30 Mayıs 2023 Salı

Gündelik Hayatımızda Çocukluk ve Çocuk Gereçleri-2


Patik


Yunanca patiki’den gelen patik yumuşak yünden dokunur veya ince kösele güderiden yapılır. Bugün iki türü de satılmaktadır.


Fransızca ve İngilizcede bugün patik anlamında kullanılan bottine ve bootee, Geç Latince botta’dan gelen botte ve boot’un küçültülmüş şeklidir. Türkçedeki bot ve potin/fotin sözcükleri de Fransızcadan gelmedir. Bottine/potinin özelliği ayak bileğini örtecek kadar koncunun uzun olması iken, bootee kadın ve çocukların giydiği boot'tu. Boot’un aslı ise âyak veya bacağı örten koruyucu deri, kumaş veya lastik örtüydü.


Anadolu halk ağızlarında patiğe papa, papalik, papba, pape, papi, papik, papo, papol, patili, vb. gibi benzer biçimler yanı sıra, tetik, kötene ve daha büyük çocuklar için yapılan ayakkabıya da katır denmekteydi. Oysa eskiden bebekler kundağa sarıldığı için patik de giymezler, yürümeye başladıklarında yün çorap giydirilirdi. Zaten köylerde çocukların değil ayakkabı, çarık giyme yaşı bile 6 -7’yi bulurdu.



Ninni


Ninni de mama, meme, dadı, baba, anne gibi çocuk dili sözcüklerinden. Ancak Anadolu ağızlarında ninni söylemeye ırlamak da denir ki, bir dönem öz Türkçecilerin şiir karşılığı olarak önerdikleri yır sözcüğünün de, cırlama’nın da akrabasıdır.


Folklorcular, “Ee uyusun da büyüsün tıpış tıpış yürüsün”, “büyüyünce paşa olsun”, “fış fış kayıkçı” gibi, birçok ninni derlemişlerdir. 1931 yılında Musiki Muallim Mektebi’nden Şükrü Resimli Şark dergisinde “Avrupa çocuklarına ve onların yetişme tarzlarına bakınca ailelerimizden şikâyetçiyiz” diyerek, çocuğun kulağı doğduğu dakikadan itibaren güzel bir âhenk, muntazam bir muzikiye alıştırılsa, “bizde de ne zekâlar, ne dehalar, ne büyük sanatkâr musikişinaslar yetişecektir” arzusuyla, ninnilerimizi ve ninelerimizi kötüler: “Çocuğun doğduğu günden iki üç yaşına kadar başını, beynini sarsan salıncağın başında, veyahut haminne ve dadının kuru dizleri üzerinde uyurken, bunların dişsiz yayın ağızlarından çıkan ve ‘ninni’ denilmesi bir günah, bir cürüm olan sayhalar [bağırma, nara atma] zavallı yavrunun samiasını ve dimağını tırmalar.” Biz, iki ninni öneriyoruz:



Sıra sıra dervişler hu hu

Hak yoluna durmuşlar hu hu

Bir fırın ekmek yemişler hu hu

Hak yoluna durmuşlar hu hu

Daha var mı demişler hu hu


İkinci ninni, 6 Ağustos 1914’de Çocuk Dünyası dergisinin 72. Sayısında yayınlanıp, bebeklerin ‘milli ekonomi’ye katkıda bulunacak girişimci burjuvalar olarak büyümesi için hazırlanmış:


Büyüyünce oğlum tâcir olacak,

Şu talihsiz yurda âmir olacak,

Cebi sarı altınlarla dolacak

Çalış oğlum, tâcir ol, ninni,

Memur olma âmir ol ninni!

Ticaretle kurtulacak memleket;

Kâinâta nam verecek bu devlet,

Yaşar mı hiç ticaretsiz bir millet?

Çalış oğlum, tâcir ol, ninni,

Memur olma âmir ol ninni!



Bebek Arabası


Potemkin Zırhlısı (1925) filmi merdivenlerden kaçan bebek arabası sahnesiyle sonraki birçok macera, korku ve komedi filmine esin kaynağı oldu.

Türkçede de yalnızca oturulan ve oturaklı bebek arabaları için kullanılan adıyla ‘puset’ 1879’da ortaya çıktı. Fransızca pousette, itmek anlamında pousser fiilinden üretilmiştir; Çin çekçeklerine de puse-puse denir.

Bebek arabasında dikkat edilecek husus, tekerleklerinin arabanın toz almaması için yüksek olması, bebek yatınca boyunun sığması, güneşliğinin bulunmasıdır. Bebek arabaları da otomobil gibi büyüklük, biçim ve konfor açısından çok çeşitlenmiştir. Yazlıkları, katlanabilenleri, ikiz modelleri vardır. Eskiyen bebek arabasının birkaç el değiştirdikten sonra seyyar satıcı tezgâhına dönüşmesi ise kaderidir.



Masal


Bugün masallar çocuklardan çok büyükleri ilgilendiriyor. Masalların evrensellik taşıyan yapısal özelliklerinin çözümlenmesi, kahramanın evden uzaklaşması, yasak konulması, yasağın çiğnenmesi, haksızlık, kahramanın sınanması ve büyülü vasıtayı elde etmesi, kahramanın başarısı ve geri dönüp evlenmesi gibi öğelerin yorumlanarak masalların sınıflandırılması, bilim adamları için masalların toplumsal bilimlerin ve kültür tarihinin birçok alanında veriler sağlayan bir alan haline gelmesini sağladı.


İS 3. yüzyılda yazılan Hint masalları derlemesi Kefile ve Dimne, Frigyalı, Lidyalı, Trakyalı olduğu ileri sürülen Ezop’un (Aisopos, IO 620-560) ilk örneklerine Eski Mısır papirüslerinde rastlanan masalları, iki kaynaktan da beslenen La Fontaine’in (1601-1695) bütün dünyaya yayılan ve her türlü biçime sokularak tüketilen fablları ile Grimm kardeşlerin derlemeleri bugün evrensel masal dağarcığını oluşturuyor.


Jacob (1785-1863) ve Wilhelm Grimm (1786-1859) 1812'de yayımladıkları 12 ciltlik Çocuk ve Ev Masalları derlemesiyle başlayarak folklorun bilimselleşmesinde etkili oldular. Derledikleri halk şarkı ve masalları ve dilbilim araştırmalarıyla bilimsel katkılarının yanında romantik milliyetçiliğin ve aydınlanmacı okulun çocukları olan bu Alman kardeşler, çocuk eğitiminin önce kapitalist-modernist, sonra çağdaş devlet ve milletin gereksindiği yurttaşlar yaratılması yolunda taşıdığı önemin kavranmasıyla, kullanılabilecek malzemenin de örneklerini göstermiş oldular.


Romantik milliyetçilerin insanlığın kardeş dallarının tarihini saptama çabalarıyla başlayan dilbilim, antropoloji, folklor ve mitoloji çalışmaları önce devletlerin ve sermayedarların rekabeti içinde milliyetçi ve ırkçı söylemlere malzeme oldu. Fakat kriz dönemi atlatıldıktan sonra egemen dünya düzeninin ehlileştirilen ve dünya kamuoyuna sunulan masal dağarcığı okulların, kitap ve film-çizgi film dünyasının ürünleri için sürekli yeniden üretildi. Çocuklar artık ninelerinden değil, radyoda masal saatinde masal dinlerken, Adile Nâşit’in kısa süreli programından sonra televizyondaki çizgi filmlere kaldılar. Masalların üvey anneleri, cadıları, doğaüstü güçleri ve kral/sultanları eğitimciler tarafından tartışılırken, çizgi film pazarının ürünleri büyüleyici televizyon ekranından gücünü tartışmasız kabul ettirdi.


Oyuncağın sanayi ürünü haline gelişi gibi, masallar da satın alınan bir hizmet biçimine girdikten ve maskotları, boyama kitapları, aksesuarlarıyla yan ürünleri pazarlanmaya başlandıktan sonra Türkiye’de Binbir Gece M asalları bestseller oldu, tartışmalar yaratsa da Pertev Naili Boratav’ın eserleri yayımlanmaya başlandı. Billûr Köşk masallarından hâlâ sansür edilenler var ve Ali Cengiz oyunu, Keloğlan, Kesik Baş’ın anlamını tam kavramış değiliz. 1970’li yıllardan itibaren günlük fıkra dağarcığına giren ve çocuk tiyatrolarına kadar uzanan La Fontaine parodilerinden sonra başlayan daha masalsever ve kendine dönük hava, masalların çocuklar için sözlü anlatımdan, büyükler için yazılı metinlere dönüşmesini de pekiştirmiş oluyor.


Andersen (1805-1875), Eflatun Cem Güney (1896-1981) masallarıyla büyüyenler için, “Çıplak Kral” masalının Divan edebiyatında “Rişte-i hayal” hikâyesiyle mazmuna dönüşecek kadar yaygınlaşmış olduğunu veya “Ağustos Böceğiyle Karınca” fablının Kars’ta derlenen biçiminin ağustos-böceğinin “incecik belinden tutarım, daracık ..tünden ..kerim” cümlesiyle bittiğini öğrenmek eğlendirici olduğu kadar, masal araştırmalarının ne kadar ciddiye alınması gerektiğini de gösteriyor.


Danimarkalı Andersen, Alman Grimm kardeşlerin etkisine karşılık, masal derlemelerinde öncülük İtalya ve Fransa’dadır. Bugün yazılı kültürün önde gelen masallarından “Çizmeli Kedi” 1553’de İtalya, “Uyuyan Güzel” 1636’da İtalya, “Kırmızı Başlıklı Kız” 1697’de Fransa’da derlenmiştir. Masalların tarihi Külkedisi (Sinderella) ile örneklendirilebilir.



Külkedisi Sinderella


Külkedisi’nin bilinen en eski biçimi İS 850-60 yılları arasında yazılmış bir Çin kitabındadır. Çin masalının kahramanı Yeh-hsien’i acımasız üvey annesi tehlikeli kuyulardan su çekmeye zorlamaktadır. Kıza mucizeler yaratarak yardım eden balığı üvey anne kandırarak öldürse de, balığın kılçığı kıza arzuladığı güzel elbiseleri ve ünlü altın terliği verir. Sonunda terliğin teki bölgenin en zengin tüccarının eline geçer ve tüccar uzun aramalar sonunda Çinli Sinderella’yı bulur, kız terliği giyince hemen güzelleşir, üvey anne ve çirkin kızları ise çığ altında kalırlar.


Avrupa’da bilinen en eski Sinderella örneği Napolili şair, asker ve yönetici Giambattista Basile’ye (1575-1632) aittir ve Perıtamerone adını verdiği, Napolili kadınlardan derlediği elli masal içinde “Külkedisi” başlığıyla yer almaktadır.


Fransız masallarının ilk derleyicilerinden, edebiyatta modern-klasik tartışmasının taraflarından, Academie Française üyesi Charles Perrault (1628-1703) Fransızca mir (kürk) sözcüğünü verre’e (cam) çevirmiş ve ünlü cam terliği masal dünyasına kazandırarak, masalı “Sinderella Küçük Cam Terlik” adıyla yayınlamıştır. Cinder kor, köz demektir.


Sinderella masalının yedi yüz farklı değişkesi derlenmiştir. En çok filme alınan kahraman Külkedisi’dir. Romeo ve Jülyet 47, Idamlet 58, Külkedisi ise erotik ve çizgi filmler de dahil olmak üzere 84 kez filme alınmıştır.



Kudret Emiroğlu’nun

GÜNDELİK HAYATIMIZIN TARİHİ

kitabından alıntılanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak