6 Mayıs 2022 Cuma

SONUN BAŞLANGICI

 


4. Tuthaliya’nın hangi koşullar altında öldüğünü bilmiyoruz. Kendisinden sonra oğlu 3. Arnuwanda Hitit devletinin başına geçmişti (İÖ 1220 dolayları). Bu kral, Hitit sülalesi arasında bu adı taşıyan üçüncü kişi idi. Ne yazık ki, 3. Arnuwanda’nın döneminde oluşmuş olayları anlatan pek az belge bulunmuştur. Elimizdeki tabletlerden, bu kralın döneminde de, ülkenin kuzeyindeki Kaşkalar ile savaşın yapıldığını, Anadolu’nun güneydoğusunda ise, buraya göçmüş (?) bir toplumun başı olan Mita’nın, Hitit Devleti’nin çekirdeğini oluşturan topraklara değin sokulduğunu öğrenebiliyoruz. 8. yüzyıl Asur kral yıllıklarında, Muşki adlı bir ulusun kralı olan Mita’dan söz edilmektedir. Bu 2. Mita ise Fryg kralı Midas ile eşitlenmektedir. Bunlar arasındaki ad benzerliklerini, Arnuwanda döneminde başlamış bir uluslar göçü ya da yer değiştirmesi olarak yorumlamak olası görünmektedir. Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasına, birazdan göreceğimiz gibi, deniz ve kara yoluyla gelen ve adlarına Deniz Kavimleri denen ulusların katkıda bulundukları anlaşılmaktadır.

Elimizde bir mühründen başka bir belgesi olmayan bu Hitit kralı öldüğünde, krallık tahtına kardeşi 2. Şuppiluliuma geçmişti. Bu kral adının yazılışında, aynı adı taşıyan atasınınkine göre de küçük göze çarpmaktadır. Bu kral, belgelerde Şuppiluliyama olarak geçmektedir. Arnuwanda’nın tahta geçebilecek hiçbir çocuk bırakmadığı, hatta harem kadınları arasında da, ölümünü izleyen günlerde hamile bir kadın bulunmadığı, bu nedenle tahta kardeşinin geçmesinin zorunlu olduğu, şu belgeden anlaşılmaktadır: Efendim, başka kimseyi değil, beni kabul etti... beni küçük bir köpek gibi... büyüttü. Majestenin kardeşi kral olduğu zaman, ben (artık) büyük bir memurdum ve hep onu korudum; ona karşı hiçbir ihmalim olmadı. Ona, efendime temiz kalple... hizmet ettim... Sonradan Hatti halkı (başka) zorluklar çıkardıklarında, seni hiç ortada bırakmadım... Hatti halkı ona (=krala) karşı günah işlediklerinde, ben (yine) sadık kaldım. Eğer onun çocukları olsaydı, onları da sayar ve onları da korurdum. Onun çocukları olmadığı için, hamile bir kadın olup olmadığını soruşturdum; hamile bir kadın yoktu... Arnuwanda geride çocuk bırakmadı diye, günah işleyip... başka birisini efendi yapabilir miyim? Anlaşılacağı gibi, adı geçen son krallara karşı Hatti ülkesinde bazı ayaklanmalar olmuştu. Arnuwanda’nın çocuğu olmamasını fırsat bilenler de herhalde vardı. Ama, sadık memurlar yardımıyla ölen kralın yerine kardeşi Şuppiluliyama geçirilebilmişti. Ancak, iç kargaşanın ne boyutlara ulaşabileceği şu sözlerle açığa vurulmaktadır: Ordu krala isyan edebilir, kralın askerleri ve ülkeleri ayaklanabilir ya da düşmanın silahı kralın en yakınlarını tutsak alabilir ya da bunları öldürebilir ya da yüksek memurları krala isyan eder ya da kral hastalanır ya da kral uzak bir sefere çıkar ya da daha kötü durumlar ortaya çıkabilir; işte sen (o zaman) isyana kalkma, (bir) kenara çekilme ve ülkene ihanet etme; sadakatinin sonunu sadece ölüm getirebilsin! Sadakat konusu şu metinde de işlenmiştir. Vücudunda bir elbiseyi nasıl taşıyorsan, bu andı da öyle taşıyacaksın... Gökyüzünün güneşi altında Şuppiluliyama’ya ya da Şuppiluliyama’nın oğluna bir kötülük etmeye kalkarsan, o zaman seni bin ant tanrısı ve güneşin ateşi yok etsin! Eğer bunu gece yaparsan, seni karın, çocukların ve ülken ile birlikte... ay... yok etsin! Sadık kalmaları için kişilere içirilen antları, aslında sadakatsizlik ve ihanetin çok sık rastlanan olaylar haline geldiğinin kanıtları saymak gerekir. Bu antlarda, ülke ve devleti kötülüklerden sakınmak olduğu kadar, kral soyunun tahtta kalması da amaçlanmaktadır: Ben, sadece efendim Şuppiluliyama’nın soyundan olanları koruyacağım. Birinci Şuppiluliuma’nın soyundan, Murşili’nin soyundan, Muwatalli’nin soyundan, Tuthaliya’nın soyundan olan bir kimsenin tarafına geçmeyeceğim!


Alıntıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahkaya Barajı / Silopi / Şırnak