22 Nisan 2023 Cumartesi

ESMA-İ HUSNA-2

 


er-RAHMÂN VE er-RAHÎM


Rahmân ve Rahîm isimleri “Rahmet” kelimesinden türemiştir. Rahmet sözlükte, acıma, sevme, şefkat etme, rikkat (yufka yüreklik, acıma ve incelik) sahibi olma, ihsan etme ve bağışlama gibi anlamlara gelir.


Rahmet, rahmet edilene bağış ve lütuf gerektiren bir kalp yumuşaklığı ve merhamet duygusudur.


Rahmet, Allah için kullanıldığı zaman, ihsan ve lütuf; insanlar için kullanıldığı zaman ise acıma, bağış ve kalp yumuşaklığı kastedilir. Kur‟an, Allah‟ı tanıtırken öncelikle O‟nun Rahmân ve Rahîm oluşundan söz eder. Allah‟ın rahmet özelliği ile ilgili olarak Esmâ-i Hüsnâ‟ da otuza yakın isim geçmektedir. Rabbimizin kullar hakkında en çok işleyen ve en belirgin özelliği rahmettir. Allah‟ın kullarına gazap etmesi veya onları cezalandırması bir şarta bağlı iken, rahmet sıfatı herhangi şarta bağlı değildir. Allah‟ın rahmeti bütün yaratıklar hakkında geneldir.


“O kendisi için rahmeti yazmış (farz kılmış) tır.” ( En‟am 12)


Evrendeki her varlık O‟nun rahmetinin sonucudur. Hayat ve hayatı devam ettiren araçlar, bağışta bulunma ve rızıklandırma, kabiliyet ve irade verme, organlar ve yiyecekler, içecekler ve yerler, üzerinde olanlar ve gökler hepsi o geniş rahmetin neticesidir.


Allah insanlara merhamet ettiği için onlara hem akıl ve muhakeme gücü, hem de onları doğru yola götürecek peygamberler ve kitaplar göndermiştir.


“Sana kitabı (Kur‟an) her şeyi açıklayıcı, hidayet ve rahmet olarak ve müminlere müjde olarak indirdik.” ( Nahl 89)


Allah, Hz. Muhammed‟i (s.a.v) de alemlere rahmet olarak göndermiştir.


“Seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya 107)



A-KUR‟AN‟DA RAHMET KAVRAMI




1-Kur‟an rahmet kavramını bazen cennet anlamında kullanır:


“Sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: “Muhakkak ki biz Allah‟ın kullarıyız ve biz O‟na döneceğiz.” derler. İşte Rablerinden onlara bağışlama ve rahmet (cennet) vardır.” (Bakara 156-157)


“Kıyamet gününde yüzleri bembeyaz olanlar Allah‟ın rahmeti (cenneti) içindedirler; orada ebedi kalacaklardır.” (Ali İmran 107)


2-İnsanlara karşı yumuşak huylu davranmak da Allah‟ın bir rahmetidir:


“Allah‟tan bir rahmet ile sen onlara yumuşak davrandın. Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. O halde onları affet bağışlanmaları için duâ et...” (Ali İmran 159)


3-Rahmet kavramı Allah‟ın maddi ve manevi yardımı için de kullanılır:


“Şüphesiz ki Allah‟ın rahmeti (yardımı) iyilik yapanlara yakındır.” (Araf 56)


4-Allah‟ın kullarını sıkıntılardan kurtarması da rahmettir:


“Hud‟u ve onunla beraber olanları rahmetimizle kurtardık. Ayetlerimizi yalanlayıp da iman etmeyenlerin kökünü kestik.” (Araf 72)


5-Rahmet kelimesi sıkıntıdan sonra gelen bolluk, bereket ve esenlik anlamına da gelir:


“Kendilerine dokunan bir sıkıntıdan sonra insanlara bir rahmet (esenlik) tattırdığımız zaman bir de bakarsın ki ayetlerimiz hakkında komplo kurmaya çalışırlar.” (Yunus 21)


6-Allah‟ın insanlara çocuk vermesi de bir rahmettir:


“Melekler İbrahim‟in karısına Şöyle dediler: “Ey ev halkı! Allah‟ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinizedir. Şüphesiz ki O, övülmeye layıktır, iyiliği boldur.” (Hûd 73)


7-Allah‟ın kullarını affetmesi de bir rahmettir:


“De ki: “Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah‟ın rahmetinden (affından) ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan ve çok esirgeyendir.” (Zümer 53)


8-Anne-babaya karşı iyi davranmak da Allah‟ın bir rahmetidir:


“Onlara iyi davranarak alçak gönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: “Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse şimdi de sen onlara öyle rahmet et.” diyerek duâ et. ( İsra 24)


9-Kur‟an‟ın kıyamete kadar baki kalması da Allah‟ın bir rahmetidir:


“Eğer biz dilersek sana vahyettiğimizi ortadan kaldırırız sonra da bu durumda sen de bize karşı hiçbir koruyucu bulamazsın. Ancak Rabbinin rahmeti (sayesinde Kur‟an baki kalmıştır.) Çünkü O‟nun sana lütufkârlığı çok büyüktür.” (İsra 86-87)


10-Allah‟ın salih insanların çocuklarını koruması da rahmettir:


“Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar...” (Kehf 82)


11-Allah‟ın kullarının duâlarını kabul etmesi de rahmettir:


“Bunun üzerine biz tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için öğüt olmak üzere onun (Eyyub‟un) duâsını kabul ettik kendisinde dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik. Ve ona aile efradını, ayrıca bunlarla birlikte bir mislini daha verdik.” (Enbiya 84)


12-Peygamberimiz (s.a.v)‟in gönderilmesi de bir rahmettir:


“Biz seni alemlere ancak bir rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya 107)


13-Kur‟an da Allah‟ın en büyük rahmetidir:


“Elif, lâm, mîm. Bunlar hikmetli kitabın ayetleridir. İyilik yapanlar için hidayet ve rahmettir.” (Lokman 1-2-3)


14-Allah‟ın eşler arasında sevgi ve ülfet yaratması da bir rahmettir:


“Kaynaşmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet var etmesi de Allah‟ın gücünün delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” (Rûm 21)


15-Allah‟ın, ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesi de rahmettir:


“Allah‟ın rahmetinin eserlerine bir bak: Arzı, ölümünden sonra nasıl diriltiyor! Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltecektir. O, her şeye kadirdir.” (Rûm 50)


16-Savaşta zafer kazanmak da Allah‟ın bir rahmetidir:


“De ki: Allah size bir kötülük dilerse O‟na karşı sizi kim korur; ya da size rahmet (zafer) dilerse size kim zarar verebilir? Onlar Allah‟tan başka ne bir dost bulabilir ne de bir yardımcı.” (Ahzâb 17)


17-İnsanların gemilerle boğulmadan yolculuk yapmaları da Allah‟ın rahmetidir:


“Dilersek onları suda boğarız. O zaman ne onların imdadına koşan olur, ne de onlar kurtarılırlar. Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet ve belli bir zamana kadar dünya nimetlerinden faydalandırmamız müstesnadır.” (Yâsîn 44)


18-Yağmur da Allah‟ın bir rahmetidir:


“Rüzgarları rahmetinin (yağmur) önünde müjdeci olarak gönderen O‟dur.” (Furkan 48)


19-Gecenin dinlenme, gündüzün de rızık arama vakti kılınması Allah‟ın bir rahmetidir:


“Rahmetinden ötürü Allah, geceyi ve gündüzü yarattı ki geceleyin dinlenesiniz, gündüzün de O‟nun rızkından arayasınız ve şükredesiniz.” (Kasas 73)


20-Allah‟ın ibadetlere karşılık mükâfat vermesi de bir rahmettir:


“Ey iman edenler! Allah‟tan korkun ve peygamberine inanın ki O, size rahmetinden iki kat ecir versin ve size ışığında yürüyeceğiniz bir nur lutfetsin; sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” (Hadid 28)


21-Allah‟ın muhacirleri koruması da rahmettir:


Onlara: "Siz onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından ayrıldınız, bunun için mağaraya girin ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın ve size işinizde kolaylık göstersin" denildi. ( Kehf 16)


Görüldüğü gibi Allah‟ın bizlere olan rahmeti çok boyutlu ve geniştir. Allah‟ın rahmeti hayatımızın her yönünü kuşatmıştır. Allah, rahmetini bir an kaldırsa yeryüzünde yaşanmaz. Hayat sona erer. Allah‟ın rahmetine karşı bizlerin üzerine düşen birtakım görevler ve sorumluluklar vardır. Öncelikle O‟nu hakkıyla tanımalıyız. Ona olan imanımızı güçlendirmeliyiz. Onun en büyük rahmeti olan Kur‟an‟ı anlayarak ve üzerinde düşünerek okumalıyız. Kavradığımız ayetleri bireysel, toplumsal ve sosyal hayatımızda uygulamalıyız. Kur‟an‟ın hayat programı ve nizamı olması için elimizden gelen bütün gayreti göstermeliyiz.


Allah‟ın kullarına karşı merhametli olmalıyız. Onları Allah‟ın en büyük rahmeti olan Kur‟an‟la ve Hz.Peygamberle tanıştırmalıyız. Hz. Muhammed‟den başka gerçek önder ve rehber olmadığını insanlara duyurmalıyız.


Allah‟a ve Rasülüne itaat eden mü‟minleri dost edinip onlara şefkat ve rahmet kanatlarımızı germemiz gerekir. Mü‟minlere karşı merhametli, kâfirlere karşı ise vakurlu ve şerefli olmamız gerekir. Kur‟an‟a ve Hz. Muhammed‟e düşman olanları dost edinmemeliyiz. Onlara karşı Kur‟an‟ın öngördüğü şekilde mücadele etmeliyiz.



B-HADİSLERDE ALLAH‟IN RAHMETİ



Aşağıdaki hadisler de Allah‟ın, kulları üzerindeki rahmetini en güzel bir şekilde anlatmaktadır:


Ebu Hûreyre (r.a)‟den rivayet edildiğine göre Rasulüllah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Allah mahlukâtın olmasına hükmettiği zaman -Müslim'in rivâyetinde: "Allah mahlukatı yarattığı zaman"- yanında bulunan, Arş'ın gerisindeki bir kitaba Şunu yazdı: "Muhakkak ki rahmetim gazabıma galip gelmiştir."


Buhâri nin bir diğer rivâyetinde: "Rahmetim gazabıma galebe çaldı" denmiştir.


Buhâri ve Müslim'in bir rivâyetlerinde: "(Rahmetim) gazabımı geçti" denmiştir.


Ebü Hüreyre (r.a)‟den rivayet edildiğine göre Rasulüllah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Allah, rahmeti yüz parçaya böldü. Bundan doksan dokuz parçayı kendine ayırdı. Yeryüzüne geri kalan bir parçayı indirdi. (Bunu da cin, insan ve hayvan mahlukatı arasında taksim etti.) Bu tek parçadan nasibine düşen pay sebebiyledir ki mahlukat birbirlerine karşı merhametli davranır. At, (hayvan) yavrusuna basmamak için ayağını bu sayede kaldırır."


Selmânu'l-Fârisi (r.a)‟den rivayet edildiğine göre Rasulüllah (s.a.v) şöyle buyurdu:


"AIlah'ın yüz rahmeti var. Bunlardan biriyle mahlukat kendi aralarında birbirlerine merhamet gösterirler. Doksan dokuz rahmet de Kıyamet günü içindir."


Rasulüllah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Allah, arz ve semayı yarattığı gün, yüz rahmet yarattı. Her bir rahmet göklerle yer arasını dolduracak kadardır. Ondan yeryüzüne tek bir rahmet indirmiştir. İşte anne, yavrusuna bununla şefkat eder. Vahşi hayvanlar ve kuşlar birbirlerine bununla merhamet ederler. Kıyamet günü geldiği vakit Allah, rahmetine bunu da ilâve ederek (tekrar yüze) tamamlayacaktır."


Ömer İbnu'l-Hattâb (r.a) şöyle anlatıyor: "Rasulüllah (s.a.v) 'a bir grup esir getirilmişti. İçlerinde bir kadın vardı, göğüsleri sütle dolu idi. Bu kadın (sağa sola) koşuyor, esirler arasında bir çocuk bulduğu zaman onu yakalayıp kucaklıyor, göğsüne bastırıyor ve emziriyordu. (Dikkatleri çeken bu manzara karşısında), Hz. Peygamber:


"Bu kadının, çocuğunu ateşe atacağına kanaatiniz olur mu?" dedi. Bizler:


"Hayır!" diye cevap verince Hz. Peygamber:


"(Bilin ki), Allah'ın kullarına olan rahmeti, bu kadının çocuğuna olan şefkatinden fazladır" buyurdu."


Rasulullah (s.a.v) Şöyle buyurdu:


“Allah sadece kullarından merhamet sahibi olanlara rahmet eder.”


Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:


“İnsanlara merhamet etmeyene Allah da rahmet etmez.”


Rasulullah (s.a.v)‟ın yanına bedevilerden bir grup insan geldi ve şöyle dediler:


-Ey Allah‟ın Rasulü! Sizler çocuklarınızı öper misiniz? Rasulullah (s.a.v) da:


-Evet, buyurdu. Onlar:


-Ama biz vallahi çocuklarımızı öpmeyiz, dediler. Rasulullah (s.a.v) da:


-Allah sizin kalplerinizden merhameti söküp aldıysa ben ne yapabilirim? buyurdu.”


Rasulullah (s.a.v) Şöyle buyurdu:


“Eğer mü‟min Allah katındaki cezayı bilseydi, hiç kimse cenneti ümit edemezdi. Eğer kafir de Allah katındaki rahmeti bilse, hiç kimse cennetten ümidini kesmezdi.”


Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:


“Sizden biriniz, “Allah‟ım! Dilersen beni bağışla, dilersen bana merhamet et” diye dua etmesin. Çünkü Allah‟ı zorlayacak hiçbir kimse yoktur.”


Allah‟ın rahmeti hem dünya hayatını hem de ahireti kuşatır.


“Kıyamet günü yüzleri ağaranlara gelince onlar Allah‟ın rahmetinde olacaklardır. Onlar orada ebedi kalacaklardır.” ( Ali İmran 107)


Allah insanlara rasgele rahmet etmez. Kulların da bazı görev ve sorumlulukları yerine getirmeleri gerekir. Allah her şeyi belli bir yasaya bağlamıştır. Buna “sünnetullah” denir. Rahmetinin gelmesi de bazı kurallara bağlıdır. Allah‟ın rahmetinin gelmesi için insanların ilk fail olması gerekir. İlk çaba, gayret ve hareket insanlardan ve toplumdan gelmesi gerekir. İnsanın veya toplumun Allah‟ın rahmetine layık bir inanç ve yaşam tarzına sahip olmaları gerekir. İkinci aşamada Allah devreye girer ve rahmete hak kazanan insan ve toplumlara rahmetini gönderir. Allah‟ın rahmeti hiçbir kimsenin tekelinde değildir. Allah‟ın torpilli kulları yoktur. Allah rahmetini iman edip salih ameller işleyen ve rahmeti celbeden çalışmalarda bulunanlara indirir.


“Dilediğine (dileyene) azap eder, dilediğine (dileyene) de rahmet eder. O‟na döndürüleceksiniz.” (Ankebût 21)


“Rabbini sizi çok daha iyi bilir. Dilerse (dileyene) rahmet eder dilerse (dileyene)

azap eder.” (İsra 54)


“Herkes için yaptıklarına göre dereceler vardır. Rabbin onların yaptıklarından gafil değildir. Rabbin ğaniydir, rahmet sahibidir. Dilerse sizi yok eder de arkanızdan yerinize dilediği kimseleri getirir. Nasıl ki, sizi de başka bir kavmin neslinden meydana getirdi.” ( En‟am 132,133)


“Rahmetimizi dilediğimiz kimselere isabet ettiririz. İyilik yapanların mükâfatlarını asla zayi etmeyiz.” ( Yusuf 56)


“ Allah rahmetini dilediği (dileyen) kimselere tahsis eder.” ( Bakara 105)


“Dileyeni (yahut dilediğini) rahmetine girdirir. Zalimlere ise şiddetli bir azap hazırlamıştır.” ( İnsan 31)


Bu ayette geçen “Men Yeşâü” ifadesini hem dileyeni hem de dilediğini şeklinde tercüme etmek mümkündür. Allah‟ın rahmetine ulaşma konusunda Allah‟ın dilemesi önemli olduğu gibi insanların istemesi de önemlidir. Peygamberlik, mucize ve zenginlik gibi bazı rahmet ve lutüflar Allah‟ın dilemesi ile gerçekleşir. Ama ilim, Allah‟ın yardım ve zaferi, cennete girmek gibi rahmet çeşitlerinde kulun iradesi önceliklidir.



C- ALLAH KİMLERE RAHMET EDER?


Bunları Allah‟ın en büyük rahmeti olan Kur‟an‟dan öğrenmeye çalışalım.


1-Allah, iyiliği emredip kötülüklerden sakındıran, namazı kılıp zekâtı veren ve Allah‟a ve Rasulüne itaat edenlere rahmetini indirir:


“İnanan erkekler ve inanan kadınlar, birbirlerinin velisidirler. İyiliği emrederler, kötülükten men ederler, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah'a ve Elçisine itâat ederler. İŞte onlara Allah rahmet edecektir. Allah daima üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir.”(Tevbe 71)


“Allah‟a ve Rasulûne itaat edin ki, merhamet olunasınız.” ( Ali İmran 132)


“Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve peygambere itaat edin ki, merhamet olunasınız.” (Nur 56)


2-Allah Kur‟an‟a uyan ve müttaki olanlara rahmet eder:


“Bu indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Artık ona uyun ve müttaki olun ki rahmete nail olasınız.” ( En‟am 155)


3-Allah Kur‟an okunurken susup dinleyenlere rahmet eder:


“Kur‟an olunduğu vakit, hemen onu dinleyin ve susun ki merhamet olunasınız.” (A‟raf 205)


4-Allah istiğfar edenlere rahmet eder:


“Hz. Salih kavmine şöyle dedi: Ey kavmim! Niçin iyilikten önce çabucak kötülüğü (rahmetten önce azabı) istiyorsunuz? Allah‟tan mağfiret dilemeli değil misiniz? Olur ki esirgenirsiniz.” (Neml, 46)


5-Allah dünya ve ahiret azabından korkan ve günahlardan sakınanlardan rahmetini esirgemez:


“Onlara, “Önünüzdeki ahiretten ve arkanızdaki günahlarınızdan korkun ki merhamet olunasınız” denildiğinde aldırmazlar.” (Yasin 45)


6-Müslüman kardeŞlerinin aralarını düzeltenlere Allah rahmet eder:


“Mü‟minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve takvalı olun ki merhamet olunasınız.” ( Hucurât 10)


7-Başlarına bir bela ve musibet geldiği zaman “ İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” diyerek Allah‟ı hatırlayanlara Allah rahmet eder:


“Onlar başlarına bir bela geldiğinde “Şüphesiz ki biz Allah‟a aidiz ve O‟na döneceğiz” derler. İŞte onlara Rablerinden mağfiret ve rahmet vardır. İşte onlar hidayete erenlerdir.” ( Bakara 155-156)


8-Allah, iman edip hicret eden ve kendi yolunda cihad edenlere rahmet eder:


“Şüphesiz ki iman edip hicret edenler ve rahmetini ümit edenlerdir. Allah ğafûr ve rahîmdir. 

Allah yolunda cihad edenler, Allah‟ın  rahmetini umarlar.” ” (Bakara 218)


“Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlere, Allah tarafından derece derece rütbeler, mağfiret ve rahmet vardır. Allah ğafûr ve rahîmdir.” ( Nisa 95-96)


9-Allah kendi dinine sarılanlara rahmet eder:


“Allah‟a iman edip O‟na sarılanları Allah, kendi katından bir rahmete ve lütfa girdirecektir. Onları, dosdoğru bir yola iletecektir.” (Nisa 175)


10-Allah yeryüzünde fesat çıkarmayan, korku ve ümitle dua edenlere ve muhsinlere rahmet eder:


“Yeryüzünü ıslah ettikten sonra, orada fesat çıkarmayın. Ve Allah‟a korku ve ümitle dua edin. Şüphesiz Allah‟ın rahmeti iyilik yapanlara yakındır.” ( A‟raf 56)


11-Allah peygamberin yanında yer alanlara rahmet eder:


“Nihayet Hûd‟u ve beraberindeki mü‟minleri, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık ve o ayetlerimizi yalanlayıp iman etmeyenlerin kökünü kestik.” ( A‟raf 72)


12-Allah sabreden ve salihlerden olanlara rahmet eder:


“İsmail‟i, İdris‟i ve Zülkifl‟i de hatırla! Bunların hepsi sabredenlerdendi. Onları da rahmetimizin içine aldık, çünkü salihlerden idiler.” ( Enbiya 85,86)


13-Allah, Allah‟a ve ahiret gününe iman edip infak edenlere rahmet eder:


“Yine bedevilerden öylesi vardır ki, Allah‟a ve ahiret gününe inanır ve harcadıklarını, Allah katında yakınlıklara, Peygamber dualarına vesile sayar. Dikkat edin! Bunlar gerçekten kendileri için Allah katında yakınlıktır. Allah onları cennetine koyacaktır. Çünkü Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.” (Tevbe 99)


14-Allah, müşriklerden ve putlardan uzaklaşanlara rahmet eder:


“Mağaradakilerden biri arkadaşlarına Şöyle dedi: Mademki, kavminizden ve onların


Allah‟ı bırakıp taptıkları putlardan uzaklaştınız. O halde mağaraya çekilin de Rabbiniz rahmetinden size genişlik versin ve size işinizde kolaylık göstersin.” ( Kehf 16)

 

D-KİMLER ALLAH‟IN RAHMETİNDEN ÜMİT KESERLER?


“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah‟ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.( Zümer 53)


Allah‟ın rahmeti her şeyi kuşattığı halde bazı insanlar Allah‟ın rahmetinden ümit keserler. Allah‟ı hakkıyla tanıyamayan bu insanlar Allah‟ın ayetlerine karşı önyargılı hareket ederler. Gerçeklere karşı kulaklarını, gözlerini ve kalplerini kapatırlar. Kur‟an bu insanları şöyle niteliyor:


1- “Allah‟ın ayetlerini ve O‟na kavuşmayı inkâr eden kafirler Allah‟ın rahmetinden ümit keserler.” ( Ankebût 23)


2- “Allah‟ın rahmetinden ancak hak yoldan sapanlar ümit keserler.” (Hicr 56)


E-ALLAH‟IN RAHMETİ OLMASAYDI NE OLURDU?


1-Hüsrana uğrardık:


“Eğer sizin üzerinizde Allah‟ın fazlı ve rahmeti olmasaydı, muhakkak hüsrana uğrayanlardan olurdunuz.” ( Bakara 64)


2-Şeytanlara uyardık:


“Eğer sizin üzerinizde Allah‟ın fazlı ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz.” ( Nisa 83)


3-Kâfirler bizi Allah‟ın yolundan saptırırlardı:


“Allah‟ın sana olan lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir grup seni Allah yolundan saptırmaya yeltenirlerdi.” (Nisa 113)


4- Büyük bir azap dokunurdu:


“Eğer dünyada ve ahirette Allah‟ın lütuf ve rahmeti üstünüzde olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap isabet ederdi.” ( Nur 14 )


5- Asla kimse bizi temize çıkaramazdı:


“Eğer üstünüzde Allah‟ın lütuf ve rahmeti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla (günahlarından) temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini arındırır. Allah her şeyi işitir ve bilir.” ( Nur 21)



F-RAHMAN İSMİNİN ANLAMI


Rahmân, Allah‟a ait özel bir isim ve sıfattır. Pek fazla ve sürekli merhamet sahibi demektir. “Fa‟lan ” kalıbında olan Rahmân ismi hem ihsan ve bağışın bolluğunu hem de sürekli ve sonsuz olduğunu ifade eder. Allah‟ın şefkat ve merhametinin en yüksek derecesini gösterir. O‟nun rahmeti tıpkı kendisi gibi ezelî ve ebedîdir, yani başlangıcı ve sonu yoktur. Rahmân ismi genellikle ibadet ve ulûhiyyet ifade eder. Şu ayet de bu görüşü destekler.


“Senden önce gönderdiğimiz peygamberlere sor: Rahmândan başka ibadet edilecek tanrılar kılmış mıyız?” (Zuhruf, 45)


Burada yüce Allah, ibadete hak kazananın Rahmân olduğunu haber vermektedir. Bundan dolayı Rahmân ismi sadece Allah için kullanılmıştır. Rahmân ismini sadece peygamberlik iddiasında bulunan yalancı Müseylime kullanmıştır. Müseylime el- Kezzab (Allah‟ın laneti onun üzerine olsun) kendisine “Rahmânu‟l-Yemame (Yemame Kabilesinin Rahmanı)” adını verme cesaretini göstermiştir.


Rahmân kelimesini Türkçeye bir kelime veya cümle ile tercüme etmek imkânsızdır.


Bazı tercümelerdeki esirgeyen kelimesi Rahmân isminin tam tercümesi değildir.


Rahmân isminin tesniye (ikil) ve çoğul kullanımları yoktur. Nekra (belirsiz) olarak Kur‟an‟da hiçbir ayette geçmemekte, 57 yerde hep er-Rahmân şeklinde belirli bir isim olarak ifade edilmektedir. Allah‟ın ulûhiyyetini ifade ettiği için Allah‟tan başkası için kullanılmamıştır. Kur‟an‟da Rahman ismi sadece Rahîm ismi ile beraber zikredilmiştir.


“De ki: İster “Allah” diye duâ edin ister “Rahmân” diye. Hangisini derseniz, en güzel isimler hep O‟nundur.” ( İsra 110)


“Meryem: "Eğer Allah'tan sakınan bir kimse isen senden Rahman'a sığınırım." dedi. (Meryem 18)


“Rahman arşa hükmetmektedir.” (Taha 5)


O gün gerçek hükümdarlık Rahman'ındır. İnkârcılar için yaman bir gündür.” (Furkan 26)


“Sen ancak, Kur‟an'a uyan ve görmediği halde Rahman'dan korkan kimseyi uyarabilirsin. Artık o kimseyi, bağışlanma ve cömertçe verilecek bir ecirle müjdele.” (Yasin 11)


“Rahman olan Allah'ı anmayı görmezlikten gelene, yanından ayrılmayacak bir şeytanı arkadaş veririz.” (Zuhruf 36)


“Onlara: "İŞte bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun buyruklarına riayet eden görmediği Rahman'dan korkan, Allah'a yönelmiş bir kalple gelen sizlere, hepinize söz verilen yerdir. Oraya esenlikle girin, işte sonsuzluk günü budur." denir.” (Kâf 32-34)


“Gökleri yedi kat üzerine yaratan O'dur. Rahman'ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin? (Mülk 3)


“De ki: "Bizim inandığımız ve kendisine güvendiğimiz, Rahman olan Allah'tır. Kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında bileceksiniz.” (Mülk 29)


“O, göklerin, yerin ve ikisi arasında olanların Rabbidir. O, önünde kimsenin konuşmayacağı Rahman olan Allah'tır. (Nebe 37-38)


Bütün bu tanımlarda da görüldüğü gibi Allah‟ın Rahmân ismi hem dünya hayatını hem de ahiret hayatını kapsamaktadır.


Rahmân; sonsuz rahmet sahibi, sürekli merhamet eden, merhametinden dolayı nimet veren veya şefkatinin çokluğu sebebiyle ihtiyaçları devamlı giderendir.


Rahmân; yarattığı varlıkların ihtiyacını en iyi bilen, onlara nimetlerini karşılıksız olarak veren ve onlardan hiçbir şeyi esirgemeyendir.


Bütün âlemlerin yaratılması, düzenlenmesi, onlar hakkında bazı kanunların konulması da Rahmân isminin sonucudur. Rahmân evrendeki bütün varlıkları yaratmış, her birine ayrı bir özellik ve görev vermiştir. Bütün varlıklar belirli bir süreye kadar görevlerini yerine getirirler. Varlıkların sahip oldukları bütün özellikler ve kabiliyetler Rahmân‟ın eseridir. Bu açıdan bakıldığı zaman Rahmân isminin anlamının ne kadar geniş ve kapsamlı olduğunu anlarız. Rahmân olan Allah ayrım yapmadan bütün kullarının rızklarını, şartlara uygun olarak verir.


Rahmân, kullarının bütün ihtiyaçlarını giderir ve onlara yardım eder. Nimetlerini esirgemez, bunları karşılıksız verir ve nimet vermesi hiç bitmez.


Rahman; bütün övgülere layık olandır. O âlemlerin rabbidir. (Fatiha 3)


Rahman; kendisinden başka ilah olmayandır. İbadete layık olan O‟dur. (Bakara 163) Rahman; kullarına doğru yolu bulmaları için kitap ve peygamber gönderendir. (Ra‟d 30)


Rahman; sadece kendisine duâ edilendir. (İsra 110)


Rahman; sadece kendisine sığınılandır. (Meryem 18)


Rahman; sadece kendisine adak adanandır. (Meryem 26)


Rahman; şeytana uyanlara azap gönderendir. (Meryem 45)


Rahman; mucizeler ve mesajlar sahibidir. (Meryem 58)


Rahman; vaadinde durarak kullarına cenneti verendir. (Meryem 61)


Rahman; kullarına mühlet verendir. (Meryem 75)


Rahman; gaybı bilendir. (Meryem 78)


Rahman; yerde ve gökte bulunan bütün kulların, huzurunda toplanacağı kimsedir. (Meryem 93)


Rahman; şefaat yetkisini elinde bulundurandır. (Meryem 87)


Rahman; eş ve çocuk edinmeyendir. (Meryem 92)


Rahman; iman edip salih amel işleyen kullarını sevgiyle kuşatandır. (Meryem 96)


Rahman; arşa hâkim olandır. (Taha 5)


Rahman; gerçek Rabbdir. (Taha 90)


Rahman; bütün seslerin, huzurunda kısıldığı kimsedir. (Taha 108)


Rahman; şefaat etme iznini verendir. (Taha 109)


Rahman; kullarına hatırlatmada bulunandır. (Enbiya 36)


Rahman; gece ve gündüz gelebilecek olan azaptan insanları koruyandır. (Enbiya 42)


Rahman; sadece kendisinden yardım istenilendir. (Enbiya 112)


Rahman; kıyamet gününde tek söz sahibi olandır. (Furkan 26)


Rahman; sadece kendisine secde edilendir. (Furkan 60)


Rahman; sadece kendisine kul köle olunandır. (Furkan 63)


Rahman; görülmediği halde sadece kendisinden korkulandır. (Yasin 11)


Rahman; fayda ve zarar verme özelliğine sahip olandır. (Yasin23)


Rahman; melekleri kendine kız çocuğu edinmekten uzaktır. (Zuhruf 19)


Rahman; Kur‟an‟ı öğretendir. (Rahman 1)


Rahman; görünen ve görünmeyen âlemi bilendir. (Haşr 22)


Rahman; yaratmasında herhangi bir kusur olmayandır. (Mülk 3)


Rahman; kuşlara uçma kabiliyeti verendir. (Mülk 19)


Rahman; kendisine karşı asla yardım edilmeyendir. (Mülk 20)


Rahman; sadece kendisine iman ve tevekkül edilendir. (Mülk 29)


Rahman; göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin Rabbidir. (Nebe 37)


Rahman; huzurunda O‟nun izni olmadan söz söylemeye kimsenin güç yetiremediğidir. (Nebe 39)


Rahmân ismini daha iyi anlamak için Kur‟an‟ın 55. süresi olan Rahmân süresine bakmak gerekir. Bu süre sahabe tarafından “Arûsu‟l-Kur‟an (Kur‟an‟ın gelini)” olarak isimlendirilmiştir. Bu süreyi tanımadan Rahmân isminin anlamını tam olarak kavrayamayız.


“Rahmân olan Allah Kur‟an‟ı öğretti. İnsanı yarattı. İnsana beyanı (konuşup ifade edebilmeyi) öğretti.” (Rahmân 1-4)


Allah‟ın bizlere en büyük rahmeti Kur‟an‟ı bize gönderip öğretmesidir. Biz Kur‟an‟la hakkı batıldan ayırt ediyoruz. Doğru yolun sınırlarını öğreniyoruz. Allah‟a nasıl kulluk yapacağımızı öğreniyoruz. Cenneti ve cehennemi tanıyarak haksızlık ve zulümden uzak durmaya çalışıyoruz. Kur‟an‟ı rehber edinip hayatımızı ona göre şekillendirmeye gayret ediyoruz. Bütün bunlar Allah‟ın rahmetinin birer göstergesidir.


Allah‟ın bizi insan olarak yaratması da büyük bir rahmettir. Bizi hem insan olarak yaratmış, hem de bize diğer varlıklara vermediği bazı özellikler vermiştir. İrade, seçme hürriyeti, akıl, zeka ve beyan gibi özellikler bizlere verilmiştir. Hem düşünüp aklımızı kullanabiliyor hem de düşüncelerimizi ifade edebiliyoruz.


Rahmân: güneşi, ayı, yıldızları ve bitkileri bizim emrimize amade kılmıştır. Yeryüzünü bize boyun eğdirmiş, onun her türlü nimetlerinden faydalanma imkanı vermiştir.


Rahmân bizi çamur gibi kuru balçıktan yaratmıştır. Aslımızı bize hatırlatması, gururlanmamamızı tavsiye etmesi de rahmetinin gereğidir.


Doğuyu ve batıyı, denizleri ve içindeki nimetleri bize bahşeden Allah‟tan başka kim Rahmân olabilir? O‟nun dışındaki her varlık yok olmaya mahkumdur. Ancak celal ve ikram sahibi olan Allah‟ın zatı ve gücü kalıcıdır. Yerde ve göklerde olan her şey O‟ndan ister, O‟na muhtaçtır. O‟nun izni olmadan hiçbir güç yeryüzünün sınırları dışına çıkamaz.


Rahmân olan Allah adaletini gerçekleştirmek için kıyameti yaratacaktır. İyiler yaptıkları iyiliklerin karşılığını görecek, kötüler de yaptıkları kötülüklerin cezasını çekeceklerdir. Bu da Allah‟ın eşsiz rahmetinin bir göstergesidir. Suçlular o gün simalarından tanınacak, perçemlerinden ve ayaklarından tutulup yalanladıkları cehenneme atılacaklardır. Orada ateş ile kızgın su arasında dolaşıp duracaklardır.


Dünyada Allah‟a kulluk yapanlar ise sık ağaçlı, içinden pınarlar fışkıran ve her türlü meyvenin çift çift bulunduğu cennetlere gireceklerdir. Mü‟minler orada koltuklara yaslanıp ağaçların gölgelerin altında hoş vakit geçireceklerdir.


Allah‟ın kıyamet, cennet ve cehennem sahnelerini bize haber vermesi Rahmân isminin gereğidir. Bizleri ana babamızdan, evlatlarımızdan ve dostlarımızdan daha çok seven Allah, bizim kurtuluşa erişmemizi, cennetlere girmemizi ve cehennemden kurtulmamızı istiyor. Bizler de ana babamıza, evlatlarımıza ve dostlarımıza merhamet etmek ve iyilik yapmak istiyorsak onlara Kur‟an öğretmemiz, onları Kur‟an ile tanıştırmamız gerekir.


Mekkeli müşriklerin bir kısmı Allah‟ın Rahmân özelliğini kabul ediyor, bir kısmı da kabul etmiyordu.


“Onlara: “Rahmân‟a secde edin!” denildiği zaman: “Rahmân da neymiş? Bize emrettiğin şeye secde eder miyiz hiç?” dediler. Bu onların daha fazla nefretlerini artırdı.” (Furkan 60)


Hudeybiye AntlaŞması sırasında da Hz. Ali Peygamber (s.a.v)‟in emriyle “Bismillahirrahmânirrahîm (Rahman ve Rahim olan Allah‟ın adıyla)” yazınca Süheyl b. Amr şöyle itiraz etmişti: “Bismillahirrahmânirrahîm‟in ne demek olduğunu bilmiyoruz. Bunun yerine bizim bildiğimiz şey olan “Bismikallahümme (Senin adınla Allah‟ım)” diye yaz.”


“Ve onlar Rahmân‟ı inkâr ederler” (Ra‟d 30) Bu ayetler ve Hudeybiye olayı onların bir kısmının Allah‟ı Rahmân olarak kabul etmediklerini ortaya koyar.



G-ALLAH‟IN RAHÎM İSMİNİN ANLAMI:


Allah‟ın Rahîm ismi özel bir sıfattır. Allah‟ın mü‟min kullarına olan merhametini ifade eder. O, dünya hayatını Allah‟ın rızasına göre değerlendiren, şükreden ve isyan etmeyen mü‟min kullarına özel bir rahmetle davranacaktır.


Rahîm sıfatı daha çok mü‟min kullar hakkında gerçekleşecektir. Bu sıfat aynı zamanda geniş bir merhamet ve rahmet manasını da taşımaktadır. Allah hem merhametlidir, hem de kullarına yardım eder, onları korur ve nimetlerini onların üzerine yayar.


Rahîm; bütün övgülere layık olandır. (Fatiha 3)


Rahîm; tevbeleri kabul edendir. (Bakara 37)


Rahîm; kulların yaptıklarını zayi etmeyip karşılığını verendir. (Bakara 143)


Rahîm; kendisinden başka hiçbir ilah olmayandır. (Bakara 163)


Rahîm; zorda kaldığı için haram işleyen kullarını affedendir. (Bakara 173)


Rahîm; fitneden vazgeçen kullarını bağışlayandır. (Bakara 192)


Rahîm; samimi kullarının ibadetlerindeki eksiklikleri tam kabul edendir. (Bakara 199)


Rahîm; iman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad eden kullarına merhamet edendir. (Bakara 218)


Rahîm; kadınlarına haksızlık yapıp, sonra vazgeçenleri bağışlayandır.


Rahîm; peygambere tabi olanları affeden ve onlara acıyandır. (Ali İmran 31)


Rahîm; küfürden sonra iman edip durumlarını düzeltenleri affedendir. (Ali İmran 89)


Rahîm; affedilmek isteyenleri affeden, cezalandırılmak için gayret edeni de cezalandırandır. (Ali İmran 129)


Rahîm; namuslu yaşayanları affeden ve onlara merhamet edendir. (Nisa 25)


Rahîm; yeryüzünde fesat çıkarıp sonra da tevbe eden kimseleri bağışlayandır. (Maide 34)


Rahîm; hırsızlık yapan, sonra da tevbe edenleri affedendir. (Maide 39)


Rahîm; allah üçün üçüncüsüdür diyerek şirk koşan, sonra da pişmanlık içinde Allah‟a yönelen Hıristiyanları bağışlayandır. (Maide 73-74)


Rahîm; Kâbe‟yi insanların diriliş, ayaklanma ve huzura duruş merkezi yapandır. (Maide 97)


Rahîm; bilmeden kötülük yapıp sonra tevbe eden ve durumunu düzeltenleri bağışlayandır. (En‟am 54)


 

Rahîm; insanları yeryüzünün halifeleri kılan, bir kısmını bir kısmına denemek için üstün kılandır. (En‟am 165)


Rahîm; savaşta elde edilen ganimetleri helal kılarak kullarına acıyandır. (Enfal 69) 

Rahîm; müşriklerden tevbe edip namazı kılan ve zekât verenleri bağışlayandır. (Tevbe 5)

Rahîm; zayıf, hasta ve fakirliğinden dolayı Allah yolunda savaşa katılamayan, ama Allah‟a ve Rasulüne karşı samimi olanları affedendir. (Tevbe 91)


Rahîm; Allah‟a ve ahiret gününe iman eden, Allah yolunda harcadıklarını, kendilerini Allah‟a yaklaştıran ve Elçinin dualarında anılmalarını sağlayan vesileler olarak görenleri rahmetiyle kuşatandır. (Tevbe 99)


Rahîm; iyi davranışlarını kötü olanlarla karıştırdıktan sonra günahlarının farkında olanları esirgeyen ve bağışlayandır. (Tevbe 102)


Rahîm; sadakaları kabul ederek kullarına merhamet edendir. (Tevbe 104)


Rahîm; Allah yolunda hicret edenlere ve muhacirlere yardım edenlere rahmet kanatlarını gerendir. (Tevbe 117)


Rahîm; tembelliğinden dolayı cihada katılmayan, sonra da Allah‟tan başka sığınacak kimse olmadığını anlayanların tevbelerini kabul edendir. (Tevbe 118)


Rahîm; kullarının sıkıntılarını giderendir. (Yunus 107)


Rahîm; peygamberin yanında yer alan kullarını helak olmaktan kurtarandır. (Hud 41)


Rahîm; halis kullarını nefislerinin kötülüklerinden koruyandır. (Yusuf 53)


Rahîm; cennette inananları nahoş duygu ve düşüncelerden arındıran, onları birbirleriyle kardeş olarak mutluluk tahtları üzerine oturtan, onları yorgunluk ve bitkinlikten uzak tutandır. (Hicr 47-49)


Rahîm; evcil hayvanları insanların emrine amade kılandır. (Nahl 5-7)


Rahîm; nimetleri sayılamayacak şekilde çok ve bol olandır. (Nahl 18)


Rahîm; cihad edip sabreden kullarına yardım edendir. (Nahl 110)


Rahîm; denizleri ve gemileri bize boyun eğdirendir. (Hacc 65)


Rahîm; iffetli kadınlara iftira atıp sonra da tevbe edenleri bağışlayandır. (Nur 5)


Rahîm; mü‟minler arasında ahlaksızlığın yayılmasından hoşlanıp sonra da tevbe edenleri bağışlayandır. (Nur 20)


Rahîm; akrabaya, muhacirlere ve fakirlere yardım etmeyeceğim diye yemin eden sonra da bu yemininden vazgeçen erdemli kimseleri affedendir. (Nur 22)


Rahîm; zorla fuhuş bataklığına atılanlara merhamet edendir. (Nur 33)


Rahîm;  Allah ve Rasulünün izin verdiği ölçülere dikkat edenlere rahmet edendir. (Nur 62)


Rahîm; yeryüzünün mucizelerini düşünüp bundan ibret alanları bağışlayandır. (Şuara 7-9)


Rahîm; Hz. Musa, Hz. İbrahim, Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. Salih, Hz. Lut, Hz. Şuayb‟ın ve beraberindeki inananların kıssalarından ders çıkaranlara acıyandır. (Şuara 68,104,122,140,159,175)


Rahîm; bir haksızlık yaptıktan sonra kötülüğü iyiliğe çeviren kimseyi esirgeyendir. (Neml, 11)


Rahîm; dilediğine yardım edendir. (Rum 5)


Rahîm; toprağa giren ve ondan çıkan her şeyi, gökten inen ve ona yükselen her şeyi bilendir. (Sebe 2)


Rahîm; Kur‟an‟ı indiren, dosdoğru yol üzere olan peygamberimizi gönderendir. (Yasin 2-4)


Rahîm; cennetteki kullarına barış, mutluluk ve esenlik dolu sözlerle ikramda bulunandır. (Yasin 58)


Rahîm; rahmetinden asla ümit kesilmeyendir. (Zümer 53)


Rahîm; Rabbim Allah‟tır diyen ve sebatla doğru yolu izleyenleri cennette ağırlayandır. (Fussilet 32)


Rahîm; meleklerin kendisini hamd ile tesbih ettikleri ve yeryüzündekiler için kendisinden bağışlanma diledikleri kimsedir. (Şura 5)


Rahîm; huzurunda hiç kimsenin arkadaşına yardımı dokunmayacak olandır. (Duhan 41)


Rahîm; peygamberlerle insanlar arasında şahit olarak yeterli olandır. (Ahkaf 8)


Rahîm; peygambere saygısızlık yapıp da tevbe edenleri bağışlayandır. (Hucurat 5)


Rahîm; zan, tecessüs ve gıybetten sakınanlara merhamet edendir. (Hucurat 12)


Rahîm; Allah‟a ve Rasulüne itaat edenlerin amellerinden hiçbir şey eksiltmeyendir. (Hucurat 14)


Rahîm; korkan ve duâ eden kullarını yakıcı fırtınaların azabından koruyan ve cennetine koyandır. (Tur 28)


Rahîm; Allah‟tan korkan ve peygambere iman edenlere rahmetinden iki kat ecir veren, onlara yürüyecekleri bir nur kılan ve onları bağışlayandır. (Hadid 28)


Rahîm; kulları arasında sevgi bağıyla yakınlık oluşturandır. (Mümtehine 7)


Rahîm; peygambere bağlılık taahhüdü içinde bulunan kimselerin günahlarını affeden ve onlara acıyandır. (Mümtehine 12)


Rahîm; Allah‟ın haram kıldığını helal kılıp sonra da pişman olanları bağışlayandır. (Tahrim 1)


Rahîm; kendinden bağışlanma isteyenleri bağışlayan rahmet kaynağıdır. (Müzzemmil 20)


Rahîm; insanların batıl yollarla birbirlerinin mallarını yemelerini ve birbirlerini mahvetmelerini yasaklayarak rahmet kanatlarını gerendir. (Nisa 29)


Rahîm; Allah yolunda üstün çaba gösterenlere dereceler veren, onları bağışlayan ve onlara rahmet edendir. (Nisa 96)


Rahîm; Allah yolunda hicret edenlere yeryüzünde birçok rızık yolları ve bereketler bahşedendir. (Nisa 100)


Rahîm; Allah‟ın öğrettiğine göre hükmeden, hainlerle tartışmaya girmeyen ve onların bağışlanması için Allah‟a duâ edenlere rahmet eden, hatasını anlayan hainleri bağışlayandır. (Nisa 105,106)


Rahîm; kötülük yapıp kendisine zulmettikten sonra affetmesi için Allah‟a yalvaranları bağışlayandır. (Nisa 110)


Rahîm; hanımları arasında adaletli davrananlara rahmet kaynağıdır. (Nisa 129)


Rahîm; Allah‟a ve elçilerine iman edip onlar arasında hiçbir ayrım yapmayanları bağışlayandır. (Nisa 152)


Rahîm; İnsanların bolluk ve bereketinden rızıklarını aramaları için denizde gemileri yüzdürendir. (İsra 66)


Rahîm; yerin ve göklerin sırlarını bilendir. (Furkan 6)


Rahîm; tevbe eden, iman eden ve salih amel işleyen kimselerin kötülüklerini iyiliğe değiştirendir. (Furkan 70)


Rahîm; sadakat gösterenleri, sözlerini tutmalarından dolayı ödüllendirip bağışlayandır. (Ahzab 24)


Rahîm; insanlara melekleriyle nimetlerini bahşeden, onları karanlıklardan aydınlığa çıkaran ve mü‟minlere rahmet kaynağı olandır. (Ahzab 43)


Rahîm; peygamberine birçok eş bahşederek merhamet edendir. (Ahzab 50)


Rahîm; mü‟min kadınlara toplum içine çıktıklarında namuslu olarak tanınmaları ve rahatsız edilmemeleri için dış kıyafetlerini üzerlerine almalarını emrederek onlara rahmet edendir. (Ahzab 59)


Rahîm; münafık ve müşrik erkeklere ve kadınlara azap eden ve mü‟min erkek ve kadınları da bağışlayandır. (Ahzab 73)


Rahîm; yerin ve göklerin hâkimiyetini elinde bulundurup dilediğini bağışlayan dilediğine de azap edendir. (Fetih 14)


Bütün bu tanımlarda da görüldüğü gibi Allah‟ın Rahîm ismi hem dünya hayatını hem de ahiret hayatını kapsamaktadır.


Rahîm ismi Kur‟an‟da 114 kez geçmektedir. 72 yerde Ğafur ismi ile beraber kullanılmaktadır. Bu Allah‟ın hem günahları bağışlayıcı olduğunu hem de kullarına merhamet edici olduğunu ifade eder.


“Şüphesiz size ölü hayvan etini, kanı, domuz etini, Allah'tan başkası için kesilen hayvanı haram kılmıştır. Fakat darda kalana, başkasının payına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak üzere günah sayılmaz. Çünkü Allah bağışlayandır, merhamet edendir.” (Bakara 173)


“De ki: "Allah'ı seviyorsanız bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder." (Ali İmran 31)


“Ettiği zulümden sonra tevbe edip düzelen kimse, bilsin ki Allah onun tevbesini kabul eder. Allah şüphesiz bağışlayandır, merhametli olandır.” (Maide 39)


Rahîm ismi Kur‟an‟da 9 kez Tevvab ismi ile birlikte zikredilmiştir. Allah, rahmetinden dolayı kullarının tevbelerini kabul eder.


“Âdem, Rabbinden bazı emirler aldı ve onları yerine getirdi. Rabb'i de bunun üzerine tevbesini kabul etti. Şüphesiz o tevbeleri daima kabul edendir, merhametli olandır.” (Bakara 37)


“İbrahim ve İsmail, Kâbe‟nin temellerini yükseltiyordu: "Rabbimiz! Yaptığımızı kabul buyur. Şüphesiz ki, Sen hem işitir hem bilirsin" "Rabbimiz! İkimizi Sana teslim olanlardan kıl, soyumuzdan da Sana teslim olanlardan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yollarımızı göster, tevbemizi kabul buyur, çünkü tevbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak Sensin." (Bakara 127-128)


“ Bütün genişliğine rağmen yer onlara dar gelerek nefisleri kendilerini sıkıştırıp Allah'tan başka sığınacak kimse olmadığını anlayan, savaştan geri kalmış üç kişinin tevbesini de kabul etti. Allah, tevbe ettikleri için onların tevbesini kabul etmiştir. Çünkü O tevbeleri kabul eden, merhametli olandır.” (Tevbe 118)


Rahim ismi Kur‟an‟da 9 kez Raûf ismi ile beraber kullanılır. Allah‟ın hem merhametli hem de kullarına karşı yumuşak davrandığı ifade edilir.


“Böylece sizi insanlara şahid ve örnek olmanız için tam ortada bulunan bir ümmet kıldık. Peygamber de size şahid ve örnektir. Senin yöneldiğin yönü, Peygambere uyanları, cayacaklardan ayırt etmek için kıble yaptık. Doğrusu Allah'ın yola koyduğu kimselerden başkasına bu ağır bir şeydir. Allah ibadetlerinizi boşa çıkaracak değildir. Doğrusu Allah insanlara şefkat gösterir, merhamet eder.” (Bakara 143)


“Andolsun ki, Allah, sıkıntılı bir zamanda bir kısmının kalpleri kaymak üzere iken Peygamber'e uyan Muhacirler ile Ensarın ve Peygamberin tevbelerini kabul etti. Tevbelerini, onlara karşı şefkatli ve merhametli olduğu için kabul etmiştir.” (Tevbe 117)

 

“Kendi kendinize zor varacağınız memleketlere, yüklerinizi taşırlar. Doğrusu Rabbiniz şefkatlidir, merhametlidir.” (Nahl 7)


Rahim ismi bir ayette Vedûd ismi ile beraber geçmektedir. Allah, kullarına acizliğinden veya korkaklığından dolayı merhamet etmez. Bilakis onlara olan sevgisinden dolayı onlara rahmet eder. Allah hem sever hem de rahmet eder.


"Rabbinizden mağfiret dileyin, O'na tevbe edin, doğrusu Rabbim merhamet eder ve çok sever." (Hud 90)


Rahim ismi bir ayette de el-Berr ismi ile beraber geçmektedir. Allah herhangi bir gücün zorlaması ile kullarına rahmet etmez. İyilik yapma özelliği Allah‟ın zatında vardır. Allah‟ın rahmeti çok geniş ve çok boyutludur. Bütün insanları ve evreni kapsar. Allah‟ın rahmetinde sınır yoktur.


"Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik. Allah lütfedip bizi kavurucu azaptan korudu. Doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk. Şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler.” (Tûr 26-28)


Rahim ismi Kur‟an‟da 13 kez Aziz ismi ile beraber geçmektedir. Bu beraberlik rasgele değildir. Allah mutlak galiptir. Asla mağlup edilemez. Hem kendisi şereflidir, hem de insanlara şeref verir. Kullara olan merhameti acziyetinden dolayı değildir. Şereften yoksun olduğu için de merhametli değildir. O, güçlüdür, O‟nun gücüne kimse karşı koyamaz. Hem Rahim özelliği hem de Aziz özelliği Allah‟tan başka hiçbir kimse de aynı anda bulunamaz.


“Yeryüzüne bakmazlar mı? Orada, bitkilerden nice güzel çiftler yetiştirmişizdir. Şüphesiz bunlarda Allah'ın kudretine işaret vardır, ama çoğu inanmazlar. Rabbin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.” (Şuara 7-8-9)


“Rabbin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir. Şüphesiz Kuran Alemlerin Rabbinin indirmesidir.” (Şuara 191-192)


“Gökten yere kadar olan bütün işleri Allah düzenler, sonra, işler sizin hesabınıza göre bin yıl kadar tutan bir gün içinde O'na yükselir. O, görülmeyeni de görüleni de bilendir, güçlüdür, merhametlidir.” (Secde 5-6)


Rahim ismi bir kez de Rabb ismiyle beraber geçmektedir. Allah kullarına sadece merhamet etmekle kalmaz. Rabb özelliğiyle, rabb ismiyle onların hayatına karışır ve müdahale eder. Allah hem yaratır hem de terbiye eder. Evrene ve insan hayatına düzen ve nizam koyar. Emretme ve yasaklama yetkisine sahiptir. Kimseye sormadan, danışmadan karar alma yetkisi vardır. Dilediğini yapar, yaptığından dolayı kimseye hesap vermez. Allah bütün bu özelliğiyle beraber kullarına merhamet eder. Rahmetini onlara dilediği şekilde yayar.


“Doğrusu bugün, cennetlikler eğlenceyle meşguldürler. Onlar ve eşleri gölgeliklerde, tahtlar üzerine yaslanmışlardır. Orada meyveler ve her istedikleri onlarındır. Merhametli olan Rab katından onlara selam vardır.” (Yasin 55-58)


Rahim ismi 6 kez de Rahman ismi ile beraber geçmektedir. Bu birliktelik hem Allah‟ın uluhiyyetine hem de rahmetinin sonsuzluğuna işaret eder.


“Ha, Mim. Bu Kitap, merhametli olan Allah katından indirilmedir; bilen bir millet için müjdeci ve uyarıcı olmak üzere Arapça okunarak ayetleri uzun uzun açıklanmıştır. Ama insanların çoğu yüz çevirmiştir, onlar işitmezler de.” (Fussilet 1-4)


“O, görüleni de görülmeyeni de bilen, kendisinden başka ilah olmayan Allah'tır. O, acıyıcı olandır, acıyandır.” (Haşr 22)


“İlahınız bir tek ilahtır. O, merhamet eden, merhametli olandan başka ilah yoktur.” (Bakara 163)


Rahîm ismini Kur‟an‟da bazen marife bazen de nekra olarak görmekteyiz. Tekil ve çoğul kullanımı da vardır. Bu Rahîm isminin hem Allah için hem de insanlar için kullanılabileceğini ifade eder. Nitekim Peygamber (s.a.v) Rahîm sıfatı ile Kur‟an‟da nitelenmiştir:


“Şüphesiz ki size sizden aziz bir elçi geldi. Zorlanmanız ona ağır geliyor, üstünüze titriyor; mü‟minlere karşı çok şefkatlidir, çok merhametlidir.” (Tevbe128) 

 

H-RAHMAN VE RAHİM İSİMLERİNİN ARASINDAKİ FARKLAR


1-Rahmân sıkıntı ve ayıpları gideren, Rahîm ise kalpleri ve gizlilikleri aydınlatandır.

2-Rahmân sadece Allah için kullanılırken Rahîm insanlar için de kullanılabilir.

3-Allah dünyanın Rahmân‟ı, ahiretin de Rahîm‟idir. “Ey dünyanın Rahmân‟ı ahiretin de Rahîm‟i” şeklindeki dua meşhurdur.

4- Rahmân sadece Allah‟a has olan rahmeti ifade eder, Rahîm ise kulların merhametine de işaret eder.

5- Rahmân kullara Kur‟an‟ı öğreten, Rahîm de Kur‟an‟a uymakla şeref ve ikramda bulunan.

6- Rahmân, kullardan sadır olması düşünülemeyecek şekilde nimet veren, Rahîm ise kullardan da sadır olması mümkün olacak şekilde nimetlendirendir.

7- Rahmân ismi Rahîm‟den daha şümullüdür.“Rahmân arşı istiva etti” ayetinde olduğu gibi Allah‟ın ilim ve kudretinin genişliğini ifade eden arş ile beraber zikredilmektedir.

8- Rahmân ismi bütün mahlûkatı kuşatırken Rahîm sadece mü‟minleri kapsamaktadır.

9- Rahmân, Allah‟ın yüce, şerefli, onurlu, görkemli ve ihtişamlı nimetlerini belirtir.

Rahîm ise Allah‟ın ince, sınırlı ve tafsilatlı nimetlerine delalet eder.

10- Kur‟an‟da “Rahmân‟ın kulları”  ibaresi geçerken  “Rahîm‟in kulları”  ifadesi yoktur.

11- Rahmân sadece Rahîm ismiyle beraber geçmektedir. Rahîm ismi ise Tevvâb, Azîz, Ğafûr, Raûf, Rabb ve Berr isimleri ile beraber zikredilmektedir.

12-Rahmân genel olarak bütün nimetleriyle bütün yaratıklarına merhamet edendir. Rahîm ise onları hidayete iletmek, onlara lütuflarda bulunmak suretiyle mü‟minlere merhametli olandır.

13-Rahmân kendisinden istenildiği zaman verendir. Rahîm ise kendisinden dilekte bulunulmadığı zaman gazaplanandır.



Ġ- RAHMAN VE RAHİM İSİMLERİNDEN ÇIKARILACAK DERSLER


Allah‟ın rahmetiyle O‟nun Rahmân ve Rahîm isimlerini anlamları ile öğrendik. Bu bilginin üzerine bize de bazı görev ve sorumluluklar düşmektedir. Allah bize verdiği ilim nimetini, üzerimizde görmek ister.


Allah‟ı önce kendimiz rahmet sahibi olarak tanıyacağız. O‟nun rahmeti olmadan biz hiçbir şeye sahip olamayız. O‟nun nimetlerini saymakla bitiremeyiz. O‟nun rahmetiyle yaşıyor, O‟na kulluk etmeye çalışıyoruz. O‟nun af ve rahmetiyle cennete girmeyi arzuluyoruz. Hiçbir insan O‟nun rahmeti olmadan cennete giremeyecektir. Bütün bu nimetlere karşılık şükreden bir kul olmalıyız. Hayatımızı şükür üzere bina etmeliyiz. Şükür sadece sözle yapılan bir ibadet değildir. Gerçek şükür bedenle, azalarla ve hayatın her alanında O‟na kul olarak yapılır.


Allah‟ın en büyük rahmeti olan Kur‟an‟ı iyi tanımalıyız. Anlayarak ve üzerinde düşünerek okumalıyız. Hayatımızı bütün yönleriyle Kur‟an‟a göre düzenlemeliyiz. O‟nu diğer insanların da tanıması için çaba harcamalıyız. Öncelikle ana, baba, evlat ve dostlarımızı Kur‟an nimetiyle tanıştırmalıyız.


İnsanlara Allah‟ı tanıtırken öncelikle rahmet sıfatı ile tanıtmalıyız. İnsanlara Allah‟ı sevdirmeli, O‟nu öcü olarak, cayır cayır yakan, cehenneme atan, cezalandıran ve taş yapan olarak tanıtmamalıyız. Bu konuda Peygamberimizin şu sözünü unutmamalıyız:


“Size gerçek fakihi ( dini kavrayan kimseyi) haber vereyim mi? Gerçek fakih:


1-İnsanları Allah‟ın rahmetinden ümitsizliğe düşürmeyen,

2-Onlara, Allah‟a isyan hususlarında kolaylık tanımayan,

3-Onları Allah‟ın azabından emin kılmayan,

4-Kur‟an‟ı başka kaynaklara meylederek terk etmeyendir. Şüphesiz ki kendisinde ilim olmayan ibadette, kendisinde anlama olmayan ilimde, kendisinde düşünce olmayan okuma da hiçbir hayır yoktur.”


Kur‟an birçok ayette Allah‟ın rahmet özelliğini ve bunun insanlar üzerindeki yansımalarını anlatır. Allah‟ı bu yönüyle tanıtmamız insanların kalplerini yumuşatacak ve onları Allah‟a kulluğa yöneltecektir.


Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed‟i de hayatı ile hadisleri ile tanımalıyız. O‟nu imam ve rehber olarak tanımalı ve tanıtmalıyız. Kur‟an‟ın yanında mutlaka hadis okuma programı takip etmeliyiz. Hayatı yanlışlarla ve kusurlarla dolu olan insanların hayatını ve sözlerini öğrenmek ve öğretmek yerine Allah‟ın koruması ve gözetimi altında olan Hz.Muhammed‟i tanımak ve tanıtmak, Allah‟ın rahmetine saygının en güzel ifadesidir. Çocuklarımıza ve sevdiklerimize Kur‟an ve sünnet eğitimi vererek Allah‟ın rahmetine şükretmiş olacağız.


Ana-babamıza karşı da merhametli olmalıyız. Onlar da Allah‟ın bize bir rahmetidir. Şirki, günahı ve isyanı emretmedikleri sürece onlara itaat etmeli, onların gönüllerini hoşnut etmeliyiz. Onlara rahmet ve şefkat kanatlarımızı germeliyiz. Onları üzecek hareket ve sözlerden uzak durmalıyız. Onları azarlamak, onlara “öf” bile demek Rabbimiz tarafından yasaklanmıştır.


“Rabbin, yalnız Kendisine ibadet etmenizi ve ana-babaya iyilik etmeyi buyurmuştur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa,  onlara karşı "Öf" bile demeyesin, onları azarlamayasın. Onlara acıyarak alçak gönüllülük kanatlarını ger. İkisine de hep tatlı söz söyleyesin ve: "Rabbim! Küçükken beni yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et!" de.” (İsrâ 23-24)


“Biz insana, ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Annesi onu, güçsüzlükten güçsüzlüğe uğrayarak karnında taşımıştı. Çocuğun sütten kesilmesi iki yıl içinde olur. Bana ve ana babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş Bana'dır. Ey insanoğlu! Ana-baban, seni, körü körüne Bana ortak koşman için zorlarlarsa onlara itaat etme. Dünya işlerinde onlarla güzel geçin. Bana yönelen kimsenin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz Bana'dır. O zaman, yaptıklarınızı size bildiririm.” (Lokman 14-15)

Müslüman, Allah‟ın yaratıklarına karşı da merhametli olandır. Allah‟tan öğrendiğimiz bu özelliği biz de kullara sergilemeliyiz. İnsanlara merhametli olmakla alakalı olarak Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor:

"Allah, merhametli olanlara rahmetle muamele eder. Öyleyse, sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki, semâda bulunanlar da size rahmet etsinler. Rahîm (akrabalık bağı) Rahmân'dan bir bağdır. Kim bunu korursa Allah onunla (rahmet bağı) kurar, kim de koparırsa Allah da ondan (rahmet bağını) koparır."

Hz. Cerir (r.a) anlatıyor: "Rasulüllah (s.a.v) şöyle buyurdu:

“Merhamet etmeyene, merhamet edilmez. Bağışlamayan da, bağışlanmaz.”

Hz. Cerir (r.a) anlatıyor: "Rasulüllah (s.a.v) şöyle buyurdu:

"Allah, insanlara merhamet etmeyene rahmette bulunmaz.”

Ebu Hüreyre (r.a)'den gelen bir diğer rivâyette Rasulüllah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Merhamet; ancak şaki'nin (ebedi hüsrâna uğrayanın) kalbinden çıkarılabilir."

Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: "Rasulüllah (s.a.v) bir gün, torunu Hasan (r.a)'ı öpmüş idi. Bu sırada yanında bulunan Akra' İbnu Hâbis, (sanki bunu tuhaf karşıladı ve:) "Benim on tane çocuğum var. Fakat onlardan hiçbirini öpmedim." dedi. Rasulüllah (s.a.v) ona bakıp:

"Merhamet etmeyene merhamet edilmez." buyurdu."

Rezin şu cümleyi de ilâve etti: Ayrıca Rasulullah (s.a.v) Şöyle de buyurdu: Allah sizin kalbinizden merhameti çıkardı ise ben ne yapabilirim?"

Müslüman, insanî özelliklerini yitirmemiş olan bütün insanlara merhametli davranır.

Onlara insan olarak değer verir. Onların doğuştan kazandıkları haklarına karşı saygılı davranır.

Batıl da olsa inanç ve düşüncelere sövüp hakaret etmez.

“Allah'tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da cahillikle ileri giderek

Allah'a sövmesinler. Böylece her ümmete işini güzel gösterdik, sonra dönüşleri Rab'lerinedir. O, işlediklerini haber verir.” (En‟am 108)

Ancak Allah‟a ve İslam‟a hakaret edenler saygı ve merhameti hak edemez. Tevhid inancının yayılmasına ve tanınmasına engel olanlara Müslümanlar hak ettikleri meşru cevabı verirler. Onlara karşı onurlu ve zorludurlar. Onları asla dost edinmezler.


“Ey İnananlar! Aranızda dininden kim dönerse bilsin ki, Allah, sevdiği ve onların O'nu sevdiği, inananlara karşı alçak gönüllü, inkârcılara karşı güçlü, Allah yolunda cihad eden, yerenin yermesinden korkmayan bir millet getirir. Bu, Allah'ın dilediğine verdiği bol nimetidir. Allah her şeyi kaplar ve bilir. Sizin dostunuz ancak Allah, O'nun Peygamberi ve namaz kılan, zekât veren ve rüku eden müminlerdir. Kim Allah'ı, Peygamberini ve inananları dost edinirse bilsin ki, şüphesiz Allah'tan yana olanlar üstün gelirler.


Ey iman edenler! Kendilerine sizden önce kitap verilenlerden, dininizi alaya ve eğlenceye alanları ve inkârcıları dost olarak benimsemeyin. İnanıyorsanız Allah'tan sakının.” ( Mâide 54-57)


Müslümanlar kendi aralarında çok merhametlidirler.


“Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun beraberinde bulunanlar, inkârcılara karşı sert, birbirlerine merhametlidirler. Onları rükûa varırken, secde ederken, Allah'tan lütuf ve hoşnutluk dilerken görürsün. Onlar, yüzlerindeki secde izi ile tanınırlar. İşte bu, onların Tevrat'ta anlatılan vasıflarıdır. İncil'de de şöyle vasıflandırılmışlardı: Filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ekincilerin hoşuna giden ekin gibidirler. Allah böylece bunları çoğaltıp kuvvetlendirmekle inkârcıları öfkelendirir. Allah, inanıp yararlı işler işleyenlere, bağışlama ve büyük ecir vadetmiştir.” ( Feth 29)


Nu‟man bin Beşir ( r.a)‟den rivayetle Allah Rasülu ( s.a.v) şöyle buyurdu:


“Mü‟minler birbirlerini sevmede, merhamet etmede, yardımlaşmada bir vücut gibidirler. Vücudun bir organı hastalandığında, bütün vücut uykusuzluk ve ateşle onun acısına ortak olur.”

Müslümanların dertleriyle ilgilenme konusunda Allah Rasulü ( s.a.v) şöyle buyurur:

“Müslümanların durumlarıyla, dertleriyle ilgilenmeyen onlardan değildir.”


Müslümanlara merhametli davrandığımız gibi onlara sabırlı olmayı, hak dava üzerinde mücadeleye devam etmeyi de tavsiye etmeliyiz. Sabrı tavsiyenin yanında insanlara karşı merhametli davranmayı ve rahmet kanatlarını onlara germeyi de tavsiye etmeliyiz. Rahmet kaynağı Kur‟an bu gerçeği şöyle ifade eder:


“Bir de iman edip birbirlerine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmak gerekir.” (Beled 17)

Müslüman, insanlara merhametli davrandığı gibi hayvanlara da merhametli davranır.


Hz. Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: "Rasülullah (s.a.v) buyurdular ki: "Bir adam yolda yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: "Bu köpek de benim gibi susamış" diyerek tekrar kuyuya indi. Mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından memnun kaldı ve günahlarını affetti."


Rasulüllah'ın yanındakilerden bazıları:

"Ey Allah'ın Rasülü! Yani bize hayvanlara yaptığımız iyilikler için de sevap var mı?" dediler. Rasulullah (s.a.v) da:

"Evet! Her yaş ciğer (can) sahibi için bir sevap vardır" buyurdu."

Bir diğer rivâyette Rasulullah (s.a.v) Şöyle buyurmuştur:


"Fâhişe bir kadın, sıcak bir günde, bir kuyunun etrafında dönen bir köpek gördü, susuzluktan dilini çıkarmış soluyordu. Kadıncağız mestini çıkararak onunla su çekip köpeği suladı. Bu sebeple kadın Allah tarafından mağfiret olundu."


İbni Ömer (r.a) anlatıyor: "Rasülullah (s.a.v) şöyle buyurdu:


"Bir kadın, eve hapsettiği bir kedi yüzünden cehenneme gitti. Kediyi hapsederek yiyecek vermemiş, yeryüzünün haşerâtından yemesi için de salmamıştı."


Abdullâh İbnu Câfer (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (s.a.v)'ın kazâ-i hâcet yaparken geri tarafından perdelenmek için en ziyâde tercih ettiği sütre, bir bina veya bir hurma kümesi idi. Bir seferinde Ensâr‟dan bir zâtın bahçesine girdi. Orada bir deve vardı. Deve Rasulüllah (s.a.v)'ı görünce inledi ve gözlerinden yaşlar aktı. Aleyhissalâtu vesselâm deveye yaklaştı ve gözyaşlarını sildi. Hayvan sâkinleşti.


"Bu devenin sahibi kim?" diye sorarak ilgi gösterdi. Ensar'dan bir genç:


"O bana aittir ey Allah'ın Rasülü!" deyip ortaya çıkınca Hz. Peygamber onu payladı:


"Allah'ın sana mülk kıldığı bu deve hakkında Allah'tan korkmuyor musun? Bâk! Bu bana şikâyette bulundu. Sen bunu doyurmuyor ve fazla çalıştırarak da yoruyormuşsun."


Hz. Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: "Rasulüllah (s.a.v) şöyle buyurdu:


"Hayvanlarınızın sırtını minberler yerine koymayın. Şurası muhakkak ki tek başınıza güçlükle gidebileceğiniz bir yere sizi götürmeleri için Allah onları sizlere hizmetçi kıldı. Arzı da sizin durma yeriniz kıldı. Öyleyse ihtiyaçlarınızı duran hayvanının sırtında değil arz üzerinde görün."


Rasulullah (s.a.v) ateşe verdiğimiz bir karınca yuvası gördü. "Kim yaktı bunu?" diye sordu. "Biz!" dedik. Bunun üzerine:

"Ateşle azap vermek sadece ateşin Rabbine hastır" buyurdu."


Rasulullah (s.a.v) hastalıklardan ve dertlerden bahsedip şöyle buyurdu:


"Mü'mine bir hastalık gelir, sonra da Allah ona şifa verirse, bu hastalık onun geçmiş günâhlarına keffâret, geri kalan hayatı için de bir öğüt olur. Şâyet münâfık hastalanır, sonra da afiyet verilirse o, sahibi tarafından bağlanıp sonra da salıverilen fakat niçin bağlandığını, niçin salıverildiğini bilmeyen bir deve gibidir."


Rasulullah (s.a.)‟ın yanında oturanlardan biri:


"Ey Allah'ın RasüIü, hastalıklar da neyin nesi? Ben hiçbir zaman hastalanmadım." dedi.

Rasulullah (s.a.v) da:


"Kalk! Sen bizden değilsin" buyurdu."


Hz. Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: "Rasulüllah (s.a.v) şöyle buyurdu:


"Peygamberlerden birini bir karınca ısırdı. O da (öfkelenerek) karıncanın yuvasının yakılmasını emretti ve yakıldı. Allah da ona şöyle vahyetti: "Seni bir karınca ısırmışken sen tesbih eden bir ümmeti yaktın."


Rahman isminin anlamlarını öğrendikten sonra; Rahman‟ın hakiki kullarının sahip oldukları özelliklere sahip olmamız gerekir.


“Rahman'ın kulları yeryüzünde tevazuyla yürürler. Bilgisizler kendilerine takıldıkları zaman onlara güzel ve yumuşak söz söylerler.


Onlar, gecelerini Rableri için kıyama durarak ve secdeye vararak geçirirler.


Onlar, "Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır. Doğrusu onun azabı sürekli ve acıdır. Orası şüphesiz kötü bir yer ve kötü bir duraktır" derler.


Onlar, sarf ettikleri zaman ne israf ederler ne de cimrilik, ikisi arasında orta bir yol tutarlar.


Onlar, Allah'ın yanında başka ilah edinip ona yalvarmazlar. Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar. Zina etmezler. Bunları yapan günaha girmiş olur. Kıyamet günü azabı kat kat olur, orada, alçaltılarak temelli kalır. Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş işleyenlerin, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder. Kim tevbe edip yararlı iş işlerse şüphesiz o, Allah'a gereği gibi yönelmiş olur.


Onlar yalan yere şehadet etmezler; faydasız bir şeye rastladıkları zaman yüz çevirip vakarla geçerler. Kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, kör ve sağır kesilmezler.


Onlar: "Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et ve bizi, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder yap" derler.


İşte onlar, sabrettiklerinden ötürü cennetin en yüksek dereceleriyle mükâfatlandırılırlar. Orada esenlik ve dirlik dilekleriyle karşılanırlar. Orada temellidirler. Orası ne güzel bir yer ve ne güzel duraktır!


De ki: İbadetiniz (duanız) olmasa Rabbim size ne diye değer versin? Ey inkârcılar! Yalanladığınız için, azap yakanızı bırakmayacaktır.” (Furkan 63-77) 



K-KUR‟AN‟DA GEÇEN ALLAH‟IN RAHMETİNİ İSTEMEK İLE İLGİLİ DUÂ ÖRNEKLERİ


1-“Nuh dedi ki: “Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen ben ziyana uğrayanlardan olurum.” (Hud 47)

2-“Zira kullarımdan bir zümre: “Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet, bize acı. Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın” demişlerdi.” (Mü‟minûn 109,118)

3-“Allah her şahsı ancak gününün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı hayır kendine, yapacağı şerde kendinedir.

Rabbimiz! Biz unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma.

Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme.

Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme. Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et.” (Bakara 286)

4-“Onları esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: “Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse Şimdi de sen onlara öyle rahmet et” diyerek duâ et.” ( İsra 24)

5-“Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından bir rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin.” (Ali İmran 8)

6-“O yiğit gençler mağaraya sığınmışlar ve: “Rabbimiz! Bize tarafından bir rahmet ver ve bize, şu durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla.” demişlerdi.”( Kehf 10)

7-“Arşı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerinin hamd ile tesbih ederler. O‟na iman ederler. Mü‟minlerin de bağışlanmasını isterler: “Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna girenleri bağışla. Onları cehennem azabından koru.” derler. ( Mü‟min 7)

8-“Onlar dediler ki: “Allah‟a dayandık. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu yapma. Ve bizi rahmetinle o kafirler topluluğundan kurtar.” (Yunus 85,86)

9-“(Süleyman) onun sözünden dolayı gülümsedi ve dedi ki: “Ey Rabbim! Beni gerek bana gerekse ana babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat.” ( Neml 19)

10-“Yakup dedi ki: “Daha önce kardeşi (Yusuf) hakkında size ne kadar güvendiysem bunun (Bünyamin) hakkında da size güveneyim mi? Oysa Allah koruyup gözetici olarak sizden elbette daha iyi daha üstündür. Çünkü O merhametlilerin en merhametlisidir. ( Yusuf 64)

11-“Eyyub‟u da an. Hani Rabbine: “Başıma bu dert geldi. Sen merhametlilerin en merhametlisin” diye niyaz etmişti. ( Enbiya 83)

12-“Onlar: “Rabbimiz biz kendimize zulmettik. Eğer sen bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz” dediler. ( A‟raf 23)

13-“Musa dedi ki: “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla ve bizi rahmetinin içine koy. Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.” (Araf 151)

14-“Musa, tayin ettiğimiz vakitte huzurumuzda bulunmak üzere kavminden yetmiş er seçmişti. Ne zaman ki bunları o sarsıntı yakaladı. Musa dedi ki: “Rabbim! Dileseydin bunları ve beni daha önce helak ederdin. Şimdi bizi, içimizdeki o beyinsizlerin yaptıkları yüzünden helak mi edeceksin? O da sırf Sen‟in imtihanın. Sen bununla dilediğini saptırırsın, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim dostumuzsun. Bizi bağışla ve bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın.” (Araf 155)



L-PEYGAMBERİN VE SAHABENİN RAHMAN VE RAHİM İSİMLERİ İLE YAPTIĞI DUÂ ÖRNEKLERİ


Bir kişi Müslüman olduğu zaman Rasulullah ( s.a.v) ona şöyle dua etmesini öğretirdi:

“Ey Allah‟ım! Beni bağışla, bana rahmet et, beni hidayete erdir, bana afiyet ver ve beni rızıklandır.”

Hz. Ali‟den rivayet edilen, unutma anında okunması gereken duada Peygamber (s.a.v)


Allah ve Rahmân adı ile başlayarak şöyle dua ediyor:


“Ey Allah! Ey Rahmân! Celâlin ve cemâlinin nuru hakkı için senden kitabını bana öğrettiğin gibi hafızamda tutmamı ve razı olduğun şekilde okumamı nasip etmeni istiyorum.


Ey Allah! Ey Rahmân! Senden kitabınla gözlerimi aydınlatmanı, onunla dilimi açmanı, onunla kalbimden üzüntüyü gidermeni, göğsümü ferahlandırmanı ve bedenimi yıkamanı diliyorum. Zira hakkı bulmakta ancak sen yardımcı olursun, onu bana ancak sen verirsin. Güç, kuvvet ve hareket ancak Allah iledir.”


Peygamber (s.a.v) namazda tahiyyat duasını bitirince şöyle dua ederdi:


“Ey Allah‟ım! Sen her türlü eksiklik ve kusurdan uzaksın. Senden başka gerçek ilah yoktur. Ey Ğaffar! Benim günahlarımı ört. Ey Tevvâb! Benim tevbemi kabul et, amellerimi ıslah et. Şüphesiz ki sen dilediğin kimselerin günahlarını affedersin. Sen ğafûr ve rahimsin.


Ey Rahmân! Bana merhamet et. Ey Affedici! Beni affet. Ey Raûf! Bana şefkat et.

Ey Rabbim! Bana, verdiğin nimetlere şükretme gücü ver. Bana, Sana güzel ibadet edebilme gücü ver.

Ey Rabbim! Senden bütün hayırları ister, bütün şerlerden de Sana sığınırım.


Ey Rabbim! Benim işlerimi hayırla aç, hatırla sonuçlandır. Bana, Sana kavuşma konusunda şevk ve arzu ver. Beni, bana zarar verecek sıkıntılardan, saptırıcı fitnelerden ve kötülüklerden koru. Sen kimi koruma altına alırsan şüphesiz ki o kıyamet gününde rahmete ulaşır. İşte bu en büyük kurtuluştur.”


Allah Rasülü (s.a.v) istihare duasında şöyle de dua ederdi:


“Ey Allah‟ım! İlmine müracaat ederek Senden hayır isterim. Kudretine dayanarak senden güç isterim. Senden yüce ihsanını isterim. Sen bilirsin ben bilemem, Sen güç yetirirsin ben güç yetiremem. Sen bilinmeyenleri en iyi bilensin. Eğer bu işin ( burada ihtiyacımız olan konu söylenir) benim için; dinim, yaşantım ve ahiretim konusunda hayırlı olacağını biliyorsan onu bana kolaylaştır ve bana bereketli kıl. Benim için nerede olursa olsun hayır takdir et. Ey Rahmân beni ondan hoşnut kıl.”


Rasulullah (s.a.v), Hz. Muaz‟a: “Üzerinde dağ kadar borç olsa dahi okuduğun zaman Allah‟ın seni ondan kurtaracağı şu duâyı oku.” diyerek şu duâyı öğretti:


“Ey mülkün hakiki sahibi olan, âlemlerde dilediği gibi tasarruf eden Allah‟ım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden de çeker alırsın. Sen dilediğini aziz eder, yükseltir, dilediğini zelil kılar, alçaltırsın. Bütün hayır ve iyilik yalnız Sen‟in kudretindedir. Sen‟in her şeye gücün yeter.”


“Ey dünyanın ve ahiretin Rahmanı! Dünyayı ve ahireti dilediğine verir, dilediğine de vermezsin. Bana merhamet et. Rahmetinle beni Sen‟den başkasının merhametine muhtaç etme.”


Katade, şöyle dua ederdi:


“Ey Allah‟ım! Bizi tehdidinden korkanlardan kıl. Ey Bârr ve Ey Rahîm! Bizi va‟dettiğin nimetleri ümit edenlerden kıl.”


Hz. Ali (r.a) şöyle dua ederdi:


“Ey Allah‟ım! Sen‟den her şeyi kuşatan rahmetini, her şeye galip gelen otoriteni, her şeyi dolduran saltanatını, kimsenin karşı çıkamadığı kuvvetini, her şeyi aydınlatan nurunu, her şeyi kapsayan ilmini, her şeyin kendisiyle yok olduğu ismini, her şey yok olduktan sonra baki kalacak olan yüzünü (rızanı) isterim.


Ey Nur! Ey Kuddus! ( bu ifadeyi üç kez kullandı.) Ey ilklerin ilki! Ey sonların sonu! Ey Allah! Ey Rahman! Ey Rahim! İntikamın inmeden önce benim günahlarımı bağışla. Pişman olduğum günahlarımı bağışla. Kısmetleri tutup engel olan günahlarımı bağışla. Nimetleri değiştiren günahlarımı bağışla. Belaların inmesine sebep olan günahlarımı bağışla. Gökyüzünün rahmet yağmurlarına engel olan, ölümü çabuklaştıran, arzu ve istekleri karartan ve duaların kabulüne engel olan günahlarımı bağışla. Haya perdesini ortadan kaldıran günahlarımı bağışla.


Hz. Ebu Hureyre Şöyle dua ederdi:


Ey Allah‟ım! Senden isterim. Ey Allah! Ey Rahman! Ey Rahim! Ey yardım talebinde bulunanların yardımcısı! Ey korkanların emniyet kaynağı! Ey desteği olmayanların destekleyicisi! Ey dayanağı olmayanların dayanağı! Ey hazinesi olmayanların hazinesi! Ey zayıfların koruyucusu! Ey fakirlerin hazinesi! Ey kendisinden rahmet ümit edilen azamet sahibi! Ey helak olanların kurtarıcısı! Ey gaflet içinde boğulanların kurtarıcısı! Ey ihsanda bulunan! Ey güzelleştiren! Ey nimet veren! Ey fazilet sahibi! Ey Aziz! Ey Cebbar! Ey Mütekebbir! Sen gecenin karanlığının, gündüzün aydınlığının, güneşin ışınlarının, ağacın hışırtısının, suyun şırıltısının, ayın nurunun kendisine secde ettiğisin. Ey Allah! Senin hiçbir ortağın yoktur. Senden bu isimlerinle, kulun ve rasulün Muhammed (a.s)‟a ve aline salat etmeni isterim.


İbni Abbas (r.a) şöyle dua ederdi:


“Ey sağlam ip ve olgun iş (din) sahibi olan Allah‟ım! Ebedîlik gününde, sana en yakın olan şahitlerle, rüku‟ ve secde edenlerle ve ahitlerini yerine getirenlerle beraber cenneti isterim. Ey Rahîm! Hem çok seven hem de çokça sevilensin. Sen dilediğini yaparsın.”


İbn Ebî Evfâ ( r.a) şöyle dua ederdi:


“Ey Allah‟ım! Bu gündüzün başını barış, ortasını kurtuluş ve sonunu da başarı kıl. Ey Merhametlilerin en merhametlisi olan! Senden dünya ve ahiret hayırlarını isterim. Biz sabaha kavuştuk, mülk ve otorite, büyüklük ve azamet, yaratma ve emretme yetkisi, gece, gündüz ve içindekiler tek ve hiçbir ortağı olmayan Allah‟a ait olarak sabahladı.


Allah, Rahman ve Rahimdir. Kullarına merhamet etmekle kalmaz aynı zamanda Melik‟tir. Hem mülkün sahibi hem de otorite sahibidir. Evrende yegâne mutasarrıftır. Allah acizliğinden ve korkaklığından dolayı merhamet sahibi değildir. O, dilediği şekilde emretme, yasaklama, yaratma, hükmetme ve cezalandırma gücüne sahip olduğu halde Rahman ve Rahim‟dir. Yeryüzünde de bazı melikler var. Ama onlar Allah gibi merhamet sahibi değillerdir.


Bugün bazı insanlar merhamet sahibi olabilir, ama Allah gibi Melik değillerdir.



Dr. Ramazan SÖNMEZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak