12 Mart 2023 Pazar

YALANCI PEYGAMBERLERİN ORTAYA ÇIKIŞLARI VE BUNLARIN HAYAT VE FAALİYETLERİ-1

 



ESVED ÜL- ANSİ


Esved'in soyu:


Sahte peygamberlerin en tehlikelilerinden ve ilklerinden sayılan Esved ül-Ansi, adında da anlaşılacağı üzere Yemen bölgesinde oturan Ans kabilesine mensuptu. Asıl adı Abhala bin Kââb bin Avf Zu umar (hı ile), yahut Zu'l -Hımar (ha ile) olan Esved'e da denmektedir. Birincisi peçeli, ikincisi de şekli demek olan bu iki lâkabın her ikisi de doğru olabilir Çünkü Esved'in, bazı marifetler yapan bir eşeği varmış. Diğer yandan Esved'in her zaman bir peçe ile örtülü olarak gezmesinden dolayı Zu'l - umar (h ı ile) lâkabını taşımış olması da muhtemeldir. Zira Samiler'de kâhinlerin ve peygamberlerin çok kere bir peçe taşımaları eski bir gelenek icabı idi. Musa Peygamber'in de böyle bir peçe taşıdığı yazılıdır.


Esved'in olağanüstü kabiliyetleri ve faaliyetleri:


Esved bin Kâ'b bin Avf önceleri kâhinlik eder, çok güzel konuşur, tatlı sözleriyle olduğu gibi halka gösterdiği bir takım hokkabazlıklarla da cahil insanları aldatmasını pek iyi bilirdi. Asıl yurdu ve doğduğu yer Kehf-i Hubbân idi. Esved öyle acâip maharetler gösteriyordu ki, Mezhiç kabilesinden birçokları onun her arzusuna baş eğecek duruma gelmişlerdi. Onun bir eşeği vardı. Esved hayvanın kulağına eğilip: "Rabbine secde et" dediği vakit, o secde eder, "Kalk" diye emir verdiğinde de, kalkardı. Pek çeşitli hayvanların alıştırıldıkları takdirde yaptıkları birçok marifetlerden biri olan bu hareket o zaman Esved'e itibar edenler tarafından mühimsenmişti Esved teriplediği bir nümayış gününde, yüz kadar hayvanı bir çizgi çizip bunun üzerinde sıraya dizer ve gene sırasıyla hepsini mızraklar. Halkı dehşet içinde bırakan bu vahşiyane işi bitirinceye kadar, hiçbir hayvan çizginin üstünden kımıldamaz. Birçok inanılır kaynakların verdiği bu haberler, bizde onun kâhinliğinin yanı sıra, kuvvetli bir ipnotizmacı olduğu kanaatini haklı olarak uyandırmaktadır.


Hicret'in 10. yılında Hazret -i Muhammed vedâ haccından dönerken, hastalanınca islamiyet'in henüz tam manasiyle benimsenmemiş olduğu yahut başka dinlerle omuz omuza yaşadığı bazı bölgelerde, bu haber vahim sonuçlar doğuracak bir şekilde yayıldı. Bir müddettenberi sessiz çalışan Esved bu haberi duyar duymaz peygamberliğini ilan etti. Kendisine "Rahman ül- Yemen" adını verip kahinlerin kıyafetine bürünmüş bir halde dolaşmağa ve gittiği yerlerde "Rahman" adına konuşmağa başladı. Esved'in ortaya atıldığı haberi duyulur duyulmaz Ans ve Mezhiç kabilelerinden başkaları da ona mektuplar yollayarak, ondan taraf olduklarını bildirdiler. Bu arada Hristiyanların enkesif olduğu Neeran şehri halkı da Esved'e kolaylıklar gösterdi. Yemen'de o sırada Ebna'lar hâkimdi. Habeş boyunduruğundan kurtulmak için Iranlılar'ı yardıma çağırmış olan Yemenliler, bu sefer de yıllarca süren Iran boyunduruğu altında yaşamağa mecbur kalmışlardı. İşte bu İranlılar'la Yemen'deki Araplar'ın karışmasından meydana gelen yeni nesle Ebnâ adı verilmiştir.


Peygamber'in hastalığı haberi Esved'e ulaşır ulaşmaz, o kendisinin de bir peygamber olduğunu iddia ve her tarafta ilan etmekle kalmayıp bütün Yemen'i kendi hâkimiyeti altına almaya teşebbüs etmişti. Yukarda da söylendiği gibi Mezhiç kabilesi onun gösterdiği acaip maharetlere hayran kalmış ve onun peygamberliğini kabul etmişti. Necranlılar da ona bazı vaitlerde bulunmuşlardı. O sırada Necran valisi, Hazret-i Muhammed'in oraya tâyin etmiş olduğu Amr bin Hazm, Hemdanlarınki A'mir bin Şehr, San'a valisi ise Şehr bin Bâzan idi. Mu' az bin Cebel ise Hazret -i Muhammed tarafından Yemen'e gönderilen vali ve memurların, vergileri hakkıyla alıp almadıklarını kontrol etmek ve İslam dininin teferruatı hakkındaki bilgileri halka öğretmek maksadıyla oraya yollanmış bulunuyordu.  Fida der ki ", "Esved irtidad edip peygamberliğini iddia eden yalancılardandır. Necran halkı ona mektup yazdı. Necran'da Müslümanlar'dan Amr bin Hazm ile Hâlid bin Said bin el-As " bulunuyordu. Necran halkı bunları sürüp şehri Esved'e teslim ettiler". Esved'in irtidad ettiğini ileri süren bu ünlü tarihçinin iddiasını öyle kolayca kabul etmemiz mümkün değildir. Zira Taberide onun İslâmiyet'i kabul ettiğine dair bir kayda tesadüf etmediğimiz gibi, Belâzûri'de bunun tam aksini ispat edecek olan şu sözleri görüyoruz: "Tanrı Elçisi öldüğü yıl, Cerir bin Abdullah Beceli'yi İslâmiyet'i kabule çağırmak üzere Esved'e gönderdi. Cerir o yıl Müslüman olmuştu. Esved İslâmiyet'i kabul etmedi "." Esved'in İslâmiyet'i kabul etmediğine dair başka bir delili de Seyrin rivâyetinde buluyoruz. Yemen'de isyân başlayınca Peygamber'in tâyin etmiş olduğu Amir bin Şehr, ül - Hemedâni, Firuz, Dazaveyh gibi önemli memurlar Peygamber'den aldıkları mektuplar üzerine hazırlanmağa başlamışlardı ki, Esved'den de bir mektup aldılar. O, mektubunda "Ey yabancılar, ilimizden aldığınız toprakları bize veriniz. Toprakları bize bırakınız; biz bu toprak ve toplanan mallara, sizden ziyade müstehakız" diyordu. Esved Müslüman olsaydı, Müslüman memurlara böyle bir mektup yazmazdı. Anlaşılıyor ki, Esved Medine hükümetinin Yemenli Müslüman halktan topladığı zekât malları ile Musevi, Hristiyan ve Mecusilerden aldığı cizyeye muhalefet etmekle kalmayıp Hazret-i Muhammed'in hasta olmasından faydalanarak, Kureyşliler'in Yemen'deki hakimiyetini de yıkmak istiyordu.


Şu halde Ebu'l - Fida'nın söylediği gibi Esved'in dinden dönmüş olması bahis konusu olamaz. Bu ayaklanma, sadece Medine hükûmetine karşı değil, aynı zamanda İslâmiyet sayesinde üstünlüğünü muhafaza eden Ebnalara karşı idi de.


İşte böylece milli bir isyanın başına geçmiş bulunan Esved yeni bir din kurmaktan ziyade, yeni ülkeler fethetmeğe önem vermiş, peygamberlik iddialarını ise sadece bu emelinin tahakkuk etmesi için bir vasıta olarak kullanmıştı.


Esved'in isyanı kısa zamanda bir yangın gibi güney Arabistan'a yayıldı. Buna karşı, Hazret 'i Muhammed, hasta olmasına rağmen, emirlerini ve tavsiyelerini bildiren mektuplar yollıyarak Hicaz'dan çok uzakta bulunan bu bölgelerdeki isyan hareketlerini bastırmağa koyuldu. Yemen'deki Ebnalara bir elçi göndererek Esved'le savaşmalarını ve onlara yazmış olduğu mektupta adları bildirilen bazı kimselerden yardım istemelerini emretti. Aynı zamanda bu kimselere de, Ebnalara yardım etmelerini bildirdi. Böylece Veber bin Yuhannes'i, Firûz ile Cüşeyşüd-Deylend ve Dazavehy'i istahri'ye ve Cerir bin Abdullah'ı ise Zu-l-kila ile Zu Zuleym'e elçi olarak yolladı ".


İbni Abbas'a göre Esved ül - Ansi'ye kendi ülkesinde ilk karşı koyanlar Âmir bin Şehr ül - Hemedûni ile Firûz ve Dazaeyh olmuşlardır. Mirhond daha önce ölmüş bulunan Bazan'ın Müslüman olduğunu ve Yemen halkını islam'a teşvik ettiğini kaydetmiştir ki, Medine ile Yemen arasında bir ihtilafın mevcut olmaması, onun valiliği sırasında Yemen'de islamiyetin yayılmaya başlaması, bu iddianın doğruluğuna bizi inandırmaktadır.


Bazân'ın oğlu Şehr, Esved'in ortaya atıldığı sırada San'a valisi bulunuyor ve pek tabii olarak onu en büyük düşman kabul ediyordu.


Çünkü Necran'daki Müslümanlar'dan olan Ben ül-Hâris'ler bile irtidad ederek Esved'i Necran'a davet etmişlerdi. Zebid'lerden, Mezhiç'lerden, Üded'lerden birçoğu ona uymuşlardı. Ziyad ül-Kindi ile zekât meselesi yüzünden meydana gelen anlaşmazlık sebebiyle Kinde halkı da irtidad edip Esved'den taraf olmuşlardı ". Böylece kuvvetlenen Esved, Necran'a doğru ilerledi ve isyanın onuncu gününde Necran'ı zaptetti. Birkaç gün sonra Müslüman kuvvetleri, onun Şaub bölgesinde olduğu haberini aldılar. Şehr bin Bâzân da isyanın yirminci gecesinde Esved'e karşı harekete geçti. Şehr bin Bâzân, San'a'dan dışarı çıktı. Esved'in yanında Kays bin Abd-i Yegüs (buna Kays bin Hübeyre Makşuh Muradi de denmektedir) Muaviye bin Kays ül - Cenbi, Yezid bin Husayn ül - Harisi ve Yezid bin el - Efkel ül - Ezdi gibi şahsiyetler vardı ki, bunlar mensup oldukları kabilelerin en ileri gelen insanlarındandılar; San'a'ya doğru yürüdüler ve zafer rüzgarı pek de umulmadığı halde Esved tarafına esti. Esved Şehr'i öldürdü, San'a'yı zaptetti, çok kere adet olduğu üzere mağlup başkanın karısı Merzubâne Âzad ile evlendi.



Esved kendi peygamberliğini kabul etmek istemiyen Ebnalara pek fena muamelelerde bulundu; Müslüman olanlar da ya kaçmak yahut dinlerinden dönmüş görünmek mecburiyetinde kaldılar. Bu arada Peygamber'in Yemen'e, vergi âmillerini kontrol etmesi ve İslâm dinini oradakilere öğretmesi için görevlendirip yolladığı Muaz bin Cebel de kaçtı; Mârib'de Ebu Musa el - Esdri'ye rastladı. İkisi birden Hadramavt bölgesine sığındılar. Muaz bin Cebel Sekun kabilesine, Ebu Musa da Sekersik kabilesine misafir oldular. Diğer Müslüman memurların her biri o günlerde sığınacak yerler aradılar ve bu arada Ak kabilesi de bunların adeta hâmisi olmuştu. Bu süre içinde Esved, Hadramavt bölgesi sınırından Tâif vilâyetine ve Bahreyn bölgesinden Aden'e kadar olan bütün topraklar ı eline geçirmiş bulunuyordu". Yalnız Âk kabilesi kıyı bölgelerde Esved'e boyun eğmemişti. Bu sırada Esved'in başarısı daha da arttı, bazı kıyı bölgeleri eline geçirmeğe muvaffak oldu. Aser, Şerce, Galâfika, Aden ve el Cend'i hükmü altına aldı. Geri kalan bölgelerde, Müslümanlar ona karşı cephe aldılar. Esved böylece geniş topraklara sahip olunca, vilayetlerin idaresini bazı kimselere vermeği uygun buldu. Askerin komutasını Amr bin Madikerib'in yeğeni Kays bin Abd-i Yegils'a" Ebnalar ın idaresini Firuz ve Dazaveyh'e, Mezhiç kabilesi valiliğini de Amr bin Mâdikerib'e vermişti". Esved bu büyük ve kolay zaferlerden pek ziyade gurura kapıldı; komutanlarından ve Ebna'dan olan Firuz, Dazeveyh ve Kays' ı küçümsemeğe, onlardan yüz çevirmeğe meyletti. Bu sırada Peygamber'in Sekun'lara sığınmış olan memurlarından Muâz bin Cebel bu kabilenin bir kolu olan Beni Bekr'den bir kadınla evlendi; karısına duyduğu hayranlık onu bu kabileye son derece sıkı bağlarla bağladı. Bu suretle de birçok Müslüman memurlar Muâz sayesinde bu kabile mensupları tarafından himaye gördüler. İşte tam bu sırada Hazret-i Muhammed'in mektubu bunlara ulaştı. Seyf'in bu husustaki rivâyetine bakılırsa, mektubu getiren Veber bin Yuhannes'tir (Taberi, III. S. 47). Bu mektupta Hazret-i Muhammed, dinin korunmasını, dinden dönenlerle savaşılmasım, Esved'in hiyle yoluyla yahut çarpışılarak ortadan kaldırılmasını, yardımı ümid edilen ve dininde sebat gösteren herkese sözlerinin eriştirilmesini emrediyordu. Muâz bin Cebel, Peygamber'in emirlerini yerine getirmek için derhal harekete geçti. O, Kays'ın Esved'den korktuğunu ve belki bir gün kendisini ortadan kaldırmak istemeği düşündüğünü tahmin etmişti. Bunun için Muâz ve arkadaşları Hazreti Muhammed'in emirlerini Kays'a anlattılar. Kays bu daveti gökten inmiş bir müjde gibi sevine sevine kabul etti.




Kays hakkında buraya kadar verdiğimiz bilgi Belazari'de biraz daha değişik olarak şöyle anlatılmaktadır: Hazret-i Muhammed, Kays bin Makşuh ül-Muradiyi Ebnaları kendi tarafına kazanmak için Ferve bin Müsik ül-Muradi ile birlikte Yemen'e yollamış, bunlar ise San'a civarına gelince Esved'den taraf görünerek, Mezhiçliler, Hamdanlılar ve başkalarından müteşekkil bir birlikle şehre girme müsaadesini alabilmişlerdi. Şehre girdikten sonra Ebna'lardan olan Firaz'u kendi taraflarına meylettirmeğe muvaffak olmuşlardı".


Bizce Taberinin Seyf'den aldığı yukarıda yazılı birinci rivâyet daha doğrudur. Zira Esved gibi cebbar ve zeki bir adamın, Kays gibi taraftarlara sahip ve kuşku uyandıran önemli bir şahsı, hem de Hazret-i Muhammed tarafından memur edilmiş bir şahsı, safdilâne bir şekilde San'a'ya kabul etmesi, öyle kolayca tasvib edilebilecek iddialardan değildir. Esasen Belâziri menşeini göstermediği bu rivâyetin hemen altında şöyle demektedir: Onlar Yemen'e geldiklerinde Hazret'i Muhammed'in ölüm haberini aldılar (Belâzûri, Tür. Ter. I., 172). Bu rivâyet ise ileride de gösterileceği gibi, birçok kaynakların verdikleri haberlere aykırı düşmekte, hatta bizzat Belâzâri (Ter. Ter. I. 173), bu rivâyeti gene adlarını açıklamadığı râvilere dayanarak cerhetmektedir.


Esved'in öldürülmesinden sonra vukubulan Yemen'deki ikinci Ridde sırasında, Kays'ın Halife Ebu Bekir'e karşı cephe alması, Ebna'yı sürüp çıkarması da, Seyf'in verdiği haberlerin doğruluğunu teyid etmeğe yardım etmektedir. Eğer Kays samimi bir Müslüman olsaydı, Esved'in öldürülmesinden sonra Yemen'de ikinci bir ridde olayını ortaya çıkarmak suretiyle islâmlığın başına yeni bir gaile açmazdı.


Böylece Müslümanlardan Cüşeyş üd-Deylemi, Firûz, Dazaveyh, Kays bin Abd-i Yegıls çalışmaya koyuldular ve gereken yerlere mektuplar yolladılar. Fakat Esved bu hususta casusları vasıtasiyle bazı haberler almış olacak ki, Kays bin Abd-i Yegils'u çağırtıp ona: "Ey Kays, o (Yani Esved'in şeytanı) neler söyledi biliyor musun?" dedi, "Neler" diye sorunca, " Şeytan diyor ki, sen Kays'ı yakın adamlarından sandın, o şeref derecesinde sana denk olduktan sonra, senin düşmanlarının tarafına geçti, ihaneti içinde sakladı, Şeytan bana, Ey Esved, Ey Esved, onun şerrinden sakın, ağaçtan meyve koparır gibi, onun başını kopar; yoksa devletini elinden alacak, yahut başını kesecek" diye söylüyor dedi. Kays ondan bu sözleri işittikten sonra korktu; Zul-Hinlar'ın başına and içerek, Seytan'ın yalan söylediğine, Esved'i kendi vücudundan daha aziz tuttuğuna ve hiyanet fikrinden çok uzak bulunduğuna, onu inandırmağa çalıştı. Kays'ın bu hararetli konuşmasından, Esved'in şüpheleri belki de biraz hafiflemiş olacak ki, onu serbest bıraktı. Kays arkadaşlarının yanına koşup durumu anlattı. Onlar Esved'in şüphelerinin ortaya çıkardığı bu büyük tehlike ve tehdit altında ne yapacaklarını düşünürlerken, Amir bin Şehr, Zi Zad, Zi Merran, Zi Kilâb, Zi Zuleym' ın Esved'e karşı harekete geçtiklerini ve kendilerine yardım vaadlerini ihtiva eden haberleri aldılar. San'a'dakiler, yâni Kays, Firûz, Dazaveyh, Cüşeyş ve taraftarları onlara, kendilerinden emir almadan harekete geçmemelerini yazdılarsa da, dinletemediler. Çünkü onlar Hazret-i Peygamber'den Esved'e karşı bir hareket hazırlamaları için mektup almışlardı


San'a'dakiler Esved'in şüphelerinin artmasından ve kendilerinden önce harekete geçmesinden korktukları için evvelce Şehr bin Bâzânla bunun öldürülmesinden sonra da Esved'in karısı olan Azad ile işbirliği yapmak gerektiğine karar verip Azad'ın amcasıoğlu olan, Firûz Deylemiyi saraya gönderdiler. Burada Taberi (Tür. Ter. III., S. 50) Seyf'in bizzat Cüşeyş'den nakletti ği birinci rivâyete dayanarak, Cüşeyş'in Azad'a gönderildiğini yazmaktadır. Gene Seyf bu defa menşei Firuz'a dayanan (Taberi, Tük. Ter. III., 60) rivâyetleri naklederken, Firûz üd-Deyleminin Azad'ı ziyaret ettiğini söylemektedir. Bu iki rivâyetten hangisinin doğru olduğunu kesin olarak söylemek güç olmakla beraber, Merzubâne Âzad'ı ziyaret eden kimsenin, onun amcası oğlu olan Firûz olduğunu kabul etmek her halde daha doğrudur. Çünkü Cüşeyş, kendisinin saraya iki defa gittiğini bildirmekle beraber, üçüncü ziyareti Firûz'un yaptığını bizzat itiraf etmektedir. Birinci rivayette Esved, Cüşeyş'den şüphelendiği için onu döver. Merzubâne imdada koşup akrabası olduğunu söyliyerek, belki de öldürülmekten onu kurtarır. Sonra Firûz saraya gönderilir; hemen hemen aynı vak'a tekrarlanır. Âzad Firûz'un süt kardeşi olduğunu ve onunla her zaman konuşacağını söyler; ama Esved bu söze hiç bakmaz, Firûz'u dışarı çıkartır.


Şu halde Firûz'un saraya gittiği muhakkaktır; yani Seyf'in Firûz'a dayanan ifadesi her iki fivayette de mevcut olduğuna göre ikinci rivâyet esas olarak alınabilir. Ancak hadiseler, ikinci rivâyette daha kısa, daha kestirme olarak anlatılmıştır. Şöyle ki: Firûz saraya gider, amcasının kızı Merzubâne Âzad'ın yanına girer ve Esved'in yaptığı kötülükleri ona hatırlatır. Eşini öldürdükten başka halkı sefil ettiğini, kadınların şeref ve haysiyetlerini çiğnediğini, artık onu yok etmek tamam geldiğini söyler ve ondan yardım ricasında bulunur. Âzad, kocasının katili olan Esved'in dünyada en çok nefret ettiği insan olduğunu, kendileriyle hemen işbirliği yapmağa hazır bulunduğu karşılığını verir. İşte bu sırada içeriye Esved bin Kâ'b girer; Firuz'un karısı Azad ile böyle samimi bir şekilde hasbihal ettiğini görünce, fena halde kızar; Firüz'un üstüne atılıp başına vurmağa başlar. Fakat Azad, onun kendi akrabası olduğunu söyleyerek, kocasını muaheze edince, Esved yaptığı hareketten utanç duyup özür diler.


Firuz bu tehlikeli işten böylece kurtulup arkadaşlarının yanına geldi. Esved, Firaz'u sarayında görünce şüpheleri büsbütün arttı. Esasen Hazret-i Peygamber'in mektubunu almış bulunan Necran'ın Müslüman kalan ahalisi de başka tarafa göç edip bir araya toplandıklarından, Esved'in şüpheleri korku halini almağa başlamıştı. Bir gün, o, San'a meydanında nefret uyandıran müthiş bir sahne hazırladı: Şehir halkını meydana topladı. Elinde hükümdarlık mızrakı olduğu halde sarayından çıktı. Topluluğun ortasında durdu. Sonra hükümdarlık atını getirtti, hayvanın ağzına mızrakı ile vurduktan sonra onu salıverdi. At kanlar içinde sokaklarda koşmağa başladı ve sonunda yere yıkıldı; öldü. Esved bundan sonra yüz kadar deve ve inek getirtti; meydanda kumun üzerine bir çizgi çizip bu hayvanları çizginin boyunca hep bir hizaya dizdi. Bundan sonra elindeki mızrağı ile hayvanlara vurmağa başladı. Hayvanlardan hiçbiri çizginin öte tarafına geçmiyordu. O, bundan sonra hayvanları bıraktı. Hazır bulunanlar bu müthiş manzara karşısında, hayret, nefret ve korku içinde kalmışlardı. Daha sonra Esved mızrak elinde olduğu halde yere kapandı. Bunca hayvanı uğruna kurban ettiği ruhun sesini duymak istermiş gibi kulağını yere vermişti. Böylce bir müddet durduktan sonra, başını yerden kaldırıp: Yanımda bulunan melek bana, ey Esved, Kays bin Makşuh âsidir, onun başını kes" diyor, dedi. Gene başını yere koyup dinledikten sonra, bu defa şeytanın: "Ey Esved, Firûz âsi ve azgınlardandır, onun sağ elini ve sağ ayağını kes" dediğini haber verdi. Firuz bu sözleri duyunca kalabalığın içinde kaybolmağa teşebbüs etti Fakat evine yaklaştığı sırada Esved'in adamlarından birinin, onu yakalayıp "Hükümdar seni çağırıyor, sen ise tilkilik ediyorsun" demesi üzerine, hayatından pek fazla ümidi kalmamış bir halde bu adamı takibe mecbur kaldı. Zu'l-Himar' ı devirmek isteyenlerin hepsinde olduğu gibi, Firuz'da da bir hançer saklı idi. O, bu sırada nefsini korumak gerekeceğini düşünerek, silahını gizlice hazırladı. Şayed Esved kendisini öldürmek isterse, daha evvel davranarak, onu ve sonra yanında bulunan adamlarını hançerliyecekti. Esved onu görür görmez, niyetini yüzünden anlamış olmalı ki, kendisine yaklaştırmadan, San'a halkına biraz evvel öldürdüğü hayvanların etlerini bölmesini emretti. Firûz onun emrini yerine getirdi.

Fakat, az önce Esved'in davetini kendisine tebliğe gelen adama pay vermedi. O da Firûz'u Esved'e şikayete gitti. Firûz etlerin dağıtılmasında gereken ihtimamı gösterdikten sonra, yaya olarak Esved'in yanına geldiği sırada onu, Tanrı adını anarak kendisini işkenceli bir şekilde öldüreceğini, adama vadederken buldu. Fakat bu sözleri işittiğini hissettirmeden, emri yerine getirdiğini haber verip çekildi. Artık her ne bahasına olursa olsun, vakit geçirmeden suikasti sonuçlandırmak gerekiyordu.


Bunun için Esved'in düşmanları, Merzubâne'ye bir adam yollayıp tertibat almak üzere kendilerine yardım etmesi gerektiği haberini ulaştırdılar. Merzubane, Firûz'u tekrar saraya çağırtarak, sarayın arka tarafında bir duvar'ın iç kısmından beraberce bir delik açıp sonra perdesini indirdiler. Buradan odaya geçtiler ve Esved'in o gece öldürüleceğini Firuz, Azad'a söyledi "



Esved'in öldürülmesi:



Önce suikastçiler geç vakit arkadaşlarına direktifler verdikten sonra sarayın arka tarafına açılmış bulunan deliği genişletmeğe koyuldular. Sonra Kays bin Abd-i Yegös, Firûz, Dazaveyh hep birlikte bu delikten içeriye süzüldüler. Esasen, Himyer ve Hamdan'lara haber gönderildiğinden, onlar da muhafız kuvvetler olarak vazife görmekte idiler. Esved'i öldürmek işini Dazaveyh, ihtiyarlığını ileri sürerek, reddetti. Kays ise ben gürültü ederim, Esved uyanabilir, diyerek Firuz'un onu öldürmesini teklif etti ve buna karar verildi Firûz kılıcını arkadaşlarının yanına bırakarak (ihtimal unutmuş olacak), Esved'in yattığı odaya, bir kandil ışığını takip ederek vardı. Onu yatağın içinde başı ayağı ne tarafta olduğu belirsiz bir şekilde yatmış ve horluyor buldu. Azad, onun başının bulunduğu tarafı Firûz'a işaret etti. Esved her halde bu gece iyice sarhoştu. Firûz, Esved'e yaklaşıp onun yüzünü görünce, korku ve şaşkınlık içinde kaldı. Çünkü o, gözlerini açmış Firûz'a bakıyor, bir yandan da " şeytanıyla konuştuğu hususi dille" birşeyler söylüyordu. Fırsatı kaçırdığı takdirde her şeyin mahvolacağını bilen Firûz, bir eliyle onun sakalını tutup, boynunu kırdı; öldüğünü sanarak arkadaşlarına haber vermeğe koşarken Azad onun eteğini çekip, Esved'in henüz ölmediğini söyledi. Firuz arkadaşlarının yanına koşup kılıcını aldı (Cüşeyş'in rivâyetine göre hep birlikte, Firuz'un rivâyetine göre de Firuz yalnız olarak), tekrar onun odasına döndü. Ancak hepsinin birlikte onun odasına girmiş olmaları ihtimali daha kuvvetlidir. Belli kaynaklarımız, Kays ve ötekilerin Firuz'a yardım ettikleri hususunda birleşmektedirler. Öyle anlaşılıyor ki, Kays ve diğerleri onun göğsüne oturdular. Firuz onun başını gövdesinden ayırırken Esved öyle şiddetli bir "böğürtü" çıkardı ki, odanın dışarısında bulunan muhafızlar koşuştular, kapıyı vurarak bu sesin nerden geldiğini sordular. Azad onlara "Peygambere vahiy geliyor" diye seslendi " Böylece muhafızları kapıdan uzaklaştırmağa muvaffak oldu. Dazaveyh, Firuz ve Arap Kays o geceyi sarayda Merzubane'nin yanında, ne yapacaklarını, etrafa nasıl haber salacaklarını konuşmakla geçirdiler. Sabaha karşı saraydan çıkıp arkadaşlarının yanına geldiler. Ezd kabilesine mensup Veber bin Yuhannes'i de alarak şehrin en yüksek kalesine çıktılar. Veber oradan şöyle bir ezan okudu: "Tanrı uludur, Tanrı uludur, bir Tanrıdan başka Tanrı yoktur; Muhammed'in Tanrı elçisi olduğuna tanıklık ederim. Esved Tanrı'nın düşmanıdır""


Ezanı işiten halk kalenin önünde toplanmış Veber'i, bu cüretkar Müslüman'ı ", Esved'in ne şekilde cezalandıracağını merakla beklerlerken, Veber'in yanında bulunanlar Esved'in öldürülmüş olduğunu ilan edip teyid makamında onun başını halka fırlattılar. Hayret ve korku içinde kalan Esved taraftarları kaçıştılar; kaçarlarken de önlerine gelen yerli, yahut Ebnâ'dan olan kimselerin bilhassa bunların çocuklarını rehine olarak beraberlerinde götürdüler. Buna karşılık Firuz ve Kays'in vaktinde aldıkları tedbirler sayesinde, onların arkalarından adamlar yetişip yetmiş kadar süvariyi esir almaya muvaffak oldular. Böylece San'a'yı terketmeğe mecbur kalan Esved taraftarları, San'a ile Necran şehirleri arsında dolaşıp durdular. Bu arada, küçük büyük yediyüz kişinin eksik olduğunu farkedip onların serbest bırakılmasını Müslümanlardan istediler. Bu teklif kabul edildi. Karşılık olarak, alınan rehineler geri verildi.


Taberi'nin dayandığı ravilerin hepsi Esved'in Firuz tarafından öldürüldüğünü kaydediyorlarsa da, bazı kayankların ifadeleri bu iddaya uymamaktadır. Mesela İbni Sa'd (Kitab üt - Tabakat, V. S. 383) Kays bin Hubeyre Makşuh'un peygamberlik iddiasında bulunan Esved ül - Ansi'yi öldürdüğünü yazmaktadır. Bundan başka, Belâzûri de (Fil-tuh ül - Büldân, tür., ter., I., S. 173) esas olarak Kays' ın Esved'i öldürdüğünü anlatmakta ve biraz aşağıda bazı râvilerin onun Firûz tarafından öldürüldüğünü zikrettiklerini pek kısa olarak kaydedip geçmektedir. Mirond' (Ravzat üs - Sefa, II., S. 222) da ise bu rol Kays ile Firûz arasında bölünmüştür. Burada Firûz'un silahsız olarak Esved'in odasına girdiğini, Esved'in boynunu kırdığını, sonra geri dönüp arkadaşları ile birlikte tekrar Azad'ın yanına döndüklerini, o zaman Kays'ın onun başını gövdesinden ayırdığını yazmaktadır. Halbuki Buhari (Sahih-i Buhari, III., S. 52). Zehebi (Tarih ül - İslam, I., 341.), Ebu'l-Fida (Tarih I., 164), El - Vatvat (S. 131) gibi kaynak kitaplar, onun Firûz tarafından katledildiğini pekala yazdıkları gibi, En - Nevevi (I., S. 52), İbni Haldun (Kitab ül. - İber, II., 60), Taberi (Tür., Ter., III., 57) gibi tarihçiler de Peygamber'in ölmeden önce, ilahi bir kaynaktan alarak, haber verdiği "Esved öldürüldü; onu sâlih bir insan olan Firûz üd - Deylemi öldürmüştür" sözlerine dayanarak Esved'in katilinin Firûz olduğu yolundaki kanaatlerini açıkça belirtmişlerdir. Ayrıca İbni Sâ'd gene (V., S. 389), Peygamber'in gâipten aldığı bu haberi kaydettikten sonra, "Esved'i öldürenler arasında Firûz üd-Deylemi dahi vardı" demekle Firûz'u Kays ile işbirliği halinde göstermektedir. Dikkat edilirse, Firûz'un Esved'i katlettiği hususundaki haberler daha ağır basmaktadır. Esasen Hazret -i Muhammed'in bu yoldaki "Esved öldürüldü, onu sâlih bir insan olan Firûz üd-Deylemi öldürmüştür" hadisinin kitaplarda daima tekrar edilmesi, hadiseye en yakın olan çağda bile inancın bu yolda olduğunu teyid eder.


Yukarıda açıklandığı gibi, Yemen bölgesi Esved gibi bir müstebitten kurtulduktan sonra, Müslüman memurlar gene eski yerlerine dönmeğe başladılar. Fakat, aralarından birini başkan seçmek hususunda anlaşamadılar. Nihayet Medine'den yeni bir emir gelinceye kadar Sehabe'den olan Mu'az bin Cebel'i seçtiler". Bir yandan da bütün olup bitenleri mektupla Peygamber'e bildirdiler; fakat mektup Hazret -i Muhammed'e değil, Halifesi Ebu Bekr'in eline varabilmişti Zira bazı tarihler, onun Esved'in öldürülmesinden bir gün sonra öldüğünü kaydetmişlerdir Belazûri (Fütuh ül - Buldan, tür., ter., I., 173) onun Peygamber'in ölümünden beş gün önce öldürüldüğünü ve bu haberin Ebu Bekr'in Hilafete geçişinin onuncu gününde Medine'ye ulaştığını yazmaktadır. Bu suretle Esved'in hükümdarlığı bazılarına göre üç ay sürmüştür. Seyf yoluyla bize kadar gelen Firuz'un rivâyeti, onun Kehf-i Hubban'da isyâna başlamasından ölümüne kadar geçen zamanın ancak dört ay olduğu yolundadır. Böylece Esved'in H. 11. yılın Rebi'ül-evvel ayının sonunda katledildiği meydana çıkmış oluyor.


Yemen'de ikinci Ridde:


Esved'in öldürülmesi ile Yemen'de islâmiyet yeniden zafer kazanmış oldu. Fakat çok kısa bir zaman için. Çünkü Hazret-i Muhammed'in ölüm haberi, Cahiliye devri adet ve inançlarını bırakmış ve islâmiyet'i henüz pek sathi bir şekilde kabul etmiş olan Yemen'li bir kısım halkın yeniden irtidadına vesile olmuştur.


Denebilir ki, Kays bin Makşuhül-Muradi, Yemen'de ikinci Ridde'nin önderliğini yapmıştır. Halife Ebu Bekr, Firuz'u Yemen'e vali tâyin etmişti. Daha önce Dazaveyh, Firaz, Cüşeyş hemen hemen birlikte San'a'da iş görmekte ve Yemen'i idare etmekte idiler. Firuz'un Halife tarafından, onlardan üstün bir mevkie geçirilişi, Arap Kays'ı kıskandırdı ve bundan dolayı Ezva'yı (Himyeri hükümdarlarının adı ve Zu'nun çoğuludur). "Ebnalar sizin memleketinizde yabancı ve göçmen bir kavimdirler. Onları kendi hallerine bırakırsanız daima saltanat süreceklerdir. Ben onların başkanlarını öldürerek geri kalanlarını memleketten sürüp çıkaracağım" diye tahrik etti". Fakat Himyerli u'l-Kilâ ile arkadaşları onun bu fikrini kabul etmediler. Ama Ebnalara da yaklaşmadılar. Kays gayesine erişmek için, gösterdiği bu boş gayretten sonra, şurada burada dolaşan Esved'in süvarileri ile temasa geçti ve onlarda kendisine bir dayanak buldu. Esasen serseri bir hayat süren Esved'in süvarileri, güya San'a'yı tehdide başladılar.


Şehir halkı telâşa düştü. Kays ise herkesten ziyade korkmuş göründü. Firuz ve Dazaveyh ile istişarede bulundu; onlarla dostmuş gibi hareket etti. Hattâ ertesi gün için onları yemeğe davet etti ve ilk gelen Dazaveyh'i öldürdü. Firuz yolda iken iki kadın arasında geçen konuşmadan bunu öğrenip kendisi için de aynı akibetin hazırlanmış olduğunu anlıyarak kardeşi Guşna ile Havlanlara sığındı. Kays, rakiplerini böylece uzaklaştırınca San'a'da idareyi eline aldı; Ebna'nın bir kısmını da zorla İran'a yolladı. Fakat bazı Arap kabileleri, arzuları hilafına, göç etmeğe mecbur bırakılan bu aileleri kendi topraklarından geçtikleri sırada himayelerine aldılar ve Kays tarafından görevlendirilmiş olan muhafızları öldürdüler. Bu kabileler, bu işi Firüz'un teklifine uyarak yapmışlar ve onun Kays'la savaşa başlama imkanını sağlamışlardı. Bilhassa Tâhir bin Ebi Hâk'nin idaresindeki kuvvetlerle Firüz'a yard ım ettiler. Firüz, Kays'a aleyhtar olanları toplayıp San'a yakınında Kays ile savaştı ve onu yendi. Kays daha önce Esved'in süvarilerinin dolaştığı San'a ile Necran arasındaki bölgeye kaçmak suretiyle kurtuldu.

Bu sırada Ebu Bekr, elçiler ve mektuplarla Tihâme ahalisine, Tahir bin Ebi Hale komutasında, Firüz'a yardım etmelerini bildirdi; arkasından da Muhacir bin Ümeyye'nin komutasında bir orduyu Yemen'e yolladı. Muhâcir Yemen'de teşekkül eden kuvvetlerle birleşerek kendi kuvvetini arttırdı. Bu sırada memleketine dönmüş bulunan Kays bin Makşuh ile Amr bin illa'dikerib iyi geçinemiyorlardı. Muhacir'in kuvvetlerinin çokluğu da Amr'ı korkuttuğundan, Kays'dan ayrılıp Müslüman olmadan ve aman bile elde etmeden Müslüman karargahına gelip teslim oldu. Biraz sonra Kays bin Makşuh da Müslümanlara esir düştü ve her ikisi zincirle bağlanarak Medine'ye Halife'nin yanına götürüldü.


Muhacir San'a'ya gelince memleketi çapulculardan ve Esved'in arta kalan süvarilerinden temizledi. Sükünet ve düzeni yeniden kurdu.


Medine'de bulunan iki esirden bilhassa Dâzaveyh'in katili Kays için Ebu Bekir, hiçbir vicadan azabı duymadan idam kararı verdiyse de, cinayeti işlemiş olduğuna dair elde müspet bir delil bulunmadığından ve Kays'ın Peygamber'in minberi önünde, elli kere Dazaveyh'i öldürmediğini yeminle teyid etmesi üzerine Ebu Bekir onu affetti. Ma'dikerib de affa nâil olup her ikisi ailelerinin yanına dönme müsaadesini alabildiler.


Ana kaynaklara dayanarak buraya kadar incelediğimiz Esved'in hayatı, görüldüğü gibi, biri dini, diğeri siyasi olmak üzere iki taraflıdır. Gene görülüyor ki, geçici bir zaman için de olsa gösterdiği ipnotizmacılık mârifetleriyle etrafındaki bazı insanları kendi peygamberliğine inandırmış olmasına rağmen, onun bu tarafı çok hareketli geçmiş bulunan siyasi hayatına nispetle pek sönük kalmıştır.

Esved yeni bir din kuramamış, her ne kadar yakın taraftarlarından bir kısmını kendi peygamberliğine inandırmağa muvaffak olmuşsa da, yeni ve kutsal bir kitap da bırakamamıştır. O, her ne kadar Rahman'ın adına konuşmakta olduğunu ve bir melek vasıtasıyle vahiy aldığını sık sık söylemişse de, bunlar kaynaklara nazaran daha çok kendi şahsi kuvvetini tanıtmak maksadiyle söylenmiş sözler olup ilahi bir takım emirlere benzemekten tamamiyle uzaktırlar. Bununla beraber Esved'in Musevi, Hristiyan ve İslam monoteizminin tanınmış ve yerleşmiş bulunduğu Yemen'de bir putun adına değil, görünmiyen yüksek bir Tanrının adına ortaya çıktığını iddia etmiş olduğu muhakkaktır.


Esved hakiki hüviyetiyle, sadece seziş kuvveti fazla olan kurnaz, cesur ve iktidar ihtirası ile dolu, mahir bir siyaset adamı idi. O, Peygamber'in hastalığı haberinden ve Yemen'deki bazı kabileler arasındaki vergi meselelerinden doğan Ridde'den istifade etmesini bilmiş ve gizliden gizliye hazırlanmaya başlamıştı. Esasen, Yemen din bakımından olduğu gibi, sakinleri bakımından da heterogen bir bölge idi. Bu durum da Esved'in çabuk muaffakiyet elde etmesine yardım etmiştir. Yâni Esved'in birçok taraftar bulmas ının sebebi, halkın ona sırf dini bir inançla bağlı bulunmasından ileri gelmiyordu. Yemen'de uzun yıllardan beri hâkim bir zümre halinde yaşıyan İranlılar'ın çocukları olan Ebnâlar artık Yemen Arapları'nın tahammül edemedikleri ve memleketlerinden uzaklaştırmak istedikleri bir sınıf haline gelmiş idi. İşte Esved Ebna'nın Yemen'deki nüfuzunu tamamiyle kırmış, onlara hakim olmuş ve Ebnaların idarelerini de kendilerinden olan Dâzaveyh ve Firuz'a vermek suretiyle, onları kendine bağlamıştı. Bir yandan da gün geçtikçe, eski dinlerini bırakıp islamiyet'i kabul ederek Medine hükümetine bağlanan halkı, öteden beri ticaretlerine vergi almak suretiyle engel teşkil eden, Kureyş' in hâkimiyetine tâbi kalmamak ve Yemenliler'i din bakımından da kendisine bağlamak için peygamberlik iddiasında bulunmuştur.


Esved savaşçı bir peygamber sıfatiyle ortaya atılmış ve kısa zamanda büyük toprakları eline geçirmiş, fakat bundan dolayı o kadar çok gurura kapılmıştır ki, arkadaşlarını küçümsemeğe, halka zulmetmeğe ve fazlaca sarhoş olmağa başlamıştır. Daha önce belirtildiği üzere bu durum onun hayatına malolmuştur.


Yukarıdanberi anlatılanlar da gösteriyor ki, Esved bir milli isyanın önderliğini üzerine almıştır. Eğer o, hakiki bir peygamber olarak tanınsaydı, ölümünden sonra dini eserinin devam etmesi, hiç olmazsa bunun kalıntılarının daha sonraki devirlerde yaşıyan râvilere bir nebze olsun malzeme teşkil etmesi gerekirdi.


Esved'in ölümü ile birlikte, onun peygamberliği de derhal unutulmuş, fakat önderliğini üzerine almış olduğu milli hareket Arap Kays'la gene de devam etmiştir.




İSLÂMDAN DÖNENLER VE YALANCI PEYGAMBERLER (Hicri 7.-11. Yıllar)

Doç. Dr. Bahriye ÜÇOK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak