4 Nisan 2023 Salı

ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ 1077 – 1308


BİRİNCİ MESUD: 1116 - 1155


Birinci Kılıçaslan'ın yerine oğlu Mesud geçti. Kılıçaslan'ın ölümü ile devletin birliği bozuldu. Birçok beyler Büyük Selçuklulara tabi oldular. Bizanslılar Akşehir'e kadar ilerlediler. II. defa tahta on bir yaşında büyük oğlu Melikşah geçtiyse de; memleketi idare edemedi. Bunun üzerine Birinci Mesud geçerek: Devletin birliğini kurdu. Mesud, Danişmendliler ve Bizanslılar'la savaşıp onları yola getirdi. Urfa'yı, Musul Atabey'i ( İmadeddin Zengi), Haçlıların elinden alınca Haçlılar Avrupa'dan yardım istediler. Bu defa ikinci Haçlı Seferi başladı. Avrupa Kralları bu sefere komutanlık ettiler. Alman imparatoru (Üçüncü Konrat) ve Fransız Kralı (Yedinci Lui) Haçlı ordularıyla Anadoluya çıktılar. Sultan Mesud, Alman ordusunu Tarsus geçitlerinde yakalıyarak tamamen perişan etti. Konrat yaralanarak İznik'e kaçtı. Fransa Kralı Yedinci Lui ordusu ile Baba dağına geldiği zaman Mesud onların da üzerine akın ederek bu orduyu da perişan etti. Lui canını Antakya'ya dar atabildi. İkinci Haçlı seferi de böylece yok edildi.

Mesud 39 yıl saltanat sürdü. 1155 tarihinde 57 yaşında iken Konya'da öldü. Yerine oğlu İkinci Kılıçaslan geçti.

İKİNCİ KILIÇASLAN: 1155 ·1192


İkinci Kılıçaslan babasının yerine geçince Danişmendlilerle uğraştı. Bunlar Anadolu'nun birliğini bozuyorlardı. Çünkü Anadolu'ya bir Sultan yeterdi. Danişmendliler Yağı Basan'la uğraştı. Onun ölümü üzerine Danişmend devletini ortadan kaldırdı. 1157 tarihinde Sultan Sancar'ın ölümüyle Büyük Selçuklu İmparatorluğu da yıkıldıQ. Onun yerine Anadolu Selçuk Sultanlığı kaldı. İkinci Kılıçaslan fetihleriyle bu devleti imparatorluk haline getirdi.

Bizans imparatoru (Manuel Komnen) büyük bir ordu hazırlıyarak Selçuk topraklarına saldırdı. İkinci Kılıçaslan 60.000 kişilik bir ordu ile Bizanslıların karşısına çıktı. İki ordu Eğridir gölünün kuzeyinde bulunan Çardak boğazında (Miryokefalan) mevkiinde çarpıştı (1176). İkinci Kılıçaslan bu orduyu tamamen çevirerek imha etti. İmparator, zorlukla kaçabildi. Türklerin eline pek çok ganimet geçti. Bu zaferden sonra Selçuklular için Bizans tehlikesi kalmadı. Anadolunun ebediyyen Türklerin olduğu bir kerre daha gerçekleşti.

İkinci Kılıçaslan zamanında üçüncü Haçlı Seferi oldu. (Selahaddin - Eyyubi) ordusuyla Kudüs'e hücum ederek bu şehri haçlıların elinden aldı. Avrupalılar tekrar Kudüs'ü almak üzere üçüncü haçlı seferini hazırladılar. Bu sefere Fransız Kıralı Filip Ogüst, İngiltere Kralı Aslan Yürekli Rişar ve Alman imparatoru, Frederik Barbarus katıldılar. Frederik Barbarus Anadolu'ya çıkarak Konya'ya kadar geldi. Kılıçaslan kuvvetleri bunlara fazla zayiat verdirdiğinden Konya'dan Adana'ya doğru yollandılar. Frederik Silifke'ye geldi.  Buradan akan Göksu'yu geçerken düşüp boğuldu. Bir kısım askeri de kılıçtan geçirildi. Bundan sonra Haçlılar Anadolu'ya gelmediler. Diğer beş seferi denizyolundan yaptılar.

İkinci Kılıçaslan, eyaletleri on bir oğluna verdi. Fakat oğulları arasında Saltanat kavgaları çıktı. İkinci Kılıçaslan 1192 yılında Konya Aksaray'ında öldü. Yaşı 77 idi. Onu Konya'da Sultan Mesud camii yanındaki bir Kümbede gömdüler.  Yerine oğlu (Rüknüddin Süleyman) geçti. Erzurum'u Saltuklulardan aldı. Fakat 1204 de öldü. Yerine (Gıyaseddin Keyhüsrev) geçti. Bu Sultanlara kadar Anadolu Selçukluları kurulma devrini yaşadı. Sultan Keyhüsrev'le de yükselme devrine girdi.  Artık Anadolu'ya Türk'ler tamamen yerleşmişler ebedi bir yurda sahip olmuşlardı.



YÜKSELME DEVRİ


Anadolu Selçuklu Sultanlığının temelini Kutalmış oğlu Süleyman Şah atmış, onun oğlu Kılıçaslan, Sultan Mesut ve ikinci Kılıçaslan Haçlı Seferleri felaketini atlatarak devletin yükselmesini sağlamışlardı. Horasan'da Büyük Selçuklu İmparatorluğu sönerken bu hanedanın bir kolu olan Anadolu Selçukluları yeni devleti devam ettirmişlerdir. Alpaslan ve Melikşah zamanında Türkleşen Anadolu Süleyman Şah ve Birinci Kılıçaslan zamanında (kurulma devri) ni yaşamıştır. Gıyaseddin, Birinci Keyhusrev ve İzzeddin Birinci Keykavus devirlerinde ise Anadolu Selçuklu Sultanlığı (Yükselme Devrine) girmiş, Sultan Alaeddin Keykubad da bu devri daha fazla yükseltmiştir.



GIYASEDDİN KEYHUSREV I.


Anadolu Selçuklu Tahtına Yedinci Hükümdar olarak 1205 tarihinde Gıyaseddin Keyhusrev I. çıktı. Babası ikinci Kılıçaslan'dı. 1169 tarihinde Konya'da doğmuştur. Onbir oğlan kardeşinin en küçüğü idi. Babası Keykusrev'i çok sevdiğinden onu vali yapmıştı. Ayni zamanda kendine veliaht seçmişti. Sultan Kılıçaslan hastalanmış hayatından ümidini kesmişti. Oğulları içinde çok sevdiği küçük oğlu Keyhusrev'i yanına çağırıp ona:

Ey oğul. Bil ki ben bu fani dünyadan göçüyorum. Hayatım · sönmek üzeredir. Sen Saltanat bağının yeni yetişmiş meyvası ve Yüce Tanrı'nın lütuf ve Kerem bahçesinin çiçeğisin. Tahta senden daha elverişli kimseyi ve tahtıma senden daha layık olanı görmüyorum. Seni, kardeşlerin arasından bundan dolayı seçdim. Şahlık vasıflarını ancak sende buldum. Tanrı emaneti olan bu halkın başına seni geçiriyorum. Mülk ve canlarını sana emanet ediyorum, dedi ve Kur'an'dan bir Ayet okuduktan sonra:

Ey oğlum, Tanrıya ortak koşma, çünkü Allaha ortak olmak isteyen daima felakete uğrar. Doğruluktan ayrılma. Halka karşı yüzünü ekşitme. Yeryüzünde gururla yürüme, çünkü Tanrı mağrurları sevmez. Öğütlerine devamla:

Oğul! Vefasız dünya hiç kimseye kalmadı. Onun gülüşü bulutun ağlayışı gibi süreksiz, onun ağlayışı, şimşeğin gülüşü gibi devamsızdır. Bir saat gülersen, bir yıl ağlarsın. Eğer sana bir kötülük erişirse bu dünyanın adeti icabıdır. Şeklindeki bu güzel ve manalı sözleri oğluna söyledikten sonra:

Devlet büyükleri gelsinler; dedi, onlara da:

Benim saltanatımın güneşi sönmek üzeredir. Mülk sahipsiz ve şehir büyüksüz olmaz. Biri göçer, öteki yerine geçer. Cihan başsız olmaz. Ben Keyhüsreve tahtımı veriyorum. Devlet kapısını ona açtım. Tahtıma varis buldum. Size; ona itaat etmek, ardından yürümek düşer dediği zaman büyükler gözyaşları döktüler. İkinci Kılıçaslan hasta döşeğinde oğluna tahtını verdi. Çok geçmeden öldü. Birinci Keyhüsrevi tahtına oturttular. Devlet büyükleri tahtın sağına ve soluna oturdular. Sayısız altın ve gümüş paralar serptiler. Memleket büyüklerine hediyeler gönderildi. Herkesin sevinci arttı. On gün eğlenceler yapıldı. 1205

Gıyaseddin birinci Keyhüsrev'in tahta geçişini duyan kardeşleri ayrı ayrı kıskançlık duydular. Herbiri yurdun bir yerinin idaresini ellerine almışlardı. Tokat'da Rükneddin ikinci Süleyman, Niksar'da bir oğlunu, Elbistan'da Tuğrulşah, Kayseri'de Sultanşah, Sivas'ta Melikşah, Malatya'da Kayserşah, Konya Ereğli'sinde Sancarşah, Amasya'da Ergunşah, Ankara'da Mesud Şah bulunuyordu. Bunların hepsi Birinci Keyhüsrev'i kıskanarak Rüknüddin Süleyman'ın hizmetine girdiler. Bunlardan yalnız ikinci Süleyman bir ordu ile Konya üzerine yürüdü. Birinci Keyhüsrev tahtını terke mecbur oldu. Bir akşam üzeri gök'ün mavi kubbesinde yıldızlar, açılmış taze çiçekler gibi parlamaya başlamıştı. Keyküsrev üç oğlu Keyferidun, Keykavüs ve Keylanbant'la Konya'yı terk etti. Buradan Bizans'a gitti. İmparatorun misafiri oldu. Rükneddin Süleyman sekiz yıl saltanattan sonra öldü. Yerine üçüncü Kılıçaslan geçti. Fakat pek gençti. Bundan faydalanmak isteyen birinci Keyhüsrev Anadolu'ya gelerek bir ordu ile Konya'nın üzerine yürüdü. Halk Keyhüsrev'i şehre sokmadı. O da kızarak halkın bağlarını baltalarla kestirdi. Evlerini de ateşe verdi. Genç Sultan, üçüncü Kılıçaslan anlaşmaya taraftar oldu. Birinci Keyhüsrev Kılıçaslan'ı tahtından indirip Tokat'a gönderdi.

Ertesi gün güneş doğarken Keyhüsrev, siyah çetirin altında Konya'dan içeri girdi. Coşkun bir deniz gibi dalgalanan ve sayısız yağmur tanelerinden çok olan ordusu da onu takip etti. İkinci defa Atalarının tahtına oturdu. Ruhlara yeni bir neşe, orduya ise yeni bir şenlik geldi. Çünkü babası ona tahtını vermişti. O da kudretli ve cesurdu.


 

ANTALYA'NIN ALINIŞI



Birinci Keyhüsrev ikinci defa tahta oturunca devlet işleriyle yakından ilgileniyor, halkın dertlerini dinliyordu. Bir gün huzura bir kaç tüccar girdi. Ağlaşarak dert yandılar ve dediler ki:

Ey Yüce Hakan! Biz tüccar kafilesiyiz. Çoluk çocuklarımızın helal yiyeceklerini kazanmak için başımızı tehlikeye koyduk. Yorucu yolculuklara katlandık. Çocuklarımızın gözleri yollarda kaldı. Mısır'dan mal alıp İskenderiye'ye geldik. Oradan bir gemi ile Antalya'ya geldik. Buradaki kafirler ne kadar mallarımız varsa elimizden aldılar. Bizlere eziyet ettiler. Gülerek de bize Konya'da oturan Sultanınıza söyleyin de bizim elimizden mallarınızı geri alsın. Derdinize çare bulsun dediler. Birinci Keyhüsrev bu sözleri dinleyince fena halde hiddetlendi ve:

And içerim ki, sizin mallarınızı geri alıncaya kadar yerimde oturmıyacağım. Ben gurbet acısını tatmış ve zalimlerin kahrını çekmiş bir insanım. Diye tüccarlara intikam alacağını söyledi. Sultan ordunun hazırlanma emrini verdi. Birinci Keyhüsrev ordusunun başına geçerek Antalya'ya hareket etti. Bir kaç konak yer aldıktan sonra Antalya sınırına vardı. Cenk zamanında onların üzerine atılacak derecede cesaretli ve savaşçı Türk Askerleri Antalya'yı her taraftan kuşattı. Mancınıklarla kalelere taşlar attılar. Zaman zaman kaleye hücumlarda bulundular. Kuşatma iki ay sürdü. Fakat Bizanslı ve Kıbrıslı Venedikliler karşı koyuyorlardı. Bunu gören Sultan ok ve yay yerine gürz ve kılıç ile hücumun başlamasını emretti. Kale duvarlarına merdivenler dayadılar. Askerler her tarafa üşüştüler. Nihayet kalenin burcuna ilk defa (Yavlak Aslan) adlı Konyalı bir sipahi çıkmayı başardı. Kılıç ve Kalkanıyla bir kaplan gibi düşmanların üzerine atıldı. Bir kaç tanesini kanlar içinde yere serdi, diğerleri kaçmağa başladılar. Bu sırada Türk Askerleri yalın kılıç, dağlardan kopan bir fırtına gibi kalenin üzerine doldular. Sultan bayrağını kalenin üzerine diktiler. Kale kapılarını da açtılar. Askerler yıkılan bir seddin suları gibi şehre girdiler. Önlerine gelen düşmanı Kılıçtan geçirdiler. Antalya koyunun laciverd yüzünü düşmanın kızıl kanları boyadı. Sıra sıra göke merdiven kurmuş Beydağları bu zaferi karlı doruğundan seyretti. Her taraftan köpüre köpüre akan çağlayanlar hızla Akdeniz'e akmıştı. Güzel ve eşsiz Antalya Bizanslılar elinden alınarak Türk mülküne katıldı. (1207) O gün şehirde zafer şenlikleri yapıldı. Altıncı gün Antalya beylik olarak hassa askerlerinden (Ertakuş)a ihsan edildi.

Bu şehirde cami olmadığından bir meydan namazgah haline getirilip mihrap ve minber yapılarak namaz kılındı. Şehre bir kadı ve imam tayin edildi. Birinci Keyhusrev de Ordusuyla Konya'ya döndü. Önce Karadeniz'de Samsun alınmıştı. Şimdi de Akdenizde en önemli bir liman olan Antalya Türk Eğemenliğine geçmiş oldu. Derhal birçok Türkmen aşiretleri şehre, Beydağları ve Akdağ ormanlık bölgesine yerleştiler. Bu Türkmenler bu dağlarda göçebe olarak yaşamaya başladılar. Venediklilerle bir ticaret andlaşması yapıldı. Antalya Limanında bir de donanma kuruldu.

Birinci Keyhusrev bu zaferden sonra Anadolu'ya tüm olarak sahip olmak için bütün gayretini gösterdi. Bu defa Adana üzerine yürüyerek bir Ermeni ordusunu bozguna uğrattı. Keyhüsrev Güney Anadolu'nun da emniyetini sağladı. Selçuk devletinin yükselmesine çok çalıştı ve başardı.


BİRİNCİ KEYHÜSREV'İN ÖLÜMÜ


Dördüncü haçlı orduları Türk'lerden korktukları için Anadolu'ya çıkamadılar. Bu defa İstanbul'a gelip bir Latin imparatorluğu kurdular. Bizans'ı da yağma ettiler. Bizans İmparatoru da İznik'i Başkent yapmıştı. Keyhüsrev zamanında Bizans tahtında üçüncü Aleksi'nin damadı (Jaskarin) bulunuyordu. Jaskarin topraklarını genişletmek istiyordu. Bunun üzerine birinci Keyhüsrev ordularını alarak Ege Bölgesinden Bizans'ın üzerine yürümeye başladı. İki ordu Alaşehir civarında karşılaştılar. Türk Ordusu deniz gibi coşup dalgalandı. Sultan Keyhüsrev parlak bir güneş gibi kaftan giymiş, koluna bir yay beline de mücevherli bir kılıç takmıştı. Küheylan atı üzerinde savaşı idare ediyor ve savaş bütün şiddetiyle devam ediyordu. Bu anda Sultan yalınkılıç meydana atıldı. Selçuk askerlerinin şiddetli hücumuna dayanamayan Bizans ordusu dağıldı. Bu esnada Sultan Keyhüsrev yaralılar arasında geziniyordu. Birdenbire yerden fırlayan bir Bizanslı Asker Sultan'a hücum ederek elindeki kılıcı ile şehit etti (1211). Antalya'nın fatihi bu kahraman, yiğit, kanıyla aziz vatan topraklarını yıkadı; ruhu göklere yükseldi.

Jaskarin Keyhüsrev'in ölümünü duyar duymaz kaçak askerlerini toplayıp harp meydanına geldi. Sultanın naaşını getirtti. Onun kanlı cesedini görünce gözyaşı döktü. Sultanın cesedini Alaşehir'e gömdüler. Sonra buradan alıp Konya'da dedelerinin kümbetleri altına gömdüler. Keyküsrev öldüğü zaman 42 yaşında idi. Büyük bir hükümdardı. Sultan Keykavus ile Sultan Alaeddin Keybubat oğullarıdır. Selçuk tarihinin yükselme devrini açmıştır.


İZZEDDİN KEYKAVÜS I.


Birinci Keyhüsrev 1211 yılında şehit olarak hayata gözlerini yumunca, Vezirler toplanıp bir danışma yaptılar. Oğullarından İzzeddin Keykavusu tahta çıkarmayı kararlaştırdılar. Kayseri'de bulunan birinci İzzeddin Keykavusu tahta çıkardılar. Vezirlere Hilatlar giydirildi Hepsi el öpme şerefine eriştiler.


Keykavüs'ün tahta çıktığına dayanamayan kardeşi Alaeddin Keykubat bir ordu ile kardeşinin üzerine yürüdü. Keykavüs Kayseri'yi kuşattı. Her iki taraftan birçok beyler öldü. Kendisine iyilik yapmış olduğu Zahirüddin Pervane'den de hiyanet görünce şu kıtayı söyledi.


Şimdi bir mum gibiyim. Vücudum yanıp bitti. 

Ağlamadan bir gecem geçmedi. Hiç gülmedim. 

Bana sadık dostunum deyen Pervane bile 

Ne yazık ki boynumu vurmağa razı oldu.

diye acısını belirtti. Kuşatma epey sürdü. Fakat Alaaddin'in askerleri gizlice para vaadile kandırıldı. Bunu duyan Alaaddin canını kurtarmak için Ankara kalesine sığındı. Sultan birinci Keykavüs de Konya'ya giderek tahta oturdu.

Sultan Keykavüs kardeşinin Ankara'ya yerleştiğini duyunca çıkardığı fitneye son vermek üzere ordusunu hazırladı. Bunu duyan Alaaddin de hazırlığını tamamladı. Keykavüs'ün ordusu saflar halinde Ankara şehrini çepeçevre kuşattı. Alaaddin Keykubat bu orduyu kaleden seyretti.

Ankara kalesi önünde eşine az rastgelinir bir sahne doğdu. Alaaddin komutanlarından Mübarezeddin, kale önünde düşmanı olan Behramşah ile mubareze edeceğini Alaeddin'e söyledi. O da razı oldu. Mübarezeddin kalenin burcuna çıkarak bağırdı:

Behramşah! Yiğit isen cenk meydanına çık. Karşı karşıya çarpışalım. Deyince, o da vuruşmayı kabul etti. Derhal Behramşah meydana çıktı. Her ikisi de ellerinde kalkan ve mızraklariyle aslanla kaplanın çarpışması gibi vuruşmaya başladılar. Bu boğuşmada ellerinde mızrak ve kalkanlar parça parça oldu. Birbirlerini öldürmediler. Bunu seyreden Alaaddin bir çavuş göndererek Mübrezeddin'i geri çağırdı. O da geri döndü. Bu kuşatma bir yıl sürdü. Nihayet kalede açlık başlayınca Ankaralılar barış istediler. Sultan da Alaaddin'e bir şey yapmıyacağını affedeceğini bildirdi. Sultan Keykavus Seyfeddin Kızıl Beyi, bayraklar taşıyan bir kafile ile Ankara kalesine gönderdi. Kızıl Beyin türbesi (Şimdiki Ziraat Bankasının bulunduğu yerde idi.) Bayraklar kalenin burçlarına asıldı. Sultan da ordusu ile şehre girdi. Alaaddin Keykubadı, Aybey, Malatya'daki (Minşar) kalesine götürüp hapsetti. Keykavus da Konya'ya döndü.

Antalya'lı hıristiyanlar bir gece isyan ederek Türkleri kestiler. Bunu duyan Sultan Birinci Keykavus ordusuyla Antalya kalesini kuşattıktan sonra şehri aldı. Bundan sonra Karadeniz'in en önemli limanlarından biri olan Sinop'u da 2 Kasım 1214 tarihinde fethetti. Bu ticaret şehri Türk donanmasına bir üs oldu.


KEYKAVUS'UN DÜĞÜNÜ


Birinci Keykavus bu fetihleri yaptıktan sonra evlenmeyi arzu etti. Ona Erzincan Meliki Behramşah'ın kızını salık verdiler. Bu kız iyi soydan ve çok güzeldi. Keykavus hazineden pek çok değerli hediyeleri Erzincan'a gönderdi. Behramşah bu hediyeleri aldıktan sonra üç ay düğün için hazırlık yaptı. O da pek değerli hediyelerini Konya'ya gönderdi. Bir gün sonra da Konya'da nikah töreni yapıldı. Nikahta bulunanların önüne altın ve gümüş tabaklarda iri şekerler konuldu. Ayrıca onlara gül ve anber kokulu şerhetler sunuldu.

Kadı nikahı kıydı. Kızın nikahı ikiyüz bin altına kıyıldı. Kız tarafı:

İstenileni kabul etti, onların üzerinden fazilet bulutları eksik olmasın. Kutlu ve çocuklu olsunlar!.

Dediler. Bu zaman seher rüzgarının kımıldayışı ile etrafa dağılan bahar çiçekleri gibi altınlar saçıldı. Sonra hepsine yemek verildi. Bundan sonra gelini getirecekler hazırlandı. Birçok ta hatunlar bu alaya katıldı. Ertesi gün yola düzülüp Erzincan'a geldiler. Behramşah ta bir alayla Sultan'ın adamlarını karşıladı. Kendilerine bir ziyafet verildi. Sultan'ın hediyeleri teslim edildi. On gün Erzincan'da eğlenceler yapıldı. Ertesi gün de gelin bir mahfe içine konuldu. Alay hareket etti. Konya sarayı süslendi. Konya'ya gelince saray kadınları tarafından karşılandı. Gelin sarayın harem dairesine alındı. Gece de eşi görülmemiş bir düğün başladı. Düğün bir hafta sürdü. Gelin de Sultanlar arasına karışarak mutlu oldu.


Birinci Keykavus Şam üzerine bir sefer açtı. Fakat almağa muvaffak olamadı. Bu yenilgiye sinirlenen Keykavus Hassa Askerlerini öldürttü. Bu olaydan fena halde acı duyduğundan bir gece korkulu bir rüya gördü. Ondan sonra hastalandı ve ateşi düşmedi. Ona Fırat suyu içirdiler. Ağırlaşınca şu kıt'ayı söyledi:


Blz ki dünyayı terkedip göçtük. 

Gönül derdi ekdik, matemler biçtik.

 Şimdiden sonra da nöbet sizindir: 

Biz sıramızı savdık ve geçtik.


Bundan sonra ağırlaştı. Geçici dünyadan ebediyet diyarına göç etti. Cesedi Sivas Dürüşşifası'na gömüldü. ( 1220)

Keykavus 35 yaşında öldü. Devri, Selçukluların yüksek zamanı idi. Keykavus Anadolunun bayındırlığına hizmet etmiştir. 1217 tarihinde Sivas'ta büyük bir tıp fakültesi ile bir de hastahane açmıştır. Onun zamanında Anadolu halkı en yüksek refaha ermişti. Kendisi çok cömert ve adaletli büyük bir hükümdardı. Ayni zamanda şairdi. Yerine kardeşi Birinci Sultan Alaeddin Keykubat geçti.



SELÇUKLU İMPARATORLUĞU TARİHİ

Yazan: Enver Behnan ŞAPOLYO

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak