İZZEDDİN KEYKAVUS II.
Gıyaseddin Keyhüsrev'in üç oğlu vardı. Bunlar da: Keykavus, Kılıçaslan, Keykubad idi. Keykavus'un anası Türk, Kılıçaslan'ın Rum, Keykubadın ki Gürcü idi. Keyhüsrev 1246 yılında ölünce vezirleri toplanarak hangi şehzadeyi tahta çıkaralım diye görüştüler. Bu toplantıda Başvezir Sahip Şemseddin Mehmet, C'elaleddin Karatay, Has Oğuz bulundular. İzzeddin Keyhüsrev'in anasının Türk olması bakımından onu layık gördüler. İkinci Keykavus'u (Burgulu) kalesinden Konya'nın Akşehir'inin (Altıntaş) kasabasına getirdiler. Burada bir taht kurdular. Bunun sağ ve sol tarafına gayet süslü iki kürsü kurdular. Sağa Kılıçaslan, sola Alaeddin Keykubadı oturttular. Bundan sonra ikinci Keyhüsrev'in bir koltuğuna Şemseddin, diğer koltuğuna Has Oğuz girerek tahta oturttular. Başından paralar serptiler. Vezirler sıra ile biat ettiler. Sonra bir alayla Konya'ya getirip sarayın tahtına oturttular. Vezirlik Şemseddin Mehmet'e, Naiplik Celalettin Karatay'a verildi. Bu sıralarda Moğol Oktay Han'ın oğlu Kiyuk Han tahta çıkarılacaktı. Bütün sultanlara davetnameler gönderildi. İkinci Keykavus da davet edildi. Fakat Keykavus korkarak gitmedi. Yerine kardeşi Kılıçaslan'ı gönderdi. Buna kızan Kiyuk Han Kılıçaslan'ı sultan ilan etti. Bu Selçuk devletinin egemenliğine karışmaktı. Bundan anlaşıldığına göre Selçuklular Moğol hanına tabi olmuşlardı. Kılıçaslan bir atlı ile Sivas'a gelip saltanatını ilan etti. Adana'da para bastırdı. İkinci Alaeddin Keykubad Antalya'da çıkan bir isyanı bastırmağa gitmişti. Bu sırada dördüncü Kılıçaslan, atabeylerinden birini göndererek vezir Şemseddin Mehmet'i tevkif ettirip Konya kalesine gönderdi. Yolda kendisini götürene sordu:
Nereye gidiyoruz? Muhafız da:
Diğer vezirlerin gönderildiği yere!. dedi. Şemseddin hapiste bir şiir yazdı:
Servetimden şimdi ayaklarıma iki zincir kaldı
Geri kalan varlığım dağların beline kemer oldu
Vazgeç ey perişan gönül, felaketten ne şikayet ediyorsun?
Bu kötülük senin gafletinden doğmuştur.
Üç gün sonra bu koca vezirin başını vurdurdular. Başını da Sivas'ta bulunan dördüncü Kılıçaslan'a götürdüler.
Bu olaydan sonra iki kardeş arasında saltanat kavgası başladı. Fakat İkinci Keykavus'un Atabeyi (Celalettin Karatay) bu işi kolaylıkla halletti. Selçuklu İmparatorluğu ikiye ayrılacak, batı tarafı İkinci Keykavus'a, Doğu tarafı da Dördüncü Kılıçaslan'a verilecekti. Bu anlaşma uzun sürmedi. Kılıçaslan kardeşinin üzerine yürüdü. İkinci Keykavus onu yendi. Fakat ona acıyarak affetti. Devleti üç kardeşin idare etmesine razı oldu. Bu suretle (Üç kardeşler saltanatı) kuruldu. Bu devir 1249 dan 1254 tarihine kadar beş yıl sürdü. Paralara üçünün adı yazıldı. Fakat büyük hükümdar İkinci Keykavus tanındı. Kardeş kavgalarından devlet zayıf düşmüştü. Bundan Moğollar faydalanarak, Anadolu halkından ağır vergiler toplayıp, halkı fakir düşürdüler.
CELALETTİN KARATAY
Selçuklu büyüklerinin en ünlülerinden birisi ( Celalettin Karatay) dır. Babası, (Abdullah). Bu zat, Birinci Alaeddin Keykubad zamanın da Selçuk sarayına girmişti. Zeki ve bilgili idi. Zamanla Devlet idaresini de öğrenmişti. İyi huylarından dolayı onu herkes severdi. Selçuklu Devleti üç kardeşler tarafından idare edilirken, devlet işleri Karatay'a bırakıldı 1249. O, devlet işlerine naip seçilmişti. Kardeşler arasındaki geçimsizliğin önüne o geçiyordu. Karatay'ın unvanı fermanlarda, «Yeryüzünde Allah'ın Velisi» diye yazılırdı. Hakikaten yüksek ahlaklı, temiz, imanlı idi. Hayırseverliği, cömertliği, alçak gönüllülüğü son derece idi.
Karatay, Elbistan yolu üzerinde bir büyük Kervansaray yaptırmıştı. Kervansaray'ın açılma töreninde bulunmak üzere yola çıktı. Kervansaraya yaklaştığı sırada birdenbire geri döndü. Kendisine:
Niçin geri döndünüz? dedikleri zaman O:
Bu muazzam yapıyı gezerken belki gurur duyarım. İçime bir büyüklük duygusu gelir. Bu yüzden kazanmış olduğum sevaptan mahrum olurum korkusuyla geri döndüm dedi.
Türk Kervansaraylarının en büyüğü olan bu hayır müessesesini tamamladıktan sonra gidip görmedi. Bu Kervansaraya pek çok para sarfedilmişti. Bunun defterini de yaktırdı.
Devlet işleri bozuk gittiğinden kimse Başvezir olamıyordu. Karatay bir vezir arayıp buldu. Bu zat Nahcivanlı bilgin (Necmüddin) idi. Ona vezirliği teklif ettiği zaman bu büyük adam dedi ki:
Bu ödevi şu şartlarda kabul ederim. Bana bu ödev için gündek iki akçe yevmiye verilecek. Diğer memurlar da ancak geçimlerini sağlayabilecek para alacaklardır. Hazine gelirini israf etmemek, muhaliflere kin beslemernek şartlarımdır, bu şartlarla vezir oldu. Bu teklif diğer vezirlerin hoşuna gitmedi. Çünkü hepsi paraya düşkündüler. Diğer vezirlerin aylıkları yarıya indirildi. Karatay bu ruhtaki adamlarla devleti idare etti. Çünkü bu zamanlar devletin maliyesi bozuktu. Moğollara verilmesi lazımgelen para bulunamıyordu. Moğollar devleti sıkıştırıyorlardı. Moğol dağlarından gelen aç ve sefil bu insanlar, çapulculuk ve bu gibi gelirlerle geçiniyorlardı. Anadolu'yu soyuyorlardı. Karatay mali ve siyasi işleri yüksek zekası sayesinde idare ediyordu. Uç taraflarda isyanlar olmuştu. Bunların üzerine beylerbeyi (Yutaş) ile (Aslan Doğmuş) u gönderip onları yola getirdi. Karatay bayındırlık işleriyle çok meşgul oluyordu. Antalya ve Konya'da medreseler yaptırdı. Sivas'taki (Karatay Hanı) ölmez eserlerden biridir. Karatayın büyük ve tarihi bir eseri de Konya'daki (Karatay Medresesi) dir. Bu medreseyi 1251 yılında yaptırmıştır. Karatay Medresesi Selçuk mimarisinin şahaserlerinden biridir. Karatay, Selçuk Devletine İkinci Keyhüsrev zamanında hizmetler etmiş bir vezirdi. Büyük kardeşi (Kemalettin) devrinin vezirlerinden ve hakimlerinden idi. Bir de (Kara Sungur) adlı küçük kardeşi vardı. Bu esnada Celalettin Karatay öldü 1254.
KARDEŞ KAVGALARI
Moğol Hakanı İkinci Keykavus'u yanına çağırdı. Gitmek için yola çıktığı zaman kardeşi Dördüncü Kılıçaslan yalnız başına saltanat sürmek sevdasına düştü. Esasen üç kardeşin bir devlette hükümdar olması, devletin birliğini zayıf düşürmüş. Selçuk Devleti Moğolların egemenliği altına girmişti. Bir devlette bir tek baş olabilirdi. Eskidenberi Türk devleti şehzadelerin birbiriyle kavgaları yüzünden yıkılmıştı. Yine bu yüzden Selçuk Devleti yıkılmağa yüz tutmuştu. İkinci Keykavus kardeşinin bu teşebbüsünü haber alınca geri dönerek Konya'ya geldi. Yerine kardeşi İkinci Keykubat'ı Moğol Hanına gönderdi. Fakat Keykubad yolda öldü 1254. Kendisi henüz on dört yaşında idi. Hükümdarlığı bir unvandan ibaret kalmıştı. Keykubad, Moğollardan yardım görerek tek başına saltanat sürmek istemişti. Fakat müstakil hükümdarlık nasip olmamıştı. 1249 dan 1254 tarihine kadar kardeşleriyle birlikte hükümdarlık etmişlerdi.
İkinci Keykavus kardeşi Kılıçaslan'ı hapsettirmek istedi. KıIıçaslan'ı yakalayamadılar. O Kayseri'de saltanatını ilan etti. Bu ayrılığa mani olmak isteyen Keykavus (Şeyh Sadrettin Kunevi) yi arabulucu gönderdi. Fakat söz dinletemedi. Keykavus yalnız başına hükümdar kaldı.
1256 tarihinde Moğol'lar Anadolu'da harekata geçtiler. Bayçu ordusu ile Konya'ya gelerek kalelerin burçlarını yıktırdı. Dördüncü Kılıçaslan'ı tahta çıkarıp geri döndü. Keykavus İznik'e kaçıp, Bizanslılara sığındı. İmparator'dan yardım görerek bir ordu ile Konya üzerine yürüyüp Kılıçaslan'ı korudu. Kılıçaslan bu defa saltanatını Sivas'ta ilan etti. Moğollar iki kardeşe Kızılırmağı sınır çizdiler. Bu zamana kadar Kafkasya'da hüküm süren Moğollar bu defa İran'da (İlhan'lılar) adıyle bir devlet kurdular. Bu devleti (Hülagü Han) kurdu. Bir ordu ile 1258 de Bağdat'a yürüyerek Abbasi Halifesi (Muttasım) ı bir çuval içine koyarak suvarilerin ayakları altına attı, halifeyi öldürdü. Bağdat'ı Hülagü Han yakıp yıktı. Bütün kitapları da yaktı. İslam alemi dehşet içinde kaldı. Bu zalim kuvvet gözünü Anadolu'ya dikti.
1259 tarihinde Hülagü Han Kılıçaslan ile Keykavus'u yanına çağırdı. Onlara iyi geçinmelerini tavsiye etti. İkisi de geri döndüler. Artık Anadolu'da sözde bir Selçuklu Devleti vardı.
İkinci Keykavus bu duruma bir son vermeyi düşündü. Moğolları Anadolu'dan kovmaya karar verdi. Moğollarla çarpıştı, lakin yenildi 1261 de Selçuk tahtını kardeşi Dördüncü Kılıçaslan'a bırakarak Antalya'ya kaçtı. Buradan da İstanbul'a gitti. Fakat ikinci Keykavus İstanbul'da bir isyan hazırlayıp Bizans tahtına geçmek için hazırlandı. Bunu imparator (Mihail Paleolog) haber alarak onu Rum elinde bir kaleye hapsetti. 1270 tarihinde Altın Ordu Han'ı onu hapisten kurtardı. Keykavus'u Kırım'da misafir etti. İkinci Keykavus 1278 tarihinde Kırım'da öldü. Kırım'ın Suğdak şehrine gömüldü. Keykavus kuvvetli bir hükümdar değildi. Moğolların elinden Anadolu'yu da kurtaramadı. Zamanı kardeş kavgalariyle geçti. Bu yüzden devlet zayıf düştü.
RÜKNEDDİN KILIÇASLAN IV.
İkinci Keykavus Moğollara yenilip Bizans'a kaçınca, yerine Rükneddin Dördüncü Kılıçaslan geçti. 1261 tarihinde Selçuk tahtına tek başına hakim oldu. Tahta çıktığı gün hükümdarlara mahsus beş nöbet mehter çalındı. Tahta çıkış müjdeleri taşıyan fermanlar yazıldı. Ulaklar her yöne fermanlar götürdüler. Kılıçaslan çok Yakışıklı, orta boylu, yiğit bir zat idi. Çok güzel ata binerdi. Atıyla sarayın merdivenlerinden çıkar ve inerdi. Zevke düşkün olup çok -içki içerdi. Aşırı sinirli olup, bütün devlet büyüklerini darıltmıştı.
Bu zamanlar devlet moğolların egemenliği altında idi. Anadolu'da daimi askerleri bile vardı. Moğol Hanı ile Konya sarayı arasında devlet büyükleri bir bağlantı kurmuşlardı. Kılıçaslan Hülagü Han'dan izin almadan bir şey yapamazdı. Selçuk hükümdarı bir gölge haline gelmişti. Kılıçaslan Moğol Hanının daveti üzerine Karakurum'a kadar gitmişti. Kılıçaslan memleketin düştüğü bu durumdan çok müteessirdi. Bir gün odasında düşünüyordu. Huzura kilercibaşı Kemal geldi. Bu adamı çok severdi. Kilercibaşı kederinin sebebini sordu. Kılıçaslan da:
Geçen her akşam, beni gamlı gördü; Gülümseyen her sabah beni ağlar buldu! ..
diye bu şiiri söyledi. O, Moğollardan ve vezirlerinin ihtiraslanndan usanmıştı. Selçuk Devleti en zayıf günlerini yaşıyordu.
SÜLEYMAN PERVANE
Dördüncü Kılıçaslan tek başına tahta geçince Başveziri (Muinüddin Süleyman Pervane) idi. Devlet idaresini Süleyman ele aldı. Çok muhteris ve zeki bir adamdı. Süleyman Pervane Deylemli Alinin oğlu idi. Alimleri severdi. Şeyh Fahreddin'in müridi olduğu için kendisine Konya'da bir dergah yaptırmıştı. Mevlana Celaleddin Rumi (Fihimafih) adlı meşhur eserini onun adına ithaf eylemişti. Bu Selçuk veziri Hülagu Hanın emirlerinden dışarı çıkmıyordu. Hülagu Han Bağdat'ı zaptettikten sonra Anadolu Selçuklu Sultanlığını kardeşi Mengü Hana haraç memleketi olarak vermiş, Kılıçaslan'a vasi olmak üzere de Süleyman Pervaneyi Konya'ya göndermişti. Pervane Moğolların adamı idi. Kılıçaslan Pervanenin emri altına girmişti. Sultanlığı bir bölge mahiyetinde idi. Kılıçaslan bu durumdan dolayı çok acı duymakta idi. Fakat elinden bir şey gelmiyordu. Bu zamanda Anadolu'ya (Karatatarlar) yerleştiler. Türkmen oymakları, gölge olan Selçuk saltanatından ümitlerini tamamen kesmişler, yer yer ayaklanıyorlardı. Süleyman Pervane bunların üzerine kuvvetler gönderiyordu.
Sinop şehri, Trabzon Rum imparatorunun eline geçmişti. Bu ticaret şehrinin geri alınması lazımgeliyordu. Vezir Süleyman Pervane oğlunu bir ordu ile Sinop'a gönderdi. O da Sinop'u fethetti. Fakat Süleyman Pervane, Sinop ve yöresini ailesine malikane olarak aldı. Bundan dolayı Sinop'da (Pervane Oğulları) beyliği doğmuştur. Buna Kılıçaslan'ın canı sıkıldı. Bir gün adamlariyle görüşürken Pervanenin Sinop'a sahip olmasından şikayet ederek dedi ki:
Sultanların hizmetini gören herkes bir şehir isterse, memleketimizden hiç bir nasibimiz kalmıyacaktır. Bizim için yapılacak bir iş var; o da, Moğol hükümdarının huzuruna giderek, memleketin başına musallat olan zalimlerin yok edilmesi için ferman istemektir.
Bu sözleri Pervanenin adamlarından Hatun oğluna söylediler. O da bunu Pervane'ye anlattı. Hain ruhlu olan Süleyman Pervane Kılıçaslan'ın vücudunu ortadan kaldırmak planlarını hazırladı. Hatun oğlu ile Moğol beylerine şu haberi gönderdi:
Sultan Kılıçaslan, Şam'lılarla birleşip Moğol Hanı'na karşı bir isyan hazırlamaktadır. Ben bu düşünceye mani olduğumdan beni öldürmeyi tasarlarnıştır. Bir an önce bir çare bulun.
Moğol beyleriyle, söz birliği ederek Kılıçaslan'ı öldürmeye karar verdi. Pervane (Hocaoğlu) adında birinin adamlarını alarak Aksaray'a gitti. Moğollar vasıtasiyle Kılıçaslan Aksaray'a gönderildi. Kılıçaslan hiç bir şeyden haberi olmadan bu tuzağa düşmüştü.
Kılıçaslan Süleyman Pervane ile karşılaştı. Pervane Sultana kaba sözler söylemeye başladı.
Kılıçaslan Pervane'ye:
Sen sarhoş musun, yoksa esrar mı çektin? Pervane:
Senin hakkımdaki düşüncelerinden dolayı sarhoş oldum. Seni Burdur kalesindeki hapisten kurtaran ben olmuştum. Saltanatının işlerini de düzene koydum. Şimdi de yok etmek istiyorsun. dedi..
Aksaray şehri Moğol ve Pervane'nin toplanmış olduğu cani kılıklı adamlariyle dolmuştu.
Ertesi gün Moğol beyi (Nabşi) Kılıçaslan'a bir ziyafet verdi.
Yemek yenilirken Moğol beyi:
Pervane'nin öldürülmesi için ne sebep gösteriyorsunuz? Ne kusur işledi, öldürülmeye layık mı?
Kılıçaslan:
Onu öldürttürmeyi düşünmedim. Bu sadece bir fitnedir. Diye cevap verdi. Dördüncü Kılıçaslan pek sinirli idi. önüne konulan şarap bardaklarını ardı ardına içiyordu. Verilen son kadehin içinde zehir vardı. Onu da içti. Bu ecel şarabının acılarını damarlarında duydu. Acıları çoğaldı. Bu anda cellatlar içeri girip Kılıçaslan'ı alaşağı ederek üzerine atıldılar. Başına bir kaftan örttüler. Kılıçaslan feryat edip yalvardıysa da para etmedi. Onu yay kirişi ile boğdular. Kirişle boğmak eski bir gelenekti. Hükümdar kanı kutlu sayıldığından yere akıtılmaz. Yalnız boğulurdu.
Kılıçaslan'ın ölümünü halka, çok içki içtiğinden dolayı öldüğü şeklinde ilan ettiler (1266). Öldürüldüğü zaman 27 yaşında yakışıklı delikanlı idi. Cesedi, Aksaray'dan Konya'ya getirilip Atalarının yanına gömüldü. Moğolların Kölesi olan Süleyman Pervane, Kılıçaslan'ın başını yedi. Halk onun için inci gibi gözyaşları döktü. Hem ona, hem de Anadolu'nun kötü giden kaderine ağladılar.
GIYASEDDİN KEYHUSREV III.
Dördüncü Kılıçaslan öldürüldükten sonra, Süleyman Pervane kalabalık bir alayla Konya'ya geldi. Altı yaşında olan Kılıçaslan'ın oğlu (Gıyaseddin Keyhusrev III.) tahta geçirildi (1266): Memleketin her bucağına, tahta çıkış fermanları gönderildi.
Süleyman Pervane çocuk sultanın eğitimiyle meşgul oldu. (Kadı Nureddin) gibi en büyük alimi ona öğretmen tuttu. Kendisine her türlü bilgiler öğretildL Erginlik çağına vardığı zaman orta boylu yakışıklı bir genç oldu. Çok iyi ata biniyordu. Süleyman Pervane ile Sahip Ata Fahreddin Ali elele vererek devlet işlerini çevirmeye çaba gösterdiler. Sahip Ata büyük işler görüyordu. Genç Sultan ağaç kalıplarla fermanlara imza koyuyordu.
Memleketin düzenini sağlamak için yeni vergiler koydular. Bunlar (Kazanç, Askeri masraflara yardım, bina vergisi, toprak ürünleri) vergileri idi. Ata töresine göre Cuma günleri halka ziyafetler verilerek, Devlet büyükleri halkın dert ve dileklerini dinlemeğe başladılar. Adalet işlerine önem verildi. Memlekete bir huzur verilmek istenildi. Bütün bunlara rağmen Moğol baskısı devam ediyordu. Kösedağı yenilgesinden beri Anadolu belini doğrultamamıştı. Delikanlı çağına giren üçüncü Keyhusrev Devlet idaresini ele aldı. İlhanlı hükümdarı (Gazan Mahmut) Han müslümanlığı kabul etti.
Anadolu Selçuklarını Moğolların elinden kurtaracak bir hükümdar vardı. O da Mısır Sultanı (Beybars) idi. Beybars, ordularıyla harekete geçti ve Selçuklulardan yardım istedi.
Fakat Süleyman Pervane Moğollar tarafını tuttu. Beybars ordusuyla Suriye'ye yürüdü. Moğlları yenerek ilerleyip Kayseri'ye kadar geldi. Süleyman Pervane'yi davet etti. O gelmedi. Beybars Mısır'a döndü.
Moğol Han'ı Abakahan bu yenilgeyi haber alınca ordusuyla Kayseri'ye geldi. Savaşdan kaçanları cezalandırdı. Moğol Han'ı bu savaşın çıkmasında Süleyman Pervaneyi suçlandırdı. Pervaneyi göz hapisine aldılar. Ona dostları çok süratli koşan bir arap atıyla kaçmasını teklif ettiler. O kendi yüzünden başkalarının zarar görebileceğini söyleyerek kaçmadı. Pervanenin Mısırlılarla mektuplaştığı söylenildi. Pervaneden bıkmış usanmış kimseler onun aleyhinde bulundular. Kılıçaslan'ı onun öldürttüğünü söylediler. Halk Kılıçaslan öldürüldüğü günlerde:
- Allah unutmaz belki geciktirir.
Demişlerdi. Şimdi de Pervanenin Tanrı sillesini yeme anı gelmişti. Pervaneye artık talih yardım etmiyordu, bahtının yıldızı kararmıştı. Kulluk ettiği efendileri olan Moğollar onu yok edeceklerdi. Abakahan Pervaneyi alarak yola çıktı. Erzincan'dan (Aladağ) a geldikleri zaman cellatlar, onun boynunu vurdular. O ettiklerinin cezasını gördü 1278. Selçuklular Pervaneden kurtuldular. Fakat Moğollardan kurtulamadılar. Bu zaman Devletin en büyük vezirlerinden (Sahip Ata) hizmet yoluna katıldı.
SAHİP ATA
Selçukluların büyük vezirlerinden biri (Sahip Ata) idi. Onu vezirliğe getiren İkinci Keykavus olmuştu. Fakat onun en büyük rakibi ise Süleyman Pervane idi. Hatta onu hapis bile ettirmişti. Moğol Han'ı suçu olmadığını anladığından onu hapisten çıkarıp ödevine devam ettirmişti.
Sahip Ata'nın adı (Ali) Mahlası (Fahrettin) dir. Dostları ona (Hoca Ali) derlerdi. Fakat tarihe (Sahip Ata) olarak geçmiştir. 1181 tarihinde Konya'da doğmuştur. Babasının adı, Hüseyin, dedesininki ise Ebubekir'dir.
Fahrettin Ali, okumasını Konya medreselerinde yaptı. Sonra Devlet hizmetine girdi. Yüksek kabiliyat ve zekası dolayısiyle önce Pervanecilik, sonra da Adliye vekili oldu. Bir aralık da Dışişleri Bakanlığı ödevini gördü. Nihayet onu İkinci Keykavus vezirliğe getirdi. Selçuklularda Vekiller Hey'etine (Divan-ı Sultan) denilirdi. Bu büyük divanın başkanına (Sahib'i Divan'ı Devlet) ünvanı verilirdi. O devirde vezirlik alameti altın bir divit ve başa sarılan bir destardı. Aynı zamanda vezirlere hil'at da giydirilirdi. Anadolu Selçukluları devrinde vezirlere (Sahip) veya (Hoca) denilirdi. Sahip, devlet işlerine sahip olan, el koyup idare eden anlamına gelmektedir. Ata, soyda ise büyük anlamına gelmektedir. Selçuklular şehzadeleri memleket işlerinde yetiştiren zata (Atabey) derlerdi. Fahrettin Ali'ye de şehzadeleri yetiştirmek ödevi verilmişti. Bu sebeple (Sahip Ata) ünvanı ile ün aldı.
Süleyman Pervane onu, herkesin gözünden düşürmek istiyordu. Bir gün konağına devrin bilginlerini davet etti. Hatta o günkü davette Mevlana Celaleddin Rumi, Sadettin Kunevi de vardı. Pervane, Sahip Ata'yı da çağırdı. Maksadı bu alimlere onu alt ettirip, gözden düşürmekti. Toplantıdaki bilginler ona çeşitli sorular yağdırdılar, O ne sordularsa altından kalktı. Herkes onun derin bilgisine hayran kaldı. O gün Süleyman Pervane onu yenemedi. Sahip Ata çok okumuş büyük hocaların derslerine devam etmişti. Bir gün de Sahip Ata Mevlanadan Türk tasavvufunu sordu. Mevlana ona güneş batana kadar bildiklerini anlattı. O da sabırla dinledi. Mevlana ölünce oğulları Sultan Veled ile Hüsamettin Çelebi'ye yardımdan geri kalmadı.
Sahip Ata Anadolunun soyca yüksek bir ailesine mensup, aynı zamanda çok zengindi. Bütün varını yoğunu memleketine sarfetti. Moğolllar halkdan ağır vergiler alıyorlardı. Sahip Ata bir hey'etle Moğol Hanına giderek vergileri hafiflettirdi; Moğollarla iyi geçindi.
Sahip Ata Anadolunun bayındırlığına çok önem verdi. Birçok san'at eserleri ve hayır müesseseleri kurdu. Sahip Ata'nın Konya'da yaptırdığı en değerli eser (Sahip Ata) mescididir. Cephesindeki süsleri, çinili çifte minaresi herkesin takdirini kazanmıştır. Bu mescidin içini süsleyen renkli mozayik çiniler bir şaheserdir. Ayrıca bir de Dergah yaptırmıştır. Sahip Ata'nın türbesi de ayrıca güzeldir. Kendisi mumyalanarak gömülmüştür. İki oğlu da yanında yatmaktadır. Sahip Ata'nın Konya'da yaptırdığı en büyük san'at eseri ince minareli mescididir. Kapısının süsleri eşsiz güzelliktedir. Bunlardan başka Nalıncı Baba Türbesi, Sultan Hamamı ile Buzhaneler yaptırmıştır. Ayrıca, Dört te çeşme ve Ilgında bir han ile bir de kaplıca yaptırdı. Akşehir'de Taş medrese mescidi ile imareti, İshaklı'daki han ve hamamı, Kayseri'de yaptırdığı Sahibiyye mescidi ve çeşmesi, Sivas'daki meşhur Gök Medresesi Selçuk abidelerinin ölmez eserleridir. Sahip Ata'nın eserlerini yapan Konya'lı meşhur mimar (Keluk oğlu Abdullah)tır. Oğulları da bir çok eserler yaptırmışlardır. Anadolu'yu san'at eserleriyle süslemiştir. Mevlana Anadolunun fikri, Sahip Ata da, kesesi idi.
Sahip Ata, beş Selçuk hükümdarına yirmi seneden fazla vezirlik etti. İhtiyarlayınca Akhisar'ın Nadir köyündeki çiftliğine çekilmiş, burada 1288 tarihinde 104 yaşında hayata göz yummuştur.
Türkiye tarihinin büyük devlet adamlarından biridir. En fırtınalı devirlerde devlete en hayırlı işleri görmüştür. Sadettin Köpek, Süleyman Pervane gibi devleti yıkmak istiyenler arasında, Sahip Ata gibi vatanseverler de yetişmiştir. Sahip Ata'nın oğulları (Emir Tacettin) ile (Emir Sadettin) babası gibi devlete hizmet ettiler. Karaman oğluna karşı durdular. Bu yolda da öldüler. Sahip Ata'nın yerine (Kazvinli Fahrüddin) vezirliğe getirildi. Halktan ağır vergiler aldı. Memleketi iyi idare edemedi. Halkın nefretini kazandı.
Bu yıllarda Selçuk büyüklerine adeta kıran girmişti. Atabey Mecdüddin Sivas'da öldü. Beylerbeyi Tacüddin Erzincan'da göçtü, Mevlana Celaleddin ve Sadreddin Kunevi de hakkın rahmetine kavuştu. Bu uluların ölümleri devletin zayıflamasına sebep oldu.
CİMRİ İSYANI
Anadolu Selçuklu Devleti, Moğol baskısından ve Moğolların emellerine hizmet eden vezirler yüzünden yıkılmağa yüz tutmuştu. Selçuklu'lara İran Kültürü tamamen tesir etmiş Türklüklerini kaybetmişlerdi. Dağlarda oturan türkmenler ise yabancı kültürüne girmiş olan aydınlardan nefret ediyorlardı. Selçuk hanedanı ve onlara bağlı kimseler eserlerini acemce yazıyorlardı.
Türk töresine bağlı türkmenler, artık Selçuk Devletine boyun eğmemeye başladılar. Ayaklandılar. Esasen Selçuk Sultanları Moğolların oyuncağı olmuş, şahsiyetlerini kaybetmişlerdi. Devlet otoritesi kalmamıştı. Anadolunun birliği bozulmuş, yeni beylikler doğmaya başlamıştı.
Devletin bu zayıf ve perişan halini gören Karamanoğlu (Mehmet Bey) Türkmenleri başına topladı. Bu zaman Moğollar üçüncü Keyhusrevi İran'a götürmüşlerdi. Karamanoğlu Mehmet bey, İkinci Keykavus'un oğlu olduğunu iddia eden Siyavuş adlı birisini (Cimri) adıyla sultan tanıdı. Başına topladığı adamlarla Konya'ya gelip Selçuk tahtına oturdu. Mehmet Bey de Cimri'ye vezir oldu 1277.
Kasabaları ve şehirleri yağma ettiler. Cimri kuvvetleriyle Sahip Ata'nın oğulları savaştılar ve bu savaşta öldüler. Üçüncü Keyhusrev Moğol Hanı'nın yanından dönüp Tokat'a geldiği zaman olup bitenden haberi oldu. Moğol Hanından yardım istedi. Moğollar bir ordu gönderdiler. Bunu duyan Cimri veziri Mehmet Beyle Konya'dan kaçtılar. Üzerlerine asker gönderildi. Mehmet bey bir yerde pusuya düşürülüp öldürüldü. Cimri de kaçtı. Bir yıl sonra Cimri ile Karahisar ovasında yapılan bir savaşta Cimri esir edilerek Üçüncü Keyhusreve getirildi. Cimri'nin derisi yüzülüp içine saman dolduruldu. İsyan eden Cimri korkunç şekilde cezalandırıldı 1278.
Karamanoğlu Mehmet Bey milliyetçi bir Türktü. Selçukluların elinde Türk dilinin mahvolmasından acı duyarak, acemce yerine Türkçeyi resmi dil yapmıştı. Şu bildiriyi yayınlamıştı:
«Bugünden Sonra: Divanda, Dergahta, Barigahta, Mecliste, meydanda Türkçeden başka, dil kullanılmayacaktır.
«Karamanoğlu Mehmet»
Karamanoğlu Mehmet Bey bu bildiriyi 1277 tarihinde yapmak suretiyle dil devriminin piri olmuştu. Cimri'den sonra Aksaray'da (Kızıl Ahmet) adında birisi başına dört bin kişi toplayarak isyan etti. Üzerlerine Moğollar asker göndererek bozguna uğrattılar.
Üçüncü Keyhusrev Bizans sınırını teftiş ederken Söğüde uğradı. Buraya gelince Kayıhanlı Türkmenlerinin başbuğu Süleyman Şah oğlu (Ertuğrul Gazi) ve diğer oymak beyleri sultanın yanına geldiler. Ertuğrul Gazi Sultan'a hediyeler sundu. Ertuğrul torunlarından birini Keyhusreve verdi. Artık, her tarafta Türkmenler başlarına buyruk olmuşlardı, 1281.
Moğol Hanı Abaka ölmüş, yerine Hülağu Hanın oğlu Ahmet Han geçmişti. Hanı tebrik için Üçüncü Keyhüsrev İran'a gitti. Han Anadolu'yu Gıyaseddin Mesut ile birlikte idare etmesini bildirdi. Buna Üçüncü Keyhusrev razı olmadı. Bunun üzerine, 1281 de İkinci Mesut yerine geçirildi.
Han'dan izin almadan ayrılıp gitti. Han onu Azerbeycan'a çağırdı, başına gelecekten fena halde korktu. Tasasından ağır bir hastalığa tutulup yatağa düştü, Moğol Hanı ona kızdığından bir cellat gönderdi. Keyhusrevi ölüm döşeğinde gören cellat, buyruk yerine gelsin diye zehir içirtip öldürdü 1281.
15 yıl hükümdarlık yaptı. Zamanında Moğollar Selçuklulara hakim olmuşlardı. Sultanların hiç bir hükmü kalmamış, düşman elinde öldürülüyordu. Bu ne acı bir devirdi.
GIYASEDDİN MESUT II.
Üçüncü Keyhusrevin yerine, İkinci Keykavusun oğlu İkinci Giyaseddin Mesut Onbeşinci Sultan olarak 14-Ağustos-1281 de tahta geçti. İkinci Mesut yalnız başına saltanat sürmeye başladı. Onun devri doğrudan doğruya, Anadoluda Moğol idaresi idi. Alpaslan, Kılıçaslan, Sultan Alaeddin oğulları Konya'da esaret hayatı yaşıyorlardı. Moğollar dilediklerini tahtından indiriyorlar, hoş görmediklerini de öldürüyorlardı. Bu ne acınacak durumdu. Kahramanlıklarla dolu Kınık hanedanı bu hale düşmüştü. Devleti idare edecek büyük vezirler de kalmamıştı. Memuriyet isteyenler Moğol Hanın huzuruna giderek, hediyeler takdim edip, memuriyet alıyorlardı. Onlarda halkı soyuyorlardı. Halk Moğol beylerini doyuramaz oldu. Evlatlarını, cariyelerini satmak suretiyle vergilerini veriyorlardı. Sefalet alıp yürümüştü. Bu büyük ulusun koruyucusu, bir hakanları yoktu. Türkmenler yer yer isyan ediyorlar, bu yüzden de Moğol kılıncı altında can veriyorlardı. Selçuk egemenliği bir gölgeden ibaret olmuştu. Sultanlar, zevke düşmüşler, içki alemleri yapıyorlardı. Anadolu'da en kuvvetli halk teşkilatı Türk işçilerinin kurduğu (Ahilik) teşkilatı idi. Sultanlar bunlardan da faydalanamadılar. Artık bölge, bölge Anadolu beylikleri kurulmaya başladı.
İkinci Mesudun kardeşi (Beşinci Kılıçaslan) Kastamonu'da istiklalini ilan etti. Kastamonu'lular onunla birlik oldular. Kastamonu Başbuğu (Alp Yörük) Kılıçaslan'la çarpışırken öldü. İkinci Mesud bir kuvvetle asilerin üzerine gitti. Bu savaşda kan döküldü. İkinci Mesut kuvvetleri zaferi kazandı.
Bu olaydan sonra (Balto) adlı bir komutan İlhanlılara karşı isyan etti. Anadolunun içinde kanlar döküldü. Halkın huzuru kaçtı. İkinci Mesut da Balto'ya uymak zorunda kaldı. Bu sebeble İkinci Mesud'u Moğol Hanına gönderdiler. Balto ile birlikte olmadığını söylemesine rağmen onu (Hemedan) da alakoydular 1297. yerine Üçüncü Alaeddin Keykubat ikinci defa tahta geçti ( 1302) . Kayseri'yi başkent yaparak altı sene hiç bir hareket yapmadan yoksulluk için de yaşamıştır. 1308 tarihinde Kayseri'de inme inerek öldü. İlk hükümdarlığı 16 yıl sürmüştü. Bu suretle 22 yıl Sultanlık yaptı. İkinci Mesut 1253 de doğmuş, 55 yaşında ölmüştür.
ALAEDDİN KEYKUBAT III.
İkinci Mesudun yerine, Onaltıncı ve son sultan olarak Üçüncü Alaeddin Keykubat, 1297 de tahta geçti. Babası Melik (Ferimuz) dur. O da İkinci Keykavusun oğludur. Keykubat 1277 tarihinde doğmuştur. Babası Ferimuz Bizans'da hapis iken Keykubat'ı bir elçi ile Moğol hanına göndermişti. Üçüncü Alaeddin Keykubatı tahta çıkaran Moğol Hanı (Gazan Mahmut) olmuştu. Bu zamanlar Anadolu soyguncuların elinde idi. Anadoluya gönderilmiş Moğol beyleri de Selçuk tahtına göz dikmişlerdi. Bunlardan birisi ( Sülemiş) adında bir zat idi. Sülemiş 1299 tarihinde isyan etti. Moğol beyleri Sülemeş'in kuvvetlerine yenildi. Bu isyandan korkan Alaeddin Keykubat Moğol Hanından yardım istedi. Asi Sülemiş'in üzerine (Emir Çoban) gönderildi. Yapılan savaşta Sülemiş'in ordusu dağıldı. Kendisi de Şam'a kaçtı. Fakat Moğol zulmüne karşı Türkmenler yer yer isyana başladılar. Niğde ve Seferihisar'da, Samsun Türkleri ayaklandılar. Fakat hepsi bastırıldı. Moğol beyleri durmadan halkı soyuyorlardı. Halk mağaralara sığınıyor, dağ başlarına kaçıyorlardı. Anadolu halkının başına gelmedik felaket kalmıyordu. Onların haklarını, canlarını koruyacak sultanları yoktu. Devlet namına birşey kalmamış, yalnız Moğol kölesi bir sultan vardı. Sülemiş Şam'dan gelerek tekrar soygunculuğa başladı. Alaeddin . Keykubat korkusundan Diyarbakır'a kaçtı. Nihayet Sülemiş yakalanarak öldürüldü.
Sülemiş'in öldürülmesinden sonra Gazan Han kardeşinin birini Keykubat'a verdi. Alaeddin beceriksiz, zekaca da zayıftı. Devlet idaresini beceremiyordu. Halk sultanı Moğol beylerine şikayet etti.
Bunun üzerine kaçmak istedi fakat yakalanarak İsfahana gönderildi. Burada birisine ağır sözler söyledi. O da Keykubatı hançerliyerek öldürdü 1308. Öldüğü zaman 25 yaşında idi. Beş yıl hükümdarlık edebilmişti. Yerine ikinci defa İkinci Mesut geçti. O da 1308 de ölünce Anadolu Selçuk Devleti yıkıldı.
SELÇUKLU DEVLETİNİN YIKILIŞI
Gazan Mahmut, İkinci Mesud'un oğlu (Gazi Çelebi) ye Sivas, Kastamonu ve Sinop'u vermişti. Fakat, Moğollar ona da rahat vermediler. Selçuk hanedanının son evladı da Sinop'da söndü. Selçuklu İmparatorluğunun yıkıldığı 1308 yılında Anadolunun durumunu o devrin tarihçisi Aksaray'lı Kerimüddin şöyle anlatıyor:
«Gökyüzünden bir damla yağmur düşmedi. Semanın bekçileri, halkın erzak kapısını kapamıslardı. Bir batman buğday bir altına çıktığı halde bulunmuyordu. Açlık öyle bir kerteye dayandı ve Tanrı'nın öfkesi her tarafı öyle sardı ki, bağlardaki su kuyuları ölülerin kemikleriyle doldu. Devlet büyüklerinin zulüm ve cefaları semadan inen bu belalarla elele vermişti. Bu zalimler yüzünden bütün mal ve mülk yağma edildi. Ülke açlarla doldu. Böylece devlet harmanını zeval rüzgarı savurup gitti.»
Selçuk Devletinin yıkılışını, başsız kalan halkın sefaletini anlatmıştır. Anadolu uzun zamandanberi İlhanlı Moğolların askeri komutanları tarafından idare edilmekte olduğundan, Selçuk Sultanlığının yıkılışı pek sessiz oldu. İlhanlılar 1303 tarihinden beri Anadolu'yu doğrudan doğruya kendilerine tabi bir vilayet gibi genel bir vali ile idare ediyorlardı. Bunların idaresi orta Anadolu'ya kadardı. Batı Anadolu Türkmen beylerinin elinde idi. Anadolu valilerinden (Emir Çoban oğlu Demirtaş bey) uçlara kadar hakimdi. Emir Çoban Mısır'a kaçınca Moğol egemenliği de zayıfladı. İlhanlı (Ebu Sait) ölünce, 1335 den itibaren Anadolu Türkmen beylikleri istiklallerini ilan ettiler.
Anadolu Selçuklu Sultanlığının yıkılışı sebebleri şu noktalarda toplanmaktadır: Birinci sebep, şehzadelerin birbirleri ile saltanat kavgaları, ikincisi Birinci Alaeddin Keykubat'dan sonra gelen sultanların sefahata düşmeleri, üçüncüsü ise, Kösedağında Moğollara yenilmesi, dördüncüsü, Sadettin Köpek ve Süleyman Pervane gibi hain ve entrikacı vezirlerin gelişi, beşincisi küçük yaştaki hükümdarlar ve şahsiyetlerinin zayıflığı, altıncısı doğu sınırlarının açık oluşu, her türlü insanın yurda girişi, yedincisi ekonomi ve ticaretin zayıflaması sekizincisi halkın zulüm görmesi, dokuzuncusu, Acem kültürünün girişi, aydın sınıfının yabancı hayranlığı, milli benliğin ihmali, milli birliğin bozuluşu, alim ve ediplerin eserlerini farsça ve arapça yazmaları, (Mevlana bile şiirlerini acemce yazmıştı.) Onuncu sebep Moğol soygunculuğu, Selçuk valilerinin müstakil hareket etmeleri bu devletin yıkılmasına sebep oldu. Tuğrul, Alpaslan, Kılıçaslan, Alaeddinleri yetiştiren bu ulus Moğollar elinde eridi. Anadolu'da Türkmenler bütün öz varlığını, milli benliğini, töre ve geleneklerini, arı dilini muhafaza ediyorlardı. Nitekim, Türkmenlerin en enerjiği olan Kayı aşireti “Osmanlı Devleti”ni kurarak, Türkiye tarihini devam ettirdi. Osmanlılar, Selçukluların devamıdır. Selçuklular Anadolu Türklerinin atalarıdır.
Anadolu Selçuklularından 16 hükümdar gelmiştir :
1- Kutalmış oğlu Süleyman Şah 1077 - 1086
2- Kılıçaslan I. 1092 - 1107
3 - Mesut I. 1116 - 1155
4 - Kılıçaslan II. 1155 - 1192
5 - Rükniddin Süleyman II. 1192 - 1204
6- Kılıçaslan III. 1204 - 1205
7 - Gıyaseddin Keyhusrev I. 1205 – 1211
8 - İzzeddin Keykavus I. 1211 - 1220
9 - Alaeddin Keybubat I. 1220 - 1237
10 - Gıyaseddin Keyhusrev II. 1237 - 1246
11- İzzettin Keykavus II. 1246 - 1256
12- Alaeddin Keykubat II. 1254 - 1261
13- Kılıçaslan IV. 1261 - 1266
14 - Gıyaseddin Keyhusrev III. 1266 - 1281
15 - Mesut II. 1281 - 1279
16 - Alaeddin Keybubat III. 1297 - 1308
Anadolu Selçuklu Sultanlığı (231) yıl yaşamıştır. Büyük Selçuklu İmparatorluğu da (172) yaşadığına göre Selçuklu Devleti (403) yıl Cihan tarihinde yer almıştır. Osmanlı İmparatorluğu da (624) yıl sürdüğüne göre 1071 Malazgirt Savaşından 1971 yılına kadar Anadolu'da (900) yıl yaşamaktayız. Aynı tarihe aynı dile, aynı dine, kültür ve gelenekte ve bir ülkeye sahip bir ulus olarak yaşadık. Bu uzun ömürlülük, ancak Türk oğluna nasip olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bu ulu ve şerefli tarihin devamıdır.
SELÇUKLU İMPARATORLUĞU TARİHİ
Yazan: Enver Behnan ŞAPOLYO
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder