18 Mart 2022 Cuma

HİTİTLERDE BÜYÜ

 İnsanlık kadar eski olan büyü, dünyanın hemen her yerine yayılmıştır. Genellikle Din başlığı altında ele alınır, ama bu konu içinde değerlendirmesi pek yerinde olmaz, çünkü daha ilkel bir düşüncenin ürünüdür. Kontrol etmeyi arzuladığı nesnenin yokluğu veya kolaylıkla elde edilemezliğiyle hayal kırıklığına uğrayan ilk insan, elde etmek istediği nesnenin benzerini kullanarak onun hareketini taklit etme yoluna gitmiştir. Bu tecrübelerden, "birini ısıran köpeğin kılından nesne ile bütünüyle üstünkörü bir niteliği (örneğin, şans eseri isimlerinin benzeşmesi gibi) paylaşan herhangi bir şeye kadar hemen her şeyin ritüellerde asıl nesnenin yerine kullanılabildiği süslü bir sembolizme başvurulan Büyü adlı 'benzeştirme' metotların etkili olduğuna dair inanç giderek güçlendi. Olumsuz sonuçlar her zaman için karşı-büyünün etkileriyle kolaylıkla açıklanabilirdi. Bu yüzden, bir büyüyle ilgili inancın İÖ 2. bin yılındaki Anadolu insanının zihinsel oluşumunda çağdaşı Babil ve Asur’daki kadar önemli bir rol üstlenmediğini öğrenmek fazlasıyla şaşırtıcı gelecektir.

Gerçekte, büyüyle ilgili ritüeller, yaşayan Hitit edebiyatının büyük bir parçasını oluşturmaktadır; hatta kara büyü, ülke kanunlarına göre saldırı ve dayak atmayla aynı kategori içinde değerlendirilen bir suçtur. Büyü, hastalıkları kovmak; yolunda gitmeyen bedensel fonksiyonları iyileştirmek; ev içindeki çekişmeler, evdeki hayaletler, bağ ve ekinlerdeki verimsizlik veya ordudaki veba salgını gibi talihsizlikleri defetmek; birinin düşmanlarını lanetleyip dostlarına iyi şans gelmesini sağlamak; yemini bozanların lanetleneceğini ilan ederek bir yeminin pekiştirilmesini temin etmek; tanrılar da dahil, işinin başında olmayan ya da dikkatsiz kimselerin ilgisini çekmek için kullanılırdı. Burada, ritüellerde başvurulan ve hepsi benzeştirme prensiplerine dayanan pek çok zekice aracın ayrıntılarına girmek sıkıcı olacaktır, bu yüzden birkaç örnek vermekle yetineceğiz.

Aşağıda, bir erkek veya kadının bozulan cinsel fonksiyonlarının iyileştirilebilmesi için yapılan ritüellerden alıntılar sunulmuştur:

(Hasta) erkek (ya da kadın) kulaklarını siyah yün ile tıkar ... ve üzerine siyah bir elbise giyer... (Çeşitli âyinler yapıldıktan sonra) Yaşlı Kadın hastanın üzerine giydiği siyah gömleği baştan aşağı yırtar ve siyah şalvarı (?) bacaklarından çıkarır ve kulaklarındaki siyah yün tıkaçları alır ve der ki: "Şimdi onun üzerinden kirliliğin neden olduğu karanlığı ve katılığı uzaklaştırıyorum; günahları kovuyorum." Ardından hastanın üzerine giydiği siyah giysiyi toplar ve bir kenara kaldırır.

Daha sonra siyah gömleği, şalvarı ve hastaya temas etmiş olan diğer her şeyi nehre atar. Başka metinlerde ise, bu ıvır zıvır, topraktaki bir oyuğa gömülür ve kazıklarla yere sabitleştirilirdi.

Hastanın eline bir ayna ile bir kirmen veririm ve bir "kapının" altından, geçer ve kapının alandan öte tarafa geçtiği zaman, ondan ayna ile kirmeni alırım ve eline bir yay veririm ve ona derim ki: "Bak! Senden kadın gibi davranma hallerini aldım ve erkekliğini iade ettim; kadınca tavırları attın ve bir erkeğin tavırlarını kazandın!"

(Yaşlı Kadın) üreme çağında olan bir ineği boynuzundan yakalar ve der ki: "Ey Güneş Tanrısı! Yüce efendim, nasıl bu inek üretken ise ve üremeye uygun bir ağılda bulunuyorsa ve ağılı boğa ve ineklerle dolduruyorsa, bu hasta da üretken olsun, evini erkek ve kız çocuklarla, torunlarla ve torunlarının torunlarıyla doldursun, nesiller birbirini takip etsin."

Mum ve koyun yağından figürleri (erkek veya kadının) üzerinde havaya kaldırır ve der ki: "Her kim bu kişiyi kirlettiyse, şimdi iki büyülü figürü elimde tutuyorum." ... Sonra onları ezer ve der ki: " Hangi hain kişiler onu kirlettiyse, onlar da aynı şekilde ezilsinler."

Son pasajdakine benzer bir lanetleme aşağıda yeminini bozan biri için yapılmaktadır:

İkisinin de eline mum ve koyun yağı koyar, sonra bunları ateşe atar ve der ki: "Bu mumun yumuşaması gibi, bu yağın eriyip kaybolması gibi, yeminlerini bozanlar ve Hatti kralına ihanet(?) edenler de, mum gibi yumuşasın ve koyun yağı gibi eriyip kaybolsun."

Aşağıdaki "günah keçisi" ayini ise askeri kamptaki veba salgınına karşı yapılan bir ritüelden alınmadır:

Bir eşek getirir ve düşmanın ülkesine doğru sürerler ve şöyle derler: "Ey Yarriş! Sen bu ülkeye ve kampına felaket verdin, bu eşeğin onu yüklenmesini ve düşmanın ülkesine götürmesini sağla."

Bu pasajlardan, büyünün nasıl dinle içice girdiğini görüyoruz. Büyü kendi başına etkili olmakla beraber, bir tanrıya, ki bu tanrı arınma tanrısı olan Güneş Tanrısı veya veba salgınını veren Tanrı Yarriş olabilir, yönelik bir duayla etkisi iyice artırılır.

Öte yandan, tanrının evinden uzakta olabileceği ve bu nedenle de duanın tek başına ona ulaşamayacağı endişesinin taşındığı zamanlarda dine yardımcı olması için büyüye başvuruluyor olabilir. Mugessar türündeki yakarışlarda bu uygulama olağandır. Önce tanrının evine dönmesi ve halkını kutsaması için yakarılır; sonra tanrıya "yollar" açılır ve onu cezbetmek için bu yollar üzerine bal, yağ ve diğer hoş maddeler yerleştirilir. Aynı amaç doğrultusunda buhur yakılır. Bazı hallerde, yol boyunca "çekilir"; anlamı açık olmasa da, muhtemelen fiziksel olarak bir idolünün çekilmesi söz konusudur. "Kaybolan Tanrı Mit"i buna benzer bir ritüelin bir parçasını oluşturmaktadır. Hikâyenin tamamı, görünüşe bakılırsa, başta tanrının dönüşü olmak üzere, tarif edilen olayların gerçekleşmesi için anlatılmaktadır; metin bundan sonra "yolların" açılması ve büyüyle ilgili diğer ritüellerle devam eder.

Tanrıyı cezbetme büyüsünün karşıtı ise, apotropaik, yani kötülüğe karşı koruyucu büyüdür. Yırtıcı hayvan figürleri, kötü ruhları def etmek için evlerin temeline gömülür (veya, aksi durumda, yerleştirilir). Kötü ruhları kraliyet sarayından kovmak için de şöyle bir ritüel uygulanır:

Domuz yağından küçük bir köpek yapar ve evin eşiğine yerleştirirler ve derler ki: "Sen kraliyet makamında oturan çiftin masasının önündeki küçük köpeksin. Sarayın avlusuna gündüzleri diğer kişileri sokmadığın gibi, gece boyunca da kötü ruhları sokma." 

Alıntıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak