Japon söylencelerine göre, 5. yüzyılda güneyde merkezde bulunan Honshu'dan (Günümüzde Kyoto olarak bilinen şehrin yakınlarından) gelen Yamato klanı ülkenin genelinde hakimiyet kurduktan sonra Japonya yüzlerce yıl boyunca imparatorlar tarafından yönetilmiştir.
5. yüzyıldan sonra ülkede yönetim sistemi, din, mimari ve kültürel pratikler gibi alanlarda çin etkisi belirgin bir biçimde ortaya çıkmaya başladı. Çinli keşişlerin taşıdığı Budist öğretileri, 538 yılında ülkenin resmi inancı olarak kabul edildi. Bu Japon toplumunda önemli bir değişim anlamına geliyordu. Doğaya, ruhlara ve atalara tapınmaya dayanan, Yamato klanının üstünlüğünü işaret eden Antik Japon dini şinto , özellikle güneş tanrıçası Amaterasu ile ilişkiliydi. Bu inanç sistemi tamamen yok edilmedi ve Japonya' da Budizmle birlikte yaşamaya devam etti.
7. yüzyılda Prens Shotoku Taishi (572-622 yılları arasında hüküm sürdü) Sui çini'nden esinlenerek merkezi bir yönetim biçimi kurdu. 640 yılında imparator Kotoku, Taika Reformları adı verilen bir dizi yenilik yaptı. Devlet çin modeline uygun olarak yeniden yapılandırıldı. Sarayın gücünü pekiştiren merkezi bir yönetim teşkilatı kuruldu. 8. yüzyılın başlarından inşa edilen yeni başkent Nara, büyük ölçüde Tang başkenti Ch'ang-an model alınarak tasarlanmıştı. Çin'in kültürel etkisi her düzeyde hissedilebiliyordu. Japonlar çince'nin bir formunu resmi dilleri olarak benimsediler. Çin'deki Tang Hanedanlığı'nın giysilerini andıran Japon kimonosu da bu dönemde benimsendi.
784 yılında imparator Kammu, devleti Heian'a (Kyoto) taşıdı. Bu dönemden sonra Fujiwara klanı gücü eline aldı ve hükümdarlığı sürdürdü. 1000 yılına kadar süren bu dönemde imparatorluk ailesi giderek daha fazla arka planda kalacaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder