31 Mart 2022 Perşembe

Kuzey Avrupa Söylenceleri - 5

 Volsung Sigurd: Sunuş


Tarihsel Arkaplan


Pek çok bilim adamı Toton destanı Sigurd Volsıtng'u kuzey ülkelerinin İlyada'sı olarak kabul eder. Öykü, İskandinav, İngiliz ve Alman yazınında bulunmaktadır. İlk ortaya çıktığı biçimiyle, bir halk ozanının soyluları eğlendirmek için söylediği bir şarkı olarak, BeoTUöZ/Destanı'nda (MS 700 ile 750 yılları arasında yazılmıştır) görülür. Öykünün daha o zamandan ünlenmiş olduğu açıktır. Son şeklini, MS 1300 yılında, yazarı anonim olan Vol-sımga Destanı'nda almıştır. Öykünün en eksiksiz, en kapsamlı, en ayrıntılı versiyonu budur.


Sigurd Destanı, Hıristiyanlığın dünyanın bu bölgesine gelmesinden önce, MS 400 ve 600 yılları arasında Kuzey Avrupa'da yaşanan, savaş koşulları altındaki değişken durumu yansıtır. Komşu krallıklar arasındaki savaşlar, çok sayıda yerel kahramanın ve maceracının ortaya çıkmasına yol açmış, onların gözüpek serüvenleri güncel şarkılara ve şiirlere konu olmuştur.


Çekicilik ve Değeri


Sigurd'un öyküsü yüzlerce yıl gözlerden ırak kalmıştır. Çünkü öyküdeki kah olaylar ve Hıristiyanlık öncesi değerler, yüzyıllar boyunca yaşayan bu insanlara pek hitap etmemiştir. 19. yy'da onun çekici yönlerini keşfeden yazarlarca tekrar güncel hale getirilmiştir.


Sigurd, öncelikle kalburüstü bir serüven öyküsüdür. İçeriğinde büyü, canavarlar, lanetli bir hazine, tutkulu aşk, şiddetli nefret, kıskançlık, ihanet, tehlike ve ölüm vardır. Sayfaları arasında hem Uyuyan Giizel'in eski bir versiyonunu hem de J. R. R. Tolkien'in Yüzüklerin Efendisi üçlemesinde ve Richard Wagner'in Nibehıng’un Yiizüğii adlı dörtlü operalar dizisinde kullandığı konunun temel kaynağını barındırır.

İkinci olarak, Sigurd ülküsel bir kahramandır. Çok bilge ve çok cesurdur. Başkalarının gereksinimlerini kendi kişisel isteklerinin üzerine koyarak onurlu bir yaşam sürmeyi seçmiştir.


Üçüncüsü, öykü çok sayıda karmaşık karakteri içinde barındırır. Koşullar onları haince davranmaya zorlayıncaya dek ailelerine ve arkadaşlarına sadıktırlar. Zekidirler, ancak trajik sonuçlar yaratan aptalca davranışlarda da bulunurlar. Kehanetlerden gerektiği gibi yarar sağlayamazlar, çünkü insanca zayıflıklarının tutsağıdırlar. Hiçbiri tam güvenilebilir veya tatmin edilebilir değildir. Bu durum, öykü boyunca heyecan, tehlike ve merak dolu bir hava yaratır.


Okuyucu, bu karakterlerin sorunları ve tutkularıyla kendini kolayca özdeşleştirebilir. Umursamaz, acımasız ve hain bir dünyada mutluluğu bulmak ve anlamlı yaşamlar sürmek için savaşım verirler. Ölüm kaçınılmazdır ve Kuzey tanrıları da hiçbir avuntu vermezler. Karakterler kaderlerini yönlendiremezler. Tek yapabilecekleri değerlerini, tavırlarını ve davranışlarını yönlendirmeye çalışmaktır. Yaşamlarını anlamlandırma mücadeleleri çiğ bir ışıkla aydınlatılmış çıplak bir sahne üzerinde sergilenir. Yaşam trajik bir deneyimdir ve insanın umabileceğinin en iyisi, onurlu yaşamaktır.


Sigurd’un öyküsü günümüzde de aynı duygulara seslenir; çünkü bizler de çoğu zaman umursamaz ve tehlikeli bir dünyada anlamlı birer yaşam oluşturmak, sonunda ölümün kaçınılmaklığını kabul etmek zorunda kalırız. Umutsuzluğa kapılmadan, yaşamlarımızın yönlendirebileceğimiz yönleri üzerinde yoğunlaşmamız gerekir. Sigurd'daki karakterler gibi, biz de ne zaman öleceğimize karar veremeyiz, ama nasıl yaşayacağımızı irdeyebiliriz.



Kuzey Kahramanları


Kuzey dünyasında, olaylar değişmez bir kader tarafından yönlendirilir. Hem insanlar hem de tanrılar bilirler ki, kaçınılmaz yazgıları ölümdür. Ölümsüzlük, ancak yaşayanların anılarında olabileceği için, şan ve onur kazanmak her kahramanın başlıca amacıdır.


Kuzeyli kahraman kendi yaşamının anlamını, başkalarının ona saygı duyacağı şekilde yaşayarak yaratır. Büyüklüğü, yaşamının nitelikli oluşu ve Ölümü karşılayışındaki vakar ve cesaretle ölçülür. Onur, esas olarak savaş alanında kazanılır. Burada kahramanın elde ettiği zaferin büyüklüğü, öldürdüğü kişilerin ve ele geçirdiği ganimetlerin büyüklüğüyle ölçülür. Kahramanın amacı, ölümsüzlüğün tek yolu olan, öldükten sonra şan ve ünle anılmayı sağlamaktır. Büyük ve görkemli serüvenler şairlere ve şarkıcılara esin verdiğinden, kahraman anılmaya değer, olağanüstü yiğitliklerde bulunmaya çalışır.


Kuzey dünyasında bir İnsanın öncelikli bağlılığı kralınadır. Aile ikinci sırada gelir, arkadaşlar ise üçüncü. Başka hiç kimse yokmuş gibidir. Altın en önemli hazinedir. Soylu kişi bunu cömertçe paylaşır; ancak hâzineleri cimrice saklama ve bunun insani değerleri bozmasına izin verme itkisi oldukça güçlüdür. Bu itkiye ancak en iyi insanlar karşı koyabilir.


Ceza ve ödül toplumda egemendir. Adalet, bir bireyle diğeri ya da bir aileyle diğeri arasında özel bir konudur. Kazayla ölüm ya da cinayet durumlarında her karakter, edimlerinin tüm sorumluluğunu üzerine alır. Katil, ölümün tazmini için ııd£rgild(kan bedeli) önerme yolunu seçebilir. Ancak karşı taraf, teklifi reddetmekte özgürdür. Genel olarak, bedelin kanla alınması kuraldır. Kahraman, cezasını (yani ölümünü) gözünü kırpmadan kabul eder. Ve kan davası birbiri ardına can alıp durur.


Sadece en güçlüler hayatta kalır. Ama kaba cesaret ve güç yeterli değildir. Cömert ve sadık insanların, doğaya ve insanların dünyasına karşı tek başlarına kalma olasılığı daha düşüktür. Ancak Kuzey dünyasında kimse için güvenlik yoktur.


Başlıca Karakterler



Sigmıınd: Volsung'un oğlu. Hundland'ın kralı. Sigurd'un babası.


Sigurd: Sigmund'un oğlu. Kahramanlık serüvenlerine atılır.


Hreidmar: Regin, Fafnir ve Otter'in babası. Büyücü.


Fafnir: Hreidmar'ın oğlu. Regin ve Otter'in ağabeyi. Ejderha biçimine girer.


Regin: Hreidmar'ın oğlu. Fafnir ve Otter'in kardeşi; Sigurd' un özel öğretmeni.


Otter: Hreidmar'ın oğlu. Fafnir ve Regin'İn kardeşi. Sık sık su samuru şekline girer.

Andvari: Cüce, sihirli bir yüzüğün ve bir altın yığınının sahibi.


Giuki: Ren Nehri'nin güneyindeki bir ülkenin kralı. Grimhild’in kocası, Gunnar, Hogni, Guttorm ve Gudrun'un babası.

Grimhild: Giuki'nin karısı. Gunnar, Hogni, Gottorm ve Gudrun'un annesi. Büyücü.


Gunnar: Kral Giuki ve Kraliçe Grimhild'in oğlu. Hogni, Guttorm ve Gudrun'un kardeşi. Brunhild'in kocası.


Hogni: Kral Giuki ve Kraliçe Grimhild'in oğlu. Gunnar, Guttorm ve Gudrun'un kardeşi.


Guttorm: Kral Giuki ve Kraliçe Grimhild'in en küçük oğlu. Gunnar, Hogni ve Gudrun'un kardeşi.


Gııdrun: Kral Giuki ve Kraliçe Grimhild'in kızı. Gunnar, Hogni ve Guttorm'un kızkardeşi. Sigurd'un ve daha sonra Atli'nin karısı.


Brunhild:  Sigurd tarafından  kurtarılmış  asi bir  Valkyri. Gunnar'ın karısı.


Atli: Brunhild'in kardeşi, Sigurd'un ölümünden sonra Gudrun'un kocası.


Volsung Sigurd


I. Bölüm


(Volsung'un oğlu Sigmund, Tanrı Odin'in kılıcını bir ağacın gövdesinden çıkarır. Sigmund'un öleceği gün Odin, kılıcını kırarak parçalar. Sigmund karısına, parçaları oğlu için saklamasını söyler ve ölür.)


Soğuk gri denizlerin, buzlu tepelerin ve başı karlı dağların ülkesi olan Kuzey ülkelerinin yüreğinden çıkan bu öyküye kulak verin. Güneş kadar parlak kahraman Sigurd ve onu seven Brunhild'le Gudrun hakkında anlatılanları dinleyin. Aşkın ve neşenin karanlık tarafını oluşturan ihaneti ve kederi dinleyin. Erkekleri ve kadınları, kahramanları ve alçakları, aşkı ve nefreti, yaşamı ve Ölümü duyun. Dinleyin!


Bir zamanlar, Odin'in torununun torunu ve Hunland kralı Volsung, tüm savaşçıların en büyüğüydü. Hepsinin en güçlüsü, en ustası ve en cüretkârı... Kraliyet sarayını dev bir meşe ağacının çevresine inşa etmişti. Böylece ağacın gövdesi Büyük Salon'un ortasından geçerek büyüyor ve çok sayıdaki dalları binanın çatısına gölge yapıyordu.


Kral Volsung'un çocukları arasında en soylu olanlar, en gençleri Sigmund ve Signy adlı ikizlerdi. Kral Volsung kızı Signy'yi, Gothland kralına gelin vermiş, Volsung ailesi ve konukları düğün eğlenceleri için Büyük Salon'da toplanmışlardı. Birden garip görünüşlü, uzun sakallı, ihtiyar bir adam çağrılmadan içeri girdi. Yalınayak ve çok iriydi, sanki çok eski çağlara aitmiş gibi bir havası vardı. Mavi bir pelerin ve alnını gölgeleyen geniş kenarlı bir şapka giymişti ve yalnızca bir gözü vardı. Elinde uzun ağızlı parıldayan bir kılıç tutuyordu.


Yaşlı adam, geniş adımlarla meşe ağacının koca gövdesine doğru yürüdü ve kılıcını sadece ağacın içine sokuverdi. Volsunglar ve konukları şaşkın bir sessizlik içinde bakarlarken yabancı konuştu: “Her kim bu kılıcı çekip buradan alırsa, onu kendisine armağanım olarak saklayabilir. O zaman anlayacaktır ki, zor zamanlarda ondan daha iyi bir arkadaş bulunmaz." Yaşlı adam döndü ve salonu terk etti. Hepsi de ziyaretçinin, Herkesin Babası Odin olduğunu anlamıştı.


Bütün soylular hemen ağacın içindeki kılıca doğru atıldılar. Ancak ne kadar asıldılarsa da kılıç ağaçtan çıkmadı. Sonunda Sigmund elini kabzaya koydu ve kılıç sanki ağacın içinde gevşekçe duruyormuş gibi kolaylıkla çıkıverdi.


Sigmund konuştu: "Ağacın içindeki yerinden çekip alan ben olduğuma göre, bu kılıca sahip olmak da benim yazgımmış. Büyük bir kral, bana bütün altınlarını vermeyi önerse de onu asla vermeyeceğim."


Zamanla Sigmund, Hunland'ın soylu kralı oldu. Cesareti, yetenekleri, savaştaki ustalığı ve kılıcıyla kazandığı hazînesi öyle büyüktü ki, adı baştan başa tüm Kuzey ülkesinde biliniyordu.


Uzun yıllar boyu bilgece hüküm sürdükten sonra bir gün Sigmund, ülkesine saldıran bir orduya karşı savaşmak zorunda kaldı. Yaşına rağmen büyük güç ve ustalıkla savaştı. Savaş şiddetle sürüyordu. Gökyüzü uçuşan oklardan ve mızraklardan kararıyordu. Sigmund düşmanlarının kanıyla kaplanmıştı, ancak kendisi henüz yara almamıştı.


Birden savaşın orta yerine uzun sakallı, yaşlı bir adam geldi. Mavi bir pelerin ve alnını gölgeleyen geniş kenarlı bir şapka giymişti ve yalnızca bir gözü vardı. Elinde ucu çengel şeklinde bir mızrak vardı. Yaşlı adam Sigmund'a yaklaşarak: "Volsung Sigmund, zamanın geldi" dedi ve mızrakla krala saldırdı.


Sigmund kendinden emin bir edayla, ucu çengelli mızrağa kendi harika kılıcıyla vurdu. Ancak darbenin, kılıcını sıradan bir silahmışçasına parçaladığını şaşkınlıkla gördü.


O andan itibaren başarı Sigmund'u terk etti. Ne kadar iyi dövüşürse dövüşsün, kendi adamları çevresinde düşüp ölürken düşmanları güçlü kalıyordu. Sonunda Sigmund ölümcül darbeyi aldı.


Kraliçe, o gece savaş alanını dolduran cesetler arasında kocasının bedenini aramak için sığınaktan çıkarak alana geldi. Sigmund'u bulduğunda henüz yaşıyordu. Kraliçe onu rahatlatırken kral şöyle dedi: "Hepimizin Babası Odin, bir savaşçı olarak yaşadığım günlerin sonunu getirdi. Ölüyorum. Şu an karnında olan oğlumuza iyi bak. Yazgısı Volsung'ların en yücesi ve en şanslısı olmaktır. Kırık kılıcımın parçalarını onun için sakla. Çeliği tekrar dökülebilir; yeryüzünde öykü anlatmak için ozanlar var oldukça, oğlumuzun adını yaşatacak yiğitlikler başarmasını sağlayan Gram denilen muhteşem bir kılıç olur. Şimdi izin ver de ölüm beni alana kadar burada dinleneyim."


Kraliçe gece boyunca kocasıyla oturdu. Ve şafağın sökmesiyle kral öldü. Sabahın ilk ışınları onlara doğru yaklaşan bir sürü gemiyi açığa çıkardı.

Genç Danimarka kralı adamlarıyla geldi ve Sigmund'un kraliçesini ve hazînesini alarak kendi ülkesine götürdü. Tutsak kraliçeye: "Seni karım yapacağım ve bu krallıkta onurla yaşayacaksın. Kadınların en mükemmeli olarak saygı görmeye devam edeceksin ve oğlun da soylu bir evde doğacak" diye söz verdi.



Donna Rosenberg'in Dünya Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak