14 Nisan 2023 Cuma

Türk Soylu Halklarda Tabiat Ruhları-2


Av Âyinleri (Törenleri)


Sibirya halkları arasında bazı hayvanlar bir takım tasavvur veya geleneklere konu olmuştur. Herhangi bir sebeple kutsal kabûl edilen ve bu sebeple asla öldürülmeyen bazı hayvan türleri bunun önemli bir kısmını teşkil eder. Ruhların büründükleri suretler arasında sayılan kazlar, kuğular ve özellikle de dalıcı kuşlar bunlar arasındadır. Bunun dışında meselâ Goldeler, kaplan gibi tehlikeli bir hayvanı da kutsal kabûl ederler. Ormanda bir kaplanla karşılaşan bir avcının, silahlarını atıp kaplanın önünde eğilmesi ve kaplana “…ihtiyar, bana avda başarı ihsan et, yemeğimi sağla, tüfeğimin menziline av hayvanları yolla” demesi gerekir. Bir çok Sibirya halkı arasında bir kabilenin, bir hayvan türü ile özdeşleştirilmesi çok sık görülür. O kabile, bu hayvanı asla öldürmediği gibi, rahatsız etmekten bile çekinir; aksi takdirde bir uğursuzluğun geleceğinden korkulur. Sadece orman hayvanları değil, suda yaşayan canlılar da çoğunlukla bu tarz inançların temel unsuru olurlar. Avcının geçiminin avdaki başarısına bağlı olması, bu âdetlere riayet etmede göstereceği hassasiyetle ilgili olup, hayvanların insanların niyetlerini sezebilecekleri inancı, avcının daha da dikkâtli olmasını gerektirir. Özellikle ayının bu konuda çok hassas içgüdüleri olduğuna inanılır. Yakutlar, ayının çok uzaklarda bile olsa, kendisinden bahsedildiğinde bunları duyabileceğine, her şeyi hatırlayacağına ve asla unutmayacağına inanırlar. Bu sebeple evdeyken, hâtta kışın ayılar kış uykusuna yattıklarında, ayı hakkında kötü söz sarf edilmez, uyurken bile etrafta olup bitenleri takip ettiğine inanılır. Altay Tatarları, toprağın ayıya sesleri ilettiğine, Soyoteler de “toprak ayının kulağıdır” sözüyle, bunu teyid ederler. Tunguzlar bir ayı ini bulduklarında, bunun haberini tanıdıklarına çeşitli ses ve işaretlerle haber verdikleri gibi, evden çıkıp ava giderken de aynı şekilde gizemli davranışlar sergileyip, sanki çok uzun bir yolculuğa çıkarcasına hazırlık yaparlar. Altay Tatarları da ayı avına gitmek üzere buluştuklarında, asla avın gayesinden bahsetmeyip, birbirleriyle sadece mimik ve jestler aracılığıyla anlaşırlar, zira ayının konuşulanları duyması hâlinde avın başarısız olacağına inanılır. Şorlar, ayıya haber vermelerini engellemek için, ayı avına çıktıklarında yolda karşılaştıkları bütün hayvanları öldürür, Yakutlar, ayının kendisini öldürmeye karar veren bir avcıyı hissettiği takdirde, avcı yokken evini basıp çocuğunu öldüreceğine inanırlar. Sibirya halklarının çoğu, ayıdan bahsedecekleri zaman şifreli isimler kullanırlar ki, bunlar arasında “ihtiyar”, “kara ihtiyar”, “koca adam”, “orman efendisi”, “kara hayvan” v.b. isimleri sayılabilir. Oreçenlar ise, bu tip şifreli konuşmaları ancak bir ayının inini keşfettiklerinde yaparlar.


Bahsi geçen bu âdetler, sadece ayı avı için değil, başka av hayvanları için de geçerlidir. Her avın kendine has bazı esrarlı ritüelleri vardır ve sadece hayvan için değil, bazen silâhlar ve tuzaklar için de özel kelimeler kullanılır, bu sebeple dışarıdan biri için avcı, dili anlaşılmaz özel bir şekil alır.


Ayının bu halklar açısından diğer orman hayvanlarına nazaran çok daha büyük bir öneme sahip olmasının sebebi, sadece kendine has bir hayat tarzı-kış uykusuna yatması-olması değil, Sibirya ormanlarında yaşayan en büyük ve güçlü vahşi hayvan olmasıdır. Bazı halklarda ayı korkusu o kadar güçlüdür ki, içlerinden çoğu ayı avına bile gitmezler. Maack, Tunguzların bir ağaç gövdesinde bir ayının diş izlerini gördüklerinde kendi işaretlerini de bu izin altına çizdiklerini anlatır ki, bu onların ayıyla karşılaşmak istemediklerini gösterir, zira inanışlarına göre kendi işaretini ayının diş izinin üzerine çizmek, ayıyla en kısa zamanda karşılaşmayı istemek anlamına gelir. Ayıların, kendisine iyi niyetle yaklaşanlara karşı merhametli oldukları inancı, Yakutlar arasında ayıyla karşılaştıklarında önünde diz çöküp ona; “Ormanın Efendisi, ormanını düşün ve oraya git, biz sana bir şey yapmayacağız, seni yaralamayacağız, oraya geri git” dediklerinde, ayının onlara bir şey yapmayacağı inancı şeklinde tezahür eder. Başka bölgelerde bu konuşma: “Senin buraların hâkimi olduğunu biliyoruz ve sana zarar vermek için gelmedik, bırak gidelim” şeklinde ifade edilir. Şorlar ormanda ayı ile karşılaştıklarında şapkalarını çıkartıp, ona “kendi yoluna git, muhterem varlık” derken, Teleütler, çocuklarına eğer ormanda ayı ile karşılaşacak olurlarsa; “Büyük amca, çocukları korkutuyorsun. Ne arıyorsun ve nereye gidiyorsun! Lütfen kendi temiz yoluna git” demeyi tembihlerler, avcılar da ayıdan bahsedecek olduklarında, onu rahatsız etmeyecek ifadelerle; “büyükbaba”, “büyükanne”, “baba”, “amca” gibi akrabalık kelimeleri kullanırlar. Bir ayının, kendisini yaralayan veya canını yakan kimseden en kısa sürede intikamını alacağına inanılır. İlkel toplumların inançlarına göre bir hayvan türünün herhangi bir üyesi veya öldürülen ayının “gölge ruhu” öldürülmesinin intikamını almak isteyebilir. Goldeler, bazı hastalıkların iyileşmesi veya avda uğur getirmesi için ayıların resimlerini yaparlar.

Aynı maksatla, başka vahşi hayvanların resimlerini yaptıkları da olur. Ancak bütün bu tehlikelerine rağmen, fırsat buldukça ayıları avlamaktan da çekinilmez. Postu, en değerli kürk, eti de en lezzetli et addedildiği gibi, avcılar daha cesur olmak için kanını içerler.

Ayrıca çok uzun bir zamandan beri yağı ve safra kesesi ilaç, dişleri ve pençeleri de büyü malzemesi olarak kullanılmaktadır. Bazı bölgelerde ayının ruhanî güçlerinin ancak çiğ olarak yendiğinde, yiyenlerin bedenine geçeceğine inanılır ve ayının bazı organları pişirilmeden çiğ olarak yenir. Avcı toplumlarının inanışlarında ayının ayakları, pençeleri ve dişleri gibi bazı uzuvlarının koruyucu özellikleri vardır. Yuvalarının korunması ve selâmeti maksadıyla Tunguzlar ayının ön ayaklarını çadırlarının kapısına asar, Şorlar da, kötü ruhları (aina) uzaklaştırmak için kapının yanına ayı ayağı koyarken, bazı yerlerde, evde bir çocuk varsa, onun yanına ayı ayağı, pençesi veya kürkünden bir parça asılır. Minussinsk Tatarları, ayının “Kapı ruhu” vazifesi gördüğünü düşünerek, ayıya karınca, mürdüm eriği ve bir zambak türünün (lilium martagon) kökleri sunulur. Teleütler, “Kapı ruhu”nu bir ayı postu içinde tasvir ederler. Glazov bölgesindeki Votyaklar da ayıyı “Evin ruhu” olarak tasavvur ederler. Yakutlarda, küçük çocukların beşiklerine bir ayı ayağı koymak âdeti vardır. Kolysman bölgesindeki Telengütler hayvan sürülerinin çoğalması için çadırlarında daima bir ayı ayağı bulundurur, Şorlar, ishal olan sığırlarının sağlıklarına kavuşmaları için boyunlarına bir ayı pençesi bağlar, Altay Tatarları başı ağrıyan kişinin ağrısını dindirmek için kafasına bir ayı pençesi asarlar. Turuhansk bölgesinde de ren geyiklerine kurtların saldırmaması için, boyunlarına ayı pençeleri asılır. Ayının dişleri de birçok yerde büyü maksadıyla kullanılır.


İlkel halkların tasavvurunda, vahşi hayvanların vücudunun herhangi bir parçası hayvanın bütün fizikî ve ruhî güçlerini temsil eder ki, bu inanç tarzı edilen yeminler de, meselâ masumiyetini ispatlamak isteyen bir Tunguzun, bir ayı postunu, pençesini veya dişini ısırarak; “eğer yalan söylüyorsam, ayı beni yesin” biçiminde ifade edilir. Benzeri biçimde Yakutlar yemin ederken, bir ayı kafatasına oturup, ısırarak veya öperek, Altay Tatarları oturdukları bir ayı postunun ağzını öpüp, koklayarak, bazı bölgelerde ayı kafatasından su içilerek, Soyoteler ayının ağzını koklayıp, kafasını veya ayağını yalayarak, bazı kabileler arasında ise, bıçakla ayının kafasından tüyler kopartılarak “ayı üzerine” yemin edilir ki, benzeri geleneklere Sibiryadaki Fin kabileleri arasında da rastlanır.


Ayıların dışındaki diğer orman hayvanlarının uzuvları büyülerde kullanılır. Kuzey Buz denizi kıyılarındaki halkların kemerlerine Kutup ayısı dişleri asmalarına, benzer şekilde Amur bölgesi halkları da kaplan dişleri ve pençelerini kemerlerine asar veya ren geyiklerini korumak için kuyruklarına kaplan kürkü parçaları bağlarlar. Priajanski bölgesi Tunguzları vahşi yaban geyiklerinin dişlerini bir nevi uğur olarak üzerlerinde taşırken, Yakutlar, kötü ruhları evlerinden uzak tutmak için bir ipe dizilmiş tavşan kulaklarını, kuyruklarını veya yaban tavuğunun kuyruk tüylerini evlerinin tavanına asıp, ahırın kapısına astıkları baykuş kafasının da ahırı koruyup gözeteceğine inanırlar. Bazı hayvanların uzuvları, özellikle küçük çocukları korumak için kullanılır. Yakutlar, çocukların beşiklerine ayı ayakları dışında, yırtıcı kuş pençelerini astıkları gibi, bazen samur kafatası veya doldurulmuş tavşan kürkünü de aynı maksatla kullanırlar. Goldeler, çocukların beşiğine vaşak kemiklerini, Altay Tatarları beşiğin iplerine dağ keçisi, koyun ve kuş kemikleri asarak, bunların tıkırtılarının çocuklara huzur verdiğine inanırlar. Hiç şüphesiz bu âdetin kökeninde de çocukları koruma maksadı vardır. Bazı Samoyed boylarında kızaklarda bulundurulan bir kurt postunun, ren geyiklerini kurt saldırısından koruyacağına inanılır.


Her ne kadar ayı, diğer orman hayvanlarına nazaran en çok korkulan ve saygı duyulan hayvan olsa da, avcının veya karısının avlanan hayvan ile ilişkisi veya avın kemikleriyle yapılan ritüeller de ayı diğer hayvanlar arasında temel olarak çok büyük bir farklılık gözlenmez.




Uno Harva'nın Altay Panteonu adlı kitabında alıntılanmıştır.

Çeviren: Erol Cihangir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak