1071 Malazgirt Savaşından sonra 1077 de, «Güneş memleketi» anlamına gelen Horasan elinde Oğuz Türkmenlerinin kurduğu Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun yerine Anadolu Selçuklu Devleti kuruldu. Böylece, Selçuklu tarihini iki döneme ayırabiliriz:
I - Büyük Selçuklu İmparatorluğu (985 - 1157)
II - Anadolu Selçuklu Devleti ( 1077 - 1308)
Oğuz Türkmenlerinin Horasan elinde kurdukları Selçuklu İmparatorluğu, Türkiye tarihinin başlangıcı olmuştur. Oğuzlar, «Selçuklu» adiyle yepyeni bir ulus olarak Tarih sahnesine çıktılar. Çünkü Oğuz Türkmenleri dil, din, ahlak, tarih, kültür, gelenek ve ülkü birliğine tam manasıyla sahip idiler. Belirli bir vatan üzerine yerleşip, güçlü bir devlet kurmuş, siyasal bir varlık olmuşlardı. Bu birlik ve beraberlik sayesinde, bilim ve sanat alanlarında ortaya konan yapıtlarla, Selçuklu Uygarlığı meydana geldi.
1071 yılında, Malazgirt savaşıyla, Tarihin en şanlı ve önemli bir zaferi kazanıldı. Bu zafer, Anadolu'nun alınyazısını değiştirmiş. Doğu Roma İmparatorluğu'nun yerini, Türkler almaya başlamıştı. Anadolu gibi cennet bir vatana sahip olmuştuk.
Alpaslan'ın kahramanlığı, Melikşah'ın ileri görüşlülüğü sayesinde Türkmenler oymak oymak yerleştirilerek; Anadolu, Türkleştirildi Artık, Anadolu'nun birçok kalesinde Türk'ün bayrağı dalgalanıyor, köy ve kentlerde Türkçe konuşuluyordu. Türk akıncıları, Kızılırmak'tan itibaren at koşturarak, 1077 tarihinde Marmara kıyılarına kadar geldiler. Anadolu'nun fethi tamamlanmış, böylece, sonsuz olarak, Anadolu bizim olmuştur.
Atalarımız olan Selçuklu Türklerinin eline, cihanda bir eşi bulunmıyan, bir hazine geçmiştir. Anadolu, öylesine bir pırlantadır ki, ona sahip olabilecek bir zengin daha yer yüzünde yoktur. Her zengin, onun paha biçilmez değeri karşısında yetersizdir.
Bu hazineye sahip olmak mutluluğunu Yüce Tanrı, bize vermiştir. Türkoğlu bu öz yurtta ebediyen yaşamaya andiçmiştir. Yüce dağlara yaslanmış olan Türkoğlu kapalı bir kutudur. Sırrını daha kimse öğrenememiştir. Kimi çoşkun bir denize benzer, kimi de dingin olup iç varlığa çekilir. O, başkalarınca, anlaşılmaz bir varlıktır, yurdunun aşıkıdır. Toprak onun canıdır. Anadolu, Asya ile Avrupa arasında bir firuzedir. Küçük bir Asya olan bu ülkede her çeşit zenginlik vardır. Bu ülkenin doğal güzelliği, coğrafi konusu, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri hiçbir ulusun yurdunda toplanmamıştır. Bu ülkenin etrafını Karadeniz, Marmara, Ege Denizi, Akdeniz sarmıştır. Bol akarsuları, gölleri bu ülkeye daha fazla bir zenginlik kazandırmaktadır. Anadolu'da yedi iklim hüküm sürmektedir. Akdeniz ikliminin her türlü ürünleri, bu topraklarda eşsiz bir servet kaynağıdır. Anadolu'nun yüzeyi 10.384.000 hektar ormanla kaplıdır. 29 milyon hektarlık zümrüt gibi yeşil, meralarında 70 milyon büyük ve küçük baş hayvan yaşamaktadır. Anadolu'nun yüz ölçümü 743.634 kilometrekaredir. Şimdi bu topraklarda 34 milyon Türk vardır.
Anadolu, «Tanrılar Ülkesi» anlamınadır. Bu ülkenin eski kavimleri eriyip yok olmuş, bunların yerine sonradan gelen istilacı kavimler yerleşmiştir. Az sayıda olan bu kavimlerle Selçuklular karışmadılar. Öz varlıklarını korumak için büyük çaba gösterdiler. Diğer kavimleri dillerinde, dinlerinde serbest bıraktılar. Türkler, özlüklerinin bozulmaması konusunda çok bilinçli idiler. Bu öz maya ile Türk egemenliğinin ve Devletinin devamını sağladılar.
Türkler, kurdukları şehirlerde Hıristiyanların mahalle ve semtlerini ayırdılar. Eski kavimlere karışmadılar. Bu suretle bir (Anadolu Türk Ulusu) doğdu. Türk, öz varlığını korumada pek kıskanç davrandı. Bugün Anadolu'da büyük çoğunluk Türk'tür. Konuşulan dil Türkçe'dir. Hepsi müslümandır. Türkler bu toprağın gerçek sahipleri ve fatihlerin oğulları oldukları için, devlet hizmetinde ödev aldılar. Hakan, komutan, asker, ilim adamı ve memur oldular. Halk da (Mal) adını verdikleri sürülerine ve toprağa bağlanarak geçimlerini sağladı. Devlete ait arazi, savaşlarda yararlığı görülenlere (Mukata) adiyle verilirdi. Arazi tımarlara ayrılarak, sipahilere verilirdi. Her tımar sahibi, tımarının gelirine göre asker çıkarırdı. Selçuklular, kısa bir zamanda Anadolu'yu bayındır hale getirdiler. Her tarafta camiler, medreseler, kütüphaneler, imarethaneler, hastaneler, kervan saraylar yaptılar. Böylece, Anadolu baştan başa Türkleştirildi.
KUTALMIŞ OĞLU SÜLEYMAN ŞAH ( 1077 · 1086 )
Anadolu Selçuklu Sultanlığının kurucusu, «Kutalmış oğlu Süleyman Şah» dır. Süleyman Şahın babası Kutalmıştır. Onun babası da Selçuk Hanın büyük oğlu Aslan Beydir. Aslan Bey, tutsak olarak bir kalede ölmüştü. Kutalmış da Alpaslanla savaşırken ölmüştü. Kutalmışın iki oğlu vardı. Biri Süleyman, diğeri de · Mansur idi. Süleyman 1045 de doğmuştu. Alpaslan Kutalmışın oğulları Süleyman ile Mansur'u öldürtmek istemişti. Fakat veziri Nizam-ül-Mülk, onların affını diledi. Alpaslan, Süleyman'ı aile efradı ile birlikte, Urfa taraflarında bulunan Kişver'e gönderdi.
Buraya birçok Türkmen yerleşmişti. Süleyman Şah bunların arasında uzun müddet yaşadı. Alpaslan, ölüp yerine oğlu Melikşah geçince; Urfa'da sürgün olan Süleymanı komutan yaparak, Kızılırmak'tan öte, Batı Anadolu'nun alınması işinde görevlendirdi (1074). Kudretli ve cesur Süleyman Şah büyük bir Selçuklu ordusu ile Bizansın dağınık kuvvetlerini yene yene Marmara'ya doğru Anadolu'nun fethini tamamladı. Süleyman Şah maiyetindeki Artuk, Tutuk, Saltuk, Danişmend Gazi gibi kudretli komutanlar sayesinde zaferden zafere koştu. Anadolu'da bulunan Bizans komutanları birbiriyle uğraşıyorlar, ahlakları bozulmuş, vicdanlarındaki vatan sevgisi sönmüştü. Selçuklular Orta Anadolu'dan Batıya doğru ilerleyip İznik önlerine dayandılar. Bunu duyan Bizans İmparatoru Romenos Diyojenes'in kardeşi ve Prens Konstantin ile İsakios idaresinde bir orduyu Anadolu'ya gönderdi. Bu ordu, Antakya önlerinde Süleyman Şah tarafından bozguna uğratıldı Konstantin öldü, diğeri de esir edildi (1075). Süleyman Şah'ın kardeşi Mansur da Ege Bölgesine doğru ilerlemeye başladı. Süleyman Şah, bu zaferden sonra İznik şehrini fethetti. Süleyman Şah, daha sonra Edincik'i alarak Bizans'ı tehdide başladı. Fakat Bizans'da saltanat kavgaları devam ediyor, Süleyman Şahtan yardım istiyordu. Süleyman Şah, İzmit'i de ele geçirince, Selçuklu askerleri Üsküdar'a kadar gelerek, İstanbul'un ihtişamlı manzarasını seyre daldılar. Çanakkale ve İstanbul boğazlarına Türkler hakim oldular. Süleyman Şah, Batı Anadolunun fatihi olmuştu. Hıristiyan halka çok iyi muamele ettiğinden, onları idaresine ısındırdı. Mal ve canlarını bağışladı. Süleyman Şah 100.000 Türkmen hane halkını fethettiği yerlere yerleştirdi. Batı Anadolu da böylece Türkleştirilmiş oldu.
Süleyman Şah'ın birdenbire kardeşi Mansur Beyle arası açıldı. Mansur büyük Sultan'dan ayrılıp, Anadolu'da bir devlet kurmak istiyordu. Süleyman Şah, kardeşini bu işten vazgeçirmek istedi. Çünkü bu yüzden Anadolu'nun birliği bozulabilirdi. Mansur dinlemeyince bu meseleyi Melikşah'a bildirdi. Sultan, Süleyman Şah'ı çok seviyordu. Emir Porsuk ile büyük bir orduyu İznik'e gönderdi. Emir Porsuk ile Süleyman orduları birleşerek, Mansur'un üzerine yürüdüler. Nihayet Mansur yenildi Kendisi de öldürüldü.
SÜLEYMAN'IN HAN OLUŞU
Kutalmış oğlu Süleyman'ın Anadolu'daki başarılarından memnun olan Sultan Melikşah, Süleyman'a bir ferman göndererek ona «Sultan» ünvanını verdi (1077). Bu suretle «Anadolu Selçuklu Devleti» kurulmuş oldu. İznik şehri de, bu yeni devletin başkenti oldu.
O gün, İznik en büyük bayramını yaşadı. Türkmenler başlarında beyler olduğu halde İznik şehrini doldurdu. Kutalmış'ın oğlu Süleyman Şah'ı Han seçmek üzere toplandılar. Oğuz töresince onu dokuz defa havaya kaldırıp önünde kımız içtiler. Onu Han tanıdıklarına and içtiler. Bütün beyler ona biat ettiler.
O gün bir sölen yapıldı. Tuğlar ve bayraklar dikildi. Davullar çalındı, yemekler yenildi, kımızlar içildi, Oğuzlar sazlarıyla Oğuz nameden parçalar okudular. Horasan elinde kurulmuş olan Büyük Selçuklu Devletinden sonra bu kez Anadolu'da yeni bir devlet kurulmuş oldu. Cihan tarihine yeni bir sahife daha açılmıştı.
Anadolu'da yeni bir müslüman devletinin kurulduğunu duyan Abbasi Halifesi Süleyman Şah'a bir menşur göndererek ona (Sultan) unvanını verdi. Ona İmparator diye hitabetti. O, «Sultan, Şah, Han» unvanlarıyla yadedildi. Batı Anadolu'nun fatihi olduğu için de «Gazi» diye anıldı. Süleyman Şah, Anadolu Selçuklu Devletinin kurucusu ve birinci hükümdarı oldu. Onu çekemiyen bazı komutanlar İznik'i terk ettiler. Suriye'de melik bulunan, Melikşah'ın kardeşi «Tutuş» un yanına gittiler.
Batı Anadolu fetholunmuş, fakat güney tarafları daha alınmamıştı. Antakya, Urfa Bizanslıların elinde idi. Antakya, tarihi bir şehir olup kalesi de pek müstahkemdi. Antakya valisinin oğlu ile arası bozulduğu için, Süleyman Şah'dan yardım istedi. Bunu fırsat bilen Süleyman Şah, büyük komutanlardan olan «Ebulkasım» ı İznik'te bırakarak bir ordu ile Antakya'ya hareket etti. Derhal kaleyi sarıp şehri teslim aldı. (1084) Hazreti İsa'nın Havvariyunun tapındıkları ünlü kiliseyi camiye çevirdi. Bu camide 120 müezzin ezan okudu. Hıristiyanlara yeniden iki kilise yapma iznini verdi. Onların bütün haklarını tanıdı. Askerlerine hıristiyan kızlarıyla evlenmeyi yasak etti. Hatay alındıktan sonra, İskenderun, Antep ve Maraş da alındı. «Çubuk Bey» adlı bir komutan da Harput, Eğin, Tunçeli bölgesini Bizanslılardan temizledi. Antakya'nın fethi her tarafta sevinç doğurdu. Melikşah, Süleyman'ı tebrik etti. Şairler onun için şiirler yazdılar. Süleyman Şah, Halep şehrini de almaya karar verdi. Halep Emiri Şerefüddevle ile savaşıp onu yendi. Şerefüddevle, Melikşah'ın kardeşi Tutuş'tan yardım istedi. Süleyman Şah ile Tutuşun ordusu çarpıştılar, fakat Süleyman'ın ordusu bozguna uğradı. (1086) Her zaman muzaffer olan Süleyman Şah'ın bu yenilgi pek ağırına gitti. Bugün talih onun yüzüne gülmemişti. Süleyman ordusunun dağıldığını görünce bir tepeye çekildi. Kendisine teslim olması için haber göndermişlerdi. Süleyman, hiç bir şey söylemedi. Canı çok sıkkındı. Bu halini kendine yediremedi. Esir olmaktan ise, bu candan vazgeçmeyi doğru bulup, kılıcını çekerek kellesine saplayıp intihar etti. (1086)
Tutuş harp meydanında Süleyman'ın cesedini aradı. Nihayet kanlar içinde bir ölünün yattığını gördü. Tutuş heyecanlandı:
İşte bu Süleymandır.
İşte bu Süleyman'dır! Diye bağırdı. Ona:
Nereden bildin? dediler:
Ayaklarından tanıdım. Selçuk Oğullarının ayakları birbirine benzer! Sonra, bu eşsiz kahramanın üzerine kapanıp:
Bütün soyumuza zulmettik, diye ağlamaya başladı. Ordusuna matem emri verdi. Kutlamış oğlu Süleyman Şah'ın cenaze namazını kıldırıp, törenle gömdürdü. Ne yazık ki Anadolu'nun ikinci fatihi canını, ona vermiş olduğu tanrıya teslim etti. Onu toprağa verdiler. Evet, dünya felaket aklarına nişangah olduğu için, dört elle sarılacak yer değildi. Buraya gelen kalmaz gider. Ne yaparsan yap, ne kadar şan sahibi, hazinelere malik olursan ol.. Yine gideceksin, dünya böyledir. Çabuk geçer. Bu alem rüya içinde rüya görmektir. Zaman böyle manasızdır. Şahlık tacını oğlu Kılıçaslan'ın başına geçirdiler.
Melikşah, Süleyman Şah'ın ölümünden dolayı fena halde canı sıkıldı. Büyük bir ordu ile Tutuş'un üzerine yürüdü. Tutuş korkarak Şam'a çekildi. Melikşah da onu takip etmedi.
Süleyman Şah'ın «Kılıçaslan» ve «Davud» adlı iki oğlu olmuştu.
SELÇUKLU İMPARATORLUĞU TARİHİ
Yazan: Enver Behnan ŞAPOLYO
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder