YAZAGIL
Devlet tanrısı. Devleti korur. Yasaların ve devlet otoritesinin önemini vurgular. Türk tarihi, devlet geleneğinin en köklü uygulamalarını içerdiğinden böyle bir tanrının varlığı da şaşırtıcı değildir.
YAZ HAN
Yaz tanrısı. Yılın en sıcak dönemi olan yaz mevsiminin tanrısıdır. Bu mevsimi düzenler ve zamanında başlayıp zamanında sona ermesini sağlar. Yazın gerçekleşecek olayları belirler. Yayla köylerini korur.
YEDiLER
Yedi Ulular. Yedi bilge kişi. Tanrısal bir lütuf sonucu hikmet sahibi olduklarına inanılır. Birkaç değişik anlamda kullanılır:
1. Yedi Yalvaç: Kendilerine özel görevler verilmiş peygamberler. Halk inancında bunların her birinin göğün bir katında bulunduğu söylenir.
2. Yedi Eren: Tanrı dostu olan ve gözlerden uzakta yaşayan yedi kutlu kişi. Onların hürmetine dünyanın yok olmadığı, ayakta durduğu inancı yaygındır.
3. Yedi Ozan: Ölümden çekinmeden doğruyu söyleyen kişilerdir. Özellikle Alevi inancında önemi olan bir kavramdır. Kökeni İslamiyet öncesi dönemlere kadar uzanır.
Yedi kişinin bir araya gelmesi anlayışı Türk ve Moğol mitolojilerinde değişik biçimlerde ortaya çıkar. Örneğin; Türklerin "Yeteğen" (Yediler) olarak bildikleri Büyükayı takımyıldızındaki yedi yıldıza Moğollar "Yedi Bilge" veya "Yedi Yaşlı" derler.
YEL ANA
Rüzgar tanrıça. Macarlara göre dünyanın sonundaki büyük bir dağda bulunan bir mağarada yaşar ve bu mağaranın etrafında güçlü fırtınalar döner. Bu mağarayı koruyan Yel Ana kendisi güçlü bir kasırga olup eser. Macar Mitolojisi içerisindeki önemli kişiliklerden birisi olarak yer alır. Özbeklerse fırtına veya şiddetli rüzgarlar çıktığında onu çağırıp, "Çal Mama! Çal Mama!" (Yel Ana! Yel Ana!) diye bağırarak kendisinden bunları dindirmesini isterler.
YEL ATA
Rüzgar tanrı. Macarlar "Szel Kraly" (Yel Kralı) olarak da anarlar. Tüm silahları gümüştendir. Dünyadaki tüm fırtınaların, rüzgarların, kasırgaların, hortumların, tayfunların yöneticisi olan tanrıdır. Asya'da harman savurmak isteyen köylüler "Yel Ata, gel atına saman götür diye bağırarak onu yardıma çağırırlar. O da geldiğinde rüzgar estirerek harmanı savurur ve buğdaydan ayrılan samandan bir avuç alarak atına yem alarak götürdüğüne inanılır. Atı rüzgara dönüşebilir ve böylece bir anda istediği yere ulaşır. Anadoluda kullanılan "yel gibi gitmek" deyimi bir mecaz olduğu kadar aynı zamanda da bu anlayıştan da kaynaklanır. Güney Anadolu'da özellikle Türkmenlerin başlıca ziyaret yeri olan Yel Baba Türbesi bulunur. Kutlu sayılan bu mekanı özellikle vücuduna "yel girmiş" ve iyileşmeyen hastalar ziyaret etmektedirler. Etrüsklerdeyse "Cel" adlı bir yeraltı tanrısı vardır.
YEL İYESİ
Rüzgarın koruyucu ruhu. Her rüzgarın kendi iyesi vardır. Eski Türk halk inancında koruyucu ruhlara bağırmak veya yüksek sesle çağırmak çoğu zaman saygısızlık ve tehlikeli olarak algılanır. Ancak bunun en önemli istisnası Yel İyesidir. Çünkü rüzgara ihtiyaç olduğunda çağırabilmek için onun çıkardığı sesten daha güçlü bir biçimde bağırmak gerekir ki duyabilsin.
YER İYESİ
Toprağın koruyucu ruhudur. Her arazinin farklı bir iyesi vardır. Yılan kılığında toprağı korur. Yılan ise ölümsüzlüğü ve yeniden doğuşu simgeler. Eski Türklerde her yıl hasattan önce onun için kurban verildiği bilinmektedir. Toprağın her karışında onun yaşadığı söylenir. Toprakta yaşayan canlılarla konuşur. Halk inanışına göre ayılar isimlerinin söylendiğini topraktan işitirler. Çünkü "Çir Kulaktu" (Yer Kulağı) onu duyar. Ayının yaşadığı yer de toprak ve yeraltıdır. Anadolu'da kullanılan "Yerin kulağı vardır" deyimi de bu anlayışı ifade eder. Bu inanç yılan, köstü (köstebek), geleni (tarla faresi) gibi canlılar için de geçerlidir. Hatta gerektiğinde insanlarla da konuşur. Her söyleneni işitir, her gizli kötülüğü görür ve zamanı gelince açığa çıkarır. Toprağın içinde hiçbir şeyi gizli tutmayacağı yönünde bir andı bulunduğu söylenir, bu nedenle gizlice öldürülüp toprağa gömülen herkesin bir biçimde mezarının ortaya çıkmasını sağlayacağına inanılır. Bosna Hersek'te 20. yüzyılda Avrupa'nın göbeğinde yaşanan soykırımda saklanan toplu mezarlar, mavi kelebeklerin beklenmedik sayıda çok görüldüğü yerlerde bulunmuştur. Çünkü bu kelebekler yavşan otuna konmakta ve ondan beslenmektedirler. Yavşan otuysa cesetlerin toprağa saldığı organik maddelerin bol bulunduğu yerlerde büyümektedir.
YEREH
Aile tanrısı. Aileyi ve evi korur. Ağaç kabuğundan örülerek kapı arkalarına yerleştirilen sepetlerin içinde yaşar. Onun için özel olarak yapılan ve yedi nesil boyunca sağlam olarak saklanan bu sepetlere "Yereh" veya "Yereh Türkelli" adı verilir. Genç kızlar gelin olduklarında sepetlerini de (yani koruyucu ruhlarını da) birlikte yanlarında götürürler ve çeyiz anlayışının kökeni de olasılıkla bu uygulamaya dayanmaktadır. Çok sevdiği için soğanların yanına kendisine "sungu" olarak yemek bırakılır. Deri hastalıklarının iyileşmesi için ona dua edildiği de çeşitli kaynaklarda yer alır. Yer-Tanrı kavramı ile bağlantılı bir varlık olarak da görülür. Slav halk inançlarına "Berehin/ Beregin" (Bereginya/Berehinya) olarak geçmiştir.
YER-SU
Yer ve su unsurlarıyla buralardaki ruhları da içeren doğal varlıkların tamamını kapsayan bir anlayıştır. Bu anlamda kutsal bir güç ve yaşam enerjisidir fakat maddi varlıklardan da soyutlanmış değildir.
İnsanlar bu enerjiyle (ve bu enerjiyi taşıyan soyut varlıklarla) doğrudan bağlantı ve iletişim kurabilirler. Çünkü insana en yakın olan soyut katman burasıdır. Yer-Su ruhlarıysa kendi içlerinde birkaç büyük alt kategoriye ayrılabilir: Dağ Ruhları, Orman Ruhları, Su Ruhları ... Diğer ruhları bunların içinde veya bunlara bağlı olarak yer alan soyut varlıklar olarak düşünmek mümkündür. Fakat bu kesin bir sınıflandırma değildir çünkü farklı bakış açılarında yüzlerce ruh tespit edilebilir. Bazen unutulmuş ataların ruhları da bunlara katılırlar. Yer-Su ruhları Toprak Ana'ya bağlıdırlar ve onlara saygı göstermek gerekir.
Örneğin bir ormana girildiğinde dikkatli davranılmalıdır. Sesli konuşulmaz, dallar kırılmaz, taş atılmaz; aksi takdirde orman ruhları kızabilirler. Doğayı kirletmeninse bereketi azaltacağına inanılırdı.
Eğer insan doğadan bir şey alacaksa, bu ancak doğa ruhlarının izniyle mümkün olur. Bu yüzden Yer-Su'ya şükrederler. Göç Destanı'nda anlatıldığına göre, Türkler kutsal bir kayayı Çinlilere verdiklerinde bitkiler solar ve salgın hastalıklar yaydır. Sadece hayvanların "Göç! Göç!" diye bağırmaları işitilir. Bu şekilde Yer-Su ruhları yapılan bu büyük saygısızlığı cezalandırırlar. Yer-Su anlayışı Moğol bayrağında simgesel olarak yer alır.
YER TENGRI
Yeryüzü tanrıçası. Genellikle dişil olarak algılanır. Ancak soyut bir varlıktır ve insan biçimli olarak pek fazla tasvir edilmemiştir. Gök Tengri'nin yanında ikinci planda kalır. Yer Tengri'ye beyaz tavuk, balık, koyun veya öküz kurban edilir. Kesilen hayvanların özellikle başı toprağa gömülür. Bazı masallarda zayıf ve çelimsiz çocuklar ana babaları tarafından toprağa gömülürler, orada güçlenip üç gün sonra bir yiğit olarak çıkarlar. Yakut destanlarında, ileride yenilmez olacak yiğitler çocukken sıska ve zayıf oldukları için anne-babaları bile evlat olarak kabul etmezler. Ancak kutlu bir kişi gelip onları toprağa gömdükten sonra güçlenirler, güçlü ve yakışıklı kahramanlara dönüşürler. Çünkü Yer Tengri onu beslemiştir. Anadolu'da bazı yörelerde günümüzde bile delileri kuyuya salladıklarına tanık olunur, böylece onların akıllanacağına inanılmaktadır. Bazen Yer Tengri büyük bir kayın ağacının gövdesinde yaşayan ak saçlı bir kadın olarak betimlenir. Kimi anlatılarda insani özellikleri ve nefsani duyguları simgelediği de görülür.
YETEGEN
Avrupa kültüründe Büyükayı olarak bilinen takımyıldıza Türklerde verilen isimdir. Bunların yedi at hırsızı haydut olduğu söylenir. Bir obadan çalarak kaçırdıkları atlar ve peşlerinde kendilerini kovalayan atlılarla birlikte göğe savrulmuşlardır. Bu nedenle haydutların bu yıldızlara bakarak yollarını buldukları söylenir. Türk kültüründe bu takımyıldıza Yedi Kağan (Yedi Hakan), Yedi Uğru (Yedi Hırsız), Yedi Karakçı (Yedi Haydut) ya da (Yedi Kör) adı verilir. Kimi zaman da Yedi Arkar (Yedi Dağ Koyunu) olarak anılır. Moğollarsa "Yedi Bilge" veya "Yedi Yaşlı" anlamındaki tabirleri kullanırlar.
Bahattin Uslu’nun Türk Mitolojisi adlı kitabından alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder