11 Kasım 2022 Cuma

Türk Tarihinin İslamiyetten Sonraki Ana Kaynakları

 Kutadgu Bilig


VIII. yüzyıldan itibaren İslâm dinini kabul eden Türklerin, bu medeniyete olan katkıları tartışılmaz derecede büyüktür. Teşkilatçı yapıları ve güçlü ordularının yanı sıra, yüksek seviyedeki ilmi şahsiyetlerin ortaya koydukları eserler, bu yeni medeniyetin gelişmesine, yükselmesine ve de yayılmasına katkı sağlamıştır. Yine Türklerin İslâm’a girişleri, siyasi, sosyal, edebi ve ilmi hayatlarında birçok değişikliğe sebep olmuştur. İslâm’ı kılıç zoruyla değil de rızaları ile kabullenen atalarımız, bu dini kendi muhayyilelerinde çok güzel yorumlamış ve büyük âlimler yetiştirmiştir.


Bu dönemde meydana getirilen en önemli eserlerin başında Yusuf Has Hacib’in kaleme aldığı Kutadgu Bilig adlı eser gelmektedir. Yusuf Has Hâcib’in 1069-1070 yılları arasında yazdığı meşhur eseri İslâmî devirdeki Türk dili ve edebiyatı açısından olduğu kadar, Türk siyasi ve kültür tarihi açsından da Türk-İslâm muhitinin çok önemli bir merhalesini teşkil etmektedir. Böyle olmasına rağmen, uzun müddet bir kenarda unutulup kalmıştır.


Yazarı hakkında eserde fazla bilgi bulunmamaktadır. Balasagun’lu Yusuf Has Hâcib, eserinde kendisine yalnızca bir yerde yer vermiştir. O asil bir aileye mensup olup, ilmi, faziletleri, zühd ve takvası ile cemiyet içinde hürmet görmüş birisidir. Eserinin bir beyitinde “Elli yaşım elini bana değdirdi. Şimdi de altmış bana gel diyor” sözü ile eserini 1069-1070 yılında tamamladığını varsayarsak o sıralar 52-54 yaşlarında olduğunu veya 1017-1018 yıllarında doğduğunu düşünebiliriz. 1077 tarihinde öldüğü bilinmektedir. Yusuf’un doğduğu Balasagun şehri, adı destanlara konu olmuş bir Türk şehridir ki bu şehir ayrıca Karahanlılar devrinin önemli medeniyet merkezlerinden biridir.


Türk- İslâm edebiyatının ilk yazarı ve şairi olarak da gösterilen Yusuf Has Hacip eserini Balasagun’da yazmaya başlamıştır. 1068 yılında memleketinden ayrılarak Doğu Karahanlı Devleti’nin merkezi olan Kaşgar’a gitmiş ve eserini 18 ay sonra, 1069 (Hicrî 462) yılında burada tamamlamıştır. Kitabını bitirince bunu, Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunmuş, Han da eseri çok beğendiği için Yusuf’u, takdiren “Hâs Hâcib (Uluġ Hâcib)” tayin etmiştir. “Has Hacib (teşrifat nazırlığı)’lik o dönemin en yüksek devlet memuriyetlerinden birisidir.

“Kutadgu” kelimesi, “saadet, kut” manasındaki “kut” kelimesine isimden fiil yapma eki olan “+ad-” ekiyle, fiilden isim yapma eki olan “-gu” ekinin eklenmesi sonucu oluşmuştur ve “bilig”le beraber “saadet, mutluluk veren bilgi/ilim, devletli olma, devleti yönetme bilgisine sahip olma” gibi anlamları taşımaktadır.


Eserin tamamı 6645 beyitten oluşmaktadır. Bunun haricinde kitaba sonradan ilk ilâve edilen 77 beyitlik bir manzume vardır. Bu manzumenin önsözünde, eserin kendisi ve yazarı hakkında bilgi verilmektedir. Bu şekilde 88 bölümden oluşan eserde ayrıca 173 tane de dörtlük bulunmaktadır. Eserin sonuna eklenmiş olan parçalardan gençliğine acıyıp ihtiyarlığından bahseden 44 beyitlik bir kısım (beyit 6521-6564) de bulunmaktadır. Zamanın bozukluğundan ve dostların cefasından bahseden 40 beyitlik bir parça ile (beyit 6565-6604) Ulu Hâs Hâcib Yusuf’un kendi kendisine nasihat vermesinden bahseden 41 beyitlik parça da (6605-6645. beyitler) eserin sonunda yer almaktadır.

Diğer ülkelerde kitaba başka adlar da verilmiştir. Çinliler, Edebü’l-Mülûk, Maçinliler Enîsü’l-Memâlik, İranlılar Şehnâme demişlerdir.


Eser, insanlara dünyada tam anlamıyla kutlu olmak için gereken yolu göstermek amacıyla kaleme alınmıştır. Yusuf Hâs Hacib, eserinde aruz ölçüsünü kullanmıştır. Beyitler mesnevi tarzında kendi arasında kafiyelidir.


Kutadgu Bilig’in bugün bilinen üç nüshası vardır ve üç nüshasından biri Uygur harfleri ile yazılmıştır:

Herat Nüshası: Kutadgu Bilig’in ilk bilinen nüshasıdır. Arap harfleri ile yazılmış bir nüshadan Uygur harflerine çevrilmiştir. Hicri 4 Muharrem 843 tarihinde istinsah edilmiştir. Bu nüsha Fatih Sultan Mehmed Han devrinde, Uygur kâtiplerinden Abdürrezzak Bahşı için Fenârî oğlu Kadı Ali tarafından Tokat’tan İstanbul’a getirtilmiştir. Bu nüsha hakkındaki bilgimiz bunlarla sınırlıdır.


Fergana Nüshası: Kutadgu Bilig’in en önemli nüshasıdır. Nerede, ne zaman ve kim tarafından, kimin için istinsah edilmiş olduğu belli değildir.

Mısır Nüshası: Bu nüsha, Kahire’de, Hidiv kütüphanesinin o zamanki müdürü Alman Moritz tarafından 1896 yılında bulunmuştur.

Eser üzerinde, yerli ve yabancı pek çok araştırmacı çalışmıştır. Fakat en önemli çalışma, Reşit Rahmeti Arat tarafından yapılmıştır. Reşit Rahmeti Arat; üç nüshanın karşılaştırmalı metnini 1947’de, metnin tercümesini ise ölmeden önce 1959 yılında yayınlamıştır. Onun çalışmaları sırasında aldığı notlar ölümünden sonra Muharrem Ergin, Kemal Erarslan, Nuri Yüce ve O. F. Sertkaya’nın gayretleri ile bir araya getirilerek yayınlamıştır. Eserin 3. cildini meydana getiren bir indeks kısmı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü tarafından 1979 yılında neşredilmiştir.


Yusuf Has Hacip eserine öncelikle Allah’ı överek, O’na şükrederek başlar, ardından Peygambere ve arkadaşlarına yani sahabelere övgü dolu sözler söyler. Sonra bahar mevsiminin tasviri ile Buğra Han’ın övgüsü yer alır. Sırasıyla, yedi yıldız ve oniki burç hakkında bilgi, akıl ile dilin erdem ve kusurları, kitabın yazılmasındaki amaç, iyilik etmenin faydaları, bilgi ve aklın erdemleri, kitabın adı ve kitapta adı geçenlerin kimliklerini belirtir. Akabinde asıl konuya geçer.


Yusuf eserin metin kısmında karşılıklı konuşma şeklini seçmiştir. Bu durum esere farklı bir özellik kazandırmıştır. Yazar eserinde; fikir ve düşüncelerini anlatabilmek için önemli dört kişiyi konuşturmuş ve bunların kendi aralarında geçen münazara ya da diyalogu bir sahne yazısı gibi kaleme almıştır.

Bu dört kişinin isimleri ve görevleri şu şekilde tespit edilmiştir:


1-Kün-Toğdı: Hükümdardır, adalet ve yasayı temsil eder


2-Ay-Toldı: Vezirdir, kutluluğu (saadet ve devleti) temsil eder.


3-Ögdülmiş: Vezir’in oğludur, aklı ve bilgiyi temsil eder.


4-Odgurmış: Zahit, vezirin akrabasıdır, kanaat ve akıbeti söyler.


Bunlardan başka Ay-toldı’nın Kün-toğdı ile buluşmasını temin eden Küsemiş, hizmet gören oğlan, haber getiren Yumuşçı ve zâhidin (Odgurmış) yanında çalışan Kumaru da şahıslar kadrosu içinde yer alırlar. İnsanların iki dünyada ele geçirmek istedikleri saadet (Aytoldı) ile kâinatın üzerine kurulduğu doğru kanun (Küntogdı) arasındaki karşılıklı konuşmalarda o devrin ferdî ve içtimaî ahlâk prensiplerine yer verilir. Küntogdı’nın akıl (Ögdülmiş) ile devam eden konuşmalarında ise cemiyet hayatının, bilgi nazariyesinin ve hayat görüşünün bütün meselelerine temas edilmektedir.


Kutadgu Bilig Karahanlı Devleti dönemindeki Türk aydınlarının genel kültürleri, din ve dünya görüşleri, sosyal yaşantıları hakkında bilgiler veren, birçok fikir ve öğütleri bugün de uyulacak kadar doğru ve gerçekçi olan, her bakımdan ibret verici önemli bir eserdir.


Divan-ü Lügat-İt Türk


Hicretin 466. yılında (1072-1073) yazılmış olan Divan-ü Lugat-it Türk, Türk dili, kültürü, medeniyeti ve sanatına ilişkin önemli bir bilgi kaynağıdır. Eser, Türk milletinin yüceliğini göstermek ve Araplara Türk dilini öğretmek amacıyla kaleme alınmıştır. Türkçe kelimeleri Arapça usullere göre sıralayıp anlamlarının anlatıldığı bir eserdir. Eser Bağdat’taki Abbasi halifesi Muktedir Biemrillah’ın oğlu Ebu’l Kasım Abdullah’a takdim edilmiştir. Bir nevi Türkçe-Arapça sözlük mahiyetindedir. El yazma nüshası 638 sayfadır ve yaklaşık 9000 Türkçe kelimenin oldukça ayrıntılı Arapça açıklamasını içermektedir. Eser kendi içinde 8 bölümden meydana gelmiştir. Ayrıca Türklerin tarihine, coğrafi yayılımına, boylarına, lehçelerine ve yaşam tarzlarına ilişkin kısa bir önsöz ve metin içine serpiştirilmiş bilgilere sahiptir.


Kaşgarlı Mahmud’un, eserinde geçen bir ifadeden hareketle, Kaşgar şehrinde doğduğu tespit edilmiştir. Babası Hüseyin ise Barsganlıdır. Eserini Irak’ta yazdığı ihtimaline binaen buraya Kaşgar’dan göç etmiş olmalıdır. Yine eserinin bir başka yerindeki ifadesinden atalarının Türkistan Beylerinden olduğunu söylemek mümkündür. O devirlerde Irak bölgesi İslâm dünyasında önemli konuma sahipti. Bu sebeple Irak, siyasal işlerle uğraşmak, ilim yapmak isteyenlerin geldiği önemli bir merkez idi.


Yine bu dönemde İslâm dünyasının hemen her yerinde Türklerin önemli bir ağırlığı vardı. Bağdat’taki Arap makamları, halifenin sarayı Türklerin nüfuzuna girmiş idi. Ayrıca siyasi ve pek çok sosyal yapının da Türklerin idaresinde olduğu bilinmektedir. Böyle bir ortamda Türkleri tanımak, onlarla beraber olmak, onların dilini öğrenmek insanlar arasında rağbet görmeye başlamıştı. Bu yüzden de Divan-ü Lügat-it Türk’ün yazılmasının bir ihtiyaçtan doğduğunu, Türkçe öğrenmek isteyenler için hazırlanmış bir eser olduğunu ifade edebiliriz.


Türkçe ve Arapça’yı çok iyi bilen Kaşgarlı Mahmud’un bu eseri sadece Türkçe öğrenmek isteyenler için değil, aynı zamanda Arapça öğrenmek isteyenler için de iyi bir kılavuz eserdir.


Eser yalnızca bir sözlük olmayıp Türkçe’nin 11. yüzyıldaki dil özelliklerini belirten, ses ve yapı bilgisine ışık tutan bir gramer kitabı; kişi, boy ve yer adları kaynağıdır. Türk tarihine, coğrafyasına, mitolojisine, folklor ve edebiyatına dair zengin bilgiler ihtiva eden, aynı zamanda dönemin tıbbi ve tedavi usulleri hakkında bilgi veren ansiklopedik bir eser niteliği taşımaktadır.


Eser ayrıca Türk kelimesinin “kuvvet, kudret, güç” manasına geldiğini bize bildiren ilk kaynaktır.

Sözlüğün elde bulunan tek yazma nüshası 1266’da Şam’da Şamlı Mehmet tarafından istinsah (kopya) edilmiş ve 1915’te İstanbul’da Ali Emiri Efendi (1857-1923) tarafından tesadüfen bulunmuştur (Ancak daha önceki yüzyıllarda Antepli Ayni ile Katip Çelebi de Divan'dan söz etmişlerdir). Ali Emiri yazması 1917’de Talat Paşa’nın (1874-1921) teşviki ile Kilisli Rıfat Bilge’nin (1873-1953) gözetiminde basılmış hemen bütün dünya Türkologlarının ilgisini çekmiştir. 1928 yılında Türkolog Carl Brockelmann, ayrıntılı notlarla sözlüğün Almanca çevirisini yayımlamıştır.


Eser, Türkiye Türkçesine Besim Atalay tarafından aktarılmış ve 1939-1940’ta Türk Dil Kurumu tarafından basılmıştır. Son yıllarda Dankov’un Divan-ü Lügat-it Türk çevirisi, yeni bilgiler ışığında önemli yorum değişikliklerine yol açmıştır.


Kaşgarlı Mahmud Divan-ü Lügat-it Türk’te Türklerle alâkâlı iki hadis rivayet ederek bunları Buharalı ve Nişaburlu bir imamdan aldığını belirtir. Fakat bu iki hadisin uydurma hadis olduğu yönünde İslâm âlimlerinin kanaati yüksektir. Bu hadisler şöyledir:


1- “Türk dilini öğreniniz, çünkü onların egemenlikleri uzun sürecektir.”


2- “Yüce Tanrı, benim Türk adlı ordum vardır, onları doğuda oturttum. Kızdığım ulusun üzerine onları saldırttım.” Demektedir.

Her ne kadar bu hadislerin uydurma olduğu belirtilse de Türk milletinin İslâm kültür ve medeniyetine olan katkısı, Orta çağ boyunca Haçlı seferlerine karşı koyması, genel itibari ile insanlık tarihinde eşine az rastlanır adaletli ve eşitlikten yana tavır alması, sömürüye karşı paylaşımcı tutumu, teşkilatlı ve ezilenlerin yanında yer alan konumu itibariyle böyle bir övgüyü hak etmiş olması muhtemeldir.



Sözlükler: Codex Cumanicus:


Kırım'da, 1303 yılında İtalyan misyonerler tarafından yazılan Codex Cumanicus adlı Latince-Farsça-Kumanca sözlük (Tek nüshası Venedik'te bulunmuş olup G.Kun tarafından 1880'de neşredilmiştir) Kırım çevrelerindeki Kuman/Kıpçak Türkçesi hakkında bilgiler vermektedir. İtalyan misyonerler Kuman/Kıpçaklar arasında dini propagandayı kolaylaştırmak ve ticarete yardımcı olmak üzere, günlük hayatta kullanılmak üzere 2500 kelimelik bir sözlük hazırlamışlardır. Sözlükte Kuman/Kıpçak Türkçesine ait bazı gramer kaideleriyle birlikte içinde İncil'den tercümeler, bazı katolik ilahileri ve ata sözlerinin Türkçe karşılıkları vardır.


Bu sözlüklerin yanısıra Kitabü'l-İdrak Li-Lisan'iI-Etrak; Kitalb-ı Mecmu u Tercüman-ı Türki ve Acemi ve Mogoli; E't- Tuhfetü'z-Zekiyye fi'l-Lügati't- Türkiye; Kitilbü Bulgatü'l-müştak fi Lügati't Türk ve'I-Kıfçak; Kavaninü'I-Külliye Li-Zabt'I-Lügati't- Türkiye; İbn-i Mühenna Lügati; Mukaddimetü'l-Edeb; Muhakemetü'I-Lügateyn ve Şeyh Süleyman Efendi Lügatini sayabiliriz.

Alıntıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak