11. ve 12. yüzyıllardan itibaren Avrupa'da ticaret gelişmeye başladı. Haçlı seferleri, yolların ve deniz ulaşımının gelişimi, Doğu ile Batı arasında ticaret yollarını açan Moğol imparatorluğu'nun kuruluşu bu süreci tetiklemişti.
Üretim ve ticaret merkezlerinin etrafında şehirler ve kasabalar gelişmeye başladı. Muhtemelen Ortaçağ'da Avrupa'nın en zengin şehirleri olan Venedik limanları, italya'daki Pisa ve Cenova, Almanya'daki Lubeck ve Danzig önemli ticaret merkezleri oldular. Flandra'daki Ypres, Ghent ve Bruges; Floransa'daki Toskana'da giyim sanayisi hakim hale geldi (Tekstil ürünleri Avrupa'nın en önemli ihraç malıydı). Kasabaların kendi ekonomik çıkarlarını kontrol etme ve düzenleme ihtiyacı meslek loncalarının kuruluşunu getirdi. Pek çok kasaba ve şehir, yerel lordların karşısında bağımsızlık kazandılar (italya ve Almanya'daki büyük kasabalar kimi zaman yerel asillerden ziyade zengin tüccarlar tarafından yönetilirdi).
Kuzey Almanya'da Hamburg ve Lubeck kasabaları 1241 yılında bir ticaret ittifakı kurdular. 14. yüzyılda Flandra'daki Bruges'den Rusya'daki Kiev'e kadar yaklaşık 100 kasaba bu ittifaka dahil olmuştu. Söz konusu savunma ve ticaret birliğinin adı Hansa Birliği'ydi. Ticari çıkarları savunmak için kurulan birlik zamanla bağımsız bir politik güce dönüşecek, kendi ordu ve donanmasını kuracaktı.
Özellikle 14. yüzyılda Floransa' da bankacılığın gelişimi (daha sonraları Almanya, Polonya, Hollanda ve ingiltere 'de) Avrupa'da ticaretin gelişimini destekledi. Zira tüccarlar krediyle alım satım yapabiliyorlardı. Para sirkulasyonunun gelişimi , ticaretin büyümesi ve kendini yönetebilen şehir ve kasabaların oluşumu Batı Avrupa'da feodal sistemde ciddi bir erozyon yaşanmasına neden oldu.
Alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder