24 Mart 2022 Perşembe

HİTİTLERDE BÜYÜK İMPARATORLUK DÖNEMİ

 Telipinu sonrası ile Hitit tarihinde başlayan yeni döneme Büyük İmparatorluk ya da Yeni İmparatorluk dönemi adı verilir. Ama, İmparatorluk teriminden, Hititler’den yüzyıllar sonra kurulmuş Roma İmparatorluğu gibi, kıtalar üzerine yayılmış, geniş topraklara egemen olmuş bir devlet anlaşılmamalıdır. Öte yandan, aynı döneme yeni denmesine karşın, bu dönemle ilgili bildiklerimiz, özellikle başlangıç evreleri için daha az problemli ya da daha kesin de değildir. Hemen belirtelim ki, yaklaşık İÖ 1380 yıllarına tarihlenen Büyük Kral Şuppiluliuma’ya değin, Hitit tahtına oturmuş kralların kesin sırasını ve dönemlerinde oluşmuş olayların tam bir kronolojisini saptayamıyoruz. Bazı belgeler üzerinde rastlanan adların gerçekten krallık yapmış olup olmadıkları dahi bilinmemektedir.

Büyük İmparatorluk dönemine ait ilk belgelerde karşımıza Tuthaliya (2.) ve eşi Nikalmati, Arnuwanda ve kraliçe Aşmunikal adları çıkar. Kral adlarının Hititçe olmasına karşılık, kraliçe adlarının Hurri kökenli olması hemen dikkati çekmektedir. Buna neden, bu etnik zümrenin kültürel moda halini alması ya da bu dönemdeki kral sülalesinin Hurriler ile kaynaşmış olmasıdır. Diğer yandan Yeni İmparatorluk dönemindeki kral adları da, Eski Devlet zamanında başa geçenlere göre daha çok Hititli’dir. Bunlara örnek olarak Şuppiluliuma gösterilebilir. Bu adı şuppi- “saf, temiz” luli- “kaynak” ve ethnikon eki –uma biçiminde analiz ederek “saf kaynak-lı” olarak anlamlandırmak olasıdır. Hattuşa-lı anlamına gelen Hattuşili de yine bunlardan biridir; ancak bu, Hattuşa’yı başkent yaptığı için bu krala önce bir çeşit lakap gibi verilmiş, sonra özel ad olarak diğer krallara da takılmıştır. Arnuwanda da Hitit kökenli adlardandır. Yalnız hatırda tutulması gereken önemli bir nokta, bazı Hitit krallarının Hititçe adlar yanında ikinci bir Hurca ad da taşıdıklarıdır.

Elimizde Tuthaliya (2)’nin icraatı ile ilgili bilgi veren fazla yazılı belge yoktur. Hatta, Tuthaliya’nın hangi koşullar altında tahta geçtiğini de bilemiyoruz. Tuthaliya’dan çok sonra yaşamış olan Hitit kralı Muwatalli, Halep kralı Talmişarruma ile yaptığı bir antlaşmada Tuthaliya’dan şu sözlerle bahsetmektedir: Tuthaliya, krallığın tahtına oturduğu zaman... Bu anlatım biçimi düşündürücüdür. Bütün krallar babalarının tahtına geçtiklerini söyledikleri halde, Tuthaliya babasının değil de krallığın tahtına geçmiştir. Acaba Tuthaliya, hakkı olmadan tahtı zorla ele geçirmiş bir gasıp, bir usurpator muydu? Bu yüzden mi kendinden sonra gelen Hitit kralları ondan böyle söz etmek zorunda kalmışlardı? Belgelerin azlığı bu soruları yanıtlamamıza engel olmaktadır. Aynı antlaşma, Tuthaliya’nın siyasal eylemlerine de ancak bir parça ışık tutmaktadır. Bu belgede anlatıldığına göre, Halep kralı ile Tuthaliya arasında da önce bir antlaşma yapılmış, fakat Halep kralı sözünden dönerek Mitanni kralı ile barış imzalamıştı. Bu nedenle Tuthaliya, Halep ve Mitanni krallarını, ülkeleri ile birlikte yok etmişti. Aradan uzun zaman geçtikten sonra anlatılan bu başarı gerçek midir, yoksa, biraz abartılmış mıdır? Bunu kesinlikle saptayabilmek için Kuzey Suriye Devletleri yönünden de bu olayı doğrulayacak belgelerin bulunması zorunludur. Ancak, Tuthaliya döneminde dahi Hititler, 1. Murşili’nin fethetmiş olduğu bu kent üzerinde kısa süreli bir baskı kurmuş ve Halep kralının Mitanni ile yaptığı antlaşmayı, eski haklarına dayanarak, kendilerine yapılmış bir ihanet saymış olabilirler. Yeri gelmişken, burada biraz da adı geçen Mitanni Devletinin gelişimi ve tarihçesi üzerinde durmamız gerekmektedir.

Mitanni ya da başka belgelerde geçen adıyla Hanigalbat ile Hititler’in ilişkileri, Hitit yayılma siyasetinin Kuzey Suriye üzerinde yoğunlaşmaya başladığı andan itibaren ortaya çıkar. Hatırlanacağı gibi, 1. Hattuşili ve 1. Murşili döneminde bu bölgelere giren Hitit kuvvetleri, Yukarı Mezopotamya ve Kuzey Suriye’deki bazı Hurri prenslerinin askerleriyle çatışmalara girişmişlerdi. Olasılıkla İÖ 16 yüzyılın sonlarına doğru, adı geçen coğrafi alana gelen ve indo-ari kökenli olan savaşçı ve yönetici bir sınıf, bu Hurri prensliklerinin bir devlet örgütü kurmalarını sağlamış ve ortaya çıkan devlete resmi bir ad olarak Mitanni denilmiş, ancak halkın çoğunluğuna bakarak, Hurri adı da kullanılmaya devam edilmişti. İndo-ari terimini, Hint-Avrupa dil ailesi içindeki bugünkü Hintçe ile akraba olan Doğu dillerini konuşan bir zümreye verilen ad olarak kısaca açıklamak olasıdır. Varlıkları, İndra, Varuna ve Mitra gibi Hint tanrı adlarından, kral adlarından ve özellikle at yetiştirme ile ilgili Hint kökenli sözcüklerden anlaşılan bu yönetici sınıf, dil olarak Hurrice’yi benimsemiş, hatta Mısır firavunu 3. Amenofis ile yapılan yazışmalarda bu dil kullanılmıştı. İndo-ari kökenli krallarından Mattiwaza’nın, bu adı yanında Kili-Teşup gibi Hurri kökenli ikinci bir ad daha taşıması, yönetici sınıfın Hurri halkı içinde yavaş yavaş eritildiği yönünde bir kanıt sayılabilir. Mitanni Devleti güçlü olduğu sıralarda Fırat’ın batısında etkin olmaya başlamış, Mısır ve Hitit imparatorlukları arasında üçüncü bir güç durumuna da gelmiştir. Başkentleri, henüz yeri saptanamayan, Waşşukanni olan Hurriler ile Mısır ve Hitit kralları arasında kız alıp vermeler olmuş, Mitanni zaman zaman esnek bir siyaset sürdürerek bu iki devlet arasında bir tampon bölge oluşturmuştur. 

Hurri kültürünün Hititler üzerinde büyük etkileri olduğuna daha önce de değinmiştik. Özellikle mitoloji ve din alanındaki bu etkinlik, Mezopotamya uygarlığının Hititler’e aktarılmasında aracı olmuş, hatta daha sonra göreceğimiz bazı mitolojijk öğelerin Yunan uygarlığına geçişini hazırlamıştır. Mitanni Devleti, İÖ. 1340’lardan sonra zayıflamış ve gittikçe güçlenerek yayılan Yeni Asur İmparatorluğu’nun önce vassalı durumuna düşmüş, sonuçta İÖ 1270 yılında Asur kralı 1. Salmanassar tarafından siyaset sahnesinden atılarak, bir Asur eyaleti haline girmiştir.

Tuthaliya ve kraliçe Nikalmati’den sonra belgelerde rastlanan Arnuwanda ve kraliçe Aşmunikal’in kişilik ve icraatlarını daha iyi tanıyabiliyoruz. Bu kral çiftine ait hem hiyeroglif, hem de çiviyazısı ile yazılmış bir mühür üzerinde şunlar okunmaktadır: Tuthaliya’nın oğlu, büyük kral, tabarna Anuwanda’nın mührü – Tuthaliya’nın kızı, büyük kraliçe tawananna Aşmunikal’in mührü. Burada hemen hatırlatalım ki, tabarna kralların, tawananna ise kraliçelerin ünvanıdır. Her iki sözcük de Hatti kökenli olmaları bakımından, Anadolu’nun bu yerli halkının sonradan gelen Hititler’e yaptıkları kültürel etkinin diğer kanıtlarıdır. Öte yandan, kraliçe Aşmunikal’in sadece çiviyazısı ile yazılmış mühründe şu sözleri okuyoruz: Büyük kraliçe Aşmunikal, Nikalmati’nin kızı. Bu iki mühürle, kurban listelerinde geçen Tuthaliya-Nikalmati ve ondan sonra gelen Arnuwanda-Aşmunikal’in sırası doğrulanmış olmakta, fakat aynı zamanda çözülmesi çok zor bir sorun da doğmaktadır. Gerek kral Arnuwanda’nın gerek kraliçe Aşmunikal’in babaları Tuthaliya olarak verildiğine, Aşmunikal’in annesi ise Nikalmati adını taşıdığına göre, Arnuwanda ve Aşmunikal’in Tuthaliya-Nikalmati çiftinin çocukları, başka bir deyişle kardeş olmaları gerekmektedir. Bu durumda ortaya bazı varsayımlar çıkmaktadır: 1 – İki kardeş, evlenmeden, kral ve kraliçe ünvanlarını alarak, devleti birlikte yönetmişlerdi; 2- Daha sonra göreceğimiz Hitit yasalarında kardeşler arası evlilik yasaklanmış ve aksine hareket edenlere ölüm cezası konmuş olmasına karşın, iki kardeş evlenerek, kral ve kraliçe olarak hüküm sürmüşlerdi; 3- Eğer evli idiyseler ve bu evlilik kardeş evliliği değil de yasal bir evlilik ise, Aşmunikal, Tuthaliya-Nikalmati çiftinin öz kızı, Arnuwanda ise, babasının adı Tuthaliya olarak verildiğine göre, ya içgüveysi giren bir damat, yada Tuthaliya’nın evlat edindiği bir çocuktur. Bu varsayımlardan hangisinin doğru olduğuna karar verebilmek güçtür. Bunların her birini destekleyen, yada desteklediği ileriye sürülen kanıtlar vardır. Bu çiftin hükümdarlığı zamanında bir takım felaketli olayların oluştuğunu dile getiren metinler ele geçmiştir. Diğer yandan, Tanrı Telipinu (bu addaki kralla aynı adı taşıyan bir de tanrı vardır) efsanesinde, adı geçen tanrının kraliçe Aşmunikal’e kızarak ortadan kaybolup, birlikte bolluk ve bereketi de götürdüğünün anlatılması, kamu oyunda, kardeşi ile evlenmiş olduğu için, kraliçenin günahkar olduğu inancının varlığına aracılık eden bir işaret sayılabilir. Bu çiftin evli olmadığını kanıtlamak için de, Hurri dilinde yazılmış bazı belgelerden yararlanılmaktadır. Bunlar, Taşmişarri adlı birinin hem Aşmunikal, hem de Taduhepa adlı kadınlarla birlikte düzenlemiş olduğu belgelerdir. Taduhepa’nın adı kurban listelerinde Nikalmati ve Aşmunikal’den sonra geçmektedir. Bu bakımdan, Taduhepa, Tuthaliya ve Arnuwanda’dan sonra Hitit tahtına oturan Şuppiluliuma’nın ilk karısı olarak kabul edilmekteydi. Oysa Hurri metinlerinde geçen Taşmişarri, çift adlı bazı Hitit krallarında da görüldüğü gibi, Arnuwanda’nın Hruca ikinci adı yani Taşmişarri = Arnuwanda ise, Taduhepa da onun karısı olabilir. Buna göre Arnuwanda önce kız kardeşi ile evlenmeden devleti yönetirken, karısı Taduhepa da onun karısı olabilir. Buna göre Arnuwanda önce kız kardeşi ile evlenmeden devleti yönetirken, karısı Taduhepa geri planda sadece bir eş olarak kalmış, Aşmunikal öldükten sonra görümcesinin yerine kraliçe ünvanını almıştı. Kraliçe ünvanı olan tawananna makamı, Hititler’de eşlerin ölümünden sonra da bir tür ana kraliçelik olarak sürerdi. Bu bakımdan eski krallardan sonra tahta geçen prenslerin zamanında da anneleri ya da analıkları unvanlarını bırakmazlardı.

Arnuwanda-Aşmunikal çiftinin hükümdarlıkları zamanında Hititler için büyük sorun, Kaşkalar olmuştur. Merkezi bir otoriteye bağlı olmadan bağımsız boylar halinde yaşayan bu insanlar, Hitit Devleti’nin başında gerçek bir belaydı. Bazen başkente değin inen bu yağmacı boylar ile antlaşmalar yapılmış, fakat bir boy diğerinin Hitit kralı ile yaptığı antlaşmayla kendini bağlı saymadığı için, mutlaka bir tanesi saldırı halinde olmuştur. Kaşkalar ile kuvvet zoruyla başa çıkamayan Arnuwanda-Aşmunikal çifti, aşağıdaki metinde özetle göreceğimiz gibi tek çareyi tanrılarına yakarmakta bulmuşlardır: Majeste, Büyük Kral Arnuwanda ve Büyük Kraliçe Aşmunikal şöyle söyler ‘Yalnız Hatti ülkesi siz tanrılara karşı saf (temiz) bir ülkedir. Siz tanrılara yalnız bir Hatti ülkesinde saygı gösteririz. Siz tanrılar, tanrısal içgüdünüzle bilirsiniz ki, tapınaklarınızla kimse bizim kadar ilgilenmemiştir. Ve siz tanrıların malları, gümüşü, altını, hayvan biçimli kapları (rhyton denilen kaplar) ve elbiseleri ile kimse bizim kadar ilgilenmemiştir. Ayrıca, gümüş ve altın tanrı yontuları ile tanrıların vücudunda (yontularında) ne eskimiş ise, tanrıların aletlerinden hangileri eskimiş ise, onları bizim kadar kimse yenilememiştir. Ayrıca, kimse sizin kurbanlarınızda temizliğe bu denli uymamış, günlük, aylık ve yıllık bayramlarınızı böylesine yerine getirmemiştir. (Oysa) siz tanrıların hizmetlileri ve kentleri angarya ve haraca zorlandı ve hizmetçileriniz kadın ve erkek köle durumuna getirildi. Siz tanrılara ben Büyük Kral Arnuwanda ve Büyük Kraliçe Aşmunikal her konuda saygı gösterdik. Biz, sizin ekmek ve şarap kurbanlarınızla, besili sığır ve koyunlarımızı yeniden vereceğiz. (Siz) bizim tarafımızı tutun! Düşmanın Hatti ülkesine nasıl saldırdığını, ülkeyi nasıl yağmalayıp ele geçirdiğini size söyleyip, sizin nezdinizde onlardan davacı olmak istiyoruz. Bu ülkeler, siz gökyüzü tanrılarının ekmek şarap ve diğer eşyalarınızı verirlerdi (şimdi bunlar haraca bağlandı). İşte buralardan, rahipler, tanrı anaları (yani rahibeler), kutsal rahipler çalgıcı ve ilahiciler sürüldü, tanrıların dinsel törenleri (iptal edildi) ve eşyaları oradan atıldı. Oradan Arinna kentinin Güneş Tanrıçası’na ait gümüş, altın, tunç ve bakır güneş kursları ve hilaller ile bayram elbiseleri (yani tören elbiseleri) gömlekler, kurban ekmekleri, şaraplar ve kurbanlık sığır ve koyunlar gasp edildi; bu ülkeler, Nerik, Hurşama, Kaştama, Himuwa, Zalpuwa ve diğerleridir. Sizin bu ülkelerde sahip olduğunuz tapınakları Kaşkalar yıktılar, siz tanrıların yontularını kırdılar, rhyton’ları gümüş, altın ve bronz kapları ve sizin bronz gereçlerinizi ve elbiselerinizi yağmalayıp paylaştılar. Rahipleri, çalgıcı ve ilahi okuyucuları aşçıları, fırıncıları, çiftçi ve bahçıvanları da aralarında paylaşıp, köle ettiler. Kaşkalar her şeyinize sahip oldular. Bu yüzden, bu ülkelerde kimse adınızı bile anmıyor; kimse size kurban sunmuyor ve sizin için bayram düzenlenmiyor. Buraya, Hatti ülkesine de kimse sizin için vergi getirmiyor. Sizlere hiçbir yerden rahipler, çalgıcılar gelmiyor. Kimse size güneş kursları, hilaller, altın ve gümüş ile elbiseler vermiyor; ekmek, şarap ve hayvan kurban etmiyor. Size bu ülkeleri (yani Kaşkalar’ın yağmaladığı ülkeleri) saydık. Şimdi size sürekli yalvarıyoruz. Kaşkalar buraya, Hattuşa’ya değin geldiler; Tuhaşuna ve Tahantariya kentlerini vurup, kapılara kadar indiler. Biz, tanrılara saygılı olduğumuzdan, onların bayramlarına özellikle özen gösteriyoruz. Fakat Nerik ili Kaşkalar’ın elinde olduğundan, Nerik’in Fırtına Tanrısı ve diğer Nerik tanrıları için, kurbanları Hattuşa’dan Nerik yerine, Hakmişa’ya yollamak istiyoruz. Kaşkalar’ı çağırıp, armağanlar verip, ant içirilir ‘Nerik Fırtına Tanrısı’na gönderdiğimiz kurbanlara dokunmayın, yolda onlara saldırmayın!’ Ancak, onlar armağanları alıp, ant içerler. Ama, ayrılınca andı bozar ve tanrıların sözünü küçük görürler, Fırtına Tanrısı’nın andının mührünü kırarlar, Hatti’den giden kurbanlara saldırırlar. Bu duanın en ilgi çekici yönü, tanrılara Kaşkalar’dan yakınılırken Kaşka saldırılarının önlenmesinin, tanrıların da çıkarları bakımında gerekli olduğunun, yani Kaşkalar durdurulmazsa, bundan en fazla tanrıların kendilerinin zarar göreceğinin vurgulanmasıdır. Buna, tanrılara bir tür şantaj yapılması da denebilir. Hititler’in ikinci yakınma konuları da, Nerik ve yöresindeki kentlerin Kaşka’ların elinde olması yüzünden, Hitit pantheon’u içinde çok önemli bir yer tutan Nerik Fırtına Tanrısı’na armağan ve kurban yollanmaması, Nerik yerine Hakmiş kentinde kurulan Fırtına Tanrısı tapınağına gönderilmek istenen eşyanın da yine Kaşka saldırılarından kurtulamamasıdır. Hakmiş kenti, bugünkü Amasya’dır. Nerik kentinin yeri ise, henüz bilinememekle beraber, bunun da kral Hantili döneminde Kaşkalar’ın eline geçen, Karadeniz Bölgesi’nde bir yer olması gerekmektedir.

Kaşkalar’ın beylerine yapılan toprak bağışlarına ait belgeler de elimize geçmiştir. Toprak sahibi yapılan Kaşka boylarının Hititler’e dost bir topluluk haline dönüştürülmesi ve ekonomik açıdan Hatti ülkesine bağlanmasının amaçlandığı belli olmaktadır. Kaşka beylerinin and içmelerinde ise, Kaşkalar’ın Hitit kralına karşı ihanet girişimlerinde bulunmamaları, eğer biri kendilerine bir elçi gönderir de onları kötülüğe kışkırtırsa, onu yakalayıp majeste Hitit kralı önüne çıkarmaları istenmektedir.

Sözünü ettiğimiz toprak bağısı belgeleri üzerinde, kral Arnuwanda ve kraliçe Aşmunikal yanında, bir de tuhkanti unvanını taşıyan Tuthaliya adında üçüncü bir kişi bulunmaktadır. Bunun kim olabileceğine dair bazı varsayımlar ileri sürülmektedir.


Alıntıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak