17 Nisan 2023 Pazartesi

KARMATİ HAREKETİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE SEBEPLERİ-8

 KARMATİLERiN YAYILDIĞI BÖLGELER



Karmatilerin Irak'ta Ortaya Çıkışı


İsma'ililiğin IX. yüzyılın ikinci yarısındaki tarihi Taberi'nin Irak'taki Karmati hareketi hakkında aktardıkları dışında, esas olarak hala İbn Rizam ve Abu Muhsin'in rivayetlerine dayanmaktadır. Muhammed b. İsmail'in ölümünden sonra, isma'ili hareketinin merkezleri önce Huzistan, daha sonra Selemiye olmuştur. Genel olarak kaynaklarda bu hareket, Ebu'l-Hattap, Meymun el-Kaddah ve oğlu Abdullah'ın taraftarlarını örgütleyip yönettiği ifade edilmektedir. IX. yüzyılın ikinci yarısının hemen başlarında İsma'ili önderliği çeşitli bölgelere, özellikle de devrimci Şiiliğin önceki biçimlerinin başarı kazandığı Güney Irak ve çevresindeki alanlara çok sayıda dai göndererek faaliyetlerini yoğunlaştırdı. İbn Nedim, İbn Rizam'a dayanarak Irak'taki İsma'ili davasının Hicri 261/874-875 yılında on iki imamların on birinci imamının ölümü ve son imamların gizliliğe çekilişinin hemen ardından örgütlendiğini belirtmektedir. Aynı yıl, ya da Abu Muhsin'e göre 264/877-878 yılında Es'aş oğlu Hamdan Karmat Hüseyin el Ahvazi tarafından İsma'ililiğe kazanılmıştı. Hareketi yaymak için Güney Irak'a gönderilen bu yetenekli dai burada Kufe'ye bağlı Sevad köyünde bir deveci olan Hamdan Karmat ile tanışmıştı.


Hamdan'ın ikinci adı olan ve muhtemelen Aramiceden gelen Karmat kelimesinin kısa bacaklı ya da kızıl gözlü anlamına geldiği söylenir. Hamdan, başlıca bölgelere dailer göndererek, hareketi Kufe'nin köylerinde ve güney Irak'ın başka kesimlerinde örgütlemeye başladı. Kısa zamanda kendi adına izafeten Karmati olarak anılan çok sayıda yandaş kazandı. Bu terim daha sonraları Hamdan tarafından örgütlenmeyenleri de içererek bütün İsma'ililer için ad olarak verildi. Bu dönemde, İsma'ililik merkezi Suriye'de bulunan tek ve birleşik bir hareket durumundaydı. Karargahını Bağdat yakınındaki Kelvadha'da kuran Hamdan Karmat, kendileriyle ilişki içinde bulunduğu, ancak kimlikleri çok gizli bir sır olarak korunan merkezi önderlerin (Selemiye'deki liderlik) yetkisini kabul etmişti. Hamdan'ın hızlı başarısında önemli bir etken, Zenci isyanı olarak bilinen Güney Irak'ı harap ederek Abbasilerin dikkatini İsma'ililerden uzaklaştıran Zenci kölelerin on beş yıl süren ayaklanmasıydı. Irak Karmatileri, Hamdan'ın zencilerin lideri Ali b. Muhammed el­ Zenc'e ittifak önerisi yaptığı 267/880 yılına kadar sayıca dikkate değer bir büyüklüğe ulaşmıştır. Ne var ki, gücünün doruğunda bulunan zenci lider, Hamdan'ın önerisini geri çevirdi. Hareketin Irak'ta kazandığı hızlı başarı, 261-874-875'ten sonra Karmatilere yapılan atıfların ortaya çıkmasından da bellidir. Bununla birlikte, Hamdan'ın faaliyeti bu yıllarda daha önce başlamış olabilir. Çünkü 260/873-874 yılında ölen Nişaburlu büyük bilgin Fadl b. Şadan'ın Karamita aleyhine bir reddiye yazmış olduğu bilinmektedir.


İsma'ililerin ihtilalci, mehdici hareketi (mesiyanik hareketi), on iki imamcıların bu mezhebin çekingenlik ve siyasal güçsüzlüğünden hoşnut olmayan üyeleri arasında büyük başarı sağlamıştı. Dahası, on birinci imamlarının 260 yılında görünür bir halef bırakmaksızın ölmesi de imami gruplar arasında karışıklıkların ortaya çıkmasına neden oldu. Bu koşullar altında Muhammed b. İsmail 'in Mehdi olduğu çok yakında dönerek dini ve adaleti yeniden kuracağını yayan lsma'ili davası onlara çok çekici geldi. Sonuçta kendi mezheplerinden hoşnutsuz olan Güney Irak'ta ve başka bölgelerdeki çok sayıda İmami İsma'ililerin saflarına geçti. Bu gelişme, hareketin, IX. yüzyılın ikinci yarısında sağladığı büyük başarının başlıca nedeni olarak kabul edilebilir. Hamdan'ın başyardımcısı, erken İsma'ililiğin en yetenekli dailerinden biri olan kayın biraderi Abdan idi. Hareketlerinde büyük ölçüde bağımsız olan Abdan, Irak'ta ve muhtemelen güney İran ve Bahreyn'de Zikreveyh b. Mihreveyh ve Ebu Said el Cennabi gibi çok sayıda dai atamıştı. Merkezi liderlik Irak'taki Karmatilerden çeşitli vergi alıyordu. Bunların en önemlisi üyelerin gelirlerinin beşte birinin "Beklenen Kaim" adına harekete ödenmesi şartı vardı. Hamdan 277/890-891 yılında Karmatiler için, Kufe yakınlarında bir Dar el Hicre, yani inançları için yurtlarından ayrılan müritlerin yaşayacağı bir kale, yaptırdı. Yine de Karmati hareketi, zenci isyanından beri Güney Irak'ta denetimlerini etkili bir biçimde yeniden kuramamış olan Abbasilerin dikkatinden kaçmaya devam ediyordu. Abbasiler, ancak Taberi'nin Sevad Karmatilerinin etkinliklerini hızlandırdıkları yıl olarak işaret ettiği 278/892 yılında Kufe'den gelen raporlar sayesinde tehlikenin farkına vardılar. Buna rağmen, ilk açık protestolarını 284/897'de yapan Karmatilere karşı hızlı bir şekilde harekete geçemediler. Bununla birlikte, faal bir yönetici olan Halife el-Mutedid (279-289/889-902) Irak'ta bir Karmati ayaklanmasına izin vermedi. 287-279/900-902 arasında ardı ardına yapılan üç isyan girişimi başlamadan bastırıldı. Hamdan ile Abdan'ın yaydığı görüşler; Nebahti ve el Kumını'nin Karmatilere atfettiği, sonradan İbn Rizam-Abu Muhsin rivayetlerin de doğrulanan görüşlerle aynı olmaktadır. Bu dönemin Irak Karmatilerinin görüşleriyle İsma'ililerin görüşleri arasında önemli bir fark olduğunu gösterir hiçbir belirti yoktur. Buna rağmen Hamdan ile Abdan'ın adlarının hiçbir ilk dönem İsma'ili kaynağında geçmeyişi ilgi çekicidir. Bunun nedeni bu iki liderle hareketin merkezi önderliği arasında ortaya çıkmış olan görüş ayrılığı olabilir.


Irak bölgesindeki Karmatiler, 289/ 901 -902 yılında Kufe Sevad bölgesinde bir hayli yayılmış, bunun üzerine el-Mutezid, Ahmed b. Muhammed el Tai'nin kölelerinden olan Şebel'i onlarla savaşması için göndermişti. Şebel onlara karşı zafer elde edip "Ebu'l Fevaris" ismiyle tanınan bir reislerini ele geçirerek Mutezıd'e gönderdi. El-Mutezıd onu huzuruna aldırıp şöyle dedi: "Söyle bakalım, sizler gerçekten Allah'ın peygamberlerinin ruhlarının cesetlerinize girip de sizi güzel işler yapmaya muvaffak kıldığına ve yanlışlıklardan koruduğuna inanıyor musunuz" ?.


Karmati daisi ise "Be hey adam! Allah'ın ruhu cesetlerimize girse bu sana ne fayda verir? Seni ilgilendirmeyen meseleleri karıştırma, ilgilendiren bir husus varsa sor." Bunun üzerine el-Mutezıd: "Peki, beni ilgilendiren meselelerde sizler ne diyorsunuz?" diye sormuş adam bu defa şunları söylemişti: "Resulullah (sav) vefat ettiğinde atanız Abbas hayatta idi; hilafet iddiasında bulundu mu veya ashabdan hiç kimse ona biat etmeye yanaştı mı ? Arkasından Ömer vefat etti ve hilafet işini ashab arasından altı kişilik bir şuraya havale etti. Yine Abbas'a bu konuda görev vermedi ve bu işi size havale etmedi. Peki bunlar böyle olduğuna göre hilafete nereden hak kazandınız. Bu, ashabın senin atandan hilafeti uzaklaştırdıklarında ittifak ettiklerini gösterir." Karmati'nin bu sözleri üzerine el-Mutezıd derhal götürülmesini ve kendisine işkence edilmesini emretti. Kemikleri sıyrılıncaya kadar işkence altında kaldı, sonra elleri ve ayakları kesilerek öldürüldü. Bu dönemde, Hamdan'ın kayınbiraderi ve hareketin fikir babası olarak kabul edilen Abdan'ın öldürülmesiyle Zikreveyh b. Mihreveyh'in faaliyetleri başladı. Zikreveyh hem Suriye hem de Irak üzerinde hak iddia ederek 289-294/902-907 yılları arasında adı geçen bölgelerde bağımsız bir şekilde hareket etmeye başladı. Bu dönemdeki faaliyetleri Ubeydullah için büyük tehlike arz etti. 312/924-925 yılında el-Muktedir Kufe'yi Karmatilerden korumak üzere Yakut'u göndermek istemiş, Yakut da büyük ve kalabalık bir orduyla yanında oğulları el-Muzaffer ve Muhammed'i alarak harekete geçmiş ve bu ordu için muazzam masraflar yaparak Karmatilerle mücadele için hazırlık yapmaya başladı. Ancak tam o sırada Karmatilerin geri döndüğü haberi ulaşınca Yakut Kufe'ye gitmekten vazgeçmişti. 316/928-929 yılında Ebu Tahir'in yapmış olduklarından çekinen Irak Sevad bölgesinde Karmati grubuna bağlı olan bazı kimseler korkularından itikatlarını gizlemişlerdi. Ancak bu arada itikatlarını açığa vurarak Vasıt Sevad bölgesinde on bin kişiden daha fazla bir kalabalık toplanarak başlarına Hureys b. Mesud adıyla bilinen bir adamı emir tayin ettiler. Aynu't-Temr'de de kalabalık bir kitle olarak ortaya çıkarak başlarına İsa b. Musa adıyla bilinen birisini Mehdi tayin edip, hepsi birlikte Mehdilik davasına çağrıda bulunmaya başladılar. İsa b. Musa Kufe'ye gelip şehrin dışında karargahını kurmuş şehrin haracını toplayarak Sevad'da görevli olan kimseleri de buradan uzaklaştırmıştı. Hureys b. Mesud da el-Muvaffaki adındaki Karmati reisi, arazilerine gelip burada büyük bir ev yaptırarak ona "Daru 'l Hicre'' adını vermiş ve bölgeye tamamen hakim olmak etrafta yağma yapmak ve insanlara hakaretler ederek onları esir alıp bir kısmını da öldürmeye başlamışlardı. Bu sırada Vasıt'ta harp işlerinin başında bulunan Benni b. Nefis onlarla savaşmaya giriştiyse de mağlup edildi. Bunun üzerine el-Muktedir Billah, Hureys b. Mesud ve yanında bulunanların üzerine Harun b. Garib'i; İsa b. Musa ve yanındakilerin üzerine, Kufe'ye de; Safi el Basri'yi gönderdi. Harun ve Safi üzerlerine gönderdikleri, Karmatileri mağlup ederek dağıtmışlardı. Ayrıca onlardan bir kısmını esir almış ve esirlerden çok daha kalabalık bir kitle de öldürülmüş, sancaklarına el konulmuştu. Bu sancakların üzerlerine bazı ayetlerin yazılmış olması ilgi çekicidir. Bu sancaklar alınıp Bağdat'a getirildi ve Sevad bölgesinde bulunan Karmatilerin hakimiyetlerine son verildi. Böylece Müslüman toplumu bunların kötülüklerinden bir dönemlik de olsa kurtuldu.





Karmati Hareketinin Suriye ve Mezopotamya 'ya Yayılması


Abdan'ın öldürülmesinden sonra saklanmak zorunda kalan Zikreveyh b. Mihreveyh ise, bir süre sonra ortaya çıkarak 289-294/902-907 tarihleri arasında Irak ve Suriye'de düzenlediği Karmati isyanlarında Ubeydullah'a karşı isyankar niyetlerini açığa vurdu. Abbasi halifesi el-Mutedid yaşadığı sürece planlarını etkili bir biçimde uygulayamamıştı, ancak sonraki halife el-Muktefi'nin (289-295/902-908) iktidara geçmesiyle faaliyetlerini yoğunlaştırdı. Propagandasını Semave çölünde yaşayan ve Kufe ile Şam arasındaki ticaret yolunda taşımacılık yapan Kelb bedevilerine yöneltmişti. Kelb aşiretinin yanına gitmesi için 289/902' de oğullarından Hüseyin'i (ya da Hasan) Suriye bölgesine gönderdi. Hüseyin, Kelb kabilesinden Benu'l Ulays ve kısmen de Benu'l Esba oymakları arasında hızlı bir başarı kazandı. İsma'ililiği kabul eden bu oymaklar, Fatımiyyun adını benimsediler. Bu durum ileride Ubeydullah'ın çok işine yarayacaktı. Sahib el Şam ve Sahib el Hal unvanlarıyla bilinen Hüseyin'e Sahib el Naka ve Şeyh unvanlarıyla tanınan kardeşi Yahya da onlara katıldı. Muhammed b. İsmail'in soyundan geldiği iddiasında bulunan Yahya İsma'ililiğe yeni kazanılmış bedevilerin başına geçti ve 289 (901-902) yılında Karmatiter Şam bölgesinde bedevilerden bir sürü insanı toplayarak Dımaşk'a geldiler. Bu dönemde Dımaşk valisi, Harun b. Humareveyh b. Ahmed b. Tulun'un atamış olduğu Tuğç b. Cuff idi. Tuğç ile Karmatiter arasında bir hayli çarpışma meydana geldi. Ne var ki, Yahya'nın başarısı kısa ömürlü oldu. Yahya o dönemlerde, Mısır ve Suriye'nin Abbasilerden özerkligini kazanan ilk yerel hanedan olan Tulunogulları'nın elinde bulunan Şam'ı kuşattığı sırada, 290/903 yılında öldürüldü.


Şam bölgesindeki Karmati hareketinin ortaya çıkışı şöyle olmuştur. Zikreveyh b. Mikraveyh el-Mutezıd'ın ordularının sürekli olarak Kufe Sevad bölgesinde Karmatileri tahribata uğrattığını ve durmadan adamlarının öldürüldüğünü görünce Kufe ve çevresinde bulunan bedevi kabilelerinden Esed, Tayy ve diğer kabilelere varıp onları kendi tarafına çekmeye çalışmış, ancak hiçbirisi ona yanaşmamıştı. Bu kabilelerden yüz bulamayınca, çocuklarını Şam'ın güneyine yerleştirmiş olan Kelb b Vebre kabilesine yolladı. Onlardan yardım isteyip kendisine tabi olmalarını teklif ettiyse de bu sefer de ona kimse yanaşmadı. Ancak bu kabilelerden Benu el Ulel'Sil b. Damdam b. Adiyy b. Habbab diye isimlendirilen bir kolu, bu çağrıya icabet etti. Özellikle bunların kökleri Karmati mezhebine girmişlerdi. Sözü edilen kabilenin bu kolu h. 289 yılında es-Semave denilen yerde Yahya diye bilinen Zikreveyh'e biat etmişlerdi. Yahya'nın künyesi Ebu'l Kasım olup, ona "eş-Şeyh" lakabını vermişlerdi ve kendisinin Muhammed b. Abdullah b. Muhammed b. İsmail b. Cafer b. Muhammed b. Ali el-Hüseyin b. Ali b. Ebi Talib olduğunu iddia etmişlerdi. Zikreveyh, ülkenin çeşitli yerlerinde kendisine tabi yüz bin kişinin olduğunu zannediyordu. Zikreveyh bindiği devenin ehil kılındığını, şayet bu deveyi takip ederlerse zafere ulaşacaklarını iddia ediyordu. Benu'l Esbag'dan kendilerine "Fatımiler'in adını veren bir gurupta uyarak ve ortaya attığı bu yeni harekete tabi oldular. El Mutezıd'in kölesi Şebel üzerlerine yürüyerek bunlarla çarpıştı. Ancak Şeb Rusafe denilen yerde pusuya düşürülerek katledildi. Karmatiler Rusafe mescidini yaktılar, bunlarla da yetinmeyip Tugç b. Cuffın yönetiminde bulunan Harun Humareveyh idaresindeki bölgelere ulaşıncaya kadar önlerine gelen bütün köy ve kasabaları harap ettiler. Nihayet Harun b. Humareveyh'in Tugç b. Cuffa ikta olarak verdiği köye geldiler, burayı da tahrip ederek halkından çok kimseyi öldürdüler ve köye çeşitli baskınlar düzenleyerek etrafı yağmaladılar, onlara karşı koymak isteyen Tugc'u birkaç kez yenilgiye uğrattılar.


Bu yıl içinde el-Mutezid Kufe'nin her yerine yayılmış olan Karmatilerin üzerine bir tabur askeri yollamak suretiyle onları yenilgiye uğrattı. Halife el-Mutezid'ın vefatından sonra 290/902-903 yılında Karmatilerin durumu bir hayli güçlendi. Bu yılın Rebiülahir (Mart) ayında Tugç b. Cuffun kölelerinden Beşir komutasındaki bir orduyu Dımaşk'tan Karmatiler üzerine gönderdi. Ancak giriştikleri çarpışmalarda Beşir komutasındaki orduyu hezimete uğratarak Beşir'i katlettiler. Karmatiler bu olaydan bir müddet sonra Dımaşk üzerine yürüyüp şehri muhasara altına almış, halkını bir hayli sıkıştırmış ve meydana gelen çarpışmalarda Tugç'un adamlarından bir hayli insan öldürmüş ve onlardan çok azı kurtulabilmişti. Neredeyse şehir halkı tamamen yok edilecekti. Bunun üzerine Bağdat halkından bir grup bir araya gelerek halifenin huzuruna çıkmışlar, durumu ve endişelerini bildirmişlerdi. Halife, onlara bu işi halledeceğine dair söz vermişti. Diğer taraftan Mısırlılar da Şam halkına Bedr'in komutasında yardım göndermişlerdi. Bu yardımların gelmesi üzerine Karmati şeyhi ve kumandanıyla girdikleri çarpışmalarda onu Şam kapısında katlettiler. Magribliler'den birisinin attığı bir mızrak ve bir neftçinin de attığı ateşli bir okla öldürülüp aynı zamanda yakılmıştı. Karmatilerden de bu sırada birçok kimse öldürülmüştü.

Kendisinden sonra liderliği kardeşi Hüseyin, Sahib el Şama üstlendi. O da Muhammed b. İsmail soyundan geldiği iddiasıyla Emir el Mü'minin ve Mehdi unvanlarını alarak birçok kasabayı işgal ettiği Suriye'de otoritesini hissettirdi. Zikreveyh ve oğullarının düşmanca niyetlerinin farkında olan Ubeydullah, Karmatiler 290/903'te işgal etmeden evvel Selemiye'yi terk etmişti. Sahib el Şama Selemiye halkına karşı genel bir katliam emri verdi. Aynı şekilde Ubeydullah'ın evinin yakılmasını ve arkada bıraktığı aile üyelerinin ve yakınlarının öldürülmesine onay verdi. Kısa bir süre sonra yetişen Abbasi ordusu, Karmatileri ağır bir yenilgiye uğrattılar. Yakalanan Sahib el Şama halife el Müktefi'nin huzuruna götürüldü ve onun emriyle idam edildi. Böylece, Zikreveyh'in oğullarından biri daha Karmati hareketini Suriye'de canlandırmak uğruna ölmüş oldu. Ancak bu ölüm de Zikreveyh'in ihtirasına son vermedi. "Şeyh" diye isimlendirilen Yahya'nın öldürülmesi üzerine adamları kardeşi el-Hüseyin'in etrafında toplanmışlar, o da kendisine isim olarak "Ahmed" adını, künye olarak da "Ebu'l Abbas" künyesini takmıştı. Karmatilerin bu yeni reisi çöllerde yaşayan Bedevileri kendi hareketine davet etmiş, bir çok kimse onun bu davetine icabet edince yeni baştan güç kazanmış ve etrafa korku salmaya başlamıştı. Bu arada yüzünde bir ben belirmiş, bunun Allah'tan bir ayet ve mucize olduğunu iddia etmişti. İyice güçlenen bu Karmati şeyhi Dımaşk üzerine yürüyerek şehri muhasara altına almış, ancak şehir halkı ona bir miktar haraç vermeyi taahhüt edince onlarla sulh yaparak çekilip gitmişti. Oradan Humus dolaylarına giden Karmatiler, Humus halkıyla giriştikleri çarpışmalar sonunda şehre hakim olmuşlardı. Humus minberlerinden onun adına hutbe okutularak hutbelerde ona (Hüseyin'e) el-Mehdi emirü'l müminin lakabı verildi. Arkasında amcasının oğlu olan İsa b. el­ Mehdi de onun (Hüseyin'in) yanına gelmişti. Bunun adı Abdullah b. Ahmed b. Muhammed b. İsmail idi. Onun, "el Müddessir" olduğu iddia edildi. Ayrıca akrabalarından bir çocuğa "el-Mutavvık" lakabını vererek ellerinde bulunan Müslüman esirlerin öldürülme işini ona havale ettiler. Humus halkının korkularından ona itaat edip, şehrin kapılarını açmaları üzerine cesaretlenerek oradan Hama'ya ve Maarratu 'n- Numan'a ve diğer yakın şehirlere giderek halklarıyla giriştikleri savaşlarda çok kimseyi öldürmüş, hatta kadın ve çocukları bile kılıçtan geçirmişti. Oradan Baalbek'e gidip şehrin tüm halkını kılıçtan geçirmiş, onlardan çok azı kurtulabilmişti. Sonra Selemiye'ye gidip şehri kuşattıysa da önce şehir halkı onu içeriye girmekten alıkoymuş, bunun üzerine onlarla barış yapıp eman vermiş ve bu eman üzerine kapıları ona açmışlardı. Karmatiler şehre girdikten sonra hemen buradaki Haşimoğullarından başlayarak şehirde bulunan bir grup insanı, bebek, yaşlı demeden hatta iktisadi farklılaşmayı propagandalarında kullanmalarına rağmen kentte yoksullar da dahil olmak üzere en son ferdine kadar kılıçtan geçirmiş, arkasından halkın sürülerini ve çocuklarından önüne geleni öldürmeye başladılar. Şehri terk ettiklerinde şehirde hiçbir canlının kalmadığı kaynaklarda kaydedilir.


Karmati şeyhi Ebu Şame (Benli Adam), civar köylere baskın yapıyor, buradan esirler alıp insanları öldürüyor ve yolculara büyük bir korku veriyordu. Şam; Mısır halkı, Karmatilerin bu yağmalama ve halkı katletmelerini el-Müktefi'ye şikayet ettiler. Halk, el-Müktefi 'ye mektuplar yazıp Karmatileri şikayet ediyor ve onlardan çektikleri eziyet ve sıkıntıları bildiriyorlardı. Mektuplarında bir sürü kimsenin öldürüldüğünü, bir kısmının esir alındığını bildirdikleri gibi şehirlerinin hangisi, olduğunu da ifade ediyorlardı. Bunun üzerine el-Müktefi derhal bir ordu hazırlanmasını emretti. Ramazan (Temmuz/Ağustos) ayında Bağdat'tan hareket eden ordu Bağdat'tan Şam'a gitmek üzere yola koyuldu. Buradan da Musul'a hareket etti. el­ Müktefi bir orduyla birlikte Şam'a doğru yol alırken öncü kuvvetler olarak gönderdiği on bin kişinin başında da Ebu'l Ağar önden gidip Halep yakınlarında bir yerde karargah kurmuştu. Karmati reisi Ebu'l Ağar'ın karargahını ani bir baskınla onlardan bir çoğunu öldürdü. Ancak Ebu'l Ağar bin kişilik bir kuvvetle kurtulup Halep'e girdi. Bu olay Ramazan ayında meydana geldi. Bunun üzerine el-Karmati Ebu'l Ağar'ı takip ederek Halep kapısına gelip dayandı. Ebu'l Ağar da yanında bulunan adamlarla ve şehir halkıyla birlikte Karmati reisi ve ordusuyla savaşa tutuşup nihayet geri dönmek zorunda kaldı. O sırada halife el-Müktefi emrinde bulunan orduyla birlikte Rakka şehrine girdi. Oradan Karmatiler üzerine, Muhammed b. Süleyman el-Katib kamutasında Halep'e bir ordu yolladı. Aynı yılın Şevval (Ağustos-Eylül) ayında, Karmati'nin oğlu, İbn Tolun'un yardımcısı Bedr ilk giriştiği savaşta mağlup oldu. Adamlarından birçoğu öldürüldü. Karmatiler Mısır ordularının gücüne, cesaretine çarpışmadaki dayanıklılıklarına karşı mukavemet edememişti. Mısır ordusu Karmatileri paramparça etmiş ve eşi görülmemiş bir yenilgiye uğratrnıştı. Bu çarpışmada Karmatilerden sağ kalanlar sahraya (çöle) doğru kaçmışlardı. Bunu haber alan halife el-Müktefi derhal bunları takip etmek üzere el-Hüseyin b. Hamdan ve diğer kumandanlarla birlikte bir ordu gönderdi. 6 Muharreın/ 23 Kasım 291/903'da Muhammed b. Süleyman ve Ebu Şame adlı Karmati reisi Hama'ya on iki millik bir mesafede iki ordu karşı karşıya geldi. Karmati reisi adamlarını ileri göndermiş, kendisi de yanında bulunan bir grup adamıyla ve topladığı büyük ölçüde mallarla geride kalmıştı. Halifenin askerleriyle Karmatiler arasında savaş birden patlak verdi ve şiddetlendikçe şiddetlendi. Çarpışmaların sonucunda Karmatiler büyük bir hezimete uğradı, erkeklerinden birçoğu öldürüldü, birçokları da esir alındı. Nihayet çölde darmadağın olup etrafa savrulup gittiler, halifenin askerleri de onları takip etti.



Ebu Şame adlı Karmati lideri, yandaşlarının yaşadığı bu olumsuz durumu görünce elindeki malları "Ebu'l Fazi" künyeli kardeşine teslim etti. Çölde bir yere gitmesini ve kendisinin ortaya çıkıp çağırmasıyla geri dönmesini emretti. Ebu'l Fazl da amcası oğlu el-Müdessir ve bunun yardımcısı el-Mutavvık'ı ve Rum asıllı yardımcısıyla (kölesi ile) birlikte Kufe'ye hareket etti. Burada da Fırat Nehri yakınlarında bulunan "ed-Daliye" denilen yere ulaştı. Burada kendisiyle birlikte gelenlerden bir kısmını ihtiyaç duydukları malzemeleri almaları için "İbn Tavk" diye bilinen birinin başkanlığında bir grubu ed-Daliye şehrine gönderdi. Halktan biri bunları tanıdı ve bölgenin valisi Ahmed b. Muhammed b. Keşmird'in vekili Ebu Hubza ismindeki valiye götürdüler. Vali İbn Tavk'ı sorgulayarak ondan bilgi aldı. İbn Tavk, Karmati reisinin (Ebu Şame) tepenin arkasında üç adamıyla kendisini beklediğini söyleyince hemen söylenen yere gidip Karmati reisini yakalayıp Keşmird'in huzuruna getirmişti. Buradan da Raleka'da bulunan halife el-Müktefi'ye yolladı. Müktefi'nin askerleri de Karmatileri bir süre takip ettikten sonra, onlar birçoğunu öldürüp bir kısmını da esir aldıktan sonra geri döndü. Bu çarpışma el-Hüseyin b. Hamdan'ın Karmatilerle mücadelesi darb-ı mesel oldu. Muhammed Süleyman kahramanca mücadelesinden ötürü ona ve Şeyhanoğullarına bir teşekkür mektubu yazmıştı. Şeyhanoğullarının bu çarpışmalar sırasında Karmatileri hezimete uğramasında, onlardan çok sayıda adam öldürülüp, birçok adamın esir alnımasında ve hatta çok azı müstesna kök lerinin kazınmasında büyük rolü oldu.


Muhammed b. Süleyman halifeye övgü dolu bir mektup yazarak muhar meydanında Karmatileri ağır bir şekilde yenilgiye uğrattıklarını, onları kılıçtan geçirdiklerini, üzerlerine yürüyerek onları dağıttıklarını ve bir kısmını esir aldıklarını bildirdi. 26 Muharrem/20 Aralık pazartesi günü Ebu Şame beraberinde Müdessir ve el-Mutavvık olduğu halde iki hörgüçlü bir devenin üstünde Rakka'ya getirilder. Bunun üzerine el-Müktefi askerlerini Muhammed b. Süleyman'a bırak kendisi bu Karmati ileri gelenleriyle birlikte Bağdat'a doğru yola koyuldu. Lideri Bağdat'a bir fil sırtında getirilmiş, adamları da develere bindirilerek şehre girmişti. El-Müktefi bunların Muhammed b. Süleyman gelinceye kadar hapse atılmalarını emretti. Nihayet Muhammed b. Süleyman da Bağdat'a ulaştı ve Karmatilerin ileri gelenleriyle yollarda rastladıklarını da alıp Bağdat'a getirdi. El-Müktefi bunların ellerinin ve ayaklarının kesilmesini ve sonra da boyunlarının uçurulmasını emretti. Sonra daha evvel hapse atılanlar da çıkarılarak onlar da aynı işleme tutuldular. Reisleri olan Ebu Şarne'ye iki yüz kırbaç vurulmuş, sonra her iki eli kesilmiş, kanının durdurulması için de elleri kızgın yağlara batırılıp kızartılmış. Nihayet baygın düşen bu Karmati reisi baygınken götürülüp ateşle dağlanmış, yan taraflarına yanmakta olan ağaç direklerle bastırılmış, bu işlem yapılırken gözlerini açıp kapamaya başlayınca bu şekilde ölmesinden korktukları için hemen boynunu vumuşlardı. Kesik başını bir sopanın ucuna takarak halka gösterip nehrin başına dikmişler, onu bu halde gören halk tekbirler getirerek tepkilerini gösterdiler.


Bu arada Karmati savaşından kurtulan ve Karmati eşrafından biri olan İsmail b. Numan, Karmati'lerden sağ kalan tek lider idi. Bu lider Ulays oğullarından idi. el­ Müktefi ona bir mektup yazıp eman vereceğini söyleyince o da yüz altmış küsur adamla birlikte el-Müktefi'nin huzuruna geldi. Halife bunlara bir miktar mal verip Kasım b. Sima'nın rehberliğinde onun iktalarından Malik b. Tavk'ın sahip olduğu er-Rahba'ya gidip bir müddet orada oturdu. Ancak Kasım b. Sima'yı ortadan kaldırmak için bir komplo yapmaya niyetlenmiş ve Kurban Bayramı sabahında Müslümanlar namazda iken er-Rahba'ya saldınp yağmalamayı kararlaştırmışlardı. Başka toplulukların bunlara katılmasıyla sayıları da hayli artmıştı. Düşüncelerini eyleme dönüştürmeden, Kasım b. Sima kendisine karşı bir komplo düzenlendiğini fark eder ve bunların bir kısmını katleder. Geri kalan diğer kısım ise, tekrar itaate girerek Kasım b. Sima 'nın yanında kaldılar. Karmatilerden bir grup Zikreveyh'ten gelen mektup üzerine tekrar harekete geçtiler. Zikreveyh'ten gelen mektupta Ebu Şame ile kardeşi şeyhin öldürülmesine dair kendisine vahiy geldiğini bildirerek asıl imamlarının (Mehdi) gizli olduğunu ve bu olaydan sonra tekrar yeryüzünde görüneceğini belirtilmekte idi. Bu olaylardan sonra Müktefi ordu katibi Muhammed b. Süleyman'a ve diğer komutanlardan bir gruba hil'atler giydirerek Karmatilerin komutanlarından birçoğunu öldürmesine rağmen ülkeyi yönetmekten zaafa uğrattığı iddiasıyla Harun b. Humareveyh'in elinde bulunan bölgelerin alınması için onları Şam ve Mısır'a gönderdi. Muhammed b. Süleyman, el-Müktefi'nin emri üzerine Recep (Mayıs-Haziran) ayında on bin kişilik bir orduyla Bagdat'tan ayrılarak Şam ve Mısır'a doğru yöneldi. Tolunoğulları'nın Karmatiler karşısında başarısız olmaları Tolunoğulları devletinin yıkılma sürecine girmesine neden olmuştur. Tolunoğulları Karmatilerle yapılan mücadelede başarılı olabilselerdi devrin en büyük devleti olmak için önemli bir şansı yakalamış olacaklardı.



Karmatilerin hem Abbasi hem de yerel hanedanlıklarla yapılan mücadelelerde verilen kayıplar Zikreveyh'in ihtirasına son vermedi. 293/905-906 yılında Suriye'deki taraftarlarının başına "Nasr" diye adlandırılan ve "Ebu Ganim" künyeli Abdullah b. Said adıyla anılan birini, Ebu Şame (Benli Adam)'ın öldürülmesinden sonra el-Felluce yakınlarında er-Ufuka denilen yerde çocuklara ders vermekle görevlendirmişti. Daha sonra Zikreveyh b. Mihreveyh, Nasr b. Abdullah b. Said'i ortaya çıkardı. İbnü'l Esir başka bir rivayette ise kendisi Kelb kabilesi ile diğer Arap kabilelerine ugrayarak onları kendi görüşlerine davet etmeye başlamış, ancak hiçbir kimse onun bu davetini kabul etmemişti. Ancak Beni Ziyad kabilesine mensup ve Mikdam b. Kayyal isminde bir adam hariç bütün aşiretler harekete katılmayı reddettiler. Ayrıca Uleysilerden ve Gaveştimlere bağlı olan el -Esbeliler diye adlandırılan bazı grupları, Kelb aşiretinin bazı kollarını kendi görüşünü desteklemeye ikna etti. Topladığı bu taraftarlarla Şam bölgesine yöneldi. Şam ve Ürdün valisi Ahmed b. Kiglag (Kayıglık) bu dönemde Mısır'da el-Halanci ile savaş halindeydi. Nasr b. Abdullah b. Said bunu fırsat bilip Basra, Ezriat ve Beseniyye'ye hareket ederek bu bölgelerin halkıyla savaşmaya başladı. Halkın eman dilemeleri üzerine onlara eman verdi, arkasından bütün savaşabilecek erkeklerin hepsini öldürmüş, kadınlarını esir almış ve mallanna el koymuştu.                       Daha sonra Dımaşk'e doğru yöneldi.  Dımaşk'ta Ahmed b.  Kiglag'ın (Kayıglık) vekili bulunan Salih b. Fazl bunlara karşı koymuşsa da Karmatiler mağlup etmişler ve acımaksızın halkı kılıçtan geçirmişlerdi. Salih b. Fazl Karmatilerden eman istemiş, eman verdikleri halde ihanet ederek Salih'i öldürmüş ve askerlerini darmadağın edip Dımaşk'a yürümüşlerdi. Dımaşk halkı onları şehre girmekten alıkoyunca Taberiyye'ye yönelmişler ve orada Dımaşk askerlerinden bir grubun da kendilerine katılmasıyla etrafta bir sürü fesatlar ve fitneler çıkarmışlardı. Taberiyye'ye ulaştıklarında ise Ürdün valisi Ahmed b. Kiglag'ın halifesi Yusuf İbrahim b. Bahamerdı, Karmatilere karşı koymuş, ancak o da yenilince eman dilemiş, eman verdikleri halde sözlerinde durmayarak katlettiler. Taberiyye'yi yakıp halkını kılıçtan geçirdiler, yaşlı ve çocukları katledildi, kadınları köle olarak aldılar. Bu haber halife Mükteti'ye ulaşınca el-Hüseyin bin Hamdan ve bazı komutanları Karmatilerle savaşılması ve köklerinin kazılması emrini verdi. Bunun üzerine komutanlar Dımaşk'e hareket ettiler. Durumdan haberdar olan Karmatiler gerisin geriye Semave'ye doğru çekilmeye başladılar. el-Hüseyin ve ordusu Semave'ye doğru hareket ederek onları takip etmeye koyuldular. Ancak Karmatiler önlerine gelen bütün su kaynakları ve gölleri kurutmuşlardı. el-Hüseyin ordusuyla birlikte biri ed-Demane, diğeri ise ed-Habale diye adlandırılan iki ırmağa (su kaynağına) ulaşıncaya kadar takibe devam etti. Fakat daha ileri gitmekten vazgeçip er-Rahba'ya geri döndü.


Karmatiler Nasr'ın liderliğinde geceleyin halkın gafil olduğu bir vakitte Heyt'e girerek yağmaladılar. Heyt ahalisi şehrin iç kalesine çekilip surların arkasına kapandılar. Karmatiler şehrin etrafındaki nehirde bulunan gemileri (sandalları ) yağmalayıp şehir halkından da yaklaşık yüz kişiden fazla kişiyi katlettiler. Birçok eşyayı yağmalayıp 3000 devenin (bineğin) taşıyabileceği bu malı aldılar. Bu haber halifeye ulaşınca hemen Muhammed b. İshak b. Kundacık'ı üzerlerine gönderdi. Karmatiler, Muhammed b. İshak b. Kundacık'ı beklemeden yukarıda bahsedilen iki ırmağa çekildiler. Muhammed onları takibe koyuldu ancak su kaynakları taş ve toprakla doldurulduğu için yoluna devam edemedi. Karmati reisi Hüseyin b. Hamdan'a mektup yazıp onun da er-Rahba tarafından Karmatiler üzerine gelmesini istemişti. İki taraftan Karmatiler üzerine yürüyüp ortada onları sıkıştırmayı düşünmüştü. Hüseyin b. Hamdan da er-Rahba'dan yola çıkıp geldi. Ancak Kelb kabilesine mensup bu adamlar halife ordusunun üzerlerine geldiğini haber alınca aralarından ez-Zib b. el-Kaim adında birisi kumandanları Nasr'a hücum ederek öldürmüş ve başını kesip tek başına halife el-Müktefi'nin huzuruna varıp affedilmesini istemişti. El-Müktefi ona eman vermiş ve ona her yıl ödenmek üzere bir mükafat tahsis etmişti. Ayrıca bundan sonra da onun kabilesine kimse dokunamayacaktı.


Karmatiler liderleri Nasr'ın öldürülmesinden sonra kendi aralarında huzursuzluklar baş göstermeye başladı. Bunlardan bir grup Aynu't-Temr'de ikamet eden Ben-i Esed kabilesine giderek halife el-Müktefi'den özür dileyerek eman dilediler. Halife de kendilerine eman verip affetti. Geri kalan Karmatiler ise o iki ırmak arasında kalmış ve inançlannda inat edip kaldılar. Bundan dolayı halife el-Müktefi, Hüseyin b. Hamdan'a bunların üzerine yürümesini ve köklerini kurutuncaya kadar savaşmasını istemişti. Bu olaylar üzerine Zikreveyh b. Mihreveyh, el-Kasım b. Ahmed ismindeki davetçiyi onlara yollayarak ez-Zib b. Kaim'in yapmış olduğu şeyin kendilerinden nefret edilmesine yol açtığını oysa kendilerinin bağlı bulundukları dinlerinden irtidad ettiklerini, Mehdi'nin ortaya çıkış tarihinin geldiğini, binaenaleyh Kufe'de kırk bin kişinin kendisine biat ettiğini ve Musa (as) ve düşmanı Firavun hakkında Allah (cc)'ın vaad ettiği günün de bu gün olduğunu iddia etti. Zikreveyh b. Mihreveyh'e göre bu vaad edilen gün Ziynet Günüdür. İcraatlarının h. 293 yılının Kurban Bayramında Kufe'ye ulaşıncaya kadar gizli kalmasını tavsiye etti. Zikreveyh'in temsilcisi Kasım b. Ahmed, adamlarına gizlenmelerini ve Kufe'ye 293 yılı Kurban Bayramı gününe ulaşıncaya kadar birlikle açığa çıkmamalarını ve yollarına devam etmelerini emretmişti. O, kesinlikle Kufe'ye gitmekten alıkoymayacaklarını ve Kufe'de Mehdi'nin çıkacağını telkin ediyordu. Bunlar nihayet Kufe kapısına gelip dayanmışlardı.


Kufe halkı ise onların namazgahlarından uzaklaşmıştı. O sırada Kufe valisi İmran idi. Karmatiler, Kufe'ye sekiz yüz süvariyle girdiler. Bu süvarilerin bir sürü zırh ve gayet mükemmel savaş aletleri vardır. Kasım b. Ahmed'e bir kubbe yaptırıp bu kubbenin peygamber alameti olduğunu ileri sürdüler. Onlar, "ey Hüseyin'in intikamcıları" diye slogan atmışlar. Bununla Bağdat'ta çarmıha gerilen oğlunu kastetmekteydiler. Parolaları Zikreveyh'in öldürülen iki oğlunun adlarının birleştirilmiş şekli olan "ya Ahmed ya Muhammed".


Bu Karmatiler beyaz sancaklarını dikerek Kufe halkından bazı kimselerin katılmalarını beklemiş, ancak kendilerine hiç kimse katılmayınca halka saldırıp yirmi kadar adamı öldürmüşlerdi. Bunun üzerine Kufe halkı da silahlanarak karşı koymaya başladı. İshak da Kufeliler ile birlikte Karmatilerle onlardan yirmi kişiyi katledip Karmatileri şehrin dışına çıkardılar. İshak ve o günün ikindi vaktine kadar Karmatilerle savaşmışlardı. Bu çarpışmalar Karmatiler Kadisiye taraflarına çekilip gittiler. Kufe halkından İshak ile Karmatilerle çarpışan Hz. Ali'nin torunlarından bir grup da vardı.


Çatışmaların yoğunlaşması sebebiyle Kufe valisi İshak halifeye yazdığı bir mektupta ondan yardım istemiştir. Halife el-Müktefi ona ileri gelen komutanların da aralarında olduğu bir grup askeri yardımcı kuvvet olarak gönderdi. Bu komutanlar arasında sıf b. Severtekin et-Türki, el-Fazi b. Musa b. Boğa, Afşin Bişr Emiru'l Müminin hizmetçilerinden Raik el-Harrari ve el Haceriyye adında bir grup vardı. Bunlar zilhicce (eylül-ekim) ayında Kadisiye yakınlarına varıp Savan denilen yere karargahlarını kurdular ve orada Zikreveyh ile Karmatiler, Zikreveyh'i gizlenmiş olduğu yerden çıkardılar. Zira Zikreveyh er-Rediyye köyünde bulunan bu yerde insanlardan uzak bir şekilde yaşamıştı. İçinde bulunduğu mahzenin muhkem bir kapısı mevcuttu. Zikreveyh yaşamış olduğu evin arkasında bir oda da gizlenmekteydi. Onu oradan çıkardıklarında Allah velisi diye adlandırdılar ve her gördüklerinde kendisine secde ettiler. Zikreveyh'in yanında yakın adamlarından ve yardımcılarıyla davetçilerinden bir grup yer almıştı. O, bütün bağlılarına el-Kasım b. Muhammed'in insanlar arasında en yüce kişi olduğunu söyleyip ona mutlaka itaat etmelerini şart koşmuş, onun kendilerini dinlerinden geri döndükten sonra tekrar hak yola çağırdığını bildirmiş, bundan dolayı verdiği her türlü emre itaat ederek bağlanmalarını istemiş ve ancak bununla gayelerine ulaşabileceklerini anlatmıştı. Zikreveyh adamlarına Kur'an-ı Kerim'den bazı ayetleri okuyarak bunları asıl indiği şekilde okuduğunu iddia etmiş, böylelikle kalblerinde küfrün hazır olduğu bir sürü zavallı insanlar onu reis edinip onunla yetinmişler ve gerçekten zafere ererek gayelerine ulaşacaklarına inanmışlardı. Bu arada el-Kasım b. Ahmed vaziyeti idare etmekte ve Irak Sevad'ında ahalisinin tümünün kendisine katılacağını bildirmekteydi. Fakat Fırat civarında günlerce kalmasına rağmen sadece 500 kişiyi kazanabildi. Daha sonra halifenin yollamış olduğu ordu, Zikreveyh'e ve yandaşlarına ulaştı. Zikreveyh halifenin yollamış olduğu orduyla es-Sevan denilen yerde karşı karşıya gelmiş ve şiddetli bir muharebeye girişmişti.

Savaşın ilk günü Karmatiler yenilgiye uğradılar. Ancak Zikreveyh gizlice arkalarından dolanarak halifenin ordusunu gafil avlamış ve onlara çok acı bir yenilgi tattırmıştı. Hal böyle olunca halifenin ordusunda sadece bineği kuvvetli olan ve yaralı olup ölü numarası yapanlar kurtulmuştu. Zikreveyh halifeye ait ordunun geride bırakmış olduğu mallarla deve yüklü üç yüz binek, silah ve beş yüz katırı ganimet olarak almış ve hizmetçiler hariç bin beş yüz kişiyi de katletmişti. Karmatiler bundan böyle önüne geçilmesi zor olan bir güç haline gelmişlerdi. Bu vakıanın haberi Bağdat'a ulaşınca halife ve Bağdatlılar hadisenin ne kadar ciddi olduğunu anlamakta gecikmediler. Çok geçmeden halife Muhammed b. İshak b. Kundacık'ı ve Benu Şeyhan kabilesinden iki bin'den fazla adamı, erzaklarını temin etmek suretiyle Karmatilerin üzerine sürdü. Ancak bunu duyan Zikreveyh bulunduğu mekanı terk ederek el-Mesniyye Nehrine doğru hareket etti.


Zikreveyh 294/906-907 yılının Muharrem (Ekim-Kasım) ayında el-Mesniyye Nehrinden ayrılıp hacıların yolunu kesmek üzere harekete geçti. "es-Selman" denilen yere gelip burada ikamet ederek beklemeye koyuldu. İlk hacı kafilesi Muharrem/ 28 Ekim 906 günü "Yakisa' denilen yere ulaştı. Yakisa halkı Karmatilerin yakın yerde olduklarını ve kendilerine saldırmak istediklerini haber verince hacılar hemen Yakisa'dan ayrıldılar. Karmatiler Yakisa'ya vardıklarında, halka hacıları sordular. Hacıların ayrıldıkları söylenince Zikreveyh, Yakisa halkını itham ederek yem tüccarlarını öldürüp yemlerini yaktılar. Yakisa halkı kalelerine ve evlerine kapandılar. Yakisa halkını günlerce kuşatan Zikreveyh oradan ayrılıp Zülale tarafına doğuya gitti. Yolda giderken Beni Esed kabilelerinden bir gruba saldırdı. Bu arada halifenin emriyle Bağdat'tan Karmatiler üzerine gönderilen askerler Uyunu't-Taff denilen merkeze ulaşmışlardı. Ancak Zikreveyh'in es-Salman'dan hareket ettiği haberi kendilerine ulaşınca derhal bulundukları yeri terk ettiler. Fakat Geylan b. Keşmird, orduda bulunan atlıların bir kısmıyla Yakisa şehrinde konuşlandı. Zikreveyh Mekke'den dönen Horasan hac kafilesini şeytan geçidi denilen mevkide karşılayarak onlarla şiddetli bir çarpışmaya girdi. Ancak savaş esnasında çok kuvvetli ve dayanıklı olduklarını görüp güç yetirmeyeceğini anlayınca onlara; "İçinizde Sultanın vekili var mı?" diye sordu. Onlardan; "Hayır içimizde öyle bir kimse yok" cevabı alınca, "Öyleyse sizinle bir işim yok, gidebilirsiniz" dedi. Kafile Zikreveyh'in bu sözüne inanarak yoluna devam etti. Ancak Zikreveyh devam etmekte olan bu kafileye ani bir saldırı düzenleyerek onları gafil avlamış erkeklerin hepsini kılıçtan geçirmiş, çocuk ve yaşlılara eziyet etmiş, kadınları köle edinmiş ve bütün mallarını talan etmişti. Bu arada savaştan kaçan bir kısım insan, meydana gelen bu olayı Geylan b. Keşmird'e haber verdiler. Bunu duyan Geylan; "Halifenin ordusunu ölüme maruz bırakmam" diyerek yandaşlarıyla birlikte geriye döndü. Daha sonra savaştan kaçıp kurtulan bir kısım hacıyı üçüncü kısım kafileyi uyarmaları için yolladı. Bunlar da gelmekte olan üçüncü kafileye Karmatilerin kendilerine ettiklerini anlatıp bu yoldan gelmemelerini, halifenin göndereceği ordunun ulaşacağı zamana kadar Feyd ve Medine'ye geri dönmeleri uyarısında bulundular ancak üçüncü kafile bu uyarıları dikkate almadı ve işi kadere terk ederek yoluna devam etti.


Karmatiler, şeytan geçidinde hacıları katledip mallarını talan ettikten sonra burayı terk etmek üzere yola koyuldu. Yakisa, Sa'lebiyye ve Akabe'de önlerine çıkan bütün kuyu ve gölleri toprak, taş ve kum ile doldurarak kullanılmaz hale getirdiler. Daha sonra da Mekke yolunda bulunan el-Hebir mevkiinde üçüncü hac kafilesini Irak ile Mekke'yi birbirine bağlayan yol üzerinde bulunan bir yerdir. Yakut el-Hamevi, V, s. 353-354.


Kufe'den Mekke'ye giden yol üzerinde bulunan bir yerdir. Sabit beklemeye başladılar. Bir müddet sonra bekledikleri üçüncü hac kafilesi geldi ve bunlarla da şiddetli bir savaş başladı. Üç gün süren bu savaş neticesinde susuzluğa dayanamayan kafile Zikreveyh'in liderliğindeki Karmatilere teslim olmaya mecbur kaldı. Derken Zikreveyh'in hiç vakit geçirmeden bunları kılıçtan geçirdi. Öyle ki, ölüleri üst üste koymak suretiyle adeta bir tepe oluşturdu. Karmatilerin kadınları ise ölülerin arasında dolaşıp henüz ölmemiş kişileri tespit edip öldürmek için ölülerin yüzüne su çırpmaktaydılar. Bu çarpışmada ölenlerin sayısı yirmi bin idi. Zira Karmatilerin savaş ile meşgul oldukları bir zamanda kaçmayı başaran ve ölülerin arasında ölü numarasına yatıp unutulanlardan başka kimse kurtulamamıştı. Karmatilerin bu savaşta elde ettikleri ganimet yaklaşık bir milyar dinar idi. Ganimet olarak aldıkları bu malların cümlesi Tolunoğullarına aitti. Zira Tolunoğulları, Mısır'dan Bağdat'a göç ettikleri vakit gittikleri yerde kendilerinden zorla alınır düşüncesiyle kendilerine ait mücevher ve altın namına ne varsa külçeler haline getirip develerin yüklerine katarak gizlice Mekke'ye yolladılar. Dolayısıyla bu kafilede kendilerine ait ne varsa hepsine el konuldu.


Daha sonra Zikreveyh birkaç adamını Halifenin Kadisiyye'de bulunan ordusu hakkında bilgi edinmeleri için yolladı. Bu arada kendisi de halifenin hacda bulunan askerlerini beklemeye koyuldu. Oysa onlar da yanlarında bulunan bir kısım tüccarla birlikte Feyd şehrinde Zikreveyh'in hacılara taarruz edip etmediği haberini beklemekteydiler. Kendilerinden önce giden hacıların Karmatilerin gazabına uğradıkları haberi kendilerine ulaşınca yola çıkmaktan vazgeçip halifeden gelecek yardımı beklemeye başladılar. Bunu duyan Zikreveyh, Feyd şehrine doğru harekete geçti. Feyd şehrinde bulunan iki kaleye sığınarak kendilerini korumaya başladılar. Zikreveyh burada bulunanları kuşattı ve bu kuşatma çemberini alabildiğine daralttı. Daha sonra onları teslim olmaya çağırdı ve teslim olmaları halinde güvende olacakları vaadinde bulundu. Feyd ahalisi Zikreveyh'in çağrısına cevap vermeyince onları öldürmek ve mallarını yağmalamakla tehdit etmeye başladı. Ancak bu tehditler Feyd ahalisinin teslim olmamaktaki kararlılığını arttırmaktan öteye gidemedi, Bunları birkaç gün kuşatma altında tutan Zikreveyh sonuca varamayacağını anlayınca önce en-Nibac'a sonra da Hafr Ebi Musa beldesine hareket etti.


Zikreveyh'in hacıları öldürme haberinin her yere yayılması halife el­ Müktefı'nin ve bütün Müslümanların ağırına gitmişti. Bunun üzerine Halife el­ Müktefi ordularını teçhiz ederek Rabiülevvel ayında Vasıf b. Severtekin ve diğer kumandanlar komutasında Zikreveyhi'nin üzerine sürdü. Rabiülevvel ayının sekizinde halife'nin ordularıyla Zikreveyhi Haffan'a giden yolda karşı karşıya geldiler. Halifenin orduları ve Zikreveyh liderligindeki Karmatiler karşı karşıya geldikleri aynı gün içinde şiddetli bir muharebeye başladılar. Gece olunca savaşa ara verildi. Sabah olunca muharebe ilk günkü şiddetiyle devam etti. Zikreveyh'e ulaşılıncaya kadar Karmatilerden sayılamayacak kadar insan öldürüldü. Zikreveyh tam kaçmaya hazırlanırken halifenin birkaç askeri tarafından beynine kadar işleyen şiddetli bir kılıç darbesiyle kafasından vuruldu. Daha sonra kendisi ve bütün yakınları esir olarak alındılar. Zikreveyh yakalandıktan beş gün sonra öldürüldü. Zikreveyh 'in cesedi diğer esirlerle birlikte Bağdat'a gönderildi. Onun yandaşlarından bir kısmı ise Şam'a kaçtı. Ancak burada da el-Hüseyin b. Hamdan karşılarına çıktı ve hepsini katletti. Bundan sonra halifenin askerleri Zikreveyh'in kellesini ve bir grup kadın ve çocuk alarak haccın engellenmemesi için Horasan'a götürdüler. Bu arada Zikreveyh'in el-Haddad ve el-Müntekim -Zikreveyh'in kayınbiraderi- diye tanınan iki adamı bedevi Arapları kendi hareketlerine tabi olmaları için ikna turlarına çıktılar. Ancak bedevi Araplar bunları yakalayıp halifeye götürdüler. Halife de bunları katletti. Halife bununla yetinmeyerek Irak'ta bulunan Karmatileri de tutukladı. Bunların bir kısmını katlederek diğer bir kısmını ise hapsetti.


Suriye ve Mezopotamya Karmatilerinin faaliyetleri yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız gibi 293/906'da Zikreveyh taraftarlarının başına dai olarak Ebu Ganim Nasr'ı görevlendirmesiyle alt düzeydeki dailerin çabalarıyla sürdürülmüştür. Fakat Ebu Ganim yönetimindeki Kelb Bedevileri dailerine ihanet ederek halifenin affına mazhar olmak için Ebu Ganim'i öldürmeleriyle bölgedeki durum değişmeye başlamıştır. Bunun üzerine Zikreveyh b. Mihreveyh Suriye'deki taraftarlarına başka bir dai, Kasım b. Ahmed'i göndermiş kendisinin de kısa süre içinde şahsen hareketin başına geçeceği haberini yollamıştı. Bu talimatta aynı zamanda onlara gizlice Güney Irak'a göç etmeleri talimatını da verdiği anlaşılmaktadır. Bundan kısa bir süre sonra, Zikreveyh'in Sevad bölgesindeki yandaşlarının desteklediği Suriye göçebeleri Kufe'ye sürpriz bir saldırı düzenlediler. Ancak çabucak püskürtüldüler. Bunun üzerine Karmatiler, Zilhicce 293/Ekim 906'da Kadisiye'ye çekilerek orada nihayet saklandığı yerden çıkan Zikreveyh ile buluşmuşlar daha sonra da Hac'dan dönen İran kervanlarını soyarak çok sayıda hacıyı öldürdüler. Zikreveyh ile taraftarları Abbasiler tarafından nihai olarak yenilgiye uğratıldıkları 294/907 yılına kadar faaliyetlerini bölgede sürdürdüler. Zikreveyh yaralı olarak yakalanması ve birkaç gün sonra da ölmesinin ardından yandaşlarından çoğunun öldürülmesinden sonra 299 (91 1-912) yılında Karmati reislerinden ve ileri gelenlerinden olan Zikreveyh'in iki komutanı el-Azim ve el-Agber Bağdat'a gelip eman dilediler. Böylelikle Suriye-Mezopotamya Karmati ayaklanması hemen hemen son bulmuş oldu.


Zikreveyh'in Suriye ve Irak'ta Bahreyn'dekine benzer bir Karmati. devleti kurmakta ugradığı başarısızlığın çeşitli nedenleri vardır. Zikreveyh b. Mihreveyh mücadelesini yürütürken yalnızca Sünni gruplarla uğraşmamıştır. Aynı zamanda İsma'ili gruplarla da mücadele etmiştir. Dayandığı sosyal gruplar arasında; talan, yağma ve istila etmeyi temel hedef edinenlerin oluşu Zikreveyh'in başarısız oluşunun temel nedenleri olarak kabul edilebilir. Güç tabanını ideolojik konulardan çok talanla ilgilenen Beni Kelb boyunun güvenilmez bedevileriyle sınırlamıştı. Bundan başka, faaliyet alanı Emevi döneminin bütün başarısız Şii ayaklanmalarında olduğu gibi, halifeliğin merkezi yönetimine çok yakındı. Öte yandan, Karmatilerin ayaklanmasını bastıran Abbasiler, aynı zamanda Tolunoğulları'nın yönetimindeki bölgelerde idari zaafa uğramış olmaları sonucunda Mısır ve Suriye'de denetimi yeniden ele geçirdiler.


Zikreveyh'in Kufe Sevad'ında sağ kalan yandaşlarından bir bölümü onun ölümünü kabullenmeyerek geri dönüşünü beklediler. Bunların arasında, dai olarak Ebu Hatim el-Zutti adında biri, ön plana çıktı. Bu dai yandaşlarından oluşan gruba bazı sebzelerin yenilmesini ve etini yemek için hayvan kesilmesi yasaklandığından Bakliyye adı verildi. Bu ad, sonraları, çoğunluğu Muhammed b. İsmail'in mehdiliğine inanmayı sürdüren Güney Irak Karmatilerinin tümü için kullanılır oldu. Hamdan ve Abdan'ın yandaşları da bir süre sonra Bakliyye'ye katılmış olabilirler. İsa b. Musa ve Mesut b. Hureyf gibi önderlerin yönetiminde, bu Karmati koalisyonu güney Irak'ta bir süre devam etti. 312/925'te mehdilik iddiasıyla ortaya çıkan birinin ardında toplanan bu grup, Abbasiler tarafından yenilgiye uğratılarak dağıtıldı. Karmatiler (Bakliyya) bir kez de 316/928'de Kufe Sevadında ayaklandılar. Bu ayaklanmanın bastırılması sırasında İsa b. Musa Abbasilerin eline düştü. Ancak 320/932'de hapishaneden kaçarak yeniden hareket için çalışmaya başladı. En sonunda Bakliyye içinden çoğunluğu İranlılardan oluşan bir grup, Ebu Tahir el­Cennabi'ye katılarak Bahreyn'e gitti ve burada Acemiyyun olarak adlandırıldı.


289/902'de Suriye Karmatilerinin Selemiye'yi ele geçirmesinden kısa bir süre önce buradan ayrılan Ubeydullah, Fatımi hareketinin kuruluşunu hazırlayacak yolculuğuna başlamış idi. Ubeydullah'ın Suriye'den kaçışının başlıca sebebi, Zikreveyh ile oğullarının hakkındaki kötü niyetlerini öğrenrniş olmasıdır. Ayrıca bölgeye atanan yeni valinin, bölgede hakimiyeti ele geçirmek amacıyla Karmati liderini tutuklamaya karar vermiş olması etkili oldu. Ubeydullah Suriye'den oğlu Ebu'l Kasım Muhammed, baş daisi Firuz, kahyası Cafer ve az sayıda güvenilir adamıyla birlikte Filistin'de Remle'ye giderek ve bir süre burada kaldı. Ubeydullah Remle'de iken Zikreveyh ile ilgili endişeleri de gerçekleşti. Karmatiler Selemiye'ye girdiler. Selemiye halkına ve geride Ubeydullah'ın bıraktığı akrabalarına karşı vahşet uyguladılar. Bu durum Ubeydullah'ın Selemiye'den kaçışının haklılığını ortaya koydu. Zikreveyh liderliğindeki Suriye-Mezopotamya Karmatilerinin faaliyetleri Fatımi devletinin kurulmasına neden olmuştur.



Karmati Hareketinin Önemli Bir Merkezi Olarak Yemen



Merkezi liderliğe bağlı Yemen'de Karmati faaliyetleri 269/879-880'de İsma'iliğin iki ünlü daisi tarafından başlamıştır. Bu dailer Yemenli bir Şii olan Ali b. Fadl ile Ebu'l Kasım Hasan b. Farac b. Hevşeb el Kufi'dir. Bu iki dai Kerbela'da İmam Hüseyin'in türbesini ziyaret ederken tanışmışlar. Daha sonradan Mansur el Yemen adıyla tanınacak olan Ebu'l Kasım Hasan b. Farac b. Hevşeb el Kufi'nin hararetli bir şekilde ağladığını gören Ali b. Fadl ona yakınlık göstererek Mehdi'nin Yemen'de ortaya çıkacağını belirtmiş. Daha sonra da birlikte Yemen'de 881 'de propaganda faaliyetlerini başlatmaya karar vermişler. Bir dönem yakın işbirliği içinde çalışan İbnü'l-Fadl ile İbn Hevşeb, 268/881 'de Yemen' e varmışlar. Her ikisi de propagandayı yürütebilmek için ayrı ayrı Dar'ül Hicr'lerini yaptılar. 270/883'te yeğeni Heytam'ı dai olarak Batı Pakistan sınırları içinde olan küçük bir parçası da Hindistan'da kalan Sind'e gönderdi.


270/883'te İbn Hevşeb yeğeni Heytem'i dai olarak Sind'e gönderirken Karmatilerin Mağrip'teki iki daisi Hulvani ve Ebu Süfyan'nın ölüm haberini alınca yanında propaganda tekniklerini öğrenmiş olan ve ileride Fatımi devletinin temellerini atacak olan dai Abdullah eş-Şii'yi bölgeye gönderdi. İbn Fadl ile İbn Hevşeb arasındaki diyalog 904 veya öncesinden itibaren İbn Fadl Abdullah el­ Mehdi'ye bağlılığının işaretlerini göstermesiyle bozulmaya başladı. 299/911 yılında San'a'da ortaya çıkarak İbn Hevşeb'e açıktan savaş açarak Abdullah el-Mehdi'ye bağlılığını hatta kendi Mehdiliğini ilan etti. 303/915 yılında İbn Fadl'anın ölmesiyle Yemen'deki Karmati hareketi hızlı bir şekilde bölündü. İbn'ül Esir ise 906 yılının şubat ayında Yemen'de Karmatilerden birisinin ortaya çıktığını belirtir. Bölgedeki daisinin çevresine topladıklarıyla San'a şehrine gitmiş, San'a halkının ona karşı gelmesiyle aralarında savaş meydana gelmesi üzerine bu Karmati onlardan birçok kimseyi öldürtmüş, çok azı kurtulabilmişti. Böylelikle bu Karmati Yemen'in birçok şehrine hakim durumuna gelmişti. San'a halkı ile diğer şehirlerin halkı bir araya gelerek bu Karmati ile mücadele ederek onu mağlup etmişlerdi. Karmati de Yemen'in ücra bir köşesine çekilerek orada gizlenmişti. Yemen'de Karmatilerle meydana gelen bu çarpışmaların haberi halifeye ulaşınca o da Şevval (Ağustos-Temmuz) ayında Muzaffer b. Hac'a hil'at giydirip onu Yemen valiliğine getirmiş, Muzaffer'de vefat edinceye kadar burada görevini sürdürmüştü.


Aslında Me'mun döneminden (813-833) Xl. asır sonlarına kadar, çeşitli hanedanlar döneminde isyanlara sahne olmuş olan Yemen'in asıl ehemmiyeti Yemen'deki Karmati faaliyetleri sonucunda, Karmati doktrinini çevre bölgelere aktararak dailer vasıtasıyla yapılan propaganda önem arz etmektedir. Özellikle Karmati hareketinin Hindistan ve Afrika'da yerleşmesi Yemen'deki baş dainin organizesi sayesinde gerçekleşmiştir. Yemen'deki Karmati hareketi 428/1037 yılında Fatımi vassalı olan Suleyhi hanedanı döneminde de devam etti.



.


ORTADOĞU'DA MARJİNAL BİR HAREKET: KARMATİLER

(Ortadoğu'da İlk Sosyalist Yapılanma)

Yrd. Doç. Dr. Abdullah EKİNCİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak