Ay Adları
Eskiden yıl ikiye bölündüğü gibi, çoğu kültürde ay sayısı da beşerden on taneydi. Hicri ay adlarında Rebi-ül-evvel ve Rebi-ül-ahir ile Cemazi-yel-evvel ve Cemazi-yel-ahir, Rumi ay adlarında Kanun-i evvel ve Kanun-i sani ile Teşrin-i evvel ve Teşrin-i sani adlarıyla, ikişer ay adının iki kez tekrarlandığı yani orijinal ay adlarının onar tane olduğu görülmektedir.
Roma’da saptanan ay adları Venüs, Mars, yaşlılık çağını temsil eden Terminus ve gençlik çağını temsil eden Iuventas’tı; diğer ay adları sonradan sayıyla verilmiş ve daha sonra da bazıları özel adlar almış ve bir bölümü, bu güne kadar sayıyla gelmiştir. Eski Türkçede de ay adları Ara-may, ikindi ay, üçünç ay, törtünç ay... şeklindedir. Malaya dilinde de yerli-geleneksel olan rakamlı ay adlarıyla İngilizceden alınan adlar bir arada kullanılır. Bugün dünyanın çoğu yerinde Miladi takvim kullanılmaktadır ve bunun etkisiyle ay adları Jülyen veya Gregoryen takvimden kaynaklanan adlara dönüşmüştür. Güneydoğu Asya’dan Afrika’ya, Rusça etkisiyle Sibirya’ya kadar kökeni Roma’ya dayanan ay adları benimsenmiştir.
Anadolu’da ay adları bölgeye göre farklılık göstermekle birlikte bazı adlar, örneğin karakış, zemheri, küçük, april çoğu bölgede ortaktır. Yalnızca İstanbul kadınlarının eski takvimine değinirsek, ay adları şöyledir: Muharrem’den başlayarak Aşure, Safer, Büyük Mevlüt, Küçük Mevlüt, Büyük Tövbe, Küçük Tövbe, Recep, Şaban, Ramazan, Şeker Bayramı, Aralık, Kurban Bayramı.
Dilde Türkçeleştirme başladıktan sonra ay adları önce Birinci Teşrin, ikinci Teşrin biçimine sokulmuş, 1945’te kanunla Ekim, Kasım, Aralık, Ocak adları konularak bugünkü haline getirilmiştir. Son kabul edilen şekliyle de ay adlarında üç katman kendisini göstermektedir: Kökeni Sümer-Asur-Babillilere dayanan Süryanice, Latince ve Türkçe. Eski yılbaşı olan Mart ayından başlarsak, bu adların anlamları şöyledir:
Mart: Babil takviminde Abdaru, Süryanice Adar. Rumi takvimde de Mart’tır; Latince Martius, savaş tanrısı Mars’ın adından.
Nisan: Babil-Süryani takviminden, Rumi takvimde Nisan, Latince Aprilis, apricare güneşlenmek, güneşte ısınmak sözcüğünden.
Mayıs: Babil-Süryani takviminde ayru. Rumi takvimde Mayıs, Latince Maius, Maima Mercurius’un annesi, bitkileri büyüten ay.
Haziran: Süryanice; Latince lunius, iuvenis genç sözcüğünden.
Temmuz: Sümerce dam kadın, eş, Dumuzi Sümer üreme tanrısı ve festivali, Eski Mısır’da dama bir araya getirme, Sanskritçede dam ev, eş, Latince domina hanım, Demeter tarım tanrıçasıdır. Antik Mezopotamya dillerinde ortak ay adı olduğu gibi Türkçede halen damızlık sözcüğüyle aynı anlamıyla yaşamaktadır. Latince önce beşinci ay anlamında Quintilis’ti, sonra Jülyen takvimi döneminde düzenlendiği için onun onuruna Iulius Caesar’ın adından lulius adını aldı. Halk takviminde orak.
Ağustos: Babil-Süryani takviminde Ab, Abu. Rumi takvimde Ağustos. Latince altıncı ay anlamında Sextilis, sonra Octavianus Augustus’tan Augustus adını aldı.
Eylül: Babil takviminde Ulul, Süryanice Eylül. Latince yedinci ay anlamında September. Halk takviminde çürük.
Ekim: Rumi takvimde Teşrin-i evvel. Aslı Süryanice Tışrin. Latince sekizinci ay anlamında October. Bazı bölgelerde avara ayı.
Kasım: Arapça ‘bölen’ anlamındadır, kısım sözcüğü aynı kökten gelir.
Rumi takvimde Teşrin-i sani. Latince dokuzuncu ay anlamında November.
Aralık: Mantık olarak Kasım’la aynı kabul edilebilir. Rumi takvimde adı Kanun-i evvel yani kanun ocak, mangal demek olduğuna göre birinci, ilk ocak’tı. Latince onuncu ay anlamında December. Halk takviminde karakış.
Ocak: Rumi takvimde Kanun-i sani, ikinci ocak ayıydı. Latince on birinci ay anlamında Undecim’di, sonra Ianus Taklar Tanrısı’nın adından ianua kapı, giriş anlamında lanuarius adını aldı. Halk takviminde zemheri.
Şubat: Babil takviminde Sabadu, Süryanilerde Şubat. Latince onikinci ay anlamında Duodecim’di, sonra februum arındırma sözcüğünden adını alan Februa arındırma festivali, günah kefareti olarak kurban kesme dönemi olması nedeniyle Februarius adını aldı. Halk takviminde küçük.
Gün Adları
Hafta Farsça yedi anlamına geldiği gibi gün adları da Türkçede Arapça adlar ve Farsça sayılardan oluşur. Yedi günlük hafta astronomik bir temele dayanmaz; Mezopotamya buluşudur. Ahd-i Atik yaratılışı anlatırken, altı günde yapılanları sayar ve “Ve Allah yaptığı işi yedinci günde bitirdi; ve yaptığı bütün işten yedinci günde istirahat etti,” diyerek yedinci günün kutsallığını bildirir ve haftayı tamamlar.
Babillilerin haftanın yedi gününe o zaman bilinen beş gezegen ile güneş ve ayın adını vermeleri Hıristiyan dünyasında da benimsendi. Romalıların bir süre kullandıkları sekiz günlük hafta IS 32l ’de Constantinus tarafından yedi gün olarak belirlendi, Pazar günü birinci gün ve tatil-ibadet günü olarak kabul edildi. Latincede bulunan gezegen sistemi ile Yahudilikten alınan, yalnızca Sabbat gününe ad vererek diğerlerini ona göre numaralandıran gelenek bugün Avrupa’da karışık olarak bulunmaktadır. Gezegen sistemi en saf biçimiyle Galce, Bretonca ve Germen çevirisiyle İngilizcededir. En saf kilise biçimi ise Portekizcede bulunur. Portekizce hafta Domingo (Latince dies Solis ve dies Dominica, Güneş günü, Tanrı’nın günü) ile başlar, segunda fara, terça feira... ile devam ederek Cumartesi günü Sabado ile (Latince dies Satumi, dies Sabbatum) biter. En karışmış sisteme sahip olan İzlanda’da güneş ve ay günleri olan Pazar, Pazartesi dışında günler Salı ve Perşembe için sayı, Çarşamba mittwoch Latince media hebdomas’tan, Cumartesi laugardagur yıkanma günü, Cuma öteki İskandinav günleri gibi oruç günüdür: föstndagur.
Arapça gün adları Cuma hariç sayılardan oluştuğu için yer vermiyoruz. Öteki İslam ülkeleri, Malay dilinde olduğu gibi, Arapça günleri benimsemiştir. Örneğin Yoruba gün adları ojo aiku, ojo aje, ojo isegum... ölümsüzlük günü, kâr günü, zafer günü, karışıklık günü, yaratılış günü, başarısızlık günü ve üç toplantı günüdür. Yorubacada Arapçadan alınan adlar fonetik değişimle kullanılırken (Jimoo Cuma, Alaruba Çarşamba, dördüncü gün, yevmü’l-erbia) İngilizceden alınanlar da çeviri/yorum veya alıntıyla kullanılır (Pazar Ojo isimi tatil günü veya Perşembe Monde Tosde Thursday). Türkçe, Fransızca ve İngilizce gün adları şunlardır:
Pazartesi: Farsça bazar ile Türkçe erte. Fransızca lundi, İngilizce monday, Latince luna, İngilizce moon’dan Ay günü.
Salı: Arapça üç anlamında salis’ten. Fransızca mardi, Mars’ın günü.
İngilizce tuesday İzlanda savaş tanrısı Tyr’ın karşılığı Tiu/Tiw’in günü.
Çarşamba: Farsça cihar dördüncü ve şenbe gün’den. Fransızca mercredi Merkür’ün günü. İngilizce ıvednesday Tiu’nun babası OdinACden’ın günü.
Perşembe: Farsça penç beşten. Fransızca jeudı, Jüpiter’in günü. İngilizce thursday tanrı Thor’un günü.
Cuma: Arapça cem’den toplanma günü. Fransızca vendredi Venüs’ün günü. İngilizce friday Odin’in karısı Frigg’in günü.
Cumartesi: Fransızca samedi, Latince sabbatidies, Sebtgünü. İngilizce saturday Satürn’ün günü.
Pazar: Farsça bazar. Fransızca dimanche Tanrı’nın günü. İngilizce sunday güneş günü.
Duvar Takvimi
Hacı Kasım Efendi’nin 1860 yılında kurduğu ve halen Cağaloğlu’nda bulunan Maarif Kitaphanesi, Efendi’nin 1901 yılında ölümünden sonra oğlu Naci Kasım (1884-1963) tarafından yönetilmeye başlanmıştır ve Naci Kasım’ın basıp satmaya başladığı Saatli Maarif Takvimi, fotoğrafçılık ve reklam sektöründeki yeniliklere karşın halen duvarlardaki yerini korumaktadır. Adını Ankara’yla İstanbul’da güneşin doğuşunu gösteren saatlerden alan takvim, günlük takvim ve astronomi bilgileri yanında, günün tarihi, yemeği, doğacak çocuğa isim, günün anlamına göre mani, fıkra ve şiirler, pratik öğütler ve vecizeler, hatta tefrikalarıyla uzun yılların alışkanlıklarına cevap veriyor, ailenin üçüncü kuşağı Türkiye’nin en eski işletmelerinden birini yaşatıyor.
Takvim Arapça düzeltmek, yoluna koymak anlamına gelir. Geleneksel takvimde imsak, yatsı gibi namaz ve oruç vakitlerini belirleyen güneş ve ay hareketleri, astronomi yanında burçların hareketleri ve astroloji bilgileri, berd’ül-acuz (kocakarı fırtınası), kırlangıç fırtınası veya bitkilere su yürümesi, çapalama, budama zamanı gibi çiftçi takvimi olarak adlandırılan geleneksel iklim olayları, bunlara bağlı olarak ihtiyarat denilen, belirli günlerde yapılması veya yapılmaması gereken hareketlere ilişkin bilgiler ve Hicret’ten önce ve sonra olarak belirlenen insanlığın başlangıcından başlayan kronolojinin yer alması gerekir. Zamanla zemini, gök olaylarıyla coğrafyayı (iklim, aynı zamanda kültür muhitlerini anlatan coğrafya terimidir) insan davranışlarıyla birleştiren anlayışla müneccimbaşıların işi bu kılavuz takvimleri hazırlamaktır. Son müneccimbaşı Hüseyin Hilmi Efendi 1924’te öldükten sonra yerine atama yapılmayarak bu görev ilga edilirken, Tanzimat’tan itibaren önce devletçe sonra dönemin aydınlarınca salnameler, nevsallar, takvimler yayımlanmıştır.
Salname — almanak anlayışından duvar takvimine geçişte önemli halkalardan biri de Yeni Osmanlılar kuşağından Ebüzziya Tevfik Bey ve ailesinin yayınlarıdır. 1873’te salnamelerle başlayan gelenek, 1943’ten 1969’a kadar günlük duvar takvimi biçimiyle Ebüzziya Takvimi’yle sürmüştür. 1970’lerden sonra şirketlerin, 80’lerden sonra esnafın reklam amacıyla ve özellikle yılbaşı ‘eşantiyon’u olarak aylık ve yıllık duvar takvimleri hazırlatmalarına karşın, Ülkü, Hava Kurumu, Diyanet işleri, Ihlas takvimleriyle günlük duvar takvimi geleneği yaşamıştır. Aynı formatta yeni bir anlayış getiren, ilk kez 1997 yılında çıkan Arif Takvimi olmuştur.
Saat
“İstanbul’u yenileştiren ve yerlisini şaşırtan istilaların en gizlisi ve en tesirlisi yabancı saatlerin hayatımıza girişi oldu. ‘Saat’ten kastımız, zamanı ölçen alet değil, fakat bizzat zamandır. Eskiden kendimize göre yaşayışımız, düşünüşümüz,... bu hayat üslubuna göre de ‘saatlerimiz ve ‘gün’lerimiz vardı” (Ahmet Haşim, Bize Göre, 1928).
Su saati Eski Mısır’da İÖ 1500’lerde, Çin’de İÖ 6. yüzyılda, Eski Yunanlılarda İÖ 3. yüzyılda kullanıldı. Mekanik saat Çin’de geliştirildi; su gücüyle çalışan mekanizması olan saat İS 723’te yapıldı. Su Sung’un saat binası 1096’dan 1126’ya kadar çalıştı, Kubilay tarafından Pekin’e taşındı. Harun Reşid Charlemagne’a hediye saat göndermiş, Arap mühendisler Ispanya’da Ay’ın yarattığı gelgitlerle dolup boşalan suyla çalışan saatler yapmışlardı.
Dante Paradiso’da saatten söz eder ve Londra’da St. Paul’da 1286’da, Milano’da 1309’da saat bulunduğuna dair kayıtlar vardır. Fakat Dondi’nin Tractus Astarii risalesi (1364) saatçilikle ilgili en eski ayrıntılı anlatımdır. Avrupa’da ilk saat basitçe saat başlarını vuran bir çandır. Bu tür bir makine 1386’da yapılmıştır ve Salisbury Katedrali’nde halen çalışmaktadır. Sonraki modellerin kadranları vardır, yalnız saatleri değil, ayın hallerini, gezegenlerin geçişlerini hatta aziz ve festivallerin günlerini de gösterirler. En güzel örnekleri Milano (1335), Strasbourg (1354), Lund (1380), Rouen(1389), Wells (1392) ve Prag’da (1462) görülür.
Bütün büyük katedraller, şehir meydanları, kapı ve manastırlara saat konulmuştu.
Saatlerin sabit süreli olduğu 24 saatli saat, günlük zaman kullanımında devrim yaptı. İnsanların çoğu gün doğumu ve batımına göre yaşıyordu. Saat sisteminin bilindiği yerlerde saatler mevsimlere ve ülkelere göre değişkendi. Gündüzlerin ‘dünyevi saatleri’, hem ‘gece saatleri’nden hem de kilisenin dua saatlerine göre bölümlere ayrılan ‘dinsel saat’ten farklıydı. Sıradan insanlar sabit günlük rutin ve eşit saat fikrini ortaçağ keşişlerinden aldılar. Manastır disiplininde geliştirilen bu saatler, daha sonraki şehir yaşamının ve sanayi disiplininin normlarına örneklik etti.
Saatçiliğin gelişiminde köşe taşları, 15. yüzyılda ev saatlerinin, 16. yüzyılda köşe saatlerinin yapılmasını sağlayan küçülme, güvenilirliği fazlasıyla artıran sarkaç (1657), denizlerde hep sorun olan mesafe ölçme konusuna çözüm getiren deniz kronometresi (1761) ve anahtarsız mekanizmanın (1823) icadıdır. Zaman ölçmenin son durağı, 3.000 yılda 1 saniyeye kadar doğru olan atomik saatin Britanya Ulusal Fizik Laboratuvarı’nda 1955’te yapılmasıdır.
Yüzyıllar içinde saatçilik fazlasıyla uzmanlık gerektiren bir zanaatten, kitle üretimi yapılan bir sanayiye dönüştü. İlk merkezler Nürnberg ve Augsburg’la Paris ve Blois idi. İsviçre Huguenot işçiliğinden yararlandı.
17. ve 18. yüzyıllarda İngiltere üstünlük sağladı. Fransa kutu tasarımı ve süslü saatlerle ayrıcalıklı bir yer edindi. Kara Orman ahşap guguk kuşu saatleriyle uzmanlaştı. 19. yüzyılda Cenevre ve Jura’daki Chaux-les-Fonds’da saat endüstrileri yüksek kaliteli, makineyle yapılmış saatleriyle dünya çapında ün kazandı.
Saatçilik mesleği eski anahtarcı ve kuyumcu loncalarından gelişti. Ünlü adlar arasında ilk saat yapımcısı Blois’lı Jacque de la Garde (1551), sarkaç ve yay dengesinin mucidi Fîague’lı Christian Fluygens (1629-1776), deniz kronometresinin ustaları John Arnold, Thomas Earnshavv ve John Flarrison (1693-1776), Versailles saatçisi, kendi kendine kurulan saat mucidi Abraham-Louis Breguet (1747-1823) ve Big Ben’in tasarımcısı Edvvard John Dent (1790-1853) sayılabilir. Varşovalı Antoni Patek ile Berne’li Adrienne Philippe 1832’de güçlerini birleştirip bugün de İsviçre’de önde gelen Patek-Philippe firmasını kurmuşlardır.
Fatih, 1477’de Venedik’ten mekanik saat yapan ustalar istemişti. 1575’te İstanbul rasathanesi kurucusu Takiyüddin Efendi mekanik saat kitabı da yazmıştır. Topkapı Sarayı’nda 17. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar olan döneme ait yerli saat sayısı elliyi bulmaz ama Saray’da 16. yüzyıla ait olanlardan başlayarak Avrupa saatleri vardır. Evliya Çelebi saatçilerin pirinin zindanda ibadet etmek için saati icat eden Yusuf olduğunu yazar. Saatçiler 45 dükkân, 1000 neferdir ama “niçe yüzi hanelerinde işlerler”; saatçilik için “yetmiş marifet” bilmek gerekir ve dükkânlarını Alman, İspanya, Fransa, Canpetro, Kasper, Bülbül ve Yusuf Çelebi saatleri ile “zeyn idüp ubur ederler”.
Üç türü olan savatlı saatler, hilali saatler, ustası Piryol’un adıyla anılmış koyun saatleri, lokomotifli Serkisoflar, Abdülhamid devrinde şehirlere medeniyet geldiğini simgeleyen saat kuleleri ve cep saatleri yerlerini yeni modalara bıraktı. 1926’da ezani saat yerine ‘Günün 24 Saate Taksimine Dair Kanun’la kabul edilen Greenwich saatinden sonra, saati ‘kala’, ‘geçe’ yerine rakamlarla ifade eden dijital saatler devri geldi. Ve ülkemizde 1984’den beri olağanlaşan yaz saati uygulamaları sürerken, dünyanın her yerinden insanlarla konuşmak için ‘internet saati’ icat edildi.
Kudret Emiroğlu’nun
GÜNDELİK HAYATIMIZIN TARİHİ
kitabından alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder