlik ay'la yansıtılır. Geceleri çeşmeden su almaya ay'la gider kızlar. Yaylalarda gece toplantıları (kadınların, kızların) ay ışığında düzenlenir. Türkülere ay'la başlanmasının bir nedeni de bu olsa gerek.
Anadolu'da, ay'ın dolunay biçimine girdiği gece doğan çocuklar genellikle mutlu, geleceği ışıklı sayılır. Bu gece doğan kızların ay gibi parlak, ay gibi güzel olacağına inanılır. Geceleri sokağa çıkmak, yolculuk yapmak gerekirse kapıdan çıkar çıkmaz ay'a karşı dönülür, dua edilir, okunur üflenir, bismillah denir. Bu da çok eski çağlardan, ay'ın bir kutsal varlık, bir tanrı olarak saygı gördüğü dönemlerden kalma bir inanç kalıntısıdır. Bugün bile Anadolu'nun birçok yerinde ay'a karşı tükürme, küçüksu dökme, ya da başka tek başına yapılması gereken bir gizli eylemde bulunma uğursuz sayılır. Birçok yerde yeni doğan çocuklar güzel olsun diye gece dolunaya karşı tutulur.
Ay vurur ayan ayan
Çık pençereye dayan
Geluyirum ufağum
Uykudayisan uyan
(Ay açık açık doğuyor
Sen de çık pencereye dayan
Geliyorum küçücüğüm
Uykuda isen uyan)
Burada gelişi güzel, şiir ölçüsü, uyak gereği ayla ilgili bir bağlantı var sanılabilir. Ancak, bu bağlantının özellikle ay'la kurulması gelişi güzellikle açıklanamaz. Bu bağlantı bir değil pek çoktur da ondan. Öteki gök varlıklarının da yeraldığı türkülerde böylesine çok inanç yoktur.
İSMET ZEKİ EYUBOĞLU’nun ANADOLU İNANÇLARI ANADOLU MİTOLOGİSİ Adlı Kitabından Alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder