DOĞANIN SAHiBi OLAN RUHLAR
Altay halkları belirli bir yerin ya da bir şeyin hakimi olarak tasarladıkları ruhlara "sahip" anlamında "e" derler. Yakutlarda buna iççi, Volga bölgesindeki Türklerde öye, Buryatlarda ecen, Tunguzlarda ise amaka anlamdaşdır. Türk-Moğol halkları, eskiden beri başka halklarca da kutsal sayılan ateşe büyük bir saygı göstermiş ve onda bir ruh bulunduğuna inanmışlardır. Altaylılar bu ruha ot ezi "ateş sahibi': Yakutlar aynı anlamda olmak üzere ot iççite derler. Ateşin gökten geldiği, Türk-Moğol halklarında pek yaygın bir düşüncedir. Türklerin eskiden beri ateşte temizleyici bir güç gördükleri tarihi belgelerle sabittir. Bu arada ateşin insanı kötülüklerden, kötü ruhlardan ve dolayısıyla hastalıklardan koruyan bir özelliği olduğu inancı çeşitli nedenlerle yapılan törenlerden de anlaşılmaktadır. Türklerde eskiden ateş gelecekten haber veren bir unsur olarak da kullanılmıştır. Türk Moğol halkları ateşi insan biçiminde, canlı bir varlık olarak düşünür ve ona karşı saygıda kusur etmemeye çalışırlar. Altay ve Sibirya halklarında ateşe kurban da sunulur. Yeni evlenenlerin ateşe törenle yağ dökmesi, yemek yerken, içki içerken ateş ruhuna da bir pay ayrılması adettir. Soyotlarla Altay Türkleri, ateş ruhuna kurban olmak üzere koyun, Buryatlarsa kısrak keserler. Başka ruh ya da tanrılara sunulan kurbanların da bazen ateşe atıldığı görülür. Nitekim Beltirler, Gök Tanrı'ya kurban olarak kesilen hayvanın kemikleriyle derisini ateşe atıp yakarlar. Moğollar ve Altay halkları ateş ruhunu dişi olarak düşünürler. Teleütlerde bir ot ene "ateş ana'dan söz edilir. Buryatlarla Çuvaşlarda da "ateş ana'' ile "ateş baba'' yan yana geçer. Buryatlarda gali eceni "ateş ruhu" simgeleyen bebekler, ocağın yanında bulunan bir çekmecede saklanır.
Volga Türklerinin bir "öy öyesi" (ev sahibi) vardır. İnsan şeklinde düşünülen bu ruh evi korur ev halkının iyiliğine çalışır. Ama herhangi bir şekilde küstürülürse eve hastalık da getirebilir. Onun için bu ruha yılda hiç olmazsa bir kez bulamaç sunulur ya da sonbaharda bir kurban kesilir. Volga Türklerinde bir de abzar öyesi denilen "ahır ruhu" geçer. O bölgede bu ruhun adına siyah bir kuzu kesmek adettir. Yakutlar ev ruhuna cie iççite derler. Onlarda ayrıca balagan iççite (çadır sahibi) diye bir ruhtan söz edilir. Sibirya halklarında ev ruhunu simgeleyen bebeklere de rastlanır. Soyotlar yemek yedikleri zaman, kumaş, deri ya da tahtadan yapılmış olan "ev sahibi"ne de bir pay ayırmayı unutmazlar. Türk-Moğol halklarına göre bir de "orman ruhu" vardır. Kazan bölgesinde ona urman öyesi, Tunguzlar ure amaka, Buryatlar oin ecen derler. Ormanlarla kaplı dağlık bölgelerde yaşayan Karagaşlarda dag ezi (dağ sahibi) adında bir tanrı da vardır. Yakutlarda buna tıa iççite (tıa=tayga "ormansız dağ") denir. Bunlar aynı ruha bayanay ya da barallak adını da verirler. Onlara göre, bayanay avcıların koruyucu ruhu sayılır. Dağ ruhunun ormanda yaşayan hayvanlara sahip olduğuna inanıldığından, onun adına ateşe çay ya da yağ dökmek adettir. Orman ruhuna kurban olarak ayrıca bez parçaları, kürkler de sunulur.
Şamanistlere göre, geçilmesi zor yollarda hüküm süren, tehlikeli dağ geçitlerini tutan başka ruhlar da vardır. Yakutlar bunlara sol iççite (yol sahibi) ya da attuk iççite (geçit sahibi) derler. Sibirya'da dağ başlarında ve genellikle geçilmesi zor yerlerde oba, obo denilen taş yığınlarına rastlanır. Denildiğine göre bunlar yolcuların bir kazaya uğramamak için attıkları taşlardan oluşmuştur. Radloff Altaylıların bir dağı aşarken ya da bir ırmağı geçerken o yerin ruhu için yığına taş attıklarını ya da kutsal sayılan bir ağaca bez parçası ya da iplik bağladıklarını yazar. Kimi araştırmacılar, yığına atılan taşı o yerin ruhuna sunulan bir kurban olarak değerlendirirler. Bazılarına göre de bu, sihir için yapılan bir adetten başka bir şey değildir. Harva ise bunun serbest kalınca zararlı olabilen ruhu belirli bir yere bağlamak amacıyla yapılmış olabileceğini öne sürer. Ayrıca "su sahibi" denilen ruhlar da vardır. Yakutlar ilkbaharda balık avına başlarken u iççite'ye (su ruhu) henüz buzağılamamış bir inek kurban eder, ayrıca balık ve içki sunarlar. Yakutların su ruhuna verdikleri diğer bir ad ukulan toyon'dur. Karagaşlar sug ezi dedikleri su ruhuna saygı gösterir ve bol balık avlayabilmek için onun adına kıyıdaki bir kayın ağacına renkli bezler bağlar ve ayrıca ateşe çay, yağ, süt dökerek kurban sunarlar. Buryatlar su ruhuna uhun ecen derler.
Yeraltı Ruhları
Şamanistlere göre karanlık alemi olan yeraltında genellikle korkunç ve kötü ruhlar yaşar. Altaylılar bunlara kara töz (kötü ruh), kara neme (kötü nesne) ya da genellikle tümengi töz adını verirler. Yeraltında yaşadıklarına inanılan ve birtakım korkunç şekillerde düşünülen ayna, ada, aza yör, üzüt, yek ve benzeri gibi ruhlar da vardır. Kötü ruhların başında, yeraltı dünyasının hakimi sayılan Erlik Kan gelir. Uygur metinlerinde Erklig Kan (güçlü han) diye geçen Erlik, Budistlerde yeraltı hükümdarı olan Yama'ya eşittir. Minusinsk bölgesindeki Türklerin İrle Kan ya da İl Kan'ı, Buryatların Erlen Kan'ı da Erlik Kan'dan başka bir şey değildir. Yakutlarda yeraltının hakimi olarak anılan Arsan Dualay'ın Erlik'i simgelediği söylenir. Priklonskiy'e göre, Yakutlarda yeraltı hükümdarı olarak geçen Buhar Dodar bir boğanın sırtında düşünülür. Kara-Kırgızlarda kötü ruhların hakimi olan Arınan ise Farsça Alıriman'dan gelmektedir. Altaylılara göre Erlik, yeraltının en alt katında kara çamur ya da başka bir söylenceye göre, kara demirden yapılmış bir sarayda, kara bir taht üstünde oturur. Şaman dualarında Erlik'in korkunç bir varlık olarak betimlendiği görülmektedir. Ayrıca yeraltındaki bir ırmakla onun kıyılarında yaşayan korkunç canavarlardan da söz edilir. Altaylılar en büyük felaketleri, kızamık, kızıl, tifo gibi hastalıkları, hayvan kırgınını ondan bilirler. Altaylılarca Erlik kendisine kurban sunulmasını sağlamak için bu gibi işleri yapar. Erlik Şaman dualarında Kayra Kan (kesici han) diye anılır. Zira, denildiğine göre Altaylılarda iplik gibi düşünülen ruhu onun kestiğine inanılır. Erlik insanın canını alıp yeraltına götürür; orada sorguya çektikten sonra kendi emrinde kullanır. Erlik'e giden yolda pudak denilen engeller vardır. Şaman bu engelleri ancak büyük bir çaba harcayarak aşar. Erlik'i simgeleyen put ya da resimler yapılmaz.
Erlik'in 7 veya başka bir söylenceye göre 9 oğlu vardır: Taş bilekli Bay Bahadır, Karaş, bakır bilekli Kerey Kan, Uçar Kan, Yabaş Kan, Kömür Kan, Şedey Kan. Erlik'in oğulları yeraltındaki bütün kötü ruhları yönetirler. Denildiğine göre bunlar, yeraltına inen Şaman'a yol gösterir, babalarıyla Şaman arasında aracı rolü oynarlar. Bunlar koruyucu ruh olarak da saygı görürler. Altay halklarında Erlik'le oğullarına zayıf ve hatta hasta hayvanlar kurban edilir. Köyün kuzeyinde, dikenli çalılık bir yerde hazırlanan kurban yerine tayılga denir. Erlik’e hiçbir zaman at kurban edilmez. Ona ve oğullarının adına çoğunlukla kara boğa ya da inek kesilir. Erlik'in oğullarından Karşıt'ı simgeleyen, kara çaputtan yapılmış 9 şeridi bir bebek, çadırın içinde kapının sol tarafında bulunur.
Altay Şamanlarının aktardığına göre, Erlik'in 8 ya da 9 kızı vardır. Bunların belirli bir görevi yoktur. Oyun oynar, dans eder ve yeraltına inen Şaman'ı kandırıp, babalarına getirilen kurbanı kapmaya çalışırlar. Dualarda kara yüzlü, kara saçlı ve şehvetli varlıklar olarak betimlenirler.
1. Yeraltında yaşayan ve aslında ölüm ya da ölü ruhları olan diğer varlıklara gelince, bunlar çeşitli adlarla anılırlar. Lebedlerde aza denilen kötü ruhun baskısı altında bulunan bir kimseyi kurtarmak için, Şaman tarafından kara renkli bir hayvan kesilir. Teleütlere göre üzüt, ölünün kırkı çıkıncaya kadar mezarlıkta yaşayan ve ara sıra eve girmek isteyen ruhudur. Onu Şaman'dan başka kimse göremez. Gerek aza, gerekse üzütün kasırgada bulunduğuna inanılır. Aynı zamanda hastalık yaratan bu ruhları Şaman özel bir ayin yaparak uzaklaştırmaya çalışır. Altay Türkleriyle Telengitlerde geçen körmözler de ölü ruhları olup insanın ruhunu kapmak suretiyle hastalığa neden olabilirler. Altay Türklerindeki bu ruhlara, Yakutların Ahası ve Yö'r dedikleri ruhlar eşittir. Bunlardan yörün menerik denilen ruh hastalığını yarattığı söylenir. Kötü ruhu ancak Şaman uzaklaştırabilir.
Doğum ve Ölüm Ruhları
Altay Türklerine göre insanın ruhu (kut), doğmadan önce gökte bulunur. Teleütler çocuğa ruh veren Enem Yayuçı'nın göğün dördüncü katında yaşadığını söylerler. Denildiğine göre, çocuğun ruhu kırmızı bir kurt biçiminde annenin bedenine girer. Doğum tanrıçası çocuğun ne kadar yaşayacağını da saptar. Onlarca üçüncü kat gökte bulunan ve hayvanlara can veren Ermen Kan adında başka bir tanrısal varlık daha vardır. Radloff Altaylıların doğumla ilgili inanışları hakkında oldukça geniş bilgi verir. Altaylılara göre ülgen, çocuğun doğması için oğlu Yayık'a emir verir. Bu da göğün beşinci katında bulunan ve dişi olarak düşünülen Yayuçı'ya "yaratıcı" babasının emrini aktarır. Nihayet Yayu çı da gökteki süt ak kölden (süt akı göl) canı alarak çocuğu doğurtur ve yaşamı boyunca ona yardım eder. Yakutlara göre çocuğun ruhu bir kuş şeklinde gökten gelir. Onlar, gökte oturan ve Ayısıt Hoton denilen bir doğum tanrıçasından da söz ederler. Yakutların inanışına göre, doğumundan üç gün sonra çocuk Eyehsıt denilen başka bir koruyucu ruhun korumasında büyür.
Orhon Yazıtları'nda anlatılan Umay da çocukları koruyan dişi bir ruhtur. Divanı lügat it-Türk'te geçtiğine göre Umay'ı hoşnut edenler çok çocuk doğurur. Teleüt kadınları doğum sırasında kendi koruyucu ruhlarının yardımına güvenirler. Onların ernegender ya da enekeler diye andığı bu ruhlar, ölmüş büyükanne ve büyükbabaların ruhlarından ibarettir. Bunları simgeleyen bebeklere süt ve undan yapılmış bir bulamaç sunulur. Eskiden bu ruhlara koyun da kurban edilmiştir. Çocuğun dünyaya gelmesi Sibirya halklarında özel şenlikler yapılarak kutlanır.
Bahattin Uslu’nun Türk Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder