8 Nisan 2023 Cumartesi

NASIL ÖLDÜRÜLDÜLER-3

 

Hz. HAMZA (r.a.) (625)


Peygamberimizin amcasıdır. İslâm'ın ilk dönemlerinde Müslüman olmuş; pehlivanlığı, cesareti  ve kahramanlığı ile ün salmıştır.

Medine'ye hicretten sonra müşrik ordusuyla yapılan Uhud Savaşı sırasında, Vahşî isimli bir kölenin ustaca fırlattığı kısa bir mızrakla şehid edilmiştir. Daha sonra mübarek nâşı parçalanarak; burnu, kulakları ve diğer azaları kesilen Hazreti Hamza, "Şehidlerin Efendisi" olarak tarihe geçmiş, vefat ettiği meydana defnedilmiştir.

İlginçtir ki Hazreti Hamza'yı şehid eden Vahşî ve vücudunu parçalayan müşriklerin çoğu daha sonra Müslüman olarak, İslâm'a hizmet için yarışmışlardır. Nitekim Vahşî Müslüman olduktan sonra yalancı peygamber Müseyleme'yi katlederek şeref kazanmıştır.




Hz. HARAM b. MİLHAN (r.a.) (626)


Sevgili Peygamberimizin arkadaşlarından; Suffe ehli sahabelerden, bilgili ve fedakar bir kimsedir. Bi'ri Maûne Faciası sırasında, Amir b. Tüfeyl'in bir adamı tarafından sırtından saplanıp göğsünden çıkan bir mızrak darbesiyle şehid edilmiştir. Onu, Reis Amir'in kaş göz işaretiyle arkasından mızraklayan Cebbar isimli şahsın anlattığına göre Haram B. Milhan, mızrağı yedikten sonra iki avucuyla kavramış, kanlı ellerini yüzüne sürerek: "Vallahi kazandım gitti!" diye haykırmış ve şehid olmuştur. Bunu duyan ve çok şaşıran Cebbar da daha sonraki günlerde Müslüman olmuştur.


Haram b. Milhan ve yetmiş kadar arkadaşını Maûne Kuyusu civarında kadeden Amir b. Tufeyl ve kabilesi,  Resûlullah'ın bedduası ile, deve humması  denilen  bir  hastalığa  yakalanarak topluca helak olmuşlardır.




Hz. MUS'AB b. UMEYR (r.a.) (625)


Mekkeli asil ve zengin bir ailenin oğludur. Resûlullah'a ilk iman eden gençler arasına girmiş, onun tarafından yetiştirilerek Medineli Müslümanları teşkilatlamak üzere gönderilmiştir.

Son derece yakışıklı, güzel konuşan, etkili ve samimi bir sahabedir.  Uhud Savaşı sırasında müşriklerce şehid edilerek dünyadaki hayatını tamamlayıp Cennet yurduna göçmüştür. Defni sırasında üzerine örtecek bir kefen bulunamadığından, Peygamberimizin, cenazesi başında gözyaşı döktüğü rivayet edilmiştir.




Hz. ZEYD b. HARİSE (r.a.) (629)


Küçük bir çocukken kaçırılıp köle yapılan Zeyd b. Harise, Hazreti Hatice tarafından Peygamberimizin hizmetine verilmiş ve burada yetişerek İslâm'ı ilk kabul eden sahabelerden biri olmuştur.

Daha sonra kendisini bulan öz babası ile memleketine dönmeyip Peygamberimizin yanında kalmayı tercih eden Hazreti Zeyd, Medine döneminde, Mûte'ye gönderilen İslâm ordusuna başkomutan tayin edilmiştir. Sayıca kendilerinden çok üstün olan Bizans ordusu karşısında kahramanca vuruşan Hazreti Zeyd, düşmanlarının vurduğu yüzlerce mızrak darbesi ile şehid oldu.  Savaşın başlangıcında sayıca az olduklarını söyleyerek geri dönmek isteyen bazı arkadaşlarına: "Biz ne sayı, ne kuvvet ve ne de çokluk için harbederiz. Biz ancak dinimiz için döğüşürüz!" demiştir. Kur'an-ı Kerim'de ismi açıkça zikredilen tek sahabe O'dur.




Hz. CAFER-İ TAYYAR (r.a.)  (629)



Peygamberimizin amcası Ebû Talib'in oğlu, Hazreti Ali'nin ağabeyidir. İslâm'ın ilk günlerinde Habeşistan'a hicret etmiş, on yıl kadar orada kaldıktan sonra, Hayber'in fethi sırasında Medine'ye gelmiş ve Resûlullah tarafından Mûte'ye gönderilen 3000 kişilik İslâm ordusunun ikinci komutanı olarak tayin edilmiştir. Mûte'de sayıca çok üstün olan Bizans ordusu karşısında Hazreti Zeyd b. Harise'nin şehadeti ile komutayı devralan Hazreti Cafer, kahramanca ileri atılmış,  nihayet sağ elini koparan bir darbe alınca İslâm sancağını sol eliyle tutmuş; o da koparılınca göğsü ve pazularıyla sancağı kavrayıp yere düşürmemiş, nihayet bir başka kılıç darbesiyle ikiye parçalanıp şehid olmuştur. Peygamberimiz bir Hadis-i Şeriflerinde: "Cafer'i Cennet'te gördüm. Onun kana boyanmış kanatları vardı" buyurmuştur.




Hz. ABDULLAH b. REVAHA (r.a.) (629)


Medineli Müslümanlardan, yani Ensardandır. Kudretli bir şair; ince, zarif ve soylu bir sahabe idi. İslâm'a pek çok hizmetler yaptıktan sonra Mûte'ye gönderilen orduya üçüncü kumandan olarak tayin edilmiş, Hazreti Zeyd ve Cafer'in şehadeti üzerine İslâm sancağını eline alarak düşman üzerine atılmış ve kahramanca çarpışarak şehid olmuştur. Peygamberimiz bir Hadis-i Şeriflerinde Mûte şehidleri için: "Onlar cennette benim yanıma yükseltildiler" buyurmuştur.




HÜSREV PERVİZ (630)


M.S. yedinci yüzyılda yaşamış İran hükümdarlarından biridir. Dedesi, adaletiyle meşhur olduğu söylenen Nûşirevan'dır.

Peygamberimiz zamanında iktidar koltuğunda oturan Hüsrev Perviz'e İslâm'a davet mektubu gönderildiğinde  o,  Peygamberimizin  adının kendi adından önce yazılmış olduğunu görüp sinirlenmiş, mektubu parçalayarak yere atmıştır. Kibirli, zalim ve düşük karekterli bir kral olan bu adamın hareketi Resûlullah'a haber verildiğinde  O: "Allah da onun mülk ü saltanatını parçalasın!" buyurmuştur.

Aradan çok geçmeden, iktidar hırsıyla harekete geçen Kisra'nın oğlu, bulduğu ilk fırsatta babasının karnını kılıçla deşerek öldürmüş ve onun tahtına oturmuştur. Daha sonra kız kardeşi saltanatı  ele  geçirmişse  de  bir  süre  sonra Müslümanlar bütün İran topraklarını fethederek kisraların iktidarına son vermişlerdir.




Hz. ZEYD b. ASIM (r.a.) (632)


Peygamberimizin sevgili sahabelerindendir. Çocuk yaşta iken anne ve babası ile birlikte Akabe'de Resûlullah'a biat ederek Müslüman olmuş; Medine'de İslâm'ın yayılması için çalışmış ve Resûlulah'ın vefatına yakın bir sırada ortaya çıkan yalancı peygamber Müseyleme'ye, Peygamberimizin bir mektubunu götürmek üzere elçi olarak görevlendirilmiştir. Genç ve iman yüklü bir sahabe olan Zeyd, Müseyleme'nin yanına varıp Peygamber mektubunu verdiğinde, yalancı peygamber çok sinirlenmiş ve elçiye zeval olmaz kaidesini de hiçe sayarak Zeyd b. Asım b. Habib'i hunharca katlettirmiştir. Onu, kendi peygamberliğine inandırmaya kalkışınca red cevabı alan Müseyleme;  önce sağ,  sonra sol kulağını, daha sonra da burnunu, parmaklarını ve diğer azalarını kestirerek işkence ile öldürmesine rağmen Zeyd b. Asım hiç bir fütur getirmemiş  ve son nefesine kadar  kelimei şehadeti haykırmaktan geri durmamıştır.




MÜSEYLEMETÜ'L- KEZZÂB (633)


Peygamberimizin vefatına yakın bir sırada ortaya çıkarak kendisinin de Allah'ın elçisi olduğunu ilan eden ve kısa sürede etrafına toplanan kimselerle büyük bir güç oluşturan Müseylemetü'l - Kezzab, Hazreti Ebubekir zamanında, üzerine, Halid b. Velid komutasında gönderilen ordu ile çarpışmış; tarihin en kanlı muharebelerinden biri olan bu savaş sonunda, bir bahçe içinde sıkıştırılarak, Uhud Savaşı'nda Hazreti Hamza'yı  şehid eden Vahşi'nin aynı mızrakla kendini vurması sonucu öldürülmüştür.

Bu kanlı muharebede ensar ve muhacirin önde gelen birçok siması da şehid olmuşlardır ki içlerinde Hazreti Ömer'in kardeşi Zeyd b. Hattab ve Ensarın reislerinden Sabit b. Kays'da vardır.


Tarihî kayıtlara göre Peygamberimizin "Yalancı Müseyleme" sıfatını uygun gördüğü bu adam, Benî Hanife kabilesine mensup; ufak tefek, fakat teşkilatçı ve hatip bir kimseydi. Resûlullah'ın başarılarını gördükten sonra, kabilesi Hanefilerin de tıpkı Kureyşliler gibi üstün bir konuma geçmesini istemiş, en azından iktidarı onlarla paylaşmayı arzulamıştı. Önceleri İslâm'ı kabul eden Beni Hanife, onun bu teklifleri üzerine dinlerinden dönüp irtidat ederek kendisine bağlanmışlar ve verdikleri sözde durarak son anına kadar onun yanından ayrılmayıp kılıçtan geçirilmişlerdir.



Hz. IKRIME (r.a.) (634)


İslâm'ın en azılı düşmanlarından biri olan Ebû Cehil'in oğludur. Mekke'nin Fethi sırasında öldürülmesi için hüküm çıkarılmışsa da, hanımının Müslüman olması ve şehirden kaçan kocasını da bulup getireceği ve onun da İslâm'ı kabul etmesini sağlayacağını söylemesi üzerine affa uğradı. Gerçekten bu fedakar hanım, İkrime'yi bir deniz sahilinde buldu ve Peygamberimizin huzuruna getirerek Müslüman olmasını sağladı.

İkrime bundan sonra seçkin sahabeler arasına girdi ve üstün komuta yeteneği sayesinde birçok parlak zaferle kendini gösterdi. Daha önce İslâm'a ve Müslümanlara verdiği zararları ödercesine çalışıyor, büyük bir iman ve tevbe ile eski hatalarını affettirmeye uğraşıyordu.

Hazreti Ebubekir'in vefatına yakın bir sırada, Yermuk'ta, sayıca çok üstün Bizans ordusu ile çarpışmaya giren Müslümanların arasında İkrime b. Ebû Cehil'de vardı. Orada büyük bir cesaret ve kahramanlıkla savaştı ve İslâm ordusu, Halid b. Velid'in komutasında parlak bir zafer daha kazanırken Hazreti İkrime ve oğlu Amr, aldıkları yaralar sebebiyle şehid oldular.

Bu harp esnasında, kendisinin ileri atılmasına engel olmak isteyen başkomutana,  Hazreti İkrime'nin şöyle söylediği rivayet edilmiştir:

"Beni bırak ey Halid! Senin, Resûlullah'la güzel bir geçmişin var. Halbuki ben ve babam Resûlullah'a en çok eziyet edenlerdendik. Beni bırak da daha önce yaptıklarımı ödeyeyim. Resûlullah'a karşı birçok yerde savaştım. Bugün Bizanslılara karşı savaşmaktan mı kaçayım?"



NASIL ÖLDÜRÜLDÜLER?

YAZAN: AHMET EFE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak